Allah'a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah, bunu kendisi için kat kat arttırır. Onun için 'oldukça üstün ve onurlu (kerim)' bir ecir vardır.16
12 O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşar iken görürsünüz.17 "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar olarak altından ırmaklar akan Cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.
13 O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman etmekte olanlara derler ki: "(Ne olur) Bize bir göz atın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım."18 Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmağa çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında da o yönden azab vardır.19
14 (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?"20 Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz,21 (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz;22 (Allah'a ve İslâm'a karşı) kuşkulara kapıldınız.23 Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi;24 ve o aldatıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca bizden görünerek) aldatmış oldu."25
hadid suresi11.12.13.14
ayetlerin açıklaması:: Allah'ın kendisine verdiği malın, kişinin O'nun yolunda sarfetmesini, Allah'ın Karz-ı Hasen (güzel bir borç) olarak nitelemesi, O'nun insanoğluna bir lütfudur. Ancak, halis niyetle ve bu dünyada şahsi hiçbir çıkar beklemeden, gösteriş ve şöhret niyeti olmaksızın verilmesi şartıyla. Üstelik verildikten sonra teşekkür beklenilmemeli ve sadece Allah rızası için sarfedilmelidir. Bu şekilde verilen "karz" (borç) için Allah'ın, birincisi kat kat karşılığını vermek, ikincisi kendi lütfuyla ayrıca mükafatlandırmak şeklinde iki va'di vardır.
"İbn Mesud'un rivayet ettiğine göre Ebu Dehda El-Ensari "Bu ayet nazil olduğunda Rasulullah'a, "Ya Rasulallah! Allah bizden borç mu istiyor?" diye sordu Rasulullah "Evet, ya Ebu Dehda Allah borç istiyor" diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebu Dehda Rasulullah'tan elini uzatmasını istedi ve O'nun elini alarak, "Ben bağımı Allah'a borç (Karz-ı Hasen) olarak veriyorum" dedi. İbn Mesud, Ebu Dehda'nın bağında 600 hurma ağacı olduğunu ve O'nun bağı içindeki evinde, ailesiyle birlikte oturduğunu söyler. Bu hadiseden sonra Ebu Dehda evine gelir ve hanımına "Ey Dehda'nın annesi! Bu bağı ve evi boşaltacağız. Çünkü ben bu bağı Allah'a borç verdim" der. Hanımı ise ona, "Ya Ebu Dehda, çok kârlı bir alış veriş yaptın" diye cevap verir. Daha sonra da eşyalarını ve çocuklarını alarak bağdaki evi boşaltırlar. (İbn Ebî Hatim). Bu rivayetten o dönem Müslümanlarının nasıl bir karakterde oldukları, ayrıca Allah'ın, karşılığında kat kat ve fazladan mükafat vereceği Karz-ı Hasen'in ne olduğu çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
17. Bu ayet ile bir sonraki ayetten anlaşıldığına göre mahşer meydanında Allah'ın nuru, sadece salih müminlere mahsus olacak, kafir, münafık, facir ve fasıklar ise dünyada nasıl karanlık içinde yaşamışlarsa orada da karanlıklar içinde kalacaklardır. Çünkü aydınlık, orada salih akide ve amellerin sonucunda vukubulur. İmandaki ihlas, hayat tarzındaki pâklık, orada "nur" olarak aydınlık verecek ve bununla müminlerin yüzleri ışıldayacaktır. Öyle ki, salih amelleri çok olan kimseler, etraflarına o nisbette ışık saçacaklar ve mahşer meydanından Cennet'e doğru giderlerken bu kimselerin önünde "nur" bulunacaktır.
Bu hususun en güzel izahı Katade'den mervî mürsel bir rivayette yapılmıştır: "Bazılarının nuru o kadar kuvvetli olacaktır ki Medine'den Aden'e, bazılarının Medine'den Sana'ya kadar gözükecektir. Bazılarının ise daha az olacaktır. Hatta bazı müminlerin nuru ayaklarının dibini aydınlatacaktır." (İbn Cerir) Başka bir ifadeyle dünyada kişi ne kadar iyilik yaparsa, onun nuru o derece parlak olacaktır.
18. Yani, müminler önlerinde nurla Cennete giderlerken, arkalarından karanlıklar içinde münafıklar yürüyecekler ve müminlere, "Dünyada İslâm cemaati içinde biz de sizinle beraberdik. Bize doğru dönün ki bize de aydınlık gelsin" diyeceklerdir.
19. Yani, müminler Cennete girdikten sonra, arkalarından kapılar kapanacaktır. Kapının bir tarafında refah ve nimet içinde Cennet ehli dururken, diğer tarafında münafıklar Cehennemin azabı içinde olacaklardır. Öyle ki onlar kapının öbür tarafına geçemeyeceklerdir.
20. Yani, "Biz aynı İslâm cemiyetinde birlikte yaşamamış mıydık? Biz de kelime-i şehadet getirmemiş miydik? Sizinle birlikte namaz kılıyor, oruç tutuyor hacca gidiyor ve zekat vermiyor muyduk? Toplantılarınızda bulunmuyor muyduk? Sizinle aramızda akrabalık, sosyal ilişkiler yok muydu? O halde aramızdaki bu fark niye?" diyeceklerdir.
21. Yani, "Müslüman olduğunuzu söylemenize rağmen ihlaslı değildiniz. İslâm ile küfr arasında duruyordunuz ve küfrden kendinizi tamamen koparmamıştınız. İslâm'a da hiç bir zaman sıkı sıkıya bağlı olmadınız.
12 O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşar iken görürsünüz.17 "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar olarak altından ırmaklar akan Cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.
13 O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman etmekte olanlara derler ki: "(Ne olur) Bize bir göz atın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım."18 Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmağa çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında da o yönden azab vardır.19
14 (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?"20 Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz,21 (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz;22 (Allah'a ve İslâm'a karşı) kuşkulara kapıldınız.23 Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi;24 ve o aldatıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca bizden görünerek) aldatmış oldu."25
hadid suresi11.12.13.14
ayetlerin açıklaması:: Allah'ın kendisine verdiği malın, kişinin O'nun yolunda sarfetmesini, Allah'ın Karz-ı Hasen (güzel bir borç) olarak nitelemesi, O'nun insanoğluna bir lütfudur. Ancak, halis niyetle ve bu dünyada şahsi hiçbir çıkar beklemeden, gösteriş ve şöhret niyeti olmaksızın verilmesi şartıyla. Üstelik verildikten sonra teşekkür beklenilmemeli ve sadece Allah rızası için sarfedilmelidir. Bu şekilde verilen "karz" (borç) için Allah'ın, birincisi kat kat karşılığını vermek, ikincisi kendi lütfuyla ayrıca mükafatlandırmak şeklinde iki va'di vardır.
"İbn Mesud'un rivayet ettiğine göre Ebu Dehda El-Ensari "Bu ayet nazil olduğunda Rasulullah'a, "Ya Rasulallah! Allah bizden borç mu istiyor?" diye sordu Rasulullah "Evet, ya Ebu Dehda Allah borç istiyor" diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebu Dehda Rasulullah'tan elini uzatmasını istedi ve O'nun elini alarak, "Ben bağımı Allah'a borç (Karz-ı Hasen) olarak veriyorum" dedi. İbn Mesud, Ebu Dehda'nın bağında 600 hurma ağacı olduğunu ve O'nun bağı içindeki evinde, ailesiyle birlikte oturduğunu söyler. Bu hadiseden sonra Ebu Dehda evine gelir ve hanımına "Ey Dehda'nın annesi! Bu bağı ve evi boşaltacağız. Çünkü ben bu bağı Allah'a borç verdim" der. Hanımı ise ona, "Ya Ebu Dehda, çok kârlı bir alış veriş yaptın" diye cevap verir. Daha sonra da eşyalarını ve çocuklarını alarak bağdaki evi boşaltırlar. (İbn Ebî Hatim). Bu rivayetten o dönem Müslümanlarının nasıl bir karakterde oldukları, ayrıca Allah'ın, karşılığında kat kat ve fazladan mükafat vereceği Karz-ı Hasen'in ne olduğu çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
17. Bu ayet ile bir sonraki ayetten anlaşıldığına göre mahşer meydanında Allah'ın nuru, sadece salih müminlere mahsus olacak, kafir, münafık, facir ve fasıklar ise dünyada nasıl karanlık içinde yaşamışlarsa orada da karanlıklar içinde kalacaklardır. Çünkü aydınlık, orada salih akide ve amellerin sonucunda vukubulur. İmandaki ihlas, hayat tarzındaki pâklık, orada "nur" olarak aydınlık verecek ve bununla müminlerin yüzleri ışıldayacaktır. Öyle ki, salih amelleri çok olan kimseler, etraflarına o nisbette ışık saçacaklar ve mahşer meydanından Cennet'e doğru giderlerken bu kimselerin önünde "nur" bulunacaktır.
Bu hususun en güzel izahı Katade'den mervî mürsel bir rivayette yapılmıştır: "Bazılarının nuru o kadar kuvvetli olacaktır ki Medine'den Aden'e, bazılarının Medine'den Sana'ya kadar gözükecektir. Bazılarının ise daha az olacaktır. Hatta bazı müminlerin nuru ayaklarının dibini aydınlatacaktır." (İbn Cerir) Başka bir ifadeyle dünyada kişi ne kadar iyilik yaparsa, onun nuru o derece parlak olacaktır.
18. Yani, müminler önlerinde nurla Cennete giderlerken, arkalarından karanlıklar içinde münafıklar yürüyecekler ve müminlere, "Dünyada İslâm cemaati içinde biz de sizinle beraberdik. Bize doğru dönün ki bize de aydınlık gelsin" diyeceklerdir.
19. Yani, müminler Cennete girdikten sonra, arkalarından kapılar kapanacaktır. Kapının bir tarafında refah ve nimet içinde Cennet ehli dururken, diğer tarafında münafıklar Cehennemin azabı içinde olacaklardır. Öyle ki onlar kapının öbür tarafına geçemeyeceklerdir.
20. Yani, "Biz aynı İslâm cemiyetinde birlikte yaşamamış mıydık? Biz de kelime-i şehadet getirmemiş miydik? Sizinle birlikte namaz kılıyor, oruç tutuyor hacca gidiyor ve zekat vermiyor muyduk? Toplantılarınızda bulunmuyor muyduk? Sizinle aramızda akrabalık, sosyal ilişkiler yok muydu? O halde aramızdaki bu fark niye?" diyeceklerdir.
21. Yani, "Müslüman olduğunuzu söylemenize rağmen ihlaslı değildiniz. İslâm ile küfr arasında duruyordunuz ve küfrden kendinizi tamamen koparmamıştınız. İslâm'a da hiç bir zaman sıkı sıkıya bağlı olmadınız.