Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kişi sevdiğiyle beraber haşr olacaktır.. (1 Kullanıcı)

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Asım Abimizin ağzından çok güzel bir hikaye dinlemiştim geçenlerde, aslında başlığı ilginç gelmişti bana: "ALLAH için sevmek.."


Hikayeyi dinledikten sonra, internette biraz araştırma yaptıktan sonra konuyla ilgili çok güzel bir yazı gözüme çarptı.. Sizinle de paylaşmak istedim...

"Kişi sevdiğiyle beraberdir.."

SUAL: İyilerle beraber olmanın dindeki yeri nedir?
CEVAP
Salihlerle beraber olan, onlardan hiçbir şey öğrenemese bile, yedi ikrama kavuşur:

  1. İlim talebesinin faziletine kavuşur.
  2. Onlarla beraber iken günahtan uzak olur.
  3. Evinden çıkışından itibaren rahmete girer.
  4. Onlara inen rahmetten o da faydalanır.
  5. Onları dinlerken, kendine sevap yazılır.
  6. Melekler ondan memnun olup, dua eder.
  7. Attığı her adım, günahına kefaret olur.

Allahü teâlâ da ona, altı ikramda bulunur:

  1. İlim ehliyle bulunmayı ona sevdirir.
  2. Âlime uyanlar gibi sevaba kavuşur.
  3. O salihlerden birinin şefaatine kavuşur.
  4. Günahkârların gittiği yerlerden soğur.
  5. O da salihlerin yoluna girmiş olur.
  6. Dinimizin emirlerine uymuş olur.

Bir kimse, Peygamber efendimize, “Kıyamet ne zaman kopacaktır?” diye sordu.
Ona cevaben Peygamber Efendimiz, “Kıyamet için ne hazırladın?” diye buyurdu.
O kimse, “Fazla ibadetim yok. Fakat Allah ve Resulünü seviyorum” dedi.
Peygamber Efendimiz de o kimseye, ”Herkes sevdiği ile beraber olacaktır. Sen de, ahirette sevdiğinle beraber olacaksın” diye buyurdu. (Buhari)

Hikmet ehli buyuruyor ki:

  1. Âlimlerle beraber olanın ilmi artar.
  2. Salihlerle beraber olanın, ibadete rağbeti ve günahlardan kaçma arzusu artar.
  3. Fasıklarla [açıktan günah işleyenlerle] düşüp kalkanın günah işleme cüreti artar.
  4. Zenginlerle düşüp kalkanın dünya sevgisi artar.
  5. Fakirlerle beraber olanın şükrü artar.

Bir kimse, bir âlimle dünyayı dolaşsa, âlimden dinine ait bir mesele öğrense, birlikte yaptıkları seyahati boşa gitmiş olmaz. Bir kimse de, âlimlerle, salihlerle beraber olsa, hiçbir şey istifade edemese bile, onların yüzüne bakması, onun için büyük bir nimettir. Çünkü salih Müslümanın yüzüne bakmak ibadettir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir. Sana koku sürmese de, yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.” [Müslim]

Kötü arkadaş, bir tane olsa da çoktur. İyi arkadaş bin tane olsa da azdır. İyilerle dost olmalı ve sayısını çoğaltmaya çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

  • “Çok dostunuz olsun; çünkü Rabbiniz kerimdir. Kıyamette dostları arasında bulunan kuluna azap etmekten haya eder.” [Şir’a]
  • “Çok tanıdığınız olsun! Kıyamette hepsi de şefaat eder.” [Şir’a]
  • “Allahü teâlâ, rıza-i ilahi için bir din kardeşi edinenin Cennetteki derecesini yükseltir.” [İ. Ebiddünya]
  • “Allah için ahiret kardeşliği yapan, ahirette öz kardeşinden daha faydalı yardımları, o ahiret kardeşinden görür. Allahü teâlâ, ahiret kardeşini çok seveni, o nispette çok sever.” [Ey Oğul İlm.]

İyilerle arkadaşlık, dostluk böyle kıymetli iken, kötülerle arkadaşlık daha kötüdür. İnsanın dünyasını da, ahiretini de yıkar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Kişinin dini arkadaşının dini gibidir. Şu halde kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin!” [Hakim]

Akıllı, ilim sahibi, iyi ahlaklı, doğru sözlü, cömert ve günahlardan kaçan kimselerle arkadaşlık etmelidir! Kur'an-ı kerimde mealen, “Benim yolumda gidenlere uy” buyuruluyor. (Lokman 15)

Allahü teâlâ, Davud aleyhisselama vahyetti ki:
“Beni sevmeyenlerle arkadaşlık etme! Bunlar senin düşmanındır. Kalbini karartır ve seni benden uzaklaştırır.” [İ.Gazali]

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Ev almadan önce komşu, yola çıkmadan önce arkadaş edinin! Yolculuktan önce de azık tedarikine çalışın!” [Taberani]

Ahiret yolcusunun azığı doğru iman ve arkadaşı da salih ise ne mutlu ona.

Kötülerden uzak durmalı

İmanımızın üç düşmanı vardır: Şeytan, nefs ve kötü arkadaş. En zararlısı kötü arkadaştır. O, nefsimizin ve şeytanın aracılığı ile bize zarar verir. Arkadaşların en kötüsü insanın dinini, imanını, edebini, hayasını, ahlakını bozmaya uğraşan, böylece dünya ve ahiretine, ebedi saadetine saldırandır. Salihler, iyiler anıldığı zaman rahmet, kötüler anıldığı zaman lanet yağar. Kötülerden uzak durmaya çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Kötü arkadaş, demirci körüğü gibidir. Üflenildiği zaman ateş kıvılcımları seni yakmazsa, kokusu seni rahatsız eder.” [Buhari]

Pis koku, farkında olmayarak elbiseye siner. Kötünün kötülüğü de farkında olmayarak insanın kalbine girer. Şu halde yapılacak iş, kötü arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene cenâb-ı Hak nasip eder. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “İffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.” [Hakim]

İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa, bir gün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir? Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

  • “İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur.” [Taberani]
  • “Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.” [İbni Asakir]

Kur'an-ı kerimde de namaz kılanın her kötülükten korunacağı bildiriliyor. Herkes ne ekerse onu biçer. Rüzgar eken, fırtına biçebilir. İyilik eden de iyilik biçer. Hem Allahü teâlâ çok merhametlidir. Bir tohuma, bire on ve daha fazla mahsul verir. İyilik yönünden bir adım atana çok şeyler ihsan eder. Günahlarına pişman olup özür dileyenin günahlarını affeder. Yeter ki insan hatasını bilip özür veya af dilemesini bilsin! "Ben artık mahvoldum, Allah beni affetmez" diye düşünmek çok yanlış ve çok tehlikelidir. Zararın neresinden dönülürse kârdır. “Allah artık beni affetmez” diyerek günahlara devam etmemeli, günahım çok diye tevbeden kaçmamalı. En büyük günahların da tevbesi olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

  • “Ey günahı çok olan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah günahların hepsini affeder. O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.” [Zümer 53]

Gayri meşru işler, dünyada da yüzkarasıdır. Ahirette ise, azabı çok şiddetlidir. "Ben ölmem" veya "Cehennem ateşi bana zarar vermez" diyen varsa, dilediği kötülüğü işlesin! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Dünya için, dünyada kalacağın kadar, ahiret için, ahirette kalacağın kadar çalış! Allah’a, muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle!” [Eyyühel veled]

Öleceğine inanan ve öldükten sonra başına gelecekleri düşünen, nasıl kötülük işleyebilir?

İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusurunu öğrenir. Sadık dost, arkadaşını tehlikelerden koruyan kimsedir. Böyle bir arkadaş bulunursa, bunu büyük nimet bilmeli. Onun tavsiyelerine kızmamalı. Meselâ gıybetin, zinadan kötü olduğu, sevapları ateşin kuru odunu yaktığı gibi yok ettiği hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Biz gıybet ederken, bir arkadaşımız, (Sus, sevapların yanacak, Cehenneme gideceksin!) derse, bize iyilik mi etmiş olur, kötülük mü? İyilik ettiğine göre, böyle arkadaşa kızmak mı, yoksa minnettar kalmak mı gerekir?

Kötülerle düşüp kalkmak

Sual: Kötüleri düzeltmek niyetiyle, onlarla düşüp kalkmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
İnsana çeşitli vesveseler gelir. Günaha, hatta Allah saklasın küfre de meyledebilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Müminin kalbi, kaynayan tencereden çok değişikliğe maruz kalır.” [Hakim]

Bunun için kötü arkadaşlardan ve kötü işlerden uzak kalmalıdır. Kötü bir kimseyi düzeltmeye çalışacağım diye onunla arkadaşlık edilirse, kendisinin bozulma ihtimali daha fazladır.
Kalb, kötü kimselerin yanında gaflete dalınca, şeytan da vesvese verir. Aydınlıkla karanlığın çarpışması gibi, Allahü teâlâyı anınca şeytan kaçar, unutunca şeytan gelir. Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:

  • “Şeytan onlara galebe çaldı ve onlara Allah’ı anmayı unutturdu.” [Mücadele 19]

Şeytanın galebe çalmaması için kötü arkadaşlardan uzak durmalıdır. Kötülere yaklaşanın, kötülüklerden uzak durması zordur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

  • “Uçurumun kenarında dolaşan, uçuruma yuvarlanabilir.” [Buhari]
  • “Töhmete sebep olacak yerlerden kaçının!” [İ. Gazali]

"Ben kötülerle gezerim ama, onların bana zararı dokunmaz" demek çok yanlıştır. İnsanın dini, arkadaşının dini gibidir. Farkında olmadan arkadaşının huylarına sahip olur. O halde iyilerle arkadaş olmaya çalışmalıdır!
İyi insanlarla gezmek ve iyilerden bahsetmek de nimettir. Çünkü hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

  • “Salihler, iyiler anıldığı zaman rahmet nazil olur.” (İ.Ahmed)
Rahmet, Cennete girmek ve Allah’a kavuşmaktır. Salihler, iyiler anılınca, bu rahmetin sebebine kavuşulmuş olur. Salihlere uyma isteği başlar. Salihlere uyan da Cennete girer. “Kötünün bana ne zararı dokunur?” demek çok yanlıştır. Çürük bir meyve bütün meyvelerin çürümesine sebep olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

  • “Salihleri anmak günahlara kefarettir.” [Deylemi]
  • “Fazilet ehlini ancak fazilet sahipleri tanır.” [Deylemi]
  • “Fıkıh öğrenilen yerde bulunmak, bir senelik ibadetten daha hayırlıdır.” [Deylemi]
  • “Kırk gün içinde, bir ilmi sohbette bulunmayanın kalbi kararır. Büyük günah işlemeye başlar. Çünkü ilim, kalbe hayat verir.” [Mektubat-ı Rabbani]
  • “Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadetten daha sevaptır.” [Deylemi]
  • “Ya âlim, ya talebe veya bunları dinleyenlerden olun! Yahut ilim ehlini sevenlerden olun! Bunlardan gayrısı olan helak olur!” [Beyheki]
  • “Evliyayı görünce, Allah hatırlanır.” [H.Tirmizi]
  • “Her şeyin kaynağı vardır. Takvanın menbaı ariflerin kalbleridir.” [Taberani]
  • “Büyüklerle oturun, âlimlere sorun ve hikmet ehli ile beraber olun!” [Taberani]

Böyle salih kimseler bulunmazsa kötülerden uzak durmalıdır.
Dağda yaşayan birisine, “Burada ne yapıyorsun” demişler. O da “Köpek çobanlığı yapıyorum” demiş. “Hani burada köpek yok” demişler. “Benim nefsim köpek gibi ısırıcıdır. Kimseye zararı dokunmasın diye onu insanların arasından çıkardım” demiş.

Uzlet ve az konuşmak

İslamiyet’e uymayanlardan, günah işleyenlerden ve bid'at ehlinden uzlet etmeli, yani bunlardan uzak durmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Hikmet, on kısımdır. Dokuzu uzlette, biri de, az konuşmaktadır.” [Beyheki]

Böyle insanlarla zaruret kadar görüşmelidir! "Halk bozuldu aşikâre, müdaradır tek çare" buyurulmuştur. Yani onlarla iyi geçinmek gerekir.
Vakitleri, çalışmakla, Allah’ı anmakla, tefekkürle ve ibadetle geçirmelidir! Eğlenecek zaman, öldükten sonradır. Salih, temiz Müslümanlarla görüşmeli, onlara faydalı olmalı ve onlardan faydalanmalıdır! Lüzumsuz, faydasız sözlerle, zamanları zayi etmemelidir! Zararlı kitapları, gazeteleri okumamalı, böyle radyoları, televizyonları dinlememeli, seyretmemelidir. İslam düşmanlarının kitapları, gazeteleri, radyoları, tvleri; dini, İslamiyet’i yok etmek için sinsice çalışıyor. Gençleri, dinsiz, ahlaksız yapmak için, planlar kuruyorlar. Bunların tuzaklarına düşmemelidir!
Az konuşmalı, az uyumalı ve az gülmelidir! Kahkaha ile gülmek, kalbi karartır. Çalışmalı, fakat karşılığını Allahü teâlâdan beklemelidir! Onun emirlerini yapmaktan zevk duymalıdır! Yalnız Ona güvenince, O, her dileği ihsan eder. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, yalnız Ona güvenenin her dilediğini verir ve bütün insanları buna yardımcı yapar) buyuruldu. Yahya bin Muaz-ı Razi hazretleri buyurdu ki:

  • “Allahü teâlâyı sevdiğin kadar, herkes seni sever. Allahü teâlâdan korktuğun kadar herkes senden korkar. Allahü teâlâya kulluk ettiğin miktarda, herkes sana yardımcı olur.”

Ebu Muhammed Abdullah Raşi hazretleri de buyurdu ki:

  • “Allahü teâlâ ile insan arasında olan en büyük perde, kendi nefsini düşünmesidir ve kendisi gibi aciz olan bir kula güvenmesidir. İnsanların değil, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmayı düşünmelidir.”

Aileye ve çocuklarına karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olmalıdır! Onların haklarını yerine getirecek kadar aralarında bulunmalıdır! Onlara bağlanmak, Allahü teâlâdan yüz çevirecek kadar olmamalıdır! (Mektubat-ı Masumiyye c.2, m.110)
Üç şey insanı harap eder: Kibir, öfke, şehvet. Müslüman, başkalarının yükünü çeker, başkalarına yük olmaz. Sıkıntı ne kadar artarsa, ibadet de o kadar kıymetli olur. Gönül kırıcı latife yapmamalıdır!

Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

  • “İnsanların en kötüsü, zararından kurtulmak için yanına yaklaşılmayan kimsedir.” (Buhari)

İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

  • “İnsanın dini arkadaşının dini gibidir” (Tirmizi)

Sevdiğini dil ile de söylemeli

SUAL: Takdir edip sevdiğimiz arkadaşa, onu sevdiğimizi hâl ve hareketlerle bildirmemiz kâfi midir?
CEVAP
Kâfi değildir. Dil ile de söylemek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Arkadaşını seven, onun yanına gidip "Seni Allah rızası için seviyorum" desin!” [İ.Ahmed]

Böyle bir arkadaş bulunca, onu üzecek bir davranışta bulunmamak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Arkadaşınla münakaşa etme! Ona sıkıntı verme! Ona buna arkadaşının hâlini sorma! Belki ona düşman birine rastlarsın da, arkadaşın hakkında yanlış bir şey söyleyip aranızın açılmasına sebep olabilir.” [Ebu Nuaym]

Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu yaptığı işlerden anlaşılır. Bir kimse, kötülüklerden kaçıyor, iyi işler yapıyorsa, o kişinin Cennete gitme ihtimali çoktur. Onun için iyi kimselerle beraber olmaya çalışmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

  • “Allahü teâlâ, bir kula hayır murat ettiği zaman, dinini kayıran kimseler yanında çalışmayı nasip eder. Şerri murat edilen kul da, dinini kayırmayan kötü kimselerin yanında çalışır.” [Deylemi]
  • “Allahü teâlâ bir kuluna hayır murat edince rüyasında onu ikaz eder.” [Deylemi]

Kişi sevdiği ile beraber olur

SUAL: Ahirette, kişi sevdikleri ile beraber olacağına göre, bir kimse, hem Cennete gidecek iyileri, hem de Cehenneme gidecek kötüleri severse, nereye gider?
CEVAP
İyi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisliği karıştırmak demektir. Karışım pis olur. Bir kimse, hem Peygamber efendimizi, hem de Ebu Cehil'in itikadını sevse Cehenneme gider.
“Allah ve Resulünü seviyorum” diyen bir zâta, Peygamber efendimiz buyurdu ki:

  • “Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.” [Müslim]

Allahü teâlâyı ve Onun Peygamberini sevmek, emirlerini yapıp, yasak ettiklerinden kaçmak demektir. Allahü teâlâyı sevmenin alameti, dostlarını sevmek, düşmanlarına düşmanlık etmektir. Hadis-i şerifte, “İbadetin efdali, Müslümanı Müslüman olduğu için sevmek, kâfiri kâfir olduğu için sevmemektir” buyuruldu. Allahü teâlânın düşmanını, mesela Ebu Cehil'i sevenin, “Allah’ı da seviyorum” demesi yalan olur. Allah’ın sevdiğini sevmeyen de, Allahü teâlâyı sevmiş olamaz. Mesela Hıristiyanlar, Peygamber efendimizi sevmedikleri için, ”Allah’ı ve Hazret-i İsa'yı seviyoruz” deseler de, faydası olmaz. Yahudiler de, Hazret-i İsa'yı sevmedikleri için, “Hazret-i Musa'yı seviyoruz” deseler de, kıymetsizdir.
Âlimler, “Kişi sevdiği ile beraber olur” hadis-i şerifini şöyle açıklıyor:

  • “Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada sahip olup, onun gibi amel işlemeye gayret eder, Allah dostlarını dost, Allah düşmanlarını da düşman bilirse, ahirette sevdiği kimse ile birlikte Cennette olur."

Bir kimse de hem Müslümanları, hem de gayrimüslimleri sever, gayrimüslimlerin itikatlarını beğenirse, gayrimüslimlerle birlikte Cehenneme gider. “Kişi sevdiği ile birlikte olur” demek, sevdiği kimsenin derecesine kavuşur demek değildir. Fakat iyileri sevdiği için, Cennette onlarla birlikte olur. Herkes imanının parlaklığına, kuvvetine göre farklı derecelerde bulunur. (Mektubat-ı Rabbani, Hadika)
Bu yazıdan anlaşılıyor ki, imansızları sevmek, onların itikatlarını beğenmek, insanı ebedi Cehenneme sürükler. Ahirette iyilerle beraber olabilmek için, dünyada da onlarla beraber olmak, onları sevmek, onların yolundan gitmek gerekir.
Hiçbir menfaat beklemeden sırf Müslüman olduğu için bir kimse ile dost olmak çok iyidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Cennette öyle güzel saraylar vardır ki, bunlar Allah rızası için birbirini sevenler içindir.” [Ebuşşeyh]

Üç kişiyle evlense

SUAL: Kocası öldükten sonra, birisi ile evlenen, ondan da ayrılıp başka bir erkekle evlenen kadın, ahirette bu üç kişiden hangisi ile evlenecektir?
CEVAP
Ümm-i Habibe validemiz, böyle bir suali sorunca, Resulullah efendimiz buyurdu ki:

  • “Böyle bir kadın, serbesttir. Hangi kocası güzel huylu ise ahirette onunla olur. Güzel ahlak sahibi olan, dünya ve ahiret iyiliğine kavuşur.” [B. Arifin]

Demek ki, kadın, üç kişiden hangisini daha çok seviyorsa, onunla beraber olur. Üçünü de istemiyorsa, hiçbirisi ile beraber olmaz.
Cennette üzüntü yoktur. Çocuk veya bekâr olarak ölenler de Cennette evlenecektir.
Cennete gitmek için iyilerle beraber olmak gerekir. Peygamber efendimize, kimlerle beraber olmak gerektiği sual edilince buyurdu ki:

  • “Gördüğünüzde sizlere Allah’ı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran, ilmi, ahireti düşünmenize yarayan zatlarla beraber olun!” [Ebu Ya'la]

Kıyamet günü, dünya günlerinin uzunluğu ile mukayese edilmez. Çok uzundur ve çok sıkıntılıdır. Fakat salihlere çok kısa gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

  • “Allahü teâlâ istediği kula, kıyamet gününün uzunluğunu bir farz namazı vakti kadar kısa hissettirir.” [Beyheki
O halde, beş vakit namazı kılıp salihlerden olmaya çalışmalıdır!

Salihlere dua etmeli

SUAL: Salih arkadaşlarımız var. Fakat ben onların çoğunu sevemiyorum. Her birisinin bir kusurunu görüyorum. Kimileri ile konuşmuyorum. Onları sevmemem günah olur mu?
CEVAP
Elbette günah olur. Çünkü hubb-i fillah, buğdi fillah imanın esasıdır. Salihleri sevmeli, fasık ve facirleri sevmemeli. Başkalarının kusurunu görüp onlardan kendini üstün görmek kibirdendir. Kibir her hayra manidir. Bu hastalıktan kurtulmaya çalışmalı. Bilhassa sevmediğimiz salihlere özel dua etmeliyiz. Kur'an-ı kerimde iyilerin ettiği dua şöyle bildiriliyor:

  • “Rabbimiz, bizi ve bizden önce gelip geçmiş mümin kardeşlerimizi affet; kalblerimizde, mümin kardeşlerimize karşı hiçbir kin bırakma!” [Haşr 10]

Bu âyet-i kerimede bildirildiği gibi, sevmediğimiz salih arkadaşlara böyle dua etmeliyiz.

Salihleri anmak

SUAL: Salihleri anmak nasıl olur?
CEVAP
Enbiyayı, evliyayı ve salih kimseleri anmak, onların yüksek mertebelerini, hallerini, güzel ahlaklarını hatırlamak, söylemek demektir. Bunları böylece hatırlayıp sevmek, Allah sevgisindendir. Bunları işitenler, bunlar gibi olmaya çalışırlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

  • “Salihleri anmak, günahları temizler.” [Deylemi]
  • “Peygamberleri anmak, ibadettir, salihleri anmak günahlara kefarettir. Ölümü anmak sadaka vermek gibidir. Kabri hatırlamak sizi Cennete yaklaştırır. Cehennemi hatırlamak cihad etmek gibidir.” [Deylemi]
  • “Her hastalığın şifası vardır, kalbin şifası, Allahü teâlâyı anmaktır.” [Deylemi]
  • “Salihler anılınca rahmet iner.” [İ.Ahmed]

[Hadis-i şerifteki rahmet, Cennetlik olmak demektir. Salihler anılınca, bu rahmetin sebebine kavuşulmuş olur. Salihlere uyma isteği başlar. Salihlere uyan da Cennete girer.]
Tasavvuf, Cenab-ı Hakkı anmak, arifleri hatırlayıp sevmek ve Resulullahın yoluna yapışmaktır.
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Allah razı olsun. Çok güzel olmuş ama çok ince okumalı , fazla nasihat dolu yüreği boş bulundurmalı...
 

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Allah razı olsun. Çok güzel olmuş ama çok ince okumalı , fazla nasihat dolu yüreği boş bulundurmalı...

Sizden de razı olsun Rabb'im.. Haklısınız, aslında metinin aslı daha da uzun da ben yine konu çok dağılmasın diye kırptım birazını, fakat yine de dediğinizi gibi biraz fazlaca olmuş..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Ellinize yüreğinize sağlık düşünüp paylaşmışsınız ben çok beğendim yazıyı ALLAH razı olsun bende musadenızle bir şey paylaşayım:)
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Ellinize yüreğinize sağlık düşünüp paylaşmışsınız ben çok beğendim yazıyı ALLAH razı olsun bende musadenızle bir şey paylaşayım:)

Nasihat dolu derken, her birini ayrı ayrı düşünüp, hayata geçirmeden okumanın ne faydası olur???
Düşünmeli, yürekte harmanlamalı, adım atarken onu kullanmalı
Fazla bilgi değil, kullanacagın bilgiyi almalı..
Emek vermiiş, düşünmüş ne güzel, kötü demedim ki...az, az sindire sindire olmalı
Tıka basa yemek yiyebilirmisin???
Kardeşim çok lezzetli yemekleri çokca hazırlamış, hepsini yiyeyem, aç gözlü oldugum halde ama gözümün önünde Allah razı olsun, gelir gelir yerim.
Bak ne diyor?? Bir yudum hikaye, işte yeter de artar bile, yudum yudum içmeli...
Aceleye gerek yok, çok paylaşım?? kime? niye?? işe yaramadıktan sonra at çöpe...
Kardeşim yüreğe dokunmayı biliyor, bak tellerden çıkan sese, övmeyi sevmem , niye nefsine pay çıkarmasın diye
Rabbimin güzel kullarına dua etmeyi yeğlerim...ellerimde çiçeklerim, sepetimde sevgi , aşk, iyilik, güzellik , dua, isteyene veriirm
Rabbim birtanesin.. ben utanıyorum, öğrendikçe çok cahilim Rabbim ne öğreneyim.???
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
Yola devam etmek gerektiğini...PEHLİVAN gibi...Selamlar...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Allah razı olsun, çok hassaslaştım, her söze ağlıyorum, Ne güzel, Rabbimin güzel kulları ile olmak ne güzel
Rabbim ne olur , cahilliğimi bağışla..
Aleykum selam, gönlü güzel, Rabbim menzilimizi buldursun...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
Allah razı olsun, çok hassaslaştım, her söze ağlıyorum, Ne güzel, Rabbimin güzel kulları ile olmak ne güzel
Rabbim ne olur , cahilliğimi bağışla..
Aleykum selam, gönlü güzel, Rabbim menzilimizi buldursun...

Amin İnşallah...Aynanızdan yasıyan sizsiniz...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
iyi de bende demeki...
böyle şeyler söyleme gereği duyuyorsunuz konu için sadece teşekkür ettim
ama belliki kötü bir şey demişzki ahmet abi ile yakasiş abi de beğen butonuna basmışlar neyse atlarsam böyle her paylaşıma alırım ağzının payını sağol teşekkürler lafı güzel yedik konuyu hemen siliyorum......
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Güzel kardeşim, seni azarlamak için değil, gercekten konu çok ağır , bir tanesini okusam sözün, gerekir, bir yığın tefekkür
ardından gelen konuyu hiç okuyamam.
Tamam paylaşmak güzel ama tek tek, sayfada olsun Gül Berra alınma, sanırım hiç kimsede senin konun için değil, birinci yazının yeterli oldugunda hemfikir, sonra bakarım diye gectim niye sildin?
Yavaş , yavaş, hikmet dolu sözler, yutulmuyor hemen.
Paylaşımlara katkın çok güzel, kim inkar edebilir ki...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
ben okurken ağır gelmedi yanı ben şundan yanayım emeğe saygı neyse bu konuyu uzatmak istemiyorum....
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Ben, Seni Sadece Biraz Hayal Ediyorum..

Ben, Seni Sadece Biraz Hayal Ediyorum O Kadar.
Yazamam ki Çünkü ben, Seni yaşamadım ki
Her yazdığım, yaşadığım değil, ama belki

Zaten, taklit edemiyorum
Öyle tahlile de gücüm yok Seni Sadece hayal benimkisi
Sen gibi yaşamaktan, Seni anlamaktan uzaklarda Sadece hayal

Uzaklarda dediysem, öyle çok da uzak değil aslında
Hatta pek ilginçtir, ama birçok sözüme ve görüşüme delil yapmışımdır Seni
Örnek diye Seni vermişimdir İdeal diye Seni sunmuşumdur
Bunca ayrılığıma karşın, apayrı kalmamışımdır
Senden Bunu, Senin beni sevişine bağlıyorum,
zira Kişi, sevdiğiyle beraberdir. buyuran Sensin.


Madem, ben taklit edecek kadar bile sevememişken,
Sen bunca dilimdesin; o halde, beni seviyor olmalısın.
Ve bu beraberlik de, Senin beni sevişin hürmetine olmalı.
Yani ben Seninle değilim evet, ama Sen, benimle berabersin.

Bu aynı, Ben, kuluma şah damarımdan daha yakınım! (Kâf, 16)
buyuran Rabbimin hâli gibi Şöyle ki:
O bana şah damarımdan daha yakınken, ben çoğu zaman
Ondan gâfil kalırım Ve Onunla bunca yakın oluşumuz,
benim Ona duyduğum sevginin değil,
Onun bana duyduğu şefkatin neticesidir.


Ümmetim, ümmetim! feryâdıyla, en zor zamanında bile
beni duânın içine katışın da gösterir ki, Sen beni seversin.
Hatta bana Kardeşim!.. hitabıyla, asırlar öncesinden seslenişin de bundan.
Ve işte Seni, bu yazı vesîlesiyle hayal etmeye durmam da,
yine Onun bir lütfudur ki, pek âlâ başka bir durumda bulunuyor da olabilirdim.

Şimdi, mahzun bir çocuk canlanıyor hayalimde
Hani, babasını daha doğmadan yitirmiş; anasını ise,
o kucaklanıp sevilmeye pek de muhtaç yaşında kaybedince,
yalnız ve mahzun kalmış bir çocuğun bakışı...
Bu bakış, öylesine yakıcı geliyor ki bana, üstelik ne öksüz,
ne de yetim değilken; bu iki hâlin ne anlama geldiğini hiç bilmemiş biriyken, gözlerim doluveriyor

O mahzun çocuğun, bir Nisan ayında doğuşu geliyor sonra aklıma
Seninle aynı ayda doğan arkadaşlarım,
sanki Senin sıkıntı çekme sünnetini pek yoğun yaşıyor gibiler
Aklıma pek imtihanlı geçmekte olan bir ömür geliveriyor,
biri Nisanda doğdum. deyince
Bu ayın başında doğanlara Koç diyorlar.
O çileli arkadaşlarıma, Koçum benim! deyip,
espriyle karışık tesellî vermeye çalışırken,
hep bir kolaylık ve kavîlik duâsı ediyorum gizlice
Bir yandan, Sendeki kavîlikten eser taşıdıklarını seyredip,
saygı duyuyorum onlara

Babasız olduğun için sütanne bulmakta zorlanışın,
dedeciğine sığınışın, düşmanların daha çocukluğunda
kıymetini fark edip peşine düşmüşken,
amcan Ebû Leheb tarafından horlanışın geliyor sonra aklıma
Seni fark etmiş olmak, düşmanlarına hayır getirmemişti
Seni fark etmemiş olmak da amcana
İşte o vakit, uyanıklığın da, uykunun da hayırlısını diliyorum tekrar tekrar...

Pek genç yaşında, onca emîn bir kişi olarak Haticeye tavsiye edilişin,
ardından, aynı Haticeye, zevc olarak lutfedilişin
İlk vahyin titretişiyle evine koşman ve:

Beni örtün! diyerek seslenişin canlanıyor gözümde
Heybet ve korkuyla titreyiş aynı bedende kendisine bu kadar yakışan ikinci bir insan gelmiş midir diye düşünüyorum

Huzurunda, heybetinden titreyen birine:

Korkma, ben Kureyşten, kuru et ve ekmek yiyen bir kadının oğluyum!..
diyen o rahatlatıcı tavrını

Vazgeçmeni isteyen amcana:

Bir elime hilâli, diğerine de güneşi verseniz,
yine de dâvâmdan dönücü değilim, ya bu dâva muzaffer olur,
ya da ben bu yolda ölür giderim!..
diyen kararlılığını

Mescide pisleyen bedevîye gösterdiğin,
ana şefkatinden kat kat öte merhametini
Sırtına işkembe yükleyen gâfile gösterdiğin eşi bulunmaz sabrını
Ve gözbebeği kızın Fatımaya, onca sevmene karşın,
dünyalık hususlarda tâviz vermeyişini hatırlayıveriyorum işte

Nedense, sevdiklerini toprağa verirken ağlayışından ziyâde,
geride bırakıp gittiklerinin hâli geliyor gözlerimin önüne.
Nedense, ağlayışından ziyâde, sana ağlayanların hâli acıtıyor içimi
Belki, Senden geriye kalmışlardan biri olduğum içindir,
Senden ayrılmayı yaşamışların hâlini az-çok hissedivermem

Seni, hiç görmeden; sadece yaptıklarını ve yaşadıklarını duyarak
tanımaya çalışmak tuhaf
Seni bizzat görüp, dokunup, kokunu duyup,
sözlerini senin meclisinde, senin sohbet halkanda dinleyip de
senden ayrılmış olanlar, şüphesiz pek çetin bir imtihan,
pek ağır bir acı yaşamışlardır.
Fakat bu ağırlık, elbet Seninle birlikte bulunmanın hazzına ait bir külfettir.
Kendimi, hem o hazdan, hem de o külfetten uzakta hissediyorum.
Hani biraz, Medineye, Seni ziyarete gidip gelen hacıların
yüzünde oluyor sanki o acı Ve ben bunu da anlayamıyorum,
çünkü oralara gelmişliğim hiç yok

Zaten, öyle aman aman bir özlem de yok içimde,
yanına gelmeye dair Ben, Seni özlemeyi pek bilmiyorum
Sadece, özlemlerim arasına zaman zaman giren bir düşünce gibisin
Sadece bir-iki sefer, Medineye, yanına gelmeyi,
oralarda sırf sana hürmet duygusuyla yalınayak yürümeyi ve
topraklarının sıcağıyla ayaklarımın yanmasını
Sonra bir duânla o yanıkların geçivermesini hayal etmiştim,
o kadar Sonra, sana dair yanıklık ya da özlem adına her ne varsa geçti gitti
Ben hasret denince, sevda denince Seni hatırlamıyorum ki ana yanmıyorum ki
ben Ve içinde bir yanık sızısı bile yokken mektup yazmak sana, öyle zor ki

Ben sana tâbi de değilim hem Tâbi olmak sevmekle olur...
Ben Seni sevemiyorum ki Âişeninki gibi bir kıskançlık var içimde
Ama kıskandığım sen değilsin.
Sen değilsin, ismi anılınca içimi titreten
Sen değilsin, ayrılığıyla burnumun direkleri sızlayan.
Ve sana karşı böylesi donukken, yazmak Seni, öyle zor ki

Hani, hayal ediyorum ara sıra ama,
diğer tüm hayallerimden vakit kalırsa
Öyle, arada bir yerlerde Öyle, boşluk doldururcasına
Esas hayalim, biricik özlemim değilsin
Özlemek denince, aklıma gelen Sen değilsin

İşte bak gör, nerelerde geziniyorum ki,
yolum da yurdum da uzak görünüyor Sana.
Yazdığım şu yazı da belki,
uzaklığımı ve yabancılığımı îtiraftan ibaret Hani tevâzulu tavır,
kişiyi güzelleştirir ya
Hatta belki tüm bu dediklerim, birilerinin gözünde güzelleşmek
arzusundandır, bilmiyorum. Hani, ben Sana uzaklığımı
haykırdıkça, insanların beni Sana yakın sandıklarını fark etmişimdir de
belki, bundan yapıyorumdur bunca lakırdıyı...
Ne fenayım değil mi!? Ama yine de, hiç değilse,
Sana yakınlığın iyi bir şey olduğunu fark etmişim

Yoksa, kime ne yakınlığımdan ya da uzaklığımdan!
Kime ne faydası var, Sana sevdalanmamın...
Ve kime ne zararı var, Sana el gibi kalmamın
İşte şu, hissettiği ve hissetmediği her şeyi, gevezelik ederek
ortaya dökme huyumun bir neticesidir belki bu da
Böylece, herkese, her hâlimle âyân olmanın bir devamını yaşıyorumdur belki...

Günlerdir Seninle ilgili bir yazı yazmam gerekiyordu ve
ben ne yazacağımı bilmeden, bekliyordum.
Senden bahseden bir yazı yazmak mecbûriyetinden ötürü
pek ağırlaşmıştım. Zira, konu Sen olunca, öyle bir hadsizlik,
öyle bir boşluk, öyle bir seviyesizlik çarpıyor ki, benden bana,
yazmak bile istemiyordum. Ne yazabilirdim ki,
Sana dair, uzaklığımdan başka
Zaten bak, şimdi, ellerim kendiliğinden yazıyor sanki
Seni değil, Senden ayrılığımı yazmaya başlayınca işim kolaylaşıyor

Hem, karnı açlıktan hiç sırtına yapışmamış,
karşısına çıkan densizlere karşı Senin gösterdiğin sabrın zerresini bile,
neredeyse hiç göstermemiş Bir hurmayla doymasını bilmemiş
Bir söz taşına, başka bir söz taşıyla karşılık vermekten geçmemiş
biri olarak ben, Senden aşkla bahsetmeye kalksam ne çıkar!?

Tâifte taşlanışın ve buna rağmen sadece ellerini açıp,
o kişiler için hayırlı bir nesil dileyişin,
benim için çok uzaklarda bir hâl iken,
ana dâir sevgi cümleleri kursam ne çıkar?!

Sevmek, benzeşmek değil midir?

Kara gözlerinden, ay parlaklığını kıskandıran teninden,
gül kokundan, inci dişlerinden, o hafif dalgalı saçlarından,
hasır izi çıkmış gül yanağından hangi yüzle bahsedeyim ki!?
Yumuşacık yastıklarda gömülüp kalmış, uykulu yüzümle mi?!

Geceleri namaz kılarken şişen ayaklarını hangi yüzle anayım
Ayaklarım namaz kılmaya gitmekten bile bunca âciz kalırken,
üstelik namaz kılmaktan yorulmak nedir, hiç bilmez ki...
Bunca bilmezlikle, Seni yine de dilime dolasam ne çıkar!?
Bu, gevezelikten başka bir şey mi olur?!

Yediği önünde, yemediği dolaplarda bekleyen biri olarak ben,
nereden bilebilirim ki, yarının rızkı için endişelenmemeyi ve
kapısına her kim gelirse gelsin boş çevirmemeyi
Kendi açlığı pahasına, bir başkasını doyurmayı ben ne bilirim.
Böylesine bilmezken, şimdi, sırf yazılması gerekiyor diye
yazıyorsam Seni, ne çıkar?!

Evet, konu Sen olunca yazmak, bana çok ağır!..
Ama işte! Sözü uzun etmeye gerek yok! Hâlim, vaktim, vaziyetim budur!..

Alnımda böylesine etiketten ibâret kalmışken «ümmetlik», nasıl olur da:

Ya RasûlALLAH! Ben senin ümmetindenim!
Bana da şefaat et!.. derim?!
Ama ben yine de derim ha, pek edepsiz ve pek pişkinim!

Rabbimin Sevgilisi! Ben, Canımı bile işte böyle yarım yamalak,
laftan ibaret bir sevgiyle severim. O hâlde, gel,
Sen bu kötüyü, sana yakışan rahmetle, pek derin, yine de sev,
ki Sen sevmezsen, Kişi sevdiğiyle beraberdir.
sözünün müjdesine dâhil olmam mümkün değil

Bunca ayrılık içinde, tek bir şey var;
işte, ondan şeksiz şüphesiz eminim:
Hâlimin manzarası ne olursa olsun,
Seni andığım her andan, mutlaka haberdarsın
Ve selam göndermeye muktedir oluşumun biricik sebebi de ancak,
Senin hasretle bekleyişindir.


O hâlde, ey vazifeli melek! Hadi,
her zaman yaptığın gibi, götür selâmımı,
o kadrini bilmekten âciz kaldığım Rasûller Efendisine!..
O saf kula, o arş nuruna götür!

De ki:

Ey Allahın sevdiği!
Ümmetinden bu aciz kulun selamı var
Seni sevmekten âciz kalmış
Mahzunmuş, ama masum değilmiş; paklığını, saflığını yitirmi
Hem ilmi, hem ameli, hem ibadeti eksikmiş
Kendisi de bıkmış bu hâlinden ama Öyle-böyle,
yine de arkandaymış
Yine de dilinde adın varmış
İşte, yine dilendi, yüzsüzlüğüne yüzsüzlük ekleyip,
hem utanmadan, bir de şefaat diledi

Salat ve selam Sana olsun!.. dedi,
Ey Allahın habibi! Salât ve selâm sana olsun...

Biz Seni Görmeden Sevdik
....
 

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
iyi de bende demeki...
böyle şeyler söyleme gereği duyuyorsunuz konu için sadece teşekkür ettim
ama belliki kötü bir şey demişzki ahmet abi ile yakasiş abi de beğen butonuna basmışlar neyse atlarsam böyle her paylaşıma alırım ağzının payını sağol teşekkürler lafı güzel yedik konuyu hemen siliyorum......

Behiye kardeşim, kusura bakma yeni gördüm bu yazdığını..

Ben seni biliyorum kardeşim, sen konuyu beğendiğin için söyledin, ve de yazarken eminim Melissa kardeşimin yazdığından sonra olduğu için birazcık sanki Melissa kardeşim beğenmemiş de sen beğenmişsin gibi olmuş, ama ortada bir yanlış anlaşılma var eminim ki 2 taraflı.. Melissa kardeşim ne sana ne de konuyla ilgili kötü birşey demek istememiş, sadece gerçekten ben de farkındayım, konu da nasihat üzerine nasihat var, yani öyle bir okuyuşta yenilip yutulacak şeyler değil, haklı olarak nacizane fikirlerini sunmuş..

Yani ortada birazcık yanlış anlaşılma olmuş, asıl ben özür dilerim, birkaç parçaya bölüp paylaşmam gerekiyordu :D

Bu yüzden kızma olur mu can kardeşim benim ;) Sen her konuya o kadar güzel değr katıyorsun ki.. Allah razı olsun senden gani gani.. :a26:

Güzel kardeşim, seni azarlamak için değil, gercekten konu çok ağır , bir tanesini okusam sözün, gerekir, bir yığın tefekkür
ardından gelen konuyu hiç okuyamam.
Tamam paylaşmak güzel ama tek tek, sayfada olsun Gül Berra alınma, sanırım hiç kimsede senin konun için değil, birinci yazının yeterli oldugunda hemfikir, sonra bakarım diye gectim niye sildin?
Yavaş , yavaş, hikmet dolu sözler, yutulmuyor hemen.
Paylaşımlara katkın çok güzel, kim inkar edebilir ki...

Ben sizi anlıyorum Melissa kardeşim, ve sonuna kadar haklısınız da konu hakkında, parçalara bölüp paylaşmam gerekiyordu, öyle daha da faydalı olurdu, şimdi belki de çok önemli konular arada kaynıyor gidiyor, haklısınız..

Bu yanlış anlaşılmaya neden olduğum için sizden de özür dilerim :a12: hakkınızı helal edin siz de.. Ayrıca konuya renk ve değer kattığınız için de Allah razı olsun sizden de..
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
İlk okudumda birkaç satır okudum, fenalaştım, ikinci kez az okudum ortasına geldim yine devam edemedim ve nihayet üçüncü okuyuşta sakinleştim, hikmetli sözleri okumak , yürek ister, bu yürek bizde yok demek ki
Özür dilemeyin yahu ben yavaş, yavaş yerim adım miskin, bana ne derse denilsin alıştım.
Fakat kardeşlik dostluk olsun isterim, isteyen bu sofraya buyursun.
Allah razı olsun...
 

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
iyi de bende demeki...
böyle şeyler söyleme gereği duyuyorsunuz konu için sadece teşekkür ettim
ama belliki kötü bir şey demişzki ahmet abi ile yakasiş abi de beğen butonuna basmışlar neyse atlarsam böyle her paylaşıma alırım ağzının payını sağol teşekkürler lafı güzel yedik konuyu hemen siliyorum......

Ben de dünden beri Behiye kardeşim neden bana kızdı diyordum :a03: kusura bakma can kardeşim yaa.. inan kusura bakma bu yazdığını yeni gördüm ve çok üzüldüm böyle düşünmene neden olduğum için... Çok ama çok özür dilerim senden.. Hakkını helal et lütfen..
 

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
İlk okudumda birkaç satır okudum, fenalaştım, ikinci kez az okudum ortasına geldim yine devam edemedim ve nihayet üçüncü okuyuşta sakinleştim, hikmetli sözleri okumak , yürek ister, bu yürek bizde yok demek ki
Özür dilemeyin yahu ben yavaş, yavaş yerim adım miskin, bana ne derse denilsin alıştım.
Fakat kardeşlik dostluk olsun isterim, isteyen bu sofraya buyursun.
Allah razı olsun...

Est kardeşim, öyle şey mi olur :a03: ne deseniz haklısınız sonuna kadar.. fakat konu mükemmel olunca ben de kıyamadım bölmeye :a12: Allah sizden razı olsun asıl..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bir sevda girdi mi yüreğe, o yürekte benlikten eser kalmaz. Sevilen içindir bütün kalp atışları, yakarışlar, duâlar, davranışlar… Akıl devreden çıkar, kalp hükmeder sevene... Gönlü sevgiyle dolan, sevdiğinin hâliyle hâllenir. Yani, âşığı görenler, mâşuğu hatırlarlar. Zaman içinde seven, sevilende fenâ olur.

Ivazsız, garezsiz gösterilen sevgi; insanı ruhen besler, olgunlaştırır. Vücudumuzun ihtiyacı ekmek-su ise, ruhumuzun ihtiyacı da sevmek ve inanmaktır.

Sevmek…

Allah Teâlâ’nın insanoğluna lütfettiği bu yüce duygu, öylesine sırlı bir nîmet ki; âdeta girdiği gönlü içten içe kavurur. “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” buyurmuştur, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-... Burada zâhirî beraberlikten çok, bâtınî beraberlik söz konusu... Seven, sevdiğinden bir an olsun ayrılmaz. Sürekli onu düşünür, onu anar, kalben onunla beraberdir. Sanki aralarında bir bağ oluşur. Seven ile sevilen birbirlerine benzerler. Âşık; mâşukta kendi özelliklerini gördüğü için ona yakınlık duyar, muhabbet eder. Bir bakıma sevdiklerimiz bizim aynamız gibidir.

Sevgi; sabır, hoşgörü, fedakârlık, teslimiyet, cesaret, kıskançlık, merhamet gibi duyguları güçlendirir. Seven; sevdiğini olduğu gibi kabul edip, hata ve kusurlarını hoş görür. Sevilenin her hâli, ona güzel görünür; ondan gelen olumsuz davranışlara karşı sabreder, onunla birlikte bütün acı ve sıkıntılara katlanır. Âşığın, mâşuğu için yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Yeter ki, sevdiği istesin. Sevilenin, sevenden istemesi, onun için en büyük mutluluktur. Dilediği şey, imkânsız da olsa sevdiğini memnun edebilmek için gücü nispetinde uğraşır. Kendi mutsuzluğu pahasına bile, sevdiğinin mutluğunu ister; onun için gerekirse gece-gündüz uykusuz kalmaya, günlerce yorulmaya râzı olur. Aşkı uğruna, malını ve canını seve seve fedâ eder.

Fedakârlıkla birlikte teslimiyet duygusu da güçlenir âşığın... Sevdiğinin arzularını sorgulamadan yerine getirir. Yani kendisini, bilerek ve isteyerek onun irâdesine teslim eder.

Seven insan, aynı zamanda cesur, kıskanç ve merhametli olur. Sevdiği için her şeyi göze alır, onu sahiplenir, kimseyle paylaşamaz. Sevenin kalbi rakîk, yani hassas olur; mahlûkata karşı şefkati artar.

* * *

Seven, sevilenle sürekli râbıta hâlindedir. O yokken bile hoşlanmayacağı davranışlardan sakınır ve onu daima yanında hisseder. Mâşuğun sıkıntıları âşığa mâlum olur. Bu konu ile ilgili anlatmadan geçemeyeceğim bir hâdise oldu. Yakînen tanıdığım bir arkadaşım var. Onun da çok sevdiği bir arkadaşı var. Tanıdığımın arkadaşı bir gece arabasıyla şehir dışına yolculuk yapıyormuş. Benim tanıdığım ise, İstanbul’da, kendi yatağında istirahat ediyormuş. Rüyasında, o çok sevdiği arkadaşının kendisine seslendiğini ve şöyle bir ricada bulunduğunu duymuş:

“-Çok üşüyoruz. Bizim için Yâsîn sûresini okur musun?”

Gecenin o vaktinde, gördüğü bu rüyadaki ricaya uyan tanıdığım yatağından kalkmış, abdest almış ve Yâsîn’i okuyup bitirmiş. Ardından da çok sevdiği arkadaşına duâ etmiş.

Meğer gerçekten onun Yâsîn Sûresi’ni okuduğu esnada arkadaşı da zor durumdaymış. Arabaları arıza yapmış, yoldan gelen geçenler yardım ettiği hâlde bir türlü tamir edememişler. O Yâsîn Sûresi’nin bittiği zamanlara yakın, kendileri arabayı tekrar çalıştırmak istediklerinde araba çalışmış ve yollarına varmışlar. Anne ile çocuk arasında da benzer bir bağ var. Annelerin evladlarına olan düşkünlüklerinden dolayı, yavrusunun sıkıntıları anneye mâlum oluyor.

* * *

Âşık, mâşuğun yanındayken maddî ve mânevî acıların hiçbirisini hissetmez. Sevdiğinden incinmez, daima affedici olur; bütün zorluklara göğüs gerebilecek gücü kendinde bularak, onun hatırına her şeye katlanır. Sevdiğini de hiçbir zaman incitmez.

Seveni en çok mutlu edecek şeylerden biri de; sevdiğinden gördüğü ilgi ve alâkadır. Fakat sevgi, bir alış-veriş olarak anlaşılmamalıdır. Bazen karşılık görmeyebilirsin de; ama yüreğinde hakiki bir aşk var ise, onu sevmekten vazgeçemezsin.

Seven yürek, Allah Teâlâ’ya daha yakın olur. Zaten kalbimizdeki sevgi, bizi Rabbimize yaklaştırmıyorsa, o sevgiyi tekrar gözden geçirmek lâzımdır.

Âşık doyumsuzdur, mâşuğa olan hasreti hiçbir zaman bitmez. Onu, yanındayken bile özlediği için kaybetme korkusunu çok yoğun bir şekilde yaşar. Bir de sevdiğinin kendisine olan sevgisini yitirmekten ve onu üzmekten korkar, seven… Bu yüzden sürekli duâ hâlindedir. Duâ da insanı Mevlâ’ya yaklaştıran ibadetlerden birisidir.

Ayrıca sevdiklerimizi, Rabbimizin bir lütfu ve emâneti olarak görürsek onlara gereğinden fazla bağlanmayız. Esas sevgi, Allah ve Rasûlü’ne ait olmalıdır.

Fânîlere duyulan muhabbet, insanı bu denli değiştirebiliyorsa; Rabbimize olan gerçek sevginin, kula Allah için neler yaptırabileceği tahayyül bile edilemez. Temelinde rıza ve teslimiyet olan Allah aşkı, insanı en çok mutlu eden aşktır. Diğer sevgiler sadece onun yansımasıdır. Rabbini seven kişi, yaşadığı bütün güzelliklerin Hak Teâlâ’dan geldiğini bilir ve sebeplere bağlanmaz. Bir sıkıntısı olduğunda da, yine Mevlâ’ya sığınıp, “Derdimden büyük Allah var; O her şeyin çaresidir.” diyerek huzur bulur.

Seven, sevdiğinden gelen her şeye râzı olur. Ali Seyyidî’nin de dediği gibi, “Sevilen varlığın, kendisini sevenlerin isteklerine zıt hareket etmesi, onların sevgilerindeki samimiyeti tartmak içindir.” Allah Teâlâ, kullarını çeşitli şekillerde imtihan ederek, hakiki mânâda sevenleri ortaya çıkarır. Hak aşkıyla yanan kulun, yaşadığı sıkıntılar, kalbindeki Allah sevgisini azaltmaz, aksine güçlendirir. O’nun râzı olacağı şekilde davranmaya çalışarak, sürekli kendisini Rabbiyle beraber hisseder. Bu da onu kontrollü kılar ve günahlardan alıkoyar. Böylece hem dünyada, hem de âhirette mutlu olur.

Kalbinde Allah sevgisi olan kişi, bilerek ve isteyerek varlığını O’nun iradesine bırakıp, işlerini O’na havale eder. Bu şekilde huzura erer. Teslimiyeti tam olan kimse, mutlaka menzil-i maksûduna ulaşacaktır.

Gönlünde Allah aşkı bulunan kişi cesur olur. Yaratandan başka hiç kimseden korkmaz; doğruluktan ayrılmaz, her zaman hakkı savunur.

Hak âşıklarının kâinâta bakış açısı da farklıdır. Bakmakla yetinmezler, görürler. Mahlûkatta Rabbimin güzelliklerini sezerek, yaratılanı yaratandan ötürü sever; gönüllerinde bütün varlıklara karşı merhamet beslerler.

* * *

Muhabbetin en kârlısı, Allah Teâlâ’ya olanıdır. Rabbimiz; “Kulum sen bana bir adım yaklaş, ben sana on adım geleyim!” buyuruyor. İşte Hak Teâlâ’ya yaklaşmanın yollarından birisi de kurban kesmektir.

Kurban; fedakârlığın, teslimiyetin, yakınlığın, yani sevginin ifadesidir. Seven, sevdiğine kurban eder. Allah -celle celâlühû- İbrahim -aleyhisselâm-’ın kendisine olan sevgisini denemek için oğlunu boğazlamasını istedi. O da bu emre itaat etti. Çünkü her şeyin bir emânet olduğunu, zamanı gelince bu emânetlerin, biricik sahibi Yaratanımıza teslim edileceğini biliyordu. Bu yüzden şeytanın tüm vesveselerine rağmen, Mevlâ’yı râzı etmek için çocuğunu bıçak altına yatırdı. İbrahim -aleyhisselâm- evladını fedâ edecek kadar, Hak Teâlâ’ya karşı gönlünde hakiki bir muhabbet besliyordu. Bu büyük teslimiyet örneği, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle bildirilir:

“Sonra ikisi de teslimiyet gösterip, oğlunu kurban etmek için alnı üzere yatırınca, ona şöyle seslendik: «Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin; işte biz iyi davrananları böyle mükâfâtlandırırız.» Bu, gerçekten apaçık bir imtihandı. Biz oğluna bedel olarak büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler için ona (iyi bir nâm) bıraktık.” (es-Saffât 103-108)

Teslim olan kazanır:

“Hâlbuki her kim ihsan duygusu içinde varlığını Allâh’a teslim ederse, bir insanın sarılabileceği en sağlam kulpa sarılmış olur. Zaten bütün işlerin sonu, Allâh’a varır.” (Lokman, 22)

Sadece Allah Teâlâ’ya teslim olunur:

“…İlâhınız tek bir ilahtır, yalnız O’na teslim olun…” (Hacc, 34)

Ayrıca, Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîmde: “Allâh’a, kestiğiniz kurbanların ne etleri, ne de kanları ulaşır. O’na ancak sizin takvanız ulaşır…” buyurmuştur. (Hacc, 37)

Allâh’a yaklaşmak için bir vesîle olan kurbanlarımızı, yalnızca O’nun rızası için kesmeliyiz. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Âdemoğlunun kurban bayramının birinci günü yaptığı işlerin Allâh’a en sevimli olanı, kurban kanı akıtmaktır. O gün Allah katında bundan daha sevimli amel yoktur. Kıyamet günü kurban; kılları, boynuzları ve tırnakları ile gelir. Kurbanın kanı da henüz yere düşmeden Allâh’ın rızasına nâil olur ve kabul edilir. O hâlde kurbanlarınızı gönül hoşnutluğu ile kesin.”
Rabbim, bütün amellerimizle birlikte kurbanlarımızı da O’nun rızası için kesmeyi nasip eylesin ve gönlümüze hakiki bir Allah aşkı ihsan etsin! Âmin…
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
[QUOTE•“Çok dostunuz olsun; çünkü Rabbiniz kerimdir. Kıyamette dostları arasında bulunan kuluna azap etmekten haya eder.” [Şir’a]
•“Çok tanıdığınız olsun! Kıyamette hepsi de şefaat eder.” [Şir’a]
•“Allahü teâlâ, rıza-i ilahi için bir din kardeşi edinenin Cennetteki derecesini yükseltir.” [İ. Ebiddünya]
•“Allah için ahiret kardeşliği yapan, ahirette öz kardeşinden daha faydalı yardımları, o ahiret kardeşinden görür. Allahü teâlâ, ahiret kardeşini çok seveni, o nispette çok sever.” [Ey Oğul İlm.]
][/QUOTE]
Yani burda güzel insanlarla bulunmak, şahit olarak bulunmaya benzer. Peki bazen nasihatlarda insanlardan uzak dur demek nasıl uygun olur?
Yani ihlaslı kimseler yoksa mı denmek istenir?
Evet, kardeşin, evladın faydası olmayabilir ama ahiret kardeşin çok faydası dokunur.
Onlar zorunluluktur, yani seçme şansımız yok ama arkadaşı seçeriz, kimi seçtiğimiz, kim olduğumuzu gösterir.
Ahiret için sevdiğimizi demek ki, Rabbim de sever, birbirlerine Hakkı tavsiye ettikleri için sanırım..
Daha bitmedi, hala düşünürüm...
Yudum yudum içmek harika...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt