Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kalp Kırmak Üzerine Söyleşiler (1 Kullanıcı)

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Sual: Yunus Emre bir şiirinde, (Bir gönül yapmak, yüz Kâbe’yi yapmaktan iyidir) dediği gibi, (Kalb kırmak, Kâbe’yi yıkmaktan daha kötüdür) de deniyor.Kalb niye Kâbe’den daha kıymetlidir?
CEVAP
Kâbe’yi yapan insandır; kalbi ise Allahü teâlâ yaratmıştır.

Herkesle iyi geçin, öfkelenip sert çıkma!
Kalb Allahın evidir, bu evi sakın yıkma!


İmam-ı Rabbanihazretleri de buyurdu kalb, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mümin olsun, âsi olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemeli; çünkü âsi olan komşuyu da korumak lazımdır. Sakının çok sakının, kalb kırmaktan pek sakının! Allahü teâlâyı en ziyade inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur. Çünkü Allahü teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir. İnsanların hepsi, Allahü teâlânın köleleridir. Herhangi bir kimsenin kölesi dövülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir. Her şeyin biricik maliki, sahibi olan efendinin şanını, büyüklüğünü düşünmelidir. (3/45)

Bir hadis-i şerif meali:
(Bir müslümanın kalbini kırmak, haksız olarak incitmek, Kabeyi 70 kere yıkmaktan daha günahtır.) [Rıyad-un-nasihin]

Söylerken dikkat ettim, kalbini kırmamağa,
Çekindim kalb kırmaktan, yoksa sözüm çok sana!

Kalb kırmak çok günah olduğu gibi, o kalbi yapmak yani gönül almak da büyük sevabdır. Kâbe çok şereflidir; ancak müminin şerefi daha fazladır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Merhaba ey Beytullah! Ne büyüksün ve hürmetin ne büyüktür. Lakin mümin, Allahü teâlâ indinde senden daha muhteremdir.) [Beyheki]

(Mümin, Kâbe’den üstündür.) [İbni Mace]

İşte bundan dolayı Yunus Emre, (Bir gönül yapmak, yüz Kâbe’yi yapmaktan iyidir) demiştir. Burada Kâbe küçümsenmiyor, gönül yapmanın önemi vurgulanıyor. Bu inceliği iyi anlamalıdır.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Kabe Yıkıldı!

Sabırlı ve önyargısız yazının sonuna kadar okuyabilirseniz Kabe’nin yıkılıp yıkılmadığı konusunda daha objektif ve somut bir karar verebilirsiniz.

Hadis-i Şerifte; “Bir Müslüman’ın kalbini kırmak, haksız yere incitmek Kabe’yi yetmiş kez yıkmaktan gühahtır” der.

Bir düşünün gün içinde haklı veya haksız, bilerek veya bilmeyerek kaç kişinin kalbini kırıyoruz veya kalbimizi kırıyorlar? Bu kırdığımız kalplerin acaba telafisi olabiliyor mu?

Kendi adıma söyleyeyim; maalesef istemeden de olsa küçük ve basit şeyler için pek çok kalp kırdığım oluyor.

Geçen bu Hadis-i Şerifi; insanlık hali, olur böyle şeyler diye düşünürken Hadis-i Şerifi tekrar tekrar okuyup anlamındaki tehlikeleri ve güzellikleri anlamaya başlayınca irkilmedim desem yalan.

İnsan kalbini kutsal değerlerimizin en önemlilerinden biri sayılan Kabe-i Muazzama’dan üstün kılan şey neydi?

Kabe ki, günde beş vakit tüm Müslümanların yönlerini döndüğü,
Allah-1.gif
’ın huzuruna çıkaran, namazın güzergahı ve onunla Hac gibi çok önemli bir farizayı eda edebildiğimiz kutsal mekan.

Peki ya insan kalbi; yarısı temiz, yarısı kirli kan dolu uzuvdan başka nedir?

Bazen tatlı tatlı çarpan, bazen de bizi dayanılmaz acılara götüren organımız bu kadar basit mi? Zannetmiyorum.

Kalbi bu kadar özel kılan, önemli bir organımız olması değil tabi ki.

Kabe’yi yapan her ne kadar peygamber de olsa bir insan, ama kalbimiz dahil bizi yaratan
Allah-1.gif
olduğu için sadece kalbe değil, insanın her şeyine değer verip saygı duymalıyız. Çünkü biz özünde yaratılana değer vermeliyiz.

Yunus’umuz bunu ne güzel veczetmiştir; “yaratılanı severim Yaratan’dan ötürü.” İşte bu söz; sözün bittiği yerdir ki, başka ne denilebilir?

Yunus demişken; üstadın bu konuyla ilgili mısralarını hatırlatmadan geçemeyeceğim:

Herkesle iyi geçin, öfkelenip sert çıkma!
Kalp
Allah-1.gif
’ın evidir, bu evi sakın yıkma
…..

Söylerken dikkat ettim, kalbini kırmamağa
Çekindim kalp kırmaktan yoksa sözüm çok sana

Yunus’un işaret ettiği gibi insanlar kalp kırmak ve kalplerini kırdırtmak için yaratıldığı günden beri ne çok çaba sarfetmişlerdir. Ama en önemlisi onlara uymamak galiba.

Okuyucularımdan peki siz bunca şeye rağmen “iyi misiniz?” diye soracak olurlarsa verecek cevabım; “beşerim şaşarım”.

Çünkü ben beşer olmanın tüm güzelliklerini ve zayıflıklarını kabullenip ona göre en az zararla günü, ayı, yılı, ömrü bitirebilmenin kar olduğuna inanırım.

Kalp kırmamaya çalışırım çünkü kalpler de cama benzer; bilerek veya bilmeyerek bir camı kırdığınızda o an size zarar vermediyse bile sonrasında etrafa saçılan parçacıklarıyla birlikte er geç size zarar verecektir.

Ve ne kadar temizlerseniz temizleyin gözden kaçan o küçücük parçalar canımızı yakacaktır. O yüzden kırmayalım da, tedirgin de olmayalım.

Başkalarını bilmem ama biri benim kalbimi kırdığında üzülüyorsam, karşımdaki insan da aynı şeyi hissediyorsa ki hissediyordur, sonrasında daha dikkatli olmaya çalışalım desem ukalalık etmiş olur muyum?

Unutmayalım ki biz birinin camına taş atıp kırarsak, er geç o veya başkası da bizim camımızı kıracaktır.

Gelin iyisi mi bu kırma işine bir son verelim. Ne kalbimizi yıktıralım, ne de başkalarının kalbini yıkalım.

Yıkımsız günler dileğiyle…
Orhan Çınar / Haber 7
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Yunus Emre diyor ki:
Tevazu ile gelsin, kimde erlik var ise
Merdivenden iterler, yüksekten bakar ise
Kim ki yüksekte gezer, er geç yolundan azar
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise

Aksakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice
Boşa gitmesin hacca, bir gönül yıkar ise
Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı
İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise

Bir kez gönül yıktınsa kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil
Yol odur doğru vara, göz odur Hakkı göre,
Er odur yerde dura, üstten bakan göz değil

Doğru yola gittinse, er eteğin tuttunsa,
Bir tek hayır ettinse, biri bindir az değil
Yunus sözleri çatar, balını yağa katar,
Çok kıymetli mal satar, cevherdir o, tuz değil
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
"1. Kalb yani gönül, mahlûkların en üstünü, en şereflisidir. insan, insanın dışında bulunan her şeyi kendinde topladığı için, mahlûkların en kıymetlisi olduğu gibi,
kalb de, insanda bulunan her şeyi kendinde topladığı için çok kıymetlidir.
Kendinde çok şey bulunan, ALLAH ü teâlâya her şeyden dahâ yakındır.

Bu sebeple, küfürden sonra en büyük günah, kalb kırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmamalıdır. Salih bir Müslümanın korkusu, bir başkasının kalbini kırmak, onu incitmektir. Dinini bilen ve bildiklerine uygun hareket eden sâlih bir Müslüman,
ölü gibidir, hiç kimsenin kalbini kırmaz, incitmez. Zira bir ölünün,
diri ile kavga ettiği hiç görülmemiştir. Nizâmeddîn Evliyâ hazretleri;

“Kalb kırmak, ALLAH ü teâlânın lütfunu incitmektir. Neye uğrarsa uğrasın,
sâlih kimse, aslâ kimseye kötü söylememeli ve lânet etmemelidir. insanların kabahatlerini açıklamamalıdır” buyurmuştur.

Bir kalbi kırmak, senelerce ibâdet ve zikir sevabının hepsini alıp ***ürür.
islâmiyet öyle bir dindir ki, kâfirin dahi kalbini kırmayı yasaklamıştır.
Nerde kaldı ki, ALLAH ü teâlâya ve Onun Peygamberine inanan, ALLAH diyen bir Müslümanın kalbi kırılsın. Zira bir mü’minin kalbini kırmak,
çok büyük günahtır, harâmdır.

70 defa Kâbe’yi yıkmak!
Peygamber efendimiz; mübârek elleri ile Kâbe’yi göstererek;
(Ey Kâbe, sen ALLAH ın evisin. Sen mübâreksin fakat bir Müslüman,
bir mü’minin kalbini kırsa 70 defa seni yıkmaktan daha büyük
günaha girer) buyuruyor.

Peygamber efendimiz, eshab-ı kirama hitaben böyle buyuruyor.
Bir mü’min, bir mü’minin kalbini kırsa, 70 defa Kâbe’yi yıkmaktan
beter günaha girmektedir. Müslüman olarak hepimizin bunları okumamız, öğrenmemiz ve ona göre hareket etmemiz lazımdır.
Din büyükleri buyuruyor ki:

“Her günâh, îmânı tehlikeye sokmaya sebep olabilir ama şu üç günâhın
tesiri daha kuvvetlidir:

1- imân nimetine şükretmemek.
2- imânın gitmesinden korkmamak.
3- Mü’minleri incitmek, kalblerini kırmak. Hadis-i şerifte;
(Kalb kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür) buyurulmuştur. iyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemelidir.
ALLAH ü teâlâyı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra,
kalb kırmak gibi büyük bir günah yoktur.”

imâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

“Kalb, ALLAH ü teâlânın komşusudur. ALLAH ü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar
hiçbir şey yakın değildir. Mü’min olsun, âsî olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. çünkü, âsî olan komşuyu da korumak lâzımdır. Sakınınız,
sakınınız, kalb kırmaktan pek sakınınız! ALLAH ü teâlâyı en ziyâde inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günâh yoktur. çünkü, ALLAH ü teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir. insanların hepsi, ALLAH ü teâlânın köleleridir. Herhangi bir kimsenin kölesi döğülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir. Her şeyin biricik mâliki, sâhibi olan efendinin şânını, büyüklüğünü düşünmelidir. Onun mahlûkları, ancak izin verdiği, emir eylediği kadar kullanılabilir. izni ile kullanmak, onları incitmek olmaz. Hattâ, onun emrini yapmak olur.”

Abdullah-ı Dehlevî hazretleri de buyuruyor ki;

Hiç kimseyi incitme!
Netice olarak; kalb kırmamalı, hiç kimseyi incitmemelidir.
Değil mü’minin kalbini, kâfirin kalbini bile incitmeye hakkımız yoktur.
Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırmamalıdır. çünkü kalb kırmak,
ALLAH ü teâlâyı incitmek demektir. Kalb, ALLAH ü teâlânın komşusudur. Ev sahibine eziyet edenin komşusu da incinir.

Gıybet, suizan ve kalb kırmak, kul hakkıdır. Eziyetlere katlanmak, kızmamak, güler yüzlü ve tatlı sözlü olmak, güzel ahlâktandır. Bunun için hiç kimseyle münakaşa etmemelidir. Münakaşa, dostun dostluğunu giderir, düşmanın da düşmanlığını arttırır. Nereden bakılırsa bakılsın, hep zarardır. Müminler dua eder, fâsıklar, münâfıklar ise, dedikodu ve gıybet ederler. Aklı olan islamiyete uyar, Müslüman olur, hizmet eder. Nefsine, şeytan(aleyhinlane)a uyan ise, inkâra, küfre kayar.
islamiyete uyan Cennete, nefsine uyan da, Cehenneme gider. Ve Ahmed Yesevî hazretlerinin buyurduğu gibi:

“Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma! Kalb kırmak, ALLAH ü teâlâyı incitmek demektir
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Bir dal kırılırsa tekrar tutabilir. Bir cam kırılsa belki tekrar yapıştırmak kabildir. Bir kuşun kanadı kırılınca uçamaz zannedilir; iyileşince uçması mümkün.

Ya kalbin kırılışı, inkisara uğrayışı, bin parça oluşu, yok mu, ne onulmaz şeydir o? Sonsuz hayatı kaybettirir insana. Maddi şeyler kırılınca yapıştırılır, birbiri ne tutturulur da yine bir şeye benzer. Fakat manada öyle mi? Bir kere kırılan kalbin parçalarını hangi maharetli el birleştirebilir? Mevlanın nazar-gahı olan gönüldeki inkisar, yüzde teessürünü gösterince o gönlü almak ne kadar müşküldür artık.

Bazen bir söz, karşıdaki insanın dünyasını yıkar, harab eder. Bazen bir bakış öldürür insanı. Bazen de bir yüz ifadesiyle kaynar su dökülmüş gibi olur kişi başından aşağı.

“İlim ü amel ne fayda
Bir gönül yıktın ise”

dediği gibi şairin, büyük bir cürümdür gönül yıkış.

Hele hele hassas insanların kırılışı bambaşkadır. Böyle kişilere karşı oldukça dikkatli hareket etmek gerekir. En küçük kırıcı bir söz ve hareketten kaçınmalıdır insan. Zira gönül yarasının merhemi yoktur. Kırılan harab olan bir gönülden yükselen feryat da kabule karindir. Hakkın katında. Zira “Mazlumun ahı gökyüzüne kıvılcım şeklinde yükselir” buyuruyor Nebiler Nebisi.

İnsan ne kadar sert mizaçlı olursa olsun, eğer dikkat ederse gönül yıkmadan, kalb kırmadan, bir ömür sürebilir. Hiçbir zaman “Tabiatını, huyum” diyerek atamaz bu vebali üzerinden. Zira yapılan hareketlerde Mevla’ya karşı sorumluluğunu unutmamalı insan. Ve hesap vereceğini...

İşte sert ve haşin mizaçlı, celadetli bir zat olan Ömer bin Hattab’ın sözü: “Ey Kabe! Seni bin kere yıksam tekrar yapabilirim. Fakat kırılan bir kalbi asla!..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kalb, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mümin olsun, asi olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Çünkü, asi olan komşuyu da korumak lazımdır. Sakınınız, sakınınız, kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyade inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur. Çünkü, Allahü teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir. İnsanların hepsi, Allahü teâlânın köleleridir. Herhangi bir kimsenin kölesi dövülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir. Her şeyin biricik Maliki, sahibi olan efendinin şanını, büyüklüğünü düşünmelidir. Onun mahlukları, ancak izin verdiği, emir eylediği kadar kullanılabilir. İzni ile kullanmak, onları incitmek olmaz. Hatta, onun emrini yapmak olur. (C.3, m.45)

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin vasiyetnamesinin son satırı ise şöyledir:
Hiç kimsenin kalbini incitmeyin.

Müminin kalbi Allah c.c.'ın evidir.


NEDEN KIRAR BİR İNSAN BİR DİĞERİNİ!!!

Neden kırar insan bir diğerini. Kırmak kolaydır da ondan. Kırınca bütün sorumluluklarından kurtulursun.

Artık zaman ayırman, sıkıntılarını paylaşman gerekmez. Zorlu yaşam yolculuğunda tutunacağı bir dal değilsindir bundan sonra.
Neden kırar insan bir diğerini. Kırmak kendini haklı çıkarır da ondan. Arkanı dönüp gönül huzuruyla o bunu hak etti dersin.

ZATEN ÇOKTAN BERİ CANIMI SIKIYORDU. Bardağı taşıran son damlaydı dersin. Arkanı dönüp gidersin.

Oysa SEVMEK, önemsemek öyle midir? Ne çok yorar insanı. Artık iki kişilik düşünürsün. Kim bilir hangi sebepten öyle davrandı der binbir bahane bulursun onun adına.

Bir taraftan da kendini ikna edersin aslında olup biteni birazda hak ettiğine dair.


Sevmek iki kişilik düşlemektir. Kırmak kırılmaksa tek kişilik. Kendini düşünür hiç hak etmediğine karar verir karşındakine kinleniverirsin. Ve kin kırmanın uyuduğu mağaradır. Derinden uyanır öfke ve kırar karşısındakini. Hiç düşünmeden.

Bir kere düşününce fark edecektir karşısındakinin de tıpkı kendi gibi korkuları, acıları yalnızlıkları olduğunu. Tıpkı kendi gibi ağlayıp güldüğünü.
Mesela acıkınca onunda başının döndüğünü, kâbuslar görüp ter içinde uyandığını annesini çok sevip babasından ölümüne korktuğunu. Bir an hatırlasak bunları kırarken o kadar pervasız olur muyduk dersiniz.

Neden kırar insan bir diğerini… Hangi sebeptir bir kalp kırmayı haklı çıkaran. Düşünce farklılıkları mı. Yaşam tarzındaki ince ayrım farkları mı? Eve geç gelmek ya da geç uyumak mı? Ya da ne bileyim hoşumuza gitmeyen bir sözcük mü? Bir kitap içeriği ya da bir konunun ana fikri mi…

Neden kırar, insan bir diğerini. Gece yatağa uyanıp gözlerimizi kapadığımızda sabah uyanacağımızın garantisi var mıdır sizce. Ve en son kırdığımız insanı görmeme ihtimalimiz ne kadar yüksektir hiç düşündünüz mü?

Hangi sebep iki damla gözyaşından daha önemlidir. Hayat iki damla gözyaşı kadar kısayken.

Bırakalım herkes farklı düşünsün farklı yaşasın. Biz duruşumuzu belirleyip kalbimizde merhamet çoğaltalım.

Neden kırar bir insan diğerini. Böylesine ortakken acılarımız.

Kalp kırmak suya yazı yazmaya benzer, kalbi yeniden kazanmaksa gece güneşin doğmasına..

Sen suya yazı yazmasını başardın, şimdi otur da güneşin doğmasını bekle..!

Ne kalp kırıp suya yazı yazmaya çalışalım, nede kırdığımız kalbi kazanacağız diye gece güneşin doğmasını bekleyelim. (Gerçi ne kadar beklesek te gece güneş doğmaz.)

Bilmelisin ki …
Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

Bilmelisin ki …
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.

Bilmelisin ki …
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanin kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Bilmelisin ki …
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

Bilmelisin ki …
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.

Bilmelisin ki …
İki kişi münakasa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Bilmelisin ki …
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Bilmelisin ki …
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
İncittiğiniz insanın bedduasından korkun!

Efendimiz (sas) Hazretleri redde uğramayacak üç duadan söz eder. Bu üç duayı da şöyle sıralar:
1 Ana babanın çocukları hakkındaki duaları.

2 Misafirin ev sahibi hakkındaki duası.

3 Mazlumun zalim hakkındaki duası.

İşte bu üç duaya ehemmiyet vermeli, bu duaların bedduaya dönüşmemesine dikkat etmelidir. Aksi halde redde uğramayan bu üç dua, eninde sonunda bir sebeple kabul olur. Hem de kitapların tarifine göre namludan çıkan kurşun gibi hedefini bulur, muhatabını vurur.

Özellikle yapılan zulmün, haksızlığın, kırıcı ve incitici baskı ve dayatmaların sonunda kırık gönülle mazlumun yaptığı bedduasından korkulmalıdır.

Çünkü kırık gönüllü mazlumun duasının arşa kadar yükselip Rabbimizin manevi huzuruna engelsiz ulaştığı hadislerle de hatırlatılmıştır.

İrşat kitapları mazlumun kırık gönülle yaptığı beddualardan örnekler verir, ibret almamız için ikazlarda bulunur.

Abdullah-ı Dehlevî hazretleri de buyuruyor ki;


Hiç kimseyi incitme!
Netice olarak; kalb kırmamalı, hiç kimseyi incitmemelidir
Değil mü'minin kalbini, kâfirin kalbini bile incitmeye hakkımız yoktur
Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırmamalıdır çünkü kalb kırmak,
Allahü teâlâyı incitmek demektir Kalb, Allahü teâlânın komşusudur Ev sahibine eziyet edenin komşusu da incinir..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
İnsanı kazanmak mı zor, yoksa kaybetmek mi? Yada tam tersi kazanmak mı kolay yada kaybetmek mi? Çoğunluk derki; kazanmak zor, kaybetmek kolay. Her türlü olayda kolayımıtercih ederiz, yoksa zorumu? Hep birbirimizi kolaycıolmakla suçlarız ya�. Hep kolaycılığa kaçarız ya� Ama konu insan olunca hep zoru tercih ediyoruz diye düşünüyorum. Durum böyle olunca da kolay varken neden zoru tercih ediyoruz. Kazanmak varken neden kaybetmeyi tercih ediyoruz. Olmadık yere insan kırmayı ne kadar kolay yapabiliyoruz. Hiç olmadık yerde biri birimizi yermeyi ne kadar seviyoruz, olmadık halde nasıl iftira atabiliyoruz. Eh bazılarımızın yüreği hala kararmamış. Sonra pişman oluyoruz. Özür dilemeyi de hiç beceremiyoruz. Sonrada kaybettim diye dövünüp duruyoruz. Araya arabulucular görevlendiriyoruz. Beni yanlış anladı, ne olur bana kırılmasın diye çırpınıyoruz. Kaybettiğimizi uzun ve yorucu bir uğraştan sonrada kazanınca mutluluktan uçuyoruz. Oysa kırgınlıklarınızı bir tarafa bırakma yı neden düşünmüyoruz. Yüreğinizi her şeye karşı sevgiyle doldurmuyoruz.
İş stresinin ya da başka yorgunlukların, yaşadığımız olumsuzlukların, üzerimizde yarattığı asabilikleri olgun ve akıllı davranıp bir kenara atıp, bir tek kalbi dahi kırmamayı becerebiliyor muyuz. En azından kalp kırmamaya çalışıyor muyuz.... Annenize sinirlenmeyi, çocuğunuzun bir ufak hatasına çıldırmayı, eşinize söylenmeyi, arkadaşınıza gücenmeyi, trafikte gerilmeyi, acil ulaşmak istediğiniz kişinin teli habere meşgul çalıyor diye illet olmayı, sevdiğiniz bu sabah sizi aramadı diye hayıflanmayı, her şeyi ama her şeyi bir yana bırakın...
İnsan bazen hakikaten hiç düşünmeden hareket ederek ve de geçici anlık tepkilerle karşısındakinin kalbini kırabiliyor.. sonra insan yatışıyor belki ama ardında bıraktığı kırılan kalbin izleri duvara atılan ince bir çeltik gibi kalıyor... İnanıyorum ki dünyada hiçbir şey insan kalbi kadar hassas değil.. Yıllarca karşınızdaki insanın kalbinde kurduğunuz koca bir tahtı te k bir lafınız, tek bir hareketiniz veyahut bakışınızla yerle bir edebilirsiniz� peki ya sonrası? Sonrasında her şey yoluna girse ve siz o kırdığınız insanın kalbini kazansanız bile ve her şey eskisi gibi gözüküyor olsa bile, aslında sizde çok yi biliyorsunuzdur ki izler insan yüreğinden silinmez...
Bir insanın yüreğinde iz bırakmak istiyorsanız bıraktığınız o iz sakın ola bir çizik olmasın...
Eğer çizik olursa o çiziği kapatmak asla mümkün değildir. Biliniz ki kalp çiziğini pastada, boyada kapatamıyor. Kalbiniz süresiz kırgın kalabilir, yada siz istediğiniz kadar kırgın kalabilir. Ve müsaade ettiğiniz kadar derinden kalbinizi keser. Mücadeleniz; kırgınlıkları ne kadar sürdürdüğünüz değil, fakat onlardan bir şeyler öğrenebilmenizdir.
Kalp kırmayla ilgili güzel bir sözden bahsetmeden geçemeyeceğim; �
Kalp kırmak suya yazı yazmaya benzer, kalbi yeniden kazanmaksa gece güneşin doğmasına.. Sen suya yazı yazmasını başardın, şimdi otur da güneşin doğmasını bekle..! Ne kalp k ırıp suya yazı yazmaya çalışalım, nede kırdığımız kalbi kazanacağız diye gece güneşin doğmasını bekleyelim. Gerçi ne kadar beklesek te gece güneş doğmaz
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
38,432
Tepki puanı
5,314
Puanları
163
Yaş
50
Kuranda kalp ile alakali tahmini 104 ayet geçiyor
2:7 - Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır.

2:10 - Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır.

2:74 - Sonra bunun arkasından yine kalbleriniz katılaştı, şimdi de taş gibi, ya da taştan da beter hale geldi. Çünkü taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi de var ki, Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor... Ve sizin neler yaptığınızdan Allah gafil değildir.

2:88 - (Yahudiler, peygamberimize karşı alaylı bir ifade ile): "Bizim kalblerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah, onları kâfirlikleri yüzünden lanetledi. Bundan dolayı çok az imana gelirler.

2:93 - Bir zamanlar size, "verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onu dinleyin." diye Tûr'u tepenize kaldırıp mîsakınızı aldık. (O yahudiler): "Duyduk, dinledik, isyan ettik." dediler, kâfirlikleri yüzünden o danayı yüreklerinde besleyip büyüttüler. De ki, "Eğer siz mümin kimseler iseniz, bu imanınız size ne çirkin şeyler emrediyor!

2:97 - Söyle; her kim Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin kalbine Allah'ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi.

2:118 - Bilgiden nasibi olmayanlar da "Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!" dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik.

2:204 - İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır.

2:225 - Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağıv (herhangi bir kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)dan sorumlu tutmaz. Fakat kalbinizin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcıdır, çok halimdir.

2:235 - Böyle kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda size bir vebal yoktur. Allah biliyor ki siz onları mutlaka anacaksınız. Fakat meşru bir söz söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Farz olan iddet sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin (kesin karar vermeyin). Bilin ki Allah gönlünüzdekini bilir. Öyle ise O'nun azabından sakının. Yine bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok yumuşaktır.

2:260 - Bir zamanlar İbrahim de: "Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. Allah: "İnanmadın mı ki?" buyurdu. İbrahim: "İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum." dedi. Allah buyurdu ki: "Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."

2:283 - Şayet siz sefer üzere olur bir kâtip de bulamazsanız, o vakit alınmış bir rehin belge yerine geçer. Yok eğer birbirinize güveniyorsanız kendisine güvenilen adam Rabbi olan Allah'dan korksun da üzerindeki emaneti ödesin. Bir de şahitliğinizi inkâr edip gizlemeyin, onu kim inkâr ederse mutlaka onun kalbi vebal içindedir. Her ne yaparsanız Allah onu bilir.

3:7 - Sana bu kitabı indiren O'dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te'vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, "Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır." derler. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez.

3:8 - Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalblerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.

3:103 - Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.

3:118 - Ey iman edenler! Kendi dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Düşünürseniz, biz size âyetleri açıkladık.

3:119 - İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler, siz kitap(lar)ın hepsine inanırsınız, onlarsa sizinle buluştukları zaman "inandık" derler. Başbaşa kaldıkları zaman da kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: "kininizle geberin!". Şüphesiz ki Allah göğüslerin (gönüllerin) özünü bilir.

3:126 - Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım, yalnız daima galip ve hikmet sahibi olan Allah katındandır.

3:151 - Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmalarından dolayı, inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Onların yurtları ateştir. Zalimlerin dönüp varacağı yer ne kötüdür!

3:154 - Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah'a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Bütün iş Allah'ındır". Onlar sana açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar (ve) diyorlar ki: "Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik". Onlara şöyle söyle: "Eğer siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine muhakkak yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gidecekti. Allah (bunu) göğüslerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı. Allah göğüslerin içinde olanı bilir.

3:156 - Ey iman edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savaşa çıkan kardeşleri için: "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi." diyenler gibi olmayın. Allah bunu, onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah, diriltir ve öldürür. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

3:159 - Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'dan mağfiret dile. (Yapacağın) işlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.

3:167 - İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar. kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.

4:63 - Onlar, Allah'ın kalblerindekini bildiği kimselerdir; Onlara aldırma, onlara öğüt ver ve onların içlerine tesir edecek güzel söz söyle!

4:90 - Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir.

4:155 - Verdikleri sözden dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberlerini öldürmeleri ve "kalblerimiz kılıflıdır" demelerinden dolayı (başlarına türlü belalar verdik). Doğrusu Allah, inkârları sebebiyle onların kalplerini mühürlemiştir. Pek azı hariç onlar inanmazlar.

5:7 - Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "İşittik, itaat ettik" dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir.

5:13 - Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma. Çünkü Allah güzel davrananları sever.

5:41 - Ey peygamber, ağızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, "eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.

5:52 - Kalblerinde hastalık bulunanların :" Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.

5:113 - Havâriler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım" dediler.

6:25 - İçlerinden seni dinleyenler de vardır, fakat biz, onu anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne örtüler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar, bütün delilleri görseler bile yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar. Ve o kâfirler: "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.

6:43 - Hiç olmazsa kendilerine baskınımız geldiği zaman olsun, yalvarmalı değiller miydi? Fakat kalbleri katılaştı ve şeytan yaptıklarını kendilerine güzel gösterdi.

6:46 - De ki: "Söyleyin bakalım, eğer Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi alır da kalblerinize mühür vurursa, Allah'tan başka onları size getirecek tanrı kimdir?". Dikkat et, âyetlerimizi nasıl türlü türlü açıklıyoruz, sonra da onlar yüz çeviriyorlar?

6:110 - Biz onların kalblerini ve gözlerini çeviririz de, onlar, ilkin iman etmedikleri gibi, gene de iman etmezler. Biz de onları taşkınlıkları içerisinde kör ve şaşkın bırakırız.

6:113 - Bir de ahirete iman etmeyenlerin kalbleri, o yaldızlı söze kansın, ondan hoşlansın ve işledikleri suçları işlemeye devam etsinler diye böyle yaparlar.

7:43 - Orada kalblerinde bulunan kini çıkarıp atarız. Onların altlarından ırmaklar akar. "Bizi buna erdiren Allah'a hamdolsun. Eğer Allah bizi doğru yola sevk etmeseydi biz doğru yola erişemezdik. Şüphesiz Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişler." derler. Onlara şöyle seslenilir: "İşte size cennet! Yaptıklarınıza karşılık buna varis oldunuz".

7:100 - Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.

7:101 - İşte o ülkeler ki, sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte o kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.

7:179 - Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir.

8:2 - Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.

8:10 - Bunu da Allah size sırf bir müjde olsun ve bununla kalbleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa zafer ancak Allah katındandır. Gerçekten Allah mutlak galiptir ve hikmet sahibidir.

8:11 - O sırada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu, sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sağlam durdurmak için gökten üzerinize yağmur indiriyordu.

8:12 - İşte o anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, parmaklarına, parmaklarına vurun".

8:24 - Ey iman edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız.

8:43 - Hani o vakitler Allah sana uykunda (rüyanda) onları az gösteriyordu. Eğer Allah sana onları kalabalık gösterseydi korkacaktınız ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah böyle bir şeyden sizi uzak tuttu. Çünkü O, gönüllerde yatanı da bilir.

8:49 - O sırada münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, (müslümanlar hakkında) "şu adamları dinleri aldattı" diyorlardı. Oysa her kim Allah'a tevekkül ederse bilsin ki, Allah galiptir, güçlüdür ve hikmet sahibidir.

8:63 - Müminlerin kalplerini birbirlerine O ısındırdı. Yoksa yeryüzünde ne varsa sen hepsini harcasaydın yine de onların kalblerini (böylesine) ısındıramazdın. Lâkin Allah, kalplerini kaynaştırdı. Muhakkak ki, O azizdir, hakimdir.

8:70 - Ey Peygamber, elinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah sizin kalblerinizde bir hayır bulursa, sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve günahlarınızı bağışlar. Çünkü Allah bağışlayıcıdır."

9:8 - Onlarla nasıl sözleşme olabilir ki, sizin aleyhinize ellerine bir fırsat geçse, hakkınızda ne bir antlaşma gözetirler, ne de bir yemin. Dil ucuyla sizi hoşnud etmeye çalışırlar, fakat kalbleri o kadarına da razı olmaz. Zaten onların çoğu fasıktırlar.

9:15 - Ve kalblerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğine tevbeyi nasib eder. Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.

9:45 - Senden izin isteyenler, olsa olsa Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar olabilir. Onların kalbleri hep işkillidir. Bundan dolayı şüphe içinde bocalayıp dururlar.

9:60 - Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm'a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

9:64 - Münafıklar, kalblerindekileri bütünüyle haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler. De ki, alay edip durun bakalım, Allah o sizin çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır.

9:77 - Allah'a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için, O da bu yaptıklarının sonucunu kıyamet gününe kadar yüreklerinde sürüp gidecek bir münafıklığa çevirdi.

9:87 - Onlar, oturanlarla beraber oturmaktan hoşlandılar. Kalblerine mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar.

9:93 - Kınamaya yol, ancak zengin oldukları halde geri kalmak için senden izin isteyenleredir. Bunlar geri kalanlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalblerini mühürledi. Onlar, artık başlarına geleceği bilmezler.

9:110 - Onların kurmuş oldukları bu türlü binalar, kalpleri parça parça olmadıkça, kalblerinde bir nifak düğümü olup kalacaktır. Allah, alîmdir, hakîmdir.

9:117 - Andolsun ki, Allah, yine peygambere ve en zor gününde ona uyan Muhacirler'le Ensar'a, içlerinden bir kısmının kalbleri az kalsın kayacak gibi olmuşken, tevbe nasip etti de lutfedip tevbelerini kabul buyurdu. Çünkü O, gerçekten çok şefkatli, çok bağışlayıcıdır.

9:125 - Kalblerinde bir hastalık olanlara gelince, onların da murdarlıklarına (küfürlerine) murdarlık (küfür) katmıştır ve kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.

9:127 - Aleyhlerinde bir sûre indirilince, "Sizi birisi görüyor mu?" diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışır giderler. Allah onların kalblerini (imandan) çevirmiştir. Bu yüzden onlar anlayışsız bir kavimdirler.

10:57 - Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi.

10:74 - Sonra onun arkasından birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık mucizelerle geldiler. Fakat onlar bir defa yalan dediklerine sonuna kadar bir türlü inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.

10:88 - Musa dedi: "Ey Rabbimiz! Sen Firavun'a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler."

11:5 - Dikkat edin! Görmüyor musunuz, onlar düşmanlıklarını gizlemek için göğüslerini çeviriyorlar. İyi bilin ki, onlar örtülerine bürünürlerken, neyi gizleyip, neyi açığa vurduklarını Allah biliyor. Muhakkak ki Allah, gönülde gizlenenleri de bilir.

11:23 - Fakat iman edip salih amel işleyenler ve Rablerine karşı edepli olanlar, güvenen ve itaat edenler var ya, işte bunlar da cennet ehlidirler. Onlar orada ebedi kalırlar.

13:28 - Onlar, iman etmiş ve kalbleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalbler Allah'ın zikri ile yatışır.

14:37 - "Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını namazı dosdoğru kılmaları için, senin Beyt-i Haram'ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler.

14:43 - O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır.

15:12 - Biz o küfrü suçluların kalbine işte böyle sokarız.

15:47 - Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.

16:22 - İlâhınız bir tek ilâhtır. Bununla beraber ahirete inanmayanların kalbleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.

16:78 - Allah sizi annelerinizin karnından çıkardığı zaman hiçbir şey bilmiyordunuz. Şükredesiniz diye size işitme (duygusu), gözler ve gönüller verdi.

16:108 - Bunlar, o kimselerdir ki; Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. Ve onlar, gafillerin ta kendileridir.

17:36 - Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri yaptıklarından sorumludurlar.

17:46 - Ve kalblerinin üzerine, Kur'ân'ı anlamalarına engel perdeler geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kur'ân'da bir tek olarak andığın zaman da ürkerek arkalarına döner kaçarlar.

17:51 - "İsterse gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun, (Muhakkak öldürülecek ve diriltileceksiniz.) "Onlar: "Bizi kim tekrar diriltecek?" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret sahibi." Sana başlarını sallayarak: "Ne zamandır bu." diyecekler. De ki: "Yakın olması gerekir!".

18:14 - (Oranın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.

18:28 - Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma.

18:57 - Rabbinin âyetleriyle nasihat edilip de onlardan yüz çeviren ve daha önce işlediği günahları unutandan daha zalim kim olabilir? Biz onların kalbleri üzerine (Kur'ân'ı) anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik. Ey Muhammed! Sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla hidayete ermezler.

21:3 - Kalbleri hep eğlencede (gaflette), hem o zalimler aralarında şu gizli fısıltıyı yaptılar: "Bu, ancak sizin gibi bir insan. Artık göz göre göre sihre mi gidip uyarsınız?"

22:32 - Bu böyledir; kim Allah'ın nişanelerine, kurbanlıklarına saygı gösterirse, şüphesiz o kalblerin takvasındandır.

22:35 - Ki Allah anıldığı vakit onların kalpleri titrer. Onlar başlarına gelene sabreden, namaz kılan kimselerdir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.

22:46 - Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.

22:53 - Allah, şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar. Zalimler şüphesiz (haktan uzak) derin bir ayrılık içindedirler.

22:54 - Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur'ân'ın şüphesiz Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Çünkü Allah, iman edenleri doğru yola eriştirir.

23:60 - Ve, Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar;

23:63 - Hayır, onların kalpleri bu hususta cehalet içindedir. Ayrıca onların bundan öte birtakım kötü işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar.

23:78 - Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri ve o gönülleri yaratan O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz!

24:37 - Birtakım insanlar (Allahı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.

24:50 - Kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa şüphe ve tereddüd içinde midirler? Yoksa Allah ve Resulünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir!

25:32 - Yine o inkâr edenler dediler ki: "O Kur'ân ona, hepsi birden indirilseydi ya"! Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.

26:89 - "Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)."

26:194 - Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine;

26:200 - Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

27:74 - Rabbin elbette onların sinelerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

28:10 - Musa'nın anasının yüreği (tasadan) bomboş kalıverdi. Eğer biz, (vaadimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı.

28:69 - Rabbin, onların, sinelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

29:10 - İnsanlardan kimi vardır ki, "Allah'a inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?

29:49 - Hayır, o (Kur'ân), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak ve ancak zalimler bile bile inkâr eder.

30:59 - İşte bilmeyenlerin kalblerini Allah böyle mühürler.

31:23 - Kim de inkâr ederse, artık onun inkârı seni üzmesin. Onlar dönüp bize gelecekler. O zaman biz onlara bütün yaptıklarını haber vereceğiz. Gerçekten Allah, bütün kalblerin özünü bilir.

32:9 - Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!

33:4 - Allah bir adam için içinde iki kalb yapmamıştır. Kendilerinden zıhar yaptığınız eşlerinizi analarınız kılmamıştır. Evlatlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır. O sizin ağzınızdaki lafınızdır. Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yolu gösteriyor.
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
38,432
Tepki puanı
5,314
Puanları
163
Yaş
50
Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma. Kalb kırmak, Allah’ü Teâlâ’yı incitmek demektir.

Ahmed Yesevi r.a
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
38,432
Tepki puanı
5,314
Puanları
163
Yaş
50
Gıybetin yol açtığı en büyük günahlardan biri de, kalb kırmaktır. Küfürden sonra en büyük günah, kalb kırmaktır. Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır. Kalbi kırılan bir müminden, onun bedduasından çok korkmalıdır. Kalb, nazargâh-ı ilahidir. Cenab-ı Hak insan vücudunda, en yakın kendine komşu olarak kalbi yaratmıştır. Eğer kalb incitilirse, yanındaki de incitilir. O halde Müslüman olsun, kâfir olsun, hiç kimsenin kalbini kırmamalı. Aksine, iyilik yapmalı.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt