çarpitmayin lutfen demişsinin sanirim beni yanliş anladiniz ben ögretmen ögrenci örneğini verirken gerçek hayattaki ögretmen ögrenci ilişkisini anlattim yani ögretmenin ögrencisini sınav yapmasinin sebebi ögrencinin alacaği notu bilmediğinden yoksa bunu benzetme yaparak su anda sınama yapiliyor çünkü Allah kullarinin ne yapacağini bilmiyor demedim. sizin verdiğiiz örnekte gerçek hayattaki ögretmen ögrenci ilişkisinde de sanki ögretmenler ögrencilerinin hangi notu alacaklarını bilir fakat yine de sinav yapar gibi bir anlam cıkıyordu o yuzden yanliş bir ornek dedim..
sizin sorulalarınız:
Türküm
Hz. Muhammed e inaniyorum.
benim burada ki konu başliğina yazmamim sebebi aklima takilan ve sorguladiğim bazi hususlar var sadece onlara cevap bulmak
mesala islamin şartlari : hacca gitmek bunlardan biri. oruc tutmak namaz kılmak gibi şartlarla beraber yer aliyor . oysa ki hacca gitmek maddiata dayanan birşey .. yani parasi olan yada başka bir degişle zengin olan birisi gidebiliyor. yani zengin olan bu hac ibadetni yerine getirip islamin şartlarından bir tanesini tamamliyor. faki insanlar ise tamamlayamiyor..neden hac konusu bu kadar önemli birşey? gibi...
yanlış anladınız öğretmen kemdi kendini imtihan yapmıyor ki öğrencisini imtihan yapıyor ,verdiği bilgi miktarı de kendisi verdiği için imtihan ölçüsünü kendisi koyuyor dedik
Madem ki Hz.Muhammede inanıyorum dediniz , o zaman yukarda yazdığım hadisten yararlanabilirsiniz. Çün adam Hz. Muhammede(sav) inanmazsa Kurana nasıl inanabilir ki?mantıksız bir şey.
Hz. Muhammede inanıyor musunuz diye sorduğumun sebebi de hep 'Kuranda var mıdır ?' diye sormanız,yoksa Kuranda da bildiğiniz gibi 'O (Hz.Muhammed)
kendi hevesinden konuşmaz,söyledikleri vahiyden başka bir şey değildir'
Buna göre akaidimizde 'Vahiy metluv' (Kuran) ve 'vahiy gayrumetluv' (Sünnet) diye iki kavram var, Hacc ve Zekat gibi ibadetler de imkanı olanlar yapabilir,Hacc ve Zekat ibadetleri arasındaki bağlantısını şöyle anlatmıştık:
Bu ülkede 7 katrilyonluk zekat potansiyeli var.
Bu bir araştırmanın sonucu. Fazlası var, eksiği yok.
Zekat Allah’ın emri, farz.
Beş İslam şartından biri. Namaz gibi, oruç gibi, hac gibi.
Bir kişinin Müslüman olabilmesi için bu beş şarta inanması ve yerine getirmesi lazım.
Zekat zenginlerin malında bulunan ve fakire verilmesi gereken Allah’ın bir hakkıdır.
Yani zekat miktarı zenginin malı ve hakkı değildir.
Allah’ın hakkıdır.
Bu miktar malı laik olana vermeyen zengin Allah’ın hakkını kullanıyor demektir.
Yedi katrilyonluk zekatın dağıtılması demek şu ülkede fakirin kalmaması demektir.
Hz. Peygamber (as) irtihal edince ortaya çıkan irtidat/dinden dönme olayları zekat vermemeye dayanır.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber (as)’ın aldığı zekatı, velev ki, bir topal keçi de olsa alacağını ilan eder.
Büyük bir kakarlılıkla zekatı toplamak için çalışır.
İnsanları bir farzı yerine getirmek için teşvik etmek yerine, bir başka farzı, tamamen atmasyon delillerle terk etmeye kalkışmak başka bir niyete matuftur.
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik şartlar Müslüman’ın ürünü değildir.
Yüce Allah haccı farz kılarken, “ulaşım imkanı olan herkes” şartını koşuyor.
Bir ülkede var olan fakirlerin durumunu da zekat ile düzeltiyor.
Yukarıda bahsettik.
Devletin ekonomik durumunun çok iyi olduğu yıllar bile hacca gitmeyen birine öncelikle bu ibadete inanıp inanmadığı sorulmalı değil mi?
Üst düzey görevlilerinin ağam paşam ve tek kuruş ödeme yapmadan hac etme imkanına sahip olduğu bir kurumda hem de yıllarca çalışmışken.
İbadetler felsefi izah kaldırmaz.
Çünkü onlar Allah’ın emridir.
Allah’ın emrine karşı ilk felsefi izahı yapan İblis’tir.
Sonu da bellidir.
Onun da kendince haklı gerekçeleri vardı, tıpkı bugünkülerin gibi.
Allah’ın bir emrine karşı geldiği için huzurullahtan kovulan İblis yemin etti,
Kullarından takva olanlar hariç geri kalan tümünü yoldan çıkaracağım diye.
Nasıl yoldan çıkaracaktı?
İbadet etmelerini önleyerek.
Bugün insanları ibadetten engellemenin tarihçesi bu olaya dayanır.
Bu husus Kur’an’da şöyle geçer: “Şeyatın– i ins ve şeyatın–i cin/insan seytanları cin şeytanları”.
Arada bir fark var; görünüp görünmemek.
Dün sabah beni namaza kaldırmamak için bin dereden su getiren görünmezin de çok haklı gerekçeleri vardı.
Biraz daha uyu, kalkarsın,
Sen dün çok yoruldun, kılmasan da olur.
Çalışmak da ibadettir, ha çalıştın, ha sabah namazını kıldın, ne farkı var?
Yat, yat güneşin doğumuna 10 dakika kala kalkar kılarsın, böylece de dinlenmiş olursun.
Bunlar son derece tıbbi, ilmi, insani, haklı gerekçelerdı.
Hac tamam da orada atılan taşları kendime atılmış gibi hissediyorum diyorsanız o başka.