mustafa_xtar yazdı:
Seyda-i Tahi (k.s.) buyuruyor ki: "Bu zamanda namazını kılan orucunu tutan, zekatını verip hacca giden ve kendini büyük günahlardan koruyan kimse küçük evliyadır." Bu söz söylendiğinde (100 yıl önce) irşad, ilim tahsili müslümanlık ve şeriatı Muhammediye serbestti. Halbuki bu zaman daha çok bozulmuştur. Eğer Seyda-i Tahi evliya olarak görüyorsa ben (Seyyid Muhammed Raşid hazretleri) iman ve itikadı sağlam, helal ve haramı bilen, namazını kılıp, oruç tutan, zekatını veren kendini büyük günahlardan koruyan bu zamanın müslümanlarının sevabını sahabenin sevabı derecesinde görüyorum. Böyle kimseler aynen sahabenin sevabını alırlar. Çünkü zaman çok bozulmuş, din ve iman çok zayıflamıştır. Şimdi zorluk çoktur, sevab da çoktur.
Eski zamanda uçak ve benzeri hızlı ulaşım araçları yoktu, kafirler islamın içine girmemişlerdi. İslamın içinde Allah bahsi, Allah ehlinin sohbeti olurdu. Ne zamanki bu araçlar çoğaldı, o vakit müslümanlarla kafirler içice girip birbirine kavuştu. Kâfirin kıyafeti, kâfirin ahlâkı, kâfirin elbisesi islamın içine karıştı. Müslümanların ahlâkı bozuldu, kâfirlerin adetlerini, görüşlerim, bozuk fikirlerini aldılar. Namaz kılmıyorlar, oruç tutmuyorlar, Allah'tan haberleri yok. Sadece kalbimize bak bizim kalbimiz temizdir, esas olan kalb temizliğidir, diyor. Halbuki onlara bunu telkin eden, kandıran şeytandır.
İnsan bakır kaba benzer. Bakır kab kalaylanıp temizlenmezse içi pas tutar, kirlenir ve çürür. İnsan da ibadetle, namazla, oruçla Allah'ın taâti ve rızasını kazanmakla temizlenir. Aksi taktirde insanın kalbi şeytanın yeridir, tasarruf sahasıdır. Böyle insan manen ölüdür.
Ahir zamanın bu olumsuz yönlerinin yanında olumlu yönleride bulunmaktadır: Ahir zamanda dünyaya gelen bir kimsenin kabir hayatı nisbeten kısa olur. Dolayısıyla kabirde göreceği azab da kısa olur. Ahir zamanda yapılan bir amele eskiden yapılan elli amel sevabı yazılır. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Ahir zamanda yapılan bir amele zamanımızda yapılan elli amel sevabı yazılır" Bu müjde karşısında sahabeler sormuşlar: "Ya Resu-lullah, bizim yaptığımız elli amelin sevabı mı yazılır, yoksa sizin yaptığımız elli amelin sevabı mı?" Resu-lullah (s.a.v.): "Sizin?" diye cevap buyurmuştur. Öyle ise insanın bu nimete karşı çok çalışıp gayret göster-mesi gerekir ki Alemlerin Rabbi ona büyük bir maneviyat zenginliği versin.
ÖLÜM İnsan için ölümden daha büyük ve tesirli bir nasihat yoktur. İnsan hayattan, dünyanın zevk eğlence ve safâsından alıkoyan, evladından, dostlarından, ahbap ve akrabalarından koparıp alan ölüm çok zor ve mühimdir. Zira o bir an işidir ve herkes içindir. Öyle ise insan ölümden korkmalı, her an gözönünde bulundurmalı ve aklından çıkarmamalıdır. Eskiden yakını Ölen bir kimse altı ay hatta bir sene hep ölümü düşünür, onu unutmaz, Ölümü gözünün önünde bulundururdu. Hep ölümü düşündükleri için içlerine yerleşen ölüm korkusu onları günahlardan menederdi. Maalesef bu zamanda ölüm çok basit görülüyor, kimsenin aklına düşüncesine gelmiyor. Birisi öldüğünde sanki ölüm sadece ona ait bir olaymış gibi hiç ibret alınmıyor. Hatta cenaze kabirde defnedilir-ken başındaki kimseler gülüşüp konuşuyorlar, şakalaşıyorlar. Orada bile ölümü hatırlamıyorlar; ölüm sadece cenaze içindir, biz Ölmeyeceğiz, dünyada devamlı kalacağız der gibi bir tutum içinde bulunuyorlar. İnsan hasta da olsa hapistede olsa, her ne halde bunursa bulunsun dünya nimetlerinden faydalanabilir. Fakat ölüm gelince bu nimetlerden istifade edemez. Çünkü ölüm insanı dünyadan alır kabre sokar, kabir taşının altına yatırır ve üzerine toprak atılır yataksız, yastıksız ve yorgansız sert ve karanlık mezarda bırakır. Soğukta yukarıdan sızan yağmur ve kar sularının altında yapayalnız ve ısınmaksızm elli, altmış, yüz belki de bin sene kıyamete kadar bekler. Bazen beklemenin yanında azab da vardır.
İşte insan bu derece önemli olan ölümü unutmamalı hep aklında olmalı tutmalı ve hep hazırlıklı olmalıdır. Salih ameller yapmalı yüzünü Allah (c.c.) döndürmeli, emr-i ilahiye karşı gelmemelidir ki kabrin soğuğundan etkilenmesin. İnsan hiç acıkmamak üzere doymak hiç parçalanmayacak elbiseler giymek, bitmeyecek zevk ve sefa sürmek istemektedir ama bu imkânsızdır, olmayacak şeydir. Maalesef bugün insan hiçbir şey yapmadan taât ve ibadetsiz Allah'ı tanımadan çıplak, perişan ve âvâre olarak ahirete göçmektedir. Kişi tamdık ve bildiklerinden vefat edip gidenleri unutmamalıdır. İnsan dünyanın boş olduğunu bilmektedir, sonu olmadığını herkesin göçüp gideceğini bilmektedir ama şeytanın kalbine girerek vesvese vermesine aldanmaktadır. Şeytan vesveseyle ölümü unutturur, dünya sevgisini ve hırsını kalbe aşılar. Allah korkusu ölüm düşüncesi gidinceye kadar uğraşır durur.
Kâfirlere azab, cennet, cehennem yoktur diye müslümanlara ise Allah Gafur ve Rahimdir, günahları kıyamette affeder diye telkinde bulunur. Ağlayan çocuğa annesi birşeyler vererek susturduğu gibi şeytanda dünya işlerini öne sürerek onlara Allah'ı, kabri ve haşri unutturur. İnsan ölümü unutsa bile Allah ölümü unutmaz. Saati dakikası ne kadar ise insan düyada o kadar kalır. Cenabı Hak ne kadar takdir etmişse o kadar kalır. İnsan dünya hayatı sona erdiği eceli geldiği zaman dünyada bir saniye bile fazla kalamaz, bütün mal ve mülkünü verse bile ecelini bir dakika tehir ettiremez. Rabbül Alemin takdir buyurduğu saat ve dakika dolunca hemen melekler göğsüne oturur ruhunu kalıbından çekerek ahverirler.
SAĞLIK "Size sorarım şifa cebimde mi ki dağıtayım? Bana gelenlere doktora gitmelerini söylüyorum, onlar, her çareye başvurduklarını, ancak sonuç alamadıklarını ve bana geldiklerini söylüyorlar. Bu durumda ben onlara ne diyebilirim. Allah belanı versin mi diyeyim. Yine bir defa hastalık için dua istendiğinde ellerinde bulunan ilaç kutularını göstererek "Allah razı olsun biz de doktora tedavi oluyoruz siz de doktora gidin" diye buyurmuşlardı. Yine göz ameliyatı olmuşlar, kınlan bacağını doktora tedavi ettirmişlerdi. Ayrıca her 15 günde bir muntazam olarak doktor tarafından kontrol ediliyordu.
SEYYİD MUHAMMED RAŞİT EL-HÜSEYNİ K.S.