kusurları affetmek...
--------------------------------------------------------------------------------
O gün kimin iyiliği kötülüğünden fazla ise o kurtulmuştur.“ [Bkz: A‘raf 7/8; Kâria 101/6.] buyuran Yüce Rabbimiz, bizlere ne güzel edep öğretmiştir. İlahî ölçü budur.
Yüce Rabbimiz, mümin kullarının cennete girmesi için hiç günahsız olmalarını şart koşmuyor.
Onların imanlı ölmeleri şartıyla, iyiliklerinin biraz fazla gelmesini yeterli görüyor.
Büyük müfessir İbnu Abbas [r.a] der ki:
“Ahirette iyilikleri kötülüklerinden bir fazla olanın hayır terazisi ağır gelir ve sahibi kurtulur.“ [Suyutî, ed-Dürrü‘l-Mensur, III, 418.]
İmam Şafii [rah.] şu güzel ölçüye dikkat çeker: “Devamlı itaat içinde bulunup hiçbir kusur etmeyen mümin düşünülemediği gibi; her zaman isyana dalıp hiç itaat etmeyen mümin de bulunmaz. Şu halde, iyiliği kötülüğüne, itaati isyanına galip gelen kimse adil ve iyi bir insandır.“ [Bkz:Gazalî, ihya, II, 257.]
Yüzlerce iyiliği yanında, bir iki kusuruyla din kardeşini zalim ilan eden kimse, ölçü ve değerlendirmede haksızlık ettiği için kendisi zalim olmuştur.
Allahu Tala‘nın affettiğini affetmeyip kusurlarını yaymaya çalışan kimse cehalet ve gafletini ortaya koymuş, bu hâlin kendisinin affedilme yolunu tıkadığını unutmuştur.
İnsanlarda kusur aramak büyük kusurdur.
Bir kimse kusurundan tövbe etmişken onu hâlâ eski haliyle değerlendirmek ve hep suçlu görmek daha büyük kusurdur.
Kendi kusurlarına bir mazeret bularak nefsini temize çıkardığı hâlde, başkasının geçerli bir mazeretini de suça ekleyip ona hiçbir çıkış yolu bırakmamak ise en büyük kusurdur.
Herkes için dünya ve ahirette en selametli yol, Allahu Teala‘nın ahlakıdır. O [c.c], günahları örter, günahkarın dönüşünü bekler, tövbesini kabul, isyanını affeder. Allah tövbe edenleri sever, kendisine dost eder. Mümine de bu yüce ahlak ile ahlaklanmak düşer.
Ehl-i dünya gibi, herkesin kusur ve noksanlığından zevk almak şeytanın ahlakıdır. Bu ahlak kimde varsa o, Allah‘a değil, şeytana yakındır. Şeytandan ve şeytanî ahlaklardan Allahu Tealaya sığınırız.
Kusur örtenin kusuru örtülür, affeden affedilir. Merhamet edene merhamet edilir. Resûlullah [s.a.v] Efendimizin buyurmuştur ki:
“Kim dünyada bir müslümanın kusurunu örterse, Allah da dünya ve ahirette onun kusurunu örter.“ [Müslim, Birr, 38; Ebu Davud, Edeb, 60. [No: 4946]; Tirmizî, Birr, 19. [No: 1930].]
“Kim de bir müslûman kardeşinin gizli kalması gereken hallerini ortaya çıkarıp yayarsa, Allah da onun gizli ayıp hallerini ortaya çıkarır; onu evinde de olsa rezil eder.“ [Ali el-Muttakî, Kenzü‘l-Ummâl, III, 248. [No: 6381]. ]
“Kim bir müslûman kardeşinin kusurunu örter de onu halk içinde rezil etmezse, Allah da kıyamet günü onun kusurlarını gizleyip halkın içinde rezil etmez.“ [Ahmed, Müsned, V, 375; Suyutî, el-Camiu‘s-Sağîr, Had. No:8741.]
--------------------------------------------------------------------------------
O gün kimin iyiliği kötülüğünden fazla ise o kurtulmuştur.“ [Bkz: A‘raf 7/8; Kâria 101/6.] buyuran Yüce Rabbimiz, bizlere ne güzel edep öğretmiştir. İlahî ölçü budur.
Yüce Rabbimiz, mümin kullarının cennete girmesi için hiç günahsız olmalarını şart koşmuyor.
Onların imanlı ölmeleri şartıyla, iyiliklerinin biraz fazla gelmesini yeterli görüyor.
Büyük müfessir İbnu Abbas [r.a] der ki:
“Ahirette iyilikleri kötülüklerinden bir fazla olanın hayır terazisi ağır gelir ve sahibi kurtulur.“ [Suyutî, ed-Dürrü‘l-Mensur, III, 418.]
İmam Şafii [rah.] şu güzel ölçüye dikkat çeker: “Devamlı itaat içinde bulunup hiçbir kusur etmeyen mümin düşünülemediği gibi; her zaman isyana dalıp hiç itaat etmeyen mümin de bulunmaz. Şu halde, iyiliği kötülüğüne, itaati isyanına galip gelen kimse adil ve iyi bir insandır.“ [Bkz:Gazalî, ihya, II, 257.]
Yüzlerce iyiliği yanında, bir iki kusuruyla din kardeşini zalim ilan eden kimse, ölçü ve değerlendirmede haksızlık ettiği için kendisi zalim olmuştur.
Allahu Tala‘nın affettiğini affetmeyip kusurlarını yaymaya çalışan kimse cehalet ve gafletini ortaya koymuş, bu hâlin kendisinin affedilme yolunu tıkadığını unutmuştur.
İnsanlarda kusur aramak büyük kusurdur.
Bir kimse kusurundan tövbe etmişken onu hâlâ eski haliyle değerlendirmek ve hep suçlu görmek daha büyük kusurdur.
Kendi kusurlarına bir mazeret bularak nefsini temize çıkardığı hâlde, başkasının geçerli bir mazeretini de suça ekleyip ona hiçbir çıkış yolu bırakmamak ise en büyük kusurdur.
Herkes için dünya ve ahirette en selametli yol, Allahu Teala‘nın ahlakıdır. O [c.c], günahları örter, günahkarın dönüşünü bekler, tövbesini kabul, isyanını affeder. Allah tövbe edenleri sever, kendisine dost eder. Mümine de bu yüce ahlak ile ahlaklanmak düşer.
Ehl-i dünya gibi, herkesin kusur ve noksanlığından zevk almak şeytanın ahlakıdır. Bu ahlak kimde varsa o, Allah‘a değil, şeytana yakındır. Şeytandan ve şeytanî ahlaklardan Allahu Tealaya sığınırız.
Kusur örtenin kusuru örtülür, affeden affedilir. Merhamet edene merhamet edilir. Resûlullah [s.a.v] Efendimizin buyurmuştur ki:
“Kim dünyada bir müslümanın kusurunu örterse, Allah da dünya ve ahirette onun kusurunu örter.“ [Müslim, Birr, 38; Ebu Davud, Edeb, 60. [No: 4946]; Tirmizî, Birr, 19. [No: 1930].]
“Kim de bir müslûman kardeşinin gizli kalması gereken hallerini ortaya çıkarıp yayarsa, Allah da onun gizli ayıp hallerini ortaya çıkarır; onu evinde de olsa rezil eder.“ [Ali el-Muttakî, Kenzü‘l-Ummâl, III, 248. [No: 6381]. ]
“Kim bir müslûman kardeşinin kusurunu örter de onu halk içinde rezil etmezse, Allah da kıyamet günü onun kusurlarını gizleyip halkın içinde rezil etmez.“ [Ahmed, Müsned, V, 375; Suyutî, el-Camiu‘s-Sağîr, Had. No:8741.]