Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an-ı Kerim'de Asırlar öncesi yazılıydı (4 Kullanıcı)

hasanserkandemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
43
Tepki puanı
0
Puanları
0
s.a kardeşlerim
Ömer Çelakıl'ın çalışmasından bir kaç örnek kopyalamak istiyorum.Belki benden önce davranan olmuş olabilir.Ben tekrar yayınlamak isityorum. Resmi Siteside www.kuranca.com


AY'A ÇIKIŞ TARİHİ KUR'AN'DA YAZIYOR MUYDU?

Kur'an-ı Kerim'de yer alan Kamer(Ay) suresinde gelecekte Ay'a gidileceğine dair işaretler yer almaktadır. Kamer kelimesinin Türkçe'deki karşılığı Ay'dır.

"Ay" isimli bu sureden Kur'an'ın sonuna kadar tam 1389 ayet geçer. Hicri takvimde 1389 yılı, Miladi takvime göre 1969 yılına denk gelmektedir, bu da Ay'a çıkış tarihidir. (Hicri 1389=Miladi 1969)




Kısacası Ay (Kamer) suresi, insanlık tarihinin en önemli gelişmelerinden birisi olan bu olaya önceden işaret etmektedir.
Bununla birlikte Ay kelimesinin yanında kullanılan "Şakka (yarıldı)" kelimesi aynı zamanda "toprağın yarılması, kazılması..." anlamlarında da kullanılmaktadır. Benzer şekilde Ay'a giden Apollo 11 uzay aracı da Ay toprağından birçok parça alarak Dünya'ya dönmüştür. Bu açıdan da ayrı bir paralellik bulunuyor. Bunların dışında bu ayetteki bazı kelimelerin Arapça'daki matematiksel değerleri de yine Ay'a çıkış tarihini vermektedir.



KUR'AN MUCİZESİ VE QUANTUM FİZİĞİ

Yüzyıllar önce Kuran-ı Kerim'in geldiği çağda Quantum fiziği ve atomaltı parçacıklar bilinmiyordu. Fakat Kuranı Kerim evrenimizi oluşturan bu temel parçacıkların isimlerine ve ağırlıklarına işaret ederek inanılmaz bir mucize daha sergilemiştir. (Nötron ve Proton kelimeleri Türkçe, İngilizce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır)



Nötron kelimesini oluşturan harfler tüm Kur'an-ı Kerim'de baştan sona sadece iki ayette geçiyor. Bunlardan birisi 18:39 nolu ayettir (Nötron Kütlesi=1839 me) Gördüğünüz gibi hem Nötron ismine hemde ayet numarasıyla nötronun ağırlığına açıkça işaret edilmektedir. Diğer binlerce ayette bu harfler yanyana gelmiyor fakat tam 18:39 ayetinde Nötron kelimesi ortaya çıkıyor o nedenle rastlantı olduğunu söyleyemeyiz.

Aynı durum Proton için de geçerlidir. Proton kelimesini oluşturan harfler Kuran'ı Kerimde daha fazla sayıda geçiyor (Nötrona oranla). 18:37 nolu ayette Proton kelimesini oluşturan harfler soldan sağa ters biçimde yanyana geliyor. Proton kütlesi ise 1836-1837 me arasındadır yani 1837 me diyebiliriz. Dolayısıyla ayetin numarası 18:37 protonun ağırlığı olan 1837'ye işaret ediyor. Yani nötronda olduğu gibi protonda da ayet numarasıyla ağırlık aynıdır.(1837 me: 1837 adet elektron ağırlığında demektir)

Atomları, zerreleri oluşturan bu parçacıkların yazılı olduğuna zaten aşağıdaki ayet de işaret etmektedir:
"...Rabbinden ne yerde, ne gökte zerre kadar; ondan ne küçük, ne büyük hiçbir şey kaçmaz. Bunların hepsi apaçık bir Kitaptadır."(Yunus 61.ayet)


--------------------------------------------------------------------------------

CANLILARIN KOPYALANACAĞINI YÜZYILLAR ÖNCESİNDEN KURAN-I KERİM HABER VERİYOR MUYDU?

Kopyalama yüce dinimiz İslam'a aykırıdır ve yanlış bir uygulamadır. Fakat genetik biliminin ve embryolojinin olmadığı bir çağda yani 1400 yıl önce indirilen Kuranı Kerim'de sanki bilim adamlarının kopyalama yapacakları haber verilirmişcesine işaretler bulunmaktadır. Kur'an-ı Kerim'in bu ayetinde Şeytan'ın kötü faaliyetleri vurgulanmaktadır.

Kopyalanmış bir hayvandan çok sayıda kopya hayvan üretme (ikinci nesil kopyalama) deneylerinde Kulak Dokusundan hücreler alınarak kopyalama gerçekleştirilmiştir. Yani yakın tarihte yapılan ilk deneylerde hayvanların kulağı kesilip hücre alınarak kopyası üretilmiştir. Kuran-ı Kerimin bir ayeti şöyledir:

"...(Şeytan dedi ki) Mutlaka onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını kesecekler ve yine mutlaka onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler..." (Nisa Suresi 119.ayet)

Az önce tarihteki ilk 2.nesil kopyalamaların hayvanların kulakları kesilerek alınan hücrelerle gerçekleştirildiğini vurgulamıştık. Ayrıca bu hücrelerin genetik yapısıyla oynayarak yaratılış kanunlarına müdahelede bulunmaya çalışan kimseler de vardır. Dolayısıyla genetik biliminin olmadığı bir çağda yani 1400 yıl önce indirilen ayetteki ifadelerle mucizevi benzerlikler vardır.

Yapılan bazı kopyalamalarda meme dokusundan da hücreler alınmıştır fakat Tarihteki ilk 2.nesil kopyalamalarda hücreler kulaktan alınmıştır.(Japonya'daki Kagoşima Enstitüsünde ve Brezilya'daki Vitoria ineği)



--------------------------------------------------------------------------------

ÖNEMLİ BİR MUCİZE: HALLEY YILDIZI VE 76 YIL


Modern astronomi alanındaki önemli gelişmelerden birisi de Halley kuyrukluyıldızı'nın 17.yüzyılda Edmund Halley isimli astronom tarafından keşfedilmesidir. Dolayısıyla bu kuyrukluyıldıza verilen Halley ismi 17.yüzyılda yaşamış ünlü bir bilimadamının soyismidir çünkü yıldızı ve 76 yıllık dolanım süresini bu bilimadamı keşfetmiştir. İşte bu noktada çok dikkat çekici bir mucizeyle karşılaşıyoruz. Çünkü Kur'an indirildikten yüzyıllar sonra 17.yüzyılda keşfedilen ve ismi koyulan Halley Yıldızı ile 76 yıllık dolanım süresi asırlar öncesinden Kur'an-ı Kerim'de yazıyordu. Yani yıldıza ismi verilen Halley isimli bilimadamı Kur'an indirildiği çağda henüz doğmamıştı ve Halley ismi bilinmiyordu. Buna rağmen Kur'an-ı Kerim gelecek zamanı anlatırcasına Halley ismini ve 76 yıllık dolanım süresini bizlere yüzyıllar öncesinden haber vermiştir.

H-A-L-L-E-Y harflerinin Kur'an'da ilk geçtiği yer Enam suresinin 76.ayetidir. Bu ayette HALLEY kelimesinin hemen yanında YILDIZ kelimesi geçiyor (Arapça karşılığı: Kevkeba) Bu ayetin numarası olan 76 sayısı da yıldızın dönüş süresi olan 76 yıla işaret etmektedir. Ayetin numarası olan 76 sayısı Halley yıldızını temsil eder çünkü her 76 yılda bir Dünya'dan görülür yani yörüngesini 76 yılda bir tamamlar.

Nitekim Halley yıldızının keşfi de 76 yıllık dönüş süresinin bulunmasına dayanır. Edmund Halley bu yıldızın 76 yıl sonra tekrar görüleceğini açıklayarak kuyrukluyıldızların astronomik yörüngelerini de açıklığa kavuşturmuştur. Bu nedenle Halley yıldızının Kuran'da ilk olarak 76.ayette geçmesine mucize diyebiliriz çünkü Kur'an bu bilgiye yüzyıllar öncesinden işaret etmektedir.

Bu örneğe benzer şekilde diğer bölümlerde yer verdiğimiz Sirius yıldızı da Kuran'da sadece 49.ayette geçmektedir ve Sirius B'nin Sirius A çevresindeki dolanım süresi de 49 yıldır (Necm suresi 49). Üstelik Sirius B yıldızı teleskop olmadan gözlenemez ve teleskop Kuran'dan yüzyıllar sonra keşfedilebilmiştir. Dolayısıyla hem Halley hem de Sirius yıldızlarının ayet numaralarının dönüş yıllarıyla aynı olması rastlantı değildir.



--------------------------------------------------------------------------------
DNA VE GENETİK TARİHİNİN BAŞLANGICI


DNA teriminin Kuran'da geçtiğine dair çok açık işaretlere rastlıyoruz. Mesela genetik biliminin başlangıç tarihi 1865 yılına ve DNA'ya Kuran'daki (18:65) numaralı ayet ile herkesin görebileceği bir netlikte dikkat çekiliyor.

Bilindiği gibi bugünkü çağdaş genetiğin temellerini atan Mendel isimli bilimadamının 1865 yılında hazırladığı genetik yasalar, hem hayvanlar hem bitkiler hem de insanlar için geçerlidir. O nedenle 1865 yılı bilim dünyası için tarihi bir dönüm noktasıdır. Ve bu dönüm noktasına da Kuran'da çok açık bir biçimde işaret ediliyor.

D-N-A harflerinin Kuran'da nerelerde yan yana geldiğini incelediğimiz zaman en fazla 18.surenin 65.ayetinde geçtiğini görüyoruz (Arapça'da Dal-Nun-Elif). Evet 18:65 numaralı ayette çok ilginç ve benzersiz bir biçimde ardarda tam üç defa D-N-A harfleri geçiyor. Ve Kuran'nın başka hiçbir ayetinde "Dna" harfleri bu şekilde ardarda ve çok sayıda geçmiyor. Yani Kuran 18:65 ayetiyle dikkatimizi "Dna" terimine çekmek istiyor.

Özet olarak DNA teriminin ardarda çok sayıda geçtiği bu istisna ayetin numarası (18:65) genetik bilimin ve DNA tarihinin başlangıç yılı olan 1865 yılına işaret ediyor. Bunu rastlantı olarak değerlendiremeyiz çünkü Kuran'da sadece 18:65 ayetinde "Dna" ardarda üç defa geçiyor ve başka yerde böyle bir durum yok.

Bu işaret mucizevi niteliktedir çünkü DNA (DeoksiriboNükleik Asit) ismini bilim dünyası henüz yeni koymuştur halbuki Kuran'da 1400 yıl önce işaret ediliyor. Dolayısıyla insanlığın bu moleküle "Dna" ismini koyacağına yüzyıllar önce Kuran işaret ediyordu.

Mendel 1865 yılında keşfettiği bu genetik kanunları bir yıl sonra makale haline getirmiştir. "Dna" üzerindeki genler, gözlerimizin renginden boyumuzun uzunluğuna kadar birçok bilgiyi taşırlar. Kromozomlarda yer alan "Dna" molekülü anne ve babadaki bu bilgileri çocuğa aktarır.


--------------------------------------------------------------------------------
DNA VE RNA SUREDE EŞİT SAYIDA TEKRARLANIYOR
Kuran'da birbiriyle ilintili olan bazı kelimelerin eşit sayıda tekrarlandığına daha önceki bölümlerde şahit olmuştuk. Örneğin Kur'an'da "Melek" kelimesi 88 defa geçerken Şeytan kelimesi de 88 defa geçer. Yahut "Cennet" kelimesi 77 yerde kullanılırken "Cehennem" kelimesi de 77 yerde kullanılıyor.

İşte bu kelime tekrarlarına az önce değindimiz ve genetik biliminin başlangıcına işaret eden bu surede de rastlıyoruz. DNA ve genetik tarihinin başlangıcı olan 1865 yılına işaret eden bu surede DNA toplam 7 defa tekrarlanırken RNA da 7 defa tekrarlanıyor. Bildiğiniz gibi RNA molekülü de DNA gibi genetik yapıyı oluşturan diğer moleküldür o nedenle Dna-Rna'nın eşit sayıda geçmesi gerçekten bu moleküllere yüzyıllar önce Kuran'da işaret edildiğinin ayrı bir kanıtıdır.(Arapça'da D-N-A harfleri "Dal-Nun-Elif" ile gösterilirken RNA "Ra-Nun-Elif" harfleri ile gösterilir)



--------------------------------------------------------------------------------

YENİ BİR KUR'AN MUCİZESİ DAHA: YERALTINDAKİ ENERJİ VE PETROL KELİMESİ

İçinde bulunduğumuz çağda maalesef enerji kaynakları uğruna savaşlar çıkmaktadır. Enerji kaynaklarının başında gelen petrolün oluşumuna ve ismine Kuran-ı Kerim yüzyıllar öncesinden işaret etmektedir. Petrol ismine işaret edilmesi mucizevi niteliktedir çünkü petrol kelimesi ilk olarak bir Alman minerologun 1556 tarihli "De Re Metallica" isimli eserinde geçmektedir yani Kuran'dan yüzyıllar sonra... Kısacası Kuran'dan asırlar sonra dünya dillerinde petrol kelimesi kullanılmaya başlanmıştır dolayısıyla Kuran petrol kelimesinin tüm dünyada kullanılacağına önceden işaret etmiştir.(Petrolün farklı dillerdeki yazılışı veya okunuşu hemen hemen aynıdır Türkçe,İngilizce,Arapça'da olduğu gibi)

Petrol kelimesini oluşturan harfler tüm Kuran'da baştan sona sadece iki yerde geçmektedir (harfler soldan sağa doğru ters diziliyor). Bunlardan ilki 6:59 nolu ayettir ve bu ayette petrole işaret edercesine "yeraltının karanlıklarındaki" ifadesi kullanılmaktadır. Yani petrolün yer altında olduğuna işaret edilmektedir.

Ayrıca bilimadamları petrolün oluşum kökenini hem hayvansal hem de bitkisel olarak açıklamaktadırlar. Yani eski çağlardaki yeşil bitkilerin uzun bir zaman aralığından sonra petrole dönüştüğünü ifade etmektedirler. Kuran'daki bir ayet de bununla örtüşmektedir: " (Rabbin) yeşil otu çıkardı, sonra da onu kapkara(simsiyah) bir sel artığına(sıvıya) çevirdi..." (Ala suresi 4,5)



--------------------------------------------------------------------------------

MODERN BİLİMDEN YÜZYILLAR ÖNCE KURAN'DA ATMOSFER KELİMESİNE İŞARET EDİLİYORDU

Modern bilimde Atmosfer kelimesi 17. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır halbuki Kur'an zamanın ötesine geçerek bu kelimeye nerdeyse bin yıl öncesinden işaret ediyordu. Yani henüz dünyada kullanılmayan bilimsel bir terim yüzyıllar öncesinden Kuran'da yazıyordu o nedenle Kur'an büyük bir mucize daha sergilemiştir.(Atmosferin farklı dillerdeki yazılışı veya okunuşu hemen hemen aynıdır Türkçe,İngilizce,Arapça'da olduğu gibi)


Atmosfer kelimesi dünyayı çevreleyen Hava Küre anlamına gelir. Dünya'nın küresel(sphere) yapısı anlaşıldıktan sonra bu kelime kullanılmaya başlanmıştır. Halbuki Kuran'ın indirildiği dönemde Dünya'nın yuvarlak olduğu da bilinmiyordu ve bu da Kuran'ın ayrı bir mucizesidir.

Kuran'ın başından sonuna kadar sadece iki yerde atmosfer kelimesini oluşturan harfler yanyana gelmektedir. Bunlardan ilki 26:173 nolu ayettir. (Atmosfer kelimesini oluşturan harfler soldan sağa yanyana geliyor, sağdan sola hiç yok) Üstelik bu ayette YAĞMUR dan bahsediliyor. Dolayısıyla Kuran'da yağmurun atmosferden yağdığına da işaret ediliyor. Yani hem atmosfer hem de yağmur kelimelerinin yanyana gelmesini matematiksel açıdan rastlantı olarak değerlendiremeyiz tüm bunlar tesadüf olamaz.



--------------------------------------------------------------------------------

GÜNEŞ'İN HİDROJEN VE HELYUMDAN OLUŞU

Atomlar bölümünde elementlerin yani atom isimlerinin Kuran'da yer aldığını gösteren önemli kanıtlar sunmuştuk. Bunu destekleyen kanıtlardan birisine de Şems(Güneş) Suresinde rastlıyoruz. Bildiğiniz gibi Güneş ağırlıklı olarak Hidrojen(H) ve Helyum(He) atomlarından oluşmaktadır. Güneş'in yüzde 90'dan fazlası H ve He simgeli atomlardan oluşur ve yaydığı ısı ile ışık da bu elementlerin termonükleer reaksiyonları sonucunda açığa çıkar...

Kısacası Güneş denildiğinde aklımıza ilk olarak H-HE atomları gelir. Ve çok ilginçtir ki Kuran'daki Şems(Güneş) suresindeki onbeş ayetin hepsi istisnasız olarak H-E harfleriyle bitmektedir. Özet olarak Güneş(Şems) suresindeki tüm ayetler hidrojen(H) ve helyum'un(HE) simgesiyle bitmektedir ve dolayısıyla Kur'an Güneş'in hidrojen ve helyum'dan oluştuğuna 14 asır öncesinden işaret etmektedir. Örneğin Helyum 19.yüzyılda keşfedilmiştir yani Kuran'dan asırlar sonra...

Bunu bir rastlantı olarak değerlendiremeyiz çünkü Kuran'da Güneş(Şems) suresinden başka hiçbir sure baştan sona H-HE harfleriyle bitmiyor. Aslında Güneş suresi'nin numarası yani 91 rakamı da dikkat çekicidir. Güneşde yer alan H (hidrojen) elementi doğada geri kalan diğer 91 elementi de oluşturur. İlginçtir ki H (hidrojene) dikkat çeken Şems(Güneş) sureside tam 91. suredir. Laboratuarlarda atom numaraları arttırılabilmektedir fakat doğada hidrojenden sonra uranyum'a kadar 91 element vardır ve bunlar yine hidrojen çekirdeklerinin birleşmesiyle meydana gelir.



--------------------------------------------------------------------------------

AY İLE DÜNYA ARASINDAKİ MESAFE

Kamer(AY) suresinde yine bir mucize ile karşılaşıyoruz. Bu surede Ay ile Dünya arasındaki harflerin uzunluk oranı Uzay'daki Ay-Dünya mesafesine işaret etmektedir. Kamer(AY) suresinin içerisinde sadece bir yerde Dünya(Ard) kelimesi geçmektedir.

Surenin başlığı olan "Ay" kelimesi ile "Dünya" kelimesi arasındaki harfler toplam 333 adettir ve araya tam olarak 111 adet Ay kelimesi sığmaktadır. Çünkü Arapça'da Kamer(Ay) kelimesi 3 harften oluşur.

Aynı şekilde gezegenimiz Dünya ile Ay arasına da ortalama 111 adet Ay sığmaktadır yani aradaki mesafe Ay çapının toplam 111 katıdır. Bir uzay haritasını incelediğiniz zaman da bunu görebilirsiniz. Ya da en temel astronomi kitaplarında da bu bilgiye rastlayabilirsiniz. Bu hesaplama da kullanılan uzaklık mesafesi ortalama mesafedir çünkü Ay'ın eliptik bir yörüngesi vardır.

Fakat Kuran'ın indirildiği dönemde ne aradaki yüzbinlerce kilometrelik mesafe ne de Ay'ın çapı bilinmiyordu.İşte bu açıdan bu bilgi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca Kuran'da Ay isminde sadece bir sure vardır ve bu surede sadece bir yerde Dünya kelimesi geçmektedir. O nedenle bu önemli bulgu matematiksel açıdan tesadüfi değildir.

--------------------------------------------------------------------------------





****KONUK ****YAZAR:

***BERRİN **TÜRKOĞLU
** **Gazetesi ***Yazarı




























ARI VE GENETİK YAPISI

1400 yıl önce genlerin ve kromozomların bilinmediği bir çağda Kur'an önemli bir mesaj daha veriyordu. Kur'an-ı Kerim'de "Nahl" (Arı) isimli bir sure yer almaktadır ve bu sure tam 16. suredir. Aynı şekilde arı da 16 kromozomlu bir canlıdır.

Hayvanların dişisinde ve erkeğinde eşit sayıda kromozom bulunmaktadır. Fakat arının durumu, diğerlerinden farklıdır. Çünkü erkek arı 16 tek kromozoma, dişi arı ise 16 çift kromozoma sahiptir.
İşte arı, bu açıdan farklıdır. Ve bu farklılığa Kur'an-ı Kerim de işaret etmektedir.

Canlıların genetik şifresi olan DNA, kromozomlar üzerinde yer almaktadır. Örneğin Dünya'nın dört bir yanındaki bal arılarının kromozom sayısı aynıdır ve değişmez.

Başka bir örnek daha; EQUUS ASINUS:Eşek...

Kur'an-ı Kerim'in birkaç bölümünde 'eşek' kelimesi geçmektedir, fakat Lokman (31.sure) ve Cuma (62. sure) surelerinde bahsedilen tek hayvan 'eşek'tir. Aynı şekilde 'eşek' türünde toplam 31 çift, yani açılım olarak 62 adet kromozom bulunmaktadır. Bu surelerin numaraları da 31 ve 62'dir.

'Eşek' kelimesi başka birkaç surede daha geçmektedir ancak bu surelerde Aslan, At gibi diğer hayvanlardan da bahsediliyor, fakat 31. ve 62. surelerde 'eşek'ten başka hiçbir hayvandan bahsedilmiyor...

--------------------------------------------------------------------------------



VENÜS VE MARS'IN DÖNÜŞ SÜRELERİ
Sıralama bakımından Dünya'ya en yakın olan bu iki gezegenin isimlerine ve kendi çevrelerindeki dönüş sürelerine modern astronomiden yüzyıllar önce Kur'an işaret ediyordu. Halbuki bu gezegenlerin kendi çevrelerindeki dönüş süreleri astronomlar tarafından Kuran'dan yüzyıllar sonra keşfedildi. Mars ve Venüs isimlerinin Kuran'da gizli bir şekilde yer alması da mucize niteliğindedir çünkü Mars ve Venüs isimleri bugün modern Astronomide kullanılan genel isimlerdir halbuki Arapça'da Merih ve Zuhra olarak geçmekteydi. Aynı şekilde Kur'an'ın indirildiği dönemde de farklı toplumlar bu gezegenler için farklı isimler kullanmaktaydı.

Venüs kelimesini oluşturan harfler Kuran'da ilk olarak Enfal suresinin 72.ayetinde yan yana gelmektedir. Bir sonraki Venüs harfleri ise Hud suresinin 3. ayetinde yan yana gelmektedir. (Arapça'da Vav-Elif-Nun-Elif-Sin) Bu iki yerin arasında toplam 243 ayet geçmektedir. Aynen burada olduğu gibi Uzay'da Venüs'ün kendi çevresindeki dolanım süresi de tam 243 gün sürer. Yani 243 gün bitince dönüşünü tekrarlar. Kuran da 243 ayet geçince Venüs kelimesini oluşturan harfler tekrarlanıyor.

Aynı bulgu Mars için de geçerli. Mars kelimesini oluşturan harfler Kuran'da ilk olarak Müminun suresinin 44.ayetinde yan yana gelmektedir. Bir sonraki Mars harfleri ise yine Müminun suresinin 45.ayetinde yan yana gelmektedir. (Arapça'da Mim-Elif-Ra-Sin) Yani hemen 1 ayet sonra tekrar geçmektedir. Aynı şekilde Mars'ın kendi çevresindeki dolanım süresi de sadece 1 gün sürer. Mars 1 günden sonra dönüşünü tekrarlar aynen Kuran'da 1 ayet sonra tekrarlandığı gibi...

Dünya'ya komşu olan iki gezegen Venüs ve Mars dışında diğer gezegenler hakkında da Kuran'da mucizevi bilgiler olduğunu ve bunların zamanla ortaya çıkacağını düşünüyoruz.

--------------------------------------------------------------------------------


DENİZ - KARA ORANI

Kur'an-ı Kerim'de geçen "Deniz" ve "Kara" kelimelerinin sayıca birbirlerine oranı, bugün modern bilimdeki oranla birebir aynıdır. Halbuki o yıllarda henüz kıtalar keşfedilmemişti ve kara-deniz oranının bilimsel olarak tespit edilmesi mümkün değildi. Örneğin Amerika gibi büyük bir kara parçasının varlığı Kuran'dan yüzyıllar sonra 15. yüzyılda keşfedilmiştir.

Kur'an'da toplam 13 defa "Kara (berr, yabas)" ifadesi geçmektedir. "Deniz (bahr)" kelimesi ise 32 defa

geçmektedir. Yani deniz oranı 32/45, kara oranı ise 13/45 olarak verilmektedir. Yüzdelere çevirdiğimizde deniz oranı yüzde 71, kara oranı ise yüzde 29 çıkmaktadır. Modern bilimin bulgularına göre de denizler Dünya'nın yüzde 71'ini, karalar ise yüzde 29'unu kaplamaktadır. Günümüzde bilimadamları bu tür ince hesaplamaları uydu fotoğrafları ve bilgisayarlar ile yapabilmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------

KURAN'DA ATOMLAR
»Oku«
Kuran-ı Kerim'de yer alan element isimli "Hadid (Demir)" suresinde, Radon, Potasyum, Zirkonyum ve Titanyum gibi diğer elementlere de atom numaralarıyla ve ağırlıklarıyla birlikte işaret edilmektedir. Halbuki o yıllarda elementler ve atom numaraları henüz keşfedilmemişti. İşte bu yüzden Kuran çok büyük bir mucize daha sergilemektedir.

Örneğin element isimli bu suredeki Arapça harfleri saydığımızda ilk RN harflerine kadar 86 harf geçmektedir.Aynı şekilde bilimsel olarak "Rn(Radon)" elementinin atom numarasıda 86'dır.

--------------------------------------------------------------------------------


SİRİUS YILDIZI VE 49 SAYISI
"Doğrusu Şi'ra (Sirius) yıldızının Rabbi O'dur." (Necm suresi, 49)

Arapça karşılığı Şi'ra olan Sirius yıldızının Kuran'da sadece 49. ayette geçmesi,gerçekten ilgi çekici bir durumdur. Çünkü bilimadamları Sirius yıldızının hareketlerindeki düzensizliklerden yola çıkarak onun bir çift yıldız olduğunu keşfetti ve gözle görülemeyen diğer yıldıza Sirius B ismini verdi.Teleskopsuz görülemeyen Sirius B yıldızının, Sirius A etrafındaki dolanım süresinin de 49 yıl olduğunu tespit etti.

KAYNAK : www.kuranca.com ALINTIDIR
 

özgeöz

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2012
Mesajlar
186
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
paylaşımın için Allah razı olsun. Kuran'ı Kerim'in her dönemin, her devrin kitabı olduğunun en güzel kanıtlarını sunmuş sevgili Çelakıl. bizim kendi dönemimizde bilim malesef ki dinin önüne geçmiş ve hatta din yerine konulmaya başlamışken böylesi kanıtlarla kafirlerin ve münafıkların zanlarıyla çelişmesini sağlamak pek yerinde.
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Allah razi olsun :)
Hak din Islam olmasa, bunlari o donemde kim yazabilirdi.
Allah'tan gelmis olmasa..
Subhanallah! :)
 

ecthelion

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2008
Mesajlar
531
Tepki puanı
0
Puanları
0
çok çok eski bir konu ama beni çok düşündüren bir durum. bütün bu bilimsel veriler kuran-ı kerimde yazılı idi. bizde 1400 yıldır okuyoruz da bir tane bilimsel buluş yapamamışız. aziz nesinin dediği gibi acaba müslümanlar aptal mı?
 

ecthelion

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2008
Mesajlar
531
Tepki puanı
0
Puanları
0
işte bir başka bakış açısı

Avrupalı boşa böbürleniyor


"Müslümanların icatlarını gün yüzüne çıkarıp sergilemek en büyük hayalimdi" diyen Prof. Fuat Sezgin, hayalini önce Frankfurt'ta şimdi ise Gülhane Parkı'nda kurduğu İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'nde gerçekleştirdi. Sezgin, "Tek derdim Avrupalıların aslında boşu boşuna böbürlendiğini anlatıp, Müslümanları aşağılık duygusundan kurtarmak!" diyor
Bugün sizlere dünyanın dört bir yanında büyük üne sahip olan İslam Bilimleri Tarihi Profesörü Fuat Sezgin'le yaptığımız sohbeti aktaracağım. İnanıyorum ki hem 1924 Bitlis doğumlu olan Sezgin'in son 65 yıllık hayat öyküsü, hem de İslam Bilimi Tarihi'ne dair anlattıkları bir hayli dikkatinizi çekecek. Keyifli okumalar efendim...

* Müze fikri nasıl çıktı ortaya?
En büyük hayalim Müslümanların icat etmiş olduğu aletleri ortaya çıkararak insanlara tanıtmak, bilinmeyen aletleri gün yüzüne çıkarmak ve bunları bir müzede sergilemekti. Bunu Frankfurt'ta başardım. 900 İslam bilim aleti orada sergilenmeye başlandığında Almanlar çok ilgi gösterdi. İkinci hayalim de bu müzeyi Türkiye'ye kazandırmaktı. Biraz meşakkatli oldu ama çok şükür onu da başardım.

* Peki bu nasıl oldu?
Tesadüfen işte. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bir gün Almanya'da ziyaretime geldi. Müzeyi gezdi. Çok heyecanlandı. 'Aynısını Türkiye'de kurabilir miyiz hocam?' dedi. İnanılmaz mutlu olmuştum Başkan'ın teklifi karşısında. 'Tabii. Hemen' dedim. Türkiye'ye döndükten sonra sağolsun meseleyi Başbakan'a açmış. Çok hoşuna gitmiş. Davet gelince hemen kolları sıvadım. 2 seneyi geçti kuruluş aşaması. Ama oldu işte. Bakın buradayız. İstanbul'daki Gülhane Parkı'nın içinde tahsis edilen binada kurduğum İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'ndeyiz...

* Kaç parça alet var burada?
Şimdilik 510. Aletlerin üretimi büyük bir hassasiyetle Almanya'da yapılıyor.

* Bu aletleri nasıl yapıyorsunuz peki?
Bazılarını dünyanın değişik müzelerindeki orijinal eserlerden esinlenerek, bazılarını ise tarihi kitaplardaki çizimlerden ve anlatım biçimlerinden faydalanarak yaptık.

* Müzeyi gezince insan ister istemez, 'Bilimde bu kadar ileri olan Müslümanlar şimdi neden Batı'nın bu kadar gerisinde?' diye sormak istiyor.
Herkes bu soruyu soruyor. Özellikle Avrupalılar büyük şaşkınlık geçiriyor. Ve maalesef insanlarımız da bu kadar çok aletin Müslümanlar tarafından icat edilmiş olabileceğine inanamıyor. Çünkü yüzyıllardır İslamiyet'in hep Batı'nın gerisinde olduğuna inanmışlar. O nedenle de bir aşağılık duygusu var. Nedense Batı'nın üstün olduğuna sonsuz bir inanç var. Oysa değil. Müslümanlar 16. yüzyılın ortalarına kadar bilimde Avrupalılara nispeten ilerideydi. Ama Avrupalılar Müslümanlardan bu bilgiyi 10. yüzyılda almaya başladı. Ve bu alış 500 yıl sürdü. 17. yüzyılın başlarında da onlar önder konumuna geçti. Böbürlenme duygusu da işte ondan sonra başladı. Zaten benim tek derdim de bütün dünya Müslümanlarına Avrupalıların aslında boşu boşuna böbürlendiğini anlatmak! Bir de tabii Müslümanları Batı'ya karşı hep var olan o aşağılık duygusundan kurtarmak!

* Müzeyi gezmek lazım ama...
Evet. Kesinlikle. Bakın Frankfurt'taki, gerek hafta içi gerekse hafta sonu dolup taşıyor. Almanların inanılmaz ilgisi var. Ancak maalesef ben burada aynı ilgiyi göremiyorum. Merak yok! 'Gidip bakalım Müslümanlar neler icat etmiş' diyen yok! Çok kızıyorum buna. Üzülüyorum. Müzenin kurulmasına karar verildikten sonra tam 46 kez geldim İstanbul'a. Her gelişimde soruyorum arkadaşlara, 'Şimdiye kadar kaç kişi gezdi? Kaç çocuk getirildi buraya?' diye. Ancak aldığım rakamlar iç açıcı değil. Üzülüyorum tabii. İstiyorum ki özellikle çocuklar ve gençler görsün İslam bilim adamları neleri icat etmiş.

"PİLOT OLACAKTIM"
* Nereden aklınıza geldi İslam üzerine eğitim almak?
Mühendis ya da pilot olacaktım güya. Para kazanacaktım. Ama bir gün bir akrabam beni gelmiş geçmiş en büyük İslam Bilimcisi Helmut Ritter'in seminerine götürdü. İşte o seminerden sonra da dünyam değişti.

* Biraz anlatın o süreci...
Seminerden sonra Edebiyat Fakültesi'nin yolunu tuttum. Tesadüfen dekanın odasındayken de Ritter içeri girdi. Ona öğrencisi olmak istediğimi söyledi o zamanki dekan Hamit Altınsoy. Ritter bana baktı baktı... 'Zor. Çünkü hem pahalı hem de sabır isteyen bir eğitim' dedi. Ben kararlılıkla, 'Buna rağmen istiyorum' diye cevap verince, 'Tamam o zaman' dedi.

* Peki kaç yıl sürdü Ritter'in öğrencisi olmak?
Dopdolu 7 yıl. Önce Arapça'yı öğrendim anadili gibi. Sonra da Ritter ne verdiyse aldım bilgi hazineme. Ancak ben doktoramı yaparken hocayı attılar üniversiteden.

* Sonra da sizi attılar değil mi?
Evet. Eğitim için Almanya'ya gittim, bir buçuk yıl kaldım. Döndüğümde Türkiye'deki bazı maceracılar darbe yapmıştı. Bir sabah gazeteden öğrendim ki benim de üniversitedeki görevime son verilmiş. Hani 1960 darbesi sonrası görevine son verilen meşhur 147'likler var ya! İşte onlardan biri de bendim. Ağabeyim Demokrat Parti milletvekiliydi. Servet Sezgin. Ondan dolayı oldu herhalde.

* Ne yaptınız daha sonra?
Çok üzülmüştüm ama hemen harekete geçtim. Daha evvel yurtdışından birkaç üniversiteden teklif almıştım. Durum öyle olunca oturdum mektup yazdım hepsine. Frankfurt Üniversitesi hemen kabul etti. Gidiş o gidişti işte. Yıl 1961'di.

* Hangi üniversitelerde çalıştınız?
Frankfurt ve Malburg üniversitelerinde ders verdim. Kolay olmadı tabii. Sonunda Bilimler Tarihi Profesörü olarak konumum belirlendi...

* Bu arada bir de kitap yazdınız..
Evet İslam Bilimleri Kitabı. İlk cildini İstanbul'da yazmıştım. Ritter Hoca'yla beraberken... En son 15'inci ciltte bitirdim. Dünyanın dört bir yanında yayımlandı.

Avrupalı boşa böbürleniyor
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt