Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"Misafirhane" (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
msn20ifadeleri2016xm9.gif


B)idrak'ın yüceliğine eremiyorsanız
inkar'ın basitliğinden sıyrılınızB)


Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu ateşten koruyun, ilahi ikazı boşuna değil elbette. Zaman ahir zaman. Böyle bir zamanda kendisini ve canından çok sevdiği saadetiyle mesud, üzüntüsüyle mahzun olduğu evlatlarını koruyabilmek hiç de kolay değil. Özeliklle de manevi istifade kapılarının pek az olduğu gayri müslim beldelerde…




Hakikatte dinimizin cevaplanamayacak hiçbir sorusu yoktur. Ama o cevaplardan mahrum insanlarımız, her birisi tek başına insanı bir kısım şüphelere, hatta küfre götürebilecek binbir soruyla karşı karşıya…

Soru çok, cevap yok… Aslında cevap var olmasına var ama bizim insanımız o cevapları bizzat araştırma hususunda biraz da tembel. Çoğunluğu teşkil eden avamın müracaat merkezi camilerdir, ama imamlar da her meseleye vakıf değiller. Gönüllere şifa olacak, tatmin edici cevaplardan maalesef onlar da mahrumdurlar.

İşte sıradan bir misal...

Hınzırın koyunla bir tutulup, içkinin suya tercih edildiği gayri müslim memleketlerde yaşayan müslüman çocuklarının okullarda en çok karşılaştıkları sorulardan birisi içki ve domuzun haramlığı meselesidir.

Öğretmen sınıfta müslüman bir öğrenciye sorar, sizler neden domuz yemez, içki içmezsiniz?

Çocuk, haramdır, yasaktır, der.

Öğretmen neden haram olduğunu sorar.

O masum çocuk da bunların sağlığa çok zararlı olduğunu, bundan dolayı haram olduğunu cami hocasından öğrendiği kadarıyla anlatmaya çalışır.

Bunun üzerine öğretmen, biraz da alaycı ve aşağılayıcı üslübuyla, „Ben elli yıldır içki içiyor, domuz yiyorum; içkiyi az ve kontrollü içiyor, domuzu iyi pişirerek mikrobunu öldürüyorum, hiçbir şey olmuyor.“ der.

Çocuk bu cevap altında ezilir, daha da kötüsü onun şahsında İslamyietin hakkaniyeti sınıftaki tüm çocukların zihninde yara alır. İnanan çocuklar tereddüde kapılır, inanmayanlar inkarlarında daha da inadci hale gelirler.

O çocukların manen yıpramasına ve onların şahsında İslamiyetin güzelliğinin bir kat daha gölgelenmesine sebep olanlar, maalesef ehli sünnet1 olduklarını söyledikleri halde mutezile 2 mantığıyla hareket eden bir kısım hocalarımızdır.

Hatta bazı okullar öğrencilerine değişik dinleri tanıtma maksadıyla başka dinlerin mabedlerini grup olarak ziyaret ettikleri gibi camilere de uğrayıp hocalardan İslamiyet hakkında bilgi isterler.

Hocaların üslubu klasiktir. Hiçbir açıklayıcı izah ve ispat edici ve bu hakikatleri destekleyici bir tek cümle kullanmadan, Biz Allah’a inanırız, ahirete inanırız, meleklere kitaplara peygamberlere inanırız, Günde beş vakit namaz kılar, senede bir ay oruç tutarız. İçki icmeyiz domuz yemeyiz tarzında alışıldık bir üslup kullanırlar.

Bunları niçin yapıyorsunuz diye sorulduğunda ise bizim hocanın cevapları ekseriyetle mutezile mantığıyla üretilmiştir. Bir kısım fayda ve zararlarından bahseder ama dinleyenler mutmain olmaz ve neticede camimizin içine kadar gelen kalabalık bir gruptan hiçbirisi İslamiyet hakkında „ne kadar da hak ve hakikatli bir din“ kanaatini maalesef edinemeden çekip giderler.



Buna mukabil, „Her suale cevap verilir, kimseye sual sorulmaz“ deyip zamanımız insanının karşılaştığı tüm imani ve islami sorulara en isabetli ve en tesirli cevabı veren Bediüzzaman hazretleri, dünyanın bir „misafirhane“ olduğu hakikatine işaret ederek, bir tek kelimeyle hayata bakışımızı değiştirmekte, hayatın ve dünyanın hakikatini göstermekle beraber, İslamiyetin umum haram ve helallerinin esaslarını ihtiva edebilecek zengin bir mana harmanını bir danede göstermiştir.

Evet dünya bir misafirhanedir, sahibi Allah’tır. Biz de bu dünyada O’nun misafirleriyiz. Bu telakki ile, bir misafir anlayışıyla hareket eden insan, İslamiyetin bütün haram ve helallerinin hikmetini anlayıp, ona gönül rızasıyla riayet ederek rıza-yi ilahiyi kolayca kazanabilir.

„Müslümanların niçin domuz yemeyip içki içmediği“ sorusuna, Bediüzzaman hazretlerinin işaret ettiği misafirlik anlayışından hareketle verilecek cevap gayet açık ve net: Bir misafir, ev sahibinin izin vermediği şeyleri yiyemeyeceği için…
Şu bir tek cümlelik cevap bile, böyle sorular karşısında daralan gönüllere „elhamdülillah“ dedirtmeye yetiyor.

Öyle ya, insan bu dünyada ev sahibi değil misafirdir. Kendisine ikram edilenleri yer, içer. Verene sükreder.

Dünya Kimin?
Kendisi yapmadığı/yaptırmadığı veya satın almadığı, dolayısıyla kendisine ait olmayan, hatta kirasını bile ödemediği bir evde, belirli bir süre ikamet eden bir kişi ev sahibi değil, misafirdir. Yoksa böyle bir mekanda yaşayan birisi, sırf içinde yaşadığına bakarak „madem içinde ben yaşıyorum o halde bana aittir“ diyemez.

Misafirlik Nezaketi
Hem insan kendi evinde her istediğini yapma yetkisine sahip olsa da, misafir olduğu evde aynı yetkilere sahip değildir. Misafir, sadece ev sahibinin izin verdiği şekilde davranabilir. Yalnız izin verilen şeyleri yer içer, izin verilen yerlere girip çıkabilir. Yoksa kendi evindeymiş gibi her şeyi yiyip içmeye her odaya rastgele girip çıkmaya kalkışsa hata eder, ayıp olur. Ev sahibine karşı saygısızlık olur. Ve bu nezaketsiz misafir ikinci bir defa davet edilmez.

Bu Dünyada Ev Sahibi Değil Misafiriz
Bizler de kendimize ait olmadığı halde, belirli bir süre içinde yaşadığımız şu dünyada “ev sahibi” değil sadece birer misafiriz. Cenab-ı Hakk’ın izin verdiği her şeyi yer içer, O’na şükrederiz. Ama izin vermediği hiçbir şeyi yemeye hakkımız olmadığını bilir ve yemeyiz içmeyiz. Yanlışlıkla yersek de hemen dönüp tevbe ederek özür dileriz.

Cünkü içinde yaşadiğimiz şu dünyayi kendimiz yaratmadık, yahut Yaratan’a bedelini ödeyip satın da almadık. Geldik ve gidiyoruz. Demek içinde yaşadığımız şu dünya bize değil Yaratan’a aittir. O yaratmış ve kimseye satmamıştır. Demek ki ev sahibi O, bizler misafiriz

Herkes Misafir, Ama Bazıları Nezaketsiz
Evet bu dünyada herkes misafirdir, ama bazısı nezaketli, ev sahibine saygili; bazısı saygısız, nezaketsiz… Yoksa nezaketli bir misafir gibi yaşayan müslümanların içinde yaşadığı dünyayı Allah yarattı da misafir olduğu dünyada ev sahibiymiş gibi keyfi hareket eden kişiler içinde yaşadıkları dünyayı acaba kendiler mi yarattı? Elbette hayır… Herkes aynı dünyada aynı evsahibinin misafiridir. Fark sadece nezaket farkı…
sofra.jpg

Müslümanca Yaşamak Allah’a Karşı Nezaketli Bir Misafirliktir
İşte haram helale dikkat ederek müslümanca yaşamak, yani ev sahibimiz olan Allah’ın müsaadesi çerçevesinde yaşamaya çalışmak şu fani dünyada nezaketli bir misafirliktir, biz müslümanlar bunu tercih ederiz. İzin verileni yer içer, evsahibimiz olan Allah’a teşekkür ederiz, hata edersek de tevbe eder, O’ndan özür dileriz.

Yoksa misafir olduğu evde izinli izinsiz her yere girip çıkan ve izin verilmeyen şeyleri de yiyip içmekle ev sahibine karşı edebsizlik eden kaba bir misafir olmak istemeyiz.

Rabbimizin, bu nezaketli misafirligimizi de dikkate alarak bizleri Cennete de davet edeceğini temenni ederiz. Yoksa nezaketsiz, kaba bir misafiri hangi ev sahibi ikinci defa kabul eder ki?...


Haram ve Helalin Temeli
Dinimizdeki haram ve helallerin temeli, bir şeyin faydali ve zararli olmasından önce o şeyin izin verlilip verilmediği ile alakalıdır. Gerçi izin verilen şeylerin bir çok faydasi elbette vardır, yaşaklanan şeylerin de bir çok zararı vardır. Ama bu fayda ve zararlar sadece birer hikmetidir, yoksa onun emredilmesinin veya yasaklanmasının hakiki sebebebi ve illeti değildir.

Mesela su, oruç tutmakla mükellef bir müslümana imsak iftar arasında oruçlu iken haramdır her ne kadar sıhhate faydalı, fıtri bir içecek olsa da…

Hem açlıktan ölmek üzere olan birisi başka yiyecek bulamadığı takdirde ölmeyecek kadar (sadece üç lokma) yemesine izin verilmiştir, bu helaldir; her ne kadar domuz etinin maddi manevi bir kısım zararları bulunsa da…

Demek ki İslamiyetteki haram ve helallerin temeli Cenab_ı Hakk’ın izin verip vermemesine bakıyor. Mülk O’nundur. O kendi mülkünü istediği gibi idare eder, dilediğini helal kılıp bize ikram eder, dilediğini de yasaklayıp nehyeder.

Dünya ve içindekiler bize ait değil ki sınırsız bir kullanma hakkımız olsun
Evet, içinde yaşadığımız şu dünya bize ait olmadığı gibi kira bile ödemiyoruz ki bize ait olmasa da bari hakiki bir kullanma hakkımız doğsun. Dünyayı ve içindekileri istifademize sunması tamamen O’nun ikramıdır. Evsahibinin misafirine ikramı tarzında… Demek hiç kimse bu dünyadan istifade hususunda hakiki hak sahibi değildir ve Allah’a karşı hak iddia ederek, bu dünyada her istediği şeyi yapma yetkisini kendinde göremez.

Evet, bütün ahlaksızlığın kaynağı olan “Hayat benimdir, istediğim gibi yaşarım!” “Mal benimdir, istediğim gibi kullanırım!” “Canım nasıl isterse, kafam nasıl eserse öyle yaparım!” tarzındaki dinsiz bir anlayış, iman ile taban tabana zıttır ve hiçbir müslüman bu anlayışta olamaz. Bu rezil analyışı hayat felesefesi haline getiren şu dünya misafirhanesindeki nezaketsiz misafirlerin kulakları çınlasın!

1 - Ehl-i Sünnete göre Cenab- ı Hak bir şeyi emrederse güzel olur, nehyederse çirkin olur. Gerçi emrettiği her şeyin aynı zamanda birçok faydası, haram kıldıklaının ise birçok zararı olmakla beraber, aslolan bu fayda ve zararlar değil, Cenab-ı Hakk’ın iradesidir. Irade-i ilahiye asıldır, eşyanın keyfiyeti ona tabidir.

2 - Mutezileye göre, bir şey zatında güzel ise Allah onu emreder, cirkinse yasaklar. Aslolan eşyanın keyfiyetidir. Eşyanın keyfiyeti asıl, irade-i ilahiye (haşa!) ona tabidir. Bundan, eşyanın keyfiyeti Allah’in iradesine yön veriyor gibi bir yanlış anlayış ortaya çıkıyor.


Selam ve dua ile
A'lamenittebeğalhüda
 

oguzhan 84

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2006
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
çok güzel olmuş ellerinize sağlık Allah bizleri cahillikten korusun
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
selamun aleykum
Allah razı olsun. çok güzel açıklanarak anlatılmış.
selametle...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
„Müslümanların niçin domuz yemeyip içki içmediği“ sorusuna, Bediüzzaman hazretlerinin işaret ettiği misafirlik anlayışından hareketle verilecek cevap gayet açık ve net: Bir misafir, ev sahibinin izin vermediği şeyleri yiyemeyeceği için…
Şu bir tek cümlelik cevap bile, böyle sorular karşısında daralan gönüllere „elhamdülillah“ dedirtmeye yetiyor. Allahcc razı olsun...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
1 - Ehl-i Sünnete göre Cenab- ı Hak bir şeyi emrederse güzel olur, nehyederse çirkin olur. Gerçi emrettiği her şeyin aynı zamanda birçok faydası, haram kıldıklaının ise birçok zararı olmakla beraber, aslolan bu fayda ve zararlar değil, Cenab-ı Hakk’ın iradesidir. Irade-i ilahiye asıldır, eşyanın keyfiyeti ona tabidir.


2 - Mutezileye göre, bir şey zatında güzel ise Allah onu emreder, cirkinse yasaklar. Aslolan eşyanın keyfiyetidir. Eşyanın keyfiyeti asıl, irade-i ilahiye (haşa!) ona tabidir. Bundan, eşyanın keyfiyeti Allah’in iradesine yön veriyor gibi bir yanlış anlayış ortaya çıkıyor. ......Allahcc bütün ümmeti Muhammedi EHLİ SÜNNET VEL CEMAATTAN AYIRMASIN..
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
„Müslümanların niçin domuz yemeyip içki içmediği“ sorusuna, Bediüzzaman hazretlerinin işaret ettiği misafirlik anlayışından hareketle verilecek cevap gayet açık ve net: Bir misafir, ev sahibinin izin vermediği şeyleri yiyemeyeceği için…
Şu bir tek cümlelik cevap bile, böyle sorular karşısında daralan gönüllere „elhamdülillah“ dedirtmeye yetiyor. Allahcc razı olsun...

Amin Ecmain Cümlemizden İnşaallah
Selam ve dua ile
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt