Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Organ Nakli ve Beyin Ölümü? (1 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya

Soru:
Beyin ölümü gerçekleşen hastayı yakınları bağlı bulunduğu aletlerle yaşatmaya devam mı edecekler?
Yoksa beyin ölümü gerçekleşti diye fişlerini çekmek caiz olur mu?
Yani beyin ölümü dinen de ölüm sayılır mı?
Bu konudaki şüphelere siz nasıl bakıyorsunuz?

Cevap:
Gerçekten de bu konuda farklı tıbbi izahlar yapılmaktadır.
Ancak Yusuf el Kardavi'nin kitabında verdiği bilgi ile konuya bakılınca tereddüde pek yer kalmadığı da anlaşılmaktadır.
Muhterem müellif, beyin ölümü konusunda diyor ki:

"Tıp uzmanlarının raporlarıyla beyin ölümü gerçekleşmiş bir hasta, artık yaşayan hastalar sınıfından sayılmaz. Gerçekte o, (beyin fonksiyonlarının tümüyle ölmüş olmasından itibaren) diriler değil, ölüler sınıfından sayılır!
Bir cenaze için yapılması gereken ne ise beyni ölmüş olana da yapılması gereken odur!
Artık yakınları onu, sun'i yaşatma aletlerine bağlı tutmaya da mecbur olmazlar!..
"

Ancak beyin ölümünün vaki olduğu, salahiyetli tıp heyetinin raporu ve fıkıh uzmanlarının da bunlara iştirakleri ile netleşir.

İslam Konferansı Teşkilatı'na bağlı fıkıh kurumu 1987 Ekim'inde Ürdün'de yaptığı toplantıda konuyu etraflıca tartışmış, fıkıh ilim heyeti, aldığı kararını şöyle açıklamıştır:

- Bir insanda şu iki durum meydana geldiğinde dinen ölüm vaki olmuş sayılır.
Bir cenaze için yapılması lazım gelen, o insan için de yerine getirilmesi gerekli olur.


1- Beyin fonksiyonlarının tamamen durması ve ihtisas sahibi doktorların bundan geriye dönüşün imkansız olduğuna ve beyinde çözülmenin başladığına karar vermiş olmaları.

2- Kalbinin ve solunum sisteminin tamamen durması ve doktorların da kalbin ve solunum sisteminin tamamen durduğuna, hastanın bir daha hayata dönemeyeceğine karar vermiş bulunmaları...

Bu iki durum kesinleştikten sonra her ne kadar hastanın kalp ve solunum sistemi, kan dolaşımı bağlanan aletler sayesinde çalışmasını devam ettirse de, dinen ölmüş sayılan bu kimseye bağlı olan cihazın kaldırılması mümkündür.
Bir sakınca söz konusu olmaz.

Fıkıh heyetinin kararını böyle açıklayan Kardavi, ayrıca bu hastanın organının nakli konusunda da şöyle demektedir:

- Aletler alınmadan dinen ölmüş bulunan bu hastanın organlarının bir başka hastaya nakledilmesinde de mahzur değil fayda olacağında şüphe yoktur.

Kardavi şunları da ekliyor:

- Hiçbir fıkıh alimi, beyin ölümünden sonra tıp otoritelerinin öldüğünü söyledikleri hastanın cihazlarla yaşatılmasına dinen mecburiyet vardır, şeklinde bir hüküm bildirmemiştir...
Yani tıbben ölmüş bulunan bir hastanın cihazlarla muvakkaten yaşatmaya çalışılmasına mecburiyet olmadığı yolunda fıkıh alimleri görüş bildirmişlerdir. Anlaşılan odur ki, geride kalan yakınları, yaşam aletleriyle kabaran masrafı sürdürmeye mecbur değiller.
Zaten tıbben ölmüş hastayı aletlerle yaşatmaya çalışmak da zahmet çekmesini uzatmaktan başka bir manaya da gelmemektedir.

Merak edilen bir diğer soru:
Organı alanın işleyeceği günahtan, organı bağışlayan sorumlu olur mu?

- Olmaz! Çünkü günahı işleyen organ değil, irade sahibi insandır.
İradesi olmayan organ, irade sahibi insanın işlediğinden sorumlu olmaz

Alıntı: Ahmet ŞAHİN
 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
55
Konum
istanbul
"selamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu"
kiymetli hocam;
paylaşimiz için allah razi olsun.çok merak ettiğim bir konuydu.açiklamalarinizla netliğe kavuştu.selametle kalin.yolunuz hey hayirli ve açik olsun.
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Selamünaleyküm kıymetli abim
Rabbim razı olsun gerçekten çok merak ettiğim bir konudur bu emeğine sağlık..
Yalnız abi beyin ölümü gerçekleşip yani bitkisel hayata giren bir insanın yıllar sonra uyanmasıda söz konusu olabiliyor..Benim bu noktada kafam karışıyor..
Hatta bilmem hatırlarmısınız böyle bir olay gerçekleşmişti yıllar önce..
Tabiki fıkıh alimleri doğrusunu bilirler ,onlar sakınca olmadığını söylemişse bizede bunu kabul etmek kalır..
Allahım kimseyi böyle bir seçim yapmak zorunda bırakmasın inşaALLAH..
En doğrusunu Allah bilir..
Selam ve dua ile...
 

Gülfidan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2008
Mesajlar
679
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
organ nakli ; Kişinin geride dikili ağacının kalmasına benzer.

SEvap defteri kapanmaz.

Örneğin kalp nakli olsun.

Kalp her atmasına kişi sevap kazanır.

Hayat kurtarma sevabı var o ayrı bi güzel.

organ bağıslayalım dostlar.

Ne insanlar var ORGAN diye kıvranıyor hastanelerde.

Biligilendirdiğiniz için allah razı olsun.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Ve Aleykumselam...Ve Rahmetullahi...Ve Berâkatühü...

Ve Aleykumselam...Ve Rahmetullahi...Ve Berâkatühü...

"selamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu"
kiymetli hocam;
paylaşimiz için allah razi olsun.çok merak ettiğim bir konuydu.açiklamalarinizla netliğe kavuştu.selametle kalin.yolunuz hey hayirli ve açik olsun.

Allah CC. cümlemizden razı olsun inşallah kardeşim...
Yeni bir tıp dalı olduğu için maalesef fazla bilgimiz olmayan bir konu...
Paylaşmak istedim...
Allaha emanet olun...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Ve Aleykumselam...

Ve Aleykumselam...

Selamünaleyküm kıymetli abim
Rabbim razı olsun gerçekten çok merak ettiğim bir konudur bu emeğine sağlık..
Yalnız abi beyin ölümü gerçekleşip yani bitkisel hayata giren bir insanın yıllar sonra uyanmasıda söz konusu olabiliyor..Benim bu noktada kafam karışıyor..
Hatta bilmem hatırlarmısınız böyle bir olay gerçekleşmişti yıllar önce..
Tabiki fıkıh alimleri doğrusunu bilirler ,onlar sakınca olmadığını söylemişse bizede bunu kabul etmek kalır..
Allahım kimseyi böyle bir seçim yapmak zorunda bırakmasın inşaALLAH..
En doğrusunu Allah bilir..
Selam ve dua ile...

Allah CC. cümlemizden razı olsun kardeşim inşallah...
Evet...
Şu zamanımızda merak edilen ve açıklığa kavuşması arzu edilen ve dinen caizliği konusunda çok olmasa da farklı görüşler olan bir konu bu...
Benim buraya eklediği ve paylaştığım kaanatime göre uygun ve mantıklı olanı...
Rabbim en doğrusunu bilir tabi ki...
Allah CC. bizleri her türlü şüpheli durumlardan uzak buyursun inşallah...
Allaha emanet olunuz..
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamüaleykum...

Esselamüaleykum...

organ nakli ; Kişinin geride dikili ağacının kalmasına benzer.

SEvap defteri kapanmaz.

Örneğin kalp nakli olsun.

Kalp her atmasına kişi sevap kazanır.

Hayat kurtarma sevabı var o ayrı bi güzel.

organ bağıslayalım dostlar.

Ne insanlar var ORGAN diye kıvranıyor hastanelerde.

Biligilendirdiğiniz için allah razı olsun.

Allah CC. razı olsun...
Ahir zamandayız...
Haram belli, helal belli...
Peygamberimiz SAV. ise şüpheli şeylerden kaçının diyor...
Rabbim yar ve yardımcımız olsun değerli kardeşim...
 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
organ nakli ; Kişinin geride dikili ağacının kalmasına benzer.

SEvap defteri kapanmaz.

Örneğin kalp nakli olsun.

Kalp her atmasına kişi sevap kazanır.

Hayat kurtarma sevabı var o ayrı bi güzel.

organ bağıslayalım dostlar.

Ne insanlar var ORGAN diye kıvranıyor hastanelerde.

Biligilendirdiğiniz için allah razı olsun.

Kardeşim İnsan kalbini bağışlasa o kalbin her atmasında sevap kazanmasını nerden çıkardın.Bu kanıya ulaşmandaki Delilin nedir..
Bu arada Beyin ölümü gerçekleşti diye öldüğü anlamına gelmiyor..Çünkü kanıtlanmıştır ki beyin ölümü gerçekleşen insanlarda sonraki yıllarda iyileşme gözleniyor.
 

ceylantur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 May 2009
Mesajlar
2,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
selamün aleyküm,

bu konu, geçen haftalarda Teke Tek programına katılan Cübbeli Ahmet Hoca'ya da sorulmuştu. Hoca makinelerle yaşasa bile o kişinin canlı sayılacağını, hatta makineye bağlı olan kişiden organ naklinin yapılmasını cinayet olarak değerlendirmişti, %100 ölüm gerçekleştikten sonra ancak organlar alınabilir demişti,

Rabbim böyle zor bir durumda kalıp da karar vermeyi nasip etmesin kimseye, çok yönlü bir olay :a45:​
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
Selamünaleyküm ...

Konunun daha net anlaşılabilmesi için farklı kaynaklardan da istifade etmemiz gerekmektedir.

Rabbimizin hiçbir kulunu bu karara muhtaç olacak şekilde imtihan etmemesi için dua ediyoruz.

Hayırlı akşamlar ...




Soru

Organ bağışı yapmak caiz midir dinen? Bir kişi çıktı, organ bağışlayanları cehennemlik ilan etti. Bu doğru mu? Bir de fetva ehlinde aranan şartlar nelerdir? Her önüne gelen fetva verebilir mi?

Cevap

Organ nakli ile ilgili kısımdan başlayarak cevaplayacak olursak;

Organ nakli, hakkında en fazla soru sorulan ve ihtilaf edilen güncel meselelerden birisi. Konuya mesafeli duranlar birkaç gerekçe ileri sürüyor. Belli başlılarını şöyle özetleyebiliriz:

1. İnsan bütün uzuvlarıyla muhterem/mükerrem bir varlıktır. Dolayısıyla herhangi bir uzvunun dokunulmazlığının –canlı veya cansız iken– ihlal edilmesi, insanın hürmetine tecavüz anlamına gelir.

2. Kendisine organ nakledilen kişi sağlığına kavuştuktan sonra ma’siyet işleyecek olursa, bunda o organın da payı olacağından, organını veren kişi de sorumlu olur.

3. Organ nakli, organı nakledilecek kişi tam anlamıyla ölmeden, yani ruhu bedenini terk etmeden önce yapıldığından, işkence ve cinayet anlamı taşımaktadır.

Buna karşılık organ naklinin cevazına hükmedenler –yine kısaca– şu gerekçeleri ileri sürmektedir:

1. Zaruret hali haramı mübah kılar. Nasıl ki açlıktan ölme tehlikesiyle yüzyüze bulunan kimse, başka bir şey bulamazsa, kendisini hayatta tutacak miktarda insan eti yiyebilir ve bu, zaruret durumu dolayısıyla insanın ihtiramını tecavüz anlamına gelmez; aynı şekilde özellikle hayatı tehdit eden hastalıklar söz konusu olduğunda, tedavi için insan organı –mezkûr kaideye binaen– kullanılabilir.

2. Kendisine nakledilen organ vasıtasıyla sağlığına kavuşan kimsenin işlediği ma’siyet, organı bağışlayana tesir etmez. Zira sevap ve ma’siyette esas olan “irade”dir.

3. Bazı organların nakli, “beyin ölümü” hadisesi gerçekleştiği zaman olmaktadır. Beyin ölümü, kalbin cihaza bağlı olarak çalıştırılması suretiyle vücuda kan pompalanması durumunu ifade etmektedir. Bu esnada beyin geri dönüşsüz olarak ölmüştür. Şayet kalbi çalıştıran cihazın fişi çekilecek olursa, birkaç dakika içinde beden bütün fonksiyonlarını tamamen yitirmektedir.

Bu karşıt görüşlerin detaylarına girmek kafaları iyice karıştırmak anlamına geleceğinden, burada bundan sarf-ı nazar ederek –ve fetva olarak alınmaması gerektiğini belirterek– düşüncemi arz edeceğim:

Her iki yaklaşım bakımından da açıklığa kavuşturulması gereken noktalar bulunduğunu düşünüyorum. Bir yanda insan hayatının ve sağlığının korunması ve devamı, diğer yanda insana ihtiram… Hangisini diğerine tercih etseniz, ortaya birtakım soru işaretleri, sakıncalar ve problemler çıkıyor.

Dolayısıyla bu mesele hakkında bir sonraki yazıda arz edeceğim noktalar açıklığa kavuşmadıkça tevakkufu tercih ediyorum.

Diyelim ki “zaruret” durumu bahis konusudur ve gerek bu temelden, gerekse “iki zarardan hangisi daha hafif ise o tercih edilir” gibi kaidelerden hareketle insan uzuvlarının muhterem/mükerrem olduğu gerçeği organ nakli bağlamında göz ardı edilebilir.

Ancak bu durum, organ naklinin cevazına hükmedenler bakımından açıklığa kavuşturulması gereken başka noktalar bulunduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu babda en önemli noktalardan biri, donör (verici) durumundaki kişinin ölümünün tam anlamıyla gerçekleşip gerçekleşmediğinin tesbitidir. Beyin ölümü gerçekleştiği halde kalp atışı cihaza bağlı olarak sürdürülen hastalar arasında, cihazdan çıkarıldığı zaman dahi –nadiren ve düzensiz de olsa– kalbi çalışmaya devam edenler bulunduğu, konunun ilgililerinin malumudur. Bu durumdaki bir insanın ruhunun bedenini terk ettiği, yani gerçek anlamda öldüğü söylenebilir mi?

Eğer bu durumdaki bir kimsenin ruhunu teslim etme süreci devam ediyorsa, “sekerat-ı mevt” dediğimiz o dehşetli süreç sona ermemiş demektir. Zaten bu aşamada insanın yaşadığı sıkıntı tarife gelmez boyuttadır; bu sıkıntıya bir de kalbinin, ciğerlerinin vs. yerinden sökülmesinin vereceği korkunç ızdırap eklendiğinde ortaya çıkan duruma “işkence” demek bile hafif kalacaktır!

Ruhun bedeni terk etme süreci ne kadar devam etmektedir? Bu, insandan insana değişebilen bir süreç ise, tıbbın “beyin ölümü” dediği hadise gerçekleşmiş olsa bile, ruhun bedeni terk etme süreci henüz tam anlamıyla bitmiş olmayabilir. Bu durumda henüz ölmüş olmayan bir insana kadavra muamelesi yapılmış olacağı açıktır.

Kısacası, organ nakli için, nakledilecek organa kalp tarafından kan pompalanıyor olması şart olduğuna ve kalbi –şu veya bu şekilde– çalışmaya devam eden insana “ölü” denip denmeyeceği –yukarıda dile getirmeye çalıştığım durum çerçevesinde– tartışmalı olduğuna göre, bu mesele hakkında kesin konuşmanın çok da doğru olmayacağı kanaati ağır basmaktadır.

Bu meseleyi değerlendirirken –muhterem Osman Karabulut hocanın da yıllar önce kaleme aldığı bir risalecikte değindiği gibi– bu alanda görülen istismar ve “ticaret” unsurunu da dikkatte tutmakta fayda var.

Buna karşılık, giriş cümlesinde dile getirdiğim hususlar çerçevesinde –tek böbrek ya da kemik iliği nakli gibi– donörün hayatî fonksiyonlarını etkilemeyen operasyonların yapılabileceğini söylemek mümkün görünmektedir. Bunların nakli donörün hayatî faaliyetlerini etkilemeyeceği için beyin ölümü şartı da aranmamaktadır.

İlaveten, bu gibi organların naklinde donörün seçici davranması da mümkün olduğundan, bir önceki yazının 2. maddesinde dile getirilen çekinceye de mahal kalmayacaktır. Hatta belki bunu kan nakline kıyas etmek de mümkündür.

Yine ilaveten bir insanın, herhangi bir uzvuna yapılan tecavüze ve verilen zarara karşılık Fıkh’ın öngördüğü diyeti almaktan vaz geçme hakkı bulunması, insanın, hayattayken kendi uzuvları üzerinde kısmî de olsa tasarruf selahiyeti bulunduğunu gösteren bir husus olarak değerlendirilebilir. Ancak bu selayihet öldükten sonra ortadan kalkmaktadır.

Bütün bu hususlar, organ nakli meselesinde donörün hayatiyet durumunun ve verilecek organın mutlak surette göz önünde bulundurulması gerektiğini göstermektedir.

( Ebubekir Sifil - Milli Gazete )
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
Soru :

Günümüz hastanelerinde organ bekleyen nice hastalarımız için umut ışığı olan, bununla beraber dini hassasiyetlerini göz ardı etmeyenleri de düşündüren organ nakli hakkında İslam fıkhının, diğer bir tabirle İslam âlimlerimizin bakışı nedir?

Cevap:

Soruda ifade edilen organ nakli meselesinin dini hükmüne girmeden önce, kısaca organ naklinin tanımını ve tarihçesini vermek isterim.
Organ nakli; vücutta görevini yapamayan bir organın yerine, başka bir canlıdan veya ölüden aynı görevi yapacak bir organın nakledilmesi ile yapılan bir tedavi yöntemidir. 18. yüzyılda başlayan organ nakli, her geçen gün geliştirilerek 19. yüzyılda insandan insana doku ve organ nakline başlanmıştır. Önceleri deri ve kas nakli şeklinde başlayan bu tedavi, giderek gelişmiş; kalp, böbrek ve kemik iliği gibi hayati organların nakli de mümkün olmuştur.
Ancak insandan insana organ nakli böylesine önemli bir tedavi yöntemi olmasının yanı sıra, soruda da temas edildiği gibi bazı dini ve hukuki meseleleri de beraberinde getirmiştir. Lakin şunu da bilmek gerekir ki, organ nakli İslam fıkhına tamamıyla yabancı bir şey değildir. Nitekim ilkyazımızda da temas ettiğimiz gibi, hakkında eski müçtehit imamlarımızdan sarahaten bir bilgiye ulaşamadığımız meselelerde, benzer konular hakkında yapmış oldukları içtihatlarına rastlamamız mümkün oluyor. Şöyle ki, İslâm âlimlerinin evvelkileri, insanın cüzünden istifade etmenin caiz olup olmaması konusunda tartışmışlardır.

Mezhep Büyüklerine Göre Organ Nakli

El-Fetâve’l-Hindiyye adlı esere baktığımız zaman, Ebû Hanîfe’nin talebelerinden olan ve aynı zamanda da mezhebini tedvin eden, (kayıt altına alan) İmam-ı Muhammed el-Hasan eş-Şeybânî’nin bu konuya ışık tutması açısından şu sözünü görürüz: Kişinin tedavi için koyun, katır, at gibi hayvanların kemiğini kullanması caizdir. Lakin necaseti liaynihi (bizzat necis) olduğu için domuzun, hürmetine (saygınlık ve üstünlüğüne) binaen de insanın kemiğini tedavi için kullanmak tahrîmen mekruhtur. 1

Bu görüşe göre, ister canlı olsun ister ölü olsun insanın parçasından istifade etmek caiz değildir. Zira insan keremli, saygın, üstün bir varlıktır, cüzlerinin bezl edilmesi (uluorta saçılması) caiz olmaz.

Hz. Aîşe’den (radiyallahu anha) rivayet olunduğuna göre Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ölü bir kimsenin kemiğini kırmak, diri iken kemiğini kırmak gibidir” buyurmuştur. Efendimizin bu hadis-i şerifi, yukarıdaki görüşü kuvvetlendirmektedir.

Şafî uleması ise; “hayvanın cüzünden organından istifade etmek caiz olduğu gibi, zor durumda kalan kimse için de insanın cüzünden-organından istifade etmek caizdir” demişlerdir. Nitekim İmâm-ı Nevevî, El-Mecmû adlı eserinde şöyle buyuruyor: Açlıktan zor durumda kalan kimse ölmüş birini bulsa onun etinden yemesi helaldir zira diri yani hayatta olan kimsenin hürmeti (üstünlülüğü) ölüye nispetle daha fazladır.

Mâlikî fukahası da, insan cüzünden-organından istifadenin caiz olup olmaması konusunda ihtilaf etmişlerdir. Sahih olan görüşe göre ise bunun muzdar (zor) durumda olan kişi için caiz olmasıdır.

Günümüzde Organ Nakli

Günümüzdeki organ naklinin caiz olup olmadığına gelince; güncel olan bu mesele hakkında ne nasslarda (âyet-hadis), ne de elimizde mevcut olan klasik fıkıh kitaplarında açık bir ifadenin bulunmadığı bir gerçektir.
Böyle olunca, günümüz âlimleri yeni bir tedavi şekli olan organ nakli konusunda görüş bildirmede başlangıçta tereddüt etmişler ancak organ nakli tedavisinin zamanımızda alternatifi olmayan bir tedavi yöntemi olması sebebi ile bu tereddüt ve çekimserlikleri nispi olarak terk etmişlerdir.

Daha öncede ifade ettiğimiz gibi hakkında ayet-i kerime ve hadis-i şerif olmayan, evvelki müçtehit imamlarımızdan da hakkında bir bilgi bulunmayan meseleler karşısında ehil olan kişilerin ferdi hüküm vermelerindense, ehil olan âlimlerin bir araya toplanıp konuyla alâkalı kişilerle de istişâre etmek suretiyle aralarında bir hükme bağlamaları daha uygundur. Bundan dolayıdır ki bu konuyla alâkalı ferdi görüşleri nakletmektense konseyin yani âlimler topluluğunun ortak kararını nakletmek daha uygun olacaktır.

Organ Naklini Caiz Yapan Şartlar

1988 tarihinde Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde toplanan İslam Fıkhı Konseyi mensupları, toplantıya gelen tabiplerle de yaptıkları mütaalalarından sonra organ nakli tedavisini belli şartlarla caiz görmüşlerdir.

Yukarda geçen bu komisyon, üyeleri organ nakli tedavisinin caiz olabilmesi için şu şartları ileri sürmüşlerdir:

• Organ naklinde söz konusu zaruret olması.
• Doktorlarda, bu tedavi ile hastanın iyileşmesine dair güçlü kanâat olacak.
• Organı alınacak olan kimsenin izninin veya öldükten sonra vârisinin izninin alınması.
• Organı alınacak olan kişinin ölümünün kesin olması. Ölümün kesin olması, İslam hukukuna göre kalbin ve beynin her ikisinin ölmesi ile olur. Zira ölünün yıkanması, kefenlenmesi, hanımının iddeti ve miras gibi şer’î olan hükümler, bu ikisinin (kalbin ve beynin) ölümüne bağlıdır. Dolayısıyla kişi tıbben öldü deyip, kalbi daha henüz atarken, uzvun alınıp başkasına nakli caiz değildir.

Bu 4. madde hakkında fıkıh konseyi daha sonraki toplantılarında bazı âlimlerin öngörüsüyle birtakım değişikliklere gitmiştir.
Onlar: “İnsan vücudunda bulunan bazı organlar, gerçek ölümün yani kalbin ve beynin ölümüyle fonksiyonlarını kaybetmektedirler. Bu durumda da nakil mümkün olmayacaktır. Aynı zamanda tabipler, tıbbi ölümü gerçekleşen kimsenin bir daha hayata geri dönmesinin mümkün olmadığından bahsetmişlerdir.” diyerek beyin ölümü gerçekleşenin organlarının naklini caiz görmüşlerse de konseyin ilk toplantıda aldığı karar daha isabetlidir.

Zira kendisi hakkında tıbbi ölüm gerçekleşti denip de hayata dönmüş olan insanlara rastlamamız mümkündür. Hatta bunlardan bir tanesi, ölümü gerçekleşti denilip morga dahi kaldırılmıştır. Bu şahıs şuanda Üsküdar da bir camide imamlık vazifesine devam etmektedir.
Bu olayların tamamı konseyin ilk kararının doğruluğunu göstermektedir.

Dolayısıyla bir kişinin tıbben ölümü vâki oldu diye bıçak altına yatırılıp organlarının alınması, diğer bir tabirle tıbbi ölümünü gerçek ölüme çevirmek kanâatimce doğru değildir. Tabiiki en doğrusunu bilen Allah’tır.

İslam Konseyi’nin, organ naklinin cevazı için koştuğu şartların beşincisi ise; Organın herhangi bir ücret veya karşılıkla alınıp verilmemesidir.

Organ Naklinde Takip Edilecek Yol

Şu kadar var ki, kişinin organ nakli konusunda evvela aşağıdaki tertibe riayet etmesi de gerekmektedir.

• Kişinin madenî (platin vs.) eşyalardan istifadesi.
• Kişinin temiz olan, tezkiye edilmiş (besmeleyle kesilmiş) hayvanın parçasından istifadesi.
• Domuz ve köpeğin dışında olan hayvanlardan istifadesi.
• Köpekten istifade mümkün değil ise domuzdan istifadesi.
• Ölmüş olan insandan istifadesi.
• Eğer organını veren kişinin sağlığına herhangi bir zarar getirmiyor ise canlı olan insandan istifade etmesi.
Bu meseleyle alakalı şunu da ifade etmek isterim ki, İslâm düşmanlığı yapıp, küfre hizmet eden kimselere, organ bağışlamak doğru değildir.
Bazı âlimlerimiz de bu sıralamayı şöyle yapmışlardır:
• İnsanın kendi vücudunda olan organının kendisine nakli. Damarı, derisi, kemik parçası vs. cüzlerinin hasta olan kısmına aktarılması gibi.
• Ölünün parçasından istifade ederek canlı kimseye organını nakletmek.
• Canlı kimseden, canlı kimseye organ nakletmek.

Bütün bu kısımlar, yukarıdaki şartlara haiz olunca, organ naklinin cevazı hususu, âlimler arasında itibar görmüştür. Ancak canlı kimseden, başka canlı kimseye organ nakline muhalefet eden âlimler, diğer iki kısıma nispetle daha fazladır. Bunun sebebi, insan kendi cüzüne malik (sahip) değildir ki onda tasarruf etsin! Ancak şiddetli zaruret halinde ve organı alınan kimseye hiçbir zarar gelmeyecekse, bu kısıma da yani canlıdan canlıya organ nakline cevaz verilmiştir.

Netice olarak, estetik, güzellik için ve zaruret bulunmaksızın organ naklinin caiz olmadığı aşikârdır.

Yukarıda bahsedilen zaruret, İslâm âlimlerinin beyan ettiği organ veya canın helak olması durumudur. Bu işleme ihtiyaç duyan kimseye, bu işe teşebbüsünden önce bir ilim adamıyla görüşüp istişare yapmasını tavsiye ederiz.


( Ahmet Mahmut Ünlü - Kasrı Arifan Dergisi )
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Ve Aleykumselam...

Ve Aleykumselam...

Kardeşim İnsan kalbini bağışlasa o kalbin her atmasında sevap kazanmasını nerden çıkardın.Bu kanıya ulaşmandaki Delilin nedir..
Bu arada Beyin ölümü gerçekleşti diye öldüğü anlamına gelmiyor..Çünkü kanıtlanmıştır ki beyin ölümü gerçekleşen insanlarda sonraki yıllarda iyileşme gözleniyor.

selamün aleyküm,

bu konu, geçen haftalarda Teke Tek programına katılan Cübbeli Ahmet Hoca'ya da sorulmuştu. Hoca makinelerle yaşasa bile o kişinin canlı sayılacağını, hatta makineye bağlı olan kişiden organ naklinin yapılmasını cinayet olarak değerlendirmişti, %100 ölüm gerçekleştikten sonra ancak organlar alınabilir demişti,

Rabbim böyle zor bir durumda kalıp da karar vermeyi nasip etmesin kimseye, çok yönlü bir olay :a45:​

Yorumlarınız için Allah CC. razı olsun...
Kafa yorulması gereken bir konu...
Çok dikkat etmek lazım...

Ayrıca SENATOR kardeşimizin dediği gibi; iradeyi gösteren kişi sevap ve günah kazanabilir sadece...Organı kullanılan kişiye ayrıca sevap gideceği yolunda bir delil yok...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamüaleykum...

Esselamüaleykum...

GEVHER Kardeşim...
Konu ile ilgili olarak eklediğiniz bilgiler için Allah CC. razı olsun...
Çok açıklayıcı ve konuyu tamamlayıcı oldu inşallah...
Rabbim bizleri haramları haram bilip yapmayan, helalleri helal bilip yapan ve şüpheli şeylerden kaçan kullarından eylesin inşallah...
 

Cihat-82

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ara 2009
Mesajlar
232
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
"Bu meseleyle alakalı şunu da ifade etmek isterim ki, İslâm düşmanlığı yapıp, küfre hizmet eden kimselere, organ bağışlamak doğru değildir."


Ben bu noktada şunu sormak istiyorum. Ölmeden önce organlarını bağışladığını beyan eden bir kişinin organları, öldükten sonra başka insanlara naklediliyor. Nakledilen kişiler arasında bu ülkede yaşayan başka dine mensup insanlar da olabileceğini varsayarsak, organlarını bağışlayan kişinin durumu hakkında ne diyebiliriz? Keza söz konusu kişi, aynı işi hayattayken ve bilerek yada bilmeyerek de yapabilir. Bildiğiniz gibi bu devirde hükümler dine bakılmaksızın veriliyor. Başka dine mensup kişilerin, İslamiyet'i kabul etmeyerek zaten Hz. Muhammed'i inkar etmiş olduklarını hatırlatmama bile gerek yok sanırım. Bu konuyla ilgili bir hüküm varsa bilen arkadaşlardan bir bilgilendirme rica ediyorum.
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
"Bu meseleyle alakalı şunu da ifade etmek isterim ki, İslâm düşmanlığı yapıp, küfre hizmet eden kimselere, organ bağışlamak doğru değildir."


Ben bu noktada şunu sormak istiyorum. Ölmeden önce organlarını bağışladığını beyan eden bir kişinin organları, öldükten sonra başka insanlara naklediliyor. Nakledilen kişiler arasında bu ülkede yaşayan başka dine mensup insanlar da olabileceğini varsayarsak, organlarını bağışlayan kişinin durumu hakkında ne diyebiliriz? Keza söz konusu kişi, aynı işi hayattayken ve bilerek yada bilmeyerek de yapabilir. Bildiğiniz gibi bu devirde hükümler dine bakılmaksızın veriliyor. Başka dine mensup kişilerin, İslamiyet'i kabul etmeyerek zaten Hz. Muhammed'i inkar etmiş olduklarını hatırlatmama bile gerek yok sanırım. Bu konuyla ilgili bir hüküm varsa bilen arkadaşlardan bir bilgilendirme rica ediyorum.


İslamiyet cinsi, milliyeti, rengi, dini, konumu ne olursa olsun tüm insanlara eşit bir yaşam hakkı tanımaktadır.
İslamiyet hastalıkların tedavisine önem vermiş, tedavi olmada da yine her insana eşit haklar tanımıştır.

'' Kim bir insan hayat verirse, bütün insanlara hayat vermiş gibidir.’ ''
(Maide Suresi - 32)

Rabbimiz , birini diğerinden ayırmadan tüm kullarını büyük nimetlerle yaratmıştır.
Efendimiz hiçbir dünyalık iş nedeniyle müslümanları diğer insanlardan ayırmamıştır.
Savaş esirleri bile yaralıysa tedavi edilmiş , müslüman olmaması nedeniyle ölüme terkedilmemiştir.

Ve dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta da , bu gayrimüslimin ömrünün son anına kadar iman etmeyeceği ne malum ?

Hayırlı geceler dilerim.
 

Cihat-82

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ara 2009
Mesajlar
232
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
İslamiyet cinsi, milliyeti, rengi, dini, konumu ne olursa olsun tüm insanlara eşit bir yaşam hakkı tanımaktadır.
İslamiyet hastalıkların tedavisine önem vermiş, tedavi olmada da yine her insana eşit haklar tanımıştır.

'' Kim bir insan hayat verirse, bütün insanlara hayat vermiş gibidir.’ ''
(Maide Suresi - 32)

Rabbimiz , birini diğerinden ayırmadan tüm kullarını büyük nimetlerle yaratmıştır.
Efendimiz hiçbir dünyalık iş nedeniyle müslümanları diğer insanlardan ayırmamıştır.
Savaş esirleri bile yaralıysa tedavi edilmiş , müslüman olmaması nedeniyle ölüme terkedilmemiştir.

Ve dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta da , bu gayrimüslimin ömrünün son anına kadar iman etmeyeceği ne malum ?

Hayırlı geceler dilerim.



Haklısın kardeşim. Ben işin bu noktasına hiç dikkat etmemiştim. Sağolasın.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamüaleykum...

Esselamüaleykum...

"Bu meseleyle alakalı şunu da ifade etmek isterim ki, İslâm düşmanlığı yapıp, küfre hizmet eden kimselere, organ bağışlamak doğru değildir."


Ben bu noktada şunu sormak istiyorum. Ölmeden önce organlarını bağışladığını beyan eden bir kişinin organları, öldükten sonra başka insanlara naklediliyor. Nakledilen kişiler arasında bu ülkede yaşayan başka dine mensup insanlar da olabileceğini varsayarsak, organlarını bağışlayan kişinin durumu hakkında ne diyebiliriz? Keza söz konusu kişi, aynı işi hayattayken ve bilerek yada bilmeyerek de yapabilir. Bildiğiniz gibi bu devirde hükümler dine bakılmaksızın veriliyor. Başka dine mensup kişilerin, İslamiyet'i kabul etmeyerek zaten Hz. Muhammed'i inkar etmiş olduklarını hatırlatmama bile gerek yok sanırım. Bu konuyla ilgili bir hüküm varsa bilen arkadaşlardan bir bilgilendirme rica ediyorum.

İslamiyet cinsi, milliyeti, rengi, dini, konumu ne olursa olsun tüm insanlara eşit bir yaşam hakkı tanımaktadır.
İslamiyet hastalıkların tedavisine önem vermiş, tedavi olmada da yine her insana eşit haklar tanımıştır.

'' Kim bir insan hayat verirse, bütün insanlara hayat vermiş gibidir.’ ''
(Maide Suresi - 32)

Rabbimiz , birini diğerinden ayırmadan tüm kullarını büyük nimetlerle yaratmıştır.
Efendimiz hiçbir dünyalık iş nedeniyle müslümanları diğer insanlardan ayırmamıştır.
Savaş esirleri bile yaralıysa tedavi edilmiş , müslüman olmaması nedeniyle ölüme terkedilmemiştir.

Ve dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta da , bu gayrimüslimin ömrünün son anına kadar iman etmeyeceği ne malum ?

Hayırlı geceler dilerim.

Sorulan soru ve verilen cevap için Allah CC. razı olsun inşallah...
Rabbim bizleri yolundan ayırmasın, bizlere basiret versin inşallah...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt