Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mesneviden Hikayeler ((1. Ciltteki Hikayeler)) (1 Kullanıcı)

mehmet ercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2007
Mesajlar
325
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
HASTA ZİYARETİ


Anlayışlı, hal hatır bilen birisi, bir sağıra: ''Komşun hasta'' diye haber verdi.

Sağır, kendi kendine: ''Bu sağır kulakla ben onun sözlerini nasıl anlarım? Fakat, yine de ziyaretine gitmem lazım.'' diye söylendi.

''Dudağını oynar görünce, ne dediğini düşünür bulurum. Ben 'nasılsın?' deyince, o elbette 'iyiyim' diyecek. 'Ne çorbası içtin?' diye sorarım. O da mesela 'mercimek çorbası' diye cevap verir. Ben de afiyet olsun derim. 'Hekimlerden kim geliyor?' diye sorarım. O da'filan kişi' deyince; ben de çok iyi bir hekimdir, ayağı çok uğurludur derim.'' diye düşündü ve doğruca komşusunu ziyarete gitti.

Komşusuna: ''Nasılsın?'' diye sordu.

Hasta: ''Öldüm'' deyince, sağır:

''Çok şükür!'' dedi.

Hasta, bu söze çok kızdı: ''Bu ne biçim şükür? herhalde benim kötülüğümü istiyor anlaşılan.'' diye düşündü.

Sonra hastaya ''Ne yedin?'' diye sorunca, hasta:

''Zehir'' dedi.

Sağır: ''Afiyet olsun'' der demez, hasta çileden çıktı. ''Tedavi için hekimlerden kim geliyor?'' diye sordu sağır.

Hasta: ''Azrail'' diye cevap verdi.

Sağır: ''Ayağı pek uğurludur, sevin neşelen!'' dedi. Ve sonra 'böyle bir zaman da komşuluk hakkımı yerine getirdim' diye mutlu bir şekilde evinin yolunun tuttu.


Körler çarşısında ayna satma;
sağırlar çarşısında gazel atma..


 

mehmet ercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2007
Mesajlar
325
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
EN GÜZEL RESİM

Zamanın padişahı, en güzel resmi çizdirmek için devrin en ünlü çin ve rum ressamlarını saraya getirtmişti.
derken, çinli ve rum ressamların arasında '' biz daha iyi ressamız'' diye tartışma çıktı. padişah:
''sizi imtihan edeceğim. bakalım hanginiz daha güzel resim çiziyor.'' dedi.
çinlilerle, rum diyarının ressamları hazırlandılar. rum diyarının ressamları ilim yönüyle çinlilerden daha üstün bir durumdaydılar.
çin ressamları:''bize özel bir oda verin, bir oda da rumlara verin.'' dediler. kapıları karşılıklı iki oda vardı. birini çinlilere, diğerini ise rumlara tahsis ettiler. çinliler, padişahtan yüz türlü boya istediler.padişah bunun üzerine hazinesini sonuna kadar açtı. çinlilere her sabah hazineden nadide boyalar verilmekteydi.
rum ressamları: ''pas gidermekten başka ne işe yarar boya?'' dediler. kapıyı kapayıp, duvarı cilalamaya başladılar. gök gibi tertemiz saf ve berrak bir hale getirdiler. 'bir sürü karışık renkten, renksizlik ve saflık daha iyidir' diye düşünüyorlardı.
çinli ressamlar işlerini bitirdiler. hepside yaptıkları resimlerin güzelliğine hayran kaldılar. süre tamamlanınca padişah kapıdan içeri girip odadaki resimleri gördü. hepsi birbirinden güzel, muhteşem resimlerdi.
ondan sonra rum ressamlarının odasına gitti. bir rum ressamı, karşı odayı görmeye mani olan perdeyi kaldırdı. öbür odada çinli ressamların yaptığı resimler, bu odanın cilalanmış duvarına yansıdı. oradaki resimler, burada daha iyi göründü. resimlerin aksi, resimlerin kendisinden daha güzel görünüyordu.
böylece rum diyarının ressamları imtihanı kazanmış oldular.

Gönüllerini cilalamış olanlar; renkten, kokudon kurtulmuşlardır. Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler.
 

mehmet ercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2007
Mesajlar
325
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
LOKMAN VE TURFANDA MEYVELER


Lokman, efendisinin hizmetinde bulunan köleler arasında hor ve hakir görülüyordu.

Bir gün efendisi, kölelerini bağa meyve toplayıp getirmeleri için gönderdi. Köleler, topladıkları meyveleri yolda gelirken yiyip bitirdiler ve gelip efendilerine:

''Meyvelerin hepisini Lokman yedi.'' dediler.

Efendisi, Lokman'a yüzünü ekşiltti. Lokman, bundan alındı. Efendisine:

''Ey kerem sahibi! Hepimizi bir imtihan et. Bize fazlasıyla sıcak su içir, ondan sonra büyük bir sahraya çıkar. Sen atlı olarak, bizide yaya olarak koştur. İşte o zaman iş meydana çıkacaktır.'' dedi.

Efendisi, Lokman'ın dediğini yaptı. Büyük sahrada koşup yorulan köleler, yediklerini kusmaya başladılar. Bu suretle Lokman'a iftira edenler rüsvay oldular...
 

mehmet ercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2007
Mesajlar
325
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
HZ. ÖMER DÖNEMİNDEKİ YANGIN
Hz. Ömer zamanında bir yangın çıkmıştı. O kadar şiddetli bir yangındı ki; ateş, taşları bile kuru odun gibi rahatlıkla yakıyordu. Yapıları, avleri yakmaya, hatta kuşların kanatlarını bile tutuşturmaya başladı. Alevler şehrin yarısını sardı.

Halk, ateşe kovalarla su ve sirke döküyordu. Fakat nafile... Yangın gittikçe alevini arttırıyordu. Yangını söndüremeyen halk, Hz. Ömer'e varıp:

''Ya Halife! Yangınımız suyla sönmüyor. Bize yardım et.'' diye yalvardılar. Hz. Ömer: ''O yangın Tanrı alametlerindendir, sizin hasislik ateşinizden bir şuledir; o, su ile sönmez. Yoksullara ekmek dağıtın vecimriliği derhal bırakın.'' dedi.

Bunun üzerine halk: ''Ey Ömer! Biz cömert insanlarız. Fakirleri doyurup, yoksullara yardım ediyoruz.'' dediler.

Hz. Ömer: ''Siz adet haline getirdiğiniz için yoksullara yardım ediyorsunuz. Allah (c.c.) rızası için değil de gösteriş için, övünmek için bunları yapıyorsunuz. Bunu terk edin ki Rabbim size merhamet etsin.'' dedi...


Mal tohumdur, her çorak yere ekme.
Kılıcı her yol vurucunun eline verme...
 

mehmet ercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2007
Mesajlar
325
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
HZ. ALİ İLE DÜŞMANI

Allah'ın aslanı Hz. Ali, bir savaş esnasında düşmanı olan bir adamı yere yıkıp öldürmek üzereydi. Tam bu sırada düşmanı Hz. Ali'nin yüzüne tükürdü.

Bunun üzerine Hz. Ali düşmanını öylece bırakarak ayağa kalktı. ''Yürü git, seni öldürmekten vazgeçtim, serbestsin.'' dedi.

Yerdeki düşman bu merhamete şaştı ve dedi ki: ''Bana kılıcını kaldırmıştın, şimdi neden bıraktın, ne gördün ki bu derecede kızgınken bu öfken yatıştı?''

Hz. Ali: ''Ben seninle Allah (c.c.) yolunda ve O'nun rızasını kazanmak için savaşıyordum ve O'nun için seni öldürecektim. Sen yüzüme tükürünce öfkelendim. O an seni öldürseydim sana kızgınlığımdan bunu yapmış olacaktım. Yani seni Allah (c.c.) rızası için değil de; kendi nefsim için öldürmüş olacaktım. Bu yüzden seni serbest bıraktım.'' dedi.

Bunu duyan adam, bu büyük incelik ve üstün düşünce karşısında iman ederek Müslümanların saflarına katıldı...
 

sonnur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2006
Mesajlar
32
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allah Razi Olsun....ne Güzel Anlatmiş Mevlana Hz Ks
 

mehmet ercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2007
Mesajlar
325
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
2.ciltteki Hikayeler

2.ciltteki Hikayeler

YILANCININ DUASI
Hırsızın biri, bir yılan oynatıcısının yılanını çalmış ve bunu ele geçirdiğinden çok memnun olmuştu. Çaldığı yılan bir gün o hırsızı öldürdü.

Yılancıda durmadan hırsızı bulup, yılanını geri almak için dua edip duruyordu. Nihayet bir gün yılanını çalan hırsızın ölüsüne rastladı.

Yılanın, hırsızı zehirleyip öldürdüğünü anlayınca, duasının kabul edilmeyişine sevinerek Allah (c.c.)'a şükretti.


Birçok dualar vardır ki kabulü bizim zararımıza ve helakimize sebep olur. İşte bunun için Cenab-ı Hakk, o duayı lütuf ve kereminden dolayı kabul etmez.
 

mehmet ercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2007
Mesajlar
325
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
2. Cİltteki Hikayeler

2. Cİltteki Hikayeler

HİZMETÇİNİN 'LA HAVLE' DEMESİ

Bir sofi seyehate çıktı. Döne dolaşa bir tekkeye misafir oldu. Eşeğini ahıra bağladıktan sonra, içeriye girip baş köşeye oturdu. Oradakilerle sohbete daldı, zikir etti.

Zikir sona erince yemek getirdiler. Misafir o zaman ahırdaki hayvanını hatırladı. Hizmetçiye hayvanına arpa ve saman vermesini söyleyince, hizmetçi:

''La havle. Bunu söylemeye ne luzum var. Bu benim asli görevim, her zaman yaptığım bir iş.'' dedi.

Sofi: ''Önce arpayı ıslat. Çünkü eşek karttır, dişleri sağlam değil.'' dedi.

Hizmetçi: ''La havle. Bana bunu söylemenize gerek yok, ben bu işlerin ustasıyım.'' dedi.

Sofi: ''Önce eşeğin semerini indirip sırtına ilaç koy, yaraları iyileşsin.'' dedi.

Hizmetçi: ''La havle. Bu ne biçim söz! Elbette bunun en iyi şekilde nasıl yapılacağını ben bilirim.'' dedi.

Sofi: ''Eşeğin yerini süpür. Taş toprak kalmasın, eğer yeri ıslaksa kuru toprak ser.'' dedi.

Hizmetçi buna da bir la havle çekerek cevap verdi. Hasılı sofi her ne dediyse hizmetçi bir ''la havle'' çekerek o işi en iyi kendisinin bildiğini ve en güzel şekilde yapacağını söyledi. Kalkıp gitti, fakat ahıra uğramadı. Arkadaşlarının yanına giderek sofinin söyledikleriyle alay edip güldü.

Sofi, yatıp uyuyunca gece rüyasında hep eşeği gördü. Eşegi bazen bir kurt parçalıyor, bazen de yolda giderken bir kuyuya yahut da bir çukura düşüyordu.

Sabaha kadar bu kötü rüyalarla uğraştı durdu sofi. Fakat yapacak bir şey yoktu.

Sofinin eşeği çok kötü bir durumdaydı bu sırada. Zavallı eşeğin palanı ters dönmüş, taş toprak içinde, aç susuz yatıyordu.

Sabah olunca hizmetçi geldi. Eşeğin palanını düzeltti, bir kaç sopa indirdi. Eşek, can acısıyla sıçrayıp kalktı. Sonra hizmetçi, eşeği sofiye teslim etti.

Sofi, eşeğe binip kervana katıldı ama bir müddet sonra eşek takatsizlikle yüz üstü düşmeye başladı. Herkes eşeği hasta sandı.

''Ey sofi! Hani sen dün bu eşek böyle iyidir, şöyle iyidir diyordun. Buna ne oldu da böyle oldu?'' dediler.

Sofi durumu anlamıştı: ''Sormayın dostlar'' dedi. ''Geceleyin sabaha kadar 'La havle' yiyen eşeğin hali böyle olur. Geceleyin eşek 'La havle' tesbihi çekerse, gündüzde böyle secde eder...''


Senin aynada açıkça gördüğünü
Pir, daha evvel bir kerpiç parçasında görür.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt