kasım hadi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 4 Kas 2007
- Mesajlar
- 5,714
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 57
Bu gün olmazsa yarın heipimizin başına gelecek mutlak son.ÖLÜM.
Peki kişi nasıl ölüyor.gelin bir bakalım.
ALLAHIN izni ile Melekler, âsînin canını azâb ile alırlar. Dil ile bu anlatılamaz. Bizi yokdan var eden Allaha sığındık. Ba'zı meyyit, ölüm döşeğinde, yay gibi, o yana bu yana döner. Nitekim, Allahü teâlâ Vennâziâti sûresinde buyurur. O melekler azâblar edip, birbirine söyleşirler. Cebrâîl "aleyhisselâm" o meleklere der ki, (Merhamet etmeyin!) Münâfıkların canı, burnunun ucuna gelir. Yine koyuverirler. Her a'zâsını,öyle sıkarlar ki, gözlerinin nûru dökülür. Melekler, diyeler ki: (Sen Cennetlik değilsin! Hallâk-ı Cihân, sana gadab etdi! Sana inâyet yokdur! Sen diri iken işlediklerini unutdun mu? Ey yaramaz kişi! Sana şol azâb hâzırlandı ki, münâfıklar ve kâfirler azâbıdır. Zîrâ, sende nemâz yok, zekât yok, sadaka yok, fakîrlere merhamet yok idi. Harâmdan sakınmazdın, bütün işlerin fesâd idi. Gîbet ederdin, yine de Allah kerîmdir derdin, işte azâb dahî, elîmdir.) Pes, Hak sübhânehü ve teâlâ hazretlerinden hitâb gelir. (O münâfıklar, bir gün dahî ölümlerini hâtırlamadılar. Mütekebbir olurlardı. Farz, sünnet, vâcibi tutucu değillerdi. Şimdi benim azâbımı görsünler!) Yine zebânîler, tırnaklarının dibinden yapışıp, canını göğsünün damarlarından çıkarırlar ve hulkûma götürüp, yine koyuverirler. Yine hitâb gelir, (Âlimler size bildirmedi mi? Kitâbımızı okumadınız mı? Gâfil olmayın, şeytâna uymayın, demedi mi? Her şeyi, Allahdan bilin demedi mi?) Dünyâ cîfesine harîs olmayın! Allahü teâlânın verdiğine kanâ'at edin, fakîr kullarına merhamet edin, miskînleri ta'âmlandırın! Allahü teâlâ, sizi yaratdı ve sana Ondan bir belâ gelse yine Onu çağırasın, yalvarasın ve dermânı Ondan dileyesin.
Ama sen ey inkarcı münafık!
Sen inkarında sabit kaldın.Sana davet geldiginde,(Ben sendenmi ögernecem)deyip yüz çevirdin.
Hak teâlâdan hitâb gelir: (Yâ meleklerim! Onu tutun!) Melekler, onun canını cemî' kılları dibinden alıp, yine koyuverirler. Hak teâlânın azâb etdiğini, kimse halâs etmeğe kâdir değildir.
O ölüm döşeğinde yatan kimse, bu azâbı görüp, ah, ah, keşke dünyâda iken amelimi îfâ ve edâ edeydim de, bugün, bu eziyeti çekmeseydim der. Yine, o hastayı bekleyen kişilere, hitâb gelir: (Ey benim mütekebbir kullarım! İşte bu dostunuzu, mal harcayıp kurtarınız! Dünyâda benden gelen belâya sabr etmezsiniz, benden şikâyet edersiniz. İşte bu kul, azâbda ve canı hulkûma geldi. Benim kudretimden!) Melekler bu nidâyı işitip, (Ey Rabbimiz! Senin azâbın hakdır) deyip secdeye kapanalar. Hak teâlâ bunları, Kur'ân-ı kerîmde haber vermekdedir. Sonra, yine meleklere, tutun diye nidâ gelir. Öyle tutalar ki, her yerinin, bir kılının dibi dahî boş kalmaz. Melekler bir yandan haykırıp: (Ey Allahın âsî kulunun canı, gel çık teninden. Bugün o gündür ki, sana azâb ola. Allahü teâlâdan gayriye muhabbet eylediğinden ötürü, mütekebbir olup, fakîrlere selâm vermezdin, harâm olan şeyleri yapardın, bâtılı hak görürdün ve hakkı bâtıl görürdün) diyeler. Bunlar Kur'ân-ı kerîmde haber verilmekdedir.
Sonra o kişi, meleklere derki, bir dem aman verin, aklımı başıma devşireyim, deyince, birde bakarki, melek-ül-mevt başı ucunda durmakda. Onu görünce, bu azâbları unutup, titremeğe başlar. Melek-ül-mevti görünce, der ki, bunca melekler azâb ederken, sen kimsin ve neye geldin? Ondan sonra ölüm, bir heybetli âvâz ile, çağırıp der ki: Ben, o ölümüm ki, seni dünyâ yüzünden çıkartırım. Ve evlâdlarını yetîm bırakırım ve dünyâda sevmediğin akrabâna malını mîrâs bırakırım.
Bu yatan kişi, meleklerle bu kadar söyleşdikden sonra, azâb melekleri çekilip giderler. Azrâîl "aleyhisselâm"ı heybet ile görünce, o an aklı gider.
Azrâîl "aleyhisselâm" sorar, dünyâyı nice gördün? Der ki, dünyânın güzelligine aldandım da, bu hâle geldim.
Ve Hallâk-ı cihân, dünyâyı bir kadın şekline koyar, gözleri gök ve dişleri öküz boynuzu gibi, göğsünün üzerine oturur.
Sonra, o kişinin malını karşısına getirirler. Kahr ile, harâm ve halâl demeyip kazandığı malı, gözünün önünde vârislerine verirler.
Ve ondan sonra o mal kendi sâhibine, (Ey âsî! Beni kazandın, beni haramlara harcadın, sadaka, zekât vermedin. Şimdi ise, senden çıkdım, senin istemediğin kimselerin eline girdim, senden minnetsiz aldılar) der.
Bu hâl içindeyken, susayarak ve yüreği yanıp tutuşarak, dört yanına bakar.
Sonra, bu hâldeyken, şeytân fırsat bulup, îmânını almak için, başının ucuna gelir. O iblis elinde bir kadeh tutar. İçinde, buzlu su, hastanın başının ucunda o kadehi çalkalar.Hasta Onu görür ve işitir. O anda o kişinin durumu belli olur.Eğer se'âdetsiz ise, getir şu sudan içeyim der. O mel'ûnun canına minnet olur. Der ki, -hâşâ- âlemlerin yaratıcısı yokdur, de! Eğer dediği gibi söylerse îmânı gider. O yüzden, her şeyde, yine hikmet Hüdânındır ki, o hâlde olan hastanın yanında su bulundurmak gerek. Ve sıkça ağzı açıp, su vermek lâzımdır.
Eğer, hidâyet erişir ise, şeytâna la'net edip red eder.
Va'desi tamam olunca -Eğer mü'min ise- Azrâîl "aleyhisselâm" canını alır. Üçyüzaltmış melek, o canı Azrâîl "aleyhisselâm"ın elinden alıp, cümle eşi ve dostları sûretine girip, Cennet elbiselerini giydirip, rûhunu Cennet sarâyına iletirler ve yine -derhal- ölünün yanına getirirler.
Ve eğer, îmânsız gitdiyse, üçyüzaltmış siccîn melekleri, Cehennemden, katrandan dahâ kara zakkum yaprağı getirip, o îmânsız çıkan rûhunu, ona sarıp, derhal Cehenneme iletip ve yerini gösterip, yine yanına getirirler.
İşte her kulun eninde sonunda tadacagı mutlak SON. Selametle
Peki kişi nasıl ölüyor.gelin bir bakalım.
ALLAHIN izni ile Melekler, âsînin canını azâb ile alırlar. Dil ile bu anlatılamaz. Bizi yokdan var eden Allaha sığındık. Ba'zı meyyit, ölüm döşeğinde, yay gibi, o yana bu yana döner. Nitekim, Allahü teâlâ Vennâziâti sûresinde buyurur. O melekler azâblar edip, birbirine söyleşirler. Cebrâîl "aleyhisselâm" o meleklere der ki, (Merhamet etmeyin!) Münâfıkların canı, burnunun ucuna gelir. Yine koyuverirler. Her a'zâsını,öyle sıkarlar ki, gözlerinin nûru dökülür. Melekler, diyeler ki: (Sen Cennetlik değilsin! Hallâk-ı Cihân, sana gadab etdi! Sana inâyet yokdur! Sen diri iken işlediklerini unutdun mu? Ey yaramaz kişi! Sana şol azâb hâzırlandı ki, münâfıklar ve kâfirler azâbıdır. Zîrâ, sende nemâz yok, zekât yok, sadaka yok, fakîrlere merhamet yok idi. Harâmdan sakınmazdın, bütün işlerin fesâd idi. Gîbet ederdin, yine de Allah kerîmdir derdin, işte azâb dahî, elîmdir.) Pes, Hak sübhânehü ve teâlâ hazretlerinden hitâb gelir. (O münâfıklar, bir gün dahî ölümlerini hâtırlamadılar. Mütekebbir olurlardı. Farz, sünnet, vâcibi tutucu değillerdi. Şimdi benim azâbımı görsünler!) Yine zebânîler, tırnaklarının dibinden yapışıp, canını göğsünün damarlarından çıkarırlar ve hulkûma götürüp, yine koyuverirler. Yine hitâb gelir, (Âlimler size bildirmedi mi? Kitâbımızı okumadınız mı? Gâfil olmayın, şeytâna uymayın, demedi mi? Her şeyi, Allahdan bilin demedi mi?) Dünyâ cîfesine harîs olmayın! Allahü teâlânın verdiğine kanâ'at edin, fakîr kullarına merhamet edin, miskînleri ta'âmlandırın! Allahü teâlâ, sizi yaratdı ve sana Ondan bir belâ gelse yine Onu çağırasın, yalvarasın ve dermânı Ondan dileyesin.
Ama sen ey inkarcı münafık!
Sen inkarında sabit kaldın.Sana davet geldiginde,(Ben sendenmi ögernecem)deyip yüz çevirdin.
Hak teâlâdan hitâb gelir: (Yâ meleklerim! Onu tutun!) Melekler, onun canını cemî' kılları dibinden alıp, yine koyuverirler. Hak teâlânın azâb etdiğini, kimse halâs etmeğe kâdir değildir.
O ölüm döşeğinde yatan kimse, bu azâbı görüp, ah, ah, keşke dünyâda iken amelimi îfâ ve edâ edeydim de, bugün, bu eziyeti çekmeseydim der. Yine, o hastayı bekleyen kişilere, hitâb gelir: (Ey benim mütekebbir kullarım! İşte bu dostunuzu, mal harcayıp kurtarınız! Dünyâda benden gelen belâya sabr etmezsiniz, benden şikâyet edersiniz. İşte bu kul, azâbda ve canı hulkûma geldi. Benim kudretimden!) Melekler bu nidâyı işitip, (Ey Rabbimiz! Senin azâbın hakdır) deyip secdeye kapanalar. Hak teâlâ bunları, Kur'ân-ı kerîmde haber vermekdedir. Sonra, yine meleklere, tutun diye nidâ gelir. Öyle tutalar ki, her yerinin, bir kılının dibi dahî boş kalmaz. Melekler bir yandan haykırıp: (Ey Allahın âsî kulunun canı, gel çık teninden. Bugün o gündür ki, sana azâb ola. Allahü teâlâdan gayriye muhabbet eylediğinden ötürü, mütekebbir olup, fakîrlere selâm vermezdin, harâm olan şeyleri yapardın, bâtılı hak görürdün ve hakkı bâtıl görürdün) diyeler. Bunlar Kur'ân-ı kerîmde haber verilmekdedir.
Sonra o kişi, meleklere derki, bir dem aman verin, aklımı başıma devşireyim, deyince, birde bakarki, melek-ül-mevt başı ucunda durmakda. Onu görünce, bu azâbları unutup, titremeğe başlar. Melek-ül-mevti görünce, der ki, bunca melekler azâb ederken, sen kimsin ve neye geldin? Ondan sonra ölüm, bir heybetli âvâz ile, çağırıp der ki: Ben, o ölümüm ki, seni dünyâ yüzünden çıkartırım. Ve evlâdlarını yetîm bırakırım ve dünyâda sevmediğin akrabâna malını mîrâs bırakırım.
Bu yatan kişi, meleklerle bu kadar söyleşdikden sonra, azâb melekleri çekilip giderler. Azrâîl "aleyhisselâm"ı heybet ile görünce, o an aklı gider.
Azrâîl "aleyhisselâm" sorar, dünyâyı nice gördün? Der ki, dünyânın güzelligine aldandım da, bu hâle geldim.
Ve Hallâk-ı cihân, dünyâyı bir kadın şekline koyar, gözleri gök ve dişleri öküz boynuzu gibi, göğsünün üzerine oturur.
Sonra, o kişinin malını karşısına getirirler. Kahr ile, harâm ve halâl demeyip kazandığı malı, gözünün önünde vârislerine verirler.
Ve ondan sonra o mal kendi sâhibine, (Ey âsî! Beni kazandın, beni haramlara harcadın, sadaka, zekât vermedin. Şimdi ise, senden çıkdım, senin istemediğin kimselerin eline girdim, senden minnetsiz aldılar) der.
Bu hâl içindeyken, susayarak ve yüreği yanıp tutuşarak, dört yanına bakar.
Sonra, bu hâldeyken, şeytân fırsat bulup, îmânını almak için, başının ucuna gelir. O iblis elinde bir kadeh tutar. İçinde, buzlu su, hastanın başının ucunda o kadehi çalkalar.Hasta Onu görür ve işitir. O anda o kişinin durumu belli olur.Eğer se'âdetsiz ise, getir şu sudan içeyim der. O mel'ûnun canına minnet olur. Der ki, -hâşâ- âlemlerin yaratıcısı yokdur, de! Eğer dediği gibi söylerse îmânı gider. O yüzden, her şeyde, yine hikmet Hüdânındır ki, o hâlde olan hastanın yanında su bulundurmak gerek. Ve sıkça ağzı açıp, su vermek lâzımdır.
Eğer, hidâyet erişir ise, şeytâna la'net edip red eder.
Va'desi tamam olunca -Eğer mü'min ise- Azrâîl "aleyhisselâm" canını alır. Üçyüzaltmış melek, o canı Azrâîl "aleyhisselâm"ın elinden alıp, cümle eşi ve dostları sûretine girip, Cennet elbiselerini giydirip, rûhunu Cennet sarâyına iletirler ve yine -derhal- ölünün yanına getirirler.
Ve eğer, îmânsız gitdiyse, üçyüzaltmış siccîn melekleri, Cehennemden, katrandan dahâ kara zakkum yaprağı getirip, o îmânsız çıkan rûhunu, ona sarıp, derhal Cehenneme iletip ve yerini gösterip, yine yanına getirirler.
İşte her kulun eninde sonunda tadacagı mutlak SON. Selametle