Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

...Önce Namaz...!! (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
SELAMÜN ALEYKÜM



değerli kardeşimiz yazınız çok güzeldi...Çok önemli ve güncelleştirilmesi gereken konulardan

emeğinize sağlık.Allah c.c. razı olsun inşallah


umarım sık sık uğrayacağız




Aleyküm Selam Kardeşim
Amin Ecmain Cümlemizden İnşaallah.
Allah'a Emanet, Emanete Sahip Olunuz
Selam ve dua ile

 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
selamünaleyküm değerli abim ALLAH c.c. razı olsun İNŞALLAH

emeğinize sağlık çok güzel bir paylaşım RABBİM edalarımızı noksanları ile kabul eylesin İNŞALLAH...

ALLAH c.c. emanet olun...selam ve dua ile...






Aleyküm Selam Kardeşim
Amin Ecmain İnşaallah.
Allah'a Emanet, Emanete Sahip Olunuz Olunuz

 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
değerli abim izinsiz bir ekleme oldu özürdilerim...

değerli abim izinsiz bir ekleme oldu özürdilerim...

Ezanın Titreten Dirilişi!


Bir haziran günü herkes minarelerden yükselen “Allahü ekber” nidalarıyla ağlamaya başladı. 18 yıllık Türkçe ezan işkencesinin bitişi bütün ülkeye bayram yaşattı. 14 asır önce ilk defa Bilal-i Habeşi’nin okuduğu ezan yaşanan her türlü sıkıntıya rağmen bugün elhamdülillah okunduğu her yere nur saçıyor.

Her gün minarelerden yükselen ezanı dinlerken gözyaşına boğuldunuz mu hiç? Hele bu kutlu çağrıyı işitince sevinçten uçup kurban keserek bayram ettiniz mi?

Çoğumuz için imkânsız bu. Çünkü ezana alıştık, onu kanıksadık, cazibesinden, ihtişamından, güzelliğinden uzaklaştık. Belki ezanı işitince duygulanıp ağlayan olur, ama kurban kesip bayram etmek hayli uzak bir ihtimal.

Ancak 17 Haziran 1950’de minarelerden ezan sesini duyanlar önce kulaklarına inanamadılar. “Acaba bir yanlışlık mı var?” diye dikkat kesildiler. Minarelerden, “Allahü ekber… Allahü ekber” sedaları yükseliyordu. Devamı olan, “Eşhedü enlâ ilâhe illâllah” gelmeye başlamış, 18 yıldır hasret kaldıkları ezana kavuşmuşlardı. Ezanı sonuna kadar adeta her kelimesini, her hecesini büyük bir özlemle dinlemişlerdi.

Genç ihtiyar, kadın erkek, hüzün ve sevinçle karışık duygu yoğunluğunu gözyaşlarıyla ifade ediyor, kimileri de şükür kurbanları keserek bu muhteşem günü kutluyordu. Özellikle yaşlı olanların, ezanın orijinal halini yıllarca dinleyip 18 yıllık Türkçe ezan işkencesine sabredenlerin sevinci bambaşkaydı.



Hüzünlü bir hikâye: Türkçe ezan

Türkçe ezanın hikâyesi 1931 yılının Aralık ayında başladı. Mustafa Kemal’in emriyle dokuz hafız, Dolmabahçe Sarayı’nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı. Kur’an’ın Türkçe tercümesi ilk kez İstanbul’da Yerebatan Camii’nde Hafız Yaşar tarafından okundu.

İlk Türkçe ezanı Fatih Camii’nde okuyan ise, Hafız Rıfat Bey’di. Çalışmalar büyük bir hızla ilerliyordu. 3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi’nde İstanbullular yeni bir sürprizle karşılaştılar. Bu kez yer, Ayasofya Camii’ydi ve sıra Türkçe Kur’an’la birlikte tekbir ve kamete gelmişti.

18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı aldığı emir üzerine ezanın Türkçe okunmasına karar verdiğini açıkladı. Takip eden günlerde, yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi. 4 Şubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların kesin ve şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir genelge gönderildi.

Bu genelge tavizsiz ve acımasız bir şekilde uygulandı. Türkçe ezan ve kamet okumayanlar işkence gördü, cezalandırıldı, hapsedildi, sürgüne gönderildi.



Türkçe ezanın sözleri

Ezanın Arapça cümleleri Türkçe ezanda şöyle düzenlenmişti:

Allahü ekber: Tanrı uludur.

Eşhedü enlâ ilâhe illâllah: Şüphesiz bilirim bildiririm: Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

Eşhedü enne Muhammedür resûlüllah: Şüphesiz bilirim bildiririm: Tanrı’nın elçisidir Muhammed.

Hayye alessalâh: Haydi namaza.

Hayye alelfelâh: Haydi felaha.

Lâilâhe illâllah: Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

Arapça’dan Türkçe’ye tercüme, tamamen acemice, ruhsuz ve anlamsızdı. Ezanın orijinal halindeki cazibe, ihtişam, tesir, nefaset yok edilmiş, sadece şekilden ibaret kalmıştı.



İlk ezan nasıl okundu?

Oysa ezanın doğuşu, ilk okunuşu öylesine ilginç ve tatlıydı ki…

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Medine’ye hicret edince Müslümanları namaza çağırmak için ashabıyla istişare etmişti. Namaz vakti bir bayrak dikmek, boru veya çan çalmak, ateş yakmak gibi teklifler yapıldı. Ama Efendimiz hiçbirini beğenmedi.

Bir sabah, Abdullah bin Zeyd (r.a.) Peygamber Efendimize gelerek, rüyasında bir adamın kendisine namaza davet etmek için bazı cümleler öğrettiğini belirtti. Zikrettiği cümleler, bugün okunan ezandaki cümlelerdi.

Bunun üzerine Efendimiz, “İnşaallah bu rüya doğrudur! Bilâl ile birlikte kalk da, gördüğünü ona öğret, ezanı okusun. Çünkü, onun sesi güzel ve gürdür” buyurdu.

Hz. Bilâl, Mescid-i Nebevî’nin yakınında bulunan yüksek bir yere çıkarak, öğretilen kelimelerle ezanı ilk defa okudu. O gece Hz. Ömer (r.a.) ve Ashâb-ı Kiram’dan bazıları da bu rüyâyı aynen görmüşlerdi. İşte bu sırada, “Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, hemen Allah’ın zikri olan namaza koşunuz. Alışverişi bırakınız. Bilirseniz sizin için bu daha hayırlıdır" meâlindeki Cuma Sûresi’nin 9. âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Böylece, ezan vahiyle de bildirilip teyit edildi.



İslam’ın bir sembolü

İşte o günden beri 14 asırdır orijinal haliyle okunmakta olan ezan ülkemizde 18 yıl boyunca Türkçe okunmuştu. 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti, yaklaşık bir ay sonra 17 Haziran’da ezanı aslına döndürdü. Ne yazık ki, 27 Mayıs 1960’da yapılan ihtilalin gerekçelerinden birisi bu icraat olmuştu.

DP’nin yaptığı doğruydu. Çünkü, İslam’ın bir sembolü olan ezanın kelimeleri ve nasıl okunacağı Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından belirlenmişti. Ezan dünyanın her yerinde, farklı ırk ve dil taşıyan Müslüman milletlerde hep Arapça okunmuştu. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, ezan sadece namaz vaktini bildirmek için değil; kâinatın yaratılmasının en büyük neticesi ve insanlığın yaratılış sebebi olan tevhidi ilân ve Allah’a karşı kulluğu izhar etmek içindi. Yine o, ezanı aslına çevirmekle Demokratların on derece kuvvet kazandığını belirtiyordu.



Ezan etrafa nur yayar

Ezan cümlelerinin dizilişi bile ayrı bir güzellik ve aşamalı bir seyir takip eder. Önce Allahü ekber ile Yüce Yaratıcımızın en büyük olduğu ilân edilir. Ezan sesinin ulaştığı yere kadar bir nur yayılır. Sonra “Eşhedü enlâ ilâhe illâllah” ile Allah’ın birliğine olan şahadetimizi haykırırız. Arkasından gelen “Eşhedü enne Muhammedür resûlüllah” cümlesi, ismini ismiyle birlikte yazan Rabbimizin Habibine olan imanımızı terennüm eder. İman hakkıyla ifade edilince sıra ibadete gelir. “Hayye alessalâh”, en muhteşem ibadet olan namaza çağrıdır. “Hayye alelfelâh” ise, iman edip namaz kılanların kurtuluşunu müjdeler. En sonunda yine Rabbimizin en büyük olduğu vurgulanır ve tevhidin ilânıyla ezan son bulur.

Bu yüzden her ezan okunurken onu dinlemek, konuşmamak, hatta selam vermeyip Kur’an bile okumadan müezzinin her cümlesinden sonra onu tekrar etmek gerekir.

Sanki ezanı okuyan Bilâl-i Habeşî imiş gibi duygulanmak, sanki az sonra Mescid-i Nebevî’de imam olacak olan Resulüllah’ın arkasında namaz kılacakmışız gibi heyecanlanmak, Yüceler Yücesi’nin huzuruna çıkmak arzusu ve sevinciyle dolup taşmak lâzımdır.



“Ezanı duyunca hücrelerim titredi”

İşte böyle bir heyecanı yaşayan manken ve oyuncu Yaşar Alptekin’in üç yıl önceki ilk namazındaki duygularını paylaşmak istiyorum ki, yaşadığımız sıradanlığı kırıp ezandan zevk almak için bir çabaya girelim. Kendisini Moral FM’deki programımıza davet ettiğimizde anlattıkları gerçekten heyecan vericiydi. Şöyle anlatıyordu camide namazı beklerken dinlediği sabah ezanını:

“Camide tam diz çökmüş yerde otururken, bir sesle irkildim. Hani deprem olur ya... Alttan sallar ya her şeyi... Sanki yer gök sarsılıyordu… Ezan sesini duyduğum zaman, Allah şahidimdir ki, organlarımı bırakın, en küçük hücrelerim bile böyle titremeye başladı. İşte bu yıllardır hasret kaldığım ezandı. Bu Sultanlar Sultanı olan Rabbimin çağrısıydı. Tam 42 yıl bu sese kulak tıkamış, Rabbimin davetine sırtımı dönmüştüm. Ama şimdi beni çepeçevre kuşatmış, adeta şefkatle kucaklamış, bağrına basıyordu.

Ayağa kalktığımda hâlâ titriyordum. Ben ezan sesini daha önce de duymuştum, ama ilk defa o kadar kuvvetli, o kadar derinden hissetmiştim. Ben hâlâ titriyordum. Başkası fark etmedi benim titrediğimi… Ama ben içimde bir deprem yaşıyordum.”

Allah bizlere her namaz vaktinde asumanı çınlatan ezanı dinlerken böyle bir heyecanı ve duygu selini yaşamayı nasip etsin.


Moraldergisi...

(alıntı)
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Ezanın Titreten Dirilişi!



Bir haziran günü herkes minarelerden yükselen “Allahü ekber” nidalarıyla ağlamaya başladı. 18 yıllık Türkçe ezan işkencesinin bitişi bütün ülkeye bayram yaşattı. 14 asır önce ilk defa Bilal-i Habeşi’nin okuduğu ezan yaşanan her türlü sıkıntıya rağmen bugün elhamdülillah okunduğu her yere nur saçıyor.

Her gün minarelerden yükselen ezanı dinlerken gözyaşına boğuldunuz mu hiç? Hele bu kutlu çağrıyı işitince sevinçten uçup kurban keserek bayram ettiniz mi?

Çoğumuz için imkânsız bu. Çünkü ezana alıştık, onu kanıksadık, cazibesinden, ihtişamından, güzelliğinden uzaklaştık. Belki ezanı işitince duygulanıp ağlayan olur, ama kurban kesip bayram etmek hayli uzak bir ihtimal.

Ancak 17 Haziran 1950’de minarelerden ezan sesini duyanlar önce kulaklarına inanamadılar. “Acaba bir yanlışlık mı var?” diye dikkat kesildiler. Minarelerden, “Allahü ekber… Allahü ekber” sedaları yükseliyordu. Devamı olan, “Eşhedü enlâ ilâhe illâllah” gelmeye başlamış, 18 yıldır hasret kaldıkları ezana kavuşmuşlardı. Ezanı sonuna kadar adeta her kelimesini, her hecesini büyük bir özlemle dinlemişlerdi.

Genç ihtiyar, kadın erkek, hüzün ve sevinçle karışık duygu yoğunluğunu gözyaşlarıyla ifade ediyor, kimileri de şükür kurbanları keserek bu muhteşem günü kutluyordu. Özellikle yaşlı olanların, ezanın orijinal halini yıllarca dinleyip 18 yıllık Türkçe ezan işkencesine sabredenlerin sevinci bambaşkaydı.



Hüzünlü bir hikâye: Türkçe ezan

Türkçe ezanın hikâyesi 1931 yılının Aralık ayında başladı. Mustafa Kemal’in emriyle dokuz hafız, Dolmabahçe Sarayı’nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı. Kur’an’ın Türkçe tercümesi ilk kez İstanbul’da Yerebatan Camii’nde Hafız Yaşar tarafından okundu.

İlk Türkçe ezanı Fatih Camii’nde okuyan ise, Hafız Rıfat Bey’di. Çalışmalar büyük bir hızla ilerliyordu. 3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi’nde İstanbullular yeni bir sürprizle karşılaştılar. Bu kez yer, Ayasofya Camii’ydi ve sıra Türkçe Kur’an’la birlikte tekbir ve kamete gelmişti.

18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı aldığı emir üzerine ezanın Türkçe okunmasına karar verdiğini açıkladı. Takip eden günlerde, yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi. 4 Şubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların kesin ve şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir genelge gönderildi.

Bu genelge tavizsiz ve acımasız bir şekilde uygulandı. Türkçe ezan ve kamet okumayanlar işkence gördü, cezalandırıldı, hapsedildi, sürgüne gönderildi.



Türkçe ezanın sözleri

Ezanın Arapça cümleleri Türkçe ezanda şöyle düzenlenmişti:

Allahü ekber: Tanrı uludur.

Eşhedü enlâ ilâhe illâllah: Şüphesiz bilirim bildiririm: Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

Eşhedü enne Muhammedür resûlüllah: Şüphesiz bilirim bildiririm: Tanrı’nın elçisidir Muhammed.

Hayye alessalâh: Haydi namaza.

Hayye alelfelâh: Haydi felaha.

Lâilâhe illâllah: Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

Arapça’dan Türkçe’ye tercüme, tamamen acemice, ruhsuz ve anlamsızdı. Ezanın orijinal halindeki cazibe, ihtişam, tesir, nefaset yok edilmiş, sadece şekilden ibaret kalmıştı.



İlk ezan nasıl okundu?

Oysa ezanın doğuşu, ilk okunuşu öylesine ilginç ve tatlıydı ki…

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Medine’ye hicret edince Müslümanları namaza çağırmak için ashabıyla istişare etmişti. Namaz vakti bir bayrak dikmek, boru veya çan çalmak, ateş yakmak gibi teklifler yapıldı. Ama Efendimiz hiçbirini beğenmedi.

Bir sabah, Abdullah bin Zeyd (r.a.) Peygamber Efendimize gelerek, rüyasında bir adamın kendisine namaza davet etmek için bazı cümleler öğrettiğini belirtti. Zikrettiği cümleler, bugün okunan ezandaki cümlelerdi.

Bunun üzerine Efendimiz, “İnşaallah bu rüya doğrudur! Bilâl ile birlikte kalk da, gördüğünü ona öğret, ezanı okusun. Çünkü, onun sesi güzel ve gürdür” buyurdu.

Hz. Bilâl, Mescid-i Nebevî’nin yakınında bulunan yüksek bir yere çıkarak, öğretilen kelimelerle ezanı ilk defa okudu. O gece Hz. Ömer (r.a.) ve Ashâb-ı Kiram’dan bazıları da bu rüyâyı aynen görmüşlerdi. İşte bu sırada, “Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, hemen Allah’ın zikri olan namaza koşunuz. Alışverişi bırakınız. Bilirseniz sizin için bu daha hayırlıdır" meâlindeki Cuma Sûresi’nin 9. âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Böylece, ezan vahiyle de bildirilip teyit edildi.



İslam’ın bir sembolü

İşte o günden beri 14 asırdır orijinal haliyle okunmakta olan ezan ülkemizde 18 yıl boyunca Türkçe okunmuştu. 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti, yaklaşık bir ay sonra 17 Haziran’da ezanı aslına döndürdü. Ne yazık ki, 27 Mayıs 1960’da yapılan ihtilalin gerekçelerinden birisi bu icraat olmuştu.

DP’nin yaptığı doğruydu. Çünkü, İslam’ın bir sembolü olan ezanın kelimeleri ve nasıl okunacağı Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından belirlenmişti. Ezan dünyanın her yerinde, farklı ırk ve dil taşıyan Müslüman milletlerde hep Arapça okunmuştu. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, ezan sadece namaz vaktini bildirmek için değil; kâinatın yaratılmasının en büyük neticesi ve insanlığın yaratılış sebebi olan tevhidi ilân ve Allah’a karşı kulluğu izhar etmek içindi. Yine o, ezanı aslına çevirmekle Demokratların on derece kuvvet kazandığını belirtiyordu.



Ezan etrafa nur yayar

Ezan cümlelerinin dizilişi bile ayrı bir güzellik ve aşamalı bir seyir takip eder. Önce Allahü ekber ile Yüce Yaratıcımızın en büyük olduğu ilân edilir. Ezan sesinin ulaştığı yere kadar bir nur yayılır. Sonra “Eşhedü enlâ ilâhe illâllah” ile Allah’ın birliğine olan şahadetimizi haykırırız. Arkasından gelen “Eşhedü enne Muhammedür resûlüllah” cümlesi, ismini ismiyle birlikte yazan Rabbimizin Habibine olan imanımızı terennüm eder. İman hakkıyla ifade edilince sıra ibadete gelir. “Hayye alessalâh”, en muhteşem ibadet olan namaza çağrıdır. “Hayye alelfelâh” ise, iman edip namaz kılanların kurtuluşunu müjdeler. En sonunda yine Rabbimizin en büyük olduğu vurgulanır ve tevhidin ilânıyla ezan son bulur.

Bu yüzden her ezan okunurken onu dinlemek, konuşmamak, hatta selam vermeyip Kur’an bile okumadan müezzinin her cümlesinden sonra onu tekrar etmek gerekir.

Sanki ezanı okuyan Bilâl-i Habeşî imiş gibi duygulanmak, sanki az sonra Mescid-i Nebevî’de imam olacak olan Resulüllah’ın arkasında namaz kılacakmışız gibi heyecanlanmak, Yüceler Yücesi’nin huzuruna çıkmak arzusu ve sevinciyle dolup taşmak lâzımdır.



“Ezanı duyunca hücrelerim titredi”

İşte böyle bir heyecanı yaşayan manken ve oyuncu Yaşar Alptekin’in üç yıl önceki ilk namazındaki duygularını paylaşmak istiyorum ki, yaşadığımız sıradanlığı kırıp ezandan zevk almak için bir çabaya girelim. Kendisini Moral FM’deki programımıza davet ettiğimizde anlattıkları gerçekten heyecan vericiydi. Şöyle anlatıyordu camide namazı beklerken dinlediği sabah ezanını:

“Camide tam diz çökmüş yerde otururken, bir sesle irkildim. Hani deprem olur ya... Alttan sallar ya her şeyi... Sanki yer gök sarsılıyordu… Ezan sesini duyduğum zaman, Allah şahidimdir ki, organlarımı bırakın, en küçük hücrelerim bile böyle titremeye başladı. İşte bu yıllardır hasret kaldığım ezandı. Bu Sultanlar Sultanı olan Rabbimin çağrısıydı. Tam 42 yıl bu sese kulak tıkamış, Rabbimin davetine sırtımı dönmüştüm. Ama şimdi beni çepeçevre kuşatmış, adeta şefkatle kucaklamış, bağrına basıyordu.

Ayağa kalktığımda hâlâ titriyordum. Ben ezan sesini daha önce de duymuştum, ama ilk defa o kadar kuvvetli, o kadar derinden hissetmiştim. Ben hâlâ titriyordum. Başkası fark etmedi benim titrediğimi… Ama ben içimde bir deprem yaşıyordum.”

Allah bizlere her namaz vaktinde asumanı çınlatan ezanı dinlerken böyle bir heyecanı ve duygu selini yaşamayı nasip etsin.


Moraldergisi...


(alıntı)




Yüreğine Sağlık, Allah Razı Olsun
Allah'a Emanet Olunuz
 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,767
Tepki puanı
1,044
Puanları
163
Yaş
49
Konum
Gönlün olduğu yerde
güncellleme

güncellleme

Gene sevgili Peygamberimiz, "Dünyada bana üç şey sevdirildi; "Kadın, güzel koku ve gözümün nuru namaz" diye buyurmuşlardır. Namazdan bahsederken, "gözümün nuru" diye ifadede bulunmaları, bu ibadetin önemini işaret içindir.
 

lutfiyenigun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2008
Mesajlar
64
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
ANTALYA
Allah hakiyla kilanlardan eylesin.namzasiz hayat düşünemiyorum.çok güzel yazmişsin allah razi olsun.
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
B)''ANLATAMADIK KİMSEYE ; BİZE EYYÜBUN SABRI DÜŞTÜ ''B)
msn20ifadeleri2016xm9.gif


Allah'a Emanet Olunuz
 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,767
Tepki puanı
1,044
Puanları
163
Yaş
49
Konum
Gönlün olduğu yerde

.

Sevgili peygamberimiz (s.a.) "İslâm beş şey üzerine kurulmuştur, Kelime-i şahadet, namaz, zekat, hac, oruç." diye buyurmuşlardır.
Namazda vakit esastır. Her namazı vaktinde kılmalıdır. Cemaatle kılmaya büyük özen gösterilmelidir. Çünkü cemaatin hem sevabı bakımından hem de içtimai bakımdan büyük önemi vardır.
Namazın sunduğu güzellikler içinde, abdest gibi temizlik esasının yanında, ezan gibi bir harika mesaj da vardır. Allahü ekber derken. Allah'ın en büyük olduğunu, tek hüküm sahibinin o olduğunu bütün âleme ilân etmek ne güzel bir harekettir.
 

GÖNÜLDENİZİ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eki 2008
Mesajlar
52
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
namaz Allaha en yakın olduğumuz bir andır biz inanan müslümanlar için. heleki secdenin tadı bambaşkadır. bir yandan da şeytanın en çok uğraştığı bir konu dur namaz. insanın aklına türlü türlü şeyler getirir olmadık şeyleri düşündürür. namazı huşu içinde eda etmememiz için elinden geleni yapar. Allahım bizlere namazlarımızı huşu içinde kılabilmemizi nasip eder inşallah ve kıldığımız namazları kabul eyler.
 

@ebruli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2006
Mesajlar
811
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Konum
belcika /bursa
ALLAHU TEALA razi olsun sizden.dinimizin diregi olan namazi bir daha bizlere sevdirdiniz bu yazinizla.
YUCE RABBIM namazdan ayirmasin bizleri.(amin)
ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN...
 

GÖNÜLDENİZİ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eki 2008
Mesajlar
52
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Binamaz ile şeytan arkadaş olur. Şeytan binamazın Allah'a secde etmediğini görünce derki: "Yahu! Ben Hz. Adem'e bir kere secde etmekle emrolunduğum halde etmediğim için ilahi huzurdan kovuldum. Sen ise hergün beş vakit namazda bu kadar secde etmekle emredilmişken hiçbirini etmiyorsun. Acaba senin halin nasıl olacak?"
Allah sonumuzu hayretsin arkadaşlar..........
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
namaz Allaha en yakın olduğumuz bir andır biz inanan müslümanlar için. heleki secdenin tadı bambaşkadır. bir yandan da şeytanın en çok uğraştığı bir konu dur namaz. insanın aklına türlü türlü şeyler getirir olmadık şeyleri düşündürür. namazı huşu içinde eda etmememiz için elinden geleni yapar. Allahım bizlere namazlarımızı huşu içinde kılabilmemizi nasip eder inşallah ve kıldığımız namazları kabul eyler.





.............B)B)
 

cakdoc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eki 2008
Mesajlar
1,507
Tepki puanı
0
Puanları
36
Yaş
41
selamün aleyküm kardeşim.

10 gün önceye kadar secdede 3 defa sübhane rabbiyel ala deyip kalkıyordum.ama kurs hocam secdede ne kadar uzun kalırsan o kadar sevap alırsın dedi.sünnetmiş.aman Allahım 10 gündür deniyorum çok güzel mükemmel bir duygu.daha çok şey öğrenicem inşallah.

RABBİM HAYATI SECDE TADINDA YAŞATMAYI NASİP ETSİN CÜMLEMİZE.

oylemiiii ben buna cok sevindim yaa:):):) ben cogu zaman fazlaca kaliyorum ve diyordumki cok subhane rabbiyel ala okuyorum bu gunahmi namazim bozuluyomu diye:) ne hikmetse cok mutlu oluyodum secdedeyken ve dilim cok fazla subhanerabbiyel ala diyor:) Allah razi olsun kardesim..
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
oylemiiii ben buna cok sevindim yaa:):):) ben cogu zaman fazlaca kaliyorum ve diyordumki cok subhane rabbiyel ala okuyorum bu gunahmi namazim bozuluyomu diye:) ne hikmetse cok mutlu oluyodum secdedeyken ve dilim cok fazla subhanerabbiyel ala diyor:) Allah razi olsun kardesim..







"Duanın en makbul olduğu an secde an'ıdır, O An'ı kalb-i dualarınızla ganimet biliniz"
Hadis-i şerif- Riyazüs-salihin.

Rabbim cümlemizin dualarını kabul buyursun inşaallah.
Selam ve dua ile....
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,159
Tepki puanı
8,246
Puanları
163
Yaş
54
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...

Esselamünaleykum...

Allah CC. razı olsun değerli abimiz...
Güzel ve faydalı bir konu...
Şu zamanlarda bu konuyla ilgili kitap okuyordum...
Parelel yazılar var...
Müsade ederseniz onlaradn bir kaç paragraf koyarım buraya inşallah...
Allaha emanet olunuz...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt