Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Özgürlükler 'adalet'li olmalı (1 Kullanıcı)

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
Özgürlükler 'adalet'li olmalı Yazan MAHMUT BALCI
Bir düzenleme/şey hukuki olabilir ancak vicdani ve insani olmayabilir. Bir düzenlemenin/şeyin öncelikle insanların vicdanında kabul ve itibar görmesi gerekir. Ancak böyle bir düzenleme/şey adaletli olur ki, hukukun amacı da budur Neredeyse yarım asırdır Türkiye'de yaşanan başörtüsü tartışmalarını daha iyi anlamak için önce somut doğrulardan başlayalım. Matematiksel olarak 411 sayısı mı yoksa 11 sayısı mı daha büyüktür? Diyeceksiniz elbette 411 sayısı 11 sayısından daha büyüktür. Bu karşılaştırmayı şunun için veriyorum. 9 Şubat 2008 tarihinde TBMM' de yapılan başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasını isteyen kanun tasarısı için yapılan oylamada 103 red oyuna karşılık 411 evet oyu kullanıldı. Ancak red oyu verenler hem seçim öncesinde hem de seçim sonrasında 'biz bu oylamayı Anayasa Mahkemesi'ne (11 üyesi olan) götürmek suretiyle iptal edilmesini sağlayacağız' diyerek yapılan işlemlerin geçersizliğini savundular. Ne yazık ki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 367 şartını ileri süren bu zihniyet Meclis'in başörtüsüyle ilgili 411 evet oyunu da görmezlikten gelmekte. Bu siyasi partiler, baskıcı ve statükocu bazı çevreler şayet 411 sayısını 103' ten daha büyük görmüyorlar ise başka ülkelerde yaşayan soydaşlarımıza uygulanan baskılara da ses çıkarmamaları gerekir.
Peki daha birkaç ay öce yapılan parlamentoda seçimleri sonucu halktan ciddi anlamda oy almış iki partinin oluşturduğu ittifak sonucu yapılan oylama sonucu kullanılan oyların dikkate alınması gerekmez mi? Yaklaşık yirmi beş yıldır sürmekte olan bir tartışmanın kalkmasını istemek halkın bu konudaki isteklerini dikkate almamak gerçekleri görmemek değil midir?
Bazı siyasetçilere ve köşe yazarlarına göre bu oylama mutlaka Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesi tarafından iptal edilmeli. Halbuki bu yasayı hazırlayan önerge sahipleri; bu tasarıyı parlamento getirmeden önce bir çok hukukçuya danışarak hazırladıklarını ve belli bir mutabakat sonucu gündeme getirdiler. Yapılan kamuoyu anketlerinde de halkın yaklaşık yüzde 75 i bu düzenlemenin doğru olduğunu, yasağın ise kalkması gerektiğini dile getirmekte.
DEMOKRASİLERDE KORKU OLMAZ
Peki bütün bu inatlaşma neden devam etmekte. Herkesin şunu bilmesi gerekir: Korkularla demokrasi olmaz. Bazı yerleri kamusal veya özel alan diyerek yasak ilan etmek halka ve demokrasiye güvenmemektir. Bu durum tartışmalardaki söz ve eylemlerimizde çocuklara ve gençlere de kötü örnek olmaktır. Onlar kitaplarda okutulan gerçeklerle yaptıklarımızın çeliştiğini görünce kendi sorunlarıyla dahi ilgilenmekten uzak durmaktalar. Teknolojiyle birlikte öne çıkan içe kapanma ve bireyselcilik geleceğimizi tehdit etmektedir. Bu durumda meydan birkaç söz cambazına, 'memleketi biz yönetiyoruz' diyen köşe yazarına, memleketin kaymağını yiyen sermaye sahiplerine, iktidardan düşen emekli sivil ve asker emeklisine kalmakta. Hatta siyaset ve toplum her geçen gün bu dinazorların kontrolüne girmekte.
Bu ülkede geçmişte 'açık oy gizli sayım' yöntemiyle demokrasi adına seçimler yapıldı ve bu garip uygulamalara demokrasi denildi. Ancak bugün bu tür hukuk dışı uygulamalara itiraz eden namuslu insanlar var. Hatta bazı hukukçular 'Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş gerekçesi bir grup darbe taraftarı komitacının eseridir ve üyelerinin atamayla belirlenmesinden dolayı da kararları da tartışmalıdır' deme cesaretini gösteriyor. O halde bu tartışmaları dikkate almak gerekir. Aksi bu tartışmaları dikkate alınmadan demokrasi ve hukuktan söz edilemez. Şayet bunları dikkate almaz isek millet adına kullanılan yetkileri de anlamsız görmemiz gerekir.
Halk adına yetki kullanan parlamentonun icraatlarını hiçe saydığımız an birilerinin parlamentoyu feshetmesi, darbe yapması ve 'her konuda bizim dediğimiz olacak' diyerek her şeye müdahale etmesini de doğru görmemiz gerekir.
Günümüzde ne yazık ki bir şeyin hukuki, vicdani veya insani olmasına bakılmadan onun yasal ve güçlülerin karşı olup olmadığına bakılmakta. Medyayı, iş çevrelerini ve kanaat önderlerini ikna edenler, onların onayını alanlar bir şeyin hukuki olup olmamasına bakmazlar. Halbuki ikna edilen şeyin öncelikle içselleştirilmesi gerekir. Bir yasa bizim haklarımızla örtüşmemiş olsa bile bize düşen ona saygı göstermektir. Her şeyin bizim düşündüğümüz gibi olmasını beklemeye hakkımız yoktur. Çünkü birlikte yaşamanın ön şartı başkalarının da haklarını dikkate almaktır. Hiç tereddüt etmeden bunu kabullenmedikçe söz ve eylemlerimizin hiç bir anlamı olmayacaktır.
Bir şey yasal olabilir ancak hukuki olmayabilir. Bir şey hukuki de olabilir ancak vicdani ve insani olmayabilir. Bir şeyin öncelikle insanların vicdanında kabul ve itibar görmesi gerekir. Hatta bir şeyin sadece hukuki olması da yetmez. Onun aynı zamanda adaleti de sağlamış olması gerekir. Özgürlüklerde sadece yasal formaliteleri önemsememek gerekir. Sahicilik, tutarlılık, ilkelli olmak ta çok çok önemli olmalıdır.
* Eğitimci-Yazar
Yeni Şafak’ta 6.3.2008 Tarihinde Yayınlanmıştır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt