Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuş Ötmesi, Hayvan Uluması (1 Kullanıcı)

dorinx1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ocak 2010
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Kuş Ötmesi, Hayvan Uluması


Halkımız arasında bazı kuşların ötmesi, bazı hayvanların uluması çeşitli şekillerde yorumlanmaktadır. Bunlardan kimisi uğur, kimisi uğursuzluk, kimisi de ölüm işareti olarak kabul edilmektedir. Oysa İslâm esaslarına göre bu tür inançların tümü batıldır. Hurafe inancıdır. Buna rağmen halkımızdan pek çok kişi bunlara inanır. Nitekim konuya ilişkin olarak bir araştırmacı şunları yazıyor.
"Halk inanmalarında ölümü önceden haber verdiği sanılan belirtiler arasında hayvanlarla ilgili olanlar büyük bir yer tutar. Hayvanların insanlarda bulunmayan kimi yetenekleri, sezişleri, biçimsel özellikleri, uğurlu ya da uğursuz sayılmaları bu türden inanmaların oluşmasında ve evrensel bir çizgiye erişmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Evcil ve yabani hayvanların ötüşleri, ulumaları, kişnemeleri, böğürmeleri, belli hareketleri, uçuş yönleri, alışılmışın dışındaki davranışları, yaklaşan bir ölünün ön belirtileri ve işareti olarak yorumlanmaktadır.

Bu tür hayvanlar içerisindeki köpek, kedi, at, koyun, keçi, inek ve öküz gibi evcil olanları; tilki, kurt, çakal, yarasa, yılan gibi yabani olanları; horoz, tavuk kaz gibi kümes hayvanları; baykuş, karga ve leylek gibi yabani kuşları sayabiliriz. Bunların içerisinde özellikle KÖPEK ve BAYKUŞ'la ilgili inanmalar çok yaygındır. Evcil sadık ve sezi yeteneği çok gelişmiş olan köpeğin sadece uluması ile değil uluma biçimi, uluma zamanı ve uluduğu yere de yaklaşan bir ölümü haber verdiğine inanılmaktadır. Köpeğin bu türden ulumasını önlemek için de köpek kovalanır, taşlanır, önüne ekmek doğranır, "başını ye" denir. Baykuşun sesinin de sesinin ve yüzünün sevimsizliği, yıkıntılarda ve terkedilmiş yerlerde yuva yapması bir ölüm kuşu olarak bilinmesinin temelinde yatan nedenlerdendir. Baykuşun da tıpkı köpek gibi salt ötmesi ile değil, aynı zamanda ötüş biçimi, ötme zamanı, konduğu ve öttüğü yerle de ölüm habercisi olduğu görülmektedir(40).

Kuş ve hayvanlarla ilgili olarak söylenenlerden tesbit ettiklerimizden bazıları şunlardır:

—Akşam ve yatsı ezanları okunurken köpek ulursa o civarda biri ölür.

—Gece vakitsiz horoz öterse savaş çıkar.

—Tavşan, tilki ve kara kedi yolu keserse, uğursuzluk gelir.

—Bir yere giderken yılan görülürse, uğura işarettir.

—Kara karga kimin evinde öterse, o haneden cenaze çıkar.

—Baykuş kimin evinde öterse o haneden cenaze çıkar.

—Baykuş kimin evinde öterse o haneye ya belâ gelir, ya da ölüm.

—Ala karga kimin evinde öterse o eve müjde gelir.

—Kurbağalar sesini yükseltirse yağmur yağar.

Burada şu küçük hatırlatmayı tekrarlayalım. İslâm inancında herhangi bir nesnede veya canlıda uğur ve uğursuzluk kabul etmek doğru değildir. Nitekim Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz (S.A.S.) şöyle buyurmuştur.

"Baykuş ötmesinde şer (kötülük) yoktur. Herhangi bir şeyde uğursuzluk da yoktur"(41)

Peygamberimiz bir başka hadislerinde de, kuşun uçmasında, ötmesinde uğur ve uğursuzluk aramayı, bunlara dayanarak geleceğe dair hükümler çıkarmayı, «sihir ve kehanet nev'inden» görerek yasaklamıştır.

Hayvanlar herhangi bir zamanda herhangi bir sebeple öter veya ulur. Bunu kötüye yorumlamak inancı zaafa uğratır.

İnsanın ölmesi hayvanın ulumasına değil, Allah'ın takdirine bağlıdır. Biz, her canlının vâdesi gelince öleceğine inanınız. Ama insan nerede, nasıl, kaç yaşında ve hangi şekilde ölecek onu bilemeyiz. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Aranızda ölümü takdir eden (keyfiyetini, zamanını, mekanını ve ömrün müddetini tayin eden) biziz. Ve biz önüne geçilebileceklerden değiliz"(42).

Allah'ın emri ve takdiri değişmez bir yasa olduğuna göre kimse kuş ötmesinden, köpek ulumasından korkmasın.




(40) Türk Halk Bilimi, s. 209.

(41) Sahih-i Müslim ve Tercemesi, c. 7, s. 87.

(42) Vakıa Suresi, Âyet: 60.
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
emeğine sağlık, mutlaka bunlar aslı olmayan şeyler ama geçmişten günümüze hep böyle anlatıldığı için insanın bilinçaltına ister istemez yerleşiyor ben mesela baykuş sesinden çok korkarım :a37:
 

dorinx1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ocak 2010
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
ALLAHU TEALANIN yarattığı hiç bir mahlukattan korkmayın hiç biri sebepsiz yaratılmamıştır :)
 

tolgabirol

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ağu 2009
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
çağimizin rahatsizliği ( cehalet)

çağimizin rahatsizliği ( cehalet)

Selamunaleykum Değerli arkadaşlar

Hep merak etmişimdir osmanlıda da bu şekilde batıl düşünceli hurafeler varmıydı diye
araştırdımki sonuçları ortada malesef* osmanlı da böyle davrananlar yok
sebebi: okumak daha çok okumak anlamak daha çok anlamak
osmanlı cahil bir toplum değildi.
cehalet osmanlı zamanında da olsada aksine osmanlı cehalet e meydan okurdu.



Zaman olarak ileri gitmemize rağmen toplumlar olarak cehalete doğru sürükleniyoruz
günümüzde
insanların ceplerini nasıl boşaltırız
nasıl paralarını gasp ederiz.
insanları nasıl korkuturuz.

İnsanların dinine saldırarak çıkar meselesi yaparak
manevi değerleri parasal değerler olarak görenlerin sayısı bizim çağımızda artmadımı?
örnekmi istersiniz alın size bir örnek
askeriye kurban bayramında feryat figan ederek kurban derilerini toplamadımı
ama aynı askeriye ye bi sor bakalım islam nedir diye İRTİCA diyecek sana

pergamber ocağı demedilermi bize evet
neden o zaman yemek dua sında tanrımıza dedirtmeye zorladılar.

Oğlun ŞEHİT OLDU ANA Demedilermi Bizlere
Şehadet mertebesi İSLAM dadır. Ama İSLAM onlara göre İRTİCA.

karşılıksız çek yazan bir kişinin ( hurafelik yapan ve yayan bir kişiden farkı varmı ) her ikisininde ahirette bir alacağı varmı?

bir caminin avlusunda bulunan süs havuzunun suyunu içip şifa bulduğunu zanneden insanlarımız malesef bizlerden ve yaşadığımız ülkeden
halbuki 700 sene cihana hükmetmiş gönülleri feth etmiş Osmanlı bizim toplumumuz değilmiydi.
 

tolgabirol

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ağu 2009
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Zalimlerin olduğu yerde viraneler çok olur!

Zalimlerin olduğu yerde viraneler çok olur!

Peygamber efendimiz zamanında, Nûşirevân isminde adaletiyle meşhur Sâsânî Devletinin bir hükümdarı vardı. Bisetten önce idi. Bu hükümdar önceleri çok zâlimdi. Şu hâdisenin, hatâsını anlayıp, âdil idâreye geçmesine sebep olduğu anlatılır...
Tahta çıktığı zaman astığı astık, kestiği kestik biridir. Çok zâlim olduğu halde aynı zamanda çok da cömert biri idi. Bir gün bahçede oturmuşlar, veziriyle sohbet ediyorlarmış. Bir bakmış ki ağacın üstünde iki tane baykuş birbirleriyle konuşuyorlar. Vezirine demiş ki:

SÖYLERSEM BENİ ÖLDÜRÜRSÜN
- Ah! Şu baykuşlar acaba ne konuşuyor? Keşke kuş dilini bilseydik de bunları anlasaydık!
Veziri zalimliğini söylemenin tam zamanı deyip şöyle cevap vermiş:
- Ben anlıyorum pâdişâhım.
- Söyle o zaman ne konuşuyorlar?
- Söyleyemem efendim.
- Niye söyleyemezsin?
- Söylersem beni öldürürsün.
- Söz, sana bir şey yapmayacağım. Ama ne konuşuyorlarsa doğru söyle!
Veziri, kendisine bir zarar gelmeyeceğinden emin olunca, başlamış anlatmaya:
-Pâdişâhım şu baykuş diğerine, bizim oğlan ergenlik çağına geldi, onu evlendirmek istiyorum. Ben seni senelerdir tanıyorum. Dostumuzsun. Senin kızı bizim oğlana alıversek, evlendirsek, bunları bir baş-göz etsek, diyor... Fakat pâdişâhım, kızın babası ağıra satıyor kızını. Diyor ki:
- Evet, senin oğlun şöyle iyidir, böyle iyidir, ben ona itiraz etmem, ama benim kızım gözümden kıymetlidir, biricik kızımdır. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. İffetiyle, nâmusuyla bu zamana getirdim.
- Kızının kıymeti ne kadarsa değerini veririz. Sen ne kadar çeyiz istiyorsun, onu söyle!
- Ben kızıma on tane virâne isterim.
Pâdişâhım bilirsiniz baykuşların meskenleri virânelerdir. Saray versen, altın versen baykuş gene de virâne ister. Bunun teklifine karşılık öbürü kanadıyla sizi gösterdi. Sonra dedi ki:
- Allah Allah! Düşündüğün, istediğin şeye bak. Zalimlerin olduğu yerde viraneler çok olur! Bunun gibi bir zâlim hükümdar bizim başımızda olduktan sonra, bu memlekette daha çok virâne olur. 10 değil 100 tane, 1000 tane virâne veririm.”
Nuşirevan vezirinden memnun olmuştu, ne demek istediğini anladı ve doğruca avdan sarayına dönerek, o andan itibaren hal ve vaziyetini tamamen değiştirdi.
Nûşirevân bu durumu herkese de bildirmiş:
- Ben tövbe ettim, yaptığıma pişmân oldum. Demek ki kurtlar, kuşlar benim zulmümü konuşuyorlar. Ben vazgeçtim bu işten. İşte bundan sonra Nûşirevân’ın meşhur âdil idâresi başlamış. Öyle adil, öyle halkını gözetir oldu ki öleceği zaman Nuşirevan’ın memleketinde bir tane harabe kalmamış, her yer mâmur ve müreffeh olmuştu.
Nasıl ki, Hâtim-i Tâi cömertliği ile meşhur olmuşsa, bu hükümdar da adâleti ile meşhur olmuştu. Bunun için kendisine, Nûşirevân-i âdil de denilmektedir. Peygamber efendimiz bunun için, “Ben âdil sultan zamanında dünyaya geldim” buyurmuştur.

ÜÇ IRK AKRABA OLDU
Vefâtından sonra, Hazreti Ömer’in İran seferinde, ülkesi İslâm topraklarına dâhil edildi. Savaş sonunda üç torunu esir alındı. Bunlara da diğer esirler gibi muamele yapılmak istenilince, Hazreti Ali, “Resûlullahın, esir olan sultanlara ve çocuklarına ayrı muamele yapılmasına dâir hadîs-i şerîfi var” deyince, bu kızları Hazreti Ömer, Sevde vâlidemizin emrine verdi. Bir müddet sonra, bunların üçü de kendi istekleriyle Müslüman oldular.
Bunların birini Hazreti Hüseyin’e verdiler. Bundan, Zeynel Âbidîn hazretleri dünyaya geldi. Diğer ikisini de, Muhammed bin Ebû Bekir’e ve Abdullah bin Ömer’e verdiler. Hazreti Hüseyin ile bacanak oldular. Hazreti Ali de, Hazreti Ebû Bekir ve Hazreti Ömer ile dünür oldu. Nûşirevân’ın hanımı da Göktürk Prensinin kızı idi. Böylece Türkler ve Acemler seyyidlerin akrabaları olmuş oluyorlar...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt