Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

◊ Müşteridir ALLAH c.c, Müminlere.. ◊ (2 Kullanıcı)

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
81a3wub.gif


◊ ◊ ◊

Dost"alışverişte" görsün..

Önemli müşteriler alışveriş edecekleri kişileri seçerler. Her müşterinin herkesle alışverişi olmaz. Her dükkâna girmezler. Peki ya “müşteri” Allah ise? İyi haber: Allah “müşteri” olduğunu söylüyor. Ama sadece “müminlere…” “Muhakkak ki, Allah müşteridir müminlere… (Tevbe, 111) Allah, müminlerde satın almaya değer bir şeyler olduğunu söylüyor.




Her satıcı herkese satış yapmaz. Önemli satıcılar da müşterilerini seçerler. Her gelene muhatap olmazlar. Peki ya, müminler “satıcı”ysa, kimi kendilerine müşteri kabul ederler? Sadece Allah’adır müminlerin satışları… Allah müminleri satıcı olarak tarif ediyor. “Muhakkak ki Allah müminlerden satın almak ister… (Tevbe, 111)


◊ ◊ ◊

Müşterin Allah ise, sen de satıcı isen, müşterinden saklayacağın mal olur mu? Allah’a satmayıp da başkasına ayıracağın bir ürünün olur mu? En iyi kârı O verecekse, sattığın her şeyi alabilecekse, tezgâhın neyin varsa koyarsın değil mi? Neyin varsa. “Benim…” dediğin her şeye karşılık sana daha fazlasını, daha kalıcısını, daha güzelini verecekse “Müşteri”, tezgâhın üzerine koyarsın her şeyini, değil mi? Tezgâhın berisinde bir şey bırakmayıncaya kadar yığarsın elindekileri. Ta ki yalnızca sen kalırsın tezgâhın berisinde. Satılanlardan geriye sadece “satıcı” kalır. Bir sen varsın satılmayan. Kendini niye satmayasın O’na? “Benim…” dediklerinden önce “Ben” dediğini de koymalısın tezgâha. Zaten öyle diyor O “Müşteri”: “Allah satın almak ister müminlerden nefislerini ve mallarını…” Nefis: “Ben” diye/bildiğimiz. Mal: “Benim” diye/bildiğimiz. Yani, “Ben” diye bildiğimizi de “Benim” diyebildiklerimizi de O’na satıyoruz.


◊ ◊ ◊

“Ben” diye bildiğimi satacağım müşteri bana “Ben”den fazlasını vermeli ki alışverişim kârlı olsun. “Benim” dediklerimi sattığım müşteri bana “benim” dediklerimden daha çoğunu vermeli ki, sattığıma değsin. Zaten, “Müşteri”m de, “…cennet karşılığı” istiyor “ben”i ve “benim” dediklerimi… O halde, cennet, “ben”i “ben”den çok eden yerdir. Demek ki, cennet “benim” diyebildiklerimin “benim…” diyebildiklerimden çok olduğu yerdir. (Tevbe, 111)


◊ ◊ ◊

“Müşteri” Allah, benden canımı ve nefsimi satın almak istediğini beyan ediyor. Yani, bir müşteri-satıcı ilişkisi içinde, karşılığını fazlasıyla vermeyi vaad ettiği, satmayabileceğim seçeneğini de göz önünde tuttuğu nazik bir teklifte bulunuyor. Karşılığında daha çok kâr isteme hakkımı da saklı tutuyor. Satarken nazlanma payı da tanıyor bana. Mecbur tutmuyor, “istersen sat” diyor. Hiç karşılık sözü vermeksizin, “el koyuyor” değil. Oysa, “ben” dediğim canımı da, “benim” dediğim malımı da zaten “Müşteri”m bana vermişi. Hiç karşılıksız, hiç ummadığım halde ikram ettiğini de, sanki baştan beri benimmiş gibi, sanki ben hak etmişim gibi, nezaketle istiyor, satın almak istiyor. Ne ince bir Rabbâni nezaket… Ne tatlı bir Rahmanî iltifat...

◊ ◊ ◊

Ben olanı da bende olanı da bana bırakıyor “Müşteri”m. “Ben”imi ve “bendeki”leri satınca, elimden almıyor. Ömür boyu elimde tutuyor. Üstelik, daha kârlı bir işletme vaad ediyor. O’nun adına işlettiğimde masraflarımı üstleniyor, kârlarını bana bırakıyor. “Nefis ve malını Allah’a satan” mümin olarak ömür boyu O’nun hoşnutluk dairesinde yaşıyorum. Rızkımı O veriyor. Nefesimi O ikram ediyor. Her nefeste kazandıklarımı bana bırakıyor. Hem daha çok
kâr ediyorum, hem kârımın hepsi bana kalıyor.

◊ ◊ ◊

Müşteri, zaten elimden çıkacak malı istiyor benden. Günden güne eskiyen bir bedeni satın alıyor. Her gün elimden çıkan, eksilen, kıymetten düşen mallarıma ummadığım değerler biçiyor. O’na satmazsam, “ben” bana kalmayacağım. O’na satmazsam, benim diye/bildiklerim “benim” olmaktan çıkacak. Çıkmasa da ben elimde tutamayacağım. Kim zaten değer kaybeden bir malı eşsiz bir değerle satın almak ister? Cevap: Allah! Kim ister istemez elinden çıkaracağı mala hiç elinden çıkmayacak, ebedî bir değerle alacak müşteri bulabilir? Cevap: Müminler!


“Öyleyse sevinin O’nunla böyle bir alışveriş yaptığınız için. İşte size büyük kâr.” [Tevbe, 111]


◊ ◊ ◊


Senai Demirci


81a3wub.gif
 

Sefine-i Hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
987
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
eS SELAMU ALEYKÜM VE RAHMETULLAHİ VE BERAKATUHU GÜZEL YÜREKLİ KARDEŞİM...B)
KALPLERİ TİTRETEN BU GÜZEL YAZINI TEFEKKÜRLE OKUDUM.EMEĞİNE,YÜREĞİNE SAĞLIK..ALLAH C.C. RAZI VE MEMNUN OLSUN HER DAİM..
HAMD OLSUN ALEMLERİN RAB'BİNE C.C. Kİ BİZ ACİZ KULLARININ İYİLİĞİNİ GÖZETİP,BİZLERE HER AN DEĞERLİ OLDUĞUMUZU HATIRLATACAK NİCE GÜZELLİĞİ ÖNÜMÜZE SUNMAKTA..NE GÜZEL BİR ALIŞ-VERİŞ.NASIL OLURSA OLSUN BİRE BİN VEREN RAHMAN'DAN C.C. HER ZAMAN KARLI OLAN BİZLER.O'NDAN C.C. GELEN HER ŞEYİ YİNE O'NA GÖNDERİYORUZ,HEM DE KARŞILIĞI CENNET İLE BİRLİKTE.GAFLETTE OLDUĞUMUZ TÜM ZAMANLARIN MUTLULUK HABERCİSİ BU GÜZEL PAYLAŞIMIN....
RAB'BİM C.C. BENLİĞİNDEN HABERDAR OLAN SATICILARDAN,GÜZEL TEKLİFİNİ ANLAYAN GÖNÜLLERDEN EYLESİN BİZLERİ.KALPLERİN EN İYİ GÖZETENİ OLAN YÜCE MEVLA'YA C.C. EMANETİMSİN.KALPLERİMİZİ AŞK VE HUŞU İLE SATMAK DUASI İLE.KALBİ DUALARIM VE SELAMLARIMLA,BAKİ MUHABBETLERE...B)



 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Esselamu Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berakatühü

Esselamu Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berakatühü

Oysa, “ben” dediğim canımı da, “benim” dediğim malımı da zaten “Müşteri”m bana vermişi. Hiç karşılıksız, hiç ummadığım halde ikram ettiğini de, sanki baştan beri benimmiş gibi, sanki ben hak etmişim gibi, nezaketle istiyor, satın almak istiyor. Ne ince bir Rabbâni nezaket… Ne tatlı bir Rahmanî iltifat...

Satmamakta inad edipte ben ve benim i ziyan etmek ne derece ahmaklık..

Allah celle celalüh razı olsun kıymetli kardeşim hem sizden hem Senai Demirci den.İdrak edenlerden olmayı nasib etsin.Yüce Rabbimize emanet olun.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
"Allah, mü'minlerden mallarını ve canlarını kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, Tevrat, İncil ve Kur'an'da sabit Allah'ın bir va'didir. Allah'tan başka verdiği sözde duran ve yerine getiren kim vardır? Öyleyse O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişe sevinin. Gerçekten bu büyük başarıdır."Tevbe sûresi (9), 111


Mekke'de, İkinci Akabe gecesinde ensardan yetmiş kişi Resûl-i Ekrem Efendimiz'e biat etmişlerdi. Onlardan biri olan Abdullah İbni Revâha:
–Yâ Resûlallah! Rabb'in ve kendin için dilediğini bize şart koş, demişti. Peygamberimiz:
– Rabb'im için O'na ibadet etmenizi, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı, kendim için de canlarınızı ve mallarınızı müdafaa ettiğiniz gibi beni de koruyup savunmanızı şart koşuyorum, buyurdu. Bu sözlerden sonra:
–Böyle yapmamız karşılığında bize ne var? diye sordular. Resûl-i Ekrem:
Cennet vardır,karşılığını verdi. Bunun üzerine biat edenler:
Bu kârlı bir alışveriş! Bundan ne döneriz, ne de dönülmesini isteriz, dediler (Süyûtî, ed-Dürrü'l-mensûr, IV, 294).
Açıklamakta olduğumuz âyet-i kerîme bu olay üzerine nazil oldu.
Allah Teâlâ'nın insana verdiği can ve rızık olarak ihsân ettiği mal, tamamen Allah'ın mülküdür. Allah'ın satınalma yoluyla onları mülkiyetine geçirmesi tasavvur olunamaz. O halde bu hitap, Cenâb-ı Hakk'ın bir lutfu olarak kullarını cihada ve kendisine gerçek anlamda kulluğa davet etmesinden ibarettir. Çünkü bizler canımız ve malımızda geçici bir süre tasarruf ve faydalanmaya memur kılınmışız. Her can ölümlüdür ve her mal tükenip bitmeye mahkûmdur. Şayet biz bunları kendileri gibi fani olan gayeler uğruna tüketirsek, bundan hiçbir kâr ve fayda elde edemeyiz. Fakat kalıcı gayeler, ideal hedefler, Allah'ın rızasına uygun olan işler için çalışır çabalar, mallarımızı bu uğurda harcarsak, büyük ecir ve sevap elde eder, ebedî olan cennet hayatını kazanırız. Bu yöndeki her gayret ve çaba, harcanan her kuruş servet, cihadın bir unsurudur. Allah bu dünyada kendine ait olan bir mülkle âhirette kendine ait olan bir başka mülkü değiştirmekte, bunu da kulun seçim ve iradesine bırakmaktadır. İşte bu, sanki gönüllü bir alışverişe benzetilmiştir. Çok dikkat çekici olan yönü ise, bir lutuf ve ihsân olan bu alışverişin hukuk diliyle ifade buyurulmuş olmasıdır. Âdeta hukûkî muamele ve sözleşmelerin temel özelliklerinin belirlendiği bir örnek ortaya konulmuş, hukûkî muamelelerin din ve dünya işlerinde esas olduğu gösterilmiştir.


Alıntı...

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını,

kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır.

Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler.

Bu Tevratta, İncilde ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir.

Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır!

O halde o’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin,

işte bu gerçekten büyük bir kazançtır.”

(Tevbe: 111)



Bu ayet İslâm’a girmek, alışveriş yapan iki taraf arasında gerçekleşen bir satış sözleşmesidir. Bu sözleşmede yüce Allah alıcı, mü’min de satıcıdır. Allah ile yapılan bu alışverişten sonra, bir mü’min canını ve malını; Allah için, onun sözünün yücelmesi, bütünüyle onun dininin egemen olması uğrunda, Allah yolunda cihad için harcamaktan kaçınamaz. Çünkü mü’min, bu alışveriş sözleşmesinde, canını ve malını belirlenmiş ve bilinen bir ücret karşılığında Allah’a satmıştır. Bu ücret, cennettir. Aslında bu paha biçilmez bir ücrettir. Ama yüce Allah lütfediyor, mü’minlere iyilikte bulunuyor.


Bu satışı yapanlar, bu alışveriş sözleşmesini gerçekleştirenler ayırıcı nitelikleri bulunan seçkin bir kitledir. Bu niteliklerden bazısı duygu ve bilinç alanında, yüce Allah ile direkt ilişkiye giren kendi ruhlarına özgüdür. Bu sorumluluklar, yeryüzünde Allah’ın dinini egemen kılmak için bilinç planındaki inancı davranışlara yansıtmak, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamak, hem kendi şahıslarını, hem de başkalarını yüce Allah’ın belirlediği kurallara uydurmaktır.
 

Gök Kubbe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ara 2008
Mesajlar
3,422
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
AZİZ ALLAH CELLE ve CELALÜHU hepimizden razı olsun
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:


“Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını,

kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır.

Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler.

Bu Tevratta, İncilde ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir.

Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır!

O halde o’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin,

işte bu gerçekten büyük bir kazançtır.”

(Tevbe: 111)



Bu ayet İslâm’a girmek, alışveriş yapan iki taraf arasında gerçekleşen bir satış sözleşmesidir. Bu sözleşmede yüce Allah alıcı, mü’min de satıcıdır. Allah ile yapılan bu alışverişten sonra, bir mü’min canını ve malını; Allah için, onun sözünün yücelmesi, bütünüyle onun dininin egemen olması uğrunda, Allah yolunda cihad için harcamaktan kaçınamaz. Çünkü mü’min, bu alışveriş sözleşmesinde, canını ve malını belirlenmiş ve bilinen bir ücret karşılığında Allah’a satmıştır. Bu ücret, cennettir. Aslında bu paha biçilmez bir ücrettir. Ama yüce Allah lütfediyor, mü’minlere iyilikte bulunuyor.



Bu satışı yapanlar, bu alışveriş sözleşmesini gerçekleştirenler ayırıcı nitelikleri bulunan seçkin bir kitledir. Bu niteliklerden bazısı duygu ve bilinç alanında, yüce Allah ile direkt ilişkiye giren kendi ruhlarına özgüdür. Bu sorumluluklar, yeryüzünde Allah’ın dinini egemen kılmak için bilinç planındaki inancı davranışlara yansıtmak, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamak, hem kendi şahıslarını, hem de başkalarını yüce Allah’ın belirlediği kurallara uydurmaktır.
AKIN BAŞLADI SÜRER...HANGİ KAHPE DÜŞLERİ SAKLARSA SAKLASIN GECE...NE ZINDAN DUYGUSU..NE ÖLÜM KORKUSU.......Allahcc razı olsun gönüldaş...BESMELE...SELAM VE DUA İLE...
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
eS SELAMU ALEYKÜM VE RAHMETULLAHİ VE BERAKATUHU GÜZEL YÜREKLİ KARDEŞİM...B)
KALPLERİ TİTRETEN BU GÜZEL YAZINI TEFEKKÜRLE OKUDUM.EMEĞİNE,YÜREĞİNE SAĞLIK..ALLAH C.C. RAZI VE MEMNUN OLSUN HER DAİM..
HAMD OLSUN ALEMLERİN RAB'BİNE C.C. Kİ BİZ ACİZ KULLARININ İYİLİĞİNİ GÖZETİP,BİZLERE HER AN DEĞERLİ OLDUĞUMUZU HATIRLATACAK NİCE GÜZELLİĞİ ÖNÜMÜZE SUNMAKTA..NE GÜZEL BİR ALIŞ-VERİŞ.NASIL OLURSA OLSUN BİRE BİN VEREN RAHMAN'DAN C.C. HER ZAMAN KARLI OLAN BİZLER.O'NDAN C.C. GELEN HER ŞEYİ YİNE O'NA GÖNDERİYORUZ,HEM DE KARŞILIĞI CENNET İLE BİRLİKTE.GAFLETTE OLDUĞUMUZ TÜM ZAMANLARIN MUTLULUK HABERCİSİ BU GÜZEL PAYLAŞIMIN....
RAB'BİM C.C. BENLİĞİNDEN HABERDAR OLAN SATICILARDAN,GÜZEL TEKLİFİNİ ANLAYAN GÖNÜLLERDEN EYLESİN BİZLERİ.KALPLERİN EN İYİ GÖZETENİ OLAN YÜCE MEVLA'YA C.C. EMANETİMSİN.KALPLERİMİZİ AŞK VE HUŞU İLE SATMAK DUASI İLE.KALBİ DUALARIM VE SELAMLARIMLA,BAKİ MUHABBETLERE...B)



www.yeniresim.com_-_Dini_Resimler_-_Allah_Lafz.png



Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühü yüreği gül kardeşim..B)
Rahman c.c razı olsun, bu güzel yorumun için.. Eklemiş olduğun resim de, konumuza güzellik kattı.. Çok teşekkür ederim, eksik olmayasın inşallah.. Yorumundaki tespitler çok güzel.. ''Bizlere değerli olduğumuzu hissettiriyor..'' Bizlerin fakrına, aczine tenezzül buyurup Kur'an ile, nimetlendirmesi, bizi kendine ''kul'' kabul etmesi, İslam ile şereflendirmesi değerlerin en büyüğü.. Bu değerlere sahip olan mü'min, hiçbir şeyi olmasa bile mesuttur..Ama bu nimetlerden nasiplenemeyerek her şeyi olan insanlar ise, fakirlerin, müflislerin en büyüğüdür.. O ne zararlı bir alışveriştedir.. Rabbimiz c.c'nin, mü'minlere değer verdiğini beyan buyurduğu en latif, en ince ayetlerden biri de Tevbe 111'dir.. Tüm bu vaad ettiklerine karşılık, bizlerden beklediği de gücümüzün üstünde mükellefiyetler değildir..''Emanet''ini insana verdiğini buyuruyor ve insana da ''gücünün üstünde bir şey yüklemediğini / yüklemeyeceğini buyuruyor; o halde insan, kendi üzerine düşenleri yapamayacak güçte değildir.. Bizler yeter ki vazifelerimizi yapmak hususunda şeytan ve nefsin kıskacından kurtulabilmeyi başarabilelim inşallah.. Yoksa Rahman ve Rahim dost, bizleri her daim beklemekte.. ''Bir adım gelene, O'nun daha çok yaklaşacağını'' unutmamalıyız..
Güzel dualarına kalbi bir amin, güzel kardeşim.. Rabbimiz c.c, bizleri alışverişinde sadık kullarından eylesin; alışverişin yüklediklerini yerine getirmeye azim ve muvaffakiyet bahşetsin..
Rabbimize emanetimsin inşallah.. Baki Dualar ve Muhabbetle..B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
اِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ اْلمُؤْمِنِينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN ADIYLA
ALLAH, MÜMİNLERİN NEFİSLERİNİ VE MALLARINI CENNET KARŞILIĞINDA SATIN ALMIŞTIR..

Nefis ve malını Cenâb-ı Hakk'a satmak ve ona abd ve kul olmak ve asker olmak; ne kadar kârlı bir ticaret, ne kadar şerefli bir rütbe olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciği dinle:
Bir zaman bir pâdişah, raiyetinden (halkından) iki adama, her birisine emaneten birer çiftlik verir ki; içinde fabrika, makine, at, silâh gibi her şey var. Fakat fırtınalı bir muharebe zamanı olduğundan, hiçbir şey kararında kalmaz (istikrar yoktur). Ya mahvolur veya tebeddül eder (bozulur,değişir) gider. Pâdişah, o iki nefere kemâl-i merhametinden (merhametinin enginliğinden) bir Yaver-i Ekremini (özel temsilcisini) gönderdi. Gâyet merhametkâr bir ferman ile onlara diyordu:
Elinizde olan emanetimi bana satınız. Sizin için muhafaza edeyim, beyhûde zâyi olmasın. Hem, muharebe bittikten sonra size daha güzel bir sûrette iade edeceğim. Hem, gûya o emanet sizing malınızmış gibi; pek büyük bir fiat size vereceğim. Hem, o makine ve fabrikadaki âletler, benim namımla ve benim tezgâhımda işlettirilecek. Hem fiatı, hem ücretleri, birden bine yükselecek. Bütün o kârı size vereceğim. Hem de siz, âciz ve fakirsiniz. O koca işlerin masârifâatını (giderlerini) tedârik edemezsiniz (karşılayamazsınız) . Bütün masârifâtı ve levâzımatı (giderleri ve harcamaları) ben deruhde ederim (üstüme alırım). Bütün vâridatı (gelirleri) ve menfaatı size vereceğim. Hem de terhisat zamanına kadar elinizde bırakacağım. İşte beş mertebe kâr içinde kâr...
Eğer bana satmazsanız, zâten görüyorsunuz ki, hiç kimse elindekini muhafaza edemiyor. Herkes gibi elinizden çıkacaktır. Hem beyhude (boşa) gidecek, hem o yüksek fiattan mahrum kalacaksınız. Hem o nâzik, kıymetdar âletler, mîzanlar (ölçüler, mikro devreler), istimal edilecek (kullanılacak) şâhâne madenler ve işler bulmadığından; bütün bütün kıymetten düşecekler. Hem idare ve muhafaza zahmeti ve külfeti başınıza kalacak. Hem emanette hıyanet cezasını göreceksiniz. İşte beş derece hasaret (zarar) içinde hasaret...
Hem de bana satmak ise, bana asker olup benim namımla tasarruf etmek (kullanmak) demektir. Âdi bir esir ve başı bozuğa bedel, âlî bir pâdişahın has, serbest bir yâver-i askeri (hususi askeri) olursunuz.
Onlar, şu iltifâtı ve fermanı dinledikten sonra, o iki adamdan aklı başında olanı dedi:
-Baş üstüne, ben maaliftihar satarım. Hem, bin teşekkür ederim.
Diğeri mağrur (kendini beğenmiş), nefsi firavunlaşmış, hodbîn (kendi merkezli), ayyaş, güya ebedî o çiftlikte kalacak gibi, dünya zelzelelerinden dağdağalarından haberi yok, dedi:
-Yok! Pâdişah kimdir? Ben mülkümü satmam, keyfimi bozmam...
Kısa zaman sonra birinci adam öyle bir mertebeye çıktı ki, herkes haline gıbta ederdi. Pâdişahın lütfuna mazhar olmuş, has sarayında saadetle yaşıyor. Diğeri, öyle bir hale giriftar olmuş ki: Hem herkes ona acıyor, hem de "müstehak!" diyor. Çünki hatâsının neticesi olarak hem saadeti ve mülkü gitmiş, hem ceza ve azab çekiyor.
İşte ey nefs-i pürheves (canının istediğini yaspan)! Şu misâlin dürbünü ile hakikatın yüzüne bak. Amma o pâdişah ise, ezel-ebed Sultânı olan Rabbin, Hâlıkındır. Ve o çiftlikler, makineler, âletler, mîzanlar ise, senin daire-i hayatın içindeki mâmelekin (sahip olduğun şeyler) ve o mâmelekin içindeki cisim, ruh ve kalbin ve onlar içindeki göz ve dil, akıl ve hayal gibi zâhirî (dış) ve bâtınî (iç) hasselerindir (duygularındır). Ve o Yâver-i Ekrem ise, Resul-i Kerîm'dir (Hz Muhammed sas). Ve o Ferman-ı Ahkem ise, Kur'an-ı Hakîm'dir ki, bahsinde bulunduğumuz ticaret-i azîmeyi, şu âyetle ilân ediyor:

Ve o dalgalı muharebe meydanı ise, şu fırtınalı dünya yüzüdür ki; durmuyor, dönüyor, bozuluyor ve her insanın aklına şu fikri veriyor: "Mâdem herşey elimizden çıkacak, fâni olup kaybolacak. Acaba bâkiye tebdil edip ibka etmek (ebedileştirmek) çaresi yok mu?" deyip, düşünürken birden semâvî Sadâ-yı Kur'an işitiliyor. Der: "Evet var. Hem, beş mertebe kârlı bir sûrette güzel ve rahat bir çaresi var."
Sual: Nedir?
Elcevab: Emaneti, sahib-i hakikîsine satmak.. İşte o satışta, beş derece kâr içinde kâr var.

Birinci kâr: Fâni mal, beka bulur. Çünki Kayyûm-u Bâki olan Zât-ı Zülcelâl'e verilen ve onun yolunda sarfedilen şu ömr-ü zâil (geçici ömür), bâkiye inkılâb eder (değişir), bâki meyveler verir. O vakit ömür dakikaları, âdeta tohumlar, çekirdekler hükmünde zâhiren fena bulur, çürür. Fakat Âlem-i Bekada, saadet çiçekleri açarlar ve sünbüllenirler. Ve Âlem-i Berzah'ta (kabir aleminde) ziyâdar (ışıklı,aydınlık), mûnis (sevimli) birer manzara olurlar.
İkinci kâr: Cennet gibi bir fiat veriliyor (anlatmaya gerek varmı ?).
Üçüncü kâr: Her âzâ ve hasselerin (duyguların) kıymeti, birden bine çıkar.
Meselâ: Akıl bir âlettir. Eğer Cenâb-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş'um (kötü) ve müz'iç (taciz edici) ve muacciz (azap veren) bir âlet olur ki; geçmiş zamanın âlâm-ı hazînânesini (üzücü elemlerini) ve gelecek zamanın ehval-i muhavvifanesini (korku veren hallerini) senin bu bîçare (çaresiz zavallı) başına yükletecek, yümünsüz (güvensiz) ve muzır (zararlı) bir âlet derekesine (eksi derecelere) iner. İşte bunun içindir ki: Fâsık adam (günahları serbestçe işleyen), aklın iz'ac ve tacizinden (azabından, sıkıntısından) kurtulmak için, galiben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar.
Eğer Mâlik-i Hakikî'sine satılsa ve onun hesabına çalıştırsan; akıl, öyle tılsımlı (şifreli) bir anahtar olur ki: Şu kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sahibini, Saadet-i Ebediyeye müheyya eden bir Mürşid-i Rabbânî derecesine çıkar.
Meselâ: Göz bir hassedir (duygudur) ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer Cenâb-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan; geçici, devamsız bâzı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsaniyeye (nefsin pis arzularına) bir kavvad derekesinde adi bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni'-i Basîr'ine satsan ve onun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan; o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kâinatın (dev kainat kitabının) bir mütalâacısı (araştırmacısı) ve şu âlemdeki Mu'cizât-ı San'at-ı Rabbâniyenin (Allahın mucize sanatlarının) bir seyircisi ve şu Küre-i Arz (yeryüzü) bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar.
Meselâ: Dildeki kuvve-i zaikayı (tad alma duyusunu), Fâtır-ı Hakîm'ine satmazsan, belki nefis hesabına, mide nâmına çalıştırsan; o vakit midenin tavlasına ve fabrikasına bir kapıcı derekesine iner, sukut eder, düşer. Eğer Rezzâk-ı Kerîm'e satsan; o zaman dildeki kuvve-i zâika, Rahmet-i İlahiye hazinelerinin bir nâzır-ı mâhiri (gözetmeni) ve Kudret-i Samedâniyye matbahlarının (mutfaklarının) bir müfettiş-i şâkiri rütbesine çıkar.
İşte ey akıl, dikkat et! Meş'um (pis) bir âlet nerede... Kâinat anahtarı nerede... Ey göz, güzel bak! Âdi bir kavvâd nerede... Kütübhane-i İlahînin mütefennin bir nâzırı nerede... Ve ey dil, iyi tad! Bir tavla kapıcısı ve bir fabrika yasakçısı nerede... Hazine-i hassa-i Rahmet nâzırı nerede...
Ve daha bunlar gibi başka âletleri ve âzaları kıyas etsen anlarsın ki: Hakikaten mü'min Cennet'e lâyık ve kâfir Cehennem'e muvafık (uygun) bir mâhiyet kesbeder (tabiat kazanır). Ve onların herbiri, öyle bir kıymet almalarının sebebi: Mü'min, îmanıyla Hâlıkının emanetini, onun namına ve izni dairesinde istîmal etmesidir, kullanmasıdır. Ve kâfir, hıyânet edip nefs-i emmâre (pis arzuları) hesabına çalıştırmasıdır.
Dördüncü Kâr: İnsan zaîftir (zayıftır), belaları çok. Fâkirdir, ihtiyacı pek ziyâde. Âcizdir, hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelâl'e dayanıp tevekkül etmezse ve îtimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azâb içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, netice vermeyen boşa giden zahmetler, elemler, teessüfler, hüzünler onu boğar. Ya sarhoş veya canavar eder.
Beşinci kâr: Bütün o âza ve âletlerin ibâdeti ve tesbihâtı ve o yüksek ücretleri, en muhtaç olduğun bir zamanda, Cennet yemişleri sûretinde sana verileceğine; ehl-i zevk ve keşif ve ehl-i ihtisas ve müşahede ittifak etmişler, iman hakikatlerinin tadına varan, görmeden inandıklarını görür gibi inanmaya başlayan, bu konuda uzman olmuş mübarek insanlar hep aynı şeyi sözyüyor, aynı noktaya parmak basıyorlar.
İşte bu beş mertebe kârlı ticareti yapmazsan, şu kârlardan mahrumiyetten başka, beş derece hasâret içinde hasârete (zarar içinde zarara) düşeceksin.
Birinci hasâret: O kadar sevdiğin mal ve evlâd ve perestiş ettiğin (taparcasına sevdiğin) nefis ve hevâ ve meftun (aşık) olduğun gençlik ve hayat zayi' olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler.
İkinci hasâret: Emanette hıyânet cezasını çekeceksin. Çünki en kıymetdar âletleri, en kıymetsiz şeylerde sarfedip nefsine zulmettin.
Üçüncü hasâret: Bütün o kıymetdar cihâzât-ı insâniyeyi, hayvanlıktan çok aşağı bir derekeye düşürüp hikmet-i İlâhiyeye iftira ve zulmettin.
Dördüncü hasâret: Acz ve fakrın ile beraber, o pek ağır hayat yükünü, zaîf beline yükleyip zevâl ve firak sillesi altında daim vâveylâ edeceksin, ağlayacaksın.
Beşinci hasâret: Hayat-ı ebediye esâsâtını (süresiz hayata lazım olacak şeyleri) ve Saadet-i Uhreviye levazımatını (ahiret hayatına lazım olacak şeyleri) tedârik etmek (temin etmek) için verilen akıl, kalb, göz ve dil gibi güzel hediye-i Râhmniyeyi, Cehennem kapılarını sana açacak çirkin bir sûrete çevirmektir.
Şimdi satmağa bakacağız. Acaba o kadar ağır bir şey midir ki, çokları satmaktan kaçıyorlar. Yok, kat'â ve aslâ (kesinlikle)! Hiç öyle ağırlığı yoktur. Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i İlahiye (Allahın yüklediği temel sorumluluklar) ise hafiftir, azdır. Allah'a abd ve asker olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki, târif edilmez. Vazife ise: Yalnız bir asker gibi Allah nâmına işlemeli, Allah namına başlamalı. Ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse, istiğfar etmeli.
Yâ Rab! Kusurumuzu afvet, bizi kendine kul kabûl et, emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmîn demeli ve ona yalvarmalı...
* * *
اِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ اْلمُؤْمِنِينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ

 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
“Öyleyse sevinin O’nunla böyle bir alışveriş yaptığınız için. İşte size büyük kâr.” [Tevbe, 111]

selamün aleyküm..çok düşüdüren çok ders alınan ve bittiğinde yazı yüreğinde hamd ve şükürlerin oluştuğu bir paylaşım.
Allah razı olsun kardeşim..hamd ve şükürler yüceler Yücesi Rabbim olan Allah a olsun
hamd şükürler olsun kendisini bize tanıttı bizi bu şerefe nail gördü
daha çok okuyup daha çok nasiplenenlerden oluruz inşallah
selam ve dua ile
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Oysa, “ben” dediğim canımı da, “benim” dediğim malımı da zaten “Müşteri”m bana vermişi. Hiç karşılıksız, hiç ummadığım halde ikram ettiğini de, sanki baştan beri benimmiş gibi, sanki ben hak etmişim gibi, nezaketle istiyor, satın almak istiyor. Ne ince bir Rabbâni nezaket… Ne tatlı bir Rahmanî iltifat...

Satmamakta inad edipte ben ve benim i ziyan etmek ne derece ahmaklık..

Allah celle celalüh razı olsun kıymetli kardeşim hem sizden hem Senai Demirci den.İdrak edenlerden olmayı nasib etsin.Yüce Rabbimize emanet olun.


Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühü Kıymetli kardeşim..
Rahman c.c sizden ve çağın edebi üstadlarından Muhterem Senai Demirci'den de razı olsun.. Amin dualarınıza kardeşim.. Senai Demirci'nin bir tefsir niteliğindeki açılımları, değerlendirmeleri yine çok orijinal bir tarz ile bizlere sunulmuş.. Ayetler ile, Kur'an ile ''konuştuğu'', bu güzel değerlendirmelerinden belli.. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim kardeşim. Selam ve dua ile, Rabbimize emanet olunuz. B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
AKIN BAŞLADI SÜRER...HANGİ KAHPE DÜŞLERİ SAKLARSA SAKLASIN GECE...NE ZINDAN DUYGUSU..NE ÖLÜM KORKUSU.......Allahcc razı olsun gönüldaş...BESMELE...SELAM VE DUA İLE...


Allah c.c cümlemizden razı olsun değerli abimiz.
Rabbimize emanet olunuz inşallah.
Selam ve Dua ile.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
~*~ Kârlı alış-veriş ~*~

Prof. Dr. M.Mahmut Hicazî'nin bu ayeti izahında şu cümleler yer alır: "Bu ve benzeri ayetler temsildir. Çünkü bu ayetle, canlarını ve mallarını Allah yolunda kullanan kimselere mükâfaat olarak cennetin verileceği ifade edilmiştir. Bu ayette müminlerin satın alınan mallarına ve canlarına bir karşılık ödeneceği belirtilmiştir ki, bu da Allah tarafında yapılan bir fazl-ü keremdir. Cihaddan geri kalanların -ki onlar münafıklardır- durumunu açıkladıktan sonra bu ayette insanları cihada teşvik etmektedir, yüce Allah."4

Görüldüğü gibi bu çağdaş müfessir de, ayetin müminlere cihad yolunu gösterdiğini ve müşevvik olduğunu ifade etmekle iktifa etmiştir. Hicazî'nin ayeti biraz daha izah ettiği, ancak bu çerçevenin dışına pek çıkmadığı görülmektedir. Canların ve malların Allah'a nasıl satılacağı sorusuna, "canlarını, kıymetli olan mallarını ve diğer şeylerini Allah yolunda feda ederek savaşacaklar" şeklinde cevap vermekte, bunun sonunun da şehidlik ya da gazilik olduğunu bildirmektedir.5

Yine çağdaş bir müfessir olan es-Sabunî, bu ayetin belagatın zirve noktasında bir temsil olduğuna dikkat çekmekte, cihad edenlerin ecirlerinin beyan edildiğini kaydetmekte ve "Allah cihad edenlerin nefis ve mallarını kendi yolunda harcadıklarından dolayı bunu içinde alış-veriş bulunan bir akid ile temsil getirmiştir" demektedir. Hasan (r.a.)'nın şu sözleri de orada zikredilir: "Allah onlarla alış-veriş yapmış ve fiyatlarını çok pahalı vermiştir. Allah'ın cömertliğine bakın: Canları Allah yarattı. Malları Allah yarattı. Sonra o yarattıklarını hibe olarak insana O verdi. Sonra da bu pahalı fiyatla satın aldı. Bu çok kârlı bir alış-veriş."6

Mehmet Vehbi Efendi'nin tefsirinde ise, Fahreddin-i Râzi'nin tefsirinden kısa bir nakil yapıldıktan sonra, ehl-i imanın bedenleri ve canları mukabilinde vaad olunan cennete nail olmalarının, Allah ile aralarında cerayan eden "pazarlık" suretinde bir akid neticesi olduğu kaydedilmektedir.7

4. Hicazî, M. Mahmud, Furkan Tefsiri, II, 542, Terc. Mehmet Keskin.

5. Hicazî, a.g.e., II, 542.

6. es- Sabunî, Muhammed Ali, Saffetü't- Tefasir, I, 567, Beyrut, 1976.

7. Vehbi, Konyalı Mehmet, Hülasatü'l- Beyan, V, 2131, İstanbul, tsz.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
“Öyleyse sevinin O’nunla böyle bir alışveriş yaptığınız için. İşte size büyük kâr.” [Tevbe, 111]

selamün aleyküm..çok düşüdüren çok ders alınan ve bittiğinde yazı yüreğinde hamd ve şükürlerin oluştuğu bir paylaşım.
Allah razı olsun kardeşim..hamd ve şükürler yüceler Yücesi Rabbim olan Allah a olsun
hamd şükürler olsun kendisini bize tanıttı bizi bu şerefe nail gördü
daha çok okuyup daha çok nasiplenenlerden oluruz inşallah
selam ve dua ile


Ve Aleyküm Selam kardeşim..
Allah c.c cümlemizden razı olsun inşallah.
Teşekkür ederim; hamd ve şükre vesile olabilmişse acizane, çok güzel.. Rahman c.c, tüm ayetleriyle mü'min kullarına ''özel'' olduklarını hissettiriyor.. Tüm ihsanlarını onlar için sunmuş, rahmetini yine onlar üzerinde tecelli buyuracak.. Bizlere düşen ise, sadece Sahib'imize teslim olmak, can-ı gönülden.. Amin dualarınıza..
Rabbimize emanet olunuz. Selam ve Dua ile.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
De ki: “Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve
Allah’ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir.” (Al-i İmran Suresi,15)

Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah’tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)

Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ‘(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama’, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ‘çoğalma-tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)

Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr Suresi, 27-30)

Rableri katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O’ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden ‘içi titreyerek korku duyan kimse’ içindir. (Beyyine Suresi)

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır. (Tevbe Suresi, 20)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt