Mısır’da siyasi, iktisadi ve toplumsal düzeyde hiçbir şey memnuniyet uyandırmaz. Bütün dertler üstü üste geldi, acılar katmerlenip toplumun her kesiminden Mısırlının göğsünün üzerine çöreklenen koca bir dağa dönüştü. Akıl fikir sahibi herkes bu rejimde umut olmadığını, kocamış, geri kalmış, bütün alanlarda koflaşmış olduğunu açıkça görecektir. Bu, parçalanmış, ezilmiş Mısırlılara hatta kendisine ve kocamışlığına bile acımayan bir rejimdir.
Rejim ona biçilen ömrü çoktan aştı. Kemikleri zayıfladı, dişleri döküldü, kenara çekilip özgür halk iradesine alan açmasının zamanı geldi. Mısırlılar özgür bir hava teneffüs etmek istiyorlar. Yaşadıkları krizler onlara hiçbir şey bırakmadı, un ufak etti onları. Zamanın dışında yaşadıklarını zannediyorlar. Güçten düştüler, çevresel, sıhhi, akli kirlenmişlik ve ahlaksızlık tüketti onları. Bunun sonucu olarak da öfkelendiler ve istekleri yerine getirilinceye kadar onlara sunulan bütün barışçı yolları kullanarak öfkelerini ifade etme hakları doğdu.
Bununla birlikte ben, hala insanların öfkelerini dillendirirken oluşan kaos ortamının protestonun etkisini azalttığını ve onu hedefinden saptırdığını düşünmekteyim. Şöyle ki; öfkeyi ifade ediş tarzı hareket edilecek alan ve çevrelerde düzenlenmiş olmalı; başında olgun liderlerin olduğu, gerçekleştirilmek için uğraşılan hedefleri olan, belirli araçların kullanıldığı protestolar yapılmalı.
Bu ise; halk, sendika, işçi ve meslek kurumları kanalıyla gerçekleşebilir. Örneğin; iki sene boyunca gerçekleştirilen yüzlerce toplumsal protesto hareketi –çok azı hariç- bütün kıstaslara göre başarılı olmuştur. Bu protestoların marjinal kaldığı, bir merkezden yönetilmediği ya da rejimin onu bu hale getirmeye çalıştığı doğruysa da bu, barışçı direniş yolunda başlangıcı temsil etmektedir. Bu hareketlerin her birinin kısımları, özellikleri ve alanı bellidir. Liderleri tanıdıktır (yüksek düzeyde dürüstlükleriyle bilinirler ve bunun sonucunda da saygı görür, takdir edilirler). Bu hareketlere katılan unsurlar –sayılarının çokluğuna rağmen- birbirlerini tanırlar, geçmişlerini bilirler. Hatta hareketin içine sızmaya çalışan kişi hemen ortaya çıkar, bütün parmaklar onu gösterir böylece onun kandırma ve başarısızlığa uğratma çabalarını sonuçsuz bırakmak kolaylaşır.
Yaşadığımız tecrübeler; anormal istek gösteren, bütün dertleri diğerlerinin yapıp ettiklerini gözlemlemek olan ve şüphe uyandıracak şekilde etrafını kontrol eden kişilerden sakınmamız gerektiğini gösteriyor.
Toplumsal protesto hareketi gizli ve açık tek bir yol izledi. O da; istekleri gerçekleşinceye kadar bir süre iş bırakmaktı. Bu ister işyerlerinde ister evlerde kalarak yapılmış olsun aynı etkiyi yaptı. Bu sayede başarı ya da başarısızlık görüntüleri kıyas edilebilir. Toplam kitlenin %75-90’ı iş bırakma eylemine katılırsa protestonun başarılı olduğu söylenir. Katılım bundan çok az olursa protesto başarılı olmamıştır.
Gösteri için kullanılan yol güvenilirse bunda bir sorun yoktur. Fakat tecrübeler göstermiştir ki; bu yol, kalabalık topluluklar ya da kamuya ve özel mülkiyete ait binalara zarar vererek protesto hareketini kötülemeyi hedefleyen provokatörler tarafından istismar edilip kullanılabilir. Bunu da her şeyin birbirine karıştığı kaos ortamı izler. Bu yüzden bu işe başlamadan önce inceleme ve araştırmada bulunmak gerekir.
Başka bir makalede şunları söylemiştim: Mısır vatandaşının ekmek, işsizlik, sağlık, ulaşım, pahalılık, ücretlerin düşmesi, eğitim gibi alanlarda yaşadığı bütün krizler amansız bir hastalık ya da kökleşmiş bir krizin; yolsuzluk ve dikta rejimi krizinin görüntüleridir
Şimdi şu soru zihinlerde belirmektedir: Toplumsal protesto hareketleri siyasi protesto hareketlerine nasıl dönüştürülür? Hatta en azından iki yöntem arasında bir karışım sağlanması mümkün müdür?
Nazarımca; toplumsal protesto için iki hareket arasında –ya da daha çok- koordinasyon sağlanırsa hareket etkili olur. Bu aynı zamanda birinci derecede siyasi bir eylemdir de. Bu fikri, ulusal, siyasi, işçi ve sendikal sembollerin bu işi nasıl yapacaklarını görüşmek için bir araya gelmeleri gereken bir durumdur.
Evet, birçok engel çıkacak karşımıza. Rejimin güçleri tarafından bu işi gerçekleştirmeyelim diye hatta daha işe girişmeden takibata alınacağız. Biz düşünüyorsak onlar da düşünüyorlar. Fakat ısrar, devamlılık, ve dinç hareketle bütün bu engelleri aşabiliriz. Her işin başında ve sonunda başarı Allah’tandır, tevekkül O’nadır, yetki O’nundur.
* İhvan-ı Müslimin Genel Mürşid Birinci Yardımcısı Dr. Muhammed Habib'in bu analizi, Gülşen Topçu tarafından İsraHaber.com için tercüme edilmiştir.
Rejim ona biçilen ömrü çoktan aştı. Kemikleri zayıfladı, dişleri döküldü, kenara çekilip özgür halk iradesine alan açmasının zamanı geldi. Mısırlılar özgür bir hava teneffüs etmek istiyorlar. Yaşadıkları krizler onlara hiçbir şey bırakmadı, un ufak etti onları. Zamanın dışında yaşadıklarını zannediyorlar. Güçten düştüler, çevresel, sıhhi, akli kirlenmişlik ve ahlaksızlık tüketti onları. Bunun sonucu olarak da öfkelendiler ve istekleri yerine getirilinceye kadar onlara sunulan bütün barışçı yolları kullanarak öfkelerini ifade etme hakları doğdu.
Bununla birlikte ben, hala insanların öfkelerini dillendirirken oluşan kaos ortamının protestonun etkisini azalttığını ve onu hedefinden saptırdığını düşünmekteyim. Şöyle ki; öfkeyi ifade ediş tarzı hareket edilecek alan ve çevrelerde düzenlenmiş olmalı; başında olgun liderlerin olduğu, gerçekleştirilmek için uğraşılan hedefleri olan, belirli araçların kullanıldığı protestolar yapılmalı.
Bu ise; halk, sendika, işçi ve meslek kurumları kanalıyla gerçekleşebilir. Örneğin; iki sene boyunca gerçekleştirilen yüzlerce toplumsal protesto hareketi –çok azı hariç- bütün kıstaslara göre başarılı olmuştur. Bu protestoların marjinal kaldığı, bir merkezden yönetilmediği ya da rejimin onu bu hale getirmeye çalıştığı doğruysa da bu, barışçı direniş yolunda başlangıcı temsil etmektedir. Bu hareketlerin her birinin kısımları, özellikleri ve alanı bellidir. Liderleri tanıdıktır (yüksek düzeyde dürüstlükleriyle bilinirler ve bunun sonucunda da saygı görür, takdir edilirler). Bu hareketlere katılan unsurlar –sayılarının çokluğuna rağmen- birbirlerini tanırlar, geçmişlerini bilirler. Hatta hareketin içine sızmaya çalışan kişi hemen ortaya çıkar, bütün parmaklar onu gösterir böylece onun kandırma ve başarısızlığa uğratma çabalarını sonuçsuz bırakmak kolaylaşır.
Yaşadığımız tecrübeler; anormal istek gösteren, bütün dertleri diğerlerinin yapıp ettiklerini gözlemlemek olan ve şüphe uyandıracak şekilde etrafını kontrol eden kişilerden sakınmamız gerektiğini gösteriyor.
Toplumsal protesto hareketi gizli ve açık tek bir yol izledi. O da; istekleri gerçekleşinceye kadar bir süre iş bırakmaktı. Bu ister işyerlerinde ister evlerde kalarak yapılmış olsun aynı etkiyi yaptı. Bu sayede başarı ya da başarısızlık görüntüleri kıyas edilebilir. Toplam kitlenin %75-90’ı iş bırakma eylemine katılırsa protestonun başarılı olduğu söylenir. Katılım bundan çok az olursa protesto başarılı olmamıştır.
Gösteri için kullanılan yol güvenilirse bunda bir sorun yoktur. Fakat tecrübeler göstermiştir ki; bu yol, kalabalık topluluklar ya da kamuya ve özel mülkiyete ait binalara zarar vererek protesto hareketini kötülemeyi hedefleyen provokatörler tarafından istismar edilip kullanılabilir. Bunu da her şeyin birbirine karıştığı kaos ortamı izler. Bu yüzden bu işe başlamadan önce inceleme ve araştırmada bulunmak gerekir.
Başka bir makalede şunları söylemiştim: Mısır vatandaşının ekmek, işsizlik, sağlık, ulaşım, pahalılık, ücretlerin düşmesi, eğitim gibi alanlarda yaşadığı bütün krizler amansız bir hastalık ya da kökleşmiş bir krizin; yolsuzluk ve dikta rejimi krizinin görüntüleridir
Şimdi şu soru zihinlerde belirmektedir: Toplumsal protesto hareketleri siyasi protesto hareketlerine nasıl dönüştürülür? Hatta en azından iki yöntem arasında bir karışım sağlanması mümkün müdür?
Nazarımca; toplumsal protesto için iki hareket arasında –ya da daha çok- koordinasyon sağlanırsa hareket etkili olur. Bu aynı zamanda birinci derecede siyasi bir eylemdir de. Bu fikri, ulusal, siyasi, işçi ve sendikal sembollerin bu işi nasıl yapacaklarını görüşmek için bir araya gelmeleri gereken bir durumdur.
Evet, birçok engel çıkacak karşımıza. Rejimin güçleri tarafından bu işi gerçekleştirmeyelim diye hatta daha işe girişmeden takibata alınacağız. Biz düşünüyorsak onlar da düşünüyorlar. Fakat ısrar, devamlılık, ve dinç hareketle bütün bu engelleri aşabiliriz. Her işin başında ve sonunda başarı Allah’tandır, tevekkül O’nadır, yetki O’nundur.
* İhvan-ı Müslimin Genel Mürşid Birinci Yardımcısı Dr. Muhammed Habib'in bu analizi, Gülşen Topçu tarafından İsraHaber.com için tercüme edilmiştir.