
Bediüzzaman bundan tam yüz yıl önce,
Şam’da Emeviye Camiinin minberinden tüm İslam coğrafyasına seslendiği hutbesinde şöyle diyordu:
“Evet, ben kendi hesabıma aldığım dersime binaen, ey İslâm cemaati, müjde veriyorum ki: Şimdiki âlem-i İslâmın saadet-i dünyeviyesi, bâhusus Osmanlıların saadeti ve bilhassa İslâmın terakkisi onların intibahıyla (onların uyanması ile) olan Arabın saadetinin fecr-i sadıkının emâreleri inkişafa başlıyor.
Ve saadet güneşinin de çıkması yakınlaşmış. Ye’sin burnunun rağmına olarak (hiç de mümkün gibi görünmeyen şartlara rağmen) ben dünyaya işittirecek derecede kanaat-i kat’iyemle derim: İstikbal, yalnız ve yalnız İslâmiyet’in olacak…”
(Hutbe-i Şamiye)
Bediüzzaman Said Nursi
Bu ifadeleriyle Bediuzzaman, İslam coğrafyasının ve Osmanlı’nın –ki onun hatırasıdır aslında şimdi canlandırılmak istenen- dünyevi saadetinin gerçekleşmesi için, Arap halkının uyanması gerekiyordu.
İşte şimdi o halk uyanmaya başladı.
Kim uyandırırsa uyandırsın…