Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Merak edenlere Hayat Dersi Roportajı (1 Kullanıcı)

Gülüşü Yaralı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
5,741
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Konum
ha bura :)
Web Sitesi
www.facebook.com
Hayat Dersi Roportajı



Hayat Dersi üzerinden toplumsal gerilimlere ışık tutmayı ve bireyleri dolaylı yoldan özeleştiriye davet etmeyi amaçlıyoruz.

Samanyolu Televizyonunda yayınlanan ve insanların hayatlarını konu edinen program Hayat Dersi ile her gün evimize konuk olan Sayın Dr. Muhammed Bozdağ kimdir?
Muhammed Bozdağ kısaca 1967 Trabzon doğumlu, üç çocuk babası. Akademik kariyerini yönetim ve siyaset bilimi alanlarında tamamlamış. TBMM’de yasama uzmanı ve yönetici olarak görev almış. Geçmişinde vakıf kuruculuğu, radyoculuk yurt dışı çalışmaları gibi etkinlikler var. İstemenin, ruhsal zekanın, etkili öğrenmenin, başarının inceliklerini anlatan eğitimler, seminerler vermiş. Son on yıldır hayat bilgeliği odaklı kitaplar yazıyor ve beş kitabı yarım milyondan fazla okuyucuya ulaşmış. En bilinen kitabı Ruhsal Zeka 195 baskı yapmış. Eserleri tekrar tekrar okunurluklarıyla ünlenmiş. Bazı kitapları Rusça, Almanca, Moğolca, Farsça gibi dillere çevrilmiş ve halen de çevriliyor. Kitapları toplumun farklı kesimlerinden gelen okuyucular tarafından genelde moral ve motivasyon vesilesi olarak algılanıyor.
Image1.jpg


ODTÜ Kamu mezunusunuz peki sizi bu kadar psikolojiye iten şey neydi?
Maddi, manevi, sosyal, ailevi ekonomik, psikolojik bir dizi yoğun sorunlarla örülü bir çocukluktan geliyorum. Acılarım benim için sürükleyici birer kamçı oldu. Çözümlerim aslında dertlerime bulduğum çarelerdir.
Düşünsel altyapımın bir tarafında doğunun, diğer tarafında Batının yaklaşımlarını bulacaksınız. Analiz ediyorum, ilişkilendiriyorum. Hayatı anlama yolundaki merakım din, felsefe, sağlık, psikoloji gibi bir çok alanda kavrayış geliştirme arayışına sürükledi beni. Psikolog değilim, yalın bir psikolojiyle de ilgilenmiyorum. Sadece hayatı kuşatıcı bir çerçeveden kavramaya çalışıyorum. Bunun okulu hayattır ve hepimiz de bu okulun öğrencileriyiz.
Her birimize bir hayat gemisinin kaptanlığı emanet edildi. Eğer hayatı, kaderi, var oluş hikmetini ve imtihanların üstesinden gelme sanatını anlama becerisi psikoloji ise buna hepimizin ihtiyacı var. Bence buna hayat bilgeliği desek daha doğru olur.
Yararlı tespitleri gönülden anlatıyorsanız dinleyenleriniz artıyor ve arttıkça da anlatımınıza özeniyorsunuz. Çocukken yazar olmaya karar vermiştim. Ama bu işin okulu yok. Bir duanın ardından yazmayı başardığım ilk kitaba gösterilen muhteşem ilgi benim benden beklenene daha çok odaklanmama yol açtı.
Enerjimin büyük bölümünü fikrimi soran değerli insanlara hayatlarının olumlu yönlerini göstermek ve kendimce doğru bulduğum çözümleri yazmaya harcıyorum. Posta kutumda cevaplanmış bu türden binlerce mektup var. Yetenek.com sitemiz ve sitedeki forum da bu amaca hizmet ediyor.
Ben psikolog değilim. Psikolojik sorunlara çözüm bulma iddiasında olmam konu uzmanlarına saygısızlık olur. Kitaplarımı danışanlarına öneren doktorlara ve kitaplarımı sevdiklerine okutanlara hem teşekkür, hem de dua ediyorum. Her sorun ilgili herkesin bireysel sorumluluğunu yerine getirmesiyle aşılır.

Neden televizyon?
Ben bunun için yıllar önce dua etmiştim. Belki biraz da çok sayıda okuyucunun mektuplarıyla beni bu yola teşvik etmelerinden etkilendim. Daha önce başka bir kanalda iki yıl “Sonsuzluk Yolcusu” adlı bir programı sundum. İnsanlara ulaşmak hem benzersiz bir mutluluk ve hem de yanlış yapma korkusundan gelen ağır ve yaşlandırıcı bir sorumluluk.
İstemenin Esrarı kitabının özeti şudur: “Hayatta en büyük zaferleriniz içtenlikle yaptığınız dualarınız olacak.” Kaderin sahibi bir duanızı kabul etmişse ve siz de o duanıza ulaşmanızı sağlayacak yetenekleri geliştirmeye çalışıp sabrediyorsanız, olaylar akıyor, ağlar örülüyor ve istediğiniz fırsatı Sonsuz Kerim size sunuyor. Almaya hazır olduğunuz zaman fırsatlar kapınızı çalacaktır.
Aslında son zamanlarda televizyonun ve internetin aleyhinde konuşuyorum. Çünkü her türlü tehlikenin yuvalandığı bu ortamları faydalı değerlendirme şansını giderek yitiriyoruz. Televizyon yapımları ailelerimizi parçalamaya, ahlakımızı, toplumsal saygımızı, fedakârlığımızı çökertmeye başladı. Birçok dizi ve eğlence yapımındaki çarpık ilişkiler üzerinden milletimizin dayanışmacı erdemine karşı psikolojik bir savaş veriliyor. Bu kasıtlı mı, gafletten mi bilmiyorum, ama isteyerek ve eğlenerek izliyoruz, gevşiyoruz, dönüşüyoruz.
Samanyolu televizyon kanalı ise başından beri bizi aydınlatma yolunda gayret gösteriyor. Bu kanalı çocuklarınızla izlemekt
en korkmuyorsunuz. Televizyonda olmak istedim, çünkü bu ortamda çok sayıda olumlu yapımdan birinde rol alarak insanlara hizmete çalışmak bir onur. Kader bana bu fırsatı verdi. faydalı olamaz, hakkını veremezsem uzun sürmez. Yararına inanmazsam da devam edemem.

Image3.jpg


 

Gülüşü Yaralı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
5,741
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Konum
ha bura :)
Web Sitesi
www.facebook.com
İnsan sorunları tv ekranlarına çok taşındı. Günlerce tartışılacak olaylar yaşandı. O programların sunucularının geneli ya sanatçı ya programcıydı sizse akademik bir insansınız. Hal böyleyken programınız ile diğer programları kıyas eder misiniz? Büyük bir fark olmalı bu programda beklentiler bu yönde. Farkını ne?

Sorunu ve tehlikesini fark etmek insanları uyandırır ve tedbire teşvik eder. Ancak sorunu gündemde tutmak ve detaylıca anlatmak zayıf veya kötülük eğilimli insanları aynı sorunlarda boğar. Sorunu öğrenerek uyanmalı ama ekranda sorunu değil, çözümü tekrarlamalıyız. Maalesef yeryüzündeki bir çok kötülük medyadan “öğrenilmiştir.”
Toplumsal ruh sağlığımızın bozulmasında sorumluluğun yarıdan çoğu bence medyadadır. Medyayı terk edip bir yaylaya sığının bakın bir ayda nasıl sağlığınıza kavuşuyorsunuz. Medya millete huzur da verebilirdi; ama Türkiye’de bu olmuyor. Çünkü burada ideolojik kavgalar var, çıkarlar çatışıyor, millete adeta savaş açmış bazı odaklar. Bu işler için medya kullanılıyor.
Sonra da rating kaygısı devrede. “Cinsellik, şiddet ve çarpık ilişkiler” ilgi ve merak çekiyor, izleniyor. Bu durum yapımcıların seçeneklerini maalesef azaltıyor, çünkü topluma ulaşmak için program yapıyorsunuz. Bu rating sisteminin değişmesinin bence millete çok hayrı olurdu.
Ekranlarda eleştirdiğimiz her şey, tüm o cinayetler, büyücü, hokus pokusçu, yani aslında yalancı aksiyon filmleri ve çarpık ilişki senaryoları müşteri buldukları için oradalar. İzleyen varsa reklam ve para var ve para varsa da program var.
Bir ekibin yoğun çabasının eseri olan Hayat Dersinde tamamen yaşanmış ibretlik olayları ele alıyoruz. Olaylar topluma dair olduğu için tüm anneleri, babaları, çocukları ve sorumluları ilgilendiriyor. Çocukların, kadınların, erkeklerin, yaşlıların başlarına gelmiş olaylar bunlar ve hayatımızın her hangi bir döneminde bunlardan biri başımıza gelebilir.
Amacımız bu can yakan olaylardaki kırılma noktalarının izleyenlerce keşfedilmesine katkı sağlamak. Yarın onlar da eşleriyle, evlatlarıyla aynısını yaşarlarsa durumu nasıl düzeltecekler? Ne tür tuzaklara düşebilirler? Nasıl tedbir almalılar?
Bu arayış bazen kayıpların bulunması, bazen küslerin barışması, bazen suçluların adalete teslim edilmesi, bazen mazlumların hakkını arama cesareti geliştirilmesi biçiminde sonuçlar doğruyor. Olayların muhataplarını canlandıran kişiler yüzleşiyorlar, konuşuyorlar. Böylece biz, haksızlığın, adaletsizliğin yapanın da yanına kar kalmayacağını ortaya koyuyoruz.
Hiçbir çatışma sebepsiz değil. Hata varsa nerede? Kim sebep oldu? Nasıl çözülebilirdi? Kim çözme sorumluluğuna sahip? Kaderin payı rolü nedir? İmanlı bir müminin gözüyle bakarsak nasıl anlamlandırırız? Cevaplarımızı ve çözümlerimizi bu sorular ekseninde oluşturuyoruz her olayın sonunda.

(Olumlu- Olumsuz birçok eleştiri alan bir program. Sergilenen olaylar gerçek ama çoğu insan inanmıyor. Yayın arkası bu insanlar nasıllar? Amacının dışına çıkıyor mu bu program. Reyting ve magazin kaygısından uzak mı?)

Bir eserin olumlu ve olumsuz eleştiri alması etkili işler yapmayı başardığı anlamına gelir. Topluma amacımızı daha iyi anlatabilmek için yaklaşımlar deniyoruz ve bazen mesajımız istemeden amacımızdan farklı oluşabiliyor.
Amacımız insanlara kavga, karamsarlık ve gözyaşı izletmek değil. Ama olayların niteliği bu türden görüntüleri ortaya çıkarıyor ister istemez ve bu durum izlenirliği arttırsa da bence hoş değil. Fakat hayat budur ve hayatın gerçeklerine gözlerini kapayan avlanır. Önemli olan olayın arkasında gizlenen dersin alınmasıdır.
Eleştiri bana zevk vermiyor tabii, ama benim için çok önemli. Dikkate almasam hatalarımdan kurtulamam. Hata yapmak ve hele de insanlara zarar vermek her vicdanı ezer, üzer. Biz ve gördüğüm kadarıyla kanal eleştirileri çok ciddiye alıyor, analiz ediyor. Düzeltilmesi gereken ne varsa düzeltiliyor. Bu programda bize kanalın deneyimli akılları, yöneticileri ve bu işi iyi bilen ekibi önerileriyle katkı sağlıyor. Eleştirilerin bana da ulaşmasını bekliyorum.

Image4.jpg


Arka planda çalışırken olayları görüyoruz, kahramanların duygularına kapılıyoruz. Bezen şok oluyoruz. Bazen öfkemizi ve bazen de gözyaşlarımızı engellemekte zorlanıyoruz. Olayların tümü yaşanmış ve bazen de kahramanlar olayları yaşayan kimseler. İzlediğiniz, bir hayal veya bir kurgu sayılmaz. Bu ülkedeki hayattan dersler çıkarıyoruz ve orada izlediğiniz herhangi bir olay belki de yandaki sokağınızda yaşanıyor. Belki de sizin başınıza gelecek.
Yaşlı bir nineyi azarlayan evladın veya çocuklarını terk eden annenin durumunu temsil ederken dehşete kapılıyoruz. İzleyenlerin ekran başında yaşadıkları gerilimleri pek çok kez biz sahne gerisinde yaşıyoruz. Gerilimlerin tatlıya bağlanması bizi de rahatlatıyor.

Her karşılaştığınız hayat hikayesinde kendinizden bir kare bulabiliyor musunuz? (Çok renkli bir hayat hikayeniz var) bu hikayeleri dinledikçe kendi geçmişinizi de yargılıyor musunuz?

Hepsinde değil ama bazılarında. Hatta konuyu işlerken utanıyorum veya eski yaralarım açılıyor; benim burada söz söylemeye haddim ve hakkım yok dediğim olaylar çıkıyor. Bazen kendime ve geçmişime ders veriyorum.
Açmak istemediğim özgeçmişim irdelense, bazı hikâyeler üzerinden aslında kendi geçmişimi yargıladığım görülecektir. Ben mesela iki yaşında öz annesinden koparılmış, ilkokul yıllarında keşfettiği öz annesiyle gizlice buluştuğu için defalarca dövülmüş bir çocuğum. Allah sorumluları affetsin, hiç de yarasız değilim.
Dilerdim ki tüm anneler babalar sorumluluklarının gereğini hakkıyla yerine getirselerdi. Evlatlarına huzurla yad edecekleri hayatlar armağan etselerdi. Boşanmalar, dağılmalar, kavgalar, dargınlıklar olmasaydı. Biz bunu ilimle, ahlakla, sorumluluğumuzu geliştirmekle, birbirimize saygıyı öğrenmekle, ölümlülüğümüzü aklımızda tutmakla ve yabancıların değil Hz. Peygamberimizin (asm) yolundan giderek başarabiliriz.

Seyircilerden yada çevrenizden olumlu olumsuz aldığınız eleştiriler neler?

Beni kitaplarımdan tanımayan okuyucular genelde programdan faydalandıklarını, etkilendiklerini yazıyorlar. Ailemin değerini daha iyi anladım, kayın validemle anlaşmazlığımı çözdüm gibi mesajlar geliyor.
Ancak kitaplarımdan tanıyan ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu kesimler, kitaplarımdaki güçlü ve pozitif imajı televizyonda gerektiği gibi algılayamadıklarını söylüyorlar. Belki de televizyonda kitaplarımdaki kadar başarılı değilim, henüz bilmiyorum.
Sanırım izleyici tepkilerini gereğince almamız için henüz erken. Çünkü daha başlarında olduğumuz programla ilgili bana henüz yeterli diyebileceğim ölçüde bir yankı ulaşmadı.
Yapımda çalışan ekipten öğrendiğim kadarıyla ele alınan olaylarla ilgili çok yoğun telefonlar geliyor ve yoğunluk giderek artıyor. Merak ediyorlar: Olayın sonu ne oldu? Kavuştular mı, barıştılar mı? O teyzeye, çocuğa nasıl yardım edebiliriz?

Image5.jpg


Başarının ve mutlu olmanın sırrı sizce ne?

Başarı ve mutluluk insanın dünyaya geliş amacını keşfederek ona uygun yaşamasıdır. Arı bal üretmek için yaratıldı ve ölünceye kadar çiçeklerde çırpınıyor. Siz buraya neden geldiğinizi öğrendiniz mi?
Dünya için başarı, kimseye yük olmadan hayata tutunmak, ahıret için başarı ise-ki gerçek başarı budur- sonsuz saadeti kazanmaktır. Allah’ı kaybetmekten daha büyük bir mutsuzluk ve kahredici başarısızlık olamaz. Yoksa hiçbir gözyaşı bu kısacık dünya hayatına değmez. Anlık ve dünyacı tüketim zevkindeki popüler mutluluk yalancıdır, hemen arkasından bin bunalım yaşatır.
Öyle bir başarı ve mutluluk tanımı aramalıyız ki, zengin fakir, köylü kentli, engelli engelsiz, hasta sağlıklı, yaşlı genç, hayatın her rengindeki her gönülde, ölümün sonrasını da kuşatır biçimde yaşanabilsin.
Yalancıktan, gafletle değil gerçekten, kalıcı olarak ve tüm uyanıklığının içinde mutlu ve başarılı olmak isteyene şunları söylerim: Dinlenmek, kulluk ve paylaşmak zamanları dışında beyninle veya bedeninle sürekli çalış. Faydasız meşguliyetleri hayatından ayıkla. Şayet elinde olmadan gelirlerse, bırak hastalıklar, yokluklar ve ihanetler kalbindeki kötülükleri ameliyat ederek söküp atsın ve ruhunu cennetin temizliğine hazırlasın.
Her saniyen kaydediliyor, meleklere utanacağın pozlar verme. Şimdiye ve geleceğe iyilik bırakmanın yollarını ara. Çevreye saygıyı, hoşgörüyü, tebessümü, sevgiyi dağıt. Adaletin yanında, haksızlığın karşısında ol. İyiliği alkışla, kötülüğü kötüle; kıskanma, gıpta et. Her şeyi Allah’ın eserleri gözüyle ve kullukta kardeşlerin gibi gör.
İsraftan, cahillikten, tembellikten, şeytandan, nefisten, zulümden nefret et. Hayatına girenlerin haklarını koru ve ihtiyaçlarını kendininkilerden önce gözet. Çevrene güzel ahlak kazandır ki sana güzel ahlakla davransınlar.
Ölümü sıklıkla hatırla, gece yarıları yıldızları seyret, zaman zaman karanlıklarda yapayalnız kal. Gönlünde ulaşmak istediğin bir yıldız gizlensin. Hiçbir şeyin seni varlığa taşıyan Rahmet’in sevgisini kalbinden söküp atmasına izin verme, O’na minnetini, muhtaçlığını unutma. O’na sarıl, tutun. Çünkü O’ndan başka her şey seni terk edecek ve yapayalnız kalacaksın.
Acı çekenler için gözlerinden yaşlar aksın, meleklerin kalbine gir. Bırak mal, makam, dünya veya tüketim sevdasını. Bunları adil yollarla ve iyilik için kazanmaya, yaşamaya çalış; ama unutma ki bunlara aşık olursan sana ihanet ederler. Aşkı ölümsüz ve ruhani değerlerde bulmaya çalış. O zaman dünya zindanı bile kalbinde cennet gibi aydınlanacaktır.




 

ya mucib

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ara 2008
Mesajlar
1,037
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
34
ALLAH razı olsun kardeşim bende kitaplarını okumayı çok seviyorum muhammed bozdag ın psikoloji kitapları çok güzel
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt