ondansonra19
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 5 Şub 2008
- Mesajlar
- 21
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
MUCİZESİNDEN BİR TANESİ
Resulullah sav Efendimiz, bir gün kerimesi hazret-i Fatıma’nın evine uğrayıp durumlarını sordu. Fatıma ranha;’Babacığım! Üç günden beri yavrularımla bir şey yiyip içmedik. Açlığa sabrediyoruz. Benimki mühim değil. Fakat Hasan ve Hüseyin’in durumu beni çok üzüyor’ diye cevap verdi. Bunun üzerine Server-i Âlem Efendimiz;(Ey Fatıma! Canım kızım’)Sen üç gündeb beri açsın. Ben ise dört gündür acım’ buyurdular. Mübarek torunları Hasanvae Hüseyin’in (r.anhüma) aç olmalarına çok üzüldüler. Mahsun olarak ayrıldılar. Çalışıp kazanarak mübarek torunlarına bir şeyler almak için yola çıktılar. Medineden dişarı çıktıkları sırada bir kuyu başında develerini sulamaya çalışan bir köylü gördüler. Yanına yaklaşıp; ‘Ey Arabî! Develerini ücretle sulatmak için birisine ihtiyacın var mı?’ buyurdular. Köylü, ‘Evet. Ben de böyle biri arıyordum. İstersen gel, develerimi sula! Çektiğin her kova için hurma veririm’ dedi. Resulullah Efendimiz sav kabul buyurup suyu çekmeye başladılar. Dokuz kova çıkarmıştı ki, kovanın ipi birden kopuverdi ve kova kuyunun içinde kaldı. Bunu gören köylü, hiddetle yerineden kalkıp, Âlemlerin Efendisinin mübarek yüzüne eliyle vurmak talihsizliğininde bulundu. Sonra, sekiz kova suyun karşığında yirmi dört hurma verdi. Buna oldukça üzülen sevgili Peygamberimiz, mübarek ellerini kuyuya uzattılar. İçindekikovayı alıp kuyunun başına koydular ve oradan ayrıldılar. Köylü hayretinden dona kalmıştı! Eli bu kadar derin kuyunun dibine nasıl yetişmişti?!..Yoksa, bu zat, Müslümanların Peygamberi mi idi? Bu düşünceler içinde hayrete düşen köylü; ‘O, hak Peygamberdir. İnandım!’ dedi. B,raz önce gösterdiği cürete, işlediği büyük cinayete pişman oldu. ‘İki cihan Serverine kalkan eller kesilmeli, kemikleri kırılmalıdır’ diyerek bir eline kılıcı alıp, Peygamber Efendimize vuran elin bileğine hızla indirdi!..İstediği olmuştu. Pek büyük br acı duymuştu ama artık kalbi rahattı. Kesilen elini diğer eline alıp, doğru Mescid-i Nebi’ye geldi. Eshab-ı kiramdan, Peygamberlerinin nerede olduğunu sordu. Kerimesine gittiğini bildirdiler. Hazret-i Fatımanın evini öğrenip gitti.
Köylü, yaptığı hatanın büyüklüğünü düşündükçe çıldıracak gibi oluyor, gözlerinden çeşme gibi yaşlar döküyordu. Bu hal üzere Hazret-i Fatıma’nın evine geldi ve kapıyı çaldı. İçerden Âlemlerin Efendisi nur saçarak bir güneş gibi dışarı çıktılar. Köylü, Efedimizi görür görmez ‘İnandım, sen Allah’ın Resulüsün! Yaptığıma pişman oldum, beni affet ya Resulullah’^diye yalvardı. Sevgili Peygamberimiz;’Elini niye kestin?’ diye sorunca ‘Mübarek yüzüne vuran bu elş taşımaktan haya ettiğim için!...Canım feda olsunya Resulullah!’ dedi. Merhamet deryası sevgili Peygamberimiz, köylünün elinden, kopuk eli alıp ‘BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYM’ diyerek, kanlar akan bileğine bitiştirdi. El, Allahü Tealanın izniyle, Peygamber Efendimizin bir mucizesi olarak eski haline geldi
Resulullah sav Efendimiz, bir gün kerimesi hazret-i Fatıma’nın evine uğrayıp durumlarını sordu. Fatıma ranha;’Babacığım! Üç günden beri yavrularımla bir şey yiyip içmedik. Açlığa sabrediyoruz. Benimki mühim değil. Fakat Hasan ve Hüseyin’in durumu beni çok üzüyor’ diye cevap verdi. Bunun üzerine Server-i Âlem Efendimiz;(Ey Fatıma! Canım kızım’)Sen üç gündeb beri açsın. Ben ise dört gündür acım’ buyurdular. Mübarek torunları Hasanvae Hüseyin’in (r.anhüma) aç olmalarına çok üzüldüler. Mahsun olarak ayrıldılar. Çalışıp kazanarak mübarek torunlarına bir şeyler almak için yola çıktılar. Medineden dişarı çıktıkları sırada bir kuyu başında develerini sulamaya çalışan bir köylü gördüler. Yanına yaklaşıp; ‘Ey Arabî! Develerini ücretle sulatmak için birisine ihtiyacın var mı?’ buyurdular. Köylü, ‘Evet. Ben de böyle biri arıyordum. İstersen gel, develerimi sula! Çektiğin her kova için hurma veririm’ dedi. Resulullah Efendimiz sav kabul buyurup suyu çekmeye başladılar. Dokuz kova çıkarmıştı ki, kovanın ipi birden kopuverdi ve kova kuyunun içinde kaldı. Bunu gören köylü, hiddetle yerineden kalkıp, Âlemlerin Efendisinin mübarek yüzüne eliyle vurmak talihsizliğininde bulundu. Sonra, sekiz kova suyun karşığında yirmi dört hurma verdi. Buna oldukça üzülen sevgili Peygamberimiz, mübarek ellerini kuyuya uzattılar. İçindekikovayı alıp kuyunun başına koydular ve oradan ayrıldılar. Köylü hayretinden dona kalmıştı! Eli bu kadar derin kuyunun dibine nasıl yetişmişti?!..Yoksa, bu zat, Müslümanların Peygamberi mi idi? Bu düşünceler içinde hayrete düşen köylü; ‘O, hak Peygamberdir. İnandım!’ dedi. B,raz önce gösterdiği cürete, işlediği büyük cinayete pişman oldu. ‘İki cihan Serverine kalkan eller kesilmeli, kemikleri kırılmalıdır’ diyerek bir eline kılıcı alıp, Peygamber Efendimize vuran elin bileğine hızla indirdi!..İstediği olmuştu. Pek büyük br acı duymuştu ama artık kalbi rahattı. Kesilen elini diğer eline alıp, doğru Mescid-i Nebi’ye geldi. Eshab-ı kiramdan, Peygamberlerinin nerede olduğunu sordu. Kerimesine gittiğini bildirdiler. Hazret-i Fatımanın evini öğrenip gitti.
Köylü, yaptığı hatanın büyüklüğünü düşündükçe çıldıracak gibi oluyor, gözlerinden çeşme gibi yaşlar döküyordu. Bu hal üzere Hazret-i Fatıma’nın evine geldi ve kapıyı çaldı. İçerden Âlemlerin Efendisi nur saçarak bir güneş gibi dışarı çıktılar. Köylü, Efedimizi görür görmez ‘İnandım, sen Allah’ın Resulüsün! Yaptığıma pişman oldum, beni affet ya Resulullah’^diye yalvardı. Sevgili Peygamberimiz;’Elini niye kestin?’ diye sorunca ‘Mübarek yüzüne vuran bu elş taşımaktan haya ettiğim için!...Canım feda olsunya Resulullah!’ dedi. Merhamet deryası sevgili Peygamberimiz, köylünün elinden, kopuk eli alıp ‘BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYM’ diyerek, kanlar akan bileğine bitiştirdi. El, Allahü Tealanın izniyle, Peygamber Efendimizin bir mucizesi olarak eski haline geldi