Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kendimizi ikna etmenin yolu (1 Kullanıcı)

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
Dinimizin emri gayet açıktır; kimsenin kalbini yarıp içeriğini inceleme imkânımız yoktur. Ancak kendi içimizde bir eğitim konusu olarak, Allah`ın emir ve yasaklarını ikna olmuş, benimsemiş olarak nasıl tatbik edebileceğimizi, dinimizi sindire sindire yaşamanın yolunu bilmemizde yarar vardır.

Hakkı anlatmak ve ona inandırmak kadar çetin bir mesele de insanın kendisini ikna etmesidir. İkna etmekle ikna olmak arasında zorluğu bakımından ciddi bir benzerlik vardır. Bazı meseleleri uyguluyor olsak bile onları beynimizin benimsemediğini, itiraz da etmeye cesaret edemeden onları bir kenarda beklettiğini tespit etmek mümkündür.

Çocukların, gereğine ikna olmadıkları halde ebeveynlerinin veya diğer mürebbilerinin baskısı ile namaz kılmaları böyle bir durumu yansıtır. Bu tutumun çocuklar açısından yorumlanması kolaydır. Nihayetinde önümüzdeki çocuktur; hayrı ve şerri enine boyuna tahlili edebilmesi, kendi geleceğini, ahretini takdir etmesi zor olabilir. Reşit insanlar için de, ikna olmadığı halde bazı işleri yapıyor olmaları mümkündür. Bu mümkünlüğü biz biraz abartarak böyle bir tutum yaygındır da diyebiliriz.

Dinin örf kökenli, aileden görme yaşana gelen emirleri, kaçınılan yasakları bu pencereden bakıldığında izlenebilecek tavırlardır. Müslüman bir insan olarak, aslında ikna olmamış bir beyin yapısına sahip olduğu halde ailenin genel tutumuna intibak etmek için genele uyabilmektedir. Biz bunu zahiren, dindarlık olarak kabul etmek zorundayız. Dinimizin emri gayet açıktır; kimsenin kalbini yarıp içeriğini inceleme imkânımız yoktur. Ancak kendi içimizde bir eğitim konusu olarak, Allah`ın emir ve yasaklarını ikna olmuş, benimsemiş olarak nasıl tatbik edebileceğimizi, dinimizi sindire sindire yaşamanın yolunu bilmemizde yarar vardır. Aksi takdirde hayvana acıdığı ve kasaptan et alıp fakirlere vermenin veya bedelini tasadduk etmenin daha yararlı olacağını düşünen nice Müslüman`ın, bu düşüncelerine rağmen neden kurban kestiğini anlamakta zorlanırız. Aslında böyle bir kurban kesmenin neresi ibadet olacak onu da bilemeyiz.

Sadece emirlerin tatbikinde değildir bu sorun. Müslüman, yapamadığı halde pek çok yasağın yasaklanmasındaki hikmetin, ya yaşadığı çağa ya da akla uymadığını iddia edebiliyorsa bu da ikna olmamış beyinlerin ürettiği sorunlardandır. Hiç faiz yememiş, yemeye de meyilli olmayan bir insanın faize mazeretler üreten tartışmalara girmesini yorumlamak oldukça güçtür. Düğünde, toplantıda, siyasette, ekonomik ilişkilerde taviz verenlerin, aslında bu tavizlerin yanlış olduğunu savunmalarına rağmen neden tavize yanaştıklarına dair yapılacak bir araştırmada, esasen inandıkları halde ikna olmadıkları anlaşılacaktır. Başkalarına karşı savundukları şeylerin kendi zihinlerinde bir köşeye geçici olarak tutturulmuş düşünceler olarak durduğu görülebilir. Bu nedenle, akidemizin, fıkhımızın ve bize ait örfün beynimizde kökleşmiş olması kadar, onlara bizim ikna olmuş olmamız gerekmektedir.

Müslüman bir insanın Allah`ın haramlarından bir harama karşı, ona caizlik yolunu açabilecek kolayı gösteren bir hoca arayışı içine girmesi böyle bir psikolojinin ürünüdür. Haram olduğunu bilmekle haramdan kaçmaya ikna olmuşluk aynı şeyler değildir.
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
İkna olmanın en tabii gereklerinden biri, nefsin arzuları ve şeytanın vesvesesine karşı bir tür hücre savunması yapılmalıdır. Beyne gelen vesvese, dışarıdan yapılan fikir saldırıları karşısında anında devreye girebilecek bir savunma mekanizması, saldırı anında kalan izleri zamanla telafi edecek bir tür eğitim sistemi muhakkak işletilmelidir. Aksi takdirde yıpranma ve zaten kökleşmemiş, bünyeye yerleşmemiş düşüncelerin dışlanması, ihmal edilmesi mümkün olmaktadır. Batıla meyleden, dün mücadelesini yaptığı değerleri bu gün yersiz ve gereksiz gören Müslüman tiplerin temel sıkıntısı bu noktada gizlenmektedir.

İkna olmanın en iyi yolu Kur`an`dır!

En iyi çare `göğüslerdekine şifa olan` Kur`an`ın okunması, anlaşılmasıdır. Kur`an, beyinlerin en iyi eğiticisidir. Kur`an, iki yolla bizi koruma altına alır, sürekli bir terbiye içinde tutar. Bu iki yoldan biri, oluşturduğu manevi ortamda ruhumuzun yabanileşmekten uzaklaşması, ulvi yollarda yürümeye çalışmasıdır. Kur`an, bu anlamda tam bir destektir. Manevi silahtır. Bizim sözünü ettiğimiz sıkıntı da manevi boyutu olan bir sıkıntı olduğuna göre Kur`an`la tedavi edilmesi gayet tabiidir. Günün belli bir vaktini Kur`an okumaya ayırmış bir Müslüman çok önemli bir hijyen sağlamaktadır. Okuduğu ayetlerin anlamını bilmemiş olsa dahi yaptığı pek bereketli bir iştir. Kur`an, anlaşılmadığı durumlarda bile bir şifa kaynağıdır.

İkinci yol da Kur`an`dan sağlayacağımız ilimdir. Kur`an bize en gizli sırları, en derin hikmetleri öğretecek, boş ve zararlı bilgilerin beyinlerimizi işgal etmesini önlemiş olacaktır. Çünkü beyinler boş kaldıkça şeytanın doldurmak isteyeceği vesvesesi muhakkak bulunacaktır.

Kur`an`ın ihmal edilmesi bizim elimizin altındaki bir çareden mahrum yaşamamız gibi acı bir sonucu doğurmuştur. Yeniden ona dönerek en büyük şifa kaynağına sahip olmanın sonuçlarını yakalayabiliriz. Ona dönüş ise onu okumak, muhteviyatını öğrenmeye çalışmak, öğrenilenle amel etmek ve onun için mücadele edenler arasında olmaktır. Onu alıp raflarda saklamak ve onun bir benzeri olarak da içindekileri öğrenip beyin raflarında depolamak kurtarıcı değildir. Kur`an, güneş ışınlarının ulaştığı her yere ulaşmalıdır ve bu bizim görevimizdir.

Küçük günahlar küçük değildir
Zina ve kumar gibi büyük haramların tehlikesini kavramakta bir zorluk yoktur. Mü`min vasıflı bir insan da kolay kolay bu haramlara düşmez. Düşen, hemen kurtulma çarelerini araştırır. Küçük günahlar ise böyle değildir. Mikrop türünden oldukları için, yatağa düşürmeden vücutta varlıkları anlaşılamaz. Küçük günahlar bir anlamda gözdeki katarakt gibidirler. Gerçeği bulutlu görmeye sebep olurlar. Mü`min yıllarca işlediği hatayı, hantallığını hissedemez. Benliğine dönemez. Tenkit kabul etmez. Tefekkür saatine vakit bulamaz. Davamıza, akide ve fıkhımıza ikna olmamızın önündeki manilerden biri olarak bizi etki altında tutan küçük dediğimiz ve önemsemediğimiz günahlar vardır.

İbadet siyasetimiz olmalıdır
Müslüman için ibadet siyaseti şudur: En büyük hedef haramlardan kaçınmaktır. Harama bulaşmadan yaşamak, bulaşılınca da acilen tevbe etmek esastır. İkinci esas farzlardan taviz vermeden yaşamaktır. Farz ibadetler olmazsa olmaz emirler olduğu için, `yapabildiğin kadar` şeklinde bir farz anlayışına teslim olamaz. Tamamını en iyi şekilde yapmaya azimli olur. Üçüncü esas nafilelerde seçici olma esasıdır. Nafilelerin bütününü yapmayı arzu etmek iyi, hoş olabilir. Ama bütününü yapmak umumiyetle mümkün değildir. En önde duran müekketlerini yapmayı, ondan sonra da yaşadığımız şartlara ve kişisel yeteneklerimize göre nafile ibadet yapmayı tercih edebiliriz. Bunun anlamı şudur: Bir mü`min, öğlen namazının farzı konusunda hiçbir tavize yanaşmamalıdır. Öğlenin sünnetini de kılamamaya üzülecek durumda olmalıdır. Bunun ötesinde eğer yetimlerle ilgilenen bir vakıfta fisebilillah görev yapıyorsa önemli nafilelerden birini yapıyor olduğu için onun nafile dosyası boş değildir. Veya nafile oruçlar konusunda titiz davranıyor ve o oruçlardan ötürü de farz bir görevini aksatmıyorsa yine o mü`min iyi bir durumdadır. Bu mantıkla, her mü`min kendine bir nafile seçebilir. Buradaki seçme beğenme anlamına asla değildir. Bizim ibadetler arasında beğenmek gibi bir lüksümüz olamaz. Ama bünyemizin ve imkânlarımızın daha uygun olduğu nafilelere öncelik tanıyabiliriz. Zaten onlara nafile denmesinin mantığı da burada gizlidir. Böyle bir ibadet siyaseti izlemeyenler için önüne geleni yapmaya çalışmak gerekecektir. Bu da bir zaman sonra neye neden yaptığına anlam veremeyen beynin, bedenin yaptığı işleri dışlaması gibi bir sonuca götürür.

Düşüncelerimiz tohumlarımızdır
Bugün düşündüklerimiz, yarın yapacaklarımızdır. Beynimizden gelip geçtiğini zannettiğimiz pek çok düşünce iz bırakarak geçmektedir. Düşüncelerimizi, hayal düzeyinde bile olsalar yok sayamayız. Düşüncelerimizi pranga altına alamayacağımız belli olduğuna göre biz, düşüncelerimizi oluşturan etkenler üzerinde durabilir, onları beynimize ulaştırmadan filtre etmeye çalışabiliriz. Bilhassa menhiyat konusunda bizi etkileyen film ve benzeri nesnelerin gözümüze ilişmesine, kulağımıza girmesine mani olmalıyız. Bir Müslüman olarak saatlerce TV önünde bulunmanın yararını savunamayız. Sokak gündeminin kulağımızdan girmesine seyirci olamayız. Elimizin tuttuğu kumaşın kalitesi, yumuşaklığı-sertliği bile bize etki olarak dönmektedir.

Ne düşündüğümüzden önce, gördüklerimizin, konuştuklarımızın bize ne düşündüreceğini muhasebe ederek işe başlamamızda yarar vardır.

Kulluktan haz almak, doya doya İslam`ı yaşamak bu yoldan geçmektedir.

Nureddin Yıldız
 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
En iyi çare `göğüslerdekine şifa olan` Kur`an`ın okunması, anlaşılmasıdır. Kur`an, beyinlerin en iyi eğiticisidir.

İkinci yol da Kur`an`dan sağlayacağımız ilimdir. Kur`an bize en gizli sırları, en derin hikmetleri öğretecek, boş ve zararlı bilgilerin beyinlerimizi işgal etmesini önlemiş olacaktır. Çünkü beyinler boş kaldıkça şeytanın doldurmak isteyeceği vesvesesi muhakkak bulunacaktır.

Selamun Aleyküm kardeşim;

Allah celle celalüh razı olsun.Tesirli olması duasıyla...
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
Ve aleykum selam Hasıl ı Kelam kardeşim
amin inşaAllah.
selam ve dua ile...B)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt