MOR
En büyülü renktir. Özlemi, ulaşılmayanı yani öteleri simgeler. Mor geçit vermez bir renktir. Çünkü elektromanyetik ışınlar mora geçtiğinde renk uzar. Bu yüzden sözün bittiği bir renktir. Aynı zamanda dokunulmazlığın ve hâkimiyetin sembolüdür. Asil ve üstün bir renktir. Eski çağlarda Ruhban sınıfı ile asiller kullanabilirdi yalnızca bu rengi. Ayrıca imparatorluklarda perdeler de bu renk seçilir ve imparatorların mor perdeli odalardan yani yüksek bir seviyeden geldiklerine bir işaret sayılır. Romalılar ise mor menekşe yada mor yakut taşıdıklarında içkinin verebileceği zehirden korunacağına inanırlardı. Roma'da ve Bizans'ta mor madde ve mânânın sembolü idi.
Kadını temsil eden kırmızı ile erkeği temsil eden mavinin birleşimi ile oluşan mor aynı zamanda mutlu bir aşkı temsil eder. Yani mor, iki zıttın buluşma noktasıdır. Örneğin gök ile yer sıcak ile soğuk gibi bir denge kurar mor. Kırmızıdan tutkuyu ve maviden sûkuneti alır kendine. Kendini arar ve kendine ait olanı vermez. Kendini bulduğunda ise aslında çok uzaktadır. Bir yolculuğun son durağını hatırlatır mor.
Zekânın ve bilincin uyanışıdır. Zira mordan ötesi hafızamızı zorlar. Kabullenişin, itaatin, dizginliğin ve sonsuz olan göklere yükselmenin rengi...
Vücutta baş bölgesini temsil eden bu renk sanatın ve hayal gücünün vazgeçilmezidir. Bizde varolan fakat farkına varamadığımız duyguların dile gelmesinde yardımcı olur. Bu yüzden biraz da korkunçtur. İnsanların da kendilerinden korkulmasını isteyen kişilerce tercih edilecek renk elbette mordur. Ayrıca mora "işte benim rengim" diyenlerin hayatta rahat yani lüks yaşama gibi istekleri vardır. Herkesle çabuk dost olamazlar ve demokrasi diye birşeye de inanmazlar. Hareketleri ağır, hamleleri ise kuvvetlidir. Sürekli bir arayış içersinde olduklarından tam olgunlaşmamışlardır.
Alıntı..