aliye_aliye
Altın Üye
- Katılım
- 25 Eki 2006
- Mesajlar
- 16,828
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 38
- Konum
- ~* پایتخت آن بهشت *~
- Web Sitesi
- www.fizikist.com
Mü'minlerin harama ve günahlara düşmelerinde boğazından geçen gıdaların helal, haram veya şüpheli olup olmadığına dikkat etmemesinin büyük tesiri vardır. Özellikle helal ve haramları birbirine karışıp, helal ve haramların aynı tezgahlarda satıldığı bu zamanda, haramlığı açık olan ya da şüpheli olan şeylere Müslümanların dikkat etmeyerek, İslam'ın ona çizdiği helal-haram ve şüpheli sınırlarını çiğneyerek dikkatsizlik ve hassasiyetsizliği yüzünden vücudun fizyolojik ve biyolojik hassas dengesini bozmaktadır. Bu bozulma ise manevi dinamikler olan iman, sabır, gayret, şevk ve vicdan gibi manevi kuvvetleri ve hisleri zayıflatmakta, bu zayıflık ise bedende, ruhun, aklın ve vicdanın sesini ve kuvvetini bertaraf ederek, serkeş nefsin tahakküm ve hâkimiyet kurmasına sebep olmaktadır.
Nefsin, beden üzerinde hâkimiyet ve tahakküm kurmasında, insanın yedikleri ve içtiklerinin büyük bir tesiri vardır. Eğer insanın yiyip içtikleri helal lokma ise o yemekler ve nimetler nura inkilap eder. Haram ise nara inkilap eder. Helal lokmalardan dolayı insanın yediği ve içtiği, nura inkilap ettiği takdirde o nurdan hasıl olan kuvvete ruh, vicdan ve iman hükmeder, o kuvveti hak yolunda, İslam'a hizmet yolunda kullanır..Eğer yedikleri ve içtikleri nara inkilap etse o nardan hasıl olan kuvvete nefis ve heva hükmeder. O kuvveti nefis ve hissiyatlar sefahet ve haramlarda kullanır. Serkeş ve sarhoş olan nefis artık o kuvveti kullanarak sahibine biner. Beden yularını ele geçiren nefis sahibini günahlara, haramlara, isyana, dalaletlere sürer. O insanın kullukta, taatta ve helal yolda gitmesine mani olarak, iman ve Kur'an ile meşgul olmasına müsaade etmez. Ne zaman o insan, imanın ve vicdanın elinde kalan son kuvvetiyle kendini günahtan haramdan çekmeye çalışıp son bir gayretle Allah yoluna gitmeye yönelse, nefis hemen sahibinin yularını çekip, o insanı Allah yoluna girmekten alıkoyar. Gem vurulan at, nasıl sahibi ne tarafa sürse o tarafa yönelir ise, aynen nefis de yularını ele geçirdiği insanı istediği yöne çeker götürür. Haramlara, günahlara, isyanlara, şirke, dalalete sürer..Ömrünü günahta, haramda, istimal eder; zebun nefsin adi bir kölesi ve hizmetkârı olur. Nefsin hayvani arzularının kölesi olan insan; namusun, şerefin, dinin kaydından çıkar. Artık midesine, uçkuruna hizmeti en mühim bir gaye, en kudsi bir vazife ve yerine getirilmesi gereken zaruri bir hizmet görür.
Kemalatın, kulluğun ve manevi kuvvetin önündeki en büyük engel olan haram ve şüphelilere dikkat etmemek yüzünden bütün mevcudatı kendisine boyun eğdiren Rabbine ibadet, dua ve kullukla boyun eğmek şerefi yerine, nefsine boyun eğme zilletine girer. Hayatlarını ulvi bir dava yerine sufli bir amaca sarfederek bedeni ve hayatlarını hayvani bir seviyede yaşamaya mahkûm eder.
Ama Peygamber Efendimiz (s.a.v)'den hakikat ve hikmet dersini alan sahabi efendilerimiz bu haram ve şüphelilerin beden üzerindeki dehşetli tesirini ve etkisini bildikleri için haram ve şüphelilerden; yılandan, çıyandan, aslandan kaçar gibi kaçmışlar. Bazen bir şüpheli için kırk helalden vazgeçmişler.Nefsi şımartıp serkeş ve asi yapacak bütün yolları kapatmışlar.Nefsin hoşuna gidecek haramları ve şüphelileri terk ederek kullukta, sadakatte, imanda ve İslam'a hizmette en öndeki safları tutarak İslam'ın kandilleri ve rehberi olmuşlar.
Bu helal lokma düşüncesiyle analar, çocuklarını daha ana karnında besleyip terbiye ederek dünyaya hükmedecek padişahlar, sultanlar, komutanlar, herkese söz geçirip, ilmiyle onlara hakim olacak alimler yetiştirmişler.
Bu hassasiyetle babalar evlerine haramları sokmayarak ırzlarını koruyup gözetecek nezih eşler temin etmişler.Velilik makamına çıkanlar, haramları bırakın, şüphelileri bile terk ederek nefsin yalancı zevkleriyle baştan çıkmamış, lezzetlerine boğularak aldanmamışlar, doğru iştihayı bildikleri için yalancı iştihalar gelip başlarına çatmamış.''Hakiki lezzet, hakiki iştihadan çıkar.'' düsturunun sırrınca hareket ederek imanın, kulluğun, imanın, ibadetin lezzetini tam almışlar.
ALİ EREN