Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mazlumder'den Suriye için eylem çağrısı (1 Kullanıcı)

ayhanD

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Haz 2011
Mesajlar
56
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
63
Bizi evinde misafir eden Suriyeli köylüyü oğluyla birlikte öldürdüler

Bizi evinde misafir eden Suriyeli köylüyü oğluyla birlikte öldürdüler

STAR muhabiri Kemal Gümüş daha önce misafir olduğu Suriyeli Rüstem’in evinde bu kez büyük bir dramla karşılaştı. Sığınmacılar için de seferber olan Rüstem, 5 yaşındaki oğluyla birlikte katledilmişti. Dahası iki kızı ve eşi de kayıp.


Star muhabirini evinde ağırlayan ve olayların başlamasından bu yana Suriyeli sığınmacılar için seferber olan Suriyeli Rüstem İbdelli ile 5 yaşındaki oğlu hunharca öldürüldü. Cisir Eş Şuğur Siyasi Şube Müdürü Ebu Ömer tarafından sözde teröristlere yardım ettiği gerekçesiyle öldürülen İbdelli’nin iki kızı ile eşinden ise haber alınamıyor.

Sığınmacılara ekmek pişiriyordu

13 Haziran’da Türkiye’nin sınır köyü Güveççi’den ekmek ve erzak götüren çocukları takip ederek Suriye’nin Herabet el Cuveys köyüne giden muhabirimiz Kemal Gümüş’ü evinde ağırlayan Rüstem İbdelli öldürüldü. Rüstem İbdelli, ailesiyle birlikte sığınmacılar için adeta seferber olmuştu. Gün boyunca sığınmacılar için ekmek pişiren aile, Türk ve yabancı gazetecilere de çay ve yemek ikramında bulunmuştu. Türkiye’den gelen yardımları organize edip sığınmacılara dağıtan onların sıkıntılarını gidermeye çalışan Rüstem muhabirimizle beraber üç gazeteciyi de evinde ağırlamıştı. Gazetecilerin her türlü ihtiyacını karşılamak için canla başla çalışan Rüstem Suriye’de yaşanan vahşetin dünya kamuoyuna yansıtılması için büyük gayretler gösterdi.

Evini gazetecilere tahsis etmişti

Evinde kaldığımız süre zarfında hanımı ve çocuklarını kardeşinin evine göndererek evini gazetecilere tahsis eden Rüstem, “Tek güvencemiz burada Türkiye sınırına yakın olmamızdır” diyordu. Rüstem İbdelli 25 yaşında ve üç çocuk babasıydı. Herabet el Cuveys köyünde meyve bahçesinde yetiştirdiği elma ve eriklerle geçimini sağlayan Rüstem İbdelli evinde kaldığımız süre içinde güvenliği gerekçesiyle görüntü vermek istemiyordu.

‘Bunlarda insaf yok’ diyordu

Suriye Ordusu için “Bunlarda insaf ve vicdan yok buradaki çalışmalarımı bilseler çocukların göz yaşlarına dahi bakmadan öldürürler” şeklinde konuşmuştu. Evinde kaldığımız iki gün boyunca şahit olduklarımız bir bir gözlerimizin önünden geçerken, İbdelli’nin söylediklerinde ne kadar haklı olduğu da bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu. Evinde ağırlayıp ekmeğini bizimle paylaşan Rüstem ile ailesine yapılanları düşündükçe kahrolmamak elde değil. Bizi hiç tanımadığı halde sadece yaşanan zulümden duyduğu rahatsızlıkla halka yardım eden Rüstem’in ölümü köyde büyük bir üzüntüye neden oldu.

Siyasi Şube Müdürünün katliamı

Suriye ordusuna ait tanklar ve keskin nişancılar Türkiye sınırı yakınındaki Herabet el- Cuveys köyü ile Türkiye’ye çıkan bütün yolları kapatırken, katliam ve baskıdan kaçan yüzlerce Suriyeli dağlardan kaçmaya devam ediyor. Herabet el Cuveys köyünde Suriye Kızılay’ına ait bir araçla Kızılay görevlisi kılığında Türkiye sınırına gelen Cisir eş Şuğur Siyasi Şube Müdürü Ebu Ömer, Türkiye’ye geçmeyi bekleyen Suriyelilere geri dönün çağrısında bulundu. Suriyelilerin tepkisi üzerine sıfır noktasından hızla uzaklaşan Ebu Ömer geri döndüğü Herebet el Cuveys köyde büyük bir vahşet sergiledi.

Hatıra fotoğrafı bile çektirmedi korktuğu vahşet başına geldi

İki gün evinde kaldığımız Rüstem İbdelli askerlerin Türkiye sınırına doğru geldiği haberleri üzerine evini toparlarken bizde evinin önünde fotoğraf çektirmiştik ancak güvenliği gerekçesiyle bu fotoğrafları yayınlamamıştık. Kendisiyle hatıra da olsa bir kare fotoğraf çektirme isteğimizi de Rüstem ısrarlarımıza rağmen istememişti. Yaptığı yardımların gizli kalması gerektiğini vurgulayan Rüstem, aksi taktirde hem ailesi hem de kendisi için büyük bir risk olduğunu anlatmıştı. Önceki gün ise Rüstem’in korktuğu başına geldi... Bizi büyük bir misafirperverlikle evinde ağırlayan Rüstem 5 yaşındaki oğlu ile beraber şimdi katledildi.

Anne ve oğul da kaçarken öldürüldü

Tepkiler üzerine Herabet el- Cuvey köyüne geri dönen Ebu Ömer 13 ve 14 Haziran’da muhabirimizi evinde ağırlayan 25 yaşındaki Rüstem İbdelli’nin evine gitti. Sığınmacılara yardım ettiği gerekçesiyle Rüstem’e işkence yapan Ebu Ömer’in, önce 5 yaşındaki oğlunu daha sonra kendisini kurşunlayarak hunharca katlettiği öğrenildi. Cisir Eş Şuğur’da işkenceleri ile tanınan Ebu Ömer’in sergilediği vahşet bununla da bitmedi. Rüstem’in öldürülmesinden sonra bindikleri traktörle Türkiye sınırına doğru kaçmaya çalışan 17 yaşındaki İzzet Necim ile 55 yaşındaki annesi Meryem de Ebu Ömer’in vahşetinden nasibini aldı. Anne oğul sniperların hedefi oldu.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cumartesi düzenlenen bir iftar yemeğinde şu açıklamalarda bulundu: "Ama artık burada da sabrın son anlarına geldik ve bunun için de bu süreç içinde salı günü Dışişleri Bakanı’nı Suriye’ye gönderiyorum. Kendileriyle orada gerekli olan görüşmeleri yapacaklar. Bu görüşmelerde mesajlarımız artık kendilerine kararlı bir şekilde iletilecektir. Bundan sonraki süreç verilecek cevaba ve uygulamaya göre şekillenecektir. Çünkü biz Suriye konusunu bir dış mesele olarak, bir dış sorun olarak görmüyoruz. Suriye meselesi bizim bir iç meselemizdir. Çünkü bizim Suriye ile 850 kilometre sınırımız var, akrabalık, tarih, kültür bağlarımız var."

Cevap:

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Siyaset ve Medya Danışmanı Dr. Bouthina Shaaban, "Eğer Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye’ye sert bir mesaj iletecek olursa Türkiye’nin tutumu konusunda daha kesin bir yanıt alır" şeklinde konuştu.

HAYIRLISI BAKALIM
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Suriye ordusu Türkiye sınırında

327076.jpg


Suriye ordusu Türk sınırına yakın bölgede operasyon düzenliyor.


09 Austos 2011, 13:43
kullanici.png
Anadolu Haber

Suriye ordusu Türk sınırına yakın Binniş Kasabası'nda operasyon düzenliyor.

Görgü tanıkları, tank ve zırhlı araçların sabah erken saatlerde kuzey otoyoluna 15 km uzaklıktaki Binniş kentine girdiğini aktardı. Ayrıca Suriye askerlerinin, Deir Ez Zor'daki operasyonlarını sürdürdüğü belirtiliyor.

Öte yandan ülkenin ikinci büyük kenti Halep’te ilk hükümet aleyhtarı gösteriler düzenlendi. Gösterilere hükümet yanlısı Lübnan'dan gelen Hizbullah milislerinin içerisinde bulunduğu grupların müdahale ettiği görüldü.

İDLİB'DE OPERASYON: İKİ ÖLÜ
Suriye'de, bugün Baas güçlerinin yürüttüğü operasyonlarda 6 sivilin hayatını kaybettiği belirtildi.

Suriye'deki sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri ve insan hakları eylemcileri, Türkiye'ye yakın İdlib bölgesinde bu sabahtan beri düzenlenen operasyonlarda iki kişinin öldüğünü, çok sayıda kişinin yaralandığını açıkladı.

Deyr Ez Zor'da da ağır yaralı bir kadın ile bir erkeğin hayatını kaybettiği, Huayka semtinde en az 17 kişinin gözaltına alındığı kaydedildi.

Aynı kaynaklar, Beşşar Esad rejimine karşı muhaliflerin kalelerinden kuzeydeki Hama'da da iki sivilin güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybettiğini belirttiler.

Suriye ordusunun, operasyon yaptığı bölgelere çok sayıda tank ve askeri araç gönderdiği bildiriliyor.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Şam Semalarına Düşen Osmanlı Gölgesi
Orhan Akdemiroakdemir(x)yenifurkan.com




images



Şam’da yatan üç Osmanlı Pilotu ve Eyyûbi’nin ve tüm şehidlerin ruhlarına…





henüz dün desem yeri



adına hutbe okuduğumuz



hünkârın ülkesi...



o, dört bir yana akıncı salan



hissettiren ulaşamadığı yerde



adaletinin gölgesini.



o devlet - kıtadan kıtaya



ırktan ırka kardeşliğin -



ve çalı çırpıya nisbet



çınar ağacı...







o, dörtbiryana akıncı salan



hissettiren ulaşamadığı yerde



adaletinin gölgesini...*








Osmanlı devletinin güç ve kontrolü kaybetmesiyle birlikte İslâm topraklarında gözü olan Batılı devletlerin önündeki engel kalkınca bir çok İslâm ülkesi Batılıların işgal hamlelerine maruz kaldı. Bunlardan Suriye ve Anadolu’nun ona mücavir kesimi ise Fransız işgaline uğramıştı.



İşgalcilere karşı direnişe geçen müslüman halk Fransızları bu topraklardan kovdu. Kovdu kovmasına ama, boz bulanık zorlu yıllar daha yeni başlıyordu. Görünen düşman gitti, yerini görünmeyen düşmana bıraktı; Fransa fizikî olarak çekilirken, etnik kimlikleri iyi etüd ettiği bölgeye, tohumlarını bıraktı.



Nitekim ilerleyen yıllarda bu tohumlar gelişecek, iç siyasî çekişmelerin dalgaları arasında geçen yıllar ülkeyi askerî darbelerin kucağına bırakacaktı.



70’lere gelindiğinde, sözkonusu tohumların orduya sızmış bulunanlarından, daha sonra savunma bakanlığına kadar yükselecek olan Hafız ESED adında biri bir darbe yaparak iktidarı ele geçirecek ve günümüze kadar sürecek olan Mezhebçi-Tayfacı diktatörlüğü başlatacaktı.



Böylece hiç de yabancısı olmadığımız şu sahneler Suriye’de de gerçek oldu:







Yeni biten savaş ertesi



beraber geçen bir günün batımında



efendi olma hevesiyle



silâhları bize döndü





Kurtuluş Savaşıyla kurtardıklarımız



birlik oldu birlikte savaştıklarımızla



- bedeli ihanet oldu kanımızın -





kara bir bulut gibi



kapkara düşünceyle



- kiralık düşünceleriyle -



“giydiler çıkardıkları çizmeleri



emperyalistlerin.



- efendi olma hevesiyle



silâhları bize döndü -







Evet, halkın büyük bir mücadeleyle kovduğu Fransızların “tohum”ları harekete geçmişler, su uyurken onlar uyumamışlar, sürekli örgütlenerek kin ve nefret dolu planlarını hayata geçirmişlerdi. Onlar, asırlardır süren İslâm hâkimiyetinden rahatsızlık duyan, azınlık oluşlarından bu kinlerini açığa vuramayıp biriktiren, fırsat kollayanlardı.



Tanzimat ve Cumhuriyet’in getirdiği yahut getirmeyi vadettiği ilkelerlerle yapıldığı gibi önceden varolan bir takım tanımlar perdelenmiş, hangi mezheb, meşreb ve dinden olursa olsun Arablığı ikame eden ulusalcı-sosyalist bir söylem ön plana çıkartılmıştı.. Ülkenin yanıbaşındaki Filistin topraklarının Yahudilerce işgal edilmiş olması ve işgal hareketinin her geçen gün büyümesinin yaydığı belirsizlik ve endişe karşısında Arab milliyetçiliğinin yükseltilmesine uygun zeminler oluşurken, esasen bir karartma ve perdeleme unsuru olan bu Arab milliyetçiliğinin yanına, dünyanın Komünist ve Kapitalist iki güç odağı etrafında gerilime girdiği bu yıllarda, dönemin ezilen sınıflarının ideolojsi Sosyalizm’in de eklenmesiyle 2000’lere kadar kör topal devam edecek olan sahne dekoru tamamlanmış olacaktı...



Bu iki kutuplu gerilim oluşturduğu anaforun içinde yuvarlanan zihinlerde İslâm siyasî belirleyiciliği olmayan, kültürel bir vakıa olarak görülmeye başlanmıştı.



Güya mezheb ve meşreblerin arkaplana itildiği Milliyetçilik ve Sosyalizm karışımı paravan söylemleri ön plana çıkaran bu yeni darbe, çok geçmeden bir azınlık diktatörlüğüne dönüşecektir.



Üst yapıdaki Arab Milliyetçiliği-Sosyalizm gibi karartmalar alt yapıdaki gizli gündemlerin saklanmasında oldukça başarılı olmuş, ülke iyi örgütlendirilmiş bir azınlığın boyunduruğuna girmişti. Bunun böyle olduğu anlaşıldığında iş işten geçmiştir.



Bu boyunduruk 1982 Hama katliamıyla kendisini net bir şekilde göstermiş “Korkunun kurduğu kör düğüm” Sünnî çoğunluğun boynuna sıkı sıkıya geçmişti.







Direniş Masalları



Milliyetçi Sosyalist(!) Baas yönetimi, Tıpkı Türkiye’de Yunanistan ve Ermenistan gibi ülkeler üzerinden sahte kahramanlık üreten ulusalcı söylemlere benzer tarzda, müslümanların doğal İsrail düşmanlığını istismar etmeyi bir varoluş yöntemi olarak benimsemiştir.



2000’de Esed’in ölümüyle başına oğlu Beşşar’ın geçtiği yönetim, bu strateji icabı kendini dünya üzerinde İsrail’le mücadeleye devam eden bir kaç rejimden biri gibi takdim eder.



Bu amaç doğrultusunda oğul Beşşar, baba Esed’in alan açtığı irili ufaklı solcu Filistin örgütlerinin yanına ve 90’ların sonuna doğru HAMAS’ı da eklemiş, ona Şam’da büro açma izni vermiştir. 1960’lardan bu yana hâlâ İsraille mütareke statüsünde olan ve sürekli teyakkuz(!) içinde olduğundan ötürü olağanüstü hâl yasalarıyla yönetilmekte olan rejim, kendisine karşı yapılan her eleştiriyi İsrail gibi lanet bir düşmanla savaşta (!) olan bir yönetimin onurlu duruşunu bozma teşebbüsü olarak yaftalayabilmektedir.



Olası bir savaşta halkının kararlılığı hariç, İsraille savaşmaya ne hazır bir altyapıya ne de niyete sahib olan rejim, ABD-İsrail Avrupa gibi odaklara karşı garantisini Müslüman Şam ahalisini laik bir karakterle kontrol altında tutuyor olmasından almaktadır. Nitekim bu çete rejimin yönetici ailesin Esed sülalesinden olup ve kendi halkını soymasıyla maruf iş adamı Râmi Mahluf Amerika ve Avrupa’ya aynı şantaj cinsinden olarak, düşmemize izin verirseniz İsrail’in güvenliği de tehlikeye atmış olursunuz anlamında, “Eğer Suriye’de istikrar olmazsa İsrail’de de olmaz” demiştir. Bir çok kez İsrail’in tek taraflı askeri eylemlerine karşı misilleme hakkını kulanmayan rejimin gözünde, bu saldırılarda ölen Suriye askerinin pek bir değeri yoktur. Suriye’nin, İsrail-Suriye sınırını teşkil eden Golan tepelerinin kendi tarafını İsrail’e yönelik olası sızma eylemlerine karşı sıkı koruduğu iyi bilinir.



Rejim 2011’in dünyasında halkın kahir ekseriyetine 1980’lerin Türkiyesi’ni yaşatmaktadır. Çoğu kere memuriyetlerin mezhebçi-tayfacı anlayışlarla veriliyor olmasını neticesi olarak rüşvet, halka tepeden bakma gibi tavır ve davranışlar tipik durumlardır. Bilhassa silah taşımayı gerektiren bir vazifenin, 15-16 yaşındaki yeni yetme ayak takımında kabadayılıktan serseriliğe kadar giden bir yelpazede alacağı şekiller düşünülürse yönetimde hakim olan çete anlayışının hayatın sinir uçlarında nasıl müşahhaslaştığı ve durumun halkın günlük hayatını ne derece dayanılmaz hâle getirdiği daha iyi anlaşılır.







Suriye Rejimi "Balyoz'lar"dan Çok İyi Anlar


Çete zihniyetiyle kurulduğundan ötürü çetecilik ve komploculuktan çok iyi anlayan Rejim, zorla başına geçtiği halka karşı haliyle güvensizlik içinde olup olası halk ayaklanmalarına karşı daima tetiktedir ve Hizbu’l-Baas’ın hususta bir takım planlara sahib olduğu anlaşılmaktadır.



Küçük bir azınlık ve imtiyaz sağladıkları işbirlikçileri dışında halk desteğine sahib olmayan rejim, halkı ancak güç kullanarak kontrol edebileceğini düşünmektedir. Bu nedenle Suriye rejiminin çok sayıda istihbarat teşkilâtına sahib olduğu söylenir. Kendi Kürtleri’ni vatandaş yerine koymayıp kimlik bile vermediği hâlde uzun yıllar Türkiye’ye saldırı yapmalarına izin vermiş, çeşitli Türk silâhlı grublarına da ev sahibliği yapmış rejim, Muhaberat’ı ve ona ‘iltisaklı’ örgütleriyle Lübnan ve Suriye içinde ve sayısız tehdit, şantaj, bombalama, suikast olayına imza atmıştır. Bunların son zamanlardaki en meşhur örneklerinden biri Lübnanlı Sünni asıllı devlet ve iş adamı Refik Hariri suikastidir.



Rejim, normal ordu birlikleri dışında 4. Tümen adı altında Nusayri-Alevilerden müteşekkil tümeni ve istihbarat teşkilatlarıyla, gün yüzü görmemiş bir Ergenekonlar demetidir. Bu da toprak altında onbinlerce faili meçhul ve kayıba tekabül eder. Rejim derin-yüzey diye bir ayrışmaya dahi girmemiş bir ilkellikte olup cezaevlerinin hâlini tahayyül etmeye mecal yoktur.







Silâhsız Direniş



Silâhlı isyanlara her şeyiyle hazırlanmış bir rejimde ayaklanmaların silâhsız olması hâlinde ise bütün hazırlıkların boşa çıkacağı ve işe yaramayacağı düşünülebilir.



Bu ihtimâle karşı da planlama yapmış olan rejimin ne kadar haince düşünebildiği son olaylarda daha net bir şekilde görülmüştür: Bu plan, silâhsız halkın silâhlı gösterilmesi temeline dayanmaktadır. Buna göre silâhlı birliklerin sokulmasının istendiği sivil gösteri merkezlerinde, kısa bir süre öncesinden, üstlerinde resmi birliklerden olduklarını gösterir hiç bir emare bulunmayan profesyonel silâhlı ekiplerin sivil araçlarla getirilip civardaki kör noktalara konuşlandırılması, ve bu karanlık adamlarca halkın gösteri ve yürüyüşü başladığında hâliyle bölgeye gelen resmi emniyet güçlerinin üzerine ateş açılması, emniyet güçlerinden bazılarının kurban olmasıyla, emniyet güçleri tarafından, halktan(!) açılan ateşe karşı savunma ateşi başlatılması şeklindedir.



15 Mart’tan beri her cuma Suriye’de olan budur.



Rejimin propagandası makinası olan Suriye devlet televizyonu ve rejim sermayeli Dünya Tv’nin söylemi; emniyet güçlerinin kalabalık arasından açılan ateşe ateşle cevab verdiği, şeklinde olmaktadır.



Ayrıca bina tepelerine ve kör noktalara konuşlandırılan bu sivil tedhiş elemanlarının emniyet güçlerine ateş açarken göstericileri de hedef almaları söz konusudur.



Propaganda makinaları bunu da değerlendirerek: Silahlı kişiler, barışçıl görünümlü ama aslında silahlı olan eylemlerinin etkisini arttırmak için göstericilerden insanları provaktif bir şekilde vuruyor, şeklinde cüretkar bir yalan daha eklemekten utanmamışlardır.



Hedef, halkın iki ateş arasında arasında bırakılmak suretiyle yıldırılması ve sivil eylemlerin kan ve dehşet içerisinde boğulmasıdır.



Aslında Suriye’de Nusayrî-Alevî rejiminin yaptığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihindeki Menemen, Maraş, Sivas, Gazi Mahallesi provokasyonları; Başbağlar katliamı; Hızır Ali Muradoğlu Hoca, Bayram Ali Öztürk Hoca, Muhsin Yazıcıoğlu suikastleri; Fatih-Beyazıt Camilerinin bombalanması planı, TSK’nın kendi uçağının düşürülmesi planı, gerektiğinde kendi askerimizin katledilmeye terkedilmesi veya katledilmesi gibi sayısız eylemle aynı paraleldedir...












 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
images


-”bir ülke düşün



bu ülkede bir düzen



askerine



babasını biçtiren





bir ülke düşün



bu ülkede bir düzen



temeli ihanet



temelinde vahşet



gözyaşı



kan



darağacında kurulmuş



sarhoş buyruğuyla



yok olmuş insan



bir ülke düşün



insanlıktan kurtulmuş



kardeş kardeşe düşman.



Ne mevcut bir işçi sınıfına dayanan ne de bilinen anlamda bir parti olan, adına İşçi Partisi denilen ucube yapılanmanın, Çin devleti Doğu Türkistandaki müslüman soydaşlarımızı ezerken, Boşnak Müslümanlara Sırplar tarafından katliamlar uygulanırken yaptığı gibi Müslümanların evlerini, camilerini tanklarla bombalayan, sivil göstericileri keskin nişancılarıyla direk kafalarına ateş edip öldüren, Hamza Hatip gibi küçük bir çocuğu dahi kin ve nefret içinde işkence altında öldüren Suriye Nusayri-Alevi rejimine açıktan destek vermektedir. Dönem dönem İslam’a yaptığı hakaretlerle bilinen Kaynak Yayınevi, Bilim ve Ütopya vb. yayınların aynı yapılanmanın bir kolu olması şaşırtıcı değildir.



Suriye’deki azınlık rejiminin çökmesi hâlinde buradaki gizli yapılanmaların oradakilerle ne türden bağlara sahib olduklarının açığa çıkması sözkonusu olabilecektir. Türkiye’de olduğu gibi, Suriye’de de provakasyonların tutmadığı, provokasyonların bizzat uygulayıcılarını altına alarak ezdiği bir hengâmdayız. İnşaallah Milliyetçilik ve Sosyalizm karışımı Faşist Ulusalcı söylemleri ne oradakileri ne buradakileri çözülüşten kurtaramayacaktır.



- ülkemin hali ayna -



yüzünü gör gerçeğin





Deraa “Zırh” Oldu



Hama olaylarıyla kendisine ölüm gösterilmiş halka sıtma etkisi yapacak bir karakter olarak arzı endam eden Beşşar, oluşturduğu mecburi beklentiyle geçici bir popülarite yakalamış ve halka “yağmasa da gürlemiş olmak” kabilinden birtakım reformlar vaat etmişti...



Üzerlerinden on yıl geçen vaatlerin yansımaları daha çok aile üyelerinin yatırım alanlarında kendini göstermiş, bu hususta lâzım gelen açılımlar için Türkiye’den yararlanma yoluna gitmişti.



Reform masallarıyla halkı bir 40 yıl daha uyutmayı hedeflerken...



Bir çok yeni zincirleme değişimere gebel olan Suriye devrimi, adı Arabça’da zırh anlamına gelen DERAA’nın 15 Mart’ta korku duvarını göğüslemesiyle başladı.



DERAA’ şahlanışı Baba Esad’ın büyük heykelinin 25 Mart’ta indirilmesiyle taçlandı.



Rejim DERAA’ya tanklar ve Mahir Esad’a bağlı ağır silahlarla donanmış özel birliklerle saldırdı.



DERAA’nın silâhsız isyanına 40 yıldır sokakta ağzını açmayan Suriye insanından köy köy şehir şehir destek geldi.



Buradaki katliamın ardından bir çok şehir halkı gösterilere çıkıp tekbirler eşliğinde DERAA’nın şehidlerini selâmladı ve “Ey Deraa, ölümüne seninleyiz” mesajı verdi. Böylece Ordu nereyi basıyorsa başka şehirler ayağa kalkarken askerin her saldırısı Suriyelilerin sokak sokak örgütlenmelerine sebeb oldu.



Rejim her cuma 40-50 kişiye varan öldürmelerle gösterileri sindireceğini hesablarken durum bekledikleri gibi olmadı, isyanlar şehid cenazeleriyle, sonra şehid cenazelerinde şehid olanların cenazeleriyle devam etti...







işte



çekildi



isyan



bayrağı





“gemileri yakmışız isteyerek



mümkünü yok dönüşümüzün



çizgimize gelen gelsin”



köy köy



dağ dağ



ve şehir şehir







Suriyeli gençler yaşlılar, kadınlar, çocuklar ölümü gördüler, ölümün üstüne yürüdüler. Bedel ödemekten kaçmadılar. Onların birbirlerine güç veren Tekbir’leri; “Deyyus Mahir, al Ordunu Golan’a git!” gibi kurşunvari sloganları ve Esad heykellerine indirdikleri balyozların yankıları, çetelerin evlere ve camilere attıkları top mermilerinin yankılarından bin kat daha güçlü oldu.



İkibin’e yakın şehid ve binlerce yaralı, onbinlerce tutsak ve güneyden kuzeye, doğudan batıya Suriye coğrafyasının milyonlarca sinir ucunda duyulan sızıyla yürüyen halk, Esad’a gizlice eleman desteği veren HİZBULLAH’ın karizmasını sıfırladı ve insanlığını kaybetmemiş değişik rutbelerden Sünnî ve diğer subay ve askerin yer yer ordudan ayrılmasına, yer yer katliamcılarla ölümüne çatışmaya girmelerine sebeb oldu.



Öte yandan, her ne kadar yeterli olmasa da, Türkiye’nin konuya İran gibi yaklaşmayıp, isyancıları terörist, provaktör olarak yaftalamaması, Esad’a ikinci bir Hama’nın sonuçlarının ağır olacağını sözle de olsa hatırlatması ve mültecilere kucak açması halk arasında Türkiye’ye dönük var olan ümidleri daha da büyütürken, rejimin isyan bastırmada rahat hareket etmesini kısmen engelledi. Rejime yakın El-Vatan Gazetesi’nin Türkiye’yi Suriye’nin iç işlerine karışmak ve “Sömürgeci Osmanlı Dönemine” özlem duymakla suçlaması Esad ailesinin olanları nasıl algıladıklarını göstermesi bakımından mühimdir.



İnsan olma bedeli için dik duran Suriye insanının yaraları ağırdır, fakat Şam’daki çetecilerin korktukları başlarına gelecek; katliamlara ses çıkartmadığı gibi destekleyen Safevî yayılmacılığı ve uzantılarının aldıkları yaralar bir daha kapatılamayacak türden olacak İnşaallah.







sen! anadolunun sahibi



sen! beklenen



sen! kurtulacak



ve kurtaracak olan



duy milyonlarca hasretin sesini






* Makale içinde geçen şiirler Salih Mirzabeyoğlu’nun “Aydınlık Savaşçıları -Moro Destanı” adlı eserinden iktibas edilmiştir.Furkan Dergisi, Temmuz 2011, s.40
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53

Suriye'de Kadınlara Tecavüz Edildi, Organları Kesildi, Asit Döküldü!

217.jpg


Suriye'den Türkiye'ye kaçan kadınların anlattığı dehşet öyküleri tüyler ürperten nitelikte...



Ülkenin kuzeyindeki isyanı bastırmak üzere devreye giren Suriye ordusu kendi vatandaşlarına karşı dehşet saçıyor.
Çatışmanın asıl kurbanı ise kadınlar...
Hatay'a sığınan mültecilerin İngiliz The Times gazetesine yaptıkları açıklamaya göre çok sayıda kadın tecavüze uğruyor, yüzleri ve organları bıçaklarla kesiliyor.
Olayın tanıkları kadınları kurtarmaya çalışan erkeklerin ise yakalanıp yüzlerine asit döküldüğünü dile getiriyorlar.
120 Suriyeli askerin öldürülmesinden sonra baskına uğrayan Türkiye sınırına 20 kilometre mesafedeki Cisr eş Şuğur'da bazı kadınlara şişelerle tecavüz edildiği de iddialar arasında...
"Hayvanları Bile Öldürüyorlar"
Times gazetesinin haberine göre Suriye ordusunun "caydırma operasyonu" sadece insanlarla da sınırlı kalmıyor. Askerler geçtikleri yerlerde ekinleri, çiftlikleri yakıyor ve çiftlik hayvanlarını da öldürüyor.
Öldürülen insanların cesetleri korku salmak amacıyla yol kenarlarına atılıyor.
Suriye yönetimi, tıpkı bir zamanlar Saddam Hüseyin'in Irak'ta yaptığı gibi ülke genelinde uluslararası basına karartma uyguluyor. Ülkede sadece resmi yayın kuruluşlarına izin var.
Dolayısıyla Suriye'de yaşananlar cep telefonlarından ve amatör kameralardan dünyaya yansıyabiliyor.

"Tecavüz Ettiler, Organlarını Kestiler, Asit Döktüler!" haberi - TRT Haber - Türkiye Radyo Televizyon Kurumu
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Operasyonlar devam ederse söylenecek söz kalmaz

resim197418_1.jpg


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye ordusunun Hama'dan çekilmesine rağmen kıyı şehirlerindeki operasyonlarına devam etmesi üzerine Şam yönetimine sert tepki gösterdi.

Davutoğlu bugün Ankara'da başlamasından kısa bir süre önce duyurulan basın toplantısında, "Suriye'ye buradan bir kez daha sesleniyoruz. Sivil halka yönelik olan ve şehirlerde yoğunlaşan bu operasyonlar derhal durdurulmalıdır. Ve hayat bu anlamda normale dönmelidir. Eğer operasyonlar durmazsa bundan sonra bu süreç açısından konuşacak bir şey kalmaz" diye konuştu.

Türkiye, Suriye'de yaşanan kargaşanın barışçıl bir şekilde çözümlenmesi amacıyla çabalarını son dönemde artırdı. Davutoğlu, geçen hafta içinde Şam'a giderken, bu ziyaretin hemen ardından Suriye yönetimi Hama'daki askeri birliklerini geri çekti ve operasyon düzenlediği bu kenti gazetecilere attı.

Ankara, bu iki gelişmeyi Suriye'nin attığı ilk somut adımlar olarak nitelendirdi.

"OPERASYONLARIN BİTMESİ BİR YANA, YOĞUNLAŞTI"

Ancak hafta sonundan bu yana Suriye ordusunun Hama'dan çekilmesinin ardından başta Lazkiye olmak üzere kıyı kentlerde operasyon düzenlediği bildirildi.

Muhalifler, bu operasyonlar sivillerin öldüğünü öne sürerken, Suriye resmi yayın organları ise güvenlik kuvvetlerinin "kent içinde korku salan silahlı gruplarla çatıştığını" ifade etti.

Bu gelişmeler üzerine Davutoğlu bugün bir kez daha kameralar karşısına geçti. Dışişleri Bakanı, ilk adımların atılmasına rağmen özellikle Perşembe akşamından bu yana operasyonların yoğunlaştırılmasının söz konusu olduğunu söyledi.

Davutoğlu, "Sağlıklı bir sürecin işlemesi için öncelikle akan kanın durması gerekir... Ümdimiz bu sesimize kulak verilir ve operasyonlar bir an önce durdurulur. Bizim nihai sözümüz budur" dedi.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Suriye Meselesi

22813.jpg


Biz ne Esad rejimini destekliyoruz, ne de Suriye'de kurulacak Batı ve İsrail yanlısı bir rejimi destekliyoruz.

Esad rejiminin en son Hama’da Ramazan’ın arefe günü yaptığı katliam tepkilere yol açtı. Hama’da geçmişte gerçekleşen büyük katliama çağrışım yaptı; fakat hadise aynı değil. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, 1982 yılındaki 30 bin kişiye mezar olan Hama katliamında sessiz kalmıştı. Şimdi 100-120 kişi öldürüldü diye Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin geçmişteki büyük Hama katliamına gönderme yapması samimi değil.

Biz İslâm gayesi faydasına göre hadiseleri değerlendirmeye çalışıyoruz. Mücerred olarak “şu öldü, bu öldü” şeklinde değil, taraflara göre değerlendiriyoruz ve savaşın da kurallarına göre cereyanına bakıyoruz. Zulüm ve işkenceye kimden gelirse gelsin karşı duruyoruz.

Suriye’de Nusayri bir rejim var. Peki, gelecek rejim İslâmî mi? Batı ve Amerika, Suriye rejiminin devrilmesini istiyor. Çünkü Esad rejimi İsrail karşıtı.

Biz ne Esad rejimini destekliyoruz, ne de Suriye’de kurulacak Batı ve İsrail yanlısı bir rejimi destekliyoruz.

Suriye’de isyanları başlatan, geçmişteki Hama katliamını da yapan Beşar Esad’ın amcası Rıfat Esad’dır ve Fransa’da yaşamakta olup Batı’dan destek almaktadır. Bu noktaya dikkat edilmelidir.

Suriye mevzuunda Hamas’ın ve İhvan’ın tavırlarına bakmalı…

Halid Meşal isyanları desteklemiyor.

Ramazan el-Butî isyanları desteklemiyor. “Müslümanların iktidarı alacak güçte olmadıklarını ve isyanların Müslümanlara yaramayacağını” söylüyor.

Batı kışkırtması isyanları sağduyu sahibi Müslümanlar desteklemiyor. Müslümanlar daha ziyade uyarı niteliğinde Cuma gösterilerini tertip ediyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Amerika ve Batının siyasetleri doğrultusunda Esad rejimine tavır almasını da desteklemiyoruz. Ki, Suriye’ye bir askerî müdahalenin doğru olmadığına inanıyoruz. Irak’ın durumu meydanda. Libya’ya NATO’nun nasıl saldırdığı da meydanda…

Katliamcı Amerika’nın Suriye’deki insan kayıplarını dert edinmesi enteresan değil mi?

Amerika, Suriye’deki Müslüman halkı mı düşünüyor, yoksa kendi çıkarlarını mı?

Bu kadar saf olmayalım ve İslâm gayesine göre hadiseleri değerlendirelim. Batı kaynaklı medyanın dolmuşuna da gelmeyelim.

Önce, emperyalizmin boğazımıza kadar sapladığı hançeri çıkarmaya bakalım ve ondan sonra İslâm âlemine faydamıza bakalım… Amerika ve NATO’nun planları dâhilinde Libya’ya, Suriye’ye ve Irak’a tavır almayalım. Yazıktır, günahtır. Türkiye’deki Amerika ve NATO üsleriyle gâvurlara erketelik yapmayı bırakalım.

Halkın hissiyatını da istismar ederek, Batı çıkarları doğrultusunda yönlendirmeyelim. Güyâ İslâmcı medya ve İslâmcı yazarlar bunu yapıyor.

Tayyip Erdoğan “Libya’da NATO’nun ne işi var?” diyerek doğru tavır göstermişti; fakat sonra NATO’nun kuyruğuna takıldı. Kezâ “Stratejik Derinlik” vehmini veren Ahmed Davutoğlu da, ABD Dışişleri Bakanı ile “çak!” yaparak beklenti içindeki Müslümanları hayal kırıklığına uğrattı.

Amerika adına Suriye’ye dayılanmak doğru değil.

Esad rejimini savunmak da doğru değil.

Batıcı-seküler isyancıları da desteklemek doğru değil, velev ki içlerinde bazı Müslümanlar olsa.

İsrail ve Amerika dostu demokratik bir Suriye rejimini desteklemek doğru değil.

İran ve Şiilerin Esad rejimini candan desteklediğini de belirtelim ve Şii İran faktörünü de gözden ırak tutmayalım. Fakat siyasî hesapların da işin içinde olduğunu vurgulayalım. Yani, bölgede bir nüfuz mücadelesi var.

Bir yanda BOP projesinin tatbikini Suriye’de isteyen ABD, diğer yanda Esad rejimi…

Bizim safımız Sünni İslâm’ın yükselişidir.

Anti-emperyalist Sünni İslâm’ın tekrar dirilişidir.

Başta Türkiye olmak üzere tüm İslâm coğrafyasının kurtuluşu bu şekilde olacaktır.


BD-İBDA hareketi, bunun fikirde ve fiilde teşkilatıdır, merkezidir. Bunun devlet planında adı da Başyücelik Devleti’dir. Irk ve zümre adıyla değil, İslâm fikir, çile ve hassasiyetiyle oluşmuş kadrolar eliyle yürütülecek birlik ve eylemlerle, aşama aşama sağlanacak siyasî ittifaklarla kurulacak nizamın adıdır.

Kumandan Mirzabeyoğlu, “tüm Ortadoğu ülkelerini kapsayacak İslâm devleti” için ceza aldı ve içeride yatıyor. Kurtarıcı fikrimiz içeride iken ve bunu dert edinmezken başkalarına kurtarıcı nasıl oluruz?

HAS Parti Lideri Numan Kurtulmuş, “Afrika’da açlıktan ölümlerin sebebi emperyalizmdir, Afrika’da 40 yıl önce açlıktan ölen yoktu” derken haklı. Fakat Somali’ye yardım yapılırken Trablus’ta NATO bombardımanına mağdur olan kadın ve çocuklara da yardım etmeliyiz, NATO yandaşı Bingazi’deki isyancılara ise yardım etmemeliyiz. Gerçek anti-emperyalist tavır bunu gerektirir.

Batıcı demokratik sisteme ümit bağlayarak anti-emperyalist mücadele olamaz. İktidara AKP geldi, ama anti-emperyalist olamadı, Libya’da NATO’nun kuyruğuna takıldı, kukla Irak’ın yanında yer aldı, Suriye’ye de İslâm için değil, Amerika için efelenmeye başladı.

Gerçek kurtarıcı fikir ve hareket bekleniyor. Halkımızın da beklentisi bu... Ramazan’da yüreği yananlar gerçek İslâm kumandanını istiyor aslında. Bu yolda çabalarımızı birleştirmeli, BOP ve NATO işbirlikçilerinden medet ummamalıyız.

İslâm davası menfaati için siyaset yapmalı ve tavır almalıyız. Batı yanlısı manipüle haberlere göre değil.

Kaynak : Baran Dergisi/Kazım Albay
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
MÜSLÜMAN KANINA SUSAYANLAR,KANLARINDA BOĞULSUNLAR..
İnşaALLAH.
.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Esad operasyonları durdurdu

resim197707_1.jpg


BM, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın, BM Genel Sekreteri'ne, Suriye'de muhaliflere karşı askeri operasyonların durdurulduğunu söylediğini açıkladı

BM sözcü yardımcısı Ferhan Hak, Ban ile telefon görüşmesinde, Esad'ın, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un talep ettiği gibi, "Suriye'deki tüm askeri operasyon ve tutuklamaların durdurulduğunu söylediğini" kaydetti.Suriye’nin, muhalifleri hedef alan askeri operasyonları durdurduğu açıklandı. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un sözcüsü, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Ban ile yaptığı telefon görüşmesinde, asker ve polisin tüm operasyonlarının durdurulduğunu bildirdiğini açıkladı. Ancak bu konuda Suriye yönetiminden resmi açıklama, insan hakları gözlemcilerinden de doğrulama gelmedi.
Dünkü operasyonlarda aktivistlerin verilerine göre 10 kişi daha yaşamını yitirmişti. Esad’ın bu açıklamayı, BM Güvenlik Konseyi’nde bugün düzenlenecek Suriye konulu oturumun hemen öncesinde yapması dikkat çekti. Oturumda, Esad’ın operasyonlarının Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soruşturulmasının talep edilmesi bekleniyor.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Ahmedinejad'dan Erdoğan'a Suriye teklifi!

dış129175167549232500.jpg


Başbakan Tayyip Erdoğanın önceki gün İstanbul'da makam aracını ve konvoyunu yol kenarına çekerek İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile yaptığı 37 dakikalık telefon görüşmesinin ayrıntılarına Habertürk ulaştı.

Başbakanlık kaynaklarından edinilen bilgiye göre, görüşmede Suriye ve Somali konuları konuşuldu. Görüşmede, PKK’nın iki numaralı ismiMurat Karayılan konusunun ise kesinlikle gündeme gelmediği belirtildi.

ABD’Yİ ŞİKÂYET ETTİ

Suriye’nin ağırlıklı yer tuttuğu görüşmede Ahmedinejad’ın Erdoğan’a, ABD’nin tutumunu şikâyet ettiği öğrenildi. Ahmedinejad, “ABD, İngiltere ve Batılı ülkeler bu işe karışmasın. Bu bizimsorunumuz. Onların niyetleri belli. Onların niyeti Suriye’ye demokrasi ve özgürlüğü getirmek değil, oraları karıştırmak. Bu işi biz birlikte yapalım, doğru yolu Esad’a biz gösterelim. Ülkelerimizin katılımıyla ortak bir arabulucu grubu kuralım” dedi. Başbakan Erdoğan Esad’ın tutumunu eleştirirken, Ahmedinejad, “Esad doğru yapmıyor” diyerek destek verdi. Başbakan Erdoğan, Ahmedinejad’ın ABD’nin devre dışı bırakılması önerisine herhangi bir yanıt vermedi ve Esad’ın tavrını eleştirdi.

‘SÜRE KALMADI DİYORUZ’

Başbakan Erdoğan’ın, “Biz başından beri Esad’a telkinde bulunuyoruz. Süre kalmadı diyoruz. Kendisinden özgürlüklerin genişletilmesi ve reformların bir an önce hayata geçirmesini istedik ama bunların hiçbirine kulak asmadı, somut adımatmadı. Kendisine söz dinletemedik” ifadelerini kullandığı belirtildi. Başbakan Erdoğan, Esad’ın bu tavırlarıyla kendisini koltuktan etmekle suçladığı, ABD’ye ve Batılı ülkelere koz vermiş olduğunu da sözlerine ekledi.

‘Doğru yolu biz gösterelim’ dedi

Başbakan Erdoğan’ı arayan Ahmedinejad “Doğru yolu Esad’a biz gösterelim” dedi. İki lider geçen mayısta İstanbul’da bir araya gelmişti.(Gazete Habertürk)
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Esad'tan başka ilah yoktur(HAŞA) diye zorla söylettiler...(İran destekli Esat rejiminin son marifeti)









Suriye'de tanklar çekilse de; askere ateşkes emri verilse de; silahlar susmadı... Humus kentinde yine halkın üzerine ateş açıldı. Bu görüntü dün akşam saatlerinde; Humus kent merkezindeki bir caddede çekildi. Askerler, sokakta gösteri yapan muhaliflerin üzerine mermi yağdırdı.

Ölümden kurtulanlar; askerlerin işkencelerine hedef oldu. Bir muhalif, Humus kentinde yakalandıktan sonra askerler tarafından dövüldü. Esat'ın askerleri, bir yandan dövdükleri adama bir yandan da; "Esat’tan başka ilah yoktur" dedirtmeye çalıştı. Dayaktan ayakta duracak hali kalmayan adam; çaresiz bir şekilde askerin dediğini yaptı...

Haber 7

Video için aşağıdaki linki tıklayınız...
http://www.haber7.com/video-galeri.php?cID=13931



Suriye'de tanklar çekilse de; askere ateşkes emri verilse de; silahlar susmadı... Humus kentinde yine halkın üzerine ateş açıldı. Bu görüntü dün akşam saatlerinde; Humus kent merkezindeki bir caddede çekildi. Askerler, sokakta gösteri yapan muhaliflerin üzerine mermi yağdırdı.

Ölümden kurtulanlar; askerlerin işkencelerine hedef oldu. Bir muhalif, Humus kentinde yakalandıktan sonra askerler tarafından dövüldü. Esat'ın askerleri, bir yandan dövdükleri adama bir yandan da; "Esat’tan başka ilah yoktur" dedirtmeye çalıştı. Dayaktan ayakta duracak hali kalmayan adam; çaresiz bir şekilde askerin dediğini yaptı...

Haber 7


Video için aşağıdaki link
i tıklayınız...
http://www.haber7.com/video-galeri.php?cID=13931
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53


[h=2]Suriye'nin Direnişçi Halkına[/h]Esad ve Obama'ya deyin ki : "Korku zincirlerini kırdık, işkence dolu hapishanelerinizi yerle bir ettik. Suriye'nin mücahidleri ve hür insanları olarak şereflice yaşamaya veya şehidler olarak ölmeye karar verdik."
Deyin ki: "Allah'ın izniyle mübarek öfkemiz ve sert direnişimiz, muzaffer cihad bayrağı sevgili Kudüs'ümüzün üzerinde dalgalanmadıkça durmayacaktır".
Şarkın İzzetli Diyarı Şam'dır
"Kendileriyle savaşılanlara, zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şübhesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kaadirdir." (Hac sûresi, 39. âyet-i kerîme.)
Bismillah...
Allaha hamd olsun, Salât ve selâm Allah'ın Resûlüne, aline, ashabına ve onları dost edinenlere olsun...
Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi tüm Müslüman kardeşlerimin üzerine olsun...
Bu mesajımı ribat, cihad, izzet, yiğitlik ve cömertlikle, zillete başkaldırmış, zulme ve zalimlere karşı koymuş, fedakârlıkta yarışan yüce Şam ehline yöneltmek istiyorum.
Sizlere derim ki: Ey Kahraman Yiğitler, Ey Mücahidler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar! Sizlere Selâm Olsun!
Ey zulme ve katliama uğramış mustazaf mazlumlar sizlere selâm olsun!
Ey Kardeşlerimiz! Sizlere selâm olsun! Sizler zalim, hain ve haddini aşmış bir zorbanın zulmüne, fesadına, ihanetine, küresel zorbalarla işbirliği yapana ve Golan Tepeleri’ni Siyonistlere peşkeş çekene karşı direnişiniz ile ders verdiniz! Selâm sizlere olsun! Sizler yüce dağlar gibisiniz! Zulmün her türlüsüne uğradığınız hâlde başı dik durdunuz! Ne zaman sizden biri şehid olsa sizden yüzlerce yiğit şehadet için öne atılmakta... Ne zaman sizden biri esir alınsa sonu esaret olsa da öne atılırsınız... Sevgili Suriye'nin her karışındaki İslâm'ın aslanlarına ve yiğitlerine selâm olsun!
Şu kafiyelerimle mazeretlerimi sunduğum...
Saba rüzgârı ile üşüyen ve gözyaşları dinmeyen....
Uğradığı felâketler vasfedilemeyecek kadar büyük olan....
Uğradığı her felâket ile gönlümde derin yaralar oluşan Şam Ehline selâm olsun!...
Ey kahraman yiğitler! Öne atılmanızla örnek oluşturdunuz. İslâm ve Arab âlemine fedakârlığınızla, sebatınız ve zulme karşı direnişinizle ders veriyorsunuz. Nasıl olmasın ki! Siz Şamlılar ribat, cihad ve şehadetin erlerisiniz. Sizler Halid Bin Velid'in, Ubeyde Ibni Cerrah'ın (Allah Onlardan Razı Olsun), İmam Evzai'nin, Nureddin Zengi'nin, Selahaddin Eyyubi'nin, İbni Teymiyye'nin, İzzeddin Kassam'ın ve Mervan Hadid'in evlatlarısınız (Allah hepsine rahmet etsin)!
Ey Şam! Sen İslâm'ın sütannesi değil misin?
Senin İslâm'a olan hizmetlerin unutulur mu?
Senin için Selahaddin'den daha güzel bir tac olabilir mi?
O taçdan daha süslüsü seni tanımlayabilir mi?
Der'a, Cisr Şuğur, Marati Numan, Banyas, Humus, Kahraman Hama'daki, ribat ve cihad Şam'ının her karışındaki hür, kahraman ve cesur yiğitlere selâm olsun! Yalın göğüsleriniz ile tank ateşine, top ateşine ve havanlara karşı koymaktasınız.
Geceleri ölüm ve bombalamalarla...
Gündüzleri ise esaret ve yıkımla geçer...
Bombalar patladıkça ufku kızarır ve kararır...
Refahını yitirdikten sonra onu sana kim geri verebilir, sorun...
Onun (Esad) kalbi ile taş arasında bir fark var mı...
Haklarını arayanlar geldiğinde dediler ki...
Kanuna baş kaldıran çeteler birliğimizi hedef aldılar...
Ona deyin ki: "Bilâkis sen suç çetelerinin liderisin, hainlerin önderi ve bozguncuların büyüğüsün, cellatların başı ve terörle savaş adı altında İslâm'a karşı savaşta Amerika'nın işbirlikçisi ve İsrail sınırlarının koruyucususun"...
Deyin ki : "Zillet dönemi kapanmıştır, aldatma dönemi artık bitmiştir, soygun düzeni iflas etmiştir"...
Deyin ki : "Korku zincirlerini kırdık, işkence dolu hapishanelerinizi yerle bir ettik. Suriye'nin mücahidleri ve hür insanları olarak şereflice yaşamaya veya şehidler olarak ölmeye karar verdik."
Bir memleket ki, gençleri yaşamak için ölüme koşmakta...
Milletinin yaşamı için kendilerini feda etmekte...
Ölüm ve hayatın arasında durdunuz...
Rahattan vazgeçtiğinizde onları zora soktunuz...
Eğer hürler ölüm kâsesinden içmeyeceklerse öyleyse kim bu kaseden içer ki...
Fedakârlık olmadan haklar elde edilemez...
Ölüm nice nesillere hayat verir...
Esaret nice nesillere özgürlük getirir...
Onu çalacak her el için özgürlüğün kapısı kan kırmızısıdır...
Ey Şam'ın özgür insanları ve Mücahidleri! Zannediyorum ki, dünya müstekbirlerinin oyunlarından ve Haçlıların hilelerinden habersiz değilsiniz. Yönetime geldiğinden beri Beşşar Esad ile işbirliği içinde olan Amerika bugün sizinle beraber olduğunu söylemekte. Öfkenizin Esad'ın tahtını salladığını gören, Tunus ve Mısır'da iki büyük işbirlikçisini yitiren Amerika, İsrail'in sınırlarını ihlâsla koruyan Esad'ın yerine devriminizi ve cihadınızı işlevsiz bırakacak, Amerika süreci takib edip kendi çıkarlarını gözetecek bir düzen getirmek ve sizlere de az bir özgürlük vererek ümmeti kandırmanın peşinde.
Batı'ya güzel duygular besleyen kişiye de ki...
Serabı güzel görene bunun ne faydası olur ki...
Muhaliflerin vaadleri sizi kandırmasın...
Düzelteceğim iddiasıyla ülkeleri gasp ederler...
Vallahi fırsat olursa onlara hazırladıklarımız kabir ve hançerdir...
Kuzu postuna bürünmüş kurtlar bugün ümmetin kurtarıcısı gibi görülüyor...
Amerika ve Obama'ya deyin ki : "Bizler Fatihlerin evlatlarıyız, mücahitlerin torunlarıyız, mücadelecilerin varisleriyiz"... Deyin ki onlara : "Bizler hürriyet mücadelesi veriyoruz, bozguncu tağutlardan kurtuluş ve İslâm topraklarını özgürleştirme mücadelesi veriyoruz"...
Deyin ki onlara : "Allah'ın izniyle mübarek öfkemiz ve sert direnişimiz muzaffer cihad bayrağı sevgili Kudüs'ümüzün üzerinde dalgalanmadıkça durmayacaktır".
Ribat ve cihad diyarı Şam'daki Ehlimiz ve kardeşlerimiz! Allah biliyor ki, şayet Haçlılarla sürdürdüğümüz amansız savaşımız ve Sykes-Picot ile çizilen ve yöneticilerimizin kutsadığı sınırlarımız olmasa ben ve kardeşlerim bugün sizinle birlikte ve aranızda olur, sizi ölümüne savunur ve göğüslerimizi sizlere siper ederdik. Ancak bizi sevindiren o ki, Şam'da bunu yapacak yeterli mücahid ve murabitler ziyadesiyle bulunmaktadır. İslam'a ve Müslümanlara olan yardımınıza karşılık Allah sizi hayır ile mükâfatlandırsın. Ey Şam'ın evlatları Celal sahibi Allah size hayırlar versin, Şarkın İzzetli Diyarı Şam'dır.
Davamızın Sonu Allah'a Hamd Etmek ve Resûlüne Salât ve Selâm getirmektir.
Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu.

www.pressmedya.com
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
ve aleyküm selam.şeyh gerekeni söylemiş.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İNŞAALLAH KORKTUĞU BAŞINA GELİR

http://forum.yenifurkan.com/index.php?topic=167.msg295#msg295
‘Türkler Osmanlı hayali kuruyor’
http://forum.yenifurkan.com/index.php?topic=167.msg295#msg295



Suriye lideri Beşar Esad, Şam’a karşı baskıyı artıran Ankara’ya “Türkiye’de Osmanlı’yı yeniden canlandırmak isteyenler var ama bu imkansız” dedi.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, “Türkiye’de bazılarının Osmanlı İmparatorluğu’na dönmenin hayalini kurduğunu” söyledi. Arapça yayın yapan Arab Press’e konuşan Esad, “Türkiye’de bazıları hala Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurma rüyasında... Türk liderler bu rüyanın imkansız olduğunu biliyorlar ve bu yüzdan dini ajandası olan partileri sömürerek Arap dünyasındaki etkilerini artırmak istiyorlar” dedi. Suriye Devlet Başkanı kendisini destekleyenlere herhangi bir Türk sembolüne zarar vermemeleri çağrısında bulunarak, “Sizden Türk bayraklarını yakmamanızı istiyorum. Türk halkı gururlu bir millettir” diye konuştu. Açıklamalarında diğer Arap ülkelerine de mesaj gönderen Esad, “Suriye komplolara daha fazla tahammül etmeyecek” vurgusunda bulundu.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Siyonist Rejim: Esed Giderse İslam İmparatorluğu Kurulur

İsrail Esad'ın devrilmesini istemiyor!

İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkilisi tümgeneral Gilad, Esad'ın devrilmesi halinde İsrail'in ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağını açıkladı




Dünya Bülteni / Haber Merkezi
Suriye’de meydana gelen isyan ve gösteriler devam ediyor. Arap dünyası başta olmak üzere dünya kamuoyu Suriye’deki olayları yakından takip ederken; İsrail’in tutumu ise dikkat çekiyor.
İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Tümgeneral Amos Gilad, Suriye’de meydana gelen iç karışıklıklar ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
"ESAD'IN DEVRİLMESİ İSRAİL İÇİN BÜYÜK BİR KRİZE NEDEN OLUR"
Beşar Esad’ın iktidarda kalmasını istiyen Gilad; Beşar Esad rejiminin devrilmesi halinde İsrail’in zor durumda kalacağını ifade etti.
Ayrıca Tümgeneral Gilad, Esad’ın devrilmesi halinde Ortadoğu’da bir İslam İmparatorluğu kurulacağını da iddia etti.


GOLAN TEPELERİ YILLARDIR İSRAİL İÇİN EN GÜVENLİ SINIR
Suriye ile İsrail arasındaki sınırı ise Golan Tepeleri oluşturuyor. Uzmanlar ise İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki güvenliğe karşı Esad rejimine ses çıkarmadıklarına dikkat çekiyor.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
[h=2]Abd, Irak'ta Yerini İran'a Bıraktı...[/h]
Mustafa Özcan - Yeni Akit, 2011-12-20

Amerikan tanklarıyla birlikte
İran nüfuzunu Irak’a taşıyan Nuri Maliki geçenlerde Washington’da Türkiye ile ilgili ilginç bir değerlendirmede bulundu ve Irak’ta İran nüfuzundan çok Türkiye nüfuzundan endişeli olduklarını söyledi. Doğru söze ne denir ki? İran’ın nüfuzunu kendi nüfuzu saydığından başka ne diyecekti ki? İran nüfuzu kendi konumunu güçlendirici. ABD hâlâ 1 Mart tezkeresi kazığını unutmuş olamaz. İran ise tersinden 1 Mart tezkeresi geçirmiş ve nüfuzu altındaki Irak İslam Yüksek Konseyi gibi milis güçlerini ABD’nin yardımına Irak’a salmış bir ülkedir. Paul Bremen’in hatıratında dile getirdiği gibi Ayetullah Ali Sistani Amerikalılar lehinde ve Saddam aleyhinde işgal fetvası vermiştir.

Irak’ta zalime karşı ABD ile birlikte olunabileceğine dair fetva verenler aynı fetvayı neden Suriye’den esirgiyorlar? Esat rejimi direniş rejimi imiş? Allah aşkına Saddam’ı devirmek isteyen güçler aynı güçler yani direnişe hedef güçler değil miydi? Şiilerin Irak’ta neden ABD’ye direnmedikleri sorulduğunda Hasan Nasrullah Irak’ın özel bir durum olduğunu söylemiş. Demek ki Suriye’de başka bir özel alan! Anlaşılıyor ki, Sünnilik adına zulüm işleyenler zalim ama Şiilerin müttefiki zalimler adil? Arap deyimiyle: Hem eksik tartı hem kötü hurma (E haşefen ve sue kile!)!

Çift yönlü hareket eden Abdulaziz Hekim de Pentagon’a gittiğinde aynı yönde
bazı İranlı liderlerin benzeri fetvalarını Amerikan yönetimine iletmiştir. Bunun somut meyvesi olarak Irak’ta iktidarın karakteri değişmiş ve laik karakterli Saddam gitmiş ve mezhebi karakterli Şii bir anlayış ülkenin böğrüne çöreklenmiştir. Şimdi Amerikan askerleri çekilirken mahut çevrelerin beslemesi olan Nuri Maliki Irak’ın siyasi olarak iyice Şiileştirilmesi için üç yönlü bir komplo içine girmiştir. Bu yönlerden birisi doğrudan Türkiye ile alakalıdır. Komplonun ikinci boyutu dahilidir. Üçüncü boyutu ise Suriye ile alakalıdır. Bu üç boyutlu komplonun boyutları muhkem biçimde birbirleriyle irtibatlıdır.

*

Nuri Maliki, İran nüfuzundan ziyade ülkesinde bir Türkiye nüfuzundan endişe ettiğini söylemiştir. Yine de Nuri Maliki, Celal Amca’dan daha tutarlı sayılır. Celal Talabani ise Suriye’ye yabancı müdahaleye karşı çıkıyor.
Yabancı müdahalenin kucağında yabancı müdahaleye karşı çıkmak! Utanmazsan dilediğini söyle ve yap! Şu vatanpervere bakın da biraz vatanperverlik dersi alın! Aynı günlerde İran eski Dışişleri Bakanı ve Hamaney’in dış politika Danışmanı Ali Ekber Velayeti Türkiye’nin Arap Baharına model olamayacağını söyledi.Adamların dertleri ve hesapları Ortadoğu’yu kendi nüfuz çemberi altına almak. Hesapları karıştıkça Türkiye’ye yükleniyorlar. Hesaplarını bozan iki husus var. Bunlardan birisi Arap Baharının Şamlı müttefiklerinin de kapısını çalmasıdır.

İkinci olarak Arap Baharının yüzünü Türkiye’ye doğru dönmüş olması ve İran’ın esamisinin okunmamasıdır (Obama is lagging on Egypt By Jackson Diehl, Published: December 12, 2011). Bazılarının kerameti kendinden menkul olduğu gibi İran da kendisine kendinden menkul bir rol biçerek Arap Baharının modeli olduğunu düşlüyordu. Bu düşler Arap Baharı gerçeği karşısında tuz buz oldu.

*

Amerikalıların çekilme mevsimiyle birlikte büyük bir oyun içine giren işgal işbirlikçisi Nuri Maliki kendini aşan roller peşine düştü. İran’ın vekilharcı olarak yeni dönemde Irak’taki taifiyye sistemini pekiştirmek isteyen Nuri Maliki, Baascılığı kökünü kurutma adı altında direnişçi oldukları için başları ezilen Sünnilerin başlarına kaldırmasına imkan vermiyor.Mezhep kürsüsüne oturmuş Maliki gibiler Sünnilerin mezhepçiliğinden endişe ediyorlar! Suriye’de Beşşar ve çetesi gibi. Yeni dönemde varlıklarını daha da pekiştirmek veİran’a daha sağlam uydu olabilmek için kampanya üzerine kampanya düzenliyorlar.

Önce Baasçıları temizleme adı altında Sünnilere yönelik büyük bir tutuklama kampanyasına giriştiler.

Ardından da Sünni kökenli Iraklı siyasetçilerden ve cumhurbaşkanı yardımcılarından Tarık Haşimi aleyhinde direnişçilere yardım ve yataklık etme suçlamasıyla tutuklama fezlekesi çıkardılar.
Irak’taki bir numaralı Sünni siyasetçiyi siyasi piyasadan silmeye çalışıyorlar. Bilindiği gibi Irak yönetimi içinde Türkiye’ye en yakın isimlerden birisi Tarık Haşimi’dir. Tarık Haşimi’ye isnat edilen suçlama ne anlama gelmektedir? Tarık Haşimi’nin tutuklanmasıyla Nuri Maliki’nin suçlaması arasında yakın bir ilişki var.

*

Tarık Haşimi’ye yönelik suçlama veya kurulu komplo dolaylı olarak Türkiye’yi de hedef almaktadır. Zira suçlamayı yapan cihet zaten dolaylı olarak Türkiye’yi de suçlamaktadır. Kasım Ata ve Nuri Maliki’nin vekillerinden Hüseyin Esedi sadece Tarık Haşimi’yi suçlamakla kalmamış aynı zamanda direnişçilere kol kanat geren Tarık Haşimi’nin bürosunun civar ülkelerden birisiyle ortak hareket ettiğini ileri sürmüştür. Bu ülkenin ismi verilmemiştir. Lakin Tarık Haşimi’nin en irtibatlı olduğu ülkenin Türkiye olduğu dikkate alındığında ve Nuri Maliki’nin önceki açıklamaları da üst üste konulduğunda Türkiye’ye işaret edildiği açıkça görülüyor (
http://www.islammemo.cc/ akhbar/arab/2011/12/17/140096.html ).

Yani
İran, Irak ve Suriye rejimleri bölgedeki mezhebi hegemonyalarını ve iktidarlarını güçlendirebilmek için Türkiye’yi zayıflatmaya çalışmakta ve bu uğurda komplolardan medet ummaktan da çekinmemektedirler.

Komplonun üçüncü boyutu da Suriye meselesiyle ilgili. Nuri Maliki kendi adına hareket etmemesine rağmen
Suriye muhaliflerine arabuluculuk teklif ediyor. Bu şu anlama geliyor:İran yanlısı bir rejimi kurtarmak için yine diğer İran yanlısı bir başka rejim devreye giriyor. Muhalifler bunu yutar mı? Muhalifler Nuri Maliki’nin yanlı ve yandaş olduğunu ve tarafsız bir arabulucu sayılamayacağını ifade etmişlerdir. Suriyeli muhalif Bessam Ceare, Nuri Maliki’nin Şam’a göndermiş olduğu heyetin Arap Birliği’nin girişiminin önünü kesmeye matuf olduğunu ve bunun da bir İran komplosu olduğunu ifade etmektedir (http://www.islammemo.cc/akhbar/arab/...18/140109.html). İran, Arap Baharına sulanacağına kendisine baksa ve kendi evini düzene koysa daha iyi olmaz mı?

Zira herkesin de bildiği gibi İran ve Irak yönetimleri dünyanın en yolsuz hükümetleri arasında sayılmaktadır. Sürekli mali skandallarla çalkalanmakta ve anılmaktadırlar.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
ABD'nin eski Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad'ın, 'Afganistan ve Irak'ta İran'ın düşmanlarını bertaraf ettik; işgal İran'ın işine yaradı' demesine mukabil İranlılar da, 'Biz olmasaydık ve işbirliği yapmasaydık, Afganistan ve Irak istikrara kavuşmazdı ve İran'ın yardımları olmasaydı ABD iki ülkede de bataklığa saplanmıştı" diye böbürlenmişlerdir! (El Ahram gazetesi, 26/2/2008).
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Beyazıt'ta Suriye Halkı İçin Toplandılar

32361.jpg


Suriye'deki katliamlar bugün Beyazıt Meydanı'nda protesto edildi. Suriye'ye özgürlüğün emperyalist güçlerin eliyle değil, direnen halkın mücadelesiyle geleceği vurgulandı.



Baas diktatörlüğüne karşı direnen Suriye halkıyla dayanışmak, şehit düşen kardeşlerimiz için gıyabi cenaze namazı kılmak ve Esed rejimini
protesto etmek için Türkiyeli Müslümanlar bugün Beyazıt Meydanı’ndaydı. Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu’nun çağrısıyla Cuma namazında Beyazıt Camii’nde toplanan Müslümanlar, namaz sonrasında Baas diktatörlüğünü telin ettiler.
Özgür-Der, İHH, Mazlumder, Anadolu Platformu, Medeniyet Derneği, Araştırma Kültür Vakfı, Akabe Vakfı, İnsan ve Medeniyet Hareketi, Hikmet Vakfı, Gençlik-Der ve İMKANDERgibi birçok İslami kuruluşun desteklediği etkinlik Beşir Eryarsoy’un, Suriye’de şehit edilen kardeşlerimiz için kıldırdığı gıyabi cenaze namazı ile başladı.
İstanbul’da son yıllarda yaşanan en soğuk havaya denk gelmesine rağmen önemli oranda katılımın olduğu
eylemde “Esed Diktası Yıkılacak, Suriye Halkı Kazanacak!” “Katil Rusya Suriye'den, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol!” “Katil Baas Ordusuna Karşı Yaşasın Suriye Halkının Özgür Ordusu” “Zulüm, Katliam, İşkence Karşısında Susmak, Baas Despotizminin Suçuna Ortak Olmaktır!” vb. yazılı pankartlar açıldı. Ayrıca “İnsanlık Onuru Suriye'de Ölmesin!” “Golan İşgal Altında, Esad’ın Tankları Dera’da, Humus’ta, Hama’da!” “Kerbela'yı Tarihte Arama, Zamanın Kerbelası Hama'da!” “Suriye'ye Özgürlük Direnişle Gelecek” “Baas Despotizmine de, Emperyalist Müdahaleye de Hayır!” yazılı dövizler taşındı.
ÇÖZÜM “ALLAHU EKBER” NİDALARIMIZDADIR!
Namaz sonrasında platform adına katılımcılara hitap eden Ramazan Kayan, Suriye direnişinin BM’ye,
ABD’ye ya da Rusya’ya dayanmadığına dikkat çekti. Kayan, şunları söyledi: “Çağın Yezidlerini ve despotlarını lanetlemek için buradayız. Humus’taki annelerden, bebeklerden özür dilemek için buradayız. Şanlı Suriye direnişimiz kendimize dönüşümüzün bir sembolü olmuştur. Bu direniş küresel güçlerin, emperyalizmin ve sömürgecilerin sonu olacaktır. Bu ümmet sorunlarının çözümü için Birleşmiş Milletler’i görmemektedir. Bu ümmet sorunların çözümünü birleşmiş yüreklerde görmektedir. Çözüm Washington’da, Moskova’da değil, çözüm zulüm karşısında göğe savrulan yumruklardadır. Çözümün adresi hançeremizden kopan ‘Allahuekber’ nidalarımızdadır. İnşallah ümmetimizin sabahı yakındır.”
DİRENİŞ, ÖZGÜRLÜK ve ŞEHADET DE İSLAM’IN ŞARTLARINDANDIR!
Kayan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu izzetli direniş bize şunu öğretmiştir. İslam’ın 5 şartının dışında 6. şartının direniş, 7. şartının özgürlük 8. şartının ise şehadet olduğudur.Oluk oluk kan akarken direnişin arkasında başka güçlerin olduğunu iddia edenler ve bu durumdan komplo teorileri üretenler utanmalıdır. Gün mazlumların acısına ortak olma günüdür. 8000 şehit verilmişken sivil toplum kuruluşlarının ve STK’larımızın işi ağırdan alanları acaba ne zaman harekete geçecekler? Bugün Hüseyin’in ruhu, Kerbela ruhu burada olmaktır. Geçmişte Somali, Bosna ve Çeçenistan ile imtihan eden Rabbim bugün bizleri Suriye ile imtihan etmektedir. Suriye direnişimiz duyarsızlaşan, dünyevileşen Müslümanlara bir dirilme mesajı vermiştir. Ne mutlu hayatlarını ortaya koyanlara ve direnenlere.”
SURİYE HALKI BU TAVRINIZI UNUTMAYACAK!
Eylemde Hamalı İslam âlimi ve mücadele adamı Hatem Tabşe de söz aldı. Tabşe, Suriye direnişine sahip çıkanlara teşekkür ettiği konuşmasında şunları söyledi: “30 yıl önce Hafız Esed Suriye halkına ve İslam’a karşı savaş açtı. Bunu Hama’yı vurarak yaptı. Şehri yerle bir etti. 35.000 insanımızı şehit etti. 60.000 insanımızı esir etti. O savaş aslında siyasi bir savaş değildi. İslam’a karşı yapılmış bir savaştı. Aslında bu Hama’da işlenen ilk katliam değildir. Daha öncede 1974 yılında bir grup Hamalı camideyken bombardımana tutulmuş ve cami yerle bir edilerek katledilmiştir. O günlerde muazzam bir medya karartması vardı. Dünyanın yapılan katliamlardan haberi yoktu. Bugün sizin gibi özgür bir medya yoktu. Bugün Suriye’den gelen rakamların abartıldığı iddia edilmektedir. Aksine bu rakamlar abartılmamaktadır. Bugüne kadar 20.000’e yakın şehidimiz vardır. 70.000’in üzerinde tutsak kardeşlerimiz vardır. Bu tutsak kardeşlerimiz akla gelmeyecek türde işkencelere maruz kalmaktadır. Tutuklanıp serbest kalabilenler tekrar ölüme yürümektedirler. Yaşlı- genç, kadın-bebek demeden işkence yapmaktadır. Suriye halkı bu tavrınızı unutmayacaktır. Bu tavrınız direnişimize destek sağlayacaktır.”
Konuşmaların ardından Rüştü İzgören’in öncülüğünde yapılan duaya hep bir ağızdan “âmin” diyen topluluk
eylem boyunca tekbirler getirdi ve şu sloganları attı: “İstanbul’dan Humus’a Direnişe Bin Selam!” “Ya Allah Menne Ğayrak Ya Allah” “Yaşasın Suriye İntifadası!” “Lebbeyk, Lebbeyk, Lebbeyke Ya Allah!” “Katil Rusya Suriye’den Defol!” “Katil ABD Ortadoğu’dan Defol!” “Eş’şab, Yurid, İskat’en Nizam!” “Katil Esad Suriye’den Defol!” “Hama’ya, Humus’a Direnişe Bin Selam!”

KÜRŞAT OKUR / HAKSÖZ-HABER

20120217-beyazit-suriye-02.jpg

20120217-beyazit-suriye-05.jpg

20120217-beyazit-suriye-06.jpg

20120217-beyazit-suriye-07.jpg

20120217-beyazit-suriye-08.jpg









 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt