Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

<< ÖLÜM GELMEDEN !!! << (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: << ÖLÜM GELMEDEN !!! <<

Beni Tabutuma Koydular...

Küçüklügümden beri dar yerlerden SIKILIR ve buralardan adeta feryat ederek kaçardim. Daha sonra bunun bir hastalik oldugunu anlamis fakat bu illeten bir türlü kurtulamamistim. Halbuki o dar mekanlara simdi ister istemez girecektim. Beni sarip sarmalamislar ve uzunca bir tabuta yerlestirmislerdi. Çevremde dolasanlarin seslerini gayet iyi duyuyor ve gözlerim kapali olmasina ragmen, her nasilsa onlari görüyordum. "Genç yasta öldü, zavalli; halbuki yapacak ne kadar çok isi vardi" diye konusuyorlardi. Gerçekten bir çok isim yarim kalmisti. Mesela ogluma iyi bir is kuramamis, araba ile televizyon taksitlerini henüz bitirememistim. Büyük bir firma kurup dostlarima o firma da toplamak ta artik hayal olmustu. Kis çok yakin oldugu halde odun kömür isini haledememis ve çatinin akan yerlerini aktaramamistim. Birden kulaklarimi çinlatan bir sesle irkildim. Sanki mikrofon ile söylenen bu ses beynimin en ücra köselerinde yankilaniyor ve "geçti artik, geçti" diyordu. Içimden keske geçmemis olsa diyordum. Nereden basima gelmisti bu kaza bilmem ki? Halbuki nekedar iyi araba kulanirdim. Olup bitenleri anlamaya çalisirken, dostlarimin çevremi sardigini üzerimi örtmek için tabutumun kapagini kaldirdiklarini farkettim. Avazim çikti kadar bagirmak ve çirpinmak istedigim halde, ne kipirdaya biliyor ne de bir ses çikarabiliyordum. Biraz sonra koyu bir karanlik içinde kalmis ve gözlerimi tabutun tahtalari arasinda sizan isiga çevirmistim. Dehset içinde "AMAN ALLAH'IM" dedim ne olacak simdi halim? Biraz sonra omuzlara kaldirilmis ve sallana sallana götürülüyordum.

Disarida ki sezlerden yagmur yagdigi belli oluyor ve su damlalarini sesi tabutumun gicirtisina karisiyordu. Cenaze Namazi için camiye gidiyor olmaliydik. Cami deyince hatirima gelmisti. Çok yakinimizda olmasina ragmen nedense birtürlü elim deyip de gidememistim. Ama 50 yasina gelince namaza baslayacak ve herkesin sikayet ettigi kötü aliskanliklarimi terk edecektim. Ah su kaza olmasaydi ileride ne iyi insan olacaktim.

Daha önce duydugum ses "Geçti artik geçti" diye tekrarladi. Biraz sonra namazim kilinmis ve imam efendi meftanin nasil bir insan oldugunu sordugunda ben cemaatin arasinda 8-10 kisinin bu soruya cevap vermedigini gayet iyi biliyordum. Evet bu insanlarin haklarini yedigimi biliyordum. Fakat bu kaza olmasaydi onlarin gönlünü alacak ve yaptigim hatalari telafî edecektim. Camide ki isimiz bitikden sonra tekrar omuzlara kaldirilmistim. Tabutun egik bir sekilde tasinmasindan mezare giden yokusu tirmandigimizi anliyordum. Siddetli yagan yagmurda çatlaklardan içere girerek kefenimi yer yer islatigini farkindayim. Bazi konusmalari duyuyordum. Dostlarimin bir kismi piyasadaki durgunlukdan bahsediyor, bir kismi ise geçen aksam televizyon da oynayan kovboy filmi methediyordu. Tabutumu tasiyiyan bir digeri ise digerine söyle diyordu:"Tam ölecek günü buldu rahmetli, sirilSIKlam olduk birader", duyduklarim galiba yanlis olmaliydi, yoksa bunlar uykularimi onlar için feda ettigim dostlarim degilmiydi? Yolculugum bir müddet sonra bitmis ve tabutum yere indirilmisti. Kapak tekrar açildi ve gücsüz vücudumu kucaklayan birkaç kol beni dibinde su birikmis olan bir çukura dogru indirdi. ("AMAN ALLAH'IM" Bu kabir degilmiydi? O ana kadar buraya girecegimi neden düsünmemistim?) Sessiz feryadimi kimse duymuyor ve dostlarim, kalin tahtalar ile üstümü kapatmak için adeta bir birleriyle yarisiyorlardi. Tekrar zifiri karanlikda kalmis ve bütün zerrelerim ile dua etmeye baslamistim.

... Ya Rabbim birkere firsat daha yokmu, senin istedigin gibi bir kul olayim. Daha önce duydugum söz tekrarliyordu: "Geçti artik geçti" Vücüdumu örten tahtalarin üzerine kürekle atilan topraklarin çikardigi ses gök gürültüsünü andiriyor, bütün benligimi sariyordu. Son bir gayret ile yerimden firlayarak gözlerimi açtim. Odamdaki rahat yatagimda yatiyor fakat korkunç bir kabûs görüyordum. Bitisik dairede oturan doktor arkadasim bas ucumda oturuyor ve "Geçti artik geçti" diye tekrarliyordu. Kendimi toparlamaya çalisarak YARABBI sana bütün zerrelerim adedince sükürler olsun. Iyi bir kul olamak için ya firsat vermeseydin. Pencereyi açipda baktigimda yanimizdaki cami adeta "Geç kalma gel" diye sesleniyordu...

- "Kapilma bu dünyanin bir anlik hevesine. Hepsi verilse ayrilacaksin yine"

- "Hayat bir uykudur ölünce uyanir insan. Sen erken davran ölmeden önce uyan...."

BİR TANE DE BEN YAZAYIM DEDİM SİYAH BEYAZ YAZINIZDAN ÇOK ETKİLENDİM neyse ki arada hatırlatmalar yapılıyor S.A :(:(:(
 

ravzanuru

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
190
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: << ÖLÜM GELMEDEN !!! <<

S.A

Eşkiyayı Kurtaran Namaz

Eşkiyalar pusuda bir kervanı bekliyorlardı. Fudayl bin Iyâd, bir ağacın altında ibâdetle meşguldü. Kervancılardan biri, kervanın sarıldığını görünce kervandaki bütün altınları topladı. Kenarda birinin namaz kıldığını görüp yanına gitti. Namaz kıldığı için onu emin görüp, (bunları sana emanet ediyorum. Sonra gelir alırım.) dedi. Fudayl (şuraya koy!) dedi. Sonra kervanın yanına döndü. Eşkiyaların kervanı soyduklarını, üzerlerinde bulunan diğer malları aldıklarını gördü. Kervan yoluna devam edecekti. O şahıs, altınlarını almaya geldi.Namaz kılanı eşkiyaların yanında görünce, onların reisi olduğunu anladı. İçinden (Eyvah kuzuyu kurda emanet etmişim) diye düşünürken eşkiyaların reisi (Altınlarını koyduğun yerden al!) dedi. Adam altınlarını noksansız koyduğu yerden aldı. Gözlerine inanamadan sevinerek gitti.

Eşkiyalar sordu:

-Reis, altınları niye verdin?

-Bu adam beni iyi bir kimse sanıp altınları bana emanet etti. Emânete hıyanet olmaz.

Namazla eşkiyalık birarada yürümez ya namaz, kötülüklerden el çektirir, yahut eşkiyalık namazdan alıkoyar. Cenâb'ı Hak, doğru namazın bütün kötülüklerden alıkoyacağını Kur 'an-ı kerimde haber vermektedir. Fudayl da, kıldığı namaz bereketiyle eşkiyalıktan, kötülüklerden el çekip hidâyete kavuşmuş ve evliyânın büyüklerinden olmuştur.

SİYAH,BEYAZ KARDEŞİM ALLAH RAZI OLSUN EMEĞİNE SAĞLIK .AHH HAFİZE ANNEM SENİN DE GÖNLÜNE SAĞLIK.PAYLAŞIMLARINIZA YORUM YAZMAK VE KATILMAK BİR ŞEREF.
SELAM VE DUA İLEB)B)B)
 

ravzanuru

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
190
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: << ÖLÜM GELMEDEN !!! <<

OKUYUN NOLURR
KÜÇÜK HAFIZ KIZ
İlkokulu bitirip kursa gelmişti. Ailesi kendi isteğiyle geldiğini
söylemişti. Kayıt için adını sorduğumda, hiç de çekinmeyen bir tavırla
Fatma dedir. Ve ekledi: Eğer hafızlık yaptırmazsanız kaydolmak
istemiyorum.Böyle tehdit edercesine konuşması onu yaşından daha olgun
gösteriyordu. Tebessümle: Korkmayın küçük hanım, siz isteyin, hafız da
yaparız, hoca da...
O küçük gözlerinin içi parıldadı birden. Annesi, Hoca hanim kusuruna bakma
hele sen, ille de hafız olacağım der de, baksa bir şey demez. Bizim köyün
hocasından duymuş. Peygamberimiz (sav), hafız olanlara Cennette taç
giydirilecekmis demiş herhalde. Siz daha iyi bilirsiniz ya, köylü kafası,
biz de bu kadar duyduk anladık. Bu da çocuk iste.
Tabi teyze ne demek, keşke herkes sizin gibi duyduklarından etkilense de
teslim olsa. Siz hiç merak etmeyin, kızınız önce Allaha sonra, sonra bize
emanet. Kadıncağız elime yapıştı öpecekken geri çektim, utandım. Tuttum,
ben onun elini öptüm. Gözleri yaşardı. Hoca hanim bu eller, gözler hep
günahlı, asıl sizinkiler öpülmeye layık.Estağfirullah teyzer dedim,
ahrette belli olur.Bu konuşmadan sonra kaydığını yaptığımda Fatma
Erzurumlu olduğunu öğrendim. Bir an düşündüm, Küçük, nasıl kalacak bu kadar
buralarda.

Zaman ilerledikçe Fatmarnın edepli tavırları daha da çok etkiledi beni.
Azimliydi. Geceleri uykusunun arasında ayetleri sayıkları görüyordum çoğu
kez. Böyle devam ederken, arada bir bana gelip soru soruyordu. Bir gün,
Hocam, hafız olmak için Kuran-ı bitirmek mi lazım? diye sordu. Ben de,
Tabii ki, hepsini ezberleyeceksin ki hafız adını alacaksın.Bu cevabıma çok
üzülmüş gibiydi. Bir şey demek istiyordu sanki. Teşekkür etti ve döndü
arkasına gitti. Derslerim arasında onlara sürekli Kuran ezberlemekle isin
bitmeyeceğini, mutlaka içindekiler uygulamak gerektiğini hatırlatıyordum.
Talebelerden biri, Hocam dedi, Fatmanın annesi ona abdestli olmayanın
hafızlara dokunamayacağını söylemiş, doğru mu? diye sordu. Çok ilginç
doğrusu. Maşaallah dedim. Osmanlı zamanında atalarımız Kuran-a ve
Hafızkıymet verdiklerinden öyle yaparmışdedim. Çok hoşlarına gitmişti
bu iş. Hepsi adeta kendilerini ulaşılması zor, kasa içindeki altın gibi
görüyorlardı. Görsünler dedim içimden, bu yasta buralara gelmişler. Allah
in kelamını ezberliyorlar, onlara fazla görmem bunur.
Bu arada Fatma ara sıra rahatsızlanıyor ve revirde yatıyordu. Zaman geçtikçe
Fatmarnın morali ve sağlığı daha da çok bozuluyordu. Bir gün dersini iki kez
aksatınca sordum.Ne oldu yoksa, anneni mi özledin?Hayır dedi. Neden
moralin bozuk? Çok fazlada hasta oluyorsun dedim. Yanlış anlamayın, inanın
ki annemi özleyip de gitmek istediğim yok. Burayı çok seviyorum. Allahımdan
çok korkuyorum. Buraları terk edersem bana ahrette hesabını sormaz mı? Bir
şey diyemedim. Suçlu gibi hissettim kendimi.
O küçük kalpte bu ne imandı Ya Rabbi!..
Onu hayranlıkla izliyordum. Bir gün çok rahatsızlandı. Doktora götürmek
zorunda kaldık. Bir çok tahlillerden sonra arkadaşım olan doktor hanim,
Hoca hanım derhal bu talebeyi ailesinin yanına gönder dedi. Şaşkınlıkla:
Neden? diye sordum. Bana, Belki üzülecek, hatta inanmayacaksın, fakat bu
talebe kanser dedi.
Adeta başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Sanki her tarafımı şefkat
sarmıştı. Hasta haneden ayrılırken Fatmar ya hiç bir şey diyemedim. Oysa
anlamış gibi bana sorular sorup dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu. Kulağıma
eğilerek Hocam dedi, Azrail insanların canını alırken nasıldır?
Ağlamamak için kendimi zor tuttum, Güzel bir surettedir, mümin kullara
dedim. Sevindi, sanki mırıldandı:Belki hafız olamam, ama Elhamdulillah
mü minim dedir.
Simdi anlamıştım, bana önceden sormuş olduğu soruyu. Demek ki hastalığını
biliyordu Hafız olmak için Kuran-i bitirmesi gerektiğini söylediğimde,
neden üzüldüğünü simdi anlamıştım. Birkaç gün sonra eşyalarını hazırlamaya
başladık. Çünkü dayanılmaz acılar içinde olduğunu görüyorduk. Evine gitmesi
gerekiyordu. Ailesi geldi. Fatma yanıma gelerek, Bana kızmadınız değil mi?
Eğer söyleseydim belki kursa almazdınız.Ne demek? Nasıl kızarım sana?
dedim. Hem sonra sakin üzülme hafızlığımı bitiremedim diye. Bu yola girdin
ya, Rabbim seni hafızlar zümresinden yazmıştır insaallah. Öyle sevindi ki,
sarıldı boynuma: Gerçekten ben simdi hafız sayılırmıyım? Anne bak, duydun
değil mi?
Ya Rabbi bu ne aşktı!..
Rabbimin hikmeti tecelli etse de iyi olsaydı su Fatma, ne güzel bir kul
olurdu. Böylece Fatmayı gözyaşları ile Erzuruma uğurladık. Çok geçmedi.
Bir iki hafta sonra ailesi ağırlaştı haberini verdi. Bu bir iki hafta içinde
ondan iki mektup almıştım. Bana hep hafızlık tacını merak ettiğini.
Rüyalarına bile girdiğini yazıyordu.
Bir gün sabah namazından sonra telefon çaldı. Fatmanın annesiydi karşımdaki
ses. Ağlamaklı bir sesle, Hoca hanım Fatmayı uğurladık. Rica etsem bir
hatim okurmusunuz?deyince ben de dayanamadım ağlamaya başladım. Annesi
beni teselli edercesine telefonu kapatmadan,Size ölmeden önce sunu
söylememi istedidedi hıçkırarak: Anneciğim hocama söyle, Azrail
söylediğinden de güzelmiş.

-Ey Rabbim; senin kelamın için yanıp tutuşan, yoluna yapışıp kelamına
sımsıkı sarılan kulunu, sen son nefesinde yalnız bırakır misin hiç?

HAFİZE ANNEM ALLAH RAZI OLSUN.BU PAYLAŞIMDA BEN KÖTÜ OLDUM ALLAHIM YAPTIĞIMIZ İLİMLERLE ALİM OLMAYI NASİP ETSİN.BENDE HAFIZIM İNANIN NEFSİME HOŞ GELMESİNDE RABBİME SIĞINIRIM.HAKKIYLA AMİL OLABİLMEK NASİP ETSİN ALLAHIM.TÜM HAFIZ OLACAK KARDEŞLERİME RABBİN EN KISA ZAMANDA TATTIRSIN BU ZEVKİ İNŞALLAH.
SELAM VE DUA İLEB)B)B)
 

takan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
1,377
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: << ÖLÜM GELMEDEN !!! <<

ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM.

 

ravzanuru

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
190
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: << ÖLÜM GELMEDEN !!! <<

S.A

ALLAH RAZI OLSUN PAYLAŞIMINIZ İÇİN.
BENDE KATILABİLİRMİYİM?

''NAMAZ''

ADAM,bineceği ototbüsün kalkmasına bir saatten fazla bir süre olduğu için,terminal kolidorlarını arşınlıyordu.Ellerini yıkamak üzere biraz ilerideki mescide yanaştığında,ş,iş tulumları giyinmiş bir genç ona doğru gelerek:
_Herhalde namaz kılacaksınız!.dedi.Abdest alma yerimizde mevcuttur.
Adam,elindeki sıgaranın külünü delikanlının ayaklarının dibine silkelerken:
_Sen herhalde görevlisin!.diye diklendi.Ne iş yaparsın burda?
Delikanlı, köşedeki süpürgeyi gösterip:
_Temizklikçiyim efendim!.diye kekeledi.Lavabo ve tuvaleti temizliyoru.
Adam onu alaycı bir gözle süzerken:
_Ben namazı senin gibi çulsuzlara bıraktım!.dedi.bu iş size öyle yakışıyorki!..
Temizlikçi genç,adamın hareketine aldırmayacak kadar olgundu.Fakat namaza karşı yapılan bu hareket canını çok sıkmıştı.Vereceği cevabı bir süre düşündükten sonra ,susmayı tercih ederek işine döndü.
Adam,mağruru adımlarla uzaklaşırken,başının döndüğünü hissetti.Sırtından çıkartarak koluna aldığı kaşe paltonun ağırlığınıda,sanki ilk defa fark ediyordu.
Biraz önce yediği iki porsiyon kebap,herhalde tansiyonunu yükseltmiş ve kendisini halsiz bırakmıştı.Bir kaç adım daha attığında,aniden fenalaşarak diz üstü çöktü.
ALLAH tanki paltosu,ondan önce yere serilmiş ve yeni aldığı takım elbisesinin kirlenmesini önlemişti.Adam, çömelmiş vaziyette olmasına rağmen fırıldak gibi dönen başını yere dayıyayark bir müddet dinlendi ve doğrulduğunda , aynı rahatsızlığı duyarak hareketini tekrarladı.fakat,başkaları tarafından görülmüş olamaktan endişe ediyordu.Bunun için yerden başını kaldırıp sağa sola bakındığında,terminalin çaycısı bir gençle karşılaştı.
Çaycı onu saygıyla selamlayıp:
_ALLAH kabul etsin bey amca!. dedi.Ama kıble biraz daha sağa doğruydu.dedi.

yaaaaaaaaaaa işte

SELAM VE DUA İLEB)B)B)
 

siyah_beyaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Eyl 2006
Mesajlar
2,656
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: << ÖLÜM GELMEDEN !!! <<

ALLAH HEPİNİZDEN RAZI OLSUN ....
TEŞEKKÜR EDERİM, SAĞOLUN ...B)B)B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
RE: << ÖLÜM GELMEDEN !!! <<

siyah_beyaz yazdı:
Ölüm Gelmeden!..

"-Hadi; Allâh sağ sâlim varmayı nasip etsin. Acele edin otobüs kalkacak! Bizi varır varmaz arayın olur mu?"
"-Meraklanmayın, ararız."
"-Kübra, hadi biraz acele et; annenle vedâlaş da geçelim yerimize artık."
"-Güle güle!.."
Eller sallandı ardımızdan. Kimse ağlamamıştı sözde… Âilemizi ve o güzel tatili arkada bırakmak bize de zor gelmişti. Ağlamamak için birbirimize bakmıyor, kazara bakarsak da sebepsiz gülüyorduk. Bir yanda, âileden ayrılmanın üzüntüsü; diğer yanda, arkadaşlara ve hocalarımıza kavuşacak olmanın sevinci…"
Konuşmaya ilk Kübra başladı:
"-Şoförün arkasındaki koltuk olduğu iyi olmuş. Etrafı seyrederek gideriz."
"-Keşke daha erken saate bilet bulabilseydik."
"-Niye ki?"
"-Niye olacak, o zaman üç değil iki namazı otobüste kılardık. Az sonra öğleyi kılarız inşâallâh; ikindiyi de bir dinlenme yerinde. Durursak tabi…"
Çok geçmeden öğle ezanı okundu. Biz de oturduğumuz yerden namaza durduk. Selâm verdiğimde yan tarafta oturan iki adam bize bakarak konuşuyor ve gülüyorlardı. Belli ki otobüste namaz kılmamız komik gelmişti onlara. Bizimle alay etmelerinden son derece rahatsız olmuştuk. Ama yine de ses çıkarmadık. Bizi rahatsız eden tek husus da bu değildi. Hemen önümüzdeki şoför sigaranın birini söndürüp, diğerini yakıyordu. İnsanın hiç mi temiz havaya, oksijene ihtiyacı olmaz? Ama şoförün yoktu işte! En sonunda dayanamayıp muâvini çağırdık:
"-Lütfen bakar mısınız? Şoför bey mümkünse sigarasını söndürüversin; dumandan yolu göremeyecek neredeyse. Hem biz burada dumandan boğuluyoruz!.."
"-Kusura bakmayın bayanlar ama şoför bey uyumamak için içiyor. Dünden beri yolda; yerine geçecek şoför vefât etmiş. Ama meraklanmayın Ankara'da şirketimizin bir başka şoförüyle yer değiştirecek."
"-Neyse canım, içsin sigarasını şoför bey." dedik.
Zaman ilerliyor, sigara gidip kahve geliyor, kahve gidip çay geliyor ve şoför yola devam ediyordu. Nihâyet üç saatin sonunda dinlenme yerine vardık. Dinlenme vaktimiz nihâyet bulup tam yola çıkacaktık ki; ikindi ezanı okunmaya başladı.
Kübra:
"-Namazı kılalım mı hemen?" diye sordu.
"-Kılalım, yoldayız, ne olur ne olmaz." dedim ve tam tekbir alacaktım ki; yan taraftakiler yine bize bakarak konuşup gülmeye başladılar. Sinirim bozuldu, ellerimi geri indirdim. Kübra namaza durmuştu. Yan taraftakiler, o eğildikçe:
"-Bak şuna ya. Bak bak iki büklüm oldu." deyip alay ediyorlardı.
Sonunda Kübra da dayanamayıp selâm verdi.
"-Ya Nezihe abla dişlerimi sıkıp, içimden adamlara bağırıp çağırırken namaz kılamıyorum işte. Sinir oldum!" dedi.
"-Dur biraz. Muâvini çağırıp bir sonraki dinlenme yerini öğrenelim. Namaz geçmeyecek gibiyse orada kılarız."
Hemen sonra hostesi çağırıp, otobüsün bir sonraki dinlenme yerini sordum. Dinlenme için duracağımız yerin iki saat uzaklıktaki Ankara olduğunu; orada yarım saatlik istirahat verileceğini öğrendik. Namazımız geçmeyecekti ama bir ihtimal kerâhate girebilirdi. Biz de:
"Allâh yardım eder." deyip, namazı oraya varınca kılmak üzere tehir ettik.
***
Şoför artık iyice yorulmuş olacak ki, bir an önce Ankara'ya varmak için sollama üstüne sollama yapıyordu. Bir kamyon konvoyuna takıldık. Ne zaman karşı şerit boşalsa bizim otobüs sollamaya başlıyordu. Yine hızla kamyonları solluyorduk. Hemen önümüzde başka bir yolcu otobüsü de kamyonları sollamaya başladı. Bir, üç, beş, derken önümüzdeki otobüs birden sağ şeride, iki kamyonun arasına girip bizi karşıdan gelen bir tırla burun buruna bıraktı. Birden çok büyük bir gürültü koptu. Gözlerimi açtığımda asfaltta yatıyordum. Doğrulup ayağa kalktım. Kübra da ayaktaydı ve müthiş şaşkındı. Daha sonra diğer yöne doğru baktım. O da ne?.. İkimiz de hâlâ yerde yatıyorduk ve kanlar içindeydik!..
"-Kübra!!!" dedim hayretle.
"-Nezihe abla söylesene neler oluyor?!."
"-Sus Kübra, sus!.."
Şaşkın şaşkın bakınırken yanımıza hiç tanımadığımız iki kişi yaklaştı:
"-Ah kızlar ah! Keşke ikindileri hemen kılsaydınız. O zaman hem namazınızın sevâbını, hem de alaylara rağmen namazınızı kılmış olmanın sevâbını alacaktınız. Dîninizi yaşama husûsunda alaya alınmak gibi çok ufak bir sıkıntıyla imtihan edildiniz. Bir de sahâbenin çektiklerini hesab edin!.. Keşke sahâbe gibi davranıp nefsinizi aşıp vazgeçmeseydiniz. Îmânınız, kendi gururunuzu yenseydi. Haydi gidiyoruz, öyle şaşkın durmayın, hadi…"
"-Nereye?!." dedik, ikimiz birden.
"-Son bir fırsat size bu. Namaz kılmaya…" dediler.
***
İrkilerek uyandım. Otobüs durmuştu. Hemen saatime baktım; işe bakın ki, kerâhatin girmiş olması gerekirken, batıya gittiğimiz için onbeş dakika daha vaktimiz vardı. Kübra hâlâ uyuyordu.
"-Kübra hadi uyan! Ankara'ya gelmişiz." dedim.
Gözlerini birden açıverdi. Sanki hiç uyumamış gibi kalktı ve:
"-Nezihe abla, çok garip bir rüyâ gördüm. Son bir fırsatımız var, vakit geçmeden kılalım ikindilerimizi…" dedi.
Hayatımızın her ânı bize verilmiş bir şans, tanınmış bir fırsattır. Bunu hesâb ederek hayatımızın her ânını amel-i sâlihle doldurmalıyız… Yaşadığımız şu ânın son ânımız olmadığını kim garanti edebilir ki?!.



ALINTI

Allah razı olsun kardeşim, ders alınması gereken bir kıssaydı.. paylaşıp hatırlamamıza vesile oldun.. teşekkürler.. selam ve dua ileB)
 

orion01

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2006
Mesajlar
48
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: << ÖLÜM GELMEDEN !!! <<

B)...ya huu kudretin ne kadar büyük...B)... allah(c.c.) hepinizden razı olsun.
 

siyah_beyaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Eyl 2006
Mesajlar
2,656
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: << ÖLÜM GELMEDEN !!! <<

aliye_aliye yazdı:
siyah_beyaz yazdı:
Ölüm Gelmeden!..

"-Hadi; Allâh sağ sâlim varmayı nasip etsin. Acele edin otobüs kalkacak! Bizi varır varmaz arayın olur mu?"
"-Meraklanmayın, ararız."
"-Kübra, hadi biraz acele et; annenle vedâlaş da geçelim yerimize artık."
"-Güle güle!.."
Eller sallandı ardımızdan. Kimse ağlamamıştı sözde… Âilemizi ve o güzel tatili arkada bırakmak bize de zor gelmişti. Ağlamamak için birbirimize bakmıyor, kazara bakarsak da sebepsiz gülüyorduk. Bir yanda, âileden ayrılmanın üzüntüsü; diğer yanda, arkadaşlara ve hocalarımıza kavuşacak olmanın sevinci…"
Konuşmaya ilk Kübra başladı:
"-Şoförün arkasındaki koltuk olduğu iyi olmuş. Etrafı seyrederek gideriz."
"-Keşke daha erken saate bilet bulabilseydik."
"-Niye ki?"
"-Niye olacak, o zaman üç değil iki namazı otobüste kılardık. Az sonra öğleyi kılarız inşâallâh; ikindiyi de bir dinlenme yerinde. Durursak tabi…"
Çok geçmeden öğle ezanı okundu. Biz de oturduğumuz yerden namaza durduk. Selâm verdiğimde yan tarafta oturan iki adam bize bakarak konuşuyor ve gülüyorlardı. Belli ki otobüste namaz kılmamız komik gelmişti onlara. Bizimle alay etmelerinden son derece rahatsız olmuştuk. Ama yine de ses çıkarmadık. Bizi rahatsız eden tek husus da bu değildi. Hemen önümüzdeki şoför sigaranın birini söndürüp, diğerini yakıyordu. İnsanın hiç mi temiz havaya, oksijene ihtiyacı olmaz? Ama şoförün yoktu işte! En sonunda dayanamayıp muâvini çağırdık:
"-Lütfen bakar mısınız? Şoför bey mümkünse sigarasını söndürüversin; dumandan yolu göremeyecek neredeyse. Hem biz burada dumandan boğuluyoruz!.."
"-Kusura bakmayın bayanlar ama şoför bey uyumamak için içiyor. Dünden beri yolda; yerine geçecek şoför vefât etmiş. Ama meraklanmayın Ankara'da şirketimizin bir başka şoförüyle yer değiştirecek."
"-Neyse canım, içsin sigarasını şoför bey." dedik.
Zaman ilerliyor, sigara gidip kahve geliyor, kahve gidip çay geliyor ve şoför yola devam ediyordu. Nihâyet üç saatin sonunda dinlenme yerine vardık. Dinlenme vaktimiz nihâyet bulup tam yola çıkacaktık ki; ikindi ezanı okunmaya başladı.
Kübra:
"-Namazı kılalım mı hemen?" diye sordu.
"-Kılalım, yoldayız, ne olur ne olmaz." dedim ve tam tekbir alacaktım ki; yan taraftakiler yine bize bakarak konuşup gülmeye başladılar. Sinirim bozuldu, ellerimi geri indirdim. Kübra namaza durmuştu. Yan taraftakiler, o eğildikçe:
"-Bak şuna ya. Bak bak iki büklüm oldu." deyip alay ediyorlardı.
Sonunda Kübra da dayanamayıp selâm verdi.
"-Ya Nezihe abla dişlerimi sıkıp, içimden adamlara bağırıp çağırırken namaz kılamıyorum işte. Sinir oldum!" dedi.
"-Dur biraz. Muâvini çağırıp bir sonraki dinlenme yerini öğrenelim. Namaz geçmeyecek gibiyse orada kılarız."
Hemen sonra hostesi çağırıp, otobüsün bir sonraki dinlenme yerini sordum. Dinlenme için duracağımız yerin iki saat uzaklıktaki Ankara olduğunu; orada yarım saatlik istirahat verileceğini öğrendik. Namazımız geçmeyecekti ama bir ihtimal kerâhate girebilirdi. Biz de:
"Allâh yardım eder." deyip, namazı oraya varınca kılmak üzere tehir ettik.
***
Şoför artık iyice yorulmuş olacak ki, bir an önce Ankara'ya varmak için sollama üstüne sollama yapıyordu. Bir kamyon konvoyuna takıldık. Ne zaman karşı şerit boşalsa bizim otobüs sollamaya başlıyordu. Yine hızla kamyonları solluyorduk. Hemen önümüzde başka bir yolcu otobüsü de kamyonları sollamaya başladı. Bir, üç, beş, derken önümüzdeki otobüs birden sağ şeride, iki kamyonun arasına girip bizi karşıdan gelen bir tırla burun buruna bıraktı. Birden çok büyük bir gürültü koptu. Gözlerimi açtığımda asfaltta yatıyordum. Doğrulup ayağa kalktım. Kübra da ayaktaydı ve müthiş şaşkındı. Daha sonra diğer yöne doğru baktım. O da ne?.. İkimiz de hâlâ yerde yatıyorduk ve kanlar içindeydik!..
"-Kübra!!!" dedim hayretle.
"-Nezihe abla söylesene neler oluyor?!."
"-Sus Kübra, sus!.."
Şaşkın şaşkın bakınırken yanımıza hiç tanımadığımız iki kişi yaklaştı:
"-Ah kızlar ah! Keşke ikindileri hemen kılsaydınız. O zaman hem namazınızın sevâbını, hem de alaylara rağmen namazınızı kılmış olmanın sevâbını alacaktınız. Dîninizi yaşama husûsunda alaya alınmak gibi çok ufak bir sıkıntıyla imtihan edildiniz. Bir de sahâbenin çektiklerini hesab edin!.. Keşke sahâbe gibi davranıp nefsinizi aşıp vazgeçmeseydiniz. Îmânınız, kendi gururunuzu yenseydi. Haydi gidiyoruz, öyle şaşkın durmayın, hadi…"
"-Nereye?!." dedik, ikimiz birden.
"-Son bir fırsat size bu. Namaz kılmaya…" dediler.
***
İrkilerek uyandım. Otobüs durmuştu. Hemen saatime baktım; işe bakın ki, kerâhatin girmiş olması gerekirken, batıya gittiğimiz için onbeş dakika daha vaktimiz vardı. Kübra hâlâ uyuyordu.
"-Kübra hadi uyan! Ankara'ya gelmişiz." dedim.
Gözlerini birden açıverdi. Sanki hiç uyumamış gibi kalktı ve:
"-Nezihe abla, çok garip bir rüyâ gördüm. Son bir fırsatımız var, vakit geçmeden kılalım ikindilerimizi…" dedi.
Hayatımızın her ânı bize verilmiş bir şans, tanınmış bir fırsattır. Bunu hesâb ederek hayatımızın her ânını amel-i sâlihle doldurmalıyız… Yaşadığımız şu ânın son ânımız olmadığını kim garanti edebilir ki?!.



ALINTI

Allah razı olsun kardeşim, ders alınması gereken bir kıssaydı.. paylaşıp hatırlamamıza vesile oldun.. teşekkürler.. selam ve dua ileB)

Ben teşekkür ederim, sağolun ...
Rabbim hepimizden razı olsun ... Ölüm gelmeden yapılması gereken kulluk vazifelerini yapmayı nasip etsin ...B)B)B)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt