
Yıl 1987 idi
Görevim gereği yurt dışında idim
Ancak, bu benim yurt dışına ilk çıkışımdı Bu çıkış, bana köklerimin bulunduğu topraklardan bir sökülüş gibi gelmişti Ben, alışkanlıklarını kolay değiştiremeyen biriydim Eskimiş bir elbisemi, ya da ayakkabımı bile kolay atamaz, hele de sevdiklerimden hiç mi hiç kolay uzaklaşamazdım
Çünkü ben, bütün sermayesi yüreğindeki sevgiden ibaret bir insandım Kıramazdım insanı Hiçbir şeyi kıramadığım gibi Benimle kavgaya tutuşanlarla bile kavga edemezdim Belki, bu da sevgiden kaynaklanan bir zaafı, bilemiyorum
Bu sebeple "hayır" diyemezdim Üzmekten, hüzünlendirmekten korkardım Onlar üzüleceğine ben üzüleyim, o yürekler bulutlanacağına ben ağlayayım diye düşünürdüm Muhabbete önem verirdim Sevgi benim gıdamdı, besin kaynağımdı Herşeysiz olabilirdim ama, sevgisiz asla
Beni sevgiye alıştıran mesleğimdi Çünkü ben öğretmendim Ama sadece öğreten olmak istemiyordum Eğitmenin de özünde sevgi ve sabır vardır Karşısındaki kıpır kıpır canlıya, bir şey öğretmek ve onu öğrendiği doğrultuda eğitmek isteyen sevmek zorundadır
Sevmeyen öğretemez
Sevmeyen, hiç eğitemez
Seven sabreder
Sabreden, öğretmeye ve eğitmeye devam eder
Ben öğretmendim Yani sevgiyi ve sabrı bilendim Bildiğimi yaşamaya azmettim Ancak, bu azmim bir ayrılık engeliyle karşılaştı ve ne yapacağını şaştı
Yurt dışı görevi, beni o güzel gönüllülerden ayırıyordu Ama ben, ama biz asla ayrılmak istemiyorduk Bu sebeple onlara söz verdim Dedim ki, ayrılın gövdelerimizdir, gönüllerimiz değildir Maneviyatta ayrılık gayrılık, uzaklık yoktur Birimiz batıda, diğerimiz doğuda, ötekimiz kuzeyde, berikimiz güneyde de olsa, biz bir ve beraberiz Hatta dünyamızı değişsek bile, aramıza ayrılık giremez
Kalbleri bir ve beraber olanları ayrılık giremez
Kalpteki sevgi gerçekse, uzaklar yakın olur
Hazreti Mevlana öyle buyurmuyor mu: "Benim için öyle insanlar vardır ki, Yemen'de yaşarlar ama, aslında dizimin dibindedirler Öyleleri de vardır ki, dizimin dibindedirler ama, aslında Yemen'dedirler"
Sevgi gerçekte, özlemlerle de beslenir Çünkü, hasret ateşi, basit ve sınırlı sevgileri söndürür; güçlü ve köklü sevgileri de alevlendirir
Benim Batı'ya doğru yolculuğum da, muhabbetimi daha bir alevlendirdi Hele de, Anadolu insanlarının devamının bulunduğu ve yoğun yaşadığı bir şehirde bulunmak, sevgimi yüreğime sığmaz hale getirdi
Benim için, artık bir gurbet olmamış yurdumdaki dostlarım vardı, bir de vatanlaştırılmaya çalışılan gurbetteki dostlarım
Dünyanın bu iki yakasındaki uzun mesafeyi, yüreğimdeki sevgiyle iptal edip, her ikisiyle de sevgimi paylaşmaya çalıştım
Paylaşılan sevgiler, varlığımı sevginin rengine boyadı
Kendime sevgiden ibaret bir başka dünya kurarak, sevdiklerimi orada topladım Ve bir daha gördüm ki, sevgisinden sevgisiyle bizi Yaratan Yüceler Yücesi, beni sevgimin samimiyetinden imtihan ediyor
O gün bu gündür, sevginin çileli, hüzünlü ancak her şartta mutluluk veren doruklarına tırmanmaktayım Düşe kalka da olsa, sevgisizlik engellerini, sevgi ailesinin candan destek ve dualarıyla aşmaya çalışmaktayım
Çünkü artık, pırıl pırıl gönüllerini imanla süsleyerek kendilerini sevgiden ibaret hale getirmiş bir sevgi ailemiz var Anne babalarıyla, teyze dayılarıyla, hala ve amcalarıyla, ağabey ve ablalarıyla, sevgi bağını kurabilmiş muhteşem bir sevgi ailesi Çoğu kişi, kendi ailesiyle aile olamazken, biz dünyanın değişik yerlerindeki binlerce insanla bir aile gibi olmuştuk
Sevgiyle dolmuştuk,
Ve görmüştük ki, sevgi söz değil özdür
Sevgi kağıda yazılmaz, kalbe kazınır
Sevgi, ya var, ya da yoktur Biraz var, biraz yok olmaz
Sevginin tam tarifi yapılamaz Çünkü sevgi sadece akılla kavranmaz Çünkü sevgi, kalpten kavranan ve yaşanan bir güzelliktir Bu sebeple de, kalpsizlerin, merhametsizlerin ve maddecilerin sevgiden söz etmeye hakları yokturHem dünyanın peşinde olacaksın, maddi kazançların ince hesapların içinde kaybolacaksın, hem de sevgiyi yaşayacaksın, olur mu?
Böyle biri ancak sevginin sözünü edebilir, özünü ne bilir, ne de bildirebilir
İşte bu yüzden çağımız, sevginin çok yazıldığı, çok söylendiği bir zaman dilimi haline gelmiştir Zira, yaşayan azaldıkça, sözünü eden çoğalmaktadır
Sevgi anlatılamaz, yaşanır Sevgiyi yaşayamayanlar hep anlatıyorlar, sürekli ondan söz ediyorlar Bu ya bir sahteciliktir, yada yaşayamadığına hasretlenmek, hatta hasetlenmek
Bu durumda ortaya çıkan sevginin sömürülmesi, içinin boşaltılmasıdır
Sevgi anlatılamaz, ancak yaşanır
Söylenen ve yazılan, yürekten taşan ve içte taşınamayandır
Böyle olduğu içindir ki, Akif merhum bile, "Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım" diye dertlenir
Sevgiyi asıl söyleyen, bedenin bütünüdür Çünkü insanın içini gerçek anlamda sevgi donatırsa, bütün vücut ruhun dili olur Sevgiyi yaşayan aldığı nefes, attığı adım sevgi olur Sevgi ayrı ve özel bir eylem olarak görünmez sevende Çünkü onun her işi, her sözü, her özelliği sevgiden ibarettir
Sevgi insanı, ekmeksiz, susuz, hatta havasız yaşar ama, sevgisizliğe dayanamaz Onun ekmeği, suyu, havası sevgidir
Böyle olunabilir mi diye düşünen, böyle olamaz Sevgi pazarlıkla var olamaz Sevgi, çıkar hesaplarıyla, verme alma planlarıyla yaşamaz
Çünkü sevgi, fedakarlıktır
Sevgi, sevdiğinde fani olmaktır
Sevgi, sevdiğinin, "Hadi! Dediğinde, "nereye?" diye sormamaktırBöylece sevmeyen ve böylesine sevilecek olanı bulmayan, sevginin uzağındadır
Öyleyse, en çok sevilmesi gereken, bu muhteşem duyguyu yoktan yaratıp yüreklerimize hediye edendir En çok sevgi, sevmeyi bize öğretene olmazsa, sevgiye saygısızlık yapılmış olmaz mı?
En çok Allah'ı sevmemek, sevginin öz kaynağından koparılmasıdır
Kaynağından koparılan sevgi, sevgi olmaktan çıkıyor Herşeyin sahtesi kötüdür, çirkindir, çekilemez ama, sevginin sahtesi, ne yenir, nede yutulur Sevginin sahtesi hiçbir şeye benzemez Çünkü sevgi samimiyetle mayalanmadan kendisi olamaz, varlığını bulamaz, özelliklerini kazanamaz
Böylesine bir yokluktan bir sevgi edebiyatı çıkıyor Tumturaklı sözlerle sevgi anlatılıyor Ne ki çok anlatıyorsun, o az yaşanıyor demektir Hani bir Allah Dostu'nun şu sözünde olduğu gibi:
"-Ben, Allah'ı hatırlamaktan utanırım Çünkü, her hatırlama bir unutmadan sonradır"
Ne ki, anma günlerinin konusudur, demek ki unutulmayan yüz tutmuştur Bizim sevgi geleneğimizde, sevginin sözü çok edilmez Çünkü, 24 Saat yaşanan bir güzellik, dillerde dolaşmaya muhtaç değildir
Sevgi bakıştır
Sevgi, selamdadır
Sevgi, tebessümdedir
Sevgi, hatır soruştadır
Sevgi, yardım ediştedir
Sevgi, bazan bir geçmiş olsunda, bazan da bir teselli tavsiyesindedir
Sevgi, pişirilen yemektedir
Sevgi, "Höşgeldin" de, "Güle Güle" de, "Allaha ısmarladık" tadır
Yürekte gerçek sevgi gerçekten varsa, herşey sevgidir
Görünüşe, etkisi, hissi ne olursa olsun herşey sevgi olur Ve seven sevdiğine, "Senden gelen başım gözüm üstüne" der
Bu sırrı yaşayan bir Allah dostu gibi, uzun süre hasta olmayınca, dertlenmeyince, ellerini ve gönlünü açıp, "Rabbim beni terk mi ettin? Diye sorar
Sevgi,kal değil,hal işidir
Sevgi,ruhun dilidir O konuşmaya başladı mı,öteki diller susar Konuşsalar da ,sesler,sözleri duyulmaz olur
Sevginin konuştuğu yere konuşlanır
Sevginin olduğu yerde, atmosfer sevgiden ibaret hale gelir Kurt ve kuş sevgiden başkasını bilmez olur
Sevgi,intisap sırrıdır
Ait olduğu kaynağı keşfettiğinde,kanatlanır,kanatlandırır
Kabına sığmaz olur Dolar taşar,gizlenemez bir muhabbet coşkunluğu
ile çevresini kuşatır
Bu sebeple de kabı dar ve küçük olanları zıvanadan çıkarır
HZ Musa Aleyhisselam Tur'a giderken yolunu biri kesmiş ve demiş ki:
-"Ey Musa! İçimi kasıp kavuran bir soru var ki,cevabını bilmezsem bana hiç rahat yoktur Lütfen ! Rabbi'ne arz et ki ben cennetlik mi,cehennemlik miyim?"
Israrı üzerine Musa Aleyhisselam "peki"demiş, sorarım
Dönüşte ,adamcağızı büyük bir merak içinde kandisini bekler bulmuş
"Rabb'im buyurdu ki söyle o kuluma
Adam birden canlanmış,heyecanlanmış ve bir çığlık atmış
"Söyleme Ya Musa !
Rabb'im bana aynen böyle dedi mi?
-Evet,böyle dedi,deyince, bu zat tekrarlamış:
-Öyle ise gerisini söyleme Ya Musa !
Madem ki,Rabb'im bana kulum demiş Beni ister cennetine ,ister cehennemine atsın,mühim değil"diyerek
Ve, neşe içinde adeta oynayarak çekilip,gitmiş
Onun bu tavrı üzerine de Rabbimiz artık cennetlik bir kul olduğunu bildirmiş
İşte bu intisap sırrını içinde yakalayanlarla ,sevgiyi sevip,sevgisizliğe karşı olanlarla ,aileleştik,kardeşleştikOnların genç olmaları beni manevi babaları bildiler Bende onları kızlarım,oğullarım,torunlarım bildim
Onlara ban yazdılar ben onlara
Onlar beni sevdiler Allah için,ben de onları
Birlikte güldük ,birlikte ağladık
Konferans verdik,koştular
Kitap yazdık okudular
Radyoda ,televizyonda sohbet ettik,gönülleriyle dinlediler Zorda kaldık , dua ettiler Allah'a sadece ellerini değil gönüllerini de açtılar
Kimden bir dert yandıysa ona dua yağdırdılar
O güzel gönüller, bu çirkin dünyada temiz, pak, dürüst ve güvenilir kaldılar
Çünkü onlar güvenilir olan Güzeller Güzeli'nin sevdalısı idiler Muhammed'ül Emin Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gönül verenler, O'nun ahlakını yaşayanlar ve yaşatmaya çalışanlardı
Onlar ve bizler, hepimiz, aslında O Güzeller Güzeli'nin manevi evlatları idik O, hepimizin manevi babası idi Hepimizi düşünmüş, hepimizin günahları için gözyaşı dökmüş, bağışlanmamızın yollarına başvurmuş ve şefaatini ümmetinin günahkarları için saklamıştı
O, Allah'ın terbiye ettiği bir ulaşılamaz makamın sahibi olmuştur Biz de O'na benzemeye çalışıyoruz Yolundan gidenlere muhabbet ediyoruz
Günümüzün sevgi yetimi ve şefkat öksüzü haline getirilmiş insanlarına bir yürek sunuyoruz Ondan ilhamlı, ondan bilgili, ondan sezgili olmaya çalışıyoruz Ayağının tozu olmayı şereflerin en büyüğü biliyoruz
İşte o aşkla, o muhabbetle haykırıyoruz:
"Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur!"
Bu yürek feryadımız öylesine güzel ve içten yankılar buldu ki, insanımız ve geleceğimiz adına ümidimiz bir kat daha arttı Ve acizane bir niyazda bulunduk Yüceler Yücesine "Rabbim, Efendiler Efendisi'nden ilhamlı bir aşk ve şevk nasip et! Bu alemde nefes nasibim oldukça O'nun davasına ve imanına hizmet ettir Ve kalbim Seni, Senin kainattaki Büyük Elçi'ni ve yolunda yürüyenleri sevmekten hiç yorulmasın"
İşte bu duanın bereketi olarak, KALP SEVMEKTEN YORULMAZ diyorum Kalbi sevmekten yorulmayanları, en kalbi duygularımla selamlıyorum
Vehbi Vakkasoglu