S.A__
___KÖY KOKUSU VE ÇOCUK
çamurdan sıvalı bir evdi doğduğum ev...
etrafında masalların yedi iklimini kıskandıracak sarmaşık asmamız...
ve ben pervaneydim çocuk ellerimle uzanırken uzun salkımlara...
dedimin elinden tuttuğu bir çocuktum tarla yolculuklarında...
sonra başakların arasında karışırdı taştan tahtadan oyuncaklarım...
ve ne zman bir tarla faresi görsem korkmaksızın peşinden koşmaktı zmanın akışı...
sonra öğle ezanlarıydı annemin ağaç altında ocak yakışı...
ve babam sadece ekmek kokusuydu hafta sonlarında...
akşam dönüşlerinde koşardım köyün çocuk çığlıklarına ve hiç umursamazdım annemin gitme deyişlerini...
çamurdan sıvalı bir evdi doğduğum ev...
bir ağıl sürüydü akşam yorgunlukları kuzu seslerinden benim koşturmalarımdan ötede...
annemin bir köşede uyuya kalmasıydı benim dışarı firarlarım...
bitmeyen ebeliğimdi saklanbaç oyunları ve annemin buluşunda beni adım yanlızca mızıkçı kalıyodu çocuk akıllarda...
sıcak yaz günleri tarla kokusuyla özdeşti kış mevsimlerinin okullarında...
birde cuma günleri vardı nasırlı ellerinden tutarken dedemin söğütlerine tırmandığım cami avlusu...
oysa aynı avluda bir taşın üstüne koymuşlardı dedemi...
ve o zman anlamıştım bir daha onu göremeyeceğimi...
şimdi beton duvarlı bir evdeyim ne dışında doğayı kıskandıracak bir asma sarmaşığı nede içinde dedem var bana hikayeler anlatan...
nede çocuk çığlıkları oyunlara karışmış...
ne kadar isterdim hiç büyümemeyi ve bir köy evinde annemin yine bana seslenişini...
___KÖY KOKUSU VE ÇOCUK
çamurdan sıvalı bir evdi doğduğum ev...
etrafında masalların yedi iklimini kıskandıracak sarmaşık asmamız...
ve ben pervaneydim çocuk ellerimle uzanırken uzun salkımlara...
dedimin elinden tuttuğu bir çocuktum tarla yolculuklarında...
sonra başakların arasında karışırdı taştan tahtadan oyuncaklarım...
ve ne zman bir tarla faresi görsem korkmaksızın peşinden koşmaktı zmanın akışı...
sonra öğle ezanlarıydı annemin ağaç altında ocak yakışı...
ve babam sadece ekmek kokusuydu hafta sonlarında...
akşam dönüşlerinde koşardım köyün çocuk çığlıklarına ve hiç umursamazdım annemin gitme deyişlerini...
çamurdan sıvalı bir evdi doğduğum ev...
bir ağıl sürüydü akşam yorgunlukları kuzu seslerinden benim koşturmalarımdan ötede...
annemin bir köşede uyuya kalmasıydı benim dışarı firarlarım...
bitmeyen ebeliğimdi saklanbaç oyunları ve annemin buluşunda beni adım yanlızca mızıkçı kalıyodu çocuk akıllarda...
sıcak yaz günleri tarla kokusuyla özdeşti kış mevsimlerinin okullarında...
birde cuma günleri vardı nasırlı ellerinden tutarken dedemin söğütlerine tırmandığım cami avlusu...
oysa aynı avluda bir taşın üstüne koymuşlardı dedemi...
ve o zman anlamıştım bir daha onu göremeyeceğimi...
şimdi beton duvarlı bir evdeyim ne dışında doğayı kıskandıracak bir asma sarmaşığı nede içinde dedem var bana hikayeler anlatan...
nede çocuk çığlıkları oyunlara karışmış...
ne kadar isterdim hiç büyümemeyi ve bir köy evinde annemin yine bana seslenişini...