Modern dünyanın insanlara bir günlük değer biçme gibi güzel bir hasleti (!) var. En kıymetli varlık olan anneye bile yılın koskoca bir günü ayrılmış haklarını yememek lazım. Maddi bir çıkar elde etmeyi umdukları şahıslar üstünden mübarek günler üretmişler. Geri kalmış toplumlar da sahiplenmiş bu kutsal günleri, unutmamış sevdiklerini ,hediyelere boğmuş, zoraki sevgi sözcükleri söylemiş. Yapmayanlar sabıkalanmış, ayıplanmış. 8 mart 1857’de ABD ‘de çıkan olaylar neticesinde bizim dünyanın merhametli insancıkları da kadınlara hak verme yarışına girip 8 Mart’ı dünya kadınlar günü ilan etmiş.
Kadına değer vermek nedir peki? Reklamlarda boy boy afişe etmek mi? Bütün sanayi ürünleri için denek tahtası yapmak mı? Reklamları izleyin , yüzde doksan kadınlar için piyasaya sürülmüş ürünleri göreceksiniz. Kozmetik , giyim , gıda , temizlik, ayakkabı, çanta , cüzdan , başörtüsü vs. Hepsi kadınlara hitap eder . Erkelerin traş bıçağı reklamında bile kadınlar boy gösterir. Son model araba reklamlarında arzı-ı endam eder kadın. Kadına değer vermek bu değildir bizim kitabımızda .Kadın; annedir, bacıdır, evladdır. Kapı ardında bekleyen, değer verilmeyen, sözü dinlenmeyen , ağzını açtığında bir yumrukla bertaraf edilmeyendir.
Bediüzzaman Said Nursî“ Kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir.” der. Buna binâen Bediüzzaman Hazretlerinin kadın konusuna bakış açısı asra damgasını vuracak şekildedir. Bir çok erkeğin gözünü sakınamadığı göz önüne alınırsa onun bu bakış açısı çok manidârdır. Hislerin galeyanda olduğu gençlik yıllarında bile, Van’da misafir olarak kaldığı Vali Ömer Paşanın konağında ya da İstanbul’un meşhur Kâğıthane gezintilerinde cins-i lâtif olan kadınlarla ilgilenmemiş “İlmin izzeti mani oluyor!” diyerek kadınlara bakmamıştır.
Ama hiç kimse kadınlara Efendimiz kadar kıymet vermemiştir. Minicik kız çocuğunu toprağa acımasızca gömen, bir kız çocuk müjdesi aldığında yüzü öfkeden simsiyah kesilen adamcağızlara “dur bir dakika" diyen bir MERHAMET SULTANIYDI O (sav).
Bana dünyadan 3 şey sevdirildi bunlardan biri de kadındır der EFENDİMİZ (sav). Bu birtakım akl-ı nâkısların anladığı gibi farklı mecralara çekilecek bir “kelam-ı kibar” değildir. Canavarca, kendi evladını öldürecek kadar gözü dönmüş bir topluma inceden ayar verme, elden kaçırılan değere dikkat çekme ,ezilen ,horlanan insana yani kadına karşı merhamet duygusunun izhârıdır.
Kadının insan olup olmadığı ,ruhunun var olup olmadığı konusunda koca koca adamların kavga ettiği bir devirde bütün zırvaları elinin tersiyle çöplüğe yuvarlayan ,adamlığı bilmeyenlere adamlık dersi veren, hâd bildiren bir Râsul vardır. Kadına miras hakkını veren , dizinin dibinde çağlara hitap edecek fakihe, muhaddise, müfessire , şaire bir kadını, Aişe anamızı yetiştiren ve başlı başına bir sûreye ad olacak kadar değer verilen kadını dinleyen onlara zaman ayıran, develerin üzerinde kadınlar olduğu halde onları hızlıca yürütenlere karşı “dikkat edin kırarsınız” diyen, kızı Fatıma geldiğinde oturduğu minderi ona veren, teheccüd namazına kalktığında Sevgilisiyle buluşmak için bile eşinden izin alan, haftanın bir gününü Mescid-i Nebevi’de kadınların sorularına ayıran, elinden tutan aklî melekesi olmayan yaşlı kadının işini halletmek için Medine-i Münevvere sokaklarında kavurucu sıcağın altında saatlerce dolaşan emsal bir baba, eş, elçi, kardeş yani ekmel insan modeliydi . “ Sizin en hayırlınız eşlerine karşı en merhametli olanınızdır , ehline karşı en hayırlı olanınız benim” diyen bir elçiydi O (sellallahu aleyhi ve sellem). Allah hakkından sonra ana hakkını zikreden, hayır yapmaya en layık olanın bir kadın olan anne olduğunu vurgulayan kız çocuklarına Allah’ın emaneti olarak bakan bir Nebi.
Şimdi ise kadın bir metâdır artık. Hem başkaları harcar onu hem kendisi kendisini harcar Allah’ın ona verdiği kıymeti çok ucuza düşürerek. Bugün hangi kıyafeti giysem diye kıvranan , hangi makyaj malzemesi saçımın ,kıyafetimim rengine uyar diye uykuları kaçan , geç saatlere kadar arkadaşlarına takılan, maneviyat dışında her şeye sahip olan , odasına çekilip kendi yavan dünyasıyla başbaşa kalan, tesettürden nefret eden , erkek arkadaşları kapısını aşındıran bir kadın profili durur önümüzde. Ve İNSAN ALDANMIŞTIR artık. Sözü dinlenmeyen , huzurevi köşelerinde huzursuz ölen tesirsiz duâların sahibi anneler var. Sanal alemde ucuzca kurulan dostlukların sahte kahramanı , podyumları sokaklara taşıyan , tornadan çıkmışgibi tek tip başörtü modellerinin hedef kitlesi ve bunlara özenen özendiğini de yüzüne gözüne bulaştıran fakir fukaranın özgüven fukarası cahil kızları.
Kadına büyük payelerin verildiği kutsal günlerin üretcisi ,savunucusu , fedaisi olan ve kadına hakettiği değeri biz verdik diyen çağdaş ülkelerde (!) kim demiş ki babalar artık evlatlarını diri diri gömmüyor toprağa. Yanında gururla gezdirdiği, kimselerden kıskanmadığı açık saçık ,nâmahreme süslenmiş, namazdan niyazdan bîhaber yetiştirdiği kızını kendi eliyle atmıyor mu ateşlere . Hâl diliyle feryat eden bu kadar kız çocuğunun sesini duymuyor musunuz ALLAH aşkına. Artık erkek çocukları da gömülüyor bataklıklara. Kim diyor ki iffet insanlarda baş tacı, her şey onun etrafında dönüyor. Kim diyor ki anneler ve bablar evladlarının eğitim hayatını düşündüğü kadar cennetini düşünüyor merhametkârâne.
Modernite , sekülerleşme emziriyor (!) anneler evlatlarına. ALLAH 'ı Peygamberi bilmeden kaç çocuk büyüyor bu diyarda ve kaç anne ölüyor O'nu anlatamadan. Ve mezarlar cennet bahçesi olmaktan çok uzak görünüyor şimdi.
Hadi şimdi gel de kutla “mübarek 8 Mart Kadınlar Gününü”. Eğer bir Rasulullah yoksa hayatımızda ne kadın ne çocuk ne anne ne baba kıymetlidir aslında. Değil mi ki tüm değerleri bana Allah vermişse o yoksa olmasın kıymeti ve kerameti kendinden menkul yavan , ruhsuz ve riya kokan kutsal günler de hayatımızda.