Feridüddin Attar "rahmetullahi aleyh" hazretleri anlatır:
Bir derviş, sahranın bir köşesinde oturuyordu. Yanından adamlarıyla bir hükümdar geçti. Derviş, başını kaldırıp hükümdara iltifat etmedi. Hükümdar öfkelendi, dervişe dedi ki:
“Niçin ayağa kalkmadın ve bana hürmet göstermedin?”
Derviş cevap verdi:
“Kim senden nimet umuyorsa, saygıyı ondan bekle. Ben senden bir şey beklemiyorum ki. Şunu da bil ki, hükümdarlar halkın koruması içindir. Koyun, çoban için değildir Fakat çoban, koyun içindir”
Hükümdar, dervişin sözünü beğendi:
“Benden bir şey iste” dedi.
Derviş cevap verdi:
“Bir daha beni rahatsız etme”
Hükümdar:
“O halde bana nasihat ver” deyince derviş şunu söyledi:
“Şimdi elinde nimet varken düşün! Zirvedesin, Allah için ne yapacaksan, nimet elindeyken şimdi yap. Bu devlet de, saltanat da elden ele geçip gidecektir”
Aşk-ı niyaz ederiz...
Bir derviş, sahranın bir köşesinde oturuyordu. Yanından adamlarıyla bir hükümdar geçti. Derviş, başını kaldırıp hükümdara iltifat etmedi. Hükümdar öfkelendi, dervişe dedi ki:
“Niçin ayağa kalkmadın ve bana hürmet göstermedin?”
Derviş cevap verdi:
“Kim senden nimet umuyorsa, saygıyı ondan bekle. Ben senden bir şey beklemiyorum ki. Şunu da bil ki, hükümdarlar halkın koruması içindir. Koyun, çoban için değildir Fakat çoban, koyun içindir”
Hükümdar, dervişin sözünü beğendi:
“Benden bir şey iste” dedi.
Derviş cevap verdi:
“Bir daha beni rahatsız etme”
Hükümdar:
“O halde bana nasihat ver” deyince derviş şunu söyledi:
“Şimdi elinde nimet varken düşün! Zirvedesin, Allah için ne yapacaksan, nimet elindeyken şimdi yap. Bu devlet de, saltanat da elden ele geçip gidecektir”
Aşk-ı niyaz ederiz...