Sahte Şeyh Halit Yaşar Mutlu ve Müridlerine Reddiye!!!
Sahte Şeyh Halit Yaşar Mutlu ve Müridlerine Reddiye!!!
SAHTE ŞEYH HALİT YAŞAR VE SAHTE MÜRİTLERİNE REDDİYE 2
Ahmed Ziyaüddin-i Gümüşhanevi KS Hazretlerine göre Mürşid olabilmenin şartları aşağıdaki gibidir.
Mürşid Olabilmenin Şartları:
Sâlikin her şeyini teslim ettiği Mürşid-i Kâmilin kemalinin beş şartı vardır:
1-Manevi zevk sahibi olmak,
2-İslamiyeti çok iyi bilmek,
3-Şefkat ve himmeti bol ve âli olmak,
4-Allahtan gelen her şeye razı olmuş bir durumda olmak, (Yani Marziyye Makamında bulunmak)
5-İsabetli görüş ve tesirli telkin sahibi bulunmak.
Şu beş şey kendisinde bulunanın mürşidliği ise sahtedir:
1-Dini Celili İslamiyyeyi iyi bilmemek,
2-Vakarı ile Müslümanların sevgisini kazanamamak, hürmet telkin edememek,
3-Dedikodulu sohbetler yapmak, yahut da öyle meclislere devam etmek,
4-Nefsinin heva ve hevesine uyan bir kimse olmak,
5-Patavatsız konuşmak ve kötü ahlak sahibi olmak,
Camiul Usul – Veliler ve Tarikatlarda Usul, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, S90, Pamuk Yayınları, Mütercim Rahmi Serin/ Ayrıca Diğer Bir Baskısı Milsan Basın Sanayi A.Ş. Mütercim Hüsameddin Fadıloğlu S 31
Bu açıklamalar ışığında, Halit Yaşar bir mürşid de bulunması gereken beş şarta haizmidir? Asla değildir. Manevi zevki elde edecek hangi Tasavvufi eğitimin içerisinde olmuştur? Dini bilgisinin durumu nedir? Hangi hocalardan hangi ilimleri okumuştur? Hakkındaki bilgilere göre asla ve asla şefkatli, yardımsever, yüce birisi değildir. Son olarak ta ümmetin hangi meselesi için, hangi faaliyetleri gerçekleştirmiştir?
Ama diğer taraftan, sahte şeyhte olan beş özellik kendisinde tas tamam bulunmaktadır. Mesela; Dini bir eğitimi yoktur, Esad Coşan Hocanın vefatından önce ve sonrasında ortalarda olmadığı gibi, ihvanın sevgisini kazanmamıştır. Kazanacak bir gayret ve faaliyeti de yoktur. Şimdilerde Esad Efendinin Kâmil Halefi olan es Seyyid Muharrem Efendiye ve bağlılarına husumet içerisindedir. Nefsinin hevasına uyma noktasında, evlilikleri dillere destan, dolandırdığı insanlar kendisini bulmasın diye adresi sır gibi saklanıyor. Patavatsız konuşmaya gelince, daha söyleyecek söz kalmıyor.
Şimdi müritlerinin dillerinden düşürmediği ve es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiyi karalamak için kullandıkları bazı yazıları birlikte mütala edelim:
Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi KS hazretlerine atfen aşağıdaki sözü ve kaynaklarını naklederler;
Amed Ziyaüddin Gümüşhanevi (KS)
Ancak kamil bir şeyhden tarıkat adabını alan kendisine apacık irşad izni verilen ve selefin sünneti üzere hırka geydirilerek yazılı icazet verilen kişi şeyh olabilir...
Gümüşhanevi Cami u usul s.35 el Hani el-Behcetü s saniyyes.10 İrfan Gündüz HalidiyyeTarıkatı Seha neşriyat s.241
Bu sözün kaynaklarına baktığımızda, şu an mevcut bulunan, Camiül Usul isimli kitabın iki ayrı yayınevinin baskısında da böyle bir metin bulunmamaktadır. Bulabiliyorlarsa buyursunlar sayfa numarasını versinler. Şu ana kadar verdikleri sayfa numarasında böyle bir metin bulunmamaktadır.
Bu yazının geçtiğini iddia ettikleri ikinci kaynak olan “el Hani el-Behcetüs saniyes” isimli kitaba gelince. Burada öyle büyük bir hata yapmışlar ki, resmen kayaya toslamışlar. Neden derseniz;
1-Bu kitabın yazarı Muhammed bin Abdullah el Hani Hazretleri ile Gümüşhanevi Hazretleri hiç görüşmedikleri gibi, Bu zatın öldüğü yıllarda Gümüşhanevi Hazretleri daha yeni Tasavvufa intisap etmiştir. Hani Hazretlerinin Doğumu 1798 Vefatı ise 1862 yılıdır. Gümüşhanevi Hazretleri ise 1813 yılında doğmuş, vefatı ise 1893 yılıdır. Şeyhinden 1848 yılında icazet almış ve 1864 yılına kadar, bu tarih Abdul Fettah Ukari Hazretlerinin vefatıdır, irşada yönelik müstakil bir faaliyette bulunmamıştır. Doğal olarak ta Hani Hazretlerinin Gümüşhanevi Hazretlerinden nakil yapması imkânsızdır.
2-Bu kitap aslında Hani Hazretlerinin bizzat kendi yazdığı bir kitap olmayıp, aslında Muhammed bin Süleyman el Bağdadi tarafından yazılan ve sözleri tamamen Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine ait olan “el-Hadikatü’n Nediyye” isimli kitabın, yeniden tertip edilip sadeleştirilmesidir. Bu zatlarda Gümüşhanevi Hazretleri henüz küçükken vefat etmiş, görüşme ihtimalleri olmayan, tarikat silsilesinde de Gümüşhanevi Hazretlerinin selefleridir. Mevlana Halidi Bağdadi Hazretleri 1825 yılında vefat etmiştir, Hazret vefat ettiğinde Gümüşhanevi Hazretleri henüz 12 yaşındadır.
3-Bu kitap, Erkâm Yayınları tarafından ÂDÂB ismiyle basılmış, verdiğimiz bilgilere kitabın bu baskısından da ulaşmanız mümkündür. Kitabın bu metninde ise böyle bir söz yoktur.
Bu söz, Prf. Dr. İrfan Gündüzün yazdığı, Gümüşhanevi Hazretlerinin hayatının ve eserlerinin anlatıldığı kitapta geçmektedir. Halit Yaşarın ve müritlerinin verdiği kaynaklarda o kitabın dip notunda vardır. Ama o kitaplarda yoktur. Muhtemelen Prf. Dr. İrfan GÜNDÜZ bey dipnot hatası yapmış bulunmaktadır. Hiçbir ilmi birikimi olmayan ve tek amaçları es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiye saldırmak olan bu kişiler, bu sözün dip notlarını araştırmak zahmetine bile girişmemişler, kopyala yapıştır yapmışlardır. Şimdide böyle rezil olmaktadırlar.
Şimdi kaynağı belirtilene kadar bu söz geçersizdir. Fakat doğru bir söz olduğu da kesin. Ben şimdi merak ediyorum, Halit Yaşar denen sahte şeyh bu yazıya göre, ne zaman Esad Efendiden tarikatın adabını öğrendi? Ne zaman kendisine Tac ile Hırka giydirildi? Kendisine verilmiş olması gereken Arapça Metinli İcazetnamesi Nerede?
Diğer bir kopyalamayı sevdikleri ve Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine nisbet ettikleri söz ise, Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine değil, Mehmed Zahid Kotku hazretlerine aittir. Kitabın adı “Risale-i Halidiye Tercümesi ve Adab-ı Zikir Risalesi” dir. Bu kitabın birinci bölümü olan “Risale-i Halidiye” Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine aitken, ikinci bölümü olan “Adabı Zikir Risalesi” ise Mehmed Zahid Kotku Hazretlerine aittir. Mehmed Zahid Kotku Hazretleri, hem selefi Bağdadi Efendimizin bir kitabını tercüme etmiş, yanına da kendi görgülerini bir Risale olarak eklemiştir. Bunu bu dergahın bütün gerçek bağlıları bilirde, işte sahte şeyhin sahte müridleri bilmez. Çünkü onların maksadı büyüklerinin eserlerini irfan sahibi olmak için okumak değil, es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiye düşmanlık etmek için okumaktır.
Risale-i Halidiyenin, Prf. Dr. Yakub Çiçek ve Molla Yahya Pakiş tarafından yapılan başka çevirileri de vardır. Bu çevirilere bakıp, onlarda ikinci, yani Adabı Zikir Risalesi varmı yokmu görebilirsiniz.
Diğer bir nokta ise, alıntıyı yaptıkları metnin hemen üzerinde Mehmed Zahid Kotku Hazretleri Ramuz’ul Ehadis isimli hadis kitabından hadis nakleder. Ey kinleri ve hasetlikleri akıllarını örtmüş sahte şeyhin sahte müritleri, Mevlana Halidi Bağdadi Hazretlerinin zamanında Ramuz yoktuki!!! Mehmed Efendi o metinde Babadan Oğula geçen beşik şeyhliğini eleştirirken, asıl sahte ve açık göz şeyhleri eleştirerek derki:
Bazı açıkgözler, tasavvuf kitaplarından öğrendikleri bir miktar zâhirî mâlûmatla ve merasimlerde icrâ edilegen usülleri bilmekle, işi oldu bittiye getiriyor. Çenesinin sayesinde ve gösterişli giyiniş, sakal, sarık ve sâire kıyafetlerle ortaya çıkan bu misillü eşhas ki, bunlara müteşeyyih denir; yâni yalancı şeyh, uydurma şeyh demektir. Her ne kadar salâh-ı hal sahibi gibi görünürlerse de, öyle değillerdir.
Kemâl-i insâniyyet ve ahlâkan olgunluk, öyle elbise ve bilgi ile olsaydı, ne âlâ! O zaman her bilen kemâl sahibi olabilirdi. Fakat hiç de öyle değildir. Bunlar hep erbâbına hizmete, hizmetteki muvaffakıyetlere ve Hakk'ın ihsân ve ikrâmına bağlıdır. Öyle bilgi sahipleri vardır ki, nefislerinin esiri oldukları için çok çirkin, çok fenâ ve çok fesad işleri ya bilfiil kendileri işler, veya bu fenâ ve fesad işlere alet olurlar.
Şimdi Halit Yaşarın hayatını okuyup ardından bu yazıyı okuyunca, Halit Yaşara ne demek lazım bunu Mekkelim söylesin. Yada Halit Yaşar isimli sahte şeyhin diğer sahte müridleri söylesin.
Diğer bir kullandıkları metin ise, Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin aşağıda ki sözüdür:
Bu asırda meşihat da'vâsı yapan kimselerin çoklarının sohbeti fenadır. Yalnız Cenâb-ı Hak'dan ilham ile yahut ehl-i tarîkden sâdıkların şehâdeti ve sıdkının emmâresi zahir olursa, onunla musâhabetde fayda olur. İzinsiz şeyhliğe başlayan kimsenin ifsadı, ıslâhından çok olur. Bu gibi şeyhlere kuttâ'ı târık-ı ilâhî günahı yazılır. Böylelerinden kaçınmak lâzımdır. Çünkü bunlarda, insan kılığında şeytanlık vardır ki onu bilmek çok zordur.
Babadan veya dededen mevrûs, müteşeyyih evlâtlarla, ilimsiz ve amelsiz şeyh kıyâfetindeki kimselerle musahabe! caiz değildir. Her kim ki, Cenâb-ı Hak ile, "Zamîrim hâlisdir. Hakîkî rütbeye erdim" diyerek zahirî şerîatla mukayyet olmaz ve tekâlif-i şer'iyenin kendinden sükûtunu iddia ederse, iyi bilsin ki, böyle olan kimseler, dinde meftundur. İlhâd, zındıka ve ibâhiyeden-dir. Böyleleriyle musâhabetten sakınmanızı tavsiye ederim, zîrâ semmi katildir. Böyle câhiller bilmelidhier-ki, "şeriat, hakikatin tohumunun kabuğudur. Kabuk yardım etmezse tane nema bulmaz ve büyümez. Halbuki, ehl-i hakikat ittifak ve ittihad ettiler ki, bir hakîkat ki, şerîat o hakîkati red ederse, o hakikat değildir; zındıkadır. Her kim teklif-i İlâhî ipini boynundan atarsa bâtına meyil, tahrîf ve dalâlete düşer.
Burada Mehmed Efendi Hazretleri sanki torununu es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiyi eleştiriyormuş gibi gösterilmeye çalışılmakta, metnin konunun baş tarafı yazılmadan, yalnızca dededen ve babadan diye başlayan alt paragraf kopyalanmaktadır.
Nakşi silsilesinden habersiz olanlar ancak bu sözleri böyle anlayabilir. Mehmed Efendi ehil olmayanları eleştirmekte, ehil olanlara söz söylememektedir. Yoksa İmamı Rabbani, Muhammed Masum, Şeyh Seyfuddin Hazeratının şeyhliğine de söz söylemiş olur. Buda imkansızdır. Ayrıca bu metin daha çok Halit Yaşara hitap etmektedir. Çünkü elinde ne bir icazeti, nede kendisine vazife verildiğine dair şahidi vardır.
Son olarak Mahmud Esad Coşan Hoca Efendiden alıntı yaparak; Bir takım tekke tomarları vardır. Tekede rulo halinde bulunan kağıtlar vardır..Anenevi olarak sandık içinde şeyhten şeyhe intikal eder. Herkes orada kendi adını kimlere hilafet verdiğini yazar. Böyle bir secere aşağıa kadar gelir... Mahmud Esad Coşan Hacı Betaş-ı Veli ve Makalat Seha Neşriyat 7 Ksım 1992 Ankara sohbeti Seha 184 Sohbet seri 29 s.3
Bu metin böylemidir buna hiç bakmadım, nedenine gelince, bu metinle Halit Yaşara şunu sormak istedim:
Halit Yaşar madem sen Gümüşhaneli Dergahı Şeyhisin, öyleyse Merhum Esad Coşan Hazretlerinden sana intikal etmesi gereken tekke tomarları ve sana verilmiş olması gereken icazetin nerede?
Devam edecek...