H
hado77
selamün alyküm ve rahmetullahi ve berakatühü
insanların hak din mensubuolması ve kelamın muhatabı insan bakımından tahrif edilmişlik. ifsad halinin derecesi ve görünen etkileriyle insan. kelamullah insanı kalbi ve dünyevi yönlerine hitab ederek onu kitaplaştırır. ondaki mevcurt ve mezkur hükümlere riayet ölçüsünde kişi hak din mensubu olur. öteki halleri açıkça küfre düşmediği ölçüde diğer hak dinlerle bire bir örtüşebilir. ben müslümanım diyen kişi nasıl ehl-i kitab olur. veya böyle bir hal mümkün mü? bu soru muhatabı bakımından müslümanların yaptığı amellerden uzak kalan kimselerin, içine düştükleri tehlikeyi işaret eder. la ilahe illallah muhammeden rasulullah diyen kişi müslümandır. ancak kelamın sözü kendinden önceki gelenlerle aynıdır demek fıtratın açıklaması olduğundan mümmin fark koymalıdır. bir konu hakkında 3 ayrı başlık açılıp hak adına 3 ayrı şey söylense ve herkesçe kabul görse bu yahudilik, hristiyanlık ve islamiyetin fikri gibi düşünülürse, bunlardan bir muharref edilemiyorsa o din hak dini gösterecektir. emredildiğin gibi dosdoğru ol. bu bakımdan islamiyetin tahrif edilmemişliği çok rahat anlaşılır. 5 vakit namaz ve oruç zekat ve hac, ve nehyi anil münker gibi husulara riayet edebilen kişi manen ve madden muhammeden rasulullah diyecektir. aralarından biri kendi üstüne sözü olana bir iddiası var, kelam bir suresine bile örnek getiremeyeceklerini söyler. bu ne demek gerçek mümminin ayırdedici bir özelliği olmalı ki bu ortaya çıksın. bu şundandır hangi dine mensup olursa olsun kilise havra ve camiler ALLAH(cc) isminin zikredildiği mekanlardır. bir mümmin veya mümmine buralara girdiğinde buranın cemaatın rahatsız etmez. neyiyle evvela kılığı ve kıyafetiyle, çünkü saygı ALLAH(cc) evinedir. bu en önemli bir ayrımdır zira onun evine saygısı olmayanın ne maddi evi ne de manevi evi huzur bulmaz pislik içinde kalır. 2. ve daha önemli hususiyet, tahrif edilmemiş kitap tahrif edilmemiş insan demektir. gerçek mümmin asla kişiliğinden taviz vermez, ben de vermiyorum diyen kişinin insanlığından verdiği hiç bir tavizi vermez. firavunu yapmaya çalıştığı ben de öldürür diriltirimi yüzüne haykırır ve kolaysa yap der. 5 vakite 5 vakit daha ekler. ve oruç tutar. malını verir, sadakasını başa kakmaz.su gibidir içene zarar vermez. talepleri hak ölçütündedir, ifsad etmez fesada vermez, şikayetçi olunabilendir neye inandığı belli olduğundan sorgulanabilir. rabbi ALLAH(cc) tür. kınanabilir ve utanabilir, yaptığı şeyler bakımından birinci elden sorgulanıp neticeler alınabilir, yetişmesi doğru olmak bakımından yalan söylemez, yalanı ve doğrusu hakkı terennüm olacağından şahsiyeti ile ilgili bir konusu yoktur. bulunduğu yerden hakkın pozisyonuna göre cevap verir. iş yeri değişmekle cevabı değişmez. bu çok önemli anladığım kadarıyla diğer din mensupları bakımından kazanç elde etmek bir takım varsayımlara bağlı iken dinimiz doğruluk prensibine ve karşı tarafı sömürmeme prensibine dayanır putperes olan dönemde mekkeli müşriklerin bir kısmı puta taparken yahudilerin varlığı buna rağmen hak dine değil de puta tapmaları tevratın muharref olduğunu bilmelerindendi, onlar aslında yahudiliğin halletmesi gereken bir sorun olması gerekirken, din günün sahibi bu vazifeyi müslümanlara verdi. dönem itibariyle geçerli din geçerli adam yapamıyorsa yeni bir din gelmesi ve kendinden önceki tahrif edilmiş adamları ret etmesi buydu,puta tapıcılık o dönem insanın bir ikilemi olarak ön plandaydı, yani hak her halükarda söylenebilirin cevabını muharref tevrat vermiyordu.hristiyanlığın teslis inancı ve yahudiliğin muharrefliği putperesliği engellememesi bu inanca sahip insanların meydana getirdiği toplumsal maddi ve manevi yıkımı bitirme duygusunu o da islamiyetin zuhurunu meydana getirmiştir. efendimiz(SAS) alemlere rahmet olması bundandır. en önemli delil bu olmalıydı hristiyanlık ve yahudiliğin engelleyemediği puta özelde insanın salsala haline tapıcılığı engellemenin yolu. en temel çıkış noktası bu olmak bakımından efendimiz en güzel cevaptı, yetim ve öksüz, çalışmak zorunda olan ancak emin sıfatlı bir kişi. melekleri gönderseydin ya diyeceklerdi onların lisanını anlamayanlar, ALLAH(cc) içlerinden bir kişi gönderdi, onlar o bizim gibi acı çekmedi diyene yetimdi , öksüzdü fakirdi meleklerin ete kemiğe bürünmüş ve sıkıntı çekmiş haliydi,nice müslüman gibi. her soruya kendi efaliyle cevap veriyordu.insan denen o salsalanın kendisine tapma dediğimiz her haline karşı. çocukları vefat ediyor. sevdiği şehit ediliyor, kendisine güvenen kişilerce sıkıntıya uğratılıyor.cevap buydu geri döndüğünde yine onu eskisi gibi tevazu kanadıyla görenler tahrif edilmemiş kitabı görüyor ve iman ediyordu. ve onun döneminde dine yönelik hiç bir tavır olmayacaktı. ne çarmıhlar ne de sen git savaş diyenler. kişiliğe iman edilmez peygambere iman edilir. işte o ince noktanın zarif insanı oydu.tahrif etmeyen edilemeyen insan.
kendi hayat örgüsü içinde bu ehl-i kitap olmanın değişik pozisyonlarında bulunan kimseler la ilahe illallah diyerek müslüman olmuşlar ve kendilerinden imanın kabul derecesini belki ancak ölümleri esnasında öğrenmiş olacaklardır. ama mümmin daha hayatındayken hak karşısında emin olma yolunda ilerleyebilir. ehl-i kitabın cennetlik veya cehennemlik olması durumunu kendi durumu ile kıyaslayabilecek çok insan olabilir.en doğrusu müslümanlık yaşanılırı yaşamak ve dinin buna müsaade edeceğini bilmek dininin öğrenileceğini bilmek zannediyorum diğer dinin haham veya rahipleri dinlerinin nüans noktalarını öğretme hususunda ya gevşeklik gösteriyor ya da bilinç sahibi kimseler olduklarından yanlış olduğunu bildikleri hususta sadece içinde bulundukları hali yaşayıp müslümanlara yaşam alanı bırakmıyorlar . din yok ehli kitapta yaşama alanı daraltma var.çamur atma hali var esasen kelamın hükmü var önce onlar attılar sihirlerini müslümanlarda sonradan asay-ı musayı attı ve onların sihirleri boşa çıktı. vaat ettikleri hayat daha başında onların ailevi düzenini yıktı.eşler ve çocuklar ahlak yoksunu insanlar oldular. islamdan başka hiç bir din eşini ve kızını bu kadar koruma altına almaz. başka göze açık açmaz böylece mensup olunan dinde hayasızlık olursa direk belli olur ve bu hayasızlıktan kadınlar ve çocuklar etkilenmez. muharref edilmemiş kitap tahrif edilemeyecek kadını ve erkeği emreder, o erkek de kadında mahremini örter şeklini tahrif edemediğinin ruhunu da tahrif edemezsin. bir mümmin olarak rahat edemediğin yerde din yoktur, şeytani haletler vardır. o yüzden bu dinlerin mensupları daha yaratılış merhalesini tamamlamadığından eğer mümmin korunmazsa bunların yanında müslüman değil direkt kafir olur. öyle filmlerdeki gibi bir rahatlık yok, herşeyin temelinin maddi bir hayat olduğu kolayca görülür. hem mümminler sıkı bir bağ kurmakla yükümlüyken onların arası çoktan tefrik edilmiştir.ALLAH(cc) bizlerden razı olsun
insanların hak din mensubuolması ve kelamın muhatabı insan bakımından tahrif edilmişlik. ifsad halinin derecesi ve görünen etkileriyle insan. kelamullah insanı kalbi ve dünyevi yönlerine hitab ederek onu kitaplaştırır. ondaki mevcurt ve mezkur hükümlere riayet ölçüsünde kişi hak din mensubu olur. öteki halleri açıkça küfre düşmediği ölçüde diğer hak dinlerle bire bir örtüşebilir. ben müslümanım diyen kişi nasıl ehl-i kitab olur. veya böyle bir hal mümkün mü? bu soru muhatabı bakımından müslümanların yaptığı amellerden uzak kalan kimselerin, içine düştükleri tehlikeyi işaret eder. la ilahe illallah muhammeden rasulullah diyen kişi müslümandır. ancak kelamın sözü kendinden önceki gelenlerle aynıdır demek fıtratın açıklaması olduğundan mümmin fark koymalıdır. bir konu hakkında 3 ayrı başlık açılıp hak adına 3 ayrı şey söylense ve herkesçe kabul görse bu yahudilik, hristiyanlık ve islamiyetin fikri gibi düşünülürse, bunlardan bir muharref edilemiyorsa o din hak dini gösterecektir. emredildiğin gibi dosdoğru ol. bu bakımdan islamiyetin tahrif edilmemişliği çok rahat anlaşılır. 5 vakit namaz ve oruç zekat ve hac, ve nehyi anil münker gibi husulara riayet edebilen kişi manen ve madden muhammeden rasulullah diyecektir. aralarından biri kendi üstüne sözü olana bir iddiası var, kelam bir suresine bile örnek getiremeyeceklerini söyler. bu ne demek gerçek mümminin ayırdedici bir özelliği olmalı ki bu ortaya çıksın. bu şundandır hangi dine mensup olursa olsun kilise havra ve camiler ALLAH(cc) isminin zikredildiği mekanlardır. bir mümmin veya mümmine buralara girdiğinde buranın cemaatın rahatsız etmez. neyiyle evvela kılığı ve kıyafetiyle, çünkü saygı ALLAH(cc) evinedir. bu en önemli bir ayrımdır zira onun evine saygısı olmayanın ne maddi evi ne de manevi evi huzur bulmaz pislik içinde kalır. 2. ve daha önemli hususiyet, tahrif edilmemiş kitap tahrif edilmemiş insan demektir. gerçek mümmin asla kişiliğinden taviz vermez, ben de vermiyorum diyen kişinin insanlığından verdiği hiç bir tavizi vermez. firavunu yapmaya çalıştığı ben de öldürür diriltirimi yüzüne haykırır ve kolaysa yap der. 5 vakite 5 vakit daha ekler. ve oruç tutar. malını verir, sadakasını başa kakmaz.su gibidir içene zarar vermez. talepleri hak ölçütündedir, ifsad etmez fesada vermez, şikayetçi olunabilendir neye inandığı belli olduğundan sorgulanabilir. rabbi ALLAH(cc) tür. kınanabilir ve utanabilir, yaptığı şeyler bakımından birinci elden sorgulanıp neticeler alınabilir, yetişmesi doğru olmak bakımından yalan söylemez, yalanı ve doğrusu hakkı terennüm olacağından şahsiyeti ile ilgili bir konusu yoktur. bulunduğu yerden hakkın pozisyonuna göre cevap verir. iş yeri değişmekle cevabı değişmez. bu çok önemli anladığım kadarıyla diğer din mensupları bakımından kazanç elde etmek bir takım varsayımlara bağlı iken dinimiz doğruluk prensibine ve karşı tarafı sömürmeme prensibine dayanır putperes olan dönemde mekkeli müşriklerin bir kısmı puta taparken yahudilerin varlığı buna rağmen hak dine değil de puta tapmaları tevratın muharref olduğunu bilmelerindendi, onlar aslında yahudiliğin halletmesi gereken bir sorun olması gerekirken, din günün sahibi bu vazifeyi müslümanlara verdi. dönem itibariyle geçerli din geçerli adam yapamıyorsa yeni bir din gelmesi ve kendinden önceki tahrif edilmiş adamları ret etmesi buydu,puta tapıcılık o dönem insanın bir ikilemi olarak ön plandaydı, yani hak her halükarda söylenebilirin cevabını muharref tevrat vermiyordu.hristiyanlığın teslis inancı ve yahudiliğin muharrefliği putperesliği engellememesi bu inanca sahip insanların meydana getirdiği toplumsal maddi ve manevi yıkımı bitirme duygusunu o da islamiyetin zuhurunu meydana getirmiştir. efendimiz(SAS) alemlere rahmet olması bundandır. en önemli delil bu olmalıydı hristiyanlık ve yahudiliğin engelleyemediği puta özelde insanın salsala haline tapıcılığı engellemenin yolu. en temel çıkış noktası bu olmak bakımından efendimiz en güzel cevaptı, yetim ve öksüz, çalışmak zorunda olan ancak emin sıfatlı bir kişi. melekleri gönderseydin ya diyeceklerdi onların lisanını anlamayanlar, ALLAH(cc) içlerinden bir kişi gönderdi, onlar o bizim gibi acı çekmedi diyene yetimdi , öksüzdü fakirdi meleklerin ete kemiğe bürünmüş ve sıkıntı çekmiş haliydi,nice müslüman gibi. her soruya kendi efaliyle cevap veriyordu.insan denen o salsalanın kendisine tapma dediğimiz her haline karşı. çocukları vefat ediyor. sevdiği şehit ediliyor, kendisine güvenen kişilerce sıkıntıya uğratılıyor.cevap buydu geri döndüğünde yine onu eskisi gibi tevazu kanadıyla görenler tahrif edilmemiş kitabı görüyor ve iman ediyordu. ve onun döneminde dine yönelik hiç bir tavır olmayacaktı. ne çarmıhlar ne de sen git savaş diyenler. kişiliğe iman edilmez peygambere iman edilir. işte o ince noktanın zarif insanı oydu.tahrif etmeyen edilemeyen insan.
kendi hayat örgüsü içinde bu ehl-i kitap olmanın değişik pozisyonlarında bulunan kimseler la ilahe illallah diyerek müslüman olmuşlar ve kendilerinden imanın kabul derecesini belki ancak ölümleri esnasında öğrenmiş olacaklardır. ama mümmin daha hayatındayken hak karşısında emin olma yolunda ilerleyebilir. ehl-i kitabın cennetlik veya cehennemlik olması durumunu kendi durumu ile kıyaslayabilecek çok insan olabilir.en doğrusu müslümanlık yaşanılırı yaşamak ve dinin buna müsaade edeceğini bilmek dininin öğrenileceğini bilmek zannediyorum diğer dinin haham veya rahipleri dinlerinin nüans noktalarını öğretme hususunda ya gevşeklik gösteriyor ya da bilinç sahibi kimseler olduklarından yanlış olduğunu bildikleri hususta sadece içinde bulundukları hali yaşayıp müslümanlara yaşam alanı bırakmıyorlar . din yok ehli kitapta yaşama alanı daraltma var.çamur atma hali var esasen kelamın hükmü var önce onlar attılar sihirlerini müslümanlarda sonradan asay-ı musayı attı ve onların sihirleri boşa çıktı. vaat ettikleri hayat daha başında onların ailevi düzenini yıktı.eşler ve çocuklar ahlak yoksunu insanlar oldular. islamdan başka hiç bir din eşini ve kızını bu kadar koruma altına almaz. başka göze açık açmaz böylece mensup olunan dinde hayasızlık olursa direk belli olur ve bu hayasızlıktan kadınlar ve çocuklar etkilenmez. muharref edilmemiş kitap tahrif edilemeyecek kadını ve erkeği emreder, o erkek de kadında mahremini örter şeklini tahrif edemediğinin ruhunu da tahrif edemezsin. bir mümmin olarak rahat edemediğin yerde din yoktur, şeytani haletler vardır. o yüzden bu dinlerin mensupları daha yaratılış merhalesini tamamlamadığından eğer mümmin korunmazsa bunların yanında müslüman değil direkt kafir olur. öyle filmlerdeki gibi bir rahatlık yok, herşeyin temelinin maddi bir hayat olduğu kolayca görülür. hem mümminler sıkı bir bağ kurmakla yükümlüyken onların arası çoktan tefrik edilmiştir.ALLAH(cc) bizlerden razı olsun