Kızı okuldan yeni gelmişti kapıyı defalarca çaldı ama açan yoktu içinden (Naciye Teyze’ye gitmiştir) diye, Naciye Teyzenin kapısına doğru yürüyüp kapıyı çaldı. Naciye teyze kapıyı açıp:
—Buyurun kimi istemiştiniz, diye sordu.
—Naciye teyze benim, Zekiye Hanımın kızı Asuman, tanımadın mı? Şey, annem sizde mi diye soracaktım.
Kızı baştan ayağa süzen Naciye Teyze;
—Kusura bakma kızım. Pek değişmişsin de o yüzden tanıyamadım. Zekiye bak kızın gelmiş, seninle görüşmek istiyormuş.
—Geliyorum. Ne var kız, yine ne geldin gideydin ya eve.
—Üf be anne… Biz Özlem’le kafeye gidicez bana para lazımdı da ondan geldim.
—Ben para mı basıyorum burada, abin gelir para, sen gelirsin para, banka mı sandınız beni siz? Al şunu, bak bu son, bir daha beş kuruş vermem valla bilmiş ol.
—Anne bankada para olmaz da sende olur. Sen benim bankamsın.
Naciye Hanım, ana kızın fısıltı ile de olsa konuşmalarına şahit olmuş ve duydukları onu çok üzmüştü. Zekiye Hanımı kızı konusunda, birçok kez uyarmış, nasihat etmişti.
Zekiye Hanım kapıyı yavaşça kapatıp içeri gelirken biraz mahcup, biraz kızından utanmış görünüyordu.
—Zekiye, verdin mi anahtarı?
—Ne anahtarı? Haa, verdim verdim.
—Asuman kızım pek değişmiş, pek güzelleşmiş, tanıyamadım kusura bakma. Düğüne mi gitmişti?
—Yoo, okuldan çıkmış da, beni evde bulamayınca buradadır diye buraya gelmiş.
—Ya, demek okuldan çıkmış. Okul kıyafetleri de ne kadar değişmiş, biz hala siyah önlüklerde kalmışız. Geçen pazara gittiğimde gördüm, çocuklar okuldan dağılıyordu bir baktım erkek kız sarmaş dolaş, haha hihi, kısacık etekler, incecik çoraplar, saçlar yapılı, dudaklar boyalı, eyvah dedim ana babaları bunları okusun da adam olsun diye mi gönderiyor, yoksa kız erkek birbiri ile oynaşsın diye mi? Vah ki, vah! Bizim dedelerimiz atalarımız bu günler için mi şehit oldu? Bu ana babalar nasıl ana baba ki, körpecik evlatlarını elleri ile ateşe atıyorlar, hiç mi vicdanları sızlamıyor, bu evlatlar böyle ahiretten habersiz yetişiyorlar.
—İnsan hiç üzülmez olur mu Naciye teyze, elbette ana babaları da üzülüyordur ama söz dinletemeyince ne yapsınlar…
—Ne demek söz dinletemiyor ayol… Sen baştan çocuğun her istediğini yap, ondan sonra da beni hiç dinlemiyor de, olacak şey mi? Suyun önünü ne yana çevirirsen, o yana akar. Eğer suyu, sebzelerin dibine doğru kanal açar da, o kanala doğru verirsen akarak gelir, sebzeleri sular, sen kanal açmadan, yön vermeden, gelsin de sebzeleri sulasın dersen su dolup dolup taşar, bahçeyi sel götürür, sebzeler zayi olur gider. İnsan evladı da öyledir, su gibi yani... Sen onu iyi şeylere yönlendirirsen faydalı olur, başıboş bırakıp da, nasıl olsa coşar coşar durulur dersen, ne sana ne de etrafına faydalı olur.
—Doğru diyon iyi diyon da Naciye teyze, hadi napayım ille de kafeye gidecem diye tutturdu. Ben bir iki izin verdiydim hadi genç diye, okuldan çıkınca arkadaşımla ders yapıyoruz diye gidiyor. Bilmiyorum ki, pek deli zamanı, bir de baskı yapınca evden kaçar diye bir şeyde diyemiyorum.
—Bari arkadaşlarını tanıyor musun, nasıl birileri?
—Yok, hiç tanımıyorum, eskiden Hayriye’nin kızıyla arkadaştı, o zaman hiç böyle yapmıyordu. Ama Hayriye’nin kız akıllı, benim ki gibi değil. Onun kızı, pastaneye gitmez, postaneye gitmez, anasının dizinin dibinde. Kız baktı ki, bizim kız çet mi ne yapıyormuş. Asuman, kızını azdıracak diye, Hayriye de çekti kızı, görüşmüyorlar artık.
—Aferin Hayriye’ye, pek iyi yapmış kızını ateşten kurtarmış.
—Ne yani, sen bana ateşe mi attın diyon, ben mi yaptım yani? Ben mi ona açıl saçıl dedim, ben mi ona çet yap dedim?
—Kızma Zekiyeciğim kızma, ama keşke sen de kızını takip edeydin, kiminle geziyor, kiminle çet yapıyor, kiminle arkadaşlık ediyor, iyi arkadaş olmayanlarla görüştürmeseydin diyorum. Keşke saçını başını yaptığında, dudağını boyadığında ona izin vermeseydin diyorum. Keşke ona en baştan bu dünyaya niye geldiğini, bir gün ölüp her yaptığının hesabını vereceğini ona söyleseydin diyorum.
—Peki, ben n’apayım şimdi, nerelere gidem, utancımdan yerin dibine mi girem?
—Tamam, ağlama artık, zararın neresinden dönülürse kârdır demişler. Asuman akıllı kızdır etrafındaki arkadaşlarından etkileniyor herhalde. Al kızını karşına, konuş. Bak kızım de, seni dünyaya getiren ben olsam da, seni yaradan Allahü teâlâdır. Sana el, ayak, göz, kulak veren Odur, seni böyle güzel yaratan Odur. Gel Rabbini tanı ve kötü arkadaşlarını bırak, kafede çet mi ne yapıyormuşsun, bunları bırak. Yaptığın her şeyin hesabını bir gün vereceksin. Gün gelir bu gençlik biter, bu güzellik gider elden, sonradan eyvah deme, sanki yeni bir sayfa açmış gibi tövbe edip namaza başla, gel kızım ne kendin yan, ne de bizi yak. Ne bileyim işte, sen kızını daha iyi bilirsin, bu hem senin, hem de kızın için bir fırsattır. Evladına sahip çık ve onu kurtlar sofrasına bırakma.
Kızı kendi haline bırakırsan ..:: Evlilikrehberi.net ::..
—Buyurun kimi istemiştiniz, diye sordu.
—Naciye teyze benim, Zekiye Hanımın kızı Asuman, tanımadın mı? Şey, annem sizde mi diye soracaktım.
Kızı baştan ayağa süzen Naciye Teyze;
—Kusura bakma kızım. Pek değişmişsin de o yüzden tanıyamadım. Zekiye bak kızın gelmiş, seninle görüşmek istiyormuş.
—Geliyorum. Ne var kız, yine ne geldin gideydin ya eve.
—Üf be anne… Biz Özlem’le kafeye gidicez bana para lazımdı da ondan geldim.
—Ben para mı basıyorum burada, abin gelir para, sen gelirsin para, banka mı sandınız beni siz? Al şunu, bak bu son, bir daha beş kuruş vermem valla bilmiş ol.
—Anne bankada para olmaz da sende olur. Sen benim bankamsın.
Naciye Hanım, ana kızın fısıltı ile de olsa konuşmalarına şahit olmuş ve duydukları onu çok üzmüştü. Zekiye Hanımı kızı konusunda, birçok kez uyarmış, nasihat etmişti.
Zekiye Hanım kapıyı yavaşça kapatıp içeri gelirken biraz mahcup, biraz kızından utanmış görünüyordu.
—Zekiye, verdin mi anahtarı?
—Ne anahtarı? Haa, verdim verdim.
—Asuman kızım pek değişmiş, pek güzelleşmiş, tanıyamadım kusura bakma. Düğüne mi gitmişti?
—Yoo, okuldan çıkmış da, beni evde bulamayınca buradadır diye buraya gelmiş.
—Ya, demek okuldan çıkmış. Okul kıyafetleri de ne kadar değişmiş, biz hala siyah önlüklerde kalmışız. Geçen pazara gittiğimde gördüm, çocuklar okuldan dağılıyordu bir baktım erkek kız sarmaş dolaş, haha hihi, kısacık etekler, incecik çoraplar, saçlar yapılı, dudaklar boyalı, eyvah dedim ana babaları bunları okusun da adam olsun diye mi gönderiyor, yoksa kız erkek birbiri ile oynaşsın diye mi? Vah ki, vah! Bizim dedelerimiz atalarımız bu günler için mi şehit oldu? Bu ana babalar nasıl ana baba ki, körpecik evlatlarını elleri ile ateşe atıyorlar, hiç mi vicdanları sızlamıyor, bu evlatlar böyle ahiretten habersiz yetişiyorlar.
—İnsan hiç üzülmez olur mu Naciye teyze, elbette ana babaları da üzülüyordur ama söz dinletemeyince ne yapsınlar…
—Ne demek söz dinletemiyor ayol… Sen baştan çocuğun her istediğini yap, ondan sonra da beni hiç dinlemiyor de, olacak şey mi? Suyun önünü ne yana çevirirsen, o yana akar. Eğer suyu, sebzelerin dibine doğru kanal açar da, o kanala doğru verirsen akarak gelir, sebzeleri sular, sen kanal açmadan, yön vermeden, gelsin de sebzeleri sulasın dersen su dolup dolup taşar, bahçeyi sel götürür, sebzeler zayi olur gider. İnsan evladı da öyledir, su gibi yani... Sen onu iyi şeylere yönlendirirsen faydalı olur, başıboş bırakıp da, nasıl olsa coşar coşar durulur dersen, ne sana ne de etrafına faydalı olur.
—Doğru diyon iyi diyon da Naciye teyze, hadi napayım ille de kafeye gidecem diye tutturdu. Ben bir iki izin verdiydim hadi genç diye, okuldan çıkınca arkadaşımla ders yapıyoruz diye gidiyor. Bilmiyorum ki, pek deli zamanı, bir de baskı yapınca evden kaçar diye bir şeyde diyemiyorum.
—Bari arkadaşlarını tanıyor musun, nasıl birileri?
—Yok, hiç tanımıyorum, eskiden Hayriye’nin kızıyla arkadaştı, o zaman hiç böyle yapmıyordu. Ama Hayriye’nin kız akıllı, benim ki gibi değil. Onun kızı, pastaneye gitmez, postaneye gitmez, anasının dizinin dibinde. Kız baktı ki, bizim kız çet mi ne yapıyormuş. Asuman, kızını azdıracak diye, Hayriye de çekti kızı, görüşmüyorlar artık.
—Aferin Hayriye’ye, pek iyi yapmış kızını ateşten kurtarmış.
—Ne yani, sen bana ateşe mi attın diyon, ben mi yaptım yani? Ben mi ona açıl saçıl dedim, ben mi ona çet yap dedim?
—Kızma Zekiyeciğim kızma, ama keşke sen de kızını takip edeydin, kiminle geziyor, kiminle çet yapıyor, kiminle arkadaşlık ediyor, iyi arkadaş olmayanlarla görüştürmeseydin diyorum. Keşke saçını başını yaptığında, dudağını boyadığında ona izin vermeseydin diyorum. Keşke ona en baştan bu dünyaya niye geldiğini, bir gün ölüp her yaptığının hesabını vereceğini ona söyleseydin diyorum.
—Peki, ben n’apayım şimdi, nerelere gidem, utancımdan yerin dibine mi girem?
—Tamam, ağlama artık, zararın neresinden dönülürse kârdır demişler. Asuman akıllı kızdır etrafındaki arkadaşlarından etkileniyor herhalde. Al kızını karşına, konuş. Bak kızım de, seni dünyaya getiren ben olsam da, seni yaradan Allahü teâlâdır. Sana el, ayak, göz, kulak veren Odur, seni böyle güzel yaratan Odur. Gel Rabbini tanı ve kötü arkadaşlarını bırak, kafede çet mi ne yapıyormuşsun, bunları bırak. Yaptığın her şeyin hesabını bir gün vereceksin. Gün gelir bu gençlik biter, bu güzellik gider elden, sonradan eyvah deme, sanki yeni bir sayfa açmış gibi tövbe edip namaza başla, gel kızım ne kendin yan, ne de bizi yak. Ne bileyim işte, sen kızını daha iyi bilirsin, bu hem senin, hem de kızın için bir fırsattır. Evladına sahip çık ve onu kurtlar sofrasına bırakma.
Kızı kendi haline bırakırsan ..:: Evlilikrehberi.net ::..