RE: KIZIN SEÇME HAKKI YOKMUDUR?
Kardeşim merhaba yazdıklarınızı okurken şöyle düşündüm sanırım bu arkadaş bu konuları yanlış biliyor yada hiç bilmiyor ve elimizden geldiğince size yardımcı olmaya karar verdim.1.Kardeşim islamda kadınınn şahitliği konusu sizin düşündüğünüz gibi asla değildir şöyleki:Şahitlik konusunda iki kadına bir erkeği mi kabul eder İslam? Asla
İslâm hukûkunda erkeklerin vâkıf olamayacağı ve tamamen kadınların ilgi sahası olan doğum, bekâret, emzirme ve aybaşı gibi kadınlara mahsûs hallerde, erkeğin değil, sadece kadının hattâ tek kadının şâhidliği yeterlidir. Bu gibi konulara, kadınların çokça şâhid olmaları ve erkeklerden fazla gözlem ve tecrübelere sahip bulunmaları sebebiyle, tek kadının şâhidliği bile geçerli sayılmıştır. Hattâ Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin emzirme konusunda tek kadının şâhidliğini kabul ettiği bilinmektedir. . Nitekim: "Erkeklerin muttalî olmadıkları şeylerde kadınların şâhidliği makbûldür." buyurması bunun en güzel delîlidir. Doğum için de tek bir kadının şâhidliği kabûl edilmektedir. Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz "Doğum konusunda bir kadının şâhidliği yeterlidir.." buyurmaktadırlar. Hz. Ömer (r.a.), boşanma konusunda yalnız başına kadınların şâhidliğini kabul etmiştir. Hz. Ali (r.a.) da, bir çocuğun öldürülmesine şâhid olan kadınların şâhidliğini muteber saymıştır
Aslında iki kadının şâhidliğinin bir erkeğin şâhidliğine denk olduğu iddiâsı, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan asılsız bir iddiâdır. Konu ile ilgili olarak Bakara sûresinin 282. âyeti kerimesinde şöyle buyurulur.
"Ey îmân edenler! Belirli bir vâdeye kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Bunu, aranızda bir kâtib doğru olarak yazsın. Erkeklerinizden iki de şâhid tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, şâhidlerden kendilerine güvendiğiniz bir erkek ve -biri unutunca diğerinin hatırlatması için- iki kadın yeter."
Yukarıda görüldüğü gibi bir bütün olarak ele alındığında, âyetin genel olarak şâhidliği düzenleyen umûmî bir hüküm koymadığı, âyeti kerîmedeki hükmün sadece vâdeli borçlanmalarla ilgili olduğu açıkça görülür.
İki kadın şâhid önerilmesinin sebebi, birisi yanılırsa diğerinin ona hatırlatması içindir. Ancak âyette "iki kadın şâhidden biri mutlaka yanılır veya unutur" denmemektedir. "Yanılırsa veya unutursa" denmektedir.O halde iki kadın şâhidden birisi, şâhidlik ettiği borçlanma akdiyle ilgili olarak yanılmaz veya unutmazsa, şâhidliğini tam olarak yaptığı için, erkek şâhid ile kadın şâhidin şâhidlikleri yeterli, aynı zamanda eşit değerde olacaktır. Bu ise kadının şâhidliğinin, erkeğin şâhidliğine denk olabileceğini gösterir.
Neden mi? Çünkü o dönemde kadınlar ticaretle direk ilgilenmiyordu hatta hz Hatice bile kendi işlerini erkeklere, ticaretini erkeklere yaptırıyordu.!O dönemde kendi ilgi alanlarının dışındaki " vadeli borçlar " konusundaki bu istisnai hükümü genelleştirmek sadece önyargı ifadesidir.Ayrıca yukarıda da ifade edildiği gibi kendi ilgi alanlarında olan işler için mesela doğum,emzirme. her kişinin tek şahitliği kabul edilmektedir...
Günümüzde ekonomi özel ilgi alanına giren - ekonomi alanında eğitim gören kadınlar mesela - kadınlar için bu ayet tabii kendilerini sınırlandırmaz.Çünkü "unutma ve ilgi alanı olup olmama " temel sebep.Bu sebep ortadan kalkınca hükümde kalkar.veya bu şartlara uyan - ilgilenmeyen, unutan,ilgi duymayan dolayısı ile aklında tutma ihtimali daha az olan - kimsenin şahitliğinde ilgilenen gruba göre iki kişi şartı aranır.Vadeli borçlarda şahitlikte esas olan bunlardır ilgi, alaka,işin içinde olup olamam ve dolayısı ile ilgi ile paralel unutup unutmama- yoksa cinsiyet :kadın erkek olup olmama değil .!... Kadının tesettürü ile ilgili söylemiş olduğunuz,. Insanı yaratan Allah, dünya ve ahiret selametimiz için koyduğu sınırlara uymamızı bizden talep ediyor.
Bu çerçevede dinin meşru saymadığı, yani haram işlerden sakınmamızı emrediyor.
Haram yani güzel olmayan, yani çirkin olan, yani insanlık onuruyla bağdaşmayan her türlü tutum, davranış.
Dininin belirlediği ölçülere riayet edip düşük sıfatlardan arınanları ise müjdeliyor.
Bu müjdeden nasipdar olmak için özenle korunması gereken sınırlardan biri de mahremiyet. İffetli ve hayâ sahibi olarak yaşamanın anahtarı mahremiyet.
Ve müslüman kadının mahremiyetinin tezahürü tesettürdür, yani örtünmedir.
Yüce dinimiz, güzel ahlâkın insanın fıtrî bir özelliği olduğunu vurgular. Yani insan, yaradılışından iffetli, namuslu, hayâ sahibidir. Allah'ın verdiğine razıdır, başkalarında olana göz dikmez. Kendisinde olanı, mahrem alanını da başkalarına göstermez.
Dinimiz, haram, mahrem, avret gibi kelimelerle ifade edilen hususlara hassasiyetle eğilmiş ve bu kavramların anlattığı her ne varsa, onların uluorta sergilenmesini yasaklar. Hususiliğinin korunmasını ve özenle muhafaza edilmesini emreder.
İşte bu, en geniş manasıyla örtünme (tesettür) emridir ve gizlenmek, saklanmak, korunmak, açıkta ve ortalık yerde bulunmamak” gibi anlamlara gelen bu emrin muhatabı kadın-erkek bütün müslümanlardır.
Mesele tam böyle değil.. Erkeğin üstüne bir pardesü vs. giymeden kot pantolon giymesi gibi söylemek lâzım!. Düşmanlık doğrudan doğruya kotun kendisine değil. Pantolon dar olduğu zaman, vücut azaları, ayıp yerleri belli olacak şekilde olduğu zaman uygun olmaz. Mesele odur.
İster kot olsun, ister merinos kumaşı olsun, isterse Suudî Arabistan'dan getirilmiş, deve yününden yapılmış kumaş olsun, farketmez. Ayıp yerleri belli olacak şekilde bir kıyafet dikilmiş olduktan sonra, o dar kıyafet uygun değildir İslâm'da.
Son olarak kardeşim inceleyin okuyun sadece kendi çerçevenizden bakmayın islam dininin kadına verdiği değeri hiç bir din hiç bir görüş zihniyet vermemiştir verememiştir.
İslâm Dîni, kadına en büyük değeri vermiş ve onun namuslu, temiz, vakarlı, haysiyetli ve şerefli bir tarzda yaşamasını sağlamıştır. İslâm nazarında kadın, şefkat, merhamet, hürmet duyulması ve nezâket gösterilmesi gereken asîl ve nezîh bir varlıktır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kadınların nârin, nâzik ve kibâr olduklarına işâretle, onların hiç kırılmaması ve incitilmemesi gerektiğini tavsiye etmişlerdir. Bir hadîsi şerîflerinde
Kadınlar hakkında hayırlı olup nezâketle muâmele etmenize dâir vasiyyetime itâat ediniz! Çünkü onlar eğe kemiğinden yaratılmıştır. Eğe kemiğinin en eğri tarafı üst kısmı (ortası) dır. Eğer sen onu doğrultmaya uğraşırsan, kırarsın kendi hâline bırakırsan, daima eğri kalır. O halde kadınlar hakkında hayır öğüdüme dikkat ediniz! (1) buyurur.
Hz. Peygamber (s.a.v.)e ilk defâ inanan ve Ona en büyük desteği veren Hz. Hatîce (r.anha) vâlidemizdir. Nitekim Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Hatîce (r.anha) vâlidemiz hakkında şöyle buyurur
Allâh bana Hatîceden hayırlı bir kadın vermemiştir. Bütün insanlar beni yalanlarken, O beni tasdîk etmiş insanlar benden kaçarken, O beni malı ile desteklemiştir. Ve Allâh bana başka hanımlardan değil, Ondan çocuk ihsân etmiştir. (2)
Kadın, aynı zamanda ilk İslâm şehîdidir. Hz. Ammâr (r.a.)ın annesi Hz. Sümeyye (r.anha), Mekkede müslümanlığı ilk kabul edenlerden ve bu yüzden dayanılmaz işkencelere uğrayanlardandı. Kendisine İslâmdan ayrılması için yapılan her türlü eziyet ve zulme rağmen, hak yoldan dönmedi. Sonunda Sümeyye (r.anha), Ebû Cehlin süngüsü altında can vermiş ve Allâh yolunda ilk İslâm şehîdi olmak şeref ve mertebesine erişmiştir. (3)
Kurânı Kerîmde en-Nisâ(Kadınlar) isimli, yüz yetmiş altı âyetlik uzun bir sûre olduğu gibi, ayrıca Meryem diye Hz. Îsâ (a.s.)r17;ın annesine atfedilen doksan sekiz âyetlik müstakil bir sûre daha vardır. Bunlardan başka en-Nûr, el-Ahzâb, el-Mümtehine, et-Tahrîm ve et-Talâk" sûreleri de kadınlarla ilgili çeşitli konuları içine almaktadır.
İslâm Dîninde kadın, âile ocağında temel eğitimi veren ilk öğretmen ve mükemmel bir eğitimcidir. Çocuğun terbiyesi, yetişmesi, her yönden gelişmesi, daha küçük yaşta iken güzel alışkanlıklar kazanması ve faydalı bilgilerle donatılması husûsunda annenin rolü çok büyüktür. Baba, evin nafakasının temini için ömrünün ekserîsini âilesinden dışarıda geçirmekte, çocuğu ile yeteri kadar meşgul olamamaktadır. Bu durumda, çocuğu asıl yetiştiren ve terbiye eden anne olmaktadır. Nitekim peygamberler, mürşidi kâmiller, velîler, sultanlar ve daha nice büyük insanlar, hep mümtaz annelerin kucaklarında yetişmişlerdir.
Ahlâk kitaplarımızda; çarşıdan alınan değişik yeni bir şeyi, çocuklara bölüştürürken önce kızlardan başlanarak ikrâm edilmesi tavsiye edilmiş, kız çocukları daha hassas ve nâziktirler, diye düşünülmüştür.
Kız çocuklarının bakımı ve terbiyesi için her türlü fedâkârlıkta bulunan anne ve babaların, büyük fazîlet ve ecir sâhibi olacaklarını Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, şu hadîsi şerîfleriyle beyân buyurmuşlardır
Kim, (iki veya üç) kız çocuğunu erginlik çağına erişinceye kadar besleyip büyütürse, kıyâmet gününde -iki parmağını birleştirerek- onunla şöylece beraber oluruz. (4)
Bu da, yüce dînimizin kadına verdiği üstün değeri gösterir.SELAM VE DUA İLE