soner.ulgur
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 1 Eyl 2008
- Mesajlar
- 52
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
KUŞUN RİCASI
Avcılar, zavallı kuşu yaralamışlar, o da can havliyle kaçmaya başlamıştı. Yaralı kuş uçuyor, avcılar aman ver¬meden kovalıyordu. Nereye saklandı ise buldu, hangi dala kondu ise gördüler.
Kuşun küçük kalbi pır pır çarpıyor, birazcık nefeslenmek istese üzerine bir namlu doğruluyordu. Avcılar, onu ellerinden kaçırmak istemiyor, bu koşuşturma hırslarını tahrik ediyordu. Merhamet kalkmıştı yüreklerinden... Kuşun zayıflığı, acizliği, çaresizliği, medet ister hali hiç ;. umurlarında değildi. Acımayacak, öldürene kadar saldıracaklardı. Zemin ölüm kusuyor, kurşunlar patlıyor, ba¬rut kokusu etrafa yayılıyordu.
Zavallı kuşun uçacak hali kalmamıştı. Son bir kez ha¬valandı ve uzaktaki bir topluluğu gördü. Şeyh Efendi, or¬taya oturmuş, müridleri etrafında halelenmiş, zikrediyor¬lardı. Onların meclisine kadar zorla uçtu. Bir anda, kor¬kunun tesiriyle İçinden geleni yaptı ve yaydan boşanmış ok gibi Şeyh Efendinin kaftanının altına saklandı. Gü¬venmiş, kendince emin bir yer bulmuştu.
Şeyh Efendi, göğsünün altındaki ani kıpırdanmadan irkildi, ne olduğunu anlayamadı ve elini oraya attı. Za¬ten, cam dudağına gelen kuş, bu darbeyle öldü.
Ötede, mahkeme-i kübra kurulduğunda kuş, Şeyh Efendi'den davacı oldu. Şeyh, bilerek ve isteyerek yap¬mamış olduğu için mesul tutulmadı. Zaten o da kuşun öldüğünü görünce çok üzülmüştü. Kuşa, son sözünü sordular.
- Bir arzum var, dedi. Ben, o kaftana, o sarığa güven¬diğim için altına sığındım. Bundan sonra o güveni boşa çıkaracak hiç kimsenin o kaftanı giymemesini İstiyorum. Ki başıma gelenler başkalarının başına gelmesin.
Neslimiz, kendisine insafsızca kasdeden avcıların tuzak¬larından sığınacak bir yer arıyor. Koca bir insanlık günah batağına düşmüş, çırpınıyor, ağ¬lıyor. El uzatılamadığı için eroin komasında ölen her bir genç¬ten, iffetini kaybeden her bir çocuktan insanlık mesuldür. Nerede, hangi ülkede, hangi milletten ve renkten olursa olsun... Hapishaneler, hastaneler, sokaklar, mezarlıklar feryad ediyor.
Vazife ağır ve mesuliyet büyüktür. Ve bu ateşten kaçan¬ların, güvenip gelenlerin, elini uzatanların itimadını sarsma¬ya kimsenin hakkı yoktur. İman urbası çıkarılamayacağına göre, kaftanın hakkını vermeye azamî gayret gösterilmelidir.
Avcılar, zavallı kuşu yaralamışlar, o da can havliyle kaçmaya başlamıştı. Yaralı kuş uçuyor, avcılar aman ver¬meden kovalıyordu. Nereye saklandı ise buldu, hangi dala kondu ise gördüler.
Kuşun küçük kalbi pır pır çarpıyor, birazcık nefeslenmek istese üzerine bir namlu doğruluyordu. Avcılar, onu ellerinden kaçırmak istemiyor, bu koşuşturma hırslarını tahrik ediyordu. Merhamet kalkmıştı yüreklerinden... Kuşun zayıflığı, acizliği, çaresizliği, medet ister hali hiç ;. umurlarında değildi. Acımayacak, öldürene kadar saldıracaklardı. Zemin ölüm kusuyor, kurşunlar patlıyor, ba¬rut kokusu etrafa yayılıyordu.
Zavallı kuşun uçacak hali kalmamıştı. Son bir kez ha¬valandı ve uzaktaki bir topluluğu gördü. Şeyh Efendi, or¬taya oturmuş, müridleri etrafında halelenmiş, zikrediyor¬lardı. Onların meclisine kadar zorla uçtu. Bir anda, kor¬kunun tesiriyle İçinden geleni yaptı ve yaydan boşanmış ok gibi Şeyh Efendinin kaftanının altına saklandı. Gü¬venmiş, kendince emin bir yer bulmuştu.
Şeyh Efendi, göğsünün altındaki ani kıpırdanmadan irkildi, ne olduğunu anlayamadı ve elini oraya attı. Za¬ten, cam dudağına gelen kuş, bu darbeyle öldü.
Ötede, mahkeme-i kübra kurulduğunda kuş, Şeyh Efendi'den davacı oldu. Şeyh, bilerek ve isteyerek yap¬mamış olduğu için mesul tutulmadı. Zaten o da kuşun öldüğünü görünce çok üzülmüştü. Kuşa, son sözünü sordular.
- Bir arzum var, dedi. Ben, o kaftana, o sarığa güven¬diğim için altına sığındım. Bundan sonra o güveni boşa çıkaracak hiç kimsenin o kaftanı giymemesini İstiyorum. Ki başıma gelenler başkalarının başına gelmesin.
Neslimiz, kendisine insafsızca kasdeden avcıların tuzak¬larından sığınacak bir yer arıyor. Koca bir insanlık günah batağına düşmüş, çırpınıyor, ağ¬lıyor. El uzatılamadığı için eroin komasında ölen her bir genç¬ten, iffetini kaybeden her bir çocuktan insanlık mesuldür. Nerede, hangi ülkede, hangi milletten ve renkten olursa olsun... Hapishaneler, hastaneler, sokaklar, mezarlıklar feryad ediyor.
Vazife ağır ve mesuliyet büyüktür. Ve bu ateşten kaçan¬ların, güvenip gelenlerin, elini uzatanların itimadını sarsma¬ya kimsenin hakkı yoktur. İman urbası çıkarılamayacağına göre, kaftanın hakkını vermeye azamî gayret gösterilmelidir.