Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kudüs’te son osmanlı askeri (1 Kullanıcı)

38-liyim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2009
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
KUDÜS’TE SON OSMANLI ASKERİ

Müthiş bir hadise, göz yaşartacak türden....
2004 yılında Frankfurt'ta hayatını kaybeden Merhum İlhan Bardakçı'nın Kudüs'te yaşadığı bir hatıra… Hakikaten ilginç ve bir o kadar da ibret verici. Okurken çok etkileneceksiniz. Bardakçı anlatıyor:
''Mevkî Kudüs. Mekân Mescid-ül Aksa, Tarih 21 Mayıs 1972 Cuma. Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail Dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Kapalı Çarşısı'nda rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı, sizi Mescid-ül Aksa'nın önüne kavuşturur. Mirac mucizesinin soluklanıldığı ilk Kıble'mize yani... Hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hâlâ bizim lâkabımızla anılır. "12 bin şamdanlı avlu" derler oraya. Yavuz Selim 30 Aralık 1517 Salı günü Kudüs'ü devlete katmıştır da, ortalık kararmıştır. Yatsı namazını o avluda kılar. Kendisi ve bütün ordu beraber. Şamdanları yakarlar. Tam 12 bin şamdan... O isim oradan kalmadır. Sekiz on basamaklı geniş merdiveni adımladınız mı, o mukaddes Mescid'in bağdaş kurduğu ikinci avluya ulaşırsınız.
Onu o merdivenin başında gördüm. İki metreye yakın bir boy... İskeletleşmiş vücudu üzerinde bir garip giysi... Palto?.. Hayır, kaput, pardösü veya kaftan?.. Değil. Öyle bir şey, işte. Başındaki kalpak mı, takke mi, fes mi? Hiçbirisi değil. Oraya dimdik, dikilmiş. Yüzüne baktım da, ürktüm. Hasadı yeni kaldırılmış kıraç toprak gibi. Yüz binlerce çizgi, kırışık ve kavruk bir deri kalıntısı.
Yanımda İsrail Dışişleri Bakanlığı Daire Başkanı Yusuf var. Bizim eski vatandaşımız. İstanbullu.
"Kim bu adam?" dedim.
Lâkaydi ile omuz silkti. "Bilmem." diye cevap verdi.
"Bir meczup işte. Ben bildim bileli, yıllardır burada dururmuş. Çakılı gibi, hâlâ duruyor ya... Kimseye bir şey sormaz. kimseye bakmaz, kimseyi görmez."
Kan mı çekti nedir? Nasıl, neden, niçin hâlâ bilmiyorum. Yanına vardım. “Selâmünaleyküm baba.” dedim.
Torbalanmış göz kapaklarının ardında sütrelenmiş gibi jiletle çizilmişçesine donuk gözlerini araladı. Yüzü gerildi. Bana, bizim o canım Anadolu Türkçemizle cevap verdi:
- Aleykümüsselâm oğul...
Donakaldım. Ellerine sarıldım, öptüm öptüm...
- Kimsin sen, baba? dedim.
Anlattı ki, ben de size anlatacağım…
Ama evvelâ biliniz. O canım Devlet (Osmanlı) çökerken, biz Kudüs'ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hakimiyetten sonra bırakırız.
Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. Tutmaya imkân yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor, devlet, zevâlin kapısında. İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir artçı bölük bırakırız. Âdet odur ki kenti zapteden gâlip, asayiş görevi yapan yenik ordu askerine esir muamelesi yapmaz.

Anlattı, dedim ya. Gerisini tamamlayayım.
- Ben, dedi, Kudüs'ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı bölüğünden... Sustu. Sonra, elindeki silahın namlusuna sürdüğü fişekleri ateşler gibi zımbaladı:
- Ben, o gün buraya bırakılmış 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan'ım..
Yarabbi. Baktım, bir minare şerefesi gibi gergin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi...Ellerine bir kere daha uzandım. Gürler gibi mırıldandı:
- Sana, bir emanetim var oğul. Nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?
- Elbette, dedim, buyur hele...
Konuştu:
- Memlekete avdetinde (dönüşünde) yolun Tokat Sancağı'na düşerse... Git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendi'yi bul. Ellerinden benim için bus et (öp). Ona de ki...
Sonra, kumandanı olduğu takımın makinelisi gibi gürledi:
- O'na de ki; gönül komasın. Ona de ki; "11. Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetinin başındadır. Tekmilim tamamdır kumandanım. dedi" dersin...
Sonra yine dîneldi (dimdik doğruldu). Taş kesildi. Bir kez daha baktım. Kapalı gözleri ardından, dört bin yıllık Peygamber Ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi. Ufukları gözlüyordu. Nöbetinin başında idi. Tam 55 yıl kendisini unutuşumuzdaki nâdanlığımıza rağmen devletine küsmemişti.
 

melankolik5288

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2009
Mesajlar
2,617
Tepki puanı
1,603
Puanları
113
Yaş
35
Osmanlıyı yüzyıllarca ayakta tutan, tam yok oldu tarih sahnesinden silindi denilirken küllerinden tekrar doğan bütün dünnyaya meydan okuyan işte bu ruhtur.
Allah razı olsun selam ve dua ile
 

İPARHAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
279
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bu ruh..bu ahlak..bu ciddiyet..bu vakar..topyekun bu sıfatlar bu nesile,yeni nesile tekrar aşılanmalı...

Zevken idrak yaşadığım paylaşımınız için de Allah(cc) razı olsun!..
 

melankolik5288

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2009
Mesajlar
2,617
Tepki puanı
1,603
Puanları
113
Yaş
35
Bu ruh..bu ahlak..bu ciddiyet..bu vakar..topyekun bu sıfatlar bu nesile,yeni nesile tekrar aşılanmalı...

Zevken idrak yaşadığım paylaşımınız için de Allah(cc) razı olsun!..
Selamunaleyküm haklısınız tekrar aşılanmalı ki ülkemizi bölmek dinimizi yıkmak isteyenlere hadlerini bildirelim. Rabbim bu ruhu hala taşıyanların yar ve yardımcısı olsun selam ve dua ile
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
Bizden afrikanın bazı yerlerine yardım gidince..
nerde kaldınız şu kadar yıldır sizi bekliyoruz dedikleri olurmuşş...
DÜNYA OSMANLI YA HASRET
 

buket_zeynep

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2012
Mesajlar
2,757
Tepki puanı
180
Puanları
63
Yaş
39
Bizden afrikanın bazı yerlerine yardım gidince..
nerde kaldınız şu kadar yıldır sizi bekliyoruz dedikleri olurmuşş...
DÜNYA OSMANLI YA HASRET

90 lı yılların sonunda afrikanın balta girmemiş ormanlarından birinde bir kabileye ulaşır bir coğrafya dergisinin türk muhabirleri kabilenın çok yaşlı reisi karşılar onları... göğsünden bir osmanlı tuğrası çıkarırda hala abdulhamit mi başta diye sorar...
geri gel EY OSMANLI....
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt