TOPRAK

Karnın yardım kazmayınan, belinen
Yüzün yırttım tırnağınan, elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yârim kara topraktır.
Yüzün yırttım tırnağınan, elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yârim kara topraktır.
Ne güzel söylemiş Âşık Veysel. Toprağı hepimiz severiz. Topraktan geldik yine toprağa döneceğiz. Cömerttir, bereketlidir, alçakgönüllüdür. Anadır sözün kısacası. Toprağın bu zenginliğinin karşısında yüreğimizin ne kadar fakir olduğunu hissederiz. Toprak, Cenâb-ı Hakk’ın varlığını ilân eder zaten.
Toprağa bakıp O’nun tevazusunu görüyoruz. Hergün üzerine bastığımız, ayaklarımızın altında çiğnediğimiz toprak yine de bizlere türlü türlü nimetler ikram eder. Bünyesinde birçok canlı barındırır. İnsanların yaşam kaynağını olan suyu derinliklerinde biriktiriyor. Bir tane buğday tanesi diksen, sana yüz başak veriyor.
Hep veriyor daima vericidir. Bereketlidir. Kışın gelmesiyle ölen toprak, baharın gelmesiyle tekrar canlanıyor. Tıpkı kulların bu dünya yaşamının sonunda ölüp, ahiret aleminde tekrar canlanması, dirilmesi gibi.
Baharda canlanan, dirilen toprak, üzerindeki türlü türlü çiçeklerle, çiçeklerin saçtığı hoş kokularla içlerinde aşk ateşi yanan Hakk dostlarını sarhoş eder. Cenab-ı Hakk’ın büyüklüğü karşısında kendi küçüklüğünü görür. Tabiatta bütün canlıların, toprağın, ağaçların, çiçeklerin Cenab-ı Hakk’a hamd ile tesbih edip, kendilerine verilen görevi kusursuz yaptığı görünce kendinden utanır.
Toprak anadır demiştir. Yedirir, içirir, besler seni. Tıpkı Yaradan’ın gibi. Sen ne kadar isyankâr olsan da O, rahman ve rahim sıfatıyla seni daima rahmet ve merhamet eder. Toprağın bağrını açıp, seni kucaklaması gibi, sen tövbe edip, af dilesen tövbelerini icabet edip, seni affeder.
Çiçekleri, yaprakları, hoş kokularıyla seni Hakk’ı zikretmeye davet eder. Ağaçlar, dallarını duaya açılan eller gibi göğe kaldırarak yapraklarıyla ibadette ve tesbihte bulunurlar. Kulları Hakk’a ibadete, kulluğa çağırır. Sende bu toprağın, ağaçların, çiçeklerin davetine icabet et.
Yüce sanatkârın senin için yarattıklarının, toprağın karşısına geç, seyret ve düşün. Eşyanın ötesini görmeye gayret et. Beden gözünü kapat ki gönül gözün açılsın. Cenâb-ı Hakk’ın varlığını toprağa, tabiata bakarak görmeye gayret et.
Tabiatın, kainâtın sırrını erersen zaten mevlâyı bulmuşsundur. Yaradanı bulan gönül eri bülbülün, gül bahçesinde şakıdığı, aşkını ilân ettiği gibi o da rabbinin sunduğu nimetler karşısında zikir, şükürde ve daim ibadettedir.
Toprağa bakıp O’nun tevazusunu görüyoruz. Hergün üzerine bastığımız, ayaklarımızın altında çiğnediğimiz toprak yine de bizlere türlü türlü nimetler ikram eder. Bünyesinde birçok canlı barındırır. İnsanların yaşam kaynağını olan suyu derinliklerinde biriktiriyor. Bir tane buğday tanesi diksen, sana yüz başak veriyor.
Hep veriyor daima vericidir. Bereketlidir. Kışın gelmesiyle ölen toprak, baharın gelmesiyle tekrar canlanıyor. Tıpkı kulların bu dünya yaşamının sonunda ölüp, ahiret aleminde tekrar canlanması, dirilmesi gibi.
Baharda canlanan, dirilen toprak, üzerindeki türlü türlü çiçeklerle, çiçeklerin saçtığı hoş kokularla içlerinde aşk ateşi yanan Hakk dostlarını sarhoş eder. Cenab-ı Hakk’ın büyüklüğü karşısında kendi küçüklüğünü görür. Tabiatta bütün canlıların, toprağın, ağaçların, çiçeklerin Cenab-ı Hakk’a hamd ile tesbih edip, kendilerine verilen görevi kusursuz yaptığı görünce kendinden utanır.
Toprak anadır demiştir. Yedirir, içirir, besler seni. Tıpkı Yaradan’ın gibi. Sen ne kadar isyankâr olsan da O, rahman ve rahim sıfatıyla seni daima rahmet ve merhamet eder. Toprağın bağrını açıp, seni kucaklaması gibi, sen tövbe edip, af dilesen tövbelerini icabet edip, seni affeder.
Çiçekleri, yaprakları, hoş kokularıyla seni Hakk’ı zikretmeye davet eder. Ağaçlar, dallarını duaya açılan eller gibi göğe kaldırarak yapraklarıyla ibadette ve tesbihte bulunurlar. Kulları Hakk’a ibadete, kulluğa çağırır. Sende bu toprağın, ağaçların, çiçeklerin davetine icabet et.
Yüce sanatkârın senin için yarattıklarının, toprağın karşısına geç, seyret ve düşün. Eşyanın ötesini görmeye gayret et. Beden gözünü kapat ki gönül gözün açılsın. Cenâb-ı Hakk’ın varlığını toprağa, tabiata bakarak görmeye gayret et.
Tabiatın, kainâtın sırrını erersen zaten mevlâyı bulmuşsundur. Yaradanı bulan gönül eri bülbülün, gül bahçesinde şakıdığı, aşkını ilân ettiği gibi o da rabbinin sunduğu nimetler karşısında zikir, şükürde ve daim ibadettedir.
Alinti