Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Oruçlularda mı Üniversiteye Alınmayacak ? (1 Kullanıcı)

_ahraz_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ağu 2008
Mesajlar
264
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Başörtüsüne uzanan eller kırılsın... "Ey Peygamber! hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafûrdur, Rahîmdir. " (el-Ahzab, 33/59). Bacımın örtüsü batmışsa zalimin gözüne, Billah acırım tükürüğe,tükürsem yüzüne, Medeni olmak açmaksa bedeni...

Ağlama karanfil benide ağlatma,Sil gözyaşlarını...
Yeşerecek sevdan kutlu tohumlarla,Körpe dudaklarda...
Aldırma söylenen o sözlere,Sen dağıt etrafa mis kokunu,
Umudu,Sevgiyi,Özlemlerini ve Hasretlerini...
http://http://video.google.com/videoplay?docid=-2025414119333061480#
 

AY-YA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ara 2008
Mesajlar
2,370
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Rabbim ıslah etsin okuma hakkımızı elimizden alanları Rabbime havale ediorum sonra kapalı kesim cahil olarak adlandırılıo siz izin vermezseniz ne yapsınlar....!ya da neyapcaz??
 

_ahraz_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ağu 2008
Mesajlar
264
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Rabbim ıslah etsin okuma hakkımızı elimizden alanları Rabbime havale ediorum sonra kapalı kesim cahil olarak adlandırılıo siz izin vermezseniz ne yapsınlar....!ya da neyapcaz??

Çok doğru kardeşim ya hakkımızı elimizden alsınlar sonrada Cahillikle suclasınlar...
Allah herşeyi bilir elbette hak yerini bulur...
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
ya içimden o kadar çok şey yazmak geçio ki böle insanlar için ama yapamıyorum
ALLAHım onların hepsini ıslah etsin inşaallah..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Başörtülüye keyfi yasak
Başörtü yasağı sınır tanımıyor... Açık İlköğretim sınavına girmek isteyen yaklaşık 30 kadın, başörtülerini çıkarmadıkları gerekçesiyle sınav salonundan atıldı.
[SIZE=+0]
adszeb2.png
[/SIZE]

[SIZE=+0]Bu sefer de Denizli'de başörtülülere keyfî yasak uygulandı.[/SIZE]

BAŞÖRTÜLÜLER SINAV SALONUNDAN ATILDI
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Türbanlıysan katiyen BURS YOK

elhansa_basortusu.jpg

25 Ocak 2010 Anadolu Haber
ÇYDD Genel Başkanı Çelikel çarpıcı açıklamalarda bulundu.
ÇYDD Genel Başkanı Prof. Aysel Çelikel çarpıcı açıklamalarda bulundu ve "Türbanlıysa katiyen burs vermem diyenler var!" dedi.

Balçiçek Pamir’le Söz Sende’nin bugünkü konuğu ÇYDD Genel Başkanı Prof. Aysel Çelikel başörtülü öğrencilere burs verilmemesiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Balçiçek Pamir’in “ÇYDD’nin başörtülü öğrencilerle bir problemi mi var? Başörtülülere burs verilmediği söyleniyor…” sorusunu Prof. Çelikel şöyle yanıtladı:

“Eskiden ben yönetimde değildim. Tam olarak nasıl yapıldığını bilmiyorum ama ilk ve orta öğretimde türban zaten takılmaması gereken bir şey, belki de dışarıda örtüyorlar. Ben başkanken bu tür birisi gelip benden burs istese, şartları da uygunsa, nedir o şartlar, ekonomik sıkıntı içinde olması, ailesinin birden fazla çocuğu olması, babası annesi aynı şekilde ekonomik sıkıntıda olması, böyle biri benden gelip dernekten burs isterse buna hayır demek hem gayri insani hem de gayri hukuki bir şeydir. Onun için böyle bir şeyin yapılabileceğini hiç düşünmüyorum. Ama bir de şöyle bir şey var. Bursu veren kişi, bizde hem kurumlar hem de kişiler bağışçı olabiliyorlar, bazen bu kişiler şart koşuyor, türbanlıya katiyen vermem diyor. O zaman da tabii ben veremem.”

Balçiçek Pamir: “Böyle diyenler de var yani…”
Aysel Çelikel: O zaman ben eşleştiriyorum herkesin burs aldığı öğrenciyi, isteyenlerle tabii. Tanıştırıyorum öğrenciyle.

BP: Ne fark eder ben de bunu anlamıyorum, ona veremem buna veremem. Bir kız çocuğu okuyacak işte.
AÇ: Evet böyle bir şey olmaz. Mühim olan eğitim görmesi. Ve üstelik bir kız çocuğunun eğitim görmesi tüm ailenin eğitim görmesi demek.

Prof. Çelikel programda ayrıca YÖK üyeliği döneminde YÖK’ü değiştirmek için çok uğraştıklarını ancak başaramadıklarını anlatırken eski YÖK başkanlarından Prof. Kemal Gürüz ve Prof. Erdoğan Teziç’i de eleştirdi. Çelikel konuyla ilgili olarak şunları söyledi:

“Siyasi partiler muhalefetteyken YÖK’ün değiştirilmesini konuşuyorlar sonra iktidara gelince böyle bir sorun unutuluyor. YÖK başkanları da aynı şekilde. Mesela Kemal Gürüz çok beğeniyordu YÖK’ü o değiştirmeyi zaten düşünmüyordu. Fakat Erdoğan Teziç eleştirebilen birisiydi, hukuk fakültesinden de çok yakından tanıdığım biriydi, demokrat biriydi ama makamlar insanları değiştiriyor. İnsanlar bir makama gelince farklı kimlik kazanıyorlar. O da değiştirmedi. Bilmiyorum o makamdan mı sandalyeden mi oluyor. Ama ben hep diyorum ki insanlar makamlara onur vermeli, insanlar sandalyeden güç almamalı. Eğer o makama onur veriyorsanız o zaman yaptığınız işin değeri çok fazla.

Habertürk
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
littleangelbymuslimwomerg0.jpg


Ey Peygamber (aleyhisselâm)! Aba'ndan kesip eşlerine dağıtdığın başörtüsü için her şey.
Biz Ben-i Nâdir'e harb açdığın sebeb için yürüyoruz.
Başörtülerimizi sadece başlarımıza değil, yüreklerimize bağladık.
Güncemize direnişin bahadır sûreti düşdü we dilimiz ayaklandı!
Kalkın!
Kalkın we özenle hazırlanın ey söz ustaları, yufka yürekli kelâmcılar.
Uslu güwercinlerinizi özgürlüğün cıwıldayan kalbine uçurun we güzelce haykırın.
Zulmün murdar sözlüğünü okşamakdan wazgeçin.
We bırakın fildişi kulelerde kendi korkunuzla, kırılgan düşlerinizle oynaşmayı.
İşte yüreği yangın yerine dönmüş çocuklarımız.
Erkeğimiz yiğid ve wuruşkan olsun artık, kızımız onurlu we direngen,
We dağ gibi yürütsün yawrularını duâlarının içinde gün görmüş analarımız.
Sâlihlerin, şehîdlerin, öncülerin çığlığı kötünün içini daraltsın, iyiliğe can katsın.
Ey zihni we yüreği yoksul bilimciler, yorgun we kötürüm kalbli bilgeler;
Sözünüz yeşeren bir umud yumağı olsun artık.
Ferhad'ın yenilgisini seyretmekden wazgeçin we suya yol açın.
Dal kımıldasın, dil uyansın.
Sönsün murdar ateşi zulmün.
We celladların sehbâları feryâdlarımızla yeniden sarsılsın.
Tutup ellerinden çocuklarımızın, aşkı we direnmeyi,
bir çığlık gibi kopup sokaklara, isyân etmeden ölmemeyi ögreterek yürüyoruz...
Karşımızda Ulu Câmii, arkamızda Eyyûb Sultân, içimizde acıdan tutuşmuş bir yürek...
Bir de jop seslerine karışan -dağılın- emrleri...
Acımız büyüyor,
acımız büyüdükce inancımız we direnişimiz büyüyor.
Susmayacağız zulme. Yaşamın sürtük waâdlerini hesâba katmayacağız.
Genciz we bileklerimiz ince... Biliyoruz...
Ama biliyor musunuz inanclarına hergün söwülen bir yürek taşıyoruz içimizde.
We korkuyoruz susmakdan zulme,
We biliyor musunuz adımız we fakülte numaramız polis kaydlarına geçmiş.
Umursamıyorsak eğer,
eğer aldırmadan yürüyorsak barikatların üstüne,
yazık olmasın diyedir şu gencliğimize...
Sokakdayız, direnmekden başka hiçbir şey almadık yanımıza.
Sayımız kaç bilmiyoruz, ama biliyor musunuz?
Başörtüsünü, Ulu Câmii'yi, Beyazıd'ı ve İskilibli Âtıf Efendiyi hiç ama hiç unutmuyoruz.
Söyleyin şimdi, susabilir miyiz biz zulme?
Yaşamın sürtük waadlerini hesâba katarak yaşayabilir miyiz biz şimdi?
Gidin söyleyin psikologlara, masalarına bırakdığımız demet demet isyânın sahibleri biziz.
Örtülerimizi koymayacağız sehbâlarına, bu baş koyduğumuz hep diri we tâze olacak.
Gidin söyleyin iknâ odalarının sâhiblerine,
gasb etdikleri, duvarda çınlayan hıçkırıklarımız olmayacak,
Koyu bir gölge başını bükmeyecek,
gözyaşı dökmeyecek, sizin gözlerinizden kirlenmeyecek bu yürek.
Gidin söyleyin, durmayın bağıra bağıra söyleyin.
O sahte gülümsemelere, o kol kanad gerici tawır sahiblerine,
katlaya katlaya büyütdüğümüz bir inancımız war bizim.
Büyütdükce tatdığınız bu korku sizin.
Gidin söyleyin! Yemin edip duran aşağılıklara söyleyin,
fetwâ makamlarını kıskanırcasına fedâkârlık safsatası üretmesinler!
Tüketmesinler sözlerini, itirâf etsinler doğmamış çocuklardan bile korkduklarını.
Gidin söyleyin yapacakları nedir?
Bu kıyâmda duran, bu dimdik duran,
ayaklar sâbit kılınmış insanları korkutacak nedir?
Gidin söyleyin, buradayız, kapının ağzında, hayatlarının yanı başında.
Biz nefes aldıkca soluklarının kesildiği bir yerdeyiz.
Gidin söyleyin, buradayız,
senden, benden, bizden çıkacak bir isyânın yanındayız.
Bu insanlar dolusu can, bu damarlar dolusu kan.
Bu direniş, bu nefes dolusu isyân.
Gidin söyleyin, duymadılarsa bir daha söyleyin,
psikologlara, iknâ odası sâhiblerine, taptâze bir öfke.
Söyleyin yüreklerimizde cennet kokuları taşıyoruz;
söyleyin, ölümü dost biliyoruz.
Onların diplomalarında yazmaz bunlar.
Söyleyin, cici sözlerine karşılık masalarına koyup çıkaracağımız bir dîn taşımıyoruz yüreğimizde.
Mağribdekinin canı yansa meşrikdeki kardeşinin de hüznlendiği bir dînin mensublarıyız.
Söyleyin tekbîrlerimizle yüreği hoplayan o psikologlara,
gitsinler we kendi hasta düzenleriyle uğraşsınlar.
Söyleyin onlara bizim tekbîr sözümüz war:

ALLAHÛ EKBER!!!
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Başörtüsü Direniş Eylemlerine Devam

14 Şubat 2010Anadolu Haber
Başörtüsüne özgürlük platformlarının kimi yerde her hafta kimi yerde ayda bir düzenledikleri eylemler devam ediyor. Bu hafta yapılan eylemlerden ayrıntılar...
İşte yapılan eylemlerde okunan basın açıklamaları ve eylemlerden fotoğraflar...
KONYA'DA 127. BAŞÖRTÜSÜ EYLEMİ
Konya İnanç Özgürlükleri Platformu tarafından gerçekleştirilen başörtüsüne özgürlük eylemi 127. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Nilgün Yılmaz okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Mü'minler arasında hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara dünya ve ahrette can yakıcı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Nur Suresi 19. Ayet)
Yaz-Boz tahtası haline gelen, meslek liselerine uygulanan katsayı zulmünde değişen yine bir şey yok. Yine bir çözüm uygulaması deneniyor, yine kendisinde olağanüstü yetkiler gören bir kurum, bu uygulamayı iptal ediyor. Hükümet, deliye dalaşmaktansa, çalıyı dolaşmayı tercih eden geçici çözümler peşinde koşuyor.… Kah katsayının tamamını kaldırmayı deniyor, kah oranlarda ayarlamaya gidiyor. Biliyor ki aslında bu uygulamaların hepsi bir kurumdan geri dönecek. O yüzden C-Planını sürekli hazırda tutuyor. C-planının sürekli hazırda tutulması, aslında mesele üzerindeki acziyeti de itiraf etmek anlamına geliyor.
Bazı kurumlara söz geçiremeyen hükümet, bu zulümleri halka şikâyet ediyor. ''Efendim biz problemleri çözmek istiyoruz, fakat müsaade etmiyorlar.'' görüntüsü çiziyor. Her ciddi meselede aynı rolü tekrarlıyor. Başbakanın hanımını bir hastaneye almıyorlar, başbakan sızlanıyor; katsayı yasağına çözüm uygulamasını Danıştay iptal ediyor, hükümet sızlanıyor. Cumhurbaşkanının eşi bir tarih, hükümeti Avrupa insan hakları mahkemesine dava ediyor, daha sonra eşi cumhurbaşkanı olunca reel politik gereği başvurusunu geri çekiyor; cumhurbaşkanı sızlanıyor... Etkililer, yetkililer, sızlanıyor. Acziyet itirafı ve acziyetlere sığınma, iktidarın ve hükümetin, genel politikası haline geliyor. Kulaklarımız, bu itirafları duyunca hiç şaşırmıyor. Beklentilerde hep bu sızlanmalar üzerine kuruluyor.
Sivil toplum örgütleri, bildiri üzerine bildiri okuyorlar. Hükümet ne zaman yeni bir sızlanmada bulunsa, sivil toplum örgütleri harekete geçiyor. Bildiriler yayınlanıyor, eylemler, protestolar yapılıyor. Hükümet ne zaman aciz kaldı, sivil toplum örgütleri basıyor yaygarayı. Hükümet herhangi bir hususta susunca, sivil toplum örgütleri de susuyor. Ne zamana kadar? Hükümet, yeniden ''Bizi engelliyorlar… biz çözmek istiyoruz ama müsaade etmiyorlar'' deyinceye kadar…
Aslında onlar da biliyorlar. Geçici basın açıklamalarıyla, olayın sıcaklığı üzerine yapılan eylemlerle, bu meselelerin çözülemeyeceğini hatta çözüme katkının sağlanılamayacağını…. Odun kırıcının hınk deyicisi durumuna düştüğümüzü… Gerçi odun kıran da yok ya… Birileri odun kırma isteğinde bulunduğunu söyleyince, hep birlikte bağırıyoruz: Hınk! Hınk! diye… Düzenli hedefleri olan, meselenin çözümü için bir direniş öğütleyenlere de destek vermiyoruz. Ve geçici tepkiler vermeyenleri, sürekli direniş halinde bulunanları da yalnız bırakıyoruz. Hep böyle yapıyoruz.
Ülkemizde yapılan ve ülkemizin yoğun katkılarıyla gerçekleştirilen, mini NATO zirvesinin Afganistan konulu, özel toplantısı, meyvelerini (!) vermekte. Amerikan emperyalizminin silahlı maşası olan NATO birlikleri, Afganistan'da elli bin kişilik bir işgal ordusuyla macrah bölgesine silip süpürme operasyonu düzenlemekte. Bir bölgeyi tamamen insandan arındırmaya yönelik, insani (!) operasyonlarını gerçekleştirmekte. Onbinlerce sivilin, bölgeyi boşaltması istenmekte, insanlar yerlerinden, yurtlarından edilmekte. Fakat kimse ses etmemekte… Hükümetin hınk deyicileri, hükümetin desteklediği bu katliam hesaplarına sessiz kalmakta… Ee ne de olsa NATO müttefikiyiz. Biz destekliyorsak, kötü değildir. Hükümet tepki vermiyorsa, bizim de susmamız gerekir. (!) Katliamlar, utanç derecesine ulaşacak, vicdanlar kan revan haline dönüşecek; bir hükümet yetkilisi de o zaman açıklamada bulunacak. STK'larımız, hemen hınk deyip tepki verecekler. Görevlerini yapmış olmanın onuruyla, rahat uyuyacaklar.
Emperyalizm, topraklarımızı işgal ettiği, kardeşlerimizi katlettiği yetmiyormuş gibi, yüreklerimizi de işgal ediyor… İnançlarımızı sulandırıp, onları değersiz kılıyor. Tüketim kölesi haline getirdiği insanları, yüce değerlerden olan sevgiyi kullanarak değersizleştiriyor, onları tüketim malzemesi haline getiriyor. Her tür ahlaksızlığın, çirkefin ve rezilliğin dizboyuna çıktığı sevgililer günü, yine bütün rezilliğiyle ülkemizi sarıp sarmalıyor. Bugünde gerçekleştirilen tüm kötülükleri tel'in ediyoruz. Bu rezilliklere karşı sessiz kalmanın, çirkefin onaylanması olduğunu belirterek, zalimlerden ve fasıklardan beri olduğumuzu da ilan ediyoruz.
İnançların diri, ahlakın gür, topraklarımızın özgür olduğu, zalim sultana karşı, hakkı haykıranların eksik olmadığı hür ve özgür bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 128. hafta da aynı her ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
16247.jpg

16248.jpg





KOCAELİ'DE 252. BAŞÖRTÜSÜ EYLEMİ
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 252. haftasına girdi. Platform adına basın açıklamasını Çetin Tahtacı okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Değerli basın mensupları, özgürlük mücadelemizde yanımızda olan halkımız;
Burada hak ve adalet mücadelemizin 252.Haftasını geride bırakarak bir araya geldik.
Bu ülkede sıradan insanlar olarak sıradan bir gün yaşamak çok zor görünüyor. Gün geçmiyor ki sarsıcı gündemlere uyanmayalım. Herkesin sınıfsal, sosyal, dini ve etnik kimliğiyle özgür olduğu, adil ve kardeşçe bir toplumsal durumu özlüyor ve istiyoruz. Ancak devletin sahibi olduğunu düşünen ve halkı sadece az gelişmiş barbarlar topluluğu olarak gören toplum mühendisleri buna izin vermiyor. Kendi halkının kimlikleri ve değerleriyle savaşım içerisinde olan bu imtiyazlı azınlık, her gün yeni senaryolar ve taktikleri geliştirmeye devam ediyor. Danıştay'ın darbe artığı "katsayı" uygulaması konusunda verdiği karar, bunun güncel somut bir göstergesidir. Bugün burada, sayıları milyonla ifade edilebilecek genclerin, eşit ve özgür eğitim hakkını yok sayan Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararını protesto etmek için toplandık. Evet Danıştay, yürütmeyi durdurdu. Ancak özgürlük yürüyüşümüzü durduramayacak...
Danıştay, yükseköğretime girişte katsayı uygulamasına son veren Yüksek Öğretim Kurulu kararının yürütmesini, kanunun lafzı açısından bakıldığında "söz konusu kararın uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar doğacağı ve açıkça hukuka aykırılık bulunduğu" prensibine dayandırmıştır. Danıştay'ın kararındaki esasa dönük gerekçe ise kısaca ; farklı hukuki statüdeki öğrencilerin aynı konumda değerlendirilmesinin Anayasal eşitliğe aykırı olduğu ve Yüksek Öğretim Kanununun 45. maddesinin mevcut katsayı düzenlemesini kaldırmaya imkan vermediği şeklindedir.
Merak ediyoruz ve soruyoruz: Telafisi güç ve imkansız zarar nedir? Eşitler arası eşitlik nedir ? Mutlak eşitlik neden kabul edilemez ? Katsayı uygulamasının kalkması ile iptal davası açanların hangi hakkı ihlal edilmiştir ? Farklı hukuki statüdeki öğrencilerin aynı konumda değerlendirilemez oluşu, "halk plajlara akın etti vatandaş denize giremiyor" buluşundan mı mülhemdir ?
Danıştay 8. Dairesi, 2005 ve 2009 yıllarında, katsayı uygulamasının iptali için açılmış davalarda "Katsayı düzenlemesi YÖK'ün yetkisindedir" kararını vermiş ve bu davaları reddetmiştir. Aynı Danıştay dairesi şimdi, YÖK'ün "katsayı" uygulamasını kaldıran mevcut kararının yürütmesini ise adeta YÖK'ün yetkili olmadığı tespitiyle durdurmuştur. Merakla soruyoruz : Hangi karara inanalım, bir çelişki yok mudur?
Açıkça söyleyelim ve adını koyalım : 28 Şubat darbe sürecinde ihdas edilen "katsayı" uygulamasına ilişkin YÖK kararı, imam hatip liselerini bitirmeye, İslam'ı ve İslam'ın toplumsal tezahürlerini bastırmaya yönelik bir "irticayla mücadele eylem planı"nın eseridir. Fakat ne acıdır ki hukuk tekniği düzenleyici işlemin genel olmasını zorunlu kıldığından "katsayı" zulmü, uygulamanın doğrudan hedefi onbinlerce imam hatip lisesi öğrencisinin yanında yüzbinlerce meslek liseliyi de mağdur etmiştir ve etmektedir.
Bu aşamada, doğrudan muhatabımız ise sadece parlamentodur. Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu olarak parlamentodan talebimiz ; 8. Dairenin diline doladığı YÖK kanununun 45. maddesini, "katsayı" uygulamasını mutlak surette kaldıracak, mutlak eşitliği ve adaleti tesis edecek bir şekilde aciliyetle değiştirmesidir. Parlamento, bürokratik oligarşinin değil, halkın vekili olduğunu unutmamalıdır.
16249.jpg





 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
ANKARA'DA 212. BAŞÖRTÜSÜ EYLEMİ
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 212. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Ayhan demir okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Danıştay 8. Dairesi, İstanbul Barosu'nun başvurusu üzerine Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oy birliği ile yeniden durdurmuştur.
Danıştay'ın aynı dairesi buna benzer başka bir davada "katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme kararının YÖK'te" olduğuna hükmetmiş, ancak bu kez geçmişte verdiği kararları yalanlamak pahasına meslek okulu öğrencilerinin geleceklerini karartacak bir karara imza atmıştır.
2547 Sayılı Yükseköğretim Yasası'nın 'yükseköğretime giriş' başlıklı 45'inci maddesinde "Yükseköğretim kurumuna girecek öğrencilerin ne şekilde o kurumlara kabul edileceğiyle ilgili gerekçeler YÖK tarafından belirlenmektedir" denilmektedir.
Dolayısıyla Danıştay 8. Dairesi kanunen YÖK'nun sorumluluğunda bulunan bir alana yetkisi dışında müdahale etmiş ve bu müdahalede geçmiş kararlarını yalanlamıştır.
İdari yargının geçmiş kararlarını yalanlamak pahasına verdiği bu karar, yargının güvenilirliğini tartışma konusu yapmaktadır.
Bu kararın alınmasında en büyük pay şüphesiz İstanbul Barosunundur. Hukukun yaygınlaştırılması ve adaletsizliklerin giderilmesi için çalışması ve hukuktan taraf olması gereken bir kurumun, üzerine vazife olmadığı halde yüksek öğretimde eşitlik ilkesinin iptali için çalışması manidardır.
Bize göre İstanbul barosu yöneticileri hukuk fakültesi diploması sahibi avukatlar olmalarına rağmen hukuk nosyonuna sahip olmayan ticaret erbabıdır.
Türkiye'de bir süredir hukuk devleti çizgisinden çıkılarak, ülkenin yargıcı cumhuriyetine çevrilmesi çabaları gözlemlenmektedir.
Bu karar yargının, yasama ve yürütmeyi kontrol etmesi, yasama ve yargı ergi üzerinde baskı kurma çalışmalarının en bariz örneğidir.
YÖK, Meslek lisesi öğrencilerini bu ideolojik çarpışmanın dışında tutarak, öğrencilerin moral motivasyonlarını da göz önüne alarak en kısa sürede katsayı problemini çözüme kavuşturmalıdır.
Öte yandan Danıştay'ın Türkiye gerçeklerine aykırı olarak 45 gün gibi kısa bir sürede katsayı davasını karara bağlaması, verilen kararın matbu bir karar olduğu izlenimi doğurmuştur.
Danıştay bundan sonraki davalarda aynı hızla karar veremezse bu yöndeki şüpheleri doğrulamış olacaktır.
Eğitimde eşitlik vazgeçilemez bir insan hakkıdır. Ve bu karar ideolojik bir karardır!
Bütün kurumları ideolojik çarpışmalarında genç zihinleri harcamamak ve ülkenin geleceğini kişisel ve ideolojik çıkarlarına kurban etmemek konusunda uyarıyoruz.
16250.jpg


AKYAZI'DA 158. BAŞÖRTÜSÜ EYLEMİ
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 158. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Burhan Çimşit okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Türkiye'de gündemi belirleyen bütün siyasi sorunların merkezinde temel hak ve özgürlükler konusunun yer aldığını son yaşanan olaylar bir kez daha göstermektedir.
Başbakan, başörtülü eşinin GATA'da hasta ziyaretine alınmaması ile ilgili yaşadığı duyguları ancak ifade etme fırsatı bulabilmiştir. Bununla birlikte ülkedeki acımasız ve insafsız başörtüsü yasağını sayın Başbakan kendi kızları üzerinden bir kez daha gündeme getirmiş ve bu yasak nedeniyle çocuklarının başka ülkelerde eğitim almak zorunda kaldığını dile getirmiştir. Askeri birliklere, askeri tesis ve askeri hastanelere halen başörtülü ve sakallı vatandaşlarımızın alınmadığı, çeşitli engellemeler ile karşılaşıldığı ve ayrımcılığın keyfi olarak devam ettiğini bir kez daha ifade ediyoruz.
Evet bu zalimane yasaklar yüzünden Müslüman halkın ne acılar yaşadığını ve halen yaşamakta olduğunu görmek ve bunu ifade etmek yeterli değildir. Somut ve kalıcı bir hukuki düzenleme ile bu yasakların kaldırılması gerekmektedir. Sayın Başbakan'ının artık bu gerçeği görmesini ve 7 yıldır değiştirmeye cesaret edemediği anayasa değişikliğini bir an önce gerçekleştirecek adımları atmasını bekliyoruz.
Yasaklar ülkesi Türkiye'de yargı oligarşisinin keyfi ve hukuk dışı kararları ile gençlerimizin eğitim haklarının ellerinden alındığı en zalim uygulama hiç şüphesiz katsayı adaletsizliğidir. YÖK tarafından iki kez iptal edilen katsayı uygulamasına karşı İstanbul Barosu'nun Danıştay'a açtığı dava sonucu meslek lisesi öğrencileri yine belirsizlik ve kaos içinde bırakılmış ve eşit eğitim hakları ellerinden alınmak istenmiştir. Bürokratik yargı oligarşisinin bu utanç verici kararlarına sözüm ona kendilerini hukukçu olarak tanımlayan çevrelerin çanak tutması ayrı bir ayıp ve aymazlıktır. Yaptığı çalışmalarla "Darbeci Baro" sıfatını hak eden İstanbul Barosunun yasakçı zihniyete sahip yönetimini halkımız asla affetmeyecek ve bu utanç verici girişimleri kara bir leke olarak anılacaktır.
Hükümete bir kez daha sesleniyoruz, Bu yasaklarla halkımızın, ülkemizin gelişmesi, ilerlemesi mümkün değildir ve bu yasakçı anlayışın biran önce sona ermesi gerekmektedir. Eğitim hakları ellerinden alınan, çalışma hakları engellenen, hastanelere bile alınmak istenmeyen başörtülü kızlarımızın çektiği eziyeti lütfen sona erdirin.28 Şubat ürünü olan ve gerçekte İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin eğitim haklarını engellemeye yönelik katsayı zulmünü bitirecek hukuki düzenlemeyi derhal yerine getirin ve çocuklarımızı yargı despotizmine kurban etmeyin. Özgürce yaşayabileceğimiz bir ülke temennisi ile, gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak Allaha emanet olun.
16251.jpg

16252.jpg
 

KÖRDÜĞÜM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 May 2009
Mesajlar
829
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
bu zulmu başlatan RAHMEZSİZ bizlerin çektiği açıyı kat kat çeksin inşALLAH
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt