Ramazan–i Serif bizde güzel aliskanliklar birakmalidir.
Çünkü bu kutsal ay boyunca hep iyi seylere alistik, kötü aliskanliklarimizdan da epeyce uzaklastik.
Iste bu hal çok güzel bir firsattir. Artik Ramazan’dan çikinca bu güzel aliskanliklarimizi sürdürmeli, iyi hallerimizde israr etmeli, kötü aliskanliklarimiza dönmemeye de kararli olmaliyiz. Böylece Ramazan, hayat boyunca sürdürecegimiz özellikler ve güzellikler kazandirmis olmalidir bizlere. Asil Ramazan da böyle ömür boyu güzellikler kazandiran Ramazan’dir zaten...
Ramazan ayi boyunca kazandigi güzel hallerini Ramazan’dan sonra elbise soyunur gibi soyunup eski ihmal ve ibadetsizliklerine dönen kimseleri hicveden Süleymaniye basimami rahmetli Sadik Efendi, bayram hutbesinde söyle tasvir ederdi bu eski ibadetsizligine tekrar dönen insanlari:
–Cemaat–i müslimin! Sakin Ramazan Müslüman’i haline gelmeyesiniz. Biliyorsunuz Ramazan Müslüman’ini.. diyerek anlatirdi Ramazan Müslüman’ini:
– Ramazan Müslüman’i bayram namazindan çikar, evinin yolunu tutar. Kendisini kapida karsilayan hanima ilk emrini verir:
– Hanim al su seccadeyi, tesbihi, takkeyi! Sana eksiksiz teslim ediyorum!..
Hanim sasirir, ne yapayim bunlari, demek ister.
– Sandigin en güzel yerine sakla, der. Sunu ilave eder sözlerine:
–Biliyorsun ben dindar bir adamim. Bu Ramazan’in gelecek Ramazan’i da vardir. O Ramazan’da bunlar bir daha lazim olacak bana. Iste o zaman takkeyi de, tesbihi de, seccadeyi de sag selamet isterim senden. Sözlerini söyle tamamlar:
– Hanim benim sakaya gelir tarafim yoktur, ben dindar bir adamim. Bir Ramazan’da ibadetimi yapip da öbüründe terk edecek kadar laubali biri olamam!..
Evet rahmetli Sadik Hocaefendi, Ramazan Müslüman’ini böyle tasvir ederdi bayram hutbesinde.
Demek ki bu adam, bayram namaziyla birlikte Ramazan’da kazandigi özellik ve güzelliklerinden elbise soyunur gibi soyunuyor, hem de seccadesiyle, tesbihiyle, takkesiyle teslim ediyor. Artik gelecek Ramazan’a kadar bir daha lazim olmayacak. Ama yine de çok samimi. Gelecek Ramazan’da mutlaka tekrar edecek bu dindarligini... Tabii ömrü vefa eder de ulasabilirse...
Elbette böyle bir aylik Müslümanlik sahibini kurtarmaz. Zira Allah’in lütfettigi nimetleri nasil sadece bir ayda kullanip da sonraki aylarda terk etmiyorsa, ibadeti de elbette sadece bir aya mahsus görmeyecek, günde bes vaktini Ramazan’daki gibi sürdürecek. Muhterem Osman Demirci Hocaefendi’nin, bindigi taksinin sürücüsüne dedigi gibi. Direksiyon basindaki soföre sormus Demirci Hocaefendi:
– Evladim adin ne?
– Ahmed, demis,
– Ne güzel. Efendimizin adi da Ahmed. Adin çok güzel de halin nasil Ahmed? Namaz kiliyor musun?
– Kilmaz olur muyum hocam. Her cuma mutlaka kilarim!..
– Peki Ahmed yemek yiyor musun?
– Yemez olur muyum hocam? Günde üç ögün yemek yiyorum.
– Peki Ahmed yemegi günde üç defa yiyorsun; ama namazi haftada bir defa kiliyorsun, olur mu bu Ahmed?
– Yemeksiz yasayamam hocam.
– Öyle ise Ahmed ibadetsiz de yasayamaz duruma gel sen. Yemegi günde üç defa yedigin gibi ibadeti de günde bes defe yapar hale yüksel de, kendinle barisik yasa Ahmed!..
Aradan bir sene geçer. Bir gün sokakta yürürken bir araba Hocaefendi’nin yaninda durur, kapiyi açan soför seslenir:
– Hocam buyur nereye gideceksen götüreyim... Sana minnet ve tesekkür borçluyum.
Hocaefendi taniyamaz soförü. O da anlatir durumu.
– Hocam, der geçen sene bir defa arabama binmistiniz de bana, ‘Yemegi üç defa yiyorsun; ama namazi haftada bir defâ kiliyorsun reva mi bu Ahmed?’ demistiniz. Ben ondan sonra düsündüm tasindim, namaza basladim. Simdi bes vaktimi kilmakla kalmiyor kaza namazlarimi da kiliyorum. ALLAH razi olsun bana güzel bir misalle ibadet etme aliskanligi kazandirdiniz. Vicdanimla barisik yasiyorum simdi. Emredin nereye isterseniz götüreyim!..
Evet ellerimizi, gözlerimizi, kulaklarimizi, ayaklarimizi nasil ömür boyu kullanmakta isek bunlari ihsan edene ibadetimizi de öyle ömür boyu yapmali, kullugumuzu sadece Ramazan ayina hapsetmemeliyiz.
Sayet vicdanen huzur duymak, kendimizle barisik yasamak istiyorsak tabii.
AHMET SAHIN
Çünkü bu kutsal ay boyunca hep iyi seylere alistik, kötü aliskanliklarimizdan da epeyce uzaklastik.
Iste bu hal çok güzel bir firsattir. Artik Ramazan’dan çikinca bu güzel aliskanliklarimizi sürdürmeli, iyi hallerimizde israr etmeli, kötü aliskanliklarimiza dönmemeye de kararli olmaliyiz. Böylece Ramazan, hayat boyunca sürdürecegimiz özellikler ve güzellikler kazandirmis olmalidir bizlere. Asil Ramazan da böyle ömür boyu güzellikler kazandiran Ramazan’dir zaten...
Ramazan ayi boyunca kazandigi güzel hallerini Ramazan’dan sonra elbise soyunur gibi soyunup eski ihmal ve ibadetsizliklerine dönen kimseleri hicveden Süleymaniye basimami rahmetli Sadik Efendi, bayram hutbesinde söyle tasvir ederdi bu eski ibadetsizligine tekrar dönen insanlari:
–Cemaat–i müslimin! Sakin Ramazan Müslüman’i haline gelmeyesiniz. Biliyorsunuz Ramazan Müslüman’ini.. diyerek anlatirdi Ramazan Müslüman’ini:
– Ramazan Müslüman’i bayram namazindan çikar, evinin yolunu tutar. Kendisini kapida karsilayan hanima ilk emrini verir:
– Hanim al su seccadeyi, tesbihi, takkeyi! Sana eksiksiz teslim ediyorum!..
Hanim sasirir, ne yapayim bunlari, demek ister.
– Sandigin en güzel yerine sakla, der. Sunu ilave eder sözlerine:
–Biliyorsun ben dindar bir adamim. Bu Ramazan’in gelecek Ramazan’i da vardir. O Ramazan’da bunlar bir daha lazim olacak bana. Iste o zaman takkeyi de, tesbihi de, seccadeyi de sag selamet isterim senden. Sözlerini söyle tamamlar:
– Hanim benim sakaya gelir tarafim yoktur, ben dindar bir adamim. Bir Ramazan’da ibadetimi yapip da öbüründe terk edecek kadar laubali biri olamam!..
Evet rahmetli Sadik Hocaefendi, Ramazan Müslüman’ini böyle tasvir ederdi bayram hutbesinde.
Demek ki bu adam, bayram namaziyla birlikte Ramazan’da kazandigi özellik ve güzelliklerinden elbise soyunur gibi soyunuyor, hem de seccadesiyle, tesbihiyle, takkesiyle teslim ediyor. Artik gelecek Ramazan’a kadar bir daha lazim olmayacak. Ama yine de çok samimi. Gelecek Ramazan’da mutlaka tekrar edecek bu dindarligini... Tabii ömrü vefa eder de ulasabilirse...
Elbette böyle bir aylik Müslümanlik sahibini kurtarmaz. Zira Allah’in lütfettigi nimetleri nasil sadece bir ayda kullanip da sonraki aylarda terk etmiyorsa, ibadeti de elbette sadece bir aya mahsus görmeyecek, günde bes vaktini Ramazan’daki gibi sürdürecek. Muhterem Osman Demirci Hocaefendi’nin, bindigi taksinin sürücüsüne dedigi gibi. Direksiyon basindaki soföre sormus Demirci Hocaefendi:
– Evladim adin ne?
– Ahmed, demis,
– Ne güzel. Efendimizin adi da Ahmed. Adin çok güzel de halin nasil Ahmed? Namaz kiliyor musun?
– Kilmaz olur muyum hocam. Her cuma mutlaka kilarim!..
– Peki Ahmed yemek yiyor musun?
– Yemez olur muyum hocam? Günde üç ögün yemek yiyorum.
– Peki Ahmed yemegi günde üç defa yiyorsun; ama namazi haftada bir defa kiliyorsun, olur mu bu Ahmed?
– Yemeksiz yasayamam hocam.
– Öyle ise Ahmed ibadetsiz de yasayamaz duruma gel sen. Yemegi günde üç defa yedigin gibi ibadeti de günde bes defe yapar hale yüksel de, kendinle barisik yasa Ahmed!..
Aradan bir sene geçer. Bir gün sokakta yürürken bir araba Hocaefendi’nin yaninda durur, kapiyi açan soför seslenir:
– Hocam buyur nereye gideceksen götüreyim... Sana minnet ve tesekkür borçluyum.
Hocaefendi taniyamaz soförü. O da anlatir durumu.
– Hocam, der geçen sene bir defa arabama binmistiniz de bana, ‘Yemegi üç defa yiyorsun; ama namazi haftada bir defâ kiliyorsun reva mi bu Ahmed?’ demistiniz. Ben ondan sonra düsündüm tasindim, namaza basladim. Simdi bes vaktimi kilmakla kalmiyor kaza namazlarimi da kiliyorum. ALLAH razi olsun bana güzel bir misalle ibadet etme aliskanligi kazandirdiniz. Vicdanimla barisik yasiyorum simdi. Emredin nereye isterseniz götüreyim!..
Evet ellerimizi, gözlerimizi, kulaklarimizi, ayaklarimizi nasil ömür boyu kullanmakta isek bunlari ihsan edene ibadetimizi de öyle ömür boyu yapmali, kullugumuzu sadece Ramazan ayina hapsetmemeliyiz.
Sayet vicdanen huzur duymak, kendimizle barisik yasamak istiyorsak tabii.
AHMET SAHIN