Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ölüler işitir Diyen Alim Ve Mesheb Imamların Görüşü (1 Kullanıcı)

mucahid_tr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
47
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
selamun aleykum kardeşler


Ölüler İşitir Diyenlerin Delilleri


Ölülerin işitmediğini söyleyen Vahhâbî ve benzer düşünceleri olan kendilerine Selefîler diyenlerin görüşlerinin kaynağı olan İbn Teymiyye’nin bu konu hakkındaki görüşleri




.İbn Teymiyye Ölü İşitir Diyor:

İbn Teymiyye, sorulan bir soruya “Ölünün Kur’ân okumak zikir ve duâ seslerini işitebildiği doğrudur.” demektedir

(İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 378-379, Dârul Marife, Beyrut, tsz. İbn Teymiyye Sıratı’l-Müstakim, kabir ziyaretleri bölümü, Tercüme Pınar Yayınları, s.499, baskı: 2004

. İbn Teymiyye fetvalarında; .....ölüler kendilerini ziyaret edenleri bilirler mi, tanıdıklarından biri geldi mi anlar mı? gibi sorulara cevabında:

“Evet bilirler ve anlarlar” diyor. Daha sonra ölülerin buluştuklarını, ve dirilerin yaptığı işlerin onlara gösterildiğini bildiren haberleri yazıyor.

İbn Teymiyye, el-Fetâva'l-Kubrâ, Kıyâmet-Ahiret, sayfa, 207, Hakikat Yayınları Ahmed İbn Teymiyye

Harraninin vesikalarından İbn Teymiyye, Ölülerin kabirlerde konuştuğunu ve kendisine yapılan konuşmaları işittiklerini, söylüyor

(İbn Teymiyye Külliyâtı, c:4, s:240, 8 ciltlik, Tevhid Yayınları. (1998 )


Ölü işitmez diyenler, âyetin zâhirî manasına göre

“Sen ölülere işittiremezsin.” (Rum Suresi 52.) âyetini delil getirirlerse bir sonraki âyet'te Allâh (Celle Celalühü)


“Sen ancak imân edenlere işittirebilirsin”, (Rum Suresi 53)

demektedir. Allâh (Celle Celalühü) o zaman âyetin zâhir manasına göre mü’minlerin işittiğini bildirdi. Burada “İşitmenin”, “kabul etmek” demek olduğu buradan da anlaşılmaktadır.

“Artık şüphesiz ki sen, o (dinlediklerinden faydalanmayan) ölüler (durumundaki kafirler)e (hak ve hakikati) işittiremezsin, o (kalp kulakları) sağır (olan)lara da, (hele bir de) arka dönenler halinde kaçtıkları zaman daveti(ni) duyuramazsın.!” Rum, 52

“(Kötü tercih yaptıkları için basiretlerini bağladığımız) o körleri, (yoldan) sapmalarından çevirip doğru yola ulaştırıcı biri de asla değilsin! Sen ancak bizim âyetlerimize inanmakta olan kimselere (gerçekleri) duyurabilirsin (işittirebilirsin).

Çünkü (sadece) onlar (sürekli hakka boyun eğen ihlaslı) Müslümanlardır.” Rum, 53

“Sen ölülere işittiremezsin” demek, (Sen kâfirleri imâna kavuşturamazsın) demektir. Dirilerden maksat imân edenler kastedilmiştir. Bunun gibi nice kinâye, mecaz ifâde eden birçok âyet vardır.

Bazıları şöyledir:



“Bu sağırlara (gerçekleri) sen mi işittireceksin? Ya da (görüp görmezden gelen) bu körleri ve pek açık bir sapıklık içerisinde bulunmuş olanları sen mi hidâyet edeceksin?” (Zuhruf, 40) âyetinde kâfirler bildiğimiz kör ve sağır değiller aslında.



Ebû Mûsâ el-Eş’arî (Radıyallahu Anh)’dan rivâyet edilmiştir ki: Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Selem) şöyle buyurdu:


BU HADİS ASLINDA AYETİ AÇIKLAMAK İÇİN YETERLİ



“Rabbini zikredenle zikretmeyenin durumu diri ile ölünün durumu gibidir.” Buhârî, Deâvât: 66, 7/168



Buraya kadar zikredilen âyet-i kerîmeler ve hadis-i şeriflerden anlaşılacağı üzere “Sen ölülere işittiremezsin” (Rum, 52)

âyetinden maksat; ölüler değil, imânı kabul etmeyerek kalpleri ölü olan kâfirlerin ta kendisidir.

Ölüler işitmez diyenlerin itibar ettikleri âlimlerden biri olan


.İbn Teymiyye’nin talebesi İbn Kayyım... şöyle demektedir:

Çünkü bedenleri dağılsa da söylenenleri duyacakları bildirilmiştir. Bu durumda ölülere hitaptan maksat, bedenlere bağlı söz konusu ruhlara hitaptır.

“Kabirde olanlara sözlerini duyuramazsın.” (Fatır 22) âyeti celilesinin siyakından kâfir bir kimsenin faydasına olacak bir biçimde hayatta olanın sözünü duyamaması anlaşılmaktadır.

Nitekim kabirde bulunanlar da söyleneni işlerine yarayacak biçimde duyamazlar. (Faydalı ve işe yarayacak bir şekilde duymazlar; yani öldüktan sonra sevap ve imân elde etme yönünden işe yaramaz, ama diğer konuşmaları duyarlar.)

Ancak Yüce Allah (Celle Celalühü) ölülerin hiçbir şey duyamayacaklarını ifâde etmemiştir. Bu âyetin benzeri de şudur:

“Sen ölülere duyuramazsın, Arkalarını dönmüş kaçarken sağırlara da davetini işittiremezsiniz.”(Neml 80) Ölülerle birlikte sağırlarında daveti duymaması her ikisininde davete ehil kimseler olmadığına delildir.

Bu iki kısım insan ölü ve sağır olunca, bunlara bir şey duyurmak anlatabilmek mümtenîdir, demektir. Bu görüş doğrudur ama ölümden sonra bir ölçüde bedenle alakasını kesmemiş ruhlara kötü durumların alçaklıklarını duyurmanın imkansızlığını ifâde etmemektedir.


Ömer b. Hattab, İbn Ömer ve Ebû Talha (Radıyallahu Anh) gibi ondan fazla sahâbeden nakledildiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Bedir savaşından sonra müşrik ölülerie seslenmiş ve konuşmuştur:


Müslim, el-Cenne ve Sıfatü Naîmihâ, 76, 77, 78; Buhârî, Megâzî, 8; Nesâî, Cenâiz, 117; İbn Hanbel, c. I, s. 26, 27……………


..Ahmed İbn Teymiyye:... (Kitabü’l-intisar-fi’l-İmâm-ı Ahmed) kitabında Bedr’de, çukura doldurulan kâfirlerin işitmelerine, Hazret-i Âişe’nin inanmaması, onun için suç olmaz. Çünkü O hadis-i şerifi Resûlullah’tan işitmemiştir. Fakat başkalarının inanmaması suç olur, diyor.

Minhat’ül-Vehbiyye, Fir’reddil ale’l-Vahhabiyye, s. 15, 2000…

Peygamberimizin “siz onlardan daha iyi duyamazsınız” sözü ortada iken orda olmayan, Peygamberimizin sözünü işitmeyen Hz. Âişe’nin (radiyallahu anhâ) yorumuna yapışmanız ne derece doğru olur?

Bedir’deki çukura doldurulan kâfirlerin işitmez görüşünde olan Hz. Âişe (Radiyallahu Anhâ) validemiz bu inkârından dönmüştür.

Bunu İbnü İshâk Meğâzî’sinde O’ndan ceyyid (iyi), İmâm Ahmed b. Hanbel de (ö.241/855) hasen bir isnâd ile rivâyet etmişlerdir.

Âişe (Radiyallahu Anhâ) validemizin bu rivâyetinde “söylemekte olduğumu siz onlardan daha çok işitmiyorsunuz” ifâdesi vardır.

Zürkânî, “bu rivâyet yani Yûnus İbnü Bükeyr’in ceyyid senedli rivâyeti sahihse, Suyûtî’nin de dediği gibi Âişe radıyallahu anhâ validemiz sanki kıssayı rivâyet eden Sahabîleri görünce inkârından döndü; çünki O hâdisede bulunmamıştı” dedi. (Şerhu’l-Mevâhib: 1/434)


Âişe (Radiyallahu Anhâ) validemizin inkârından dönmesinin delili şudur:

Tirmizî (ö.279/892), Âişe (Radiyallahu Anhâ) validemizden rivâyet etti:

Kardeşi Abdurrahmân’ın kabrinin başında durdu, O’na hitap etti ve “vallahi yanında olsaydım, seni ancak öldüğün yerde gömerdim…” dedi.

Tirmizî, Cenâiz, 60; Mu’cem, 139.

........İbn Teymiyye; ....ölülerin görebilmesi ile alakalı Âişe (r.anhâ) ve diğer sahâbelerden birçok rivâyet gelmektedir. Allah’ın dilediği zamanlarda da ruh bedenle bir araya geldiğinde, tıpkı bir meleğin yeryüzüne inmesi, birden bir ışığın parlaması ya da uyuyan bir kimsenin bir anda uyanması gibi bir anlık bir olaydır. Bu mana birçok rivâyette nakledilmektedir.

Mücahid şöyle demektedir: “Bazen ruhlar defnedildikten itibaren yedi gün kabir içinde odalarda tutulurlar.” Mâlik İbn Enes şöyle demektedir: “Bana ruhların istediği her yere gidebileceği rivâyeti ulaşmıştır” demektedir.

İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, 24-362…… Hz. Âişe (Radiyallahu Anhâ) validemizden rivâyete göre Resûlüllah (sav):


“Ruhlar toplu ordulardır. Onlardan (ezelde, Allah yolunda) birbiriyle tanışanlar i’tilâf eder (anlaşır, Allah uğrunda) tanışmayanlar ise ihtilaf eder (dünyada zıtlaşırlar.)” buyurdu.

Buhârî, Enbiya: 3, no: 3158, 3/1213. Müslim, Birr: 49, no: 2638, 4/2031.

Abdullah İbn Amr ibnü’l-Âs (ö.43/663) (Radiyallahu Anh)’tan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte

Resûl-ü Ekrem (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki mü’minlerin ruhları, daha sahip(ler)i (birbiri)ni görmeden, bir gün ve gecelik yol mesafesinde karşılaşırlar.”

Ahmed İbn Hanbel, Müsned, no: 7068, Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, no: 263, sh: 89…


...Hanefîler:

Hanefî imâmlarının bazılarından ölünün işitmeyeceğine dair gelen bazı ifâdeler, meseleyi kavrayamayan bir takım insanların anladıkları gibi değildir. Bu görüş, söylenen sözü kabirdeki ölünün işittiğine dair yapılan yemininin geçerli olmayacağı münasebetiyle söylenmiştir. Mesela buna dair nikah üzerine yemin edilse kadın boş olur.

Meselenin aslı şöyledir. Fıkıhta yeminler örf esasına dayalıdır. Örfte ise “işitmek” gereğinin yapılabileceği ve karşılığı verilebilecek işitmelere denir.

Halbuki kabirdeki işiten ölüler cevap veremez ve işittiklerinin gereğini muhataplarına yapamazlar. Yoksa bu sözden “onlar hiç bir şekilde işitemezler” manası çıkmaz.

Nitekim bu hususu Hanefî müctehidleri ve imâmlarından Muhakkık Kemaleddin İbn Hümam, Fethu’l Kadîr isimli eserinde bunu açıklamıştır.

Kemaleddin İbn Humam, Fethul Kadir’den naklen.

Hamdullah Et’Dacvi El Basair, s:25, İhlas Yayınları Vakfı, 1999


Hanefî âlimlerinden Abdulhak ed’Dihlevî (ö. 1176/1762) ve Kadı Muhammed Senâullah el-Mazherî’nin de, ölülerin işittiği görüşünde oldukları bildirilmektedir.

Tefsir-i Mazherî, cilt: 2, sayfa: 489’da…


...Şâfî’ler:


İmâm Subki : ölülerin işittiği hususunda mezheblerde icma olduğunu söylemiştir.

Şifâu’s-Sikâm, 162-172, İhlas Yayınları Vakfı, 1995.
.


...Hanbelîler:

Hanbelî âlimlerinden İbn Receb el-Hanbelî ölülerin işittiğini söylemiştir.

Ehvâlü’l-Kubûr, s. 132, Daru’l-Kitabi’l Arabî, 2001


…………..Mâlikîler:

Mâlikîlerden İmâm Kurtubî ölülerin işittiğini ve bu konuda mezheb âlimleri arasında icma’ olduğunu söylemiştir.

Et-Tevkire, s.144-145, Dar’ül-Fikir Yayınevi



Enes b. Mâlik (Radıyallahu Anh) Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Kul kabrine konulduktan sonra dostları başucundan ayrılırken onların ayak seslerini duyar..

” Müslim, “el-Cenne ve sıfatu naîmihâ”, 70; Buhârî, Cenâiz, 67; Ebû Dâvud, es-Sünne, 27

Ebû Hureyre’den de (Radıyallahu Anh) nakledilen bu hadisin isnadının sahih olduğu hususunda ittifak vardır.

Begavî, Şerhu’s-sünne, c: 3, s. 279, (h.no.1515)



“Dirilerin ağlamasından dolayı ölü azap çeker.”

Müslim, Cenâiz, 18,19; Buhârî, Cenâiz, 33; Ebû Dâvud, Cenâiz, 29; Tirmizî, Cenâiz, 24


Buhârî (ö.256/870) ve Müslim (ö.261/875) bildirdikleri bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Meyyit yakınlarının kendisine bağırarak ağlamalarından azap duyar.”

Ölüler kendileri için ağlayanı nasıl işitip azap duyuyorlar?

İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim’in bu sözlerinden sonra ölülerin işitmediğini savunanlar, düştükleri zor durumdan kurtulmak için “Onlar da bir insandı. Hata etmişlerdir.

Bizim için önemli olan Âyetin zâhirî manasıdır derlerse?

Biz de deriz : “Böyle söylemiş olmanız savunduğunuz görüşlerin kaynağı olan İbn Teymiyye ve İbn Kayyım’ın anlaşılması bu kadar basit olan Âyetin zâhir manasını anlayamayıp hata ettiklerini kabul etmiş olursunuz.

Böylece âlimlerinizin daha karışık ve zor meselelerde de hata edebileceği manasına gelir”. Siz de onların takipçisi olduğunuzdan dolayı birçok konuda hata edebileceğinizi itiraf etmiş olursunuz.

Hz. Âişe’den (Radıyallahu Anhâ) rivâyet edilen bir hadiste Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

“Bir adam kardeşinin kabrini ziyaret edip yanına oturduğunda o kendisini tanıyarak sevinir, verdiği selâma karşılık verir, bu hal kalkıncaya kadar devam eder.

Zebidî, İthafu’s-Saâde. XIV/275……


İbnu Abdil Berr (ö.463/1071) Et-Temhid ve El-İstızkar (isimli iki kitabında) İbn-ü Abbas’ın (Radıyallahu Anh) şöyle dediğini rivâyet etmiştir:

“Kim, dünyada tanıdığı bir kardeşinin kabrine uğrar da ve ona selâm verirse mutlaka onu tanır. Ve ona Aleykümus-Selam der.”
Abdül Hakk İşbîlî (ö.852/1185), bu rivâyetin isnadının sahih olduğunu söyledi.

Tezkiretül Kurtubi: 145

…Hafız İbnu Recep el-Hanbelî (ö.795/1393) “Bu rivâyetin isnadının sahihliği demek râvîlerinin tamamının güvenilir olduğu demektir, öyledir de. Ancak hadis garib hatta münkerdir” dedi. İ. Receb, ehval-ul Kubur

İbnu Recebe göre İmâm Beyhakî ve Hâkim’in rivâyet ettiği ve sahihtir dediği sınırlandırma getirmeyen rivâyet daha sahihtir. (Yani “tanıdığı” ilavesi bulunmayan hadis.)

İbn Kayyim el Cevziyye (Ruh kitabının 137.) sayfasında: Kabir azabı ve nimetiyle ilgili geçen hadisler ve kabir ehline selâm vermek, onlarla konuşmak ve ölülerin ziyaretçilerini bilmesi ile ilgili geçen bütün hadisler İbnul Abdül Berr’in mütevatir kabul ettiği hadislerdir, demiştir.



“Ey mümin ve Müslümanlar olan diyarın sakinleri! Allah’ın selâmı üzerinize olsun. Bizler de inşâallah sizlere kavuşacağız. Allah bize de size de afiyet versin” şeklindedir.

Âişe (Radıyallahu anhâ) şöyle demiştir: “Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) benimle olduğu gecenin sonunda Bakî mezarlığına çıkar ve:



“Müminler topluluğunun yurdu! Es-Selâmü aleyküm! Va’dedilen şey size geldi, yarına ertelendiniz. Bizler de inşâallah sizlere kavuşacağız. Allah’ım! Bâki Gargad ehline mağfiret et, derdi.”

Müslim, II, s: 669, h: 974; Cenâiz, Kabre girerken ne denir ve ehline nasıl duâ edilir, babı. Nesâî, IV, 4, s: 93-94, Cenâiz, Müminlere istiğfar edilmesinin emri, bab


Muhammed b. Hımyer anlatıyor: “Ömer b. Hattab (Radıyallahu Anh) Garkad kabristanına uğradı ve:

Ey kabir sakinleri! Bizdeki haberler şunlardır: Karılarınız kocaya vardı, evlerinize başkaları yerleşti, servetiniz bölüşüldü! diye seslendi.

Gaipten gelen bir ses kendisine şu karşılığı verdi: Bizdeki havadisler de şu: Dünyadan gönderdiğimiz hayırları burada bulduk, Allah (Celle Celalühü) yolunda harcadıklarımızın kârlarını aldık, harcamadıklarımızdan ötürü de zarara uğradık.

İbn Ebîd Dünya es-Sem’anî, Kenz, Hayatu’s-Sahâbe, c: 4, s.290

Ölülerin işitmediğini iddia edenlerin itibar ettikleri âlimlerinden olan

İbn Teymiyye’nin talebesi İbn Kayyim bakın neler diyor:

Rasulüllah, ümmetinin ölülere: “Ey mü’minler Topluluğu Allah (Celle Celalühü)’ın selâmı üzerinize olsun. Esselâmü aleyküm dâra kavmin mü’minin” şeklinde, selâmlarını alıyormuş gibi selâm vermelerini önermiştir.

Haddi zatında bu şekilde selâmı duyan, düşünen insanlara verilir. Ölüler kendilerine verilen selâmı duymamış olsalardı (ki yok olana ve cansıza hitap olacağından) abes olurdu.

Ölünün ziyaretçileri tanıması tevatüren sabit olduğu gibi selef âlimleri de bu konuda müttefiktirler.

İbn Kayyım el-Cevziyye, Kitabu’r-Ruh, s. 11, İz Yayıncılık. Not:

İbn Kayyim

bu kitabı Teymiyye’nin talebesi olduktan sonra yazmıştır. Ruh kitabının 32 (dipnot-7) - 46. sayfalarında böyle olduğu açıklanmıştır…

İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim’ın fikirlerini alıp savunanlara ve onların yolundan gittiklerini iddia edenlere ..

.sorarız;

İbn Teymiyye; ölünün işitmediğini savunanların suç işlediğini söylüyor.

Talebesi İbn Kayyim ise ölülerin işittiğini isbatlamak için tafsilatlı bir kitab yazmış, ayrıca dört mezheb âlimleri ölülerin işittiği yolunda icma’ olduğunu söylemişlerdir. Sizin ilminiz İbn Teymiyye, İbn Kayyim ve dört mezheb âlimlerinden
dahamı üstün

Vesselam saygılar
 
H

hado77

selamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü
ölülerin duyması ve işitmesi ALLAH(cc) ün dilemesine tabi bir olaydır ve iktisada tabidir. yani unda bir menfaat varsa duyara ve görürü ve cevap veriri. hatta ayağa kalkar ve kendisini öldüreni söyler ve tekrar vefat eder. kelamullhta yahudi toplumunda geçen bir kıssada böyle olmuş bir dananın eti ölüye vurulup diriltilip katili öğrenilip tekrar vefat ettirilmişitir.

ölünün konuşması işitmesi ALLAH(cc) gelen emre riayeti doğrultusunda elzem değil eziyettir. çünkü hoşnut olan asla dönme eylemi taşıyan bir fiil içinde bulunmaz yani ne görmek ne duymak ister. çünkü o ebrarinle haşrolur. duymak ve görmek istemek azap halidir ve yaratılış meratiblerinin birinde gerçekleşir. herkes şahit olaamaz o da iktisada yani bir ihtiyaca binaendir. ölünün yakını olmasa da o kikşiiyi ihata edebilir ancak olumlu bir amel ile onu destek hususunda ondan cevabı efendimiz(SAS) aracılığıyla alırsınız. davalardaki dilekçe safahatı gibidri. yani mektuplaşma gibi değil bir ihtiyaca ve sınırlı sayıda şehadettir. ama o iyiyse işte ona bitmek tükenmek bilmeyen nimetler var. o kişi alemi kevgire çevirir ALLAH(cc) dilemesiyle mülkününü dilediği kısmında gezer işitir yer içer sahbet eder ve asıl ölü sizsiniz der. acayip gibi görünse de rüyalardaki haller gibi o an için gerçek bir alemden siziz seyreder. siz de cevap verirsiniz. ikikli bir ayrımla kişi eğer ALLAH(cc) lütfuna mazharsa onu temaşa hali için manen bir çıkışla çıkar- esasında iktisadi yani ihtiyaç hali dirilere ahaşrin hak olduğunun gösterilmesi bakımındandır- ve ALLAH(cc) lütfuna mazhar kişilerel tam boyutu bilinemese de irtibata geçer duyma ve görme ancak ölü gibi eylemsel harekette bulunamama hali dir o kişi tanınamaz bir hale gelir yapılan muhabbet ALLAH(cc) ile ilgili olursa. bu şundadır cennetlik hali tasvir edilmiş ve kişi ehline onu(CC) kendi imanı seviyesi ile ihata ederek gelmiş ve o kişyi gören o ilahi zevki alan kişiyi tanıyamaz olmuştur. bu ALLAH(cc) cemalini setyretmeye ve bundan alınan yeniden yaratılma ve hep diri olma haline delildir.

ama en nihayetinde o kişinin duyması ve görmesi ve karşılığı bir araç ile olur. o araç ölüğ kalpleri dirilten kelamullahtır. ve bunun başındaki kişide her zaman ve mekanda var olan HZ. CİBRİL(as) dır. yani bu alışveriş byoutu ne kadar sığ veya erinolursa olsun kontrole tabidir ve iktisadi amacı yani faydası diriye ders çıkarmaktır. ALLAH(cc) her şeye kadirdir demek. suyun üstüne yazılan yazı gibiir bu duyna ve işitme sözün özünün güzelini yani kelamı anlatır. ölü manen veya maddene en yakın halde kelam oku namaz kıl der. duyarve işitir göz gönül sahibi ol. ondan sonra vazifesini bitirir. rivayet gereği o kişinin mahşerden önceki halde hz. cibril(AS) olup gelmesi -hz.dıhye (RA) ye benzeyip efendimize gediği rivayet olunur meryem suresinde bir adam suretinde gelir ki gelene geldiği mahiyeti ölüdür çünkü özü bir melektir insan değil bu durum ALLAH(cc) kuluyla olan muhabbetini de anlatır yani kelam sizin anlayacığınız dilde kolaylaştırılmıştır der yoksa biz kelam değiliz- akla ve kelama daha uygundur. böylece o kişi yani ölüyü duyan diri veya diriyi duyan ölü bunun kelam eksenli olduğuna şehadet eder. imani bir birleme mahşer öncesi kısa bir hakikat turu olur. ve gidenin arkada bıraktığı dirilere ALLAH(cc) bir sevinci olur. ALLAH(cc) ne dirilere ne de ölülere asla zulmetmez.
bu şaşılacak bir şey de değildir. efendimiz(SAS) manevi mertebelerde bazen de reel olarak ders verir kendisi için yani muhammedi 8SAS9 RUH İÇİN YANİ MİRASÇILARAIN RUHUNU TAŞIDIĞI İÇİN ANLAMLI VE GEREKLİ OLAN BİR ZİYARETTİR. SORUN ŞU Kİ UYGUN MUHATTAB YA BULUNAMAZ YA DA ÇOK AZDIR HERKES ALLAH(cc) delillerin görür de muhattap olmadığı için ilahi birlemeye bu gelen zatları farketmez. herkez ALLAH(cc) rab olduğunu bilir ama rükünlerde hatay düşer. illaki yerden bir diri kaldırılsını yani kıyaneti bekler. kelam ve özel namaz kılan kimse bu hususlarda mukarrebleştikçe bunların sahipleriyle görüşmeye başlar ki hata ve günah sadır olmasın.

yani ölünün duyması ve işitmesi ve bunun dirilere ihata etirilmesi ancak imani birlemenin tamamlayıcısı ve kişiye öldükten sonra dirilmenin hak olduğunun gösterilemsi içindir. ölü için geri dönüş yoktur. esasında bunu ihata eden diri de onun geri dönmesini değil bu işleri evirip çevireni görür. imani birleme olur ve diriyken yapılamayan vazife ölüyken ifa edilir.diri için de acı ölü için de acı. o yüzden gelenler eğer dostsa acı söyler. hem halini anlatır hem de kurtulma yolunu. yok eğer dost olmayansa tam iktisdidir, yani tam faydadır, kendi laklakan hayatını insana gösterir ve bu beni az kalsın yoldan çıkaracak amelimi getiren arkadaştı der.

gelenler bu görme ve işitmeye ait ameller bakımından melekler olması gerekir gibi dursa da esas olan sünnetullahın değişmeyeceği , yerde sizin gibi insanlar dolaşırken irşad için sizin cinsinizden hep ins gönderileceği beyan edilir.ölü veya diri olsun.

ALLAH(cc) gösterdiği felaketler bile bir insan kudretinden çok ancak bir insan tarafından yapılabileck eylemler olması bundandır. ruh yani onun sahibibnini edeceği azap ve vuracağı bağ hariç herkes eliyle ALLAH(cc) yapabileceği azabı yapabilir. ALLAH(cc) dağa tecelli eder dağ parçalanır. bu insanın insanla uyarılmasına engel değildir. yıllar sonra bir nükleer bombanın da bunu yapabileceği anlaşılır. yani dünyadaki herşey insan tarfından yapılır ALLAH(cc) işaretini veriri. madden ve manen ölü olan bir şahsın telefonun ucundan konuşması ne kadar mucizeyse bir bir ölünün konuşması da o kadar mucizedir.
veya televizyondaki bize göre ölü adamların konuşması ne kadar mucizeyse ölülerin görmesi de o kadar mucizedir.

aslolan kişinin idraksizliği anlayışsızlığı ve nimetler olan şükrünün azlığını gösterilmesidir. bunu için imamlar manen o dağı parçalar ve hadis kelam ilmiyle konuşur ve manen ibadet edin derken, çağın mekanik insanları araya hiçbir şey koymaksızın bir bombayla içleri burkan ve tarumar edip geriye bir şey bırakmayanla yani cehennemle yani içindeki haletle bu hakikatları açıklar. gerek telefon gerek televizyon gerekse bomba örnekleri ilişkileri kesen yapay ve her iki taraf için eziyet veren halleri anlatır beynin dumur hallridir ve mekanik insanın asıl iletişimsizliği asıl cehennemidir.
yoksa dünyada inansın inanmasın herkes ölülerin konuşup gördüğünün dilir ama dirisine değer vermeyen ölüsüne niye değer versinin anlatır.
ALLAH(cc) bizlerden razı olsun.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt