MAKALE - KADINLAR GÜNÜ
Televizyonda program yapan hemcinslerime bakıyorum. Konuşma ağırlıklı programların sunucuları. Üzerlerindeki kıyafetlerin kumaşı olabilecek en asgarî ölçüde tutulmuş. Aynı tür program yapan erkek yapımcı ve sunuculara bakıyorum: Takım elbise, kravat yahut kravat yoksa bile pantolon, ceket, gömlek, yahut pantolon, kazak. Şimdiye kadar bu çeşit programlarda, meselâ kemik rengi şort üstüne siyah kolsuz fanila giyip de çıkmış bir erkek görmedik. Düşünün, nasıl olurdu? “Bomba gibi” düşerdi gündeme herhalde. Hâlbuki kadınlar hep öyle. Haber bültenleri spikerleri hariç olmak üzere, kadın sunucularda dekoltesi derin mi derin elbiseler, mini etekler vazgeçilmez şart olmuş. Şarkı söylemeye, dans etmeye çıkanları değil, konuşma ağırlıklı program yapan kadınları kastediyorum. Ya da “hostes” deniyor ya, onları. Programın erkek sunucusu takım elbiseli, yardımcı kadınlar koyvermişler kendilerini. Şaşırıyorum. Gazetelerdeki fotoğraflar da öyle, (cinnet geçirenler hariç!) erkekler giyinik, kadınlar soyunuk! Yani kadın söz konusu ise, her şeyden önce göze hitap etme gayesi esas alınıyor.
Bu hemen her ülkede böyle. Buna da sebep olarak kadın anatomisinin erkek anatomisinden daha estetik oluşu gösterilir. Yani kadın “cins-i lâtif”tir. Ve kadınların çoğuna bu estetik üstünlüğü kullanmak kolay, zahmetsiz gelmektedir. Bu estetik üstünlüğü kâra tahvil etmek... Çünkü alıcısı çoktur!
Bu sadece medyada değil, hemen her yerde böyle. Meselâ, ana babalar oğullarını evlendireceklerinde gelin adaylarını konuşurken ilk soru “güzel mi?” olur. Hâlbuki, evlenecek olan kızları olduğunda, damatlar hakkındaki ilk soru “yakışıklı mı?” değildir.
Tarih boyunca kadından beklenen ilk şey göze hitap etmek olmuş. Güzel olmak! Kadınlar bundan şikâyetçi değil. Rol toplum tarafından böyle biçiliyor. Kadınlar bu rolü küçük yaşlarından itibaren üzerlerine giyiniyorlar; fakat bu rol, modern çağın medyasının elinde “az giyinik” olmalarını gerektiriyor. Yazık!
Kadınlar da en az erkekler kadar giyinik olmadıkça nasıl eşitlik sağlayacağız?!.
Ayşe G. Tunceroğlu Türkiye Gazetesi 09.03.2009
http://www.turktakvim.com/5/Arka_Yaprak/8/Mart/2010/3/