Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

RESÛLULLAH'IN (sav) şemaili ve güzel ahlâkı... (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
Sadece rahmet için gönderildim. Allahım, milletim bilemiyor; onları doğru yola ilet, hidayete erdir. Uygunsuz söz söylemez, kimseye lanet okumadı, cimrilik etmedi, korkak olmadı.

Bilinen anlamda bir tahsil görmemişti; okuması, yazması yoktu. Cahiller ülkesinde yetişti; ama Yüce Allah huyların en güzelini ona öğretti, edepte, terbiyede güzelliğine erişilmez eyledi.

Bu yazımızda Resulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şemailinden dış görünümünden, iç dünyasından, güzel huylarından ve örnek ahlâkından bir nebze bahsetmek istiyoruz. Taki O'nun gibi olmaya çalışalım.
Resulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem; orta boyluydu; ne uzundu, ne kısa.. Fakat yan yana durdukları zaman, en uzundan da uzun görünürdü. Bu nedenle, uzun boylu olmaya daha yatkındı.
İki omuz arası genişçeydi.
Ten rengi parlaktı.
Alnı açıktı.
Kaşları gürdü. İki kaşının arası açıktı. Bu açıklık, halis gümüş gibi parlardı. Bu açıklıkta bir damar vardı ki, ancak darıldığı zaman belli olurdu.
Gözlerinin karası çok kara, beyazı çok beyazdı. Fakat beyazında biraz kırmızılık vardı.
Dişleri birbirinden az ayrıydı, bitişik değildi. Ayrı duruşları, sarkan beyaz bulut salkımlarını andırırdı.
Saçları ne çok kıvırcık, ne de düzdü; kıvırcıkla düz arası dalgalıydı.
Ensesi güneşe ve rüzgâra açıktı, gümüş gibi parlardı.
Göğsü genişti. Vücudunun eti yumuşaktı.
Teni parlaktı; beyazlıkta ayı andırırdı.
Omuz başları iriceydi. Bunların iriliği, omuz başlarının normal çıkıntılarından belli olurdu.
Arkası da genişçeydi.
İki omuzu arasında peygamberlik mühürü vardı. Bu mühür, sağ yana daha yakındı; üzerinde sarıya yakın siyahça bir ben vardı.
Dirsekleri, kolları beden yapısına göre normal irilikteydi. Bilek mafsalları kalıncaydı.
Avuçları genişti.
Parmakları uzuncaydı; parmak yapıları, gümüşten olma kamış kalem gibiydi.
Avuç içi ipekten daha yumuşaktı; güzel koku kaynağı gibiydi. Elinin iç kısmını bir çocuğun başı üzerine koyacak olsaydı, başına sinen güzel koku ile çocuklar arasında belli olurdu.
Bedenindeki et, sarkmadan, ilk hali ile kaldı; yaşlanmanın ona hiç bir tesiri olmadı.
Bir kayaya tutunur gibi, basamaktan iner gibi yürürdü. Ağır yürür görünmesine rağmen, hiç kimse yürümekte onu geçemezdi.
Bir yana dönüp bakması gerektiği zaman, bütün vücudu ile bakardı; sadece boynunu döndürmezdi.
Teri beyazlıkta, saflıkta inci gibi idi; misk gibi de kokardı
Sözün özü; onun bu sıfatlarını anlatan şöyle diyor
–Onun benzerini ne ondan önce görmüştüm, ne de ondan sonra gördüm; Allah ona salât ve selâm eylesin.
Yüce Allah, onu en güzel huylarla süslemişti; sonra bu güzel huyları ona mal edip Kur'an–ı Kerim'de Kalem suresinin 4. âyetinde şöyle buyurdu:
–"Gerçekten sen, en güzel huylara sahipsin."
İnsanların en yumuşak huylusu, en kahramanı, en adaletlisi, en çok affedeni, en cömerdi idi.
Evinde bir kuruş, bir altın varken yatıp uyumamıştır. Evinde ihtiyacından artan bir şey olur, gece de bastırırsa., o fazlalığı muhtaç olanı bulup vermeden evine girmezdi.
Kendisinden bir şey istendiği zaman:
–Yok.. Dediği hiç görülmemiştir.
İnsanların en doğru konuşanı idi.
Tevazu kurallarına da son derece uyandı; ondan daha yumuşak tabiatlısı yoktu. İnsanlar arasında en güzel geçimliydi.
Halk arasında ondan daha utangacı, hayalısı yoktu; hiç bir kimsenin yüzüne, gözünü dikip bakamazdı.
İnsanların en suskunuydu; fakat bu suskunluğu, kibirden ileri gelmiyordu.
Konuşmaları, çok açık, manası belli idi; sözü uzatmadan, anlatacağım anlatırdı.
Hediyeyi kabul ederdi, isterse verilen hediye bir tas süt olsun. Aldığı hediyenin karşılığını, fazlası ile verirdi. Gelen hediyeyi alır kullanır; ancak sadaka malını kullanmazdı.
Rabbi için öfkelenirdi;nefsi için değil..
Sonucu aleyhine dönse bile, hakkı yerine getirirdi.
Göğe doğru bakmaktan çok, yere bakardı.
Onu ilk defa gören içinde bir ürperme duyardı; aradan zaman geçip de onu tanıyınca alışır, severdi.
Yapısı nazik olup içi dışı yumuşaktı. Bu nedenle darılması yada hoşnut olması yüzünden anlaşılırdı. Onu bir şey üzdüğü zaman, sakalı ile çok oynardı.
Dinleyenin anlaması, ezberine alması için aralıklı konuşurdu; cümleyi birden söylemezdi, iyice anlaşılması için söylediği cümleyi zaman zaman üç kere tekrar ederdi.
Sürekli hüzünlü, daima düşünceli idi; bu yüzden rahatı yoktu.
Gerek duyulmadan konuşmazdı.
Çokça ağlayıp hüzünlenirdi.
İhtiyaçlarını gidermek için çaresiz, kimsesiz ve güçsüz kimselerle ilgilenirdi.
Ayakkabısını kendisi tamir ederdi. Elbisesinin söküğünü diker, koyununu kendi sağardı.
Ayakkabısız, yalınayak yürüdüğü de olurdu.
Hastalara:
–Geçmiş olsun.. Demeye giderdi; bunun için kâfiri, münafığı ayırt etmezdi.
Cenaze taziyelerine de katılırdı.
Müminlerin kabirlerini ziyaret eder, onlara selâm verirdi;onların bağışlanmalarını Allah'tan dilerdi.
Ata, deveye, eşeğe binerdi. Bindiği bu hayvanlar bazen eğerli, bazen eğersiz olurdu. Fakat, çoğunlukla eğerli olana binerdi.
Bindiği hayvanlara daha çok tek başına binerdi; bazen arkasına birini aldığı da olurdu. Arkasına aldığı kimse bazen bir hanımı, bazen de bir başkası olabilirdi.
Yoksullarla otururdu; zavallı kimselerle yemek yediği olurdu.
Değerli kimselere ikramda bulunurdu; ileri gelenlerle tanışır görüşürdü. Bu işte şahıs ayırt etmezdi; bazen kâfir grubun ileri gelenlerine tevazu gösterirdi ki: Onları kendisine alıştıra.. Onları ilâhî saltanatın ortaya çıktığı biryer olarak görürdü; bu nedenle şöyle buyurdu:
–"Bîr milletin ileri geleni yanınıza gelirse, ona ikramda bulunun."
Hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman, onu yapanın yüzüne karşı söylemezdi.
Konuşmalarında lâtife yollu mizah yapardı; fakat sadece gerçeği dile getirirdi.
İki anlama gelen cümleler de kullanırdı; bu cümlelerinde dahi doğruyu dile getirirdi.
Kölelerle otururdu; onlarla yemek yerdi.
Koruyucu tutmadan, tek başına düşmanlarının arasına girer gezerdi.
Dünya işlerine dair hiç bir şey, onu dehşete düşürmezdi.
Yoksulluğundan ötürü, hiç bir zavallıyı küçümsemezdi. Hiçbir kral, saltanatından, mülkünden dolayı ona korku vermezdi. Şunu, bunu herkesi aynı şartlar altında, aynı duygularla Allah yoluna çağırırdı. Bir keresinde ona şöyle denildi:
–Bu kâfirlerin aleyhine dua et, beddua et! Şöyle buyurdu:
–"Sadece rahmet için gönderildim. Allahım, milletim bilemiyor; onları doğru yola ilet, hidayete erdir. Uygunsuz söz söylemez, kimseye lanet okumadı, cimrilik etmedi, korkak olmadı, çarşı pazar yerlerinde bağırıp çağırmadı. Kahkaha atarak gülmezdi, gülümserdi.
Mecliste bulunan kimselerin hayranlık duyduğu şeylere karşı o da hayranlık duyardı. Onların güldükleri şeye o da gülerdi. Meclistekiler cahiliyet devrinde olan bazı gülünç şeyleri anlatınca gülümserdi. İnsanlara karşı davranışı çok. geniş. Herkesi hak ettikleri şeyi almakta, ona göre eşitti.
Hizmetinde bulunan hiç bir kimseyi azarlamadı; onun yaptığı bir şey için:
–Neden yaptın?. Buyurmadı. Yapmayıp bıraktığı bir şey için de:
–Neden yapmadın?. Diye sormadı. Ancak şöyle buyururdu:
–"Olması mukadder olsaydı olurdu."
Allah yolunda çıktığı cihad hariç; kimseye eli ile vurmadı.
Onun meclisi, sükûnet, sabır, haya meclisi idi.
Bir kimse, olmayacak bir işi için onu sıkıştıracak, sıkboğaz edecek olsaydı, onu bırakıp gitmezdi; beklerdi ki: O, durumu kavrasın, gitsin.
Bir kimse ile musafaha yaptığı, el sıkıştığı zaman; karşı taraf elini çekmeden, kendisi onun elini bırakmazdı.
Kurduğu meclis, ancak Allah zikri için olurdu. Çoğunlukla kıbleye döner, dizlerini diker, iki eli ile kavrar otururdu.
Hanımları gayet iyi geçinirdi. Onların odalarına gitmekte, geçimlerini sağlamakta eşit davranırdı. Onlar hakkındaki sevgiye gelince, o kadar eşit davranamazdı; şöyle duâ ederdi:
–"Allahım, bu kadarını yapabiliyorum.Senin yapabildiğin, benim yapamadığım şey için beni ayıplama."
Bu duası ile onlara karşı sevgi durumunda, tam eşit davranamadığını anlatırdı.
Karşılaştığı herkese selâm verirdi; hattâ çocuklara bile..
Yanına gelen kimseye minderini verir; bazen da üzerindeki örtüyü onun altına sererdi. Oturmak istemeyen olursa ısrar eder; onların üzerinde oturmaya zorlardı.
Gerek hoşnut olduğu zamanda, gerekse kızdığı zamanda hep gerçeği dile getirirdi.
Öğüt verdiği zaman gözlerini kan bürümüş gibi kızarırdı; sanki bir orduyu gelecekteki tehlikeye karşı uyarıyordu.
Sevinçli bir haber verdiği zaman da, yüzü nurlanırdı; bir ay parçası haline gelirdi.
Arkadaşları olan ashabını önde yürütürdü; bir kimsenin dahi arkada yürümesine engel olur, şöyle buyururdu:
–"Arka tarafımı meleklere bırakınız."
Hiç bir kötülüğe karşı benzeri ile ceza vermezdi; cezalandırmaktan vazgeçer, bağışlardı.
Yüce Allah, tüm değerleri, onun gidişatında, tabiatında toplamıştı. Her anlamda yöneticiliğin mükemmelliği ondaydı.
Bilinen anlamda bir tahsil görmemişti; okuması, yazması yoktu. Cahiller ülkesinde yetişti; ama Yüce Allah huyların en güzelini ona öğretti, edepte, terbiyede güzelliğine erişilmez eyledi.

Baş açık
namaz kılmak
Erkeklerin baş açık namaz kılması caiz midir?
Bir erkeğin namaz kılarken, başı örtmeyi bir ağırlık kabul ederek veya başı örtmeyi mühim bir şey saymayarak başı açık namaz kılması mekruhtur.(1) Bu bir adet işi değildir. Bilakis namazda Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in fiilî sünnetlerine ittiba (uymak) ve başkalarına benzemekten sakınma meselesidir. Çünkü biz;
"Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüzse, öylece namazı kılınız."(2) hadis–i şerifi gereğince, namazlarımızı Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kıldığı şekilde kılmakla memuruz.Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise mübarek başları örtülü olarak ve sarıkla kılmışlardır. Binaenaleyh, namazda başı güzel bir takke ile örtmek, hatta sarık kullanmak lâzımdır. Cabir b. Abdullah Radıyallahu Anh'den rivayete göre Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Sarık ile kılınan iki rekat namaz, sarıksız kılınan yetmiş rekat namazdan daha faziletlidir, buyurmuşlardır.(3) Kadınlar ise başlan açık, kesinlikle namaz kılamazlar.
Erkekler için de dar giysilerle, kotla namaz kılmanın hükmü nedir?
Avret yerlerini belli edecek şekilde dar elbiselerle namaz kılmak mezmûmdur (kötülenmiştir).(4)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt