Hatice-tül Kübra
Kayıtlı Kullanıcı
Ömür boyu aşık olmak ister misiniz?
Herkesin "Bugün onunla birlikte olayım, yarın başkasıyla","Bir adamla ömür mü geçer?", "Her çiçekten bal almalıyım dediği şu devirde o inatla "Ömür boyu aşk" diyor. İslami kesimin aşk gurusu olarak bilinen Cemil Tokpınar, amacının herkesi mutlu etmek ve eşlerin birbirlerini mutlu etmesini sağlamak olduğunu söylüyor. Yazdığı Ömür Boyu Aşk kitabını okuyan eşlerin de hiç ayrılmayacağını iddia ediyor. 201. baskısı çıkan Ömür Boyu Aşk'ta çiftlere öneriler sunuluyor... "Evlilikte eşler birbirine nasıl davranmalı?", "Aldatma neden olur?" gibi soruların yanıtlarını Cemil Tokpınar'dan aldık...
Ömür boyu aşk cümlesi çok iddialı değil mi sizce? Hele ki bu devirde bu kadar ilişkiler dejenereyken...
Çok iddialı bir ideal. Çünkü aşkın iki yıl bir yıl bir gece diye nitelendirildiği bir dönemde ömür boyu demek gerçekten çok başarılması zor bir hedef ama imkansız mı? Mümkün bence. Sevgi karşılıklı beklentilere cevap verildiği sürece gelişir, kökleşir. Kalıcı hale gelir, artar ama meşhurdur. Romantik, verici olup da evlendikten sonra ilişkilerin sıradanlaştığı görülür. Niçin evlilikte ilişkiler sıradanlaşıyor? Bu sorunlar nasıl çözülür? Gayretle nasıl olur da o ilişkiler tıpkı nişanlılık döneminin heyecanıyla götürülebilir diye öneriler sunduk. Bir şeyi bir kişi başarıyorsa o şey başarılabilir. Ömür boyu aşkı başaran var mı? Hem geçmişte hem de günümüzde insanlar gerçekten benim halktan şu sözü duyduğum oldu: "Birbirimize yüksek sesle konuşmadık, hiç yalan söylemedik. Hiç tartışmadık, farklı düşündük ama makul bir şekilde müzakere edip sonuca bağladık" Gereğini yapmışlar. O zaman herkes gereğini yaparsa ömür boyu aşka ulaşabilir.
Evlendikten sonra neden jestler ve romantizm tükeniyor? "Artık evlendik, romantik olmanın ne alemi var mı?" diyorlar? Ya da tükeniyor mu her şey?
Bir insan bir şeye eriştikten sonra ona alışabilir. Bizim nişanlılık döneminde fazladan yaptığımız bir takım özveriler vardır, olağanüstü fedakarlıklar vardır. Biz bunları niçin yaparız? Ulaşmak için yaparız. Hedefe ulaşınca olağanüstü fedakarlığın, sabrın gittiğini görüyoruz. Hedefimiz bir günlük müydü, bir yıllık mıydı yoksa ömür boyu muydu? Eğer ömür boyu diyorsak nişanlılık dönemindeki romantizmin evlilikte de devam etmesi lazım. İlişkisinin sıradanlaştığını düşünen biri bir gün jest yapsın. Bir gün eve erken gelsin, akşamki yemek konusunda eşiyle konuşsun. Eşi daha eve gelmeden ya da yorgun biçimde yemek yaparken pat diye zil çalsın. Restorandan yiyecek bir şeyler gelsin. Böyle bir tabloyu denesinler. Jestler, herkesin bütçesiyle alakalı olmalı. Bakarsın bir çay simit bile farklı bir şey olabilir. Göreceklerdir ki bu tür jestlerin günlerce etkisi sürecek. Birlikteliğimiz ömür boyu ise, pazara kadar değil mezara kadardan ötesine kadarsa, cennet bahçelerinde el ele tutuşmak ise üzmeye, kırmaya hele ki dövmeye değer mi? Verdiklerimiz de büyük olmalı hedefimiz bu kadar büyükse.
Yeni nesil ilişkileri nasıl buluyorsunuz? Biriyle beraberken ayrılıp başkasıyla birlikteliğe başlıyorlar..
İlişkiler çok acemice, dejenere, insanın içine sinmeyen hal almış. Tarihte öyle insanlar olmuştur ki birisini sevmiştir ömür boyu devam ettirmiştir. Birine ilan-ı aşk etmiştir reddedilince ömür boyu kimseyi sevmemiştir. Batı'dan gelen bugün onunla yarın başkasıyla türden ilişkiler yanlıştır. Duygusal anlamda insanların çürüdüğünü gösterir. Çünkü insanların sadece cisimleri değil beyinlerinin kalplerinin de temiz olması lazım. Gündelik ilişkiler o temizliği bozuyor. Güveni sarsıyor. Kısa ömürlü başlayacağı için ona verdikleri fedakarlığın, sabrın da boyu küçülüyor. Yani geçenkiyle 3 ay beraberdim bununla da uzun ömürlü olmaz deyince o performansı gösteremiyorlar. Gösteremeyince de mutsuz olunuyor. Aşkı maddeye, insana insanı da cinselliğe indirgemişler. Oysa duygu var, ruh var, sevgiyi kökleştiren güzel ahlak var.
Para ve güzellik olunca iyi oluyorlar diyorlar..
Maalesef. Bugünkü gençler bunların peşinde. Her yıl 170 bin boşanma davası açılıyor. Geçen yol 100 bin kişi boşanmış. Korkunç bir rakam. Her şeyde Avrupa örnek alınırsa böyle olur. Maalesef aile bağları diye bir şey kalmamış. Dini bayramlarda bile bir araya gelemiyorlar.
Neden böyle ayrılıyorlar? Doyumsuzluk mu oluyor?
Maneviyat yıprandı. Eğer cennet gibi bir hedefin yoksa parasız bir adama niye katlanacaksın? Hayatı dünyadan ibaret görüyorsan sakatlanan, ömür boyu sürecek olan hastalığa sahip olan birine neden katlanacaksın? Manevi bir destek olursa insan ilişkilerini çok uzun yıllarca ele alır. Birliktelik sözleşmesini sonsuz olarak imzalayanlar ona göre fedakarlık gösterir.
Birliktelik uzun olursa vericilik köklü olur. Dünya ile sınırlarsan hayatını, dünya hayatında ne kadar çok kazanırım, eğlenirim, ne kadar çok üstün nitelikli insanlarla beraber olurumun hesabını yaparsın. Birlikteliğini sonsuzluk olarak ele alırsa, ailede yapılan her şeyin ibadet olduğu,, aile için kazanmak cihad yapmak gibidir. Erkek ile kadın arasındaki tatlı muhabbeti melekler bile dinler. Bir erkek eşine sevgiyle bakınca günahları dökülür. Bu sözler insanları evliliğe götürüyor. Kişinin harcadıkları arasında en hayırlısı ailesine harcadıklarıdır. Peygamberimizin bir sözü vardır. "Allah'ın en sevmediği helal boşanmaktır" Sabredip geçinme yöntemleri bulunmaz mı?
Empati devreye mi girmeli?
Girmeli ama ondan önce tanıma gerek..
İSTEYEN 40 SANİYEDE TANIR
Tanıma için ne gerek?
Flört yanlış. Sevdiğini kendi gözünle tanıyamazsın. Ona ikinci bir kişinin gözüyle bakacaksın. Evlenmek istediğimiz kimsenin komşuları, arkadaşları, akrabaları ne diyor hakkında? Sevdiğimiz neleri okuyor, nelere ilgi duyuyor, olaylara nasıl tepki veriyor, bunlara bakmalı. Hayat hep romantizm değil ki. Her şeye "Evet" deniyor. O olmaz. İnsan nasıl bir varlık? Birkaç aşama takip edilmeli. İnsanı tanımak, kadını ve erkeği tanımak.. Ona ait nitelikleri tanımak. İnsan gözümüzün önündedir. İnsanlar yargılanmaktan sürekli emir almaktan hoşlanmaz. Neden o zaman eşine aynısını yapıyorsun ki? "Kadınlar muammadır, tanınmaz, 40 yıllık evliyim sağı solu belli değil" derler. Tanımak istemezsen tanımazsın, ama tanımak istersen 40 saniyede olayı çözersin.
ÇOCUK BAKIMI ERKEĞE BIRAKILSA ÖLDÜRÜRLER
Kadınlar da "Erkekler anlaşılmaz" diyor ama..
İnsan beynini inceleyen bilim adamları kadınların beyninin sağ lobunun, erkeklerin de sol lobunun geliştiğini söylüyor. Kadınlar duygusal yaklaşıyor erkekler de akılcı ve gerçekçi bakıyor. Bu kadar basit. Evlendiğimde eşim "Salon nasıl olmuş?" derdi. Ben de "Ne nasıl olmuş?" derdim. "Eşyaların yerini değiştirdim" derdi. "Öyle mi, yemek hazır mı?" derdim. Bunu birkaç kez tekrarlayınca kafama "dank" etti. Burası ev cumhuriyeti. Başkanı da kadın. Burası onun için çok önemli. Daha sonraları "Bu çiçek buraya iyi durmuş, sehpanın yeri harika olmuş" demeye başladım. Kadınlar ayrıntıları düşünmek için yaratılmış. Mesela diyorum ki "Kütüphanedeki örtülerden dolayı kitap almak zorlaşıyor, kaldırır mısın?" Onaylıyor. Bir hafta sonra bakıyorum yine aynı şey oluyor. Ne yapayım, onun dünyası öyle. Mesela çocuğunuzu okula götüren eve getiren servis gelmemiştir. Kadın telaş eder, erkek de "Merak etme trafik vardır" der. Biri akılcı düşünür biri duygusal bakar. Neden kadınlar şiiri, çiçeği önemsiyor? Çünkü duygusal, öyle yaratılmış.
Sonuçta annelik iç güdüleri var..
Anne o.. Çocukların bakımı erkeğe bırakılsaydı biz öldürmüştük onları. Çocuk gece ağlar kadın hemen uyanır, erkek uyur gider. "Bir elmanın iki yarısıyız" derler. Biri duygusal biri rasyonel. Birbirini tamamlıyorlar. Elbette biri olumsuz düşünecek. Koruma güdüsü ile "Acaba şu mu?" diyecek, evin tadını düzenleyecek. Erkek evdeki süsten anlamaz. Kadın erkeğe hanım arkadaşına davranır gibi değil, erkek de kadına erkek arkadaşına davranır gibi davranmayacak. Bazı kadınlar var mantıksal olur. Cıvıl cıvıl olmalıdır. Eşinin kendine has özellikleri neler onları da bilmek gerek. Neleri önemser bakmak gerek. Biraz zaman ayırıp tespitlere göre eşimize davranmalıyız.
FEDAKARLIK ŞART
Artı ve eksi yönlerini yazsak işe yarar mı?
Yarayabilir. Ama bizim hatamız şurada, her gün gördüğümüz şeyi kanıksarız, görmekte tanımayı ayıramayız. Edebiyatçılar mesela farklı bakar. Aynı gün aynı saatte Emirgan'a bir edebiyatçı ile sıradan biri geçer. Bakışlar farklı olur. Edebiyatçı farklı anlamlar çıkarır. Eski anılara gider gelir, tasvir eder. Öbürü de "Ben de oradaydım böyle anlamlar çıkarmadım" der. Yani eşimize her gün yeni gördüğümüz ilginç bir eser gibi bakmalıyız. Sıradan değil. Tanımak için çalışacağız. Başarabilirsek göreceğiz. Beklentileri önemsemeliyiz.
"Seni tanıdığım güne lanet olsun" diyerek bir tartışma başlıyor. Hanım gitse annesinin evine, erkek de gitse farklı bir yere.. Birkaç günlük ayrılık iyi gelir mi bu tür ilişkilere?
Eğer kısa ayrılıklarda insan geçmişin muhasebesini yapar kendisini geliştirmek için bir şeyler yaparsa, kararlar alabilir, düşünebilir, jestler geliştirebilirse yararlı olur. Bunu yapmayıp evden nasıl gittiyse öyle gelirse hiç bir şey olmaz. Fedakar olmak lazım. Kadınlar en çok erkeğin dışarıdan geldiğinde hemen kendisini eşiyle ilişkili olmayan alanlara atması. Uyur, televizyona gömülür.. Neden böyle yapıyorsun diye sorduğumda, "Sabah erken çıkıyorum, işe gidiyorum, yorgun oluyorum" diyorlar. "Acil iş varsa 2 saat daha kalmalısın" derlerse ne yaparsın diyorum. "Ailem için çalışıyorum, kalırım" diyorlar. Eşin de 5 dakika bana ayır, hal hatır sor diyor. Sonra ne yapacaksan yap diyor. Ne olur ki zaman ayırsan biraz. Erkekler de eve girdiklerinde hal hatır soralım diyor, "Benim çalışmak, sıkıntımı dikkate alsın" diyor. Biraz uzanayım, duş alayım diyor. Sonra onunla geçireceğim zamanı daha nitelikli geçireyim diyor.
Bir de “dır dır” yapan kadınlar var..
Kendi elimizle kendimize problem yaratıyoruz. Erkek paylaşmak için uğraşsın, kadın da beklentilere yanıt versin. Erkek dinlenmek isteyebilir. Anlayışlı olmak şart. Birbirinin işlerine sınırlı derecede saygı duymalılar. Nitelikli beraberlik dediğimiz alanda paylaşımlar da olmalı.
AYRILANLAR BİRLEŞİYOR
Evlenmeden aşık olunmaz mı?
Olunur. Az da olsa evlendikten sonra kendisine aşık eden kadın ve erkekler de vardır. İnsanların neyine aşık oluruz?
Güzel gülüyordur, yemek yemesini beğenir. İlk olarak fizikseldir. Sonra ailesine, eğitimine bakar..
Birbirini ölümüne seven herkesin hepsi güzel mi, yakışıklı mı?
Hayır değil
Demek ki beynini seviyoruz insanın. Sevgiye ihtiyaç olan durumda bir el uzanmıştır. Bu tür davranışları olanları severiz. Onun yaratılışını kaşını gözünü farklı yapmasına gerek yok. Tüm aşıklar güzellerden mi oluşur?
Geçinmeyi, paylaşmayı bilmeyenler didişir. Ömür Boyu Aşk'ı okuyanlar ayrılırken yeniden birleşiyorlar. Yine bu kitabı okuyarak en az bin tane boşanma davasından vazgeçilmiştir. Kitabımızı okuyarak 18 ay birbirinden ayrı yaşayan bir çift yeniden birleştiler.
Ne kadar güzel..
"Hatalarımı anladım, yeni bir hayat kuralım" demişler. Eşinin ayrı yaşadığı eve gitmiş adam. 12 ayda görmediğim iyiliği bir günde gördüm diyor. Değişen neydi? Birbirlerini tanıdılar, beklentileri gördüler.. Empati kurdular.
65 yaşında bir amca geldi. Kitabınızı ağlayarak okudum, eşimden ayrıldım. Bu kitap 30 yıl önce olsaydı boşanmazdık dedi. Şimdi bir kamyonet alacağım içine kitabı dolduracağım satacağım dedi. Böyle o kadar çok örnek var ki..
Yaşadığım çok örnek var. Gelen tepkilere çok duygulanırım. Bir çift mesela 10 aydır ayrıydı. O zamanlar ailelerle bire bir görüşüyordum. Erkekle de kadınla da görüştük. Kitaplarımızı da okuttuk. Hemen birleşmediler ama gezdiler, ikramlar hediyeler derken, 10 yaşlarında bir erkek çocukları var. Bir gün yemekte çocuk "Baba sen anneme yeniden aşık mı oldun?".. Bunun gibi olaylar oluyor ve ben çok mutlu oluyorum. Birleştile sonrasında. Sonra geldiler ziyaret ettiler, "Birleştik biz" dediler. Bu çok güzel bir şey. 100 bin boşanan ailelere benzer kitaplar ulaşsaydı ayrılmazdı.
ERKEĞİN ALDATMA HAKI YOK
"Eşim çok sıkıyor" diyen erkekler aldatabiliyor da..
Kadın neden eleştirir? Beklentilerine yanıt alamıyordur. Beklentileri, paylaşmıyorsa, eleştiriler başlıyor. “Dır dır” lafına çok kızarım, kadınlara hakarettir. Beklentilerine imkan ölçüsünde cevap verdiğimize inanıyorsak, gücümüz yetmiyorsa ailesiyle konuşup halletmeye çalışacağız. Erkeğin aldatma hakkı yoktur. Bayan olsun erkek olsun ayrılır yoluna devam eder. Evli olarak aldatmak insanlığın en büyük iğrençliklerden biridir. Yuvaları kurtarmak istiyorum ben. Amacımız bu. Ama iki taraf da elinden geleni yapmalı..
Bakımlı olmak şart değil mi?
İki taraf için de geçerli. Adam sigara içiyor, pis kokuyor.. Ben dayanamazken eşi nasıl dayansın? İnsan temizliğine, kıyafetine, kilosuna, esprisine, tebessümüne, ahlakına dikkat etmeli. Güzellik budur. Eşinize güzel olun. Bazıları vardır güzel değildir ama herkes sever. Esprisi bol olur, sevecen biridir. Hatta çirkindir bile ama davranışı iyidir. Eşi için de böyle davransa fena mı olur? Şiirler yazsa eşine, şarkılar söylese kötü mü olur? Her iki taraf da birbirinin ailesine saygılı olmalıdır. Güzel geçimi sağlar. Onların duası bereketi getirir. Onların duasını alınca bereketli geçer günlerimiz. Herkes kendine baksın. Gerekirse tıbbi olarak baksın. Ellerinden geleni yapsınlar, her şey çözülür.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
İster aralarında sorunlar olsun isterse bir şey olmasın aileyi, ilişkileri konu alan kitaplar okusunlar. Bu konudaki bilgilerini geliştirsinler. Koruyucu hekimliklerden yardım alabilirler. Avukata gitmeden önce bir aile terapistine gitsinler...
Herkesin "Bugün onunla birlikte olayım, yarın başkasıyla","Bir adamla ömür mü geçer?", "Her çiçekten bal almalıyım dediği şu devirde o inatla "Ömür boyu aşk" diyor. İslami kesimin aşk gurusu olarak bilinen Cemil Tokpınar, amacının herkesi mutlu etmek ve eşlerin birbirlerini mutlu etmesini sağlamak olduğunu söylüyor. Yazdığı Ömür Boyu Aşk kitabını okuyan eşlerin de hiç ayrılmayacağını iddia ediyor. 201. baskısı çıkan Ömür Boyu Aşk'ta çiftlere öneriler sunuluyor... "Evlilikte eşler birbirine nasıl davranmalı?", "Aldatma neden olur?" gibi soruların yanıtlarını Cemil Tokpınar'dan aldık...
Ömür boyu aşk cümlesi çok iddialı değil mi sizce? Hele ki bu devirde bu kadar ilişkiler dejenereyken...
Çok iddialı bir ideal. Çünkü aşkın iki yıl bir yıl bir gece diye nitelendirildiği bir dönemde ömür boyu demek gerçekten çok başarılması zor bir hedef ama imkansız mı? Mümkün bence. Sevgi karşılıklı beklentilere cevap verildiği sürece gelişir, kökleşir. Kalıcı hale gelir, artar ama meşhurdur. Romantik, verici olup da evlendikten sonra ilişkilerin sıradanlaştığı görülür. Niçin evlilikte ilişkiler sıradanlaşıyor? Bu sorunlar nasıl çözülür? Gayretle nasıl olur da o ilişkiler tıpkı nişanlılık döneminin heyecanıyla götürülebilir diye öneriler sunduk. Bir şeyi bir kişi başarıyorsa o şey başarılabilir. Ömür boyu aşkı başaran var mı? Hem geçmişte hem de günümüzde insanlar gerçekten benim halktan şu sözü duyduğum oldu: "Birbirimize yüksek sesle konuşmadık, hiç yalan söylemedik. Hiç tartışmadık, farklı düşündük ama makul bir şekilde müzakere edip sonuca bağladık" Gereğini yapmışlar. O zaman herkes gereğini yaparsa ömür boyu aşka ulaşabilir.
Evlendikten sonra neden jestler ve romantizm tükeniyor? "Artık evlendik, romantik olmanın ne alemi var mı?" diyorlar? Ya da tükeniyor mu her şey?
Bir insan bir şeye eriştikten sonra ona alışabilir. Bizim nişanlılık döneminde fazladan yaptığımız bir takım özveriler vardır, olağanüstü fedakarlıklar vardır. Biz bunları niçin yaparız? Ulaşmak için yaparız. Hedefe ulaşınca olağanüstü fedakarlığın, sabrın gittiğini görüyoruz. Hedefimiz bir günlük müydü, bir yıllık mıydı yoksa ömür boyu muydu? Eğer ömür boyu diyorsak nişanlılık dönemindeki romantizmin evlilikte de devam etmesi lazım. İlişkisinin sıradanlaştığını düşünen biri bir gün jest yapsın. Bir gün eve erken gelsin, akşamki yemek konusunda eşiyle konuşsun. Eşi daha eve gelmeden ya da yorgun biçimde yemek yaparken pat diye zil çalsın. Restorandan yiyecek bir şeyler gelsin. Böyle bir tabloyu denesinler. Jestler, herkesin bütçesiyle alakalı olmalı. Bakarsın bir çay simit bile farklı bir şey olabilir. Göreceklerdir ki bu tür jestlerin günlerce etkisi sürecek. Birlikteliğimiz ömür boyu ise, pazara kadar değil mezara kadardan ötesine kadarsa, cennet bahçelerinde el ele tutuşmak ise üzmeye, kırmaya hele ki dövmeye değer mi? Verdiklerimiz de büyük olmalı hedefimiz bu kadar büyükse.
Yeni nesil ilişkileri nasıl buluyorsunuz? Biriyle beraberken ayrılıp başkasıyla birlikteliğe başlıyorlar..
İlişkiler çok acemice, dejenere, insanın içine sinmeyen hal almış. Tarihte öyle insanlar olmuştur ki birisini sevmiştir ömür boyu devam ettirmiştir. Birine ilan-ı aşk etmiştir reddedilince ömür boyu kimseyi sevmemiştir. Batı'dan gelen bugün onunla yarın başkasıyla türden ilişkiler yanlıştır. Duygusal anlamda insanların çürüdüğünü gösterir. Çünkü insanların sadece cisimleri değil beyinlerinin kalplerinin de temiz olması lazım. Gündelik ilişkiler o temizliği bozuyor. Güveni sarsıyor. Kısa ömürlü başlayacağı için ona verdikleri fedakarlığın, sabrın da boyu küçülüyor. Yani geçenkiyle 3 ay beraberdim bununla da uzun ömürlü olmaz deyince o performansı gösteremiyorlar. Gösteremeyince de mutsuz olunuyor. Aşkı maddeye, insana insanı da cinselliğe indirgemişler. Oysa duygu var, ruh var, sevgiyi kökleştiren güzel ahlak var.
Para ve güzellik olunca iyi oluyorlar diyorlar..
Maalesef. Bugünkü gençler bunların peşinde. Her yıl 170 bin boşanma davası açılıyor. Geçen yol 100 bin kişi boşanmış. Korkunç bir rakam. Her şeyde Avrupa örnek alınırsa böyle olur. Maalesef aile bağları diye bir şey kalmamış. Dini bayramlarda bile bir araya gelemiyorlar.
Neden böyle ayrılıyorlar? Doyumsuzluk mu oluyor?
Maneviyat yıprandı. Eğer cennet gibi bir hedefin yoksa parasız bir adama niye katlanacaksın? Hayatı dünyadan ibaret görüyorsan sakatlanan, ömür boyu sürecek olan hastalığa sahip olan birine neden katlanacaksın? Manevi bir destek olursa insan ilişkilerini çok uzun yıllarca ele alır. Birliktelik sözleşmesini sonsuz olarak imzalayanlar ona göre fedakarlık gösterir.
Birliktelik uzun olursa vericilik köklü olur. Dünya ile sınırlarsan hayatını, dünya hayatında ne kadar çok kazanırım, eğlenirim, ne kadar çok üstün nitelikli insanlarla beraber olurumun hesabını yaparsın. Birlikteliğini sonsuzluk olarak ele alırsa, ailede yapılan her şeyin ibadet olduğu,, aile için kazanmak cihad yapmak gibidir. Erkek ile kadın arasındaki tatlı muhabbeti melekler bile dinler. Bir erkek eşine sevgiyle bakınca günahları dökülür. Bu sözler insanları evliliğe götürüyor. Kişinin harcadıkları arasında en hayırlısı ailesine harcadıklarıdır. Peygamberimizin bir sözü vardır. "Allah'ın en sevmediği helal boşanmaktır" Sabredip geçinme yöntemleri bulunmaz mı?
Empati devreye mi girmeli?
Girmeli ama ondan önce tanıma gerek..
İSTEYEN 40 SANİYEDE TANIR
Tanıma için ne gerek?
Flört yanlış. Sevdiğini kendi gözünle tanıyamazsın. Ona ikinci bir kişinin gözüyle bakacaksın. Evlenmek istediğimiz kimsenin komşuları, arkadaşları, akrabaları ne diyor hakkında? Sevdiğimiz neleri okuyor, nelere ilgi duyuyor, olaylara nasıl tepki veriyor, bunlara bakmalı. Hayat hep romantizm değil ki. Her şeye "Evet" deniyor. O olmaz. İnsan nasıl bir varlık? Birkaç aşama takip edilmeli. İnsanı tanımak, kadını ve erkeği tanımak.. Ona ait nitelikleri tanımak. İnsan gözümüzün önündedir. İnsanlar yargılanmaktan sürekli emir almaktan hoşlanmaz. Neden o zaman eşine aynısını yapıyorsun ki? "Kadınlar muammadır, tanınmaz, 40 yıllık evliyim sağı solu belli değil" derler. Tanımak istemezsen tanımazsın, ama tanımak istersen 40 saniyede olayı çözersin.
ÇOCUK BAKIMI ERKEĞE BIRAKILSA ÖLDÜRÜRLER
Kadınlar da "Erkekler anlaşılmaz" diyor ama..
İnsan beynini inceleyen bilim adamları kadınların beyninin sağ lobunun, erkeklerin de sol lobunun geliştiğini söylüyor. Kadınlar duygusal yaklaşıyor erkekler de akılcı ve gerçekçi bakıyor. Bu kadar basit. Evlendiğimde eşim "Salon nasıl olmuş?" derdi. Ben de "Ne nasıl olmuş?" derdim. "Eşyaların yerini değiştirdim" derdi. "Öyle mi, yemek hazır mı?" derdim. Bunu birkaç kez tekrarlayınca kafama "dank" etti. Burası ev cumhuriyeti. Başkanı da kadın. Burası onun için çok önemli. Daha sonraları "Bu çiçek buraya iyi durmuş, sehpanın yeri harika olmuş" demeye başladım. Kadınlar ayrıntıları düşünmek için yaratılmış. Mesela diyorum ki "Kütüphanedeki örtülerden dolayı kitap almak zorlaşıyor, kaldırır mısın?" Onaylıyor. Bir hafta sonra bakıyorum yine aynı şey oluyor. Ne yapayım, onun dünyası öyle. Mesela çocuğunuzu okula götüren eve getiren servis gelmemiştir. Kadın telaş eder, erkek de "Merak etme trafik vardır" der. Biri akılcı düşünür biri duygusal bakar. Neden kadınlar şiiri, çiçeği önemsiyor? Çünkü duygusal, öyle yaratılmış.
Sonuçta annelik iç güdüleri var..
Anne o.. Çocukların bakımı erkeğe bırakılsaydı biz öldürmüştük onları. Çocuk gece ağlar kadın hemen uyanır, erkek uyur gider. "Bir elmanın iki yarısıyız" derler. Biri duygusal biri rasyonel. Birbirini tamamlıyorlar. Elbette biri olumsuz düşünecek. Koruma güdüsü ile "Acaba şu mu?" diyecek, evin tadını düzenleyecek. Erkek evdeki süsten anlamaz. Kadın erkeğe hanım arkadaşına davranır gibi değil, erkek de kadına erkek arkadaşına davranır gibi davranmayacak. Bazı kadınlar var mantıksal olur. Cıvıl cıvıl olmalıdır. Eşinin kendine has özellikleri neler onları da bilmek gerek. Neleri önemser bakmak gerek. Biraz zaman ayırıp tespitlere göre eşimize davranmalıyız.
FEDAKARLIK ŞART
Artı ve eksi yönlerini yazsak işe yarar mı?
Yarayabilir. Ama bizim hatamız şurada, her gün gördüğümüz şeyi kanıksarız, görmekte tanımayı ayıramayız. Edebiyatçılar mesela farklı bakar. Aynı gün aynı saatte Emirgan'a bir edebiyatçı ile sıradan biri geçer. Bakışlar farklı olur. Edebiyatçı farklı anlamlar çıkarır. Eski anılara gider gelir, tasvir eder. Öbürü de "Ben de oradaydım böyle anlamlar çıkarmadım" der. Yani eşimize her gün yeni gördüğümüz ilginç bir eser gibi bakmalıyız. Sıradan değil. Tanımak için çalışacağız. Başarabilirsek göreceğiz. Beklentileri önemsemeliyiz.
"Seni tanıdığım güne lanet olsun" diyerek bir tartışma başlıyor. Hanım gitse annesinin evine, erkek de gitse farklı bir yere.. Birkaç günlük ayrılık iyi gelir mi bu tür ilişkilere?
Eğer kısa ayrılıklarda insan geçmişin muhasebesini yapar kendisini geliştirmek için bir şeyler yaparsa, kararlar alabilir, düşünebilir, jestler geliştirebilirse yararlı olur. Bunu yapmayıp evden nasıl gittiyse öyle gelirse hiç bir şey olmaz. Fedakar olmak lazım. Kadınlar en çok erkeğin dışarıdan geldiğinde hemen kendisini eşiyle ilişkili olmayan alanlara atması. Uyur, televizyona gömülür.. Neden böyle yapıyorsun diye sorduğumda, "Sabah erken çıkıyorum, işe gidiyorum, yorgun oluyorum" diyorlar. "Acil iş varsa 2 saat daha kalmalısın" derlerse ne yaparsın diyorum. "Ailem için çalışıyorum, kalırım" diyorlar. Eşin de 5 dakika bana ayır, hal hatır sor diyor. Sonra ne yapacaksan yap diyor. Ne olur ki zaman ayırsan biraz. Erkekler de eve girdiklerinde hal hatır soralım diyor, "Benim çalışmak, sıkıntımı dikkate alsın" diyor. Biraz uzanayım, duş alayım diyor. Sonra onunla geçireceğim zamanı daha nitelikli geçireyim diyor.
Bir de “dır dır” yapan kadınlar var..
Kendi elimizle kendimize problem yaratıyoruz. Erkek paylaşmak için uğraşsın, kadın da beklentilere yanıt versin. Erkek dinlenmek isteyebilir. Anlayışlı olmak şart. Birbirinin işlerine sınırlı derecede saygı duymalılar. Nitelikli beraberlik dediğimiz alanda paylaşımlar da olmalı.
AYRILANLAR BİRLEŞİYOR
Evlenmeden aşık olunmaz mı?
Olunur. Az da olsa evlendikten sonra kendisine aşık eden kadın ve erkekler de vardır. İnsanların neyine aşık oluruz?
Güzel gülüyordur, yemek yemesini beğenir. İlk olarak fizikseldir. Sonra ailesine, eğitimine bakar..
Birbirini ölümüne seven herkesin hepsi güzel mi, yakışıklı mı?
Hayır değil
Demek ki beynini seviyoruz insanın. Sevgiye ihtiyaç olan durumda bir el uzanmıştır. Bu tür davranışları olanları severiz. Onun yaratılışını kaşını gözünü farklı yapmasına gerek yok. Tüm aşıklar güzellerden mi oluşur?
Geçinmeyi, paylaşmayı bilmeyenler didişir. Ömür Boyu Aşk'ı okuyanlar ayrılırken yeniden birleşiyorlar. Yine bu kitabı okuyarak en az bin tane boşanma davasından vazgeçilmiştir. Kitabımızı okuyarak 18 ay birbirinden ayrı yaşayan bir çift yeniden birleştiler.
Ne kadar güzel..
"Hatalarımı anladım, yeni bir hayat kuralım" demişler. Eşinin ayrı yaşadığı eve gitmiş adam. 12 ayda görmediğim iyiliği bir günde gördüm diyor. Değişen neydi? Birbirlerini tanıdılar, beklentileri gördüler.. Empati kurdular.
65 yaşında bir amca geldi. Kitabınızı ağlayarak okudum, eşimden ayrıldım. Bu kitap 30 yıl önce olsaydı boşanmazdık dedi. Şimdi bir kamyonet alacağım içine kitabı dolduracağım satacağım dedi. Böyle o kadar çok örnek var ki..
Yaşadığım çok örnek var. Gelen tepkilere çok duygulanırım. Bir çift mesela 10 aydır ayrıydı. O zamanlar ailelerle bire bir görüşüyordum. Erkekle de kadınla da görüştük. Kitaplarımızı da okuttuk. Hemen birleşmediler ama gezdiler, ikramlar hediyeler derken, 10 yaşlarında bir erkek çocukları var. Bir gün yemekte çocuk "Baba sen anneme yeniden aşık mı oldun?".. Bunun gibi olaylar oluyor ve ben çok mutlu oluyorum. Birleştile sonrasında. Sonra geldiler ziyaret ettiler, "Birleştik biz" dediler. Bu çok güzel bir şey. 100 bin boşanan ailelere benzer kitaplar ulaşsaydı ayrılmazdı.
ERKEĞİN ALDATMA HAKI YOK
"Eşim çok sıkıyor" diyen erkekler aldatabiliyor da..
Kadın neden eleştirir? Beklentilerine yanıt alamıyordur. Beklentileri, paylaşmıyorsa, eleştiriler başlıyor. “Dır dır” lafına çok kızarım, kadınlara hakarettir. Beklentilerine imkan ölçüsünde cevap verdiğimize inanıyorsak, gücümüz yetmiyorsa ailesiyle konuşup halletmeye çalışacağız. Erkeğin aldatma hakkı yoktur. Bayan olsun erkek olsun ayrılır yoluna devam eder. Evli olarak aldatmak insanlığın en büyük iğrençliklerden biridir. Yuvaları kurtarmak istiyorum ben. Amacımız bu. Ama iki taraf da elinden geleni yapmalı..
Bakımlı olmak şart değil mi?
İki taraf için de geçerli. Adam sigara içiyor, pis kokuyor.. Ben dayanamazken eşi nasıl dayansın? İnsan temizliğine, kıyafetine, kilosuna, esprisine, tebessümüne, ahlakına dikkat etmeli. Güzellik budur. Eşinize güzel olun. Bazıları vardır güzel değildir ama herkes sever. Esprisi bol olur, sevecen biridir. Hatta çirkindir bile ama davranışı iyidir. Eşi için de böyle davransa fena mı olur? Şiirler yazsa eşine, şarkılar söylese kötü mü olur? Her iki taraf da birbirinin ailesine saygılı olmalıdır. Güzel geçimi sağlar. Onların duası bereketi getirir. Onların duasını alınca bereketli geçer günlerimiz. Herkes kendine baksın. Gerekirse tıbbi olarak baksın. Ellerinden geleni yapsınlar, her şey çözülür.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
İster aralarında sorunlar olsun isterse bir şey olmasın aileyi, ilişkileri konu alan kitaplar okusunlar. Bu konudaki bilgilerini geliştirsinler. Koruyucu hekimliklerden yardım alabilirler. Avukata gitmeden önce bir aile terapistine gitsinler...