Daha önce bu sütunlarda Saidi Nursi’nin risalelerinde geçen “İsevi Müslüman” ifadesinin İslam itikadı açısından ne kadar yanlış ve tehlikeli bir ifade olduğunu dile getirmiştik.
Müslümanlara çağrı yapılarak “İsevilerle ittifak edin” diyen risaleleri de şaşkınlıkla yorumlamıştık.
Dinler arası diyalog süreci, karşımıza daha da şaşkınlık duyacağımız kavramlar çıkardı. Bu süreçte diyaloğun öncü isimlerinden, “Kuruluş için Hz. Muhammet’e inanmaya gerek olmadığını, Hristiyanlara ve Yahudilere de kurtulan kavimler olarak bakmak gerektiğini, bir Müslüman kızımızın Hristiyan bir profesörle evlenmesine devrim nazarı ile bakıldığını, Ehli Kitapla amentümüzün aynı olduğuna dair “ bir sürü zırva dinledik.
Alanya’da ölen bir Hıristiyan Alman’ın cenazesinde bir imam tarafından hem Kuran hem İncil okunduğuna ve bunun da Dinler arası diyalogun bir gereği olarak” tatbik edildiğini gördük.
Son bomba ise yine Vatikan’dan geldi:
İmam Hatip Lisesi Mezunu Betül Avcı, İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı okuduktan sonra İlahiyat Fakültesinde doktora yapıyor. Ardından da doktorasını yapmak üzere Vatikan’a gidiyor. ( Ya da gönderiliyor.)
Betül Avcı’nın Vatikan yolculuğu, Dinler arası diyalog komisyonunun bu doktora için burs vermesiyle başlıyor.Yani İmam hatip mezunu başörtülü kızımız, papalığın bursu ile gittiği Vatikan’da 3,5 yıl kalan Avcı, “Hristiyanlığı” iyice öğreniyor! Oradaki diğer öğrencilerle öylesine kaynaşıyor ki rahibe ve papazlar kendisine “Müslüman Rahibe!” (Suora Musulmana) payesini veriyorlar.
Yanlış okumadınız “Müslüman rahibe!” demişler ona Vatikan’ın papazları.
Yukarıdaki ifadeleri Aktüel Dergisi’nin bu haftaki sayısından aldım.(Aktüel/sayı 112).
“Rahip ve rahibeler bana Müslüman rahip payesi verdi” ifadesi ise, İmam hatipli “diyalogçu” Betül Avcı’nın kendi sözleri.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre payenin anlamı “ rütbe, derece, aşama” olarak anlatılıyor.
Yani bu anlama göre “Müslüman Rahibe” payesi, İmam hatipli kızımıza verilmiş bir derece, bir rütbe olarak anlam kazanmış oluyor.
Vatikan’da “Müslüman Rahibe” olarak payelenen ve bundan hiç bir rahatsızlık duymayan kızımız okul arkadaşlarından birinin boynuna bir tören esnasında haçlı kolye takılırken duygulanarak “hüngür hüngür ağladığını da” sözlerine ilave ediyor.
Üstadları “İsevi Müslüman” kavramını literatürümüze kazandırırken, bir genç kızımızın “Müslüman Rahibe” sıfatı ile karşımıza çıkmasına elbette şaşırmamamız gerekiyor.
Diyalog süreci devam ediyor.
Daha radikal ve daha kararlı bir şekilde devam ediyor.
Arkalarında çok güçlü bir siyasi destekle devam ediyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütün olup bitenler karşısında, “İmamların Hristiyan cenazelerinde İncil okuduğu, İmam hatiplilerin Vatikan’da “Müslüman Rahip” olarak çağrıldığı bir ortamda bütün bu olup bitenlere “dinimiz” ne diyor diye bir açıklama yapsalar da öğrensek!
M. Bayraktar
Müslümanlara çağrı yapılarak “İsevilerle ittifak edin” diyen risaleleri de şaşkınlıkla yorumlamıştık.
Dinler arası diyalog süreci, karşımıza daha da şaşkınlık duyacağımız kavramlar çıkardı. Bu süreçte diyaloğun öncü isimlerinden, “Kuruluş için Hz. Muhammet’e inanmaya gerek olmadığını, Hristiyanlara ve Yahudilere de kurtulan kavimler olarak bakmak gerektiğini, bir Müslüman kızımızın Hristiyan bir profesörle evlenmesine devrim nazarı ile bakıldığını, Ehli Kitapla amentümüzün aynı olduğuna dair “ bir sürü zırva dinledik.
Alanya’da ölen bir Hıristiyan Alman’ın cenazesinde bir imam tarafından hem Kuran hem İncil okunduğuna ve bunun da Dinler arası diyalogun bir gereği olarak” tatbik edildiğini gördük.
Son bomba ise yine Vatikan’dan geldi:
İmam Hatip Lisesi Mezunu Betül Avcı, İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı okuduktan sonra İlahiyat Fakültesinde doktora yapıyor. Ardından da doktorasını yapmak üzere Vatikan’a gidiyor. ( Ya da gönderiliyor.)
Betül Avcı’nın Vatikan yolculuğu, Dinler arası diyalog komisyonunun bu doktora için burs vermesiyle başlıyor.Yani İmam hatip mezunu başörtülü kızımız, papalığın bursu ile gittiği Vatikan’da 3,5 yıl kalan Avcı, “Hristiyanlığı” iyice öğreniyor! Oradaki diğer öğrencilerle öylesine kaynaşıyor ki rahibe ve papazlar kendisine “Müslüman Rahibe!” (Suora Musulmana) payesini veriyorlar.
Yanlış okumadınız “Müslüman rahibe!” demişler ona Vatikan’ın papazları.
Yukarıdaki ifadeleri Aktüel Dergisi’nin bu haftaki sayısından aldım.(Aktüel/sayı 112).
“Rahip ve rahibeler bana Müslüman rahip payesi verdi” ifadesi ise, İmam hatipli “diyalogçu” Betül Avcı’nın kendi sözleri.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre payenin anlamı “ rütbe, derece, aşama” olarak anlatılıyor.
Yani bu anlama göre “Müslüman Rahibe” payesi, İmam hatipli kızımıza verilmiş bir derece, bir rütbe olarak anlam kazanmış oluyor.
Vatikan’da “Müslüman Rahibe” olarak payelenen ve bundan hiç bir rahatsızlık duymayan kızımız okul arkadaşlarından birinin boynuna bir tören esnasında haçlı kolye takılırken duygulanarak “hüngür hüngür ağladığını da” sözlerine ilave ediyor.
Üstadları “İsevi Müslüman” kavramını literatürümüze kazandırırken, bir genç kızımızın “Müslüman Rahibe” sıfatı ile karşımıza çıkmasına elbette şaşırmamamız gerekiyor.
Diyalog süreci devam ediyor.
Daha radikal ve daha kararlı bir şekilde devam ediyor.
Arkalarında çok güçlü bir siyasi destekle devam ediyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütün olup bitenler karşısında, “İmamların Hristiyan cenazelerinde İncil okuduğu, İmam hatiplilerin Vatikan’da “Müslüman Rahip” olarak çağrıldığı bir ortamda bütün bu olup bitenlere “dinimiz” ne diyor diye bir açıklama yapsalar da öğrensek!
M. Bayraktar