Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Pencerem! (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
İnsan bir evse, yüz penceresi, tebessüm de o penceredeki ışıktır...


1480484yn4nc0uh5.jpg



Yağmayan karın yağmasını beklemektir...
PENCERELER

Yalnız kaldığında omuzuna yaslandığın bir dost gibidir pencere...
Pencere bazen ahşap bazen plâstik bir dünyadır görebilene
Buğulu penceremde bir ben birde yalnızlık
Hava soğuk,yağmurlu bir sonbahar günü


4517531dt9jl0pz2.jpg


Sakin sessiz ve bomboş ortalık....
Duvar diye baktığımız her yerde ruhumuza açılan kapı gibidir Pencereler.....

69514334bd7gs0s.jpg




'Gümüş pırıltıları kaybolmadan'
'Islak yapraklar kurumadan'
'Yaklaş pencereye yaklaş'
'Toprak kokusunu'
'Duyuyor musun?'
Karanlıktan aydınlığa çıkılan yoldur PENCERE..
Pencereler nefesdir, ışıktır, açık teslim edilmiş saf bir kalp gibidir..
Ayrı ayrı dünyaların, farklı bakış açıların birleştiği noktadır pencereler…
...Pencere ve Sardunyalar.......
penceredj1mh8.jpg




Kimi zaman mor çiçekli dünyalara kimi zamansa karanlıklara açılır pencereler..
Sarı bir zambak açtı...
Karanlığın bahçesinde pencerem..
Güne aydınlık verendir pencereler..







pncwy3vc8.jpg



Yağmayan karın yağmasını beklemektir
PENCERELER

 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com


Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme, sen dağları seyret
Yenik düşüyorsan özlemlerine aldırma
Kalbindeki o uçsuz, bucaksız sevgiyi hisset...
Işıklar sönmüşse ve karanlıksa ona da aldırma,
ay ışığını seyret, SABRET...
Sabret ki herşey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun
Sabret ki herşey gönlünce olsun...

(Hz.Mevlana)
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Sen küçük bir fesleğen pencere önlerinde..
Ben yol gözleyen...


feslegen.JPG


Bir yaz türküsü başladı işte.
Sen küçücük bir saksıda karşılamıştın gelen yakıcı baharı.
Bense koskoca bir dünyanın yalnızıydım.
Ben pencere önlerinde yol gözleyendim.
Sen kokulu çiçekleriyle tüm güzellikleri çağırandın erguvan zamanı.
Ahir zaman düşleri çağırırdı bizleri zaman zaman.
Ben pencerelerin ta ötelerine yelken açardım.
Hayal gemilerim vardı ipekten.
Rüzgarla savrulurdum gelinciklerin peşi sıra.
Seni çok arayanın vardı.
Sen küçük bir fesleğen pencere önlerinde.
Ben yol gözleyen...


Senin adın fesleğen...
Benim adım güz...
Yaza söyledim sevdamı.
Pencere önlerindeki muhabbetimizi rüzgarlar çalsa , hasretim yılların omuzuna tünese , bütün ırmaklar birbirine aksa , ziyâd gemileri yaksa da seninle bir olur uçurumlarımız.
Bizim sevdamız, Erciyeş’in rüzgarı gibi karışır Beydağının karına.
Hiç kimsenin olmayan yollardan yürüsek sonsuzluğa.
Sen bir çiçeksin fesleğen.
Kokularından sevdim seni.
Pencere önlerinde bitmek bitmez bekleyişini bilirim bir de.
Sen küçük bir fesleğen pencere önlerinde...
Ben yol gözleyen...


Kederli göklerden üzerime yağan yağmur tanecikleri gibi her yaz üstüme yağıyorsun.
Yine birisi ağlamış bak diyorum.
Şarkılar matemin karasına bürünüyor.
Kimsenin olmayan bir caddede kaldırımlar ıslanıyor.
Geceler var bir de hüzünlü geceler.
Sabahları bekleyen.
Bahçelere şebnem düşüyor seher vaktinde.
Maviler giymiş menekşeler uyanıyor.
Sabahın sisini rahvan atlara yüklüyorum son soluk...
Hüzünden erken dökülüyor yaprakları erguvanın.
Bozuluyor baharın dengesi.
Yasemin çiçekleri ağlıyor.
Zaman akıyor, bizden habersiz.
Sen küçük bir fesleğen pencere önlerinde...
Ben yol gözleyen.


Sen küçük bir fesleğen.Sen ötelerden gelen sıcak bir yaz türküsü.
Sen gurup vaktinin efsunlu tacı.
Kucağında gülün uyuması, toprakla suyun kavuşması gibidir.
Sen karanfil ile yasemin.
Sen kokulardan bir demet...
Sen pencere kıyısında el eden aşıklara.
Sen gitmek dilersen kalmazsın.
Bir güz akşamı toplayıp gidersin feraceni.
Ben gitmek dilersem...
Dumanım göğe çıkar.
Yaşamak kadar zor ölmek de...
Hüzünle, yağmurun tüllediği gözlerim kan ağlar.
Yetim bir akşamın iniltisi olur ağlayışlarım.
Meryem tebessümüm donar kalır yüzümde.
Sen küçük bir fesleğen pencere önlerinde.
Ben yol gözleyen.


Sen gidersen fesleğenim....
Meryem tebessümüm donar kalır yüzümde.
Toprak söylenir, su dillenir...
Ellerim duaya değer, yüreğim semaya...
Dillerim söylemez yaz türküsünü.
Sabrın ince eli değmez yüreğimin en matemine.
Yüreğimin mahzeni daralır.
Kayalara vurur hüzünden dalgalarım.
Sen pencere diplerinin en güzeli...
İskambil falı açan beyaz papatyalara inat, sensin yanı başım, türküm, yoldaşım.
Sen gidersen eksik kalır pencere önleri.
Yarım kalır türküm.
Ezberimden tüm türküler silinir.
Tutsak olur yüreğimdeki şarkılar.
Sen gidersen fesleğenim pencereler karalanır, perdeler harelenir.

Sen küçük bir fesleğendin pencere önlerinde...
Ben yol gözleyen.


M. Aybike Sinan
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
pencere1at6vj4.jpg


Bir hastane odası iki yatak ve hayatla olum arasındaki çizgide yaşamdan yana kalmaya çalışan iki kalp hastası.
Yataklardan biri pencere önünde diğeri duvar dibinde.
Pencere önündeki sabahtan akşama kadar pencereden dışarı bakıp seyrettiklerini duvar dibinde bir şey görmeden ,aynı kaderi paylaşan bir şey görmeyen hasta arkadaşına anlatıyor!
-Bugün deniz dünden daha durgun.Rüzgar hafif esiyor olmalı.
Beyaz yelkenliler denizde belli belirsiz ilerliyorlar kuğu gibi süzülüyorlar.
-Park mı?
Ha,park henüz tenha.
Salıncakların ikisi dolu ikisi boş.
Geçen haftaki sevgililer yine geldiler.
Elleri birlerinden hiç ayrılmıyor.
Şimdi erkek kızın saçlarını okşuyor,ne kadar birbirlerine yakışıyorlar.
-Erguvanlar bugün çıldırmış öyle bir çiçek açmışlar ki etraf mora boyanmış.
Erikler desen keza,tepeden tırnağa beyazlar giyinmiş.
İşte parkın neşesi çocuklar geldi.
Ellerinde rengarenk balonlar var ah kardeşim görmelisin.
Bu böyle sürüp giderken her gördüğünü anlatıp dururken ansızın bir kalp krizi geçirir pencere kenarındaki.
Duvar dibinde düğmeya bassa doktoru çağırabilir ve belkide arkadaşı kurtulabilir.
Ama ama yapıyor işte şeytan karışıyor işine.
Arkadaşı ölürse pencere kenarı boşalacak ve kendisi oraya geçecek.
Bugüne dek kulaklarıyla duyduğunu gözleriyle görecek ve duvar dibindeki düğmeye basmaz ve arkadaşı ölür.
Ertesi gün duvar dibinde olan yatağını pencere kenarına taşırlar.
Beklediği an gelmiştir artık yattığı yerden pencereden dışarı bakar.
Dışarıda kapkara bir duvar işte hepsi bu kadar.


 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Yalnız kaldıgında omuzuna yaslandıgın bir dost gibidir pencere..
penceresupeq0.jpg


Bazen en ulaşamayacağımız yerlerde araken gözlerimiz saadeti, minicik bir fesleğende bulabiliyormuş halbuki
...

talbot20windowbp9.jpg



'İnsan bir evse, yüz penceresi, tebessüm de o penceredeki ışıktır'
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
pencere1at6vj4.jpg


Bir hastane odası iki yatak ve hayatla olum arasındaki çizgide yaşamdan yana kalmaya çalışan iki kalp hastası.
Yataklardan biri pencere önünde diğeri duvar dibinde.
Pencere önündeki sabahtan akşama kadar pencereden dışarı bakıp seyrettiklerini duvar dibinde bir şey görmeden ,aynı kaderi paylaşan bir şey görmeyen hasta arkadaşına anlatıyor!
-Bugün deniz dünden daha durgun.Rüzgar hafif esiyor olmalı.
Beyaz yelkenliler denizde belli belirsiz ilerliyorlar kuğu gibi süzülüyorlar.
-Park mı?
Ha,park henüz tenha.
Salıncakların ikisi dolu ikisi boş.
Geçen haftaki sevgililer yine geldiler.
Elleri birlerinden hiç ayrılmıyor.
Şimdi erkek kızın saçlarını okşuyor,ne kadar birbirlerine yakışıyorlar.
-Erguvanlar bugün çıldırmış öyle bir çiçek açmışlar ki etraf mora boyanmış.
Erikler desen keza,tepeden tırnağa beyazlar giyinmiş.
İşte parkın neşesi çocuklar geldi.
Ellerinde rengarenk balonlar var ah kardeşim görmelisin.
Bu böyle sürüp giderken her gördüğünü anlatıp dururken ansızın bir kalp krizi geçirir pencere kenarındaki.
Duvar dibinde düğmeya bassa doktoru çağırabilir ve belkide arkadaşı kurtulabilir.
Ama ama yapıyor işte şeytan karışıyor işine.
Arkadaşı ölürse pencere kenarı boşalacak ve kendisi oraya geçecek.
Bugüne dek kulaklarıyla duyduğunu gözleriyle görecek ve duvar dibindeki düğmeye basmaz ve arkadaşı ölür.
Ertesi gün duvar dibinde olan yatağını pencere kenarına taşırlar.
Beklediği an gelmiştir artık yattığı yerden pencereden dışarı bakar.
Dışarıda kapkara bir duvar işte hepsi bu kadar.



cok guzel bir hikayeydi cok tesekkurle gozlerim doldu ya ne kadar guzel boyle hayata boyle bakabilmek tek acidan bakmamamk gordugu duvarda bu kadar guzel hayaller kurabilmek ve baskasinada bu guzelligi yasatabilmek ama peki ama en iyisi susmak......
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
butun yazilari hayranlikla okudum cok ama cok guzeller bizimle boyle guzel yazilr paylastiniz icin ALLAH razi olsun.....emeginize yuragine saglik
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
'Gümüş pırıltıları kaybolmadan'
'Islak yapraklar kurumadan'
'Yaklaş pencereye yaklaş'
'Toprak kokusunu'
'Duyuyor musun?'
'C.V.'



 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
16m37nq.jpg


Bir gece kanatlandım,yükseldim semalara, anladım..
ve gördüm ki herşeyde tek bir imza;

Ya Hayy..
Göz kırpan yıldızlar anlatırlar her gece, Fısıldarlar durmaksızın sadece iki hece;
Ya Hayy!!
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Penceremden Görünenler.....
1224957222pencere.jpg


Penceremden yağmuru izlerken hayatı ömürü düşündüm bir anda.
Şimdi sevdiklerim ve gidenler aklıma geldi.
Hüznün kucağına attım kendimi.

*
tumblr_lzijmjXFiV1qcz4s2o1_500.gif

 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com


Sessizliğim!...
Gecenin hüznüyle buluştu
Ne kadarda farkındayım artık
Sadece deli gönlümün bana eş olduğunu
Penceremi açıp şöyle bir nefes çekiyorum içime ve...
Deniz kokusu karışıyor hayallerime
Can vermeye çalışırken sessiz odamda
Faydası yok, bu şehir suskun
Gece bir kurşun kadar ağır,
Sabaha daha çok var..
Benimse düşlerim bin yıl uzaklarda saklı..
Yorgun bir yıldız gülümsüyor
Gözlerimde nem..
Hasret bir kez daha buluşuyor
Bu Hüzünlü Geceyle.
 

MELEK DİLBER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Tem 2011
Mesajlar
611
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Bu güzel paylaşim için tesekkürler..
Selam ve dua ile.
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
İnsan bir evse, yüz penceresi, tebessüm de o penceredeki ışıktır..

Penceremden görünenler..

Emeğinize sağlık. Çok güzel bir paylaşım olmuş..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Mutlu olmak sizin elinizde... Elbette mutsuz olmak da! Çünkü mutluluk gibi mutsuzluk da bir tercih meselesi. Hayata nasıl baktığımız, bardağın hangi tarafını gördüğümüz mutlu olup olmayacağımızı belirler...

MUTSUZLUK BİR TERCİH MİDİR?

Mutlu olmak için neye sahip olmak gerekir? Mutlu olmak için çok para mı gerekir? İnsan para sahibi olunca mutlu olur mu?

Çoğumuza göre mutlu olmak için sevgili bulmak, evlenmek, araba, ev sahibi olmak lâzımdır; çaba sarf ettikten ya da bir bedel ödedikten sonra mutlu olur insan.

Bazılarımız ise mutluluğu, başına konacak bir talih kuşu gibi görür; eğer insanın şansı varsa mutlu olur yoksa mutsuz.

Peki, sizin mutluluk anlayışınız hangisi? Siz mutluluğu eksikleriniz tamamlanınca ulaşacağınız bir ruh hali gibi mi yoksa başınıza gelecek güzel bir şey olarak mı tanımlıyorsunuz?

Paranın mutluluk getirmeyeceği düşüncesi, "Easterlin Paradoksu" olarak bilinir. Easterlin, gelirle mutluluğun hiçbir ilişkisinin olmadığını saptadı. 1970’lerin başında Amerika, Japonya ve İngiltere’de yaptığı araştırmalara göre, ailelerin geliri artınca mutluluk seviyeleri artmıyordu. Son yıllarda Amerika'da Gallup tarafından yapılan araştırmalar da bu olguyu kanıtladı. Esas olan "geçinecek kadar bir gelire" sahip olmaktı, bunun üzerine çıkılınca mutluluk artmıyordu.

Ama bunun tersi yani geçinecek kadar gelire sahip olmamak mutsuzluk getirir.

Amerika'da piyangodan büyük ikramiyeyi kazananlar üzerinde yapılan araştırmada da benzer bir sonuç elde edildi. Piyangoyu kazanan şanslı insanların mutlulukları ortalama bir yıl sürüyordu.

Antik Yunan'da mutluluk, ahlaklı olmak ve erdemli bir hayat yaşamak demekti. Aristo'ya göre "Mutluluk, insan yaşamının biricik amacıdır. Hayatımız boyunca harcadığımız tüm çabalar mutlu olmak içindir ve mutluluk, ancak erdeme ve kusursuz bir karaktere ulaşarak yakalanabilir. Kişi ancak hayatının bütününü soylu bir biçimde yaşarsa mutlu olabilir."

Eflatun ise mutluluğun akıl, fiziksel arzular ve ruhun uyumuyla yakalanacağını söyler. Bugün "New age" akımıyla yeniden yükselişe geçen "ruh-zihin-beden" üçlüsüyle anlatılmak istenen mutluluk anlayışı Eflatun’un öğretisine dayanır.

Bence en güzel mutluluk tariflerinden birini Epikür yapmıştır. Mutlu olmak için insanın üç şeye ihtiyacı vardır: "Dostluk, Özgürlük ve Düşünmek."

"Bir şey yiyip içmeden önce, ne yiyip içeceğinizi değil, kiminle yiyip içeceğinizi düşünün; çünkü yanında arkadaşı olmaksızın yemek yemek ancak bir aslana ya da kurda mahsustur." diyen Epikür, gerçek mutluluğun insanın içinden geldiğine inanır. Ona göre mutlu olmak için insanın maddiyata ihtiyacı yoktur.

Epikür'ün mutluluğu bulma yolu son derece yalındır; evinin bahçesinde buluştuğu dostlarıyla sıradan yiyecekler yemekten ve sohbetten zevk alır. (Epikür ve arkadaşlarının "Bahçe filozofları" diye ünlenmeleri bu yüzdendir.)

Descartes, mutluluğu "bir ruh memnunluğu ve iç hoşnutluğu" olarak tanımlar. Descartes’a göre mutluluk erdeme, erdem de aklın iyi kullanılmasına bağlıdır.

Nörolog Nancy Etcoff beynimizin evrimsel olarak mutluluk ve acıyı azaltmaya odaklı olduğunu söyler. Şekerli şeylerin tadını doğuştan sevmemiz ve acı olanları da reddetmemiz, mutluluk arayışının içgüdüsel olduğu görüşünü destekler niteliktedir.

Bana göre ise mutluluk öğrenilen bir şeydir. Bence mutlu olmayı ya da mutsuz olmayı çocukluğumuzda öğrenmeye başlıyoruz. Mutluluk tamamen bizim kişisel tercihimizle elde edebileceğimiz bir ruh hali.

Eğer sağlıklıysak ve geçinecek kadar bir gelirimiz varsa hepimiz mutlu olabiliriz. Bunu hemen şimdi elde edebiliriz. Mutlu olmak için kimseye, hiçbir şeye ihtiyacımız yok.

Mutluluk, sevgi ve şefkat ilişkileri içinde yaşanan bir duygu. Daha çok para sahibi olmak, daha iyi bir hayat yaşamak mutlu olmak anlamına gelmiyor. İnsan içinde sevgiyi ve şefkati büyüttüğü zaman mutlu oluyor. Ve mutluluk hayattaki "bedava" olan şeylerle elde ediliyor. Sevgi ve şefkat üzerine inşa edeceğimiz bir hayatımızın olması için zengin olmaya değil, sevgi ve şefkati paylaşacak insanlara ihtiyacımız var. Bir hayat arkadaşına, çocuklara ve dostlara ihtiyacımız var. Tıpkı Epikür'ün yaptığı gibi bu dostlarla sohbete ihtiyacımız var, onlarla bu hayatı paylaşmaya ihtiyacımız var.

Mutluluk bir zihin durumudur. Hayata nasıl baktığımız, zihnimizi nasıl terbiye ettiğimiz, bardağın hangi tarafını gördüğümüz mutlu olup olmayacağımızı belirler.

Bu yüzden Dalay Lama "Son derece modern ve rahat bir binanın yüzüncü katında, en yüksek teknolojiye sahip bir daire bile satın alsanız mutlu olamayabilirsiniz. Eğer zihinsel uyumu yakalayamazsanız arayacağınız tek şey, atlamak için bir pencere olacaktır." der.

Başından yeterince sıkıntı geçmiş her insan bilir ki mutluluk için gerekli olan ne zenginlik, ne başarılı olmak, ne şöhret sahibi olmaktır. Mutluluk içinde bulunduğumuz durumları nasıl algıladığımız; yaşadıklarımızdan iç dünyamıza neyi aktardığımızdır. Tekrar etmek istiyorum, her gün yaşadığımız büyük ya da küçük deneyimlerden iç dünyamıza neyi, nasıl aktarmayı "tercih ettiğimizdir". (Mihaly Csikszentmihalyi, bu düşünceyi "Akış" isimli kitabında anlatır.)

Mutluluk sadece ve sadece bizim tercihimizdir. İstersek hemen, şimdi, burada mutlu olabiliriz. Yeter ki mutlu olmayı tercih edelim.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Vuslatla yanan yüreğin, mahlukatta onu görebilme sevdasının ilk basamağı...



613308pg2jo6.jpg
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
grebilmekkf4.jpg


Bazen otururum penceremin kenarına seyrederim,gelip geçenleri..

Bazen dalıp giderim,uzaklara aşarım ufukları sahillere ulaşırım..
Kaparım gözümü, denizi dinlerim..

Bazen,küçük birkuş konar pencereme gözgöze geliriz,gülümseriz
Bana masallar anlatır,ayaküstü bir şarkı söyler,
Sonra,acelesi varmış gibi uçar gider..
'A.Ü.Ç.'

 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt