İmam–ı Rabbani (ks) buyuruyor ki; “Allah–ü Teala, Müzemmil suresi 8. ayetinde, Sevgili Peygamberine (sav) emrederek: ‘Rabbinin esma–i hüsnasını söyle ve insanlardan ayrıl, O’nunla ol! O’ndan başka hiçbir şeyi kalbinde bulundurma!’ buyurdu.
Çok zaman olur ki, insanların arasında bulunmak lazım olur. Çünkü insanlara karşı olan haklar, vazifeler vardır. Bunları yapmak lazımdır. Bunları yapmak için insanların arasına karışmak iyi olur. Fakat kalbin Allah’tan başka şeyleri düşünmesi hiçbir zaman caiz değildir. Çünkü kalp yalnız Allah–ü Teala için yaratılmıştır. Her iş O’nun içindir. Öyle ise O’na ibadet etmelidir, O’na sığınmalıdır.”
Yine şöyle buyurur; “Bu yüksek yolda fayda vermenin ve istifade etmenin çoğu sessizce olur. (Bizim susmamızdan faydalanmayan, sözümüzden de bir şey edinmez!) Kendilerini susmağa zorlamazlar. Belki bu sessizlik, bu yolda kendiliğinden olmaktadır. Çünkü daha başlangıçta bu büyükler Zat–ı İlahiyyeyi özlemektedirler.
Allah–ü Teala’yı tanıyanın dili tutulur.”
Büyüklerden biri buyuruyor ki; “Sözünün eri olan salik şöyledir ki; sol omzundaki melek yirmi sene içinde yazacak bir şey bulamaz. Bu kusurları çok, pek muhtaç olan (İmam–ı Rabbani Hazretleri) kendimi iyi anlıyorum ki sağ omzumdaki melek yirmi seneden beri yazacak bir iyilik bulamamıştır. Allah–ü Teala biliyor ki bu sözü gösteriş olarak söylemiyorum. Anlıyorum ki hatalarla, kusurlarla çevrilmişim ve günahlarımın altında ezilmişim.
‘Ya Rabbi! Mağfiretin benim günahlarımdan daha geniştir. Rahmetin bence amelimden daha ümit vericidir’ duasını kendime tam uygun görüyorum. Şaşılacak şeydir ki yüksek derecelerde durmadan gelen feyizler, nimetler bu kusurları görmeye yardım ediyorlar. Ayıpları görmek kuvvetini arttırıyor, kendini beğenmek yerine aşağılık gösteriyorlar. Bir an içinde hem velayetin en yüksek derecesini ihsan ediyorlar, hem de kendini kusurlu görmeyi sağlıyorlar. İnsan ne kadar çok yükselirse kendini o kadar aşağı görüyor.”
Allah bize de yüce makamlar versin.
Ulaşabildiğimiz her yere gönülden selam olsun…
Çok zaman olur ki, insanların arasında bulunmak lazım olur. Çünkü insanlara karşı olan haklar, vazifeler vardır. Bunları yapmak lazımdır. Bunları yapmak için insanların arasına karışmak iyi olur. Fakat kalbin Allah’tan başka şeyleri düşünmesi hiçbir zaman caiz değildir. Çünkü kalp yalnız Allah–ü Teala için yaratılmıştır. Her iş O’nun içindir. Öyle ise O’na ibadet etmelidir, O’na sığınmalıdır.”
Yine şöyle buyurur; “Bu yüksek yolda fayda vermenin ve istifade etmenin çoğu sessizce olur. (Bizim susmamızdan faydalanmayan, sözümüzden de bir şey edinmez!) Kendilerini susmağa zorlamazlar. Belki bu sessizlik, bu yolda kendiliğinden olmaktadır. Çünkü daha başlangıçta bu büyükler Zat–ı İlahiyyeyi özlemektedirler.
Allah–ü Teala’yı tanıyanın dili tutulur.”
Büyüklerden biri buyuruyor ki; “Sözünün eri olan salik şöyledir ki; sol omzundaki melek yirmi sene içinde yazacak bir şey bulamaz. Bu kusurları çok, pek muhtaç olan (İmam–ı Rabbani Hazretleri) kendimi iyi anlıyorum ki sağ omzumdaki melek yirmi seneden beri yazacak bir iyilik bulamamıştır. Allah–ü Teala biliyor ki bu sözü gösteriş olarak söylemiyorum. Anlıyorum ki hatalarla, kusurlarla çevrilmişim ve günahlarımın altında ezilmişim.
‘Ya Rabbi! Mağfiretin benim günahlarımdan daha geniştir. Rahmetin bence amelimden daha ümit vericidir’ duasını kendime tam uygun görüyorum. Şaşılacak şeydir ki yüksek derecelerde durmadan gelen feyizler, nimetler bu kusurları görmeye yardım ediyorlar. Ayıpları görmek kuvvetini arttırıyor, kendini beğenmek yerine aşağılık gösteriyorlar. Bir an içinde hem velayetin en yüksek derecesini ihsan ediyorlar, hem de kendini kusurlu görmeyi sağlıyorlar. İnsan ne kadar çok yükselirse kendini o kadar aşağı görüyor.”
Allah bize de yüce makamlar versin.
Ulaşabildiğimiz her yere gönülden selam olsun…