Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

øø HER ATEŞ Kendi HİKAYESİNİ YAZAR øø (1 Kullanıcı)

hazal34

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
43
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
42
selamunaleykum canim benim arsivlik yazilar hepsi mASALLAH.
basligin bile cok etkilendim. diger eklediklerini yine kisitli zamanim yuzunden okuyamadim ama konun harikaydi.hz ibrahimi anlatan cok guzel bir yazi.yalniz, her ates kendi hikayesini yazarken insanlarin kendi ateslerini yaninda goturduklerinide anliyorum sanki bu baslikla:) degisik bir bakis ama.. aklima geldi iste:) canim benim. konularin icin ozel bi klasor olustumam gerek:) icinde sirf senin konularin olacak. seciciligini gosteriyo bu cunku ozenle setigini dusunuyorum knoularini.hepsi guzel hepsi arsivlik.
allah senden hep razi olsun canim benim.isiksin benim icin.cok onemlisin..
ve herzamanda yazilarinin takibcisiyim ins.
eline emegine saglik
gorusmek dilegiyle ozel insan:) selam ve duaile.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Âteş de aşk ve ölüm gibi, sadece öz nefiste idrak edilebilecek tecrübelerden. Kimse kimsenin yerine yanmıyor ve kimsenin yangını kimsenin yangınına uymuyorselamun aleyküm aliyem eline sağlık ablacım selam ve dua ile


Ve aleyküm Selam Neslihan Ablam..
Teşekkür ederim.. Allah c.c razı olsun inşallah..
Rabbimize emanet olunuz ablacım.. Selam ve baki Dua ile.. B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Kur'an-ı Kerim'de Allahu Teâlâ'nın "Halil" dost diye nitelediği ulu'l-azm mertebesinde olan peygamber.
Nuh (a.s)'un çocukları ve torunları, önce Irak'a yerleşmiş ve Fırat nehrinin yakın bir yerinde Babil şehrini kurmuşlardı. Daha sonra, burada yerleşmiş olanlardan bir grup ayrılıp Dicle kıyısında -bugün Musul şehrinin civarında- Ninova şehrini inşâ etmişlerdi. Babil'deki halkın yerlileri olan Nabt kavmi, Süryânî dilini konuşmakta olup Babil şehrini de başkent yapmışlardı. Ninova'da ortaya çıkan Asur devletinde ise başkent Ninova olup, Babil'i hâkimiyetleri altına almıştı. Bir süre sonra Babil'de, Keldânîler, Asurluların hâkimiyetleri altında bulunan Nabt'ların ilim ve kültürüne sahip çıkmıştı.
Babilliler, tek Allah'a inanmayıp putlara ve yıldızlara taparlardı. Putları ve yıldızları, ruhların sembolü olarak kabul ederlerdi. Onların bu inancına "Sâbiîlik" denir. Sâbiîlik; ruhlara ve meleklere ibadet esasından başlar ve giderek yıldızlara, aya, güneşe ve sonunda bunlar adına yapılmış putlara tapmağa varırdı. Babil'de putların hem yapılıp hem de tapıldığı puthaneler vardı. Bundan dolayı devlet yönetiminde bir puthane bakanı bile bulunurdu. İşte Allah, böyle inançtan yoksun ve medeniyetten uzak bir toplum olan Babil halkına İbrahim (a.s)'ı göndermişti. "İbrahim" kelimesinin manası "cemaat babası" demektir. Nitekim kendisinden sonra gelen peygamberlerin babası Hz. İbrahim'dir.
Cemaatının "Allah'ın dostu" anlamına gelen "Halîlullah" ünvanına sahip İbrahim (a.s), "Ulü'l-azm" denilen büyük peygamberlerden biridir. "Ulü'l-azm" gayesine erişen diğer peygamberler ise Nuh (a.s), Musa (a.s), İsa (a.s) ve Muhammed (a.s)'dir. Hz. İbrahim'in "halilullah" lakabını alması Allah'a olan sevgi ve bağlılığındandır. Bir rivayete göre Hz. İbrahim insanlara karşı çok cömert olduğu ve onlardan hiçbir şey istemediği için "halilullah" diye nitelendirilmiştir.
İbrahim (a.s)'ın nesebi hakkındaki rivâyetler muhteliftir. Ancak rivayetlerin hepsi Sâm b. Nûh'a vardığında ittifak etmiştir. Babasının ismi Tarih lakabı Âzerî'dir.
Hz. İbrahim'in ismi Kur'an-ı Kerim'de yirmi beş sûrede altmış dokuz defa geçmiştir. Kur'an-ı Kerim'de Hz. İbrahim değişik isim ve sıfatlarla anılmış ve kendisinden övgüyle bahsedilmiştir. Kur'an'da da geçen sıfatlarının bazıları: Evvâh (çok ah eden), Halim, Munib (Allah'a sığınan), Hanîf, Kânit (Allah'a kulluk eden), Şâkir.
Hz. Peygamber (s.a.s)'de Hz. İbrahim (a.s)'ın faziletini anlatırken şöyle der: "Kıyâmet günü ilk elbise giydirilen kişi, İbrahim'dir." (Buhâr;, Enbiyâ, 8). "bir gece bana rüyamda her zaman gelen iki melek (Cibril ile Mikâil) geldi. Bunlarla beraber gittik nihayet uzun boylu birinin yanına vardık, (Semaya doğru yücelen) boyunun uzunluğundan başını neredeyse göremeyecektim. O İbrahim (a.s) idi (Buhârî, Enbiyâ, 8).
İbrahim (a.s) Babil halkına uzun süre hak dini, dünyayı, âhireti, hayatı, ölümü ve yeniden dirilişi anlatmış, en yakını olan babasına ise bu meseleyi inceden inceye izah etmişti. Ancak başta babası Âzer olmak üzere halk, İbrahim (a.s)'a inanmayıp inkâr etmişti. İbrahim (a.s), babasının bu hareketine kızmamış, ona darılmamıştı. Hatta onun için Allah'tan rahmet dileyerek babasına karşı şöyle dedi: "Sana selâm olsun! Senin için rabbımdan mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı lütufkârdır" (Meryem, 19/47). Bundan sonra İbrahim (a.s), baba ocağını terkederek oradan ayrıldı.
Milletine, putların hiçbir fayda sağlayamayacağını pek çok kere söyleyen ve ancak Yüce Allah'ı üstün niteliklere sahip olduğunu bildiren İbrahim (a.s), milletinin kendisine inanmadığını görünce hemen Nemrud'a gitti. Kur'an-ı Kerîm'de ismi geçmeyen ve o sıralar milletinin başında bulunan Nemrud, sahip olduğu servet ve saltanatıyla kendini ilâh sanmaktaydı.
İbrahim (a.s), Nemrud'a Allah inancından bahsetti. Fakat o reddetti ve İbrahim (a.s) ile Rabbi hakkında münakaşaya girişti. İbrahim (a.s) Allah Teâlâ'nın hem dirilttiğini hem de öldürdüğünü söyleyince Nemrud, kendisinin de bunu yapmağa gücü yettiğini ifade eder. Nemrud, bunu ispat için, iki adamı getirtmiş, birini öldürmüş, diğerini bırakmış; böylece öldürmeğe ve diriltmeğe kâdir olduğunu göstermişti. Bu defa İbrahim (a.s.): "Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de batıdan getirsene" (el-Bakara, 2/258) deyince Nemrud şaşırıp kalmıştı.
Bir ara, Allah inancını kabule yanaşmayan halk, bir bayram günü âdetleri üzere puthaneye yemek getirmiş, putlarının önüne koymuş, daha sonra da eğlenme yerlerine gitmişti. İbrahim (a.s)'ı de götürmek istemişler, ancak o, rahatsız olduğu gerekçesiyle gitmemişti. Onlar eğlence yerlerine gidince, puthaneye girip putların hepsini paramparça etmiş, içlerinden sadece en büyüğünü, ona baş vursunlar diye sağlam bırakmıştı.
Bayram eğlenceleri biten halk, yine âdetleri üzere yemeklerini almak için puthaneye gelmiş, ancak puthaneyi harabeye dönmüş bir durumda görünce, putları bu hale getirenin İbrahim (a.s.) olabileceğini düşünmüşler, İbrahim (a.s)'i çağırıp şu şekilde sorguya çekmişlerdir: "Ey İbrahim! Tanrılarımıza bu hareketi sen mi yaptın?" Hz. İbrahim bu soruya "Belki onu, şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorsa, onlara sorun!" şeklinde cevap verdi (el-Enbiyâ, 21/62-63). Halk, putların cansız ve konuşamaz olduklarını itiraf edince İbrahim (a.s) tevhid inancını haykırırcasına şöyle dedi: "O halde Allah'ı bırakıp da size hiç bir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara ne diye taparsınız? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun! Hâlâ akıllanmayacak mısınız?" (el-Enbiyâ, 21/66-67).
İbrahim (a.s)'ın bu savunması, sapıklar tarafından onun suçlu duruma düşmesine yetmişti. Sapıkların lideri Nemrud, İbrahim (a.s)'ın öldürülerek veya yakılarak cezalandırılmasını teklif etmiş ve nihayet ateşte yakılmasına karar verilmişti. Hazırlanan ateşin alevi, en şiddetli ve hararetli duruma geldiğinde İbrahim (a.s)'ı mancınıkla fırlatıp ateşe attılar. Ancak ateşin ve her şeyin sahibi olan Allah, ateşe şöyle emir verdi: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol!" (el-Enbiyâ, 21/69). Böylece İbrahim (a.s) ateşten kurtulmuş oldu. O sırada İbrahim (a.s)'a inanan tek bir kişi vardı; o da Lut (a.s) idi.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "İbrahim aleyhi's-salâtü ve's Selâm yalnız üç defa (te'vil ile başka bir manaya çevirerek) yalan söylemiştir. Bunların ikisi Aziz ve Celil olan Allah'ın zâtı ve rızası için: Birisi (putperestlere) "ben hastayım" demesi öbürüsü de "Belki putların şu büyüğü bu işi işlemiştir" demesi. Resulullah üçüncüsü için de şöyle demiştir: "İbrahim günün birinde zevcesi Sâre ile birlikte azılı bir zalime uğramıştı" (Buhârî, Enbiya, 8).
Hadisenin devamı şöyle anlatılmıştır. Hz. İbrahim amcasının kızı olan hanımı Hz. Sâre ile birlikte Mısır tarafına seyahat ederken "Erdün" kasabasına gelmişler; şehrin kralı ile aralarında ilginç bir hadise geçmiştir. Ebu Hureyre, Peygamber (s.a.s)'den rivayet etmiştir. Hz. Peygamber şöyle anlatmıştır: "İbrahim (a.s) hanımı Sâre ile birlikte bir şehre gelmişlerdi. O şehirde bir kral veya zâlim bir idareci vardı. Bu zâlime "İbrahim, yanında çok güzel bir kadınla şehre girdi" diye haber gönderdiler. Kral "ey İbrahim! yanındaki kadın neyin, kimindir?" diye sordurdu. İbrahim (a.s) (din) kardeşimdir" dedi. Sonra Sâre'ye gelip "sakın beni yalancı çıkarma, ben bunlara seni kız kardeşimdir dedim. Allah'a yemin ederim ki, yeryüzünde benden, senden başka iman eden hiç kimse yoktur" buyurdu. Sâre kralın yanına gelince kral (ona kötülük yapmaya) teşebbüs etti. Hz. Sâre kalktı abdest aldı, namaza durdu. Sonra şöyle dua etti: "Yâ Rab! Ben sana ve senin peygamberine iman ettimse, ben kadınlığımı zevcimden başkasına karşı koruduysam (ki şu ana kadar böyleydim) benim üzerime şu kâfiri musallat etme". Kralın nefesi boğuldu; ayağıyla yere vurarak çırpınmaya başladı. Bunun üzerine Sâre "Allahım şayet bu adam ölürse bunu bu kadın öldürdü denilir" diye dua etti. Bunun üzerine adam rahatladı". Bu hadise üç defa tekrarlandı. "Bunun üzerine melik etrafındakilere" siz bana şeytan göndermişsiniz Bu kadını İbrahim (a.s)'e gönderiniz. Hâcer'i de Sâre'ye veriniz" dedi. Bunun üzerine Sâre Hz. İbrahim'in yanına gelerek ona (olayı anlattı) ve "Anladın mı! Allah kâfiri zelil etti; bana bir cariyeyi de hizmetçi verdi" dedi (Buhârî, Buyû, 100; Hibe, 36).
İbrahim (a.s), o ülkeden ayrıldıktan sonra pek çok yer gezdi. Sonunda Şam'da karar kıldı. Orada kendisine inananlar günden güne arttı. İbrahim (a.s)'e inanların oluşturduğu kitleye "İbrahim milleti" adı verildi.
İbrahim (a.s) Babil'den ayrılacağı zaman, babası için Allahu Teâlâ'dan bağışlanma dileyeceğini hatırlamış ve babasının affı için Allah'a şöyle yalvarmıştı: "Babamı da bağışla! Çünkü o sapıklardandır" (eş-Şuârâ, 26/86). Babası da olsa kâfirler için dua edilmeyeceğini bilen İbrahim (a.s) bunu, memleketinden ayrılırken verdiği sözden dolayı yapmıştı. İbrahim (a.s)'ın duası kabul edilmedi ve ayeti kerimede bu durum şöyle ortaya kondu: "Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra akraba bile olsalar puta tapanlar için mağfiret dilemek peygamberlere ve mü'minlere yaraşmaz" (et-Tevbe, 9/113).
İbrahim (a.s)'in bundan sonraki yaşantısı Lut (a.s), İsmail (a.s) ve İshak (a.s) ile birlikte geçti. Bunlar hakkında Allahu Teâlâ şöyle buyurur: "Onları buyruğumuz altında, insanları doğru yola götüren önderler yaptık; onlara iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk eden kimselerdi" (el-Enbiyâ, 21/73).
Allah Teâla, İbrahim (a.s)'a on sayfalık bir kitap da vermiştir. Uzunca bir süre yaşadıktan sonra, ömrünün sonlarına doğru Mısır'a gitti. İbrahim (a.s) vefat ettiğinde -kuvvetli rivayetlere göre- Kudüs yakınlarında Halilü'r-rahman denilen yerde defnedildi.
Hanîflik: İbrahim (a.s)'in dinin temeli tevhide (Allah'ın birliğine) dayanıyordu. Ancak zamanla bu inanç unutulmuş ve putperestlik Araplar arasında tamamen yayılmıştı. Buna rağmen birkaç kişide tevhit akîdesinin izleri görülüyordu. Bunlara "Hanif" denirdi.
Hanîf, batıldan uzak, Hakk'a yönelen ve tevhit inancı üzere bir Allah'ı tasdik eden kişi demektir. Kur'an-ı Kerim de "hanîf" kelimesi birkaç yerde geçer. "Hanif" kelimesi daha çok, Hz. İbrahim için Allah'a saf ve temiz bir şekilde ibadet eden bir kul anlamında kullanılmıştır.
Haniflikle ilgili ayetlerde şu ifadeler bulunur: "Ve hanif olarak yüzünü dine doğrult ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma!" (Yunus 10/105) "Sonra da biz, Hanîf olan, müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine uy, diye sana vahyettik" (en-Nahl, 16/123).

Mefail HlZLl
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com

Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh.
Allah razı olsun kardeşim, emeklerinize sağlık,
Allah'a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın.

motor1hr9.gif
kuranpf3.gif
atlxi8.gif


gif078tw8jw5.gif

Kedi, aslangiller familyasındandır. Ama 40 tane kedi bir araya gelse, bir tane aslan etmez.

Ve aleyküm Selam ve rahmetullahi ve berekatühü değerli kardeşim.
Teşekkür ederim. Allah c.c sizden de razı olsun inşallah, sağolunuz kardeşim. Rabbimize emanet olunuz. Selam ve baki Dua ile.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Esselamun aleyküm değerli kardeşim
Allah c.c. razı olsun.Nasihat içeren sözler çok güzeldi.
Emeğinize sağlık kardeşim.Hz İbrahimi örnek almak duası ile...
Allah a emanetsiniz.


Ve aleyküm Selam güzel kardeşim.
Allah c.c sizden de razı olsun inşallah.. Yorumunuz için teşekkür ederim..
Amin inşallah duanıza.. Rabbimize emanetsiniz.. Baki Dua ve Selamlar..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamunaleykum canim benim arsivlik yazilar hepsi mASALLAH.
basligin bile cok etkilendim. diger eklediklerini yine kisitli zamanim yuzunden okuyamadim ama konun harikaydi.hz ibrahimi anlatan cok guzel bir yazi.yalniz, her ates kendi hikayesini yazarken insanlarin kendi ateslerini yaninda goturduklerinide anliyorum sanki bu baslikla:) degisik bir bakis ama.. aklima geldi iste canim benim. konularin icin ozel bi klasor olustumam gerek:) icinde sirf senin konularin olacak. seciciligini gosteriyo bu cunku ozenle setigini dusunuyorum knoularini.hepsi guzel hepsi arsivlik.
allah senden hep razi olsun canim benim.isiksin benim icin.cok onemlisin..
ve herzamanda yazilarinin takibcisiyim ins.
eline emegine saglik
gorusmek dilegiyle ozel insan selam ve duaile.

Ve aleyküm Selam değerli ablacım..
Yorumunuz çok güzeldi, çok teşekkür ederim.. Güzel düşünceleriniz için de Rahman c.c razı olsun inşallah.. Tesbitiniz çok güzeldi maşallah.. Başlık, o anlamlı söze de vurgu yapıyor:)..Ablacım, kullandığınız kelimeler o kadar güzel ki.. Bu güzelliklere vesile olabiliyorsam acizane, ne mutlu bana.. Çok içten mesajlarınız var gerçekten.. Sağolunuz ablam.. Ben de takipçisi olmak isterim konularınızın inşallah;).. Bekliyorum..Rabbimize emanetimsiniz ablacım.. Selam ve baki Dua ile kalın inşallah..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Adanmak… Ruhu revan kılıp izzetli Rabbinin kudret mezbahanesinde boynunu kader bıçağına teslim ederek aşık olmak…

Adanmak… İsmail(as) gibi nazenince, İbrahimi(as) bir bilgelikle, Hacer’ce teslim olmak…

Belki de sonsuza yürümek… ‘Ya Karib’ nidasıyla, melekçe ufuklara yücelmek
Ve adanmak, Şeytani cemerat çukurlarını kahırla doldurmak için.
Dünya çölünün ücralarından, nefsin dipsiz aşağılıklarından kopup yükselmek, yakınlaşmak ve yakınlaşmak, Ka’b-ı Kavseyn Şah’ının(sav) eteklerine yapışarak adanmak.

Hangi vuslat O'na yakın olmaktan daha sıcak gelir ki? Hele bir de günahlar gurbetinde, yürekleri donduran buzlar ülkesi, vatan olmuşsa körpe ruhlarımıza?

Kurban olmak… Nefsi emmarenin boynunu ubudiyet vadisinde bir çırpıda keskin bıçaklara çalmak.

Kurban olmak. Habilce razı olmak ve imtihanın ilk kanlı adağı olup rıza bahçelerine konuk olmak.

Ve nihayet kurban olmak… Hüseyni aşkın demiyle, kurak çölleri Rahman’ın al gülistanına çevirmek.

Şu dünya gurbetinde hayat devşiririz; bir yanı yıkık, bir yanı buruk, bir yanı sancılı diğer yanı acılı… Soğuk ve boğuk bir tenhanın ıraklarında solan bir hayat.
Hayat devşiririz gureba hanının sahipsiz, maliksiz uzletinde. Sonra han devrilir üzerimize. Biz, kimsesizlik diyarında hayat devşirirken devriliriz.

Dünya beşiğinde hayatı uyuturuz can veren dualardan uzaklarda; karabasanlar, gulyabaniler, cadılar bölse de uykusunu... Biz, umursamaz boşluklara salarız hayatı. Hayat devşiririz… Yuvasız yollar keser önümüzü.

Bir ceylan yavrusu, yolunu şaşırıp düşer, sırtlan sürüsü arasına. Biz hayat devşirirken kayboluruz sıcak kucaklardan uzaklarda.

Ne yaman ellere düştük böyle... Puslu, kasvetli, ıssız, kimsesiz bir hayatın acımasız derinliklerinde kaybolurken, YARLAR YARI'ndan uzaklığın ayazı keser damarlarımızı.
Ne bir yol, ne bir yoldaş; ne bir iz, ne bir rehber bu acaipler beldesinde. Boranlı gazabın üzerimize yağıp durduğu bu garaibler asrında, ne tüten bir ocak, ne sıcak bir kucak ısıtır içerimizi.

İşte adanmak.. Uzaklıklar uzaklığı üşütür de nazenin tenimizi, her şeyi ve her yeri ısıtan şefkat kucağına girmek için adanmak.

“Yakınlar yakını”nın rahmet ağuşuna gözümüz dikilir bir yol. Bir mübarek el ipeksi dokunur mu başımıza? Bir yed-i beyza sırtımızı sıvazlar mı pamuksu? “Ya Karib” nidasıyla mukarrebun bostanına dalmaktır sonra, adanmak.

Bir sultan tanırız yakınlara ve uzaklara hükmeden. Ateşe ve buza boyun eğdiren… Gurbet ve sılanın sahibi, elemin ve lezzetin maliki… Herkese her şeyden daha yakın bir sultan.

Akrabul Karaib sultanın sımsıcak rahmeti bitirir tüm uzaklıkları. Yollar biter, gurbet biter, hasret biter karanlık ve soğuk biter; bize her şeyden daha yakın Karib Yar’ımızın vuslatında.

O'nu tanımaktır işimiz. O'na ram olmaktır gidişimiz. Marifet pusulası O’nun kıblesine yön gösterince, kaybolmuşluk ve tükenmişlik sona erer. Ruhlar ve bedenler O’nun malı olunca kurtulurlar. Tüm bayramları, sılalara çevirir. Rahmetinin indiği yerde dertler, belalar son bulur, nurunun kapladığı mekânlara kabusi karanlıklar elveda eder.

Ve işte adanmak… Sebir vadisinde kurbanlık bir koç gibi İsmailce(as) ruhunu Rahman’a teslim eylemek. İsmailce(as) nefsin boynunu Rahman’a uzatıvermek. İsmaili(as) inancın emelinde yürüyerek aşk şarabını tatmak; nefsiyle, ameliyle, sevdasıyla, umuduyla ve tüm zerreleriyle Karib Allah’a yaklaşmaktır adanmak.

İbrahim (as) gibi ciğerparemizi, göz kırpmadan hayatın ve ölümün Padişah’ına sunamıyorsak da yüreğimizin derin boşluklarından, ruhumuzun buhranlarından, nefis ve heva zincirlerinin acımasızlığından usanarak çalışıp çabalayıp didinip yaklaşmaktır, Kerim Allah’a adanmak.

Elverir de gafletimizin girdaplarından kurtulursak; elim uzaklığın, zemheri ayrılığın ve ciğer dağlayan gurbetin, can bağımızı tufanzede bir viraneye çevirdiğini görürüz.

Ve sonra, zikir fidanlığımızın yapraklarına, “Ya Karib” şebnemi düşer, tevbenin ılık esintisi eşliğinde.

İliklerimizi donduran firak buzullarını sımsıcak aşk güneşi eritir. Yüreklerimizde çağlayan yakarışlar, Allah (cc)’ın izni ile dirilişe inkılâp ederken, biz yiğitçe hayatlar devşiririz.

Sonra Rahmani aşkın melekuti maverasına ter-u taze hayatlar adarız; altın tepsilerde, halis tütsülerle... Ve bozbulanık asrın çehresi değişir. Bahtıkara coğrafyamız rengin baharlar doğurur; biz adanırken çağ değişir.

Alıntı

 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Tulip_by_yuniarko.jpg


bua mor lalen gültanem:)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt