RE: RECEP AYININ FAZİLETLERİ
Üç aylar deyince hemen aklımıza, Recep, Şaban ve Ramazan ayları gelir. En kıymetli ay, 1000 ayın (yaklaşık 84 yıllık ömrün) meyvesini, sevabını ve faziletini içinde barındıran Kadir gecesinin bulunduğu Ramazan ayıdır. Dolayısıyla, Recep ve Şaban ayları, bu en faziletli ay ve gece için birer hazırlık mahiyetindedir. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz. Peygamber (sav)'in bu aylar hakkında verdiği haberler gösterilebilir. Resûlullah (sav) bir hadis-i şerifinde: "Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır" buyurmuştur.
Üç ayların kıymetli olmasının nedenlerinden birisi de beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasındandır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine; Mirac Gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine; Berat Gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine; Kadir Gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastlar. Mü'minler uyanık olmalı ve bu geceleri kurtuluşları için bir fırsat olarak görmelidirler.
Peygamberimiz (sav)'in Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Recep ayıdır. İbn-i Abbas (ra) ; "Resulullah (sav) Recep ayında bazen o kadar çok oruç tutardı ki, biz O'nu hiç iftar etmeyecek zannederdik. Bazen de o kadar çok iftar ederdi ki, biz O'nu hiç oruç tutmayacak zannederdik. " diye haber vermiştir. (Müslim)
Üç aylar, bırakmak istediğimiz kötü adetlerimizi bırakma, kazanmak isteyip de bir kazanamadığımız güzel hasletleri kendimize mal etme adına sunulmuş bir imkândır. Allah'ın rahmetinden bize sunulan bir fırsattır. Çünkü bu aylarda, herkes derecesine göre eline diline sahip olmaya, gönlünü kin, nefret ve düşmanlıklardan arındırmaya çalışmalıdır.
Tevbe ve Yakarış
Tevbe kapısının eşiğine koyalım başlarımızı ve günahlarımız için ağlayalım.
" Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber al. " (Al-i İmran; 193) ayetindeki gibi Allah'a tevbe eden kullardan olmak için bu mübarek zamanları değerlendirelim. Allah Gafur ve Rahim'dir. Biz istersek Allah verecektir. Şunu hiç unutmamamız lazımdır ki: " Tevbe etmediğimiz takdirde günahların kirinden temizlenmemiz ve kendimizi düzlüğe çıkarmamız mümkün değildir. " Onun için mü'min olan kişi ; kendisini ancak tevbenin kurtaracağını bilmelidir.
Bu Mübarek üç aylar kalp ve gönülle yaşanması gereken aylardır. Bu ayda herkesin alacağı bir nasip vardır. Dolayısıyla da hiç kimse ümitsizliğe kapılmadan, gönlünü, kalbini bu ayda yağacak rahmet yağmuruna açmalı ve şükürle coşmalıdır.
Recep ayının başında kutlanan Regâib gecesi, ayların sultanı Ramazan Ayı'nın bir müjdecisidir. Manevi alemlere açılmak için bir alıştırmadır. Yirmi küsur gün sonra gelen Mirac, gök kapılarının açılmaya başlamasını temsil eder. Beraat ise bu kapıdan gelecek olan kurtuluş müjdeleriyle gönüllerimize seslenir. Kadir gecesine gelince, üç aydan beri rahmet, lütuf ve mağfiret kapıları önünde yalvararak bekleşen mü'minlere, bu kapıların ardına kadar açılması demektir.
Bu aylarda, bol bol tevbe ve istiğfarda bulunulmalı, Kur'an'la daha fazla meşgul olunmalı, nafile ibadetlere hız verilmeli, kaza namazları kılınmalı, duaya çok ehemmiyet verilmeli, adeta bütün saniyelerimiz dua ve istiğfarla süslenmelidir. Ayrıca ihtiyaç sahiplerine, yaşlılara ve Allah yolunda hizmet edenlere yardım ve dualarımızı esirgememeli, ayların Sultanı Ramazan ayına, onların da mutlu bir şekilde girmelerini temin etmeliyiz.
Efendimizin Recep Ayında yaptığı dua
" Allahumme barik lena fi recebe ve şa'ban ve belliğna ramazan "
" Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır ".
Üç ayların ilki olan Recep ayı girdiğinde bu duayı sıkça yapmalıyız. Çünkü Resulullah (sav) bu duayı yaparlardı ve ümmetinin de yapmasını istemiştir.
Neden ‘Recep’ denilmiş?
Recep, tazim ve saygı anlamına gelir, İslam öncesi Araplar Recep ayına ayrı bir ehemmiyet verirler, saygı gösterir ve şanını yüceltirlerdi. Recep ayı gelince kılıçlar kınına sokulur, oklar torbalarına yerleştirilir, derin ve kanlı husumetlerin üzerine geçici de olsa bir sükûnet örtüsü çekilirdi. Artık o gürültülü ve korkunç çöller tatlı bir huzurun baharına dalar, her taraf bir güven ve selâmet sahasına dönerdi. Öyle ki, bu ayda bir kimse babasının katiline rastlasa bile başını kaldırıp kaşına bakmazdı. Bu aya " sağır ay " denilmesi de sükûnet mevsimi olmasındandır. İslâmiyet gelince de Recep ayına mahsus olan saygı devam ettirildi. Bilhassa Regaib ve Mi'rac gibi tecellilerle şereflendirildi.
Recep ayı, " üç aylar " olarak bilinen mübarek bir mevsimin ilk ayı, Hicrî ayların yedincisi ve Ramazan'dan iki ay öncesidir. Fazileti bakımından ayrı bir yeri vardır. Regaib ve Mi'rac gibi mübarek geceleri içinde bulundurması faziletini daha da arttırmaktadır. Ayrıca, Kur'an'da haram ayları olarak geçen dört aydan birisi olması, Müslüman kalplerdeki yerini bir kat daha artırmıştır.
Bu aylara " çok sevaplı ibadet ayları " diyen Said-i Nursi (ks), onların kazandırdıkları sevap ve mükâfatlar bakımından, müminlerin önünde büyük bir kurtuluş vesilesi ve müjdesi olmasına şöyle işaret eder: " Her hasenenin (ibadetin) sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzama'da üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarek'te bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde (Kadir Gecesinde) otuz bine çıkar. " (Şualar, s. 416.)
Recep büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder. Recep ayında bir gün oruç tutana, bir yıl oruç tutmuş gibi sevap verilir. Yedi gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. Sekiz gün oruç tutana Cennetin sekiz kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allah istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, " Geçmiş günahların affoldu " der. Recep ayında Allahü Tealâ Nuh (as)'ı gemiye bindirdi ve o da, Recep ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti. (Taberani)
Sevap da Günah da kat kat yazılır
Recep ayında yapılan dua kabul edilir, günahlar affedilir. Bu ayda günah işleyenin cezası da kat kat olur. Hz. Hüseyin (ra) anlatır: " Kâbe'yi tavaf ederken, yanık sesle Allah-u Tealâya dua eden bir kimsenin sesini işittik. Babam bunu çağırmamı emretti. Güzel yüzlü, temiz bir kimseydi. Ancak sağ tarafı felç olmuş, kurumuş, hareketsiz idi. Ona, " Sen kimsin, durumun ne böyle? " dedim. O kimse dedi ki: " Adım Menazil ...
Ben çalgı çalmak, şarkı söylemekle şöhret salmış, Arabistan'ın ünlülerinden bir gençtim. Hep nefsin arzuları peşinde koştum. Recep ve Şaban aylarında bile, bu günahlara devam ederdim. Salih babam, beni bu günahlardan kurtarmaya çalıştı. Bana, " Allah-u Tealâ'nın azabı şiddetlidir, bir anda kahredebilir. Kötü arkadaşlardan vazgeç, bu kötü işleri bırak! Melekler ve bu aylar senden şikâyet ediyorlar " dedi. Nasihate hiç tahammülüm yoktu. Babamın üzerine yürüyüp, döverek susturdum.
Bu halim babama çok gîran gelmişti. Üzüntülü ve kırık kalple, " Bu aylarda oruç tutup, geceleri ibadet ediyorum. Beytullah'a gidip şerrinden korunmak için, Allah-u Tealâ'dan yardım dileyeceğim " dedi. Bir hafta oruç tutup, Kâbe'ye giderek, " Ey Rabbim, mazlumların âhını yerde bırakmazsın. Bu ayda, bu mübarek yerlerde yapılan duaları reddetmezsin. Hakkımı oğlumdan al, onu felç et! " diye dua etti. Henüz duası bitmeden sağ tarafım felç oldu. Beni gören, " Baba bedduasına uğramış kişi " derdi. "
Hz. Hüseyin, " Baban bu hâline ne dedi? " diye sordu. O genç, " Babamdan özür diledim. Onun da babalık şefkati galip gelerek beni bağışladı. Beddua ettiği yerde, bu sefer şifa bulmam için hayır dua etmek üzere deve ile gelirken, devenin ürkmesi ile babam düşüp öldü. Şimdi çaresizim. " dedi. Babam Hz. Ali bu felçli gence dua etti ve Recep'te yaptığı bu dua bereketiyle de Hak Tealâ o gence şifa ihsan etti.
Regaib gecesi bir fırsattır
Regâib gecesi, Recep ayının ilk Cuma gecesidir. Peygamber Efendimiz (sav)in Allah'ın bazı çok özel fiilî tecellilerine mazhar olduğu, nuranî lütuf ve ihsanlara, semavî derecelere eriştiği bir gecedir. Kelime olarak regâib, " çokça rağbet edilen, nefis, kıymetli, değerli, ihsan " mânâlarına gelen " ragîbe " kelimesinin çoğuludur. Buna göre Regâib gecesi denilince: " Çok lütuf ve ihsanla dolu, kıymeti ve değeri büyük, çok iyi değerlendirilmesi gereken gece " mânâsı anlaşılır. Bu sene de 2007'nin Temmuz Ayının 19. gününün Perşembe'sine rastlayan gecesi mübarek Regaib kandilidir.
Müslümanlar arasında ise Peygamberimizin dünyayı teşriflerinin ilk halkasını teşkil eden anne rahmine şeref verdiği gün olduğuna inanılmaktadır. Ancak bu gece ile Peygamber Efendimiz'in doğumu arasındaki süre, bu inancı doğrulamıyor. Fakat, Hz. Âmine'nin Fahr–i Âlem Efendimize hamile olduğunu bu geceden itibaren öğrenmiş olabileceği düşünülebilir. (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s.187)
Peygamberimizin doğuşuyla yeryüzü nasıl küfür ve cehaletin karanlıklarından kurtulup büyük bir mutluluğa kavuştuysa, onun teşriflerinin ilk basamağı olan bu geceyi de bütün kâinat alkışlamış, coşkun bir sevinçle ayakta karşılamıştır. Mânen bereketli olan bu gecenin bir hususiyeti de mübarek Ramazan ayının ilk habercisi olmasıdır.
Bediüzzaman Hazretleri, Regâib gecesinin Efendimiz'in manevi terakki sürecinin başlangıcı olduğunu; Mi'rac gecesinde de bu terakkinin zirvesine ulaştığını bildirmektedir. (Sikke–i Tasdik-i Gaybî, s.207)
Enes (ra)'den rivayet edilen hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: " Receb'in ilk cuma gecesinde uyanık ol. O geceyi gafletle geçirme. Çünkü, melekler o geceye (Regâib Gecesi) diye ad koymuşlardır. Zira o gecenin üçte biri geçtiğinde yer ve gök melekleri Kâbe-i Muazzama ve havalisinde toplanırlar. Allahu Tealâ meleklerin toplantısı üzerine ;
" Ey meleklerim! Ne istiyorsunuz? diye sorar. Melekler:
" Ya Rabbi! Senden istediğimiz ve temennimiz, Receb'in oruçlularının günahlarını bağışlamandır." derler. Allah-u Zülcelal'de;
" Receb'in oruçlularını affettim, buyurur."
Öyleyse bu gecede melekler dahi yeryüzünde ki kullar için af ve mağfiret dilerken bizim bu gecelerdeki fırsatları kaçırmamız olur mu? Daha çok ibadet ve taat yapmak ve tevbe etmek için bundan iyi fırsat mı olur?
M. HAMZA KAFKASLI