tuzlu kahve
tuzlu kahve
Tuzlu kahve
Delikanlının biri olmuştu bir kıza aşık
Uzun süredir değillerdi aslında tanışık
Ama yoktu aralarında hiç samimiyet
Gel de ferman dinlemez gönlü ikna et
Kızı davet etti bir gün kahve içmeye
Kahve bahane, gönlüne hedef biçmeye
Kız ukala değil, hanım hanımcık, kibar
Daveti kabul etti, gerekmeksizin icbar
Oturdular köşedeki şirin bir kafeye hemen
Kahveler geldi bile, daha sipariş vermeden
Delikanlı öyle heyecanlı ki, kalbi pırpır
Ter boşandı gözeneklerinden şıpır şıpır
Yüzü oldu kırmızı, sanki pancar
Kızın da huzuru kaçtı ama naçar
Biraz bekledi kız, belki delikanlı sakinleşir
Olmadı, gencin heyecanı depreştikçe depreşir
Nasıl heyecanlanmasın ki, işte an bu an
Hayatını etkileyecek, alacağı her puan
Oradaki performansı hayatını şekillendirecek
Akış değişecek, belki dünya evine de girecek
Olaya el koymalıyım dedi kız, hazırlandı
Durumu fark etti delikanlı, kalbi hızlandı
O vermeliydi siparişi, ama birinciydi hala sondan
Kahvesine koymak için biraz tuz istedi garsondan
Tuz mu? Hem de kahveye koymak için
Normal bir durum değil dedi kız için için
Yan masadakiler baktılar genç adama şaşkın şaşkın
Renkleri ve zevkleri tartışmadılar, olmadılar taşkın
Nasıl olsa tuzlu kahveyi içecek biz değiliz
Takma kafana, onun problemi, içsin keriz
Delikanlı daha da kızardı utancından
İçti hemen tuzlu kahveyi, sanki acından
Sanki normaldi yaptığı, gayet rahat
Demek alışkındı buna, oh ne hayat
Garip bir ağız tadınız var dedi kız merakla
Delikanlı açıklarken attı tam otuz iki takla
Çocukken ailemle deniz kenarında yaşardık
Kıyıda oynar, kumdan kale yapar, taş atardık
Tuzlu deniz suyunun tadı hep ağzımda
Kullanırdık o suyu hep sabah çayında
O tatla büyüdüm ve çok sevdim
O nedenle tuz istemekte evdim
Ne zaman tuzun tadını hissetsem
Ailem aklıma gelir, nasıl desem
Deniz kenarındaki baraka, mutlu ana baba
Ben hiç görmedim ne apartman ne de yaba
Onlar hala sahilde ediyorlar ikamet
Onlardan ayrı kalmak bana zahmet
Gözleri nemlendi geç adamın, istemsiz
Kız duygulandı, dedi bu adam tertemiz
Samimi, içindekileri net ifade eden, hislerini yaşayan
Evine bağlı, özleyen, seven, değer veren, sakınan, arayan
Acaba dedi kız içinden, bu çocuk mu
Olmaz, çok erken, bu kadar çabuk mu
Kız da anlatır, evi uzaklardadır, ailesini sever
Bu sırada tuzlu kahvelerin biri gelir biri gider
Delikanlı her seferinde kahvesine tuz koyar
Allah kalplerini ısındırdıkça, daha da doyar
Arada olanları çabuk geçtik, evlendiler bile
Düğünlerine katıldı üç köy ve dört kabile
Mutlu oldular sıkıntılı zamanlarında dahi
Çocukları oldu dört tane, adları neydi sahi
Onları yetiştirdiler ama bazen paraları yetmedi
Kadın, eşinin tuzlu kahvesini hiç ihmal etmedi
Kocası en çok tuzlu kahve severdi, bilirdi kadın
Bir fincan kahveye bir çay kaşığı, isterseniz tadın
Kırk yıl geçti aradan, ecel gelip çattı
Hastalandı adam, boylu boyunca yattı
Namaz gözünün nuru, Kur’an şarj cihazı
Kimseyi incitmemekti iyi tarafının en azı
İnşallah Cennet’te de beraber oluruz
Cismen olmasa da dualarda buluşuruz
Kadının aylardan beri var bir beklediği
Bir mektup var, içeriğini hiç bilmediği
Kocası bıraktı mektubu, şartı var bir tane
Ölümünden sonra açılacak, yok başka çare
Açtı kağıdı, heyecandan elleri titreyerek
Okudu satırları incitmeden, heceleyerek
Sevgilim, bir tanem, can özüm, bu acizi affet
Hayatımı bir yalan üzerine kurdum, bana lanet
Kadın afalladı, dengesi bozuldu, kafası döndü
Beyni bulandı, düştü, gözlerindeki fer söndü
Oysa hayatını adamış, canından çok sevmişti
Bir yalanı tercih edip nice fırsatları mı tepmişti
Bir yalancıyla kırk yılı aynı yastıkta geçirmek, bihaber
İnsanı nasıl yaralar, mahveder? Bilir misin sen birader
Aradan biraz zaman geçti, sakinleşti kısmen
Devam etti satırlara, ruhu gitti, kaldı cismen
Sana hayatımda bir kere yalan söyledim, inan
İlk buluştuğumuz zamanı düşün, değerdi cihan
Öyle heyecanlıydım ki karşında, tarifsiz
Garsona şeker yerine tuz dedim istemsiz
Ama iş işten geçmişti, bana bakıyordun şaşkın
Ben havada uçuyordum, pençesindeydim aşkın
Aklım zaten başımda değil, devam ettim ben de
Gerçek hasıraltı oldu, tuz istedim her seferinde
Bu yalan ilişkimizin temeli oldu, aklıma gelmezdi
Çok denedim anlatmayı sana, içim içimi yemezdi
Şimdi ölüyorum artık, korkmaya ne hacet
İşte gerçek, ben tuzlu kahve sevmem, nefret
Garip ve rezil bir tat, inan bana
Tavsiye edemem hiçbir insana
Ama içtim her seferinde gönül huzuruyla onu
Zerre miktarı pişmanlık yok çünkü sendin sonu
Seninle olmaktan çok ama çok mutluyum
Bu huzuru sadece tuzlu kahveye borçluyum
Rabbim bana bir daha dünyaya gelme şansı verse
Gene seninle yaşlanmak isterdim şayet izin verirse
Gene tuzlu kahve içmem gerekse ömür boyu
İsterdim devam etsin senden ailemizin soyu
Hakkını helal et sevdiceğim, ikinci yarım
En büyük parçam, ben sensiz ne yaparım
Kadın ağlıyordu şimdi, gözyaşları sicim sicim
Ortada sadece ruh vardı şimdi, kalmadı cisim
Az önce kızdığı kocası şimdi gözünde dağdı
Ortada sadece güzellikler kaldı, nurlar yağdı
Önce başörtüsü sonra mektup oldu sırılsıklam
Bu büyük aşkın temelinde yatan tek şey İslam
Sevmiş sevilmişti, değer vermiş karşılığını almıştı
İçindeki sıkıntı çözülmüş, tek helalleşme kalmıştı
Biraz sakinleşince fark etti ki ağzı kıpırdıyor
Mektup bitti biteli aynı cümleyi tekrarlıyor
Helal olsun, helal olsun, helal olsun, helal olsun…
…
Aradan zaman geçti, evde misafir var, ocakta cezve
Sordu bir komşusu kadına, nasıl bir şey tuzlu kahve
Çok tatlı bir şey dedi, hem de çok tatlı
Yüreğine bayrak dikildi, sanki Ulubatlı
Mescere der ki; Allah sevgisidir tüm güzelliklerin özü
O yüzden müslümanların üzerinde tüm kafirlerin gözü
mescere