Bu ayetten de anlaşıldığı üzere, insan Allah için evinden çıkarsa, hedefe ulaşmasa bile mükâfata ulaşır. Önemli olan amelin kendisi değil, .taşıdığı niyettir. Önemli olan amaca ulaşmak değil, doğru yolda hareket etmektir.
Resulullah (s.a.a) Ebuzer'e şöyle buyurmuştur:
'Tapmaya muvaffak olmasan bile iyi iş yapmayı amaçla; çünkü bu karar seni gafiller zümresinden çıkarır.[131]
Başka bir hadiste şöyle geçer: İlâhî niyetle olan her iş, basit ve küçük olsa bile büyüktür.[132] Nitekim en önemli işler de doğru bir niyetle olmazsa değersizdir.
Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:
"Ümmetimin şehitlerinin çoğu kendi yataklarında dünyadan göçerler ve nice insanlar da var ki cephede canlarını verirler, fakat Allah onların niyetini bilir."[133]
Resul-i Ekrem (s.a.a) Tebuk Savaşı'nda şöyle buyurmuştur:
"Medine'de olup da cepheye gelmeyi ve bizimle savaşa katılmayı arzulayanlar niyetlerinden dolayı bizimle ortaktırlar."[134]
Nitekim başka bir rivayette de şöyle buyurmaktadır:
Teheccüt namazına kalkmak niyetiyle yatağına giren kimse uyuyup kalsa (ve namazı için uyanamasa bile) Allah Tealâ onun uykusunu sadaka, nefesini Tesbih kılar ve ona gece namazı mükâfatını verir."[135]
"Hatta yemek yerken ve uyurken kutsal bir hedefiniz olsun." tavsiyesi boşuna değildir.[136] Eğer birini Allah için severseniz ve onun iyi birisi olduğunu sanırsanız, gerçekte o cehennemlik olsa bile size -bu niyetinizden dolayı- mükâfat verilir.[137]
Niyetin Amelden Üstünlüğü
Bir iş riya ve gösteriş için de yapılabilir; fakat niyet batini ve insanın kalbiyle ilintili bir durum olup zahirî bir etkisi olmadığı için onda riya ve gösteriş söz konusu olmaz. Niyetin amele karşın bir başka imtiyazı, niyetin her zaman ve her yerde mümkün oluşu ve özel şartları gerektirmeyişidir; fakat bir işi yapmak için bir çok imkânlara ve şartlara gerek vardır.
Hadis kitaplarında, "men beleğ" başlığı altında toplanan bir takım hadisler vardır. Bu hadislerin içeriği şudur: İnsan bir rivayete istinaden bir ameli yaparsa, rivayet doğru olmasa bile Allah Tealâ o amelin sevabını kendisine verir; çünkü o hadise uyan kimse onu iyi niyetle yapmıştır.
Niyetin Dereceleri
1- Bazen Allah'ın azabından korkmak veya O'nun lütfüne tamah etmek insanı bir işe yöneltir. Nitekim Kur'ân-ı Kerim bu konuda buyuruyor ki:
"O'nu -Allah'ı- korkarak ve tamah ederek çağırın"[138]
Veya başka bir yerde şöyle buyuruyor:
"Umarak ve korkarak bize dua ederler."[139]
2- Bundan daha yüksek derece, Allah Tealâ tarafından bir sevap veya cezası olmasa bile Allah'ın lütuflarına teşekkür etmek için bir şey yapmaktır. Nitekim Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki:
"Eğer Allah kendine karşı işlenen günah için azabı vaat etmemiş olsaydı bile, insanın O'nun nimetlerine teşekkür etmek için O'na karşı günah işlememesi gerekirdi."[140]
3- Daha üst derecesi, Allah'a yaklaşmak ve O'nun kurb makamına ulaşmaktır; bu dereceye ulaşan kimse cennette gözü olmaksızın veya cehennemden korkmak-sızm, sadece kulluk ve ibadete lâyık gördüğü için Allah'a ibadet eder.
4- En yüksek derece insanı Allah'a olan aşkının bir işe yöneltmesidir. Nitekim Hz. Ali (a.s) ölüm ve Allah'a kavuşmaya olan aşkını, bebeğin, annesinin göğsüne duyduğu ilgiden daha fazla olarak açıklamaktadır.[141] İmam Hasan Müçteba'nın (a.s) oğlu Hz. Kasım Kerbelâ'da şöyle diyor:
"Allah yolunda ölüm benim için baldan daha tatlıdır."
Cezaî Konularda Niyetin Rolü
İslâm dini cezaî konularda da niyet için ayrıcalık tanımıştır; iki hususu örnek olarak verelim:
Öldürme konusunda, kasten birini öldürenle kasıtsız olarak birinin ölmesine neden olan kimse arasında fark gözetmiş ve her biri için ayrı bir hüküm belirlemiştir.[142] Yemin konusunda da Kur'ân-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"Allah sizi yaptığınız kasıtsız yeminlerinizden sorumlu tutmaz."[143]
Dolayısıyla, insanın ciddi niyeti olmadan yaptığı yeminin hiçbir değeri yoktur.
Marifet, Kurbet Kastı İçin Ön Hazırlıktır
Kurbet kastı ve temiz niyete ulaşmanın en güzel yolu, Allah'a olan marifetten ve O'nu tanımadan geçer.
İnsanlar arasında sevilmenin Allah'ın elinde olduğunu bilirsek.[144]
İzzet ve gücün yalnız Allah'ın elinde olduğunu bilirsek.[145]
Yarar ve zararın başkalarının elinde olmadığını bilirsek.[146]
Allah için yapılan bir işin bazen iki kat, bazen on kat ve bazen de yetmiş kat sevabı olduğunu bilirsek, O'ndan başkası için bir şey yapmayız.
Eğer, toplumda yükselişi insanın yücelik belirtisi olarak değerlendirmezsek, çünkü siyah dumanın da yükseldiğini bilirsek,
Eğer, insanların ilgisini çekmenin hiçbir değeri olmadığım, çünkü yolda giden bir filin de insanların ilgisini çektiğini bilirsek!
Eğer, gösteri ve riyakârlığın rezillik ve tehlikelerine dikkat edecek olursak!
Eğer, önümüzde hiç kimsenin bir başkasının yardımına koşmayacağı ve yalnız selim bir kalbe sahip olanların kurtulacağı bir gün olduğunu bilirsek.[147]
Ve eğer, kötü niyetle nice değerleri kaybettiğimizi bilirsek, kendimizi ihlâslı ve kurbet kastıyla iş yapmaya hazırlarız.
Kötü Niyetin Etkileri
Niyet konusunun sonunda, daha önce iyi niyetin bereketlerine değindiğimiz gibi kötü niyetin de afetlerine değinmek istiyorum:
1- Duanın kabul olmaması. İmam Seccad (a.s) şöyle buyuruyor:
"Kötü niyet, duaların kabul olmamasına neden olur."[148]
İlâhî olmayan bir niyet, işlerin ilâhî bir renge bürünmesini engellemenin ve onu ibadet olmaktan çıkarmanın yanı sıra bir takım tehlikeleri de beraberinde getirir.
İmam Cafer Sadık (a.s) buyuruyor ki:
"Vermemek niyetiyle birinden borç alan kimse hırsız gibidir."[149]
"Kim evlenirken eşinin mihrini vermemeyi amaçlarsa, Allah katında zina eden kimse gibidir."[150]
2- Rızktan mahrum olmak. İmam Cafer Sadık (a.s)şöyle buyuruyor:
"Çoğu zaman mümin bir kişi günah işlemeyi kasteder, Allah da onu rızktan mahrum eder."
Bu hadisin bir örneği de Kur'ân-ı Kerim'de geçen bağla ilgili kıssadır:
Kalem Suresi'nde 16. ayetten 30. ayete kadar, bağları olan ve fakirlerin haberi olmaması ve onun meyvesinden fakirlere vermemek için bağlarının mahsulünü geceleyin toplamaya giden bir grubun kıssası geçmektedir.
Sabahleyin bağa gittiklerinde, bağın yanarak küle dönüştüğünü gördüler. İlk önce yolu kaybettiklerini ve yanlış geldiklerini sandılar, fakat diğerlerinden daha akıllı olan biri şöyle dedi: "Ben size böyle yapmayın, böyle bir şeyi düşünmeyin demedim mi? Siz fakirleri meyvelerden mahrum etmeyi amaçlamıştınız, Allah da sizi mahrum etti."
Bu kıssadan, Allah Tealâ'nın bazen bizi niyet ve amacımıza göre cezalandırdığı veya mükâfatlandırdığı anlaşılıyor.[151] Tabii ki bu genel bir kural değildir.
3- Kalbin katılaşmasına neden olur. İmam Ali (a.s)şöyle buyuruyor:
"Kötü niyet kalbin katılaşmasının nişanelerindendir."[152]
4- İnsanın ömrünün ve yaşamının bereketi gider. Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki:
"Niyet kötü olunca bereket kalkar."[153]
Allah Tealâ niyeti iyi olmayan kimseden bereketini alır ve artık Allah'ın nimetlerinden yararlanamaz.
Nakledildiği üzere, birine, falan amelinden dolayı üç duan kabul olacak", dediler. Adam sevinerek, "Allah'ım! Eşim kadınların en güzeli olsun." dedi. Duası kabul oldu ve eşi güzelleşti, fakat insanların gözlerini eşine diktiklerini görünce hayatı zehir oldu. Bunun üzerine, "Allah'ım! Eşimi kadınların en çirkini kıl." diye ikinci duasını yaptı. Bu duası da kabul oldu, fakat artık böyle bir kadınla yaşamak tahammül edilemez oldu. Bu kez üçüncü duasını kullanarak, "Allah'ım! Eşimi ilk hâline çevir." dedi. Üçüncü duası da kabul oldu ve eşi eski hâline geldi. Bu adam her üç duayı kullandı, fakat, bundan bir sonuç alamadı. İşte bereketin kalkmasının anlamı budur; insan mevcut imkânlardan iyi bir şekilde yararlanamaz.
Resulullah (s.a.a) Ebuzer'e şöyle buyurmuştur:
'Tapmaya muvaffak olmasan bile iyi iş yapmayı amaçla; çünkü bu karar seni gafiller zümresinden çıkarır.[131]
Başka bir hadiste şöyle geçer: İlâhî niyetle olan her iş, basit ve küçük olsa bile büyüktür.[132] Nitekim en önemli işler de doğru bir niyetle olmazsa değersizdir.
Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:
"Ümmetimin şehitlerinin çoğu kendi yataklarında dünyadan göçerler ve nice insanlar da var ki cephede canlarını verirler, fakat Allah onların niyetini bilir."[133]
Resul-i Ekrem (s.a.a) Tebuk Savaşı'nda şöyle buyurmuştur:
"Medine'de olup da cepheye gelmeyi ve bizimle savaşa katılmayı arzulayanlar niyetlerinden dolayı bizimle ortaktırlar."[134]
Nitekim başka bir rivayette de şöyle buyurmaktadır:
Teheccüt namazına kalkmak niyetiyle yatağına giren kimse uyuyup kalsa (ve namazı için uyanamasa bile) Allah Tealâ onun uykusunu sadaka, nefesini Tesbih kılar ve ona gece namazı mükâfatını verir."[135]
"Hatta yemek yerken ve uyurken kutsal bir hedefiniz olsun." tavsiyesi boşuna değildir.[136] Eğer birini Allah için severseniz ve onun iyi birisi olduğunu sanırsanız, gerçekte o cehennemlik olsa bile size -bu niyetinizden dolayı- mükâfat verilir.[137]
Niyetin Amelden Üstünlüğü
Bir iş riya ve gösteriş için de yapılabilir; fakat niyet batini ve insanın kalbiyle ilintili bir durum olup zahirî bir etkisi olmadığı için onda riya ve gösteriş söz konusu olmaz. Niyetin amele karşın bir başka imtiyazı, niyetin her zaman ve her yerde mümkün oluşu ve özel şartları gerektirmeyişidir; fakat bir işi yapmak için bir çok imkânlara ve şartlara gerek vardır.
Hadis kitaplarında, "men beleğ" başlığı altında toplanan bir takım hadisler vardır. Bu hadislerin içeriği şudur: İnsan bir rivayete istinaden bir ameli yaparsa, rivayet doğru olmasa bile Allah Tealâ o amelin sevabını kendisine verir; çünkü o hadise uyan kimse onu iyi niyetle yapmıştır.
Niyetin Dereceleri
1- Bazen Allah'ın azabından korkmak veya O'nun lütfüne tamah etmek insanı bir işe yöneltir. Nitekim Kur'ân-ı Kerim bu konuda buyuruyor ki:
"O'nu -Allah'ı- korkarak ve tamah ederek çağırın"[138]
Veya başka bir yerde şöyle buyuruyor:
"Umarak ve korkarak bize dua ederler."[139]
2- Bundan daha yüksek derece, Allah Tealâ tarafından bir sevap veya cezası olmasa bile Allah'ın lütuflarına teşekkür etmek için bir şey yapmaktır. Nitekim Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki:
"Eğer Allah kendine karşı işlenen günah için azabı vaat etmemiş olsaydı bile, insanın O'nun nimetlerine teşekkür etmek için O'na karşı günah işlememesi gerekirdi."[140]
3- Daha üst derecesi, Allah'a yaklaşmak ve O'nun kurb makamına ulaşmaktır; bu dereceye ulaşan kimse cennette gözü olmaksızın veya cehennemden korkmak-sızm, sadece kulluk ve ibadete lâyık gördüğü için Allah'a ibadet eder.
4- En yüksek derece insanı Allah'a olan aşkının bir işe yöneltmesidir. Nitekim Hz. Ali (a.s) ölüm ve Allah'a kavuşmaya olan aşkını, bebeğin, annesinin göğsüne duyduğu ilgiden daha fazla olarak açıklamaktadır.[141] İmam Hasan Müçteba'nın (a.s) oğlu Hz. Kasım Kerbelâ'da şöyle diyor:
"Allah yolunda ölüm benim için baldan daha tatlıdır."
Cezaî Konularda Niyetin Rolü
İslâm dini cezaî konularda da niyet için ayrıcalık tanımıştır; iki hususu örnek olarak verelim:
Öldürme konusunda, kasten birini öldürenle kasıtsız olarak birinin ölmesine neden olan kimse arasında fark gözetmiş ve her biri için ayrı bir hüküm belirlemiştir.[142] Yemin konusunda da Kur'ân-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"Allah sizi yaptığınız kasıtsız yeminlerinizden sorumlu tutmaz."[143]
Dolayısıyla, insanın ciddi niyeti olmadan yaptığı yeminin hiçbir değeri yoktur.
Marifet, Kurbet Kastı İçin Ön Hazırlıktır
Kurbet kastı ve temiz niyete ulaşmanın en güzel yolu, Allah'a olan marifetten ve O'nu tanımadan geçer.
İnsanlar arasında sevilmenin Allah'ın elinde olduğunu bilirsek.[144]
İzzet ve gücün yalnız Allah'ın elinde olduğunu bilirsek.[145]
Yarar ve zararın başkalarının elinde olmadığını bilirsek.[146]
Allah için yapılan bir işin bazen iki kat, bazen on kat ve bazen de yetmiş kat sevabı olduğunu bilirsek, O'ndan başkası için bir şey yapmayız.
Eğer, toplumda yükselişi insanın yücelik belirtisi olarak değerlendirmezsek, çünkü siyah dumanın da yükseldiğini bilirsek,
Eğer, insanların ilgisini çekmenin hiçbir değeri olmadığım, çünkü yolda giden bir filin de insanların ilgisini çektiğini bilirsek!
Eğer, gösteri ve riyakârlığın rezillik ve tehlikelerine dikkat edecek olursak!
Eğer, önümüzde hiç kimsenin bir başkasının yardımına koşmayacağı ve yalnız selim bir kalbe sahip olanların kurtulacağı bir gün olduğunu bilirsek.[147]
Ve eğer, kötü niyetle nice değerleri kaybettiğimizi bilirsek, kendimizi ihlâslı ve kurbet kastıyla iş yapmaya hazırlarız.
Kötü Niyetin Etkileri
Niyet konusunun sonunda, daha önce iyi niyetin bereketlerine değindiğimiz gibi kötü niyetin de afetlerine değinmek istiyorum:
1- Duanın kabul olmaması. İmam Seccad (a.s) şöyle buyuruyor:
"Kötü niyet, duaların kabul olmamasına neden olur."[148]
İlâhî olmayan bir niyet, işlerin ilâhî bir renge bürünmesini engellemenin ve onu ibadet olmaktan çıkarmanın yanı sıra bir takım tehlikeleri de beraberinde getirir.
İmam Cafer Sadık (a.s) buyuruyor ki:
"Vermemek niyetiyle birinden borç alan kimse hırsız gibidir."[149]
"Kim evlenirken eşinin mihrini vermemeyi amaçlarsa, Allah katında zina eden kimse gibidir."[150]
2- Rızktan mahrum olmak. İmam Cafer Sadık (a.s)şöyle buyuruyor:
"Çoğu zaman mümin bir kişi günah işlemeyi kasteder, Allah da onu rızktan mahrum eder."
Bu hadisin bir örneği de Kur'ân-ı Kerim'de geçen bağla ilgili kıssadır:
Kalem Suresi'nde 16. ayetten 30. ayete kadar, bağları olan ve fakirlerin haberi olmaması ve onun meyvesinden fakirlere vermemek için bağlarının mahsulünü geceleyin toplamaya giden bir grubun kıssası geçmektedir.
Sabahleyin bağa gittiklerinde, bağın yanarak küle dönüştüğünü gördüler. İlk önce yolu kaybettiklerini ve yanlış geldiklerini sandılar, fakat diğerlerinden daha akıllı olan biri şöyle dedi: "Ben size böyle yapmayın, böyle bir şeyi düşünmeyin demedim mi? Siz fakirleri meyvelerden mahrum etmeyi amaçlamıştınız, Allah da sizi mahrum etti."
Bu kıssadan, Allah Tealâ'nın bazen bizi niyet ve amacımıza göre cezalandırdığı veya mükâfatlandırdığı anlaşılıyor.[151] Tabii ki bu genel bir kural değildir.
3- Kalbin katılaşmasına neden olur. İmam Ali (a.s)şöyle buyuruyor:
"Kötü niyet kalbin katılaşmasının nişanelerindendir."[152]
4- İnsanın ömrünün ve yaşamının bereketi gider. Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki:
"Niyet kötü olunca bereket kalkar."[153]
Allah Tealâ niyeti iyi olmayan kimseden bereketini alır ve artık Allah'ın nimetlerinden yararlanamaz.
Nakledildiği üzere, birine, falan amelinden dolayı üç duan kabul olacak", dediler. Adam sevinerek, "Allah'ım! Eşim kadınların en güzeli olsun." dedi. Duası kabul oldu ve eşi güzelleşti, fakat insanların gözlerini eşine diktiklerini görünce hayatı zehir oldu. Bunun üzerine, "Allah'ım! Eşimi kadınların en çirkini kıl." diye ikinci duasını yaptı. Bu duası da kabul oldu, fakat artık böyle bir kadınla yaşamak tahammül edilemez oldu. Bu kez üçüncü duasını kullanarak, "Allah'ım! Eşimi ilk hâline çevir." dedi. Üçüncü duası da kabul oldu ve eşi eski hâline geldi. Bu adam her üç duayı kullandı, fakat, bundan bir sonuç alamadı. İşte bereketin kalkmasının anlamı budur; insan mevcut imkânlardan iyi bir şekilde yararlanamaz.