Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Keşke...!!! (1 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
362_190320141451_587762394.jpg


İnsanlar ince elekten geçiyor: İnce elekten geçiyor ki, adalet yerini bulsun, herkes hak ettiğini bulsun, zalim ile mazlum arasında fark olsun.
İnsanlık tarihi açıkça göstermiştir ki, cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değildir. Özellikle çağımızda bozulmamış her vicdan, günde belki bin kere; “mazlumlar için yaşasın cennet!,” “zalimler için de yaşasın cehennem!” diye feryat ediyor.
Bu vicdani duygular gösteriyor ki, Rabbimiz cennet ve cehennemin varlığını sadece indirdiği semavi kitaplar ve gönderdiği peygamberler vasıtasıyla bildirmekle yetinmemiş, aynı zamanda konuyla en yakın ilişkisi olan insanların vicdanına da bunu kazımıştır.

“Eğer-şayet-keşke”de elenen sözcükler: İmtihana tabi olan insan, öyle bir ince elekten geçiyor ki, insanın 'keşke' demesi bile başlı başına bir sorun teşkil ediyor.
Nitekim, Peygamberimiz (a.s.m) insanları uyarıyor: Sakın! 'Keşke' demeyin!

Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor:
Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurdu: “Kuvvetli (iman, azim, teşebbüs kabiliyeti bakımından güçlü) mümin, zayıf müminden Allah'a daha sevimlidir. Her birinde hayır vardır. Senin için (her iki dünyada) faydalı olan şeylere rağbet et; Allah'tan yardım iste, acizlik/tembellik gösterme! Şayet başına bir musibet gelirse; “eğer şöyle yapsaydım, şöyle şöyle olurdu (veya; keşke şöyle yapsaydım, o zaman şöyle şöyle olurdu)” şeklinde bir şey söyleme! Bilakis şöyle de; “Bu Allah'ın takdiridir, o neyi isterse onu yapar.” çünkü, “LEV” (eğer, şayet, keşke) kelimesi şeytanın işine yarar/iş yapmasına kapı açar.
(Müslim, kader, 34; İbn Mace, Mukaddime, 10; Ahmed b. Hanbel, 2/366, 370)

Bu hadisin ifadesinden de anlaşılacağı gibi, şeytana iş yapma imkanı veren “LEV=eğer, şayet, keşke” kelimesinin ifade ettiği hususun kaderle yakın ilişkisi vardır.
Geçmişe ait olaylar birer vukuattır. Vukuat ise birer mukadderattır, kaderin birer yansımasıdır.
Bu gerçeğe rağmen, şayet kişi “eğer şöyle yapılsaydı böyle olmazdı” veya “keşke şöyle yapılsaydı o zaman bunlar başımıza gelmezdi” diye bir zihinsel hayıflanmaya başlarsa, şeytan zihnini bütün bütün karıştırır, içine vesvese verir. Adam mutezile gibi–kaderi inkar edercesine–işin vukuunu tamamen sebeplere bağlar.

Bu husus, itikadi yönden zararlı olduğu gibi, işin sonucunu değiştirebilecek bir fırsatı kaçırmanın teessüfünden bir moral çöküntüsü de yaşar. Zaten şeytanın yapmak istediği de budur.
Kuşkusuz, Allah'ın takdirine inanıp boyun eğen, sadece kendi cüzi iradesiyle yaptığı yanlışlığa işaret etmek isteyen kişinin durumu bundan farklıdır. (Nevevi, ilgili hadisin şerhi.)
Şeytana iş yapma imkanı sağlayan “keşke”lerden kurtulmanın tek yolu, sebepler dairesinde gereken tedbirleri aldıktan sonra Allah'ın adil ve hikmetli olan kaderine teslim olmaktır.
Teslimiyet ve tevekkül ise, şüphesiz güçlü bir imanın yansıması olacaktır.

Aşağıdaki hadis-i şerifte bu ders verilmiştir:
Bir kul, hayrıyla, şerriyle kadere iman etmedikçe; kendisine (hayır veya şerden) isabet eden bir şeyin yanlışlıkla onu atlamasının mümkün olmadığını ve kendisini atlamış olan bir şeyin de yanlışlıkla ona isabet etmesinin imkansız olduğunu bilmedikçe iman etmiş olmaz.
(Tirmizi, Kader, 10)

Şeytana iş kapısını açan “eğer/keşke”den bir misal:
Uhud savaşında Müslümanlar 70 şehit vermişti. Savaşa katılmayan münafıklar, yakınlarının üzüntülerini artırmak için onların da kendileri gibi savaşa katılmasalardı kesinlikle ölmeyeceklerini söylemişlerdi. Allah, bunların–şeytanın vekili gibi–telkin ettikleri vesveselerinin yanlışlığına dikkati çekerek onların iddialarını reddetmiştir.

Konuyu Kur'an'dan izleyelim:
…Bir kısmınız ise can derdine düşmüş, Allah hakkında Cahiliye devrindekine benzer, gerçek dışı şeyler düşünüyorlar: “Bu işin kararlaştırılmasında bizim yetkimiz mi var? Ne gezer!” diye söyleniyorlardı. De ki: “Bütün yetki ve karar Allah'ındır” Onlar aslında içlerinde, sana karşı açığa vuramadıkları bir şeyler saklıyor ve kendi aralarında: “(Eğer/keşke) Bu emir ve komuta işinde bir payımız olsaydı, şimdi burada olmaz, öldürülmezdik” diyorlardı. De ki: Siz evlerinizde dahi olsaydınız, haklarında ölüm takdir edilenler, mutlaka düşüp ölecekleri yerlere doğru çıkacaklardı. Allah, sizin içinizde olanı sınamak ve kalplerinizi her türlü vesvese ve kirden arındırıp pırıl pırıl yapmak içindir ki bunu başınıza getirdi. Allah sinelerin özünü dahi bilir.” “Ey iman edenler! Dini inkar edip de Allah için seferde ölen veya gazalarda öldürülen arkadaşları hakkında: “(Eğer/keşke) Bizim yanımızda olsalardı, ne ölürler ne de öldürülürlerdi” diyenler gibi olmayın! Allah bunu, onların gönüllerinde bir hasret, bir yürek yarası olarak bıraksın diye yaptı. Hayatı veren de, alan da Allah'tır. Allah bütün yaptıklarınızı görür.” “Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, bilin ki, Allah tarafından mağfiret ve rahmet, insanların topladıkları bütün mallardan daha hayırlıdır.
(Al-i İmran, 154,156-157)

“Eğer/keşke” sözcüğünün kullanılmasının uygun olup olmaması, bunu kullanan kimsenin akidesiyle yakından ilişkilidir. Şayet “keşke/eğer şöyle olsaydı.. böyle olurdu/veya böyle olmazdı” ifadesini kullanan kimse, olmasını istediği şeyin vukuu durumunda, mevcut durumun–Allah'ın meşietini, iradesini, dilemesini göz önünde bulundurmadan–kesinlikle değişiyor olacağına inanıyorsa, bu yanlış bir düşünce olur ve şeytana yanlış telkin kapılarını açar.

Yukarıda mealini sunduğumuz ilgili hadiste yer alan ve insanlardan söylenmesi istenen “Bu Allah'ın takdiridir, O neyi isterse onu yapar” ifadesi, insanları sebeplere fazla yer veren düşüncenin yanlışlığından kurtarmaya yöneliktir.
Yok “keşke/eğer şöyle olsaydı.. böyle olurdu/veya böyle olmazdı” ifadesini kullanan kimsenin maksadı–kesin kararın mutlaka Allah'a ait olduğunu göz önünde bulundurmakla beraber–Allah'ın kainatta cari olan prensipleri çerçevesinde sebeplere hak ettikleri kadar bir değer vermek ise bunda bir beis yoktur.

Buna Hz. Ebu Bekir'in hicret esnasında mağaradayken söylediği “Eğer onlardan biri ayağını kaldırsa/ayağının altına baksa mutlaka bizi görür” şeklindeki sözlerini misal verebiliriz. Hz. Ebu Bekir, Allah'ın izni olmadan onların kendilerini göremeyeceklerine kesinlikle inanıyor olmakla beraber, bu sözleriyle normal adetullah denilen sebepler çerçevesinde onların kendilerini görmelerinin rahatlıkla mümkün olduğuna işaret etmiştir.
(krş. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi)

Kurtubi'nin de ifade ettiği gibi, “eğer/keşke” cümlelerinin kullanılmasını uygun görmeyen hadisin verdiği ders şudur: Maziye/geçmişte olmuş hadiselere kader penceresinden bakmak, Allah'ın emrine teslim olmak, kadere rıza göstermek, vukua gelmiş olan olumsuzluklara bakıp aşırı üzüntüye kapılmamak gerekir.

Bu teslimiyeti göstermeyip de “eğer/keşke..”lerle olanları değerlendirmeye çalışanlara şeytan müdahale edecek ve onları imkansız temenni ve kuruntularla hüzne boğacak ve Allah'a karşı olan teslimiyetini kırmaya çalışacaktır.
İşin reçetesi şudur: Mutezileler gibi sebeplere fazla perestiş etmemek, Cebriyeciler gibi sebepleri bütün bütün yok saymamak için, Ehl-i Sünnetin şu formülüne göre hareket etmek gerekir.

Şöyle ki: Sebepler dairesi çerçevesinde düşündüğümüz zaman, sebeplere yapışmanın zorunlu olduğuna, onların Allah'ın hikmetini yansıtan bir zincirler halkası olduğuna, Allah'ın kainatta cari kanunlarının manzumesi olan bu sebeplere riayet etmemek, bu ilahi nizama karşı bir isyan olduğuna inanmak gerekir. İtikat dairesinde konuyu değerlendirirken de, sebeplerin gerçekte hiçbir etkiye sahip olmadıklarına, her şeyin yaratıcısının yalnız Allah olduğuna iman etmek gerekir. Buna göre, ilaç alacağız, fakat şifayı Allah'tan bekleyeceğiz. Koruyucu hekimlik çerçevesinde gereken tedbirleri alacağız, fakat koruyanın yalnız Allah olduğuna iman edeceğiz.
Şair ne güzel söylemiş:
Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete ram ol/Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.


Alıntı
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt