Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Katsayı uygulaması kalktı!!! (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
YÖK, MEĞER VARMIŞ



Güncel olaylar yazı serisi Milli Gençliğin Şeref Başkanı

Yüksek Öğrenim Kurulu - YÖK, tarihi bir karara imza atarak baskıcı 28.Şubatçıların bir uygulaması olan ve 11 yıldır “eğitimde fırsat eşitliğini” ortadan kaldıran “katsayı uygulaması”nı kaldırdı. Bundan böyle hangi lise mezunu genç, hangi lise mezunu olursa olsun aynı eşit şartlarda sınav sonuçlarına kavuşacak ve kim daha bilgili ise o istediği üniversiteye yerleştirilecektir.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ı ve karar lehinde oy kullanan YÖK üyelerini bütün gönlümle tebrik ediyorum.

Refah-Yol hükümetinin eğitimde adaleti sağlaması ve okul ayırımı yapmadan bütün gençlerimize aynı öğrenim fırsatları tanıması, bunların içerisinde bilhassa İmam Hatip Liseli gençlerin üstün başarılar sağlayarak üniversitenin bütün teknik ve idari bölümlerine girmesine baskıcı 28 Şubatçılar hazmedemediler.

Onlar İmam Hatipli vali ve kaymakam, İmam Hatipli mühendis, doktor, avukat, öğretmen v.b. meslek mensuplarını görmek istemiyorlardı. Bunların Üniversitelere girmelerini engellemek için kat sayı uygulamasını buldular ve bunu o günkü YÖK’e kabul ettirdiler.

Tabii İmam Hatiplilerin yanı sıra diğer meslek liseleri olan teknik liseler, sağlık liseleri de alınan karadan müteessir olmuşlar, onların önü de üniversitelere kapatılmıştı.

Hemen ifade etmek gerekirse 28 Şubat MGK (Milli Güvenlik Kurulu) Refah-Yol hükümeti döneminde gerçekleşmiş, Anayasaya göre bir “İstişare kurulu” olan ve hükümete “tavsiyeler sunabilen” bir kuruluşun hükümete baskı kurmak isteyen bir kurul haline getirmek istemesine Refah-Yol direnmiştir.

Hükümet bu arada 15 Haziran 1997’de 8 tane Müslüman ülkeyi bir araya getirerek D – 8’i kurmuş, daha sonra bir erken seçime gidebilmek için Başbakan Erbakan 30.06.1997 tarihinde istifa ederek koltuğunu protokol gereği Çiller hanıma bırakmak istemişti.

Ancak Refah-Yol mecliste çoğunluğuna sahip olmasına rağmen hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz’a veren Reis-i Cumhur Süleyman Demirel, böylece 28.Şubatçılar açmak istediği kapıyı aralamalarına fırsat vermişti.

KATSAYI UYGULAMASININ FATURASI

28.Şubatçılar artık bu yeni hükümete istedikleri her şeyi yaptırabileceklerdir. Üniversitelerde kat sayı uygulaması yanı sıra Üniversite kapılarında “Başörtüsü çıkarttırma ve okula sokmama” yasakları gelmiş, bunu temin edebilmek için hemen kapıların yanında “ikna odaları” kurulmuştu.

Ülkemizin huzur, barış ve refahının sağlanmasında en önemli şeyin inançlı gençler yetiştirmek olduğu halde böyle gençlere fırsat vermemek için yarışan o dönem siyasetçileri sadece İmam Hatip liseli gençlere değil Endüstri Meslek lisesi, Sağlık meslek lisesi, Ticaret meslek lisesi ile Turizm ve otelcilik meslek lisesi gençlerini de engellemişler 11 yılda binlerce zeki ve çalışkan gencimiz maalesef istediği sahada yetişememiş, birçokları da sokağa terkedilmişlerdir.

11 sene sonra sanayimiz kalifiye (yetişmiş) teknik eleman bulamadığı için tıkanmış, üretim düşmüş, milli gelirimiz azalmıştır. Sanayi kuruluşlarında mühendis ile işçi arasında “ara eleman” olan teknik eleman ve teknikerler artık ortadan kalkmış bulunmaktaydı.

Ticaret meslek liselerinin önü kapatıldığı için gençler ticaret liselerini tercih etmemiş, muhasebe ve ön muhasebe konuları sahipsiz kalmıştır.

Sağlık meslek liseleri de aynı eleman sıkıntısı çekmiş bazı büyük kuruluşlar ihtiyacı olan elemanları açtıkları kurslarda yetiştirebilmenin çalışmasını yapmışlardır.

Özetleyecek olursak birçok gencimiz yüksek öğrenim yaptığı halde “diplomalı işsizler ordusunu” oluşturmuşlar, birçok işyeri ve sanayici de teknik alanda kalifiye eleman yokluğundan üretim kapasitesini en düşük seviyeye indirmişlerdir.

BU KARARLA NE YAPILMIŞTIR

YÖK, aldığı bu kararla, Anayasada öngörülen, eğitim ve öğretimde fırsat eşitliği sağlanmış ve eğitimde adaletin gelmesi temin edilmiştir.

28.Şubatın antidemokratik bir baskı aracı daha ortadan kaldırılmıştır.

Gençlere tereddütsüz liselerin her dalında eğitim yapma imkânları doğmuş, mesleki bilgilerle mücehhez (donatılmış) bir gençliğin yetişmesinin önü açılmıştır. Artık genel liselerde yığılmalar yaşanmayacak, gençler kabiliyetlerine (yetenek) uygun meslek liselerine de gidebileceklerdir.

Piyasanın eleman talebine cevap verecek bir yetişmiş kadronun oluşması sağlanacaktır.

Eleman arzındaki denge sebebiyle üretim artışı yanı sıra milli gelirimizin artması da sağlanmış olacaktır.

ATILMASI GEREKEN ADIMLAR

Demokratikleşme ve insan hakları açısından bundan sonra atılması gereken adımların neler olması gerektiğine de bir göz atmamız gerekirse;

Çağımız modern ve demokratik bir çağdır. Bu çağda hiçbir kimse kılığından ve kıyafetinden dolayı kınanmamalı, kanun önünde ki eşitlik okullarda ve özellikle üniversitelere de sağlanmalıdır.

“Katsayı farkı”nın kaldırılmasıyla bilhassa İmam Hatip okullarına büyük çoğunlukta başvurular olacaktır. O okullardan yetişen genç kızlarımız okulların kendisine verdiği “inancına uygun yaşama” şuurunda hareket edecek (siyasi simge değil) ve başları kapalı olarak üniversite sınavlarına ve daha sonra da üniversite önlerine geleceklerdir. YÖK o günü şimdiden hissetmeli ve “Başörtüsü” zulmüne de son verecek kararını da çıkartmalıdır.

“Üniversite harçları” gençlerimizin canını yakmaktadır. Neredeyse “Üniversiteler paralı” hale gelmişlerdir dense yeridir. Zeki, çalışkan ama imkânları dar Anadolu gençleri bu parayı ödeyememektedirler. Hiç olmazsa son harç zamları uygulanmamalı gençlerimizin okuma gayretleri kırılmamalıdır.

Üniversitelerimiz, “diplomalı işsizler yetiştirmeye…” artık bir son vermelidirler. “İlim, ilim için değil ilim fayda için yapılmalıdır” Üniversiteler, sanayiciler ve piyasa ilişkileri artırılmalı, üniversite ve fakülte kontenjanları buna göre belirlenmelidir. Üniversite gençliğine daha eğitim ve öğretim sırasındayken kendilerine “iş garantisi” verilmeli, geçlerimizin “gelecek korkusu” yaşamaları önlenmelidir.


 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
karikatur1.jpg

Katsayı Adaletsizliği Geri Geldi...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
21871.jpg

"Katsayı Duası"
"Hukuk küçük sineklerin takıldığı, büyük sineklerin delip geçtiği bir örümcek ağıdır"
30 Kasım 2009

Danıştay'ın kararını kültür adamlarımıza sorduk. Bir dokunduk bin ah ve intizar işittik. Haberimizin sonunda Mustafa Nezihi'nin "Katsayı duası" da var..
Katsayı mağduriyetini bitiren kararın yürütmesini durduranların çocuklarının kolejlerde okuduğunu düşünüyoruz. Kendilerinin bir defa bile bir meslek lisesinin kapısından geçtiğine inanmıyoruz. Steril bir yaşam sürüyorlar. Bu yüzden halktan değiller ve bu yüzden halkı ilgilendiren bir konuda karar veremezler. Bu kararı; bu karardan etkilenenlere sorduk...

İsmail Karakurt (şair- yazar)
Şu mübarek günlerin içerisinde istenmeyen, vicdanları üzen, yaralayan bir karar... Bu kararı alanlar başka bir kararın içinde mutlaka kendilerini bulacaklardır.
İster demokrasi adına diyelim isterse başka bir şey adına ama hiç şık olmadı.
Ben böyle der, böyle düşünürüm.
Tanrılarından bulsunlar..
9349.jpg

Furkan Özüdoğru (İHL ve İlahiyat Mezunu)
Haramilerin saltanatı yıkılmadan halka rahat yok.
Didişme ve kavga devam edecek. Umarım AKP mücadeleyi bırakmaz...

Mansur Yılmaz (yazar)
Elin gevurundan korkmam; biz de Müslümanız, bizim de anamızın başı örtülü diye ahkam kesen, ilmihali tersten okuyan ve okutmak için ömrünü heba eden yerli malı faşistlerden korkarım! Ha bir de; kurban öyle kesilmez böyle kesilir, diye kendilerini de kesen bıçağa kul köle olanlara hiç birşey demem; öyle ya "hukuk küçük sineklerin takıldığı, büyük sineklerin delip geçtiği bir örümcek ağıdır" demişti Üstad.
Yarın bir gün, iki çocuk yapmak kanunlara aykırıdır! diye hüküm verebilecek kadar her haltı bilenlerle karşı karşıyayken yola devam etmek en hayırlısı; çalılar dişlerden daha az zarar verir!

İlyas Aslan Uçar (Çevirmen)
Zalimlerden adalet beklemek en büyük adaletsizliktir....

Ali Paktaş (Yönetici)
Zulüm.. Resmi ideolojiden şimdiye kadar beslenenler, yeni, oligarşiye izin vermemek için her yolu deniyor.. Biri o taraftan çekiyor biri bu taraftan.. Olan sana, bana oluyor abi.. Etrafımızda çok mağdur olan çocuklar var.. Allah yardım etsin hepsine.. İnşallah düzelir
9350.jpg

Lütfi Bergen (Yazar)
Türkiye'de muhafazakarlık-maneviyatçılık çizgisinde siyaset eden kurumların (partilerin), önceki iktidarlar tarafından denenmiş kimi politikaları, iktidar ve siyaset etme becerileri buhrana girince yineledikleri aşikar olmuştur. Seçim takvimine göre 2011 yılında bir seçim var. Ancak kimi öngörülere göre seçim takvimi erkene alınabilir. Seçim öncesinde karar alındı. Meslek liselerinin katsayı engelini aşması ile ilgili bir düzenleme yapıldı. Yüksek Öğretim Kurulu'nun 21/07/2009 günü yapılan toplantısında katsayı problemi "çözüldü". Sosyal mutabakatla halledilemediği için butlan bir karardı. İslamcı entelektüeller ciddi bir ortam-durum analizi yapmadan muhafazakar iktidar odaklarına yaklaşıyorlar. Mezkur çözümün toplumsal bir mutabakat olmadığı siyasetçe biliniyordu. Dolayısıyla halkın dini taleplerini,onu dinin ekonomi-politiği üzerinden okumayan bir entelektüalizm ile karşı karşıyayız. "Başörtüsü problemi" Nurettin Topçu' nun eşsiz tanımı ile "İslam'ı sömüren siyaset" haline gelmiştir. Hem de İslamcılık eliyle. Bu şekliyle ve oldu bittilerle başörtüsü problemi çözülemeyecek. İslamcı entelektüalizm, Alevî ve Kürt entelektüalizmi ile asgari müştereklerini bulmaya yoğunlaşmalıdır. Türkiye'nin gerçek problemi İslamcılar açısından bile "başörtüsü" değil. İslamcılık, Müslümanlığın bir helal ekmek dâvâsı, bir maişet dâvâsı olduğuna kâni olabilecek mi? İşçi ücretleri bir aileyi geçindirmeye müsait değil. Dolayısıyla yeni çağda kadın çalışmak zorunda bırakılmış ve evsiz kalmıştır. Başörtüsü problemi de kademe kademe aşağı katmanlara -fakir ve az eğitimli geleneksel ailelere-inmiştir. Erkeğin maaşı kadını beslemeyince kadın çalışma hayatına katılmaya itiliyor. Bu ters modernlik denilebilecek bir olgu. Son on yılda Türkiye nüfusu eski hayat çeperlerini parçalayan kimi yapısal değişikliklere maruz kaldı. Öncelikle bir kentleşmeden bahsedilmelidir. Kentleşme İslamcı-Alevi-Kürt demografileri tarafından içselleştirilmiş bir kültür talebi olmamıştır. Bu kültürler açısından "gelenek" ile bağları koparan ve kimlikleri bozan dış etkenlerle gündeme gelmiştir. Kentleşmeyi Anadolu'nun gündemine getiren de ulus ötesi finans-kapitaldir. Üç kültür de, geleneğini inşa ettiği geçimlik düzenini kaybetti. Kentte eski kimliğini koparıp attığını inkar edemediği ama itiraf da etmediği bir kavga ile "öteki" saydığı kültürlerle yer kapma mücadelesi yapmakta. İslamcılık kendi değer dünyası bakımından erkeğin ekmek kazanımında başat rolde olmasını önemsemelidir. İslami anlayış çerçevesinde erkekler görevlerini ifa etmedikleri için kadının başörtüsü kronik bir probleme dönmüş gibidir. Zira Kur'an'a göre :" Allah'ın bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeni ile erkekler kadınlar üzerinde sorumlu gözeticidir" (4 Nisa 34) buyrulmuştur. Başörtüsü mücadelesi kadınların ekonomik hayata katılmasını ve erkeklerin kadın parası yemesini sağlayan bir talebe dönmüştür.
Türk nüfusunun değişime uğramasıyla ilgili başka olgu da nüfusun kendini yenileme dinamiğini yitirmesidir. Eski toplumda 18- 20 yaşında evlendirilen gençlerden 100 yılda 5 kuşak gelirken, 2010'lu yıllarla beraber 2,5 kuşak gelmesi ihtimali belirmiştir. Bu oran Türkiye'nin ekonomik gücünü bozuyor. Başörtüsü mücadelesi,temelde ekmek ve hak mücadelesi gibi algılanırken aslında İslamcıların gecikmiş aileler kurmalarına ve uzun periyotta ekonomik bir güç:nüfus olarak temayüz etmelerine engel olan yenilgiye dönüşüyor. Çünkü eğitilmiş bir kadın 33-35 yaşından önce evlenememekte veya evlense dahi evliliğini idame ettirememektedir. Bu durum da Kur'ani beyanda ahlâk ile ilgili bir mesele halinde serdedilmiştir: "Sizden bekar olanları ve kölelerinizden, cariyelerinizden temiz olanları nikahlayıp evlendirin; yoksulsalar Allah, lutfuyla zengin eder onları ve Allah'ın lütfü boldur ve O, her şeyi bilir." (24 Nur 32).
9351.jpg

Bir diğer değişim olgusu da ideolojik manada İslamcılığın artık yöneten ideolojisi haline geldiği ile ilgilidir. İslamcılık başörtüsünden başka siyasal söylemi kalmamış bir iddia haline gelmiş görünüyor. Yani artık Türkiye'nin ara eleman istihdamını karşılayan çevre olmaktan teberri edilmiş gibidir. Kol ve sanayi işçisi olmayan bir ideolojiye dönüşen İslamcılık, kadınların başörtüsü üzerinden prim kazanmaya çalışırken emek, fakirlik, cahillik , hak ihlalleri ...vs. gibi meselelere yabancılaşmıştır.
Danıştay'ın kararı iktidarın bildiği ve halkın da sezdiği bir karardır. Tabir caizse "Batı'da yeni bir şey yok".

Mustafa Nezihi Pesen (Yazar)
Allah'ım bütün acizliğimle, zayıflığımla sesleniyorum sana. Biliyorum, rahmetin olmasaydı yeryüzünde bir tek canlı yaşayamazdı. Biliyorum rahmetin-bağışlayıcılığın, gazabını- öfkeni geçmiştir. Biliyorum mühlet verdiğini ama ihmal etmediğini. Biliyorum tuzak kuranların en hayırlısının sen olduğunu. Biliyorum her şeyin bir kader ile gerçekleştiğini. Biliyorum her kaderin üstünde bir kader olduğunu.
Allah'ım Habib'in Muhammed Taif'te taşlandığında, mübarek vücudu kanlar içinde kaldığında; Cebrail gelip kahreylemek istedi düşmanlarını. 'Olmaz' dedi o Gül Yüzlü. Biliyorum.
Yorulduk Rabbimiz o meşum tarihten beri kalbi yumuşamayanlara beddua etmemekten. Kalbimiz daraldıkça daraldı. Dilimizin ucuna gelen Ya Kahhar'ı yutmaktan yorulduk. Bağışla bizi Rabbimiz tembelliğimizden ötürü. Yanlışlar yaptık çok. Eksiklerimiz saymakla bitmez. Hatta birbirimize girdik, birbirimizi kırdık, yaftaladık, tekfir ettik. Ama sonra senin yol göstericiliğinle birbirimizi affettik ve sarıldık birbirimize. Şükürler olsun sana Rabbimiz: bilerek sana, dinine ve Müslümanlara düşman olmadık.
9352.jpg

Sokaklara dökülmedik Rabbim. Belki de dökülmeliydik. En büyük zulümleri sineye çektik, çekmek zorunda kaldık. Güzel adamlarımızı dar ağacına yolladılar, hapsettiler, sürgüne yolladılar. Senin adını anmaktan alıkoydular bizi. Adının coşkun ırmaklar gibi aktığı dergahlara kilit vurdular. Harflerimizi, kelimelerimizi geçersiz kıldılar. İçine yüzyılların hasretini sardığımız sarıklarımızı başımızdan aldılar. Örtünüyorduk hicap içinde… tüm bunları unutturmak için hayasızca çalıştılar. Bizi kendimizden, özümüzden, İslam damarımızdan uzaklaştırmak için, içerden ve dışarıdan çok gayret sarfettiler. Ama şehitlerin kanları, velilerin tasarrufları, alimlerin eserleri, gariplerin duaları, mazlumların ahları ve daha bilmediğimiz pek çok şey Allah'ın rahmetini celbetti üzerimize. O'nunla aramızdaki o ipin kopmasına izin vermedi. Tuttu ve yeniden yürüttü bizleri her seferinde. İskilipli Atıf'ı, Bediüzzaman'ı, Süleyman Efendi'yi, Necip Fazıl'ı, Sezai Karakoç'u, Nuri Pakdil'i, Zahit Kotku'yu, Fethullah Gülen'i, Muzaffer Özak'ı, Esat Hoca'yı… daha kimleri kimleri göndererek.
Şimdi Rabbimiz, bizleri yozlaşmaktan koru, ümitsizliğe kapılmaktan koru! Yılgınlıktan, tembellikten, dinini yanlış anlayıp yanlış yerlerde saf tutmaktan koru bizleri. Bir makama oturduğunda seni unutanlardan eyleme bizi. Şımarıp çalım satanlardan eyleme bizi. İçinden çıktığı milletini unutanlardan eyleme bizi Allah'ım! Unutturma bize tüm Müslümanların bir millet olduğunu. Unutturma bize, kendimizi ve seni. En iç damarlarımızdan tutarak bizi merhametle sars. Çünkü galiba onların merhametle sarsılma vakitleri geçti. Çünkü onlar, en güzel çocukları ve kızları kendilerine düşman belleyip zulmetmeyi, hukuk sanıyorlar. Çünkü onlar, kendi yanılgılarını sarsılmaz doğru kabul etmeyi ve ona iman etmeyi üstünlük sayıyorlar. Çünkü onların kalbini sen bizden iyi bilirsin. Ama ey merhameti bol Rabbimiz! Artık bize zarar veremesinler.
Kalbimiz daralıyor, içimiz kan ağlıyor. Yolumuza çıkamasınlar artık. Çocuklarımızı, kızlarımızı rahat bıraksınlar. Sevdiklerimizi rahat bıraksınlar. En azından savunuyor göründükleri demokrasiye inansınlar ve onun gereğini yerine getirip adam gibi iş yapsınlar, hüküm versinler. Yorulmadılar mı çelişkili kararlar almaktan? Her seferinde farklı kararlar verip hadlerini aşmaktan… Biz yorulduk ve kızgınız, öfkeliyiz, içimiz kahriye çekiyor. Dilimize vurursa; senin gazabının ve öfkenin önünde kimsenin duramayacağını biliyoruz.
Ey İmam- Hatip'in kapısına kilit vurmak için son çırpınışlarını gerçekleştiren yobazlık! Sana kahriye yazmak için oturmuştum. Olmadı. Seni, her şeyi gören ve bilen tüm varlıkların ve alemlerin sahibi Allah'a havale ediyorum.

Saime Çelebi sordu.

dunyabizim
 
N

nefs-i mutmainne

Selamun Aleykum kardeslerim ben sağlık meslek lisesindeyim ve bu katsayı olayını bir türlü anlayamıyorum bizim için iyimi kötümü ? sorduğumuz her kişi öyle karıştırıp anlatıyorki bir türlü anlayamadım . :/
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt